29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 22 ARALIK 1996 PAZAR _2 DIZIYAZI S.G. Süleymaniye Mevdanı'nda (üstte küçük fotoğraf) katiedilirken, semt sakinleri bu korkunç cina>eti izlemekle yetindiler. ,'. G. cinayetinin savcısı sanığın da, maktulün de kurban olduğunu söyledi Töre emretti benuyguladım'Şahurfa'nm Süleymaniye Meydanı... Kürt kcenlı yoksul yurttaşlann yaşadığı. altyapısız. çaıur ıçınde bır gecekondu semtı. 10 yıl önce küüciik bir mahalle ıken, gıderek büyüyen ve ketin sınırlannı zorlayan, çarpık yapılaşmanın aloîldiğınce vayıldığı bıryerleşim birimı. Mydanın her köşesi bir sokaga açıiıyor. Bır kearda kiiçücük bır park, karşısında daımı halk paarı. Meydanın çevresi tamamen işyerleri ıle doıanmı>. Yogun olmasa da duraksamayan bir tra'ik var. İşte bu meydanın tam ortasında genç bır kii^töreJere sığınan" teyze oglu tarafından "aile mclisi kararı Ue" boğazı bıçakla kesilerek ölairüldü. Taih 26 Şubat 1996... Bir kış günü... Yurttaşlar. ayıı >aşlarda iki gencın itişip kakışarak Süeymanıye Meydanrna doğruyöneldiğini göüyorlar. Sıradan çocuk kavgası gibi görünen bu olala önce kimse ilgilenmiyor. Az sonra adının MJ olduğu öğrenilen genç. cebinden çıkardığı bıçıkla teyze kızı S.G'ye vurmaya başlıyor. Genç kızaldığı bıçak darbeleriyle kanlar içinde yere yığlıyor M.T. daha sonra bıçağını genç kızın bojazına dayayarak kesiyor. Bu korkunç olayı Süeymaniye Meydanı'ndaki yüzlerce insan korku dob gözlerle. yerlerinde donarak izlıyor. Saldırgan ola' yerinden fıızla kaçıyor. Hastaneye götürülen gerç kız yaşamını yıtinyor. Kamuoyuna "töre eiımeti" olarak yansıjan bu korkunç olayın necenlerı nevdi? 14 yaşinda ve inşaat işçiligi yapjn bır çocuk, 17 yaşındakı bır genç kızı hem de sevjıginı öne sürdügü teyze kızını mahalle me'danında yüzlerce ınsanın gözü önünde bir ko>un gıbı neden bogazlar? Bu sorunun yanıtını cin.yetten sonra gözaltına alınan sanık M.T.'nin Şarhurfa Asayış Şube Müdürlüğü'nde \erdigi ilk ifacede arayalım: •'Bu kız zaman zaman bizim iznkniz dışında evden avnlıp gitmcktc ve bizi etrafa malıçup ve rezil etmekte>di. Durumu konuşmak üzere olaydan bir süre önce akrabaların, Mehmet Emın Tamer'in evinde toplandıklannı duydum. Ancak ben yoktum. Kimisi 'nasihat ıçın" toplandıklannı kimisi de 'vurmak ıçın' toplandıklannı söylüvordu. Ben mahallede gezerken konuştuğumuz şahıslar sürekli olarak bizi bu luzdan dolav ı rencide efmekte, hakarette bulunmaktavdı. Bu şahıslar, "Bizımle ka\ga etme. git önce namu.sunu temızle" demektevdiler. Olavdan bir süre önce kızın babası Hadı Gök, beni kendi e\ine çağırdı. Sonra Abdülkadır geldi. Bu sırada Hadi, S.'vi öldüreceğini söyledi. Kardeşi Abdülkadir ise "Senin çocuklann var Mehmet öldürsün" dedi. Bunun üzerine ben Hadi'vededim ki 'Senin çocuklann öldürsün.' Bunu kabul etmedi. Ben S.'>i erkekleıie gezerken görmedim. Olav günü amcamın evinden bir adet eknıek bıçağı aJdım. Ajm gün Vilavet \amnda S.'yi yanüz başına dolaşırken gördiinı..." 'Boğazını kestim...' M.T. öldürmeyi planladıgı S.G. ile Vilayet yanındaki bahçede bir süre oturdu. Genç kız evine gideceğını söyleyince birlikte kalktılar. Bır katil \e bir kurban Vilayet"ten Süleymaniye Mahallesı'ne kadar uzayan yakJaşık 5 kilometrelik yolu konuşmadan sesizce yürüdü... Birtelefon kulübesinin , yanında durdular. S.'yi yanlız öldüremeyecegı korkusuna kapılan M.T, amcaoglu CelaJ Tamer'i telefonla aradı. Karakoldaki ifadesinde olayın bundan sonrasını şöyle anlatîı: "CelaTe, S'yi yakaladığımı ve vuracağımı söyledim. Sonra S'yi alarak Sülevmaniye Slahallesi Meydanrna götürdüm. Celal, kardeşi Murat ile biıiikte mevdana geldi. Ben S'nin üzerindeki deri montu çıkarmasını sövledûn. O da çıkanp verdi. Bıçakla önce karnına sonra beüne vurdum. Van tarafına vurduğumda bıçak eğildi. Sonra saçından tuttum havada boğazından kestim. Kendisi bana bağırmadı. kimseden \artlım istemedL bana karşı gelmedi. Zaten ilk bıçak darbesini \ urunca karşı gelme takatı da kalnıadı..." Her biri bir aşirete mensup sosyal ve ekonomik nedenlerle yaratılan feodaliteden, ağa ve şeyhlerin bağımlılıgından kurtulamayan Süleymaniye Meydanı sakinleri. bu cinayeti sadece ızlediler. Insani duygulan törelerin gerisinde mı kaldı bilinmez. ama bir genç kızın güpegündüz katledilmesine engel ol(a)madılar. "Görmemişem. duymamışam, bilmiyem" yasasına sığınarak bu korkunç cinayet işlenirken Celal ve Murat'ın da genç kızı kollanndan tutarak etkisiz hale getirip getırmedigıne tanıklık bile etmediler. M.T. işlediğı bu korkunç cinayetle ilgıli aile bireyleri ve bazı yakınlan ile birlikte gözaltına alındı. Sanıgın ifadesindeki sözlennden kuşkulanan polis, cinayetın bir aile meclisi karanyia ışlenıp işlenmedigini araştırmaya koyuldu. Aslında bölgede benzeri tüm cinayetlerde olduğu gibi aile meclısının karan dışında küçük bir çocuğun tek başına cinayet işleyemeyeceği bir gerçekti. Gözaltına alınan aile bıreylerinın çoğu da S'nin durumunu görüşmek üzere bir arava geldiklerini itiraf ettiler. S.G'nın. yeğeni olduğunu belirten Mehmet Emin Tamer. ekıpler amirligindeki sorgusunda genç kızın izinsiz, ailesinebilgı vermeden sık sık evden aynldıgını hareketlerinin aıleyi, çevreye karşı "rezil ettiğini**söyledi. Tamer. " aile meclisi toplantısına katıldığını*' ve S.G'nin babası Hadi Gök'ü. "neden kızına sahip çıkmadığı konusunda da" uyardıklarını anlattı. Aile meclisi toplantısına S.G'nin babasının çağnsı üzerıne katıldığını belirten Celal Tamer de burada genç kızın durumunu görüştüklerini söyledi. Töre cinayetinin kurbanı S.'nın babası Hadi Gök. kızının sık sık evden avrıldığını. örf ve adetler nedenıyle toplum içinde zor durumda kaldıklannı belirterek ifadesinde şunlan sövledi: "Kızımın durumunu evde toplanarak konuştuk. Ailemiz etrafa rezil olmuştu. Bana kıza sahip çıkmamı sövlediler. Çevrem buolavdan rahatsızdı. M.T'nin M.T. şimdi cezae> inde. kıamda gözü vardı. Çevrede sö> lemişti." Baba Gök. kızının M.T ile birlikte amcazadeleri Murat ve Murat Şerif Tamer tarafından öldürüldüğünü öne sürerek bu kışilerden davacı olduğunu söyledi. Anne HaticeGök de kızının öldürüldüğünü karakolda duyduğunu açıkladı. Genç kadın. kızını "karar aldırtarak" öldüren ve öldürmeye azmettirenlerden davacı olduğunu ağla>arak anlattı. Yüzlerce kişinin önünde bir genç kızı bogazlayarak öldüren M.T hakkında, "tasaıiayarak adam öldürmek" iddiasıyla Şanlıurfa. 2 Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Kısa süren yargılamada tanık olarak dınlenenlenn çoğu da olayı görmedıklerini öne sürdüler. Suçlu kamuoyu' Davanın savcısı MüjdatSaraç. esas hakkındaki mütalaasında. aile meclisının toplanmaMnın. sanıgı suça azmettirmeye yönelik olduguna ılışkin kanıt eldeedılemediğinı sövledı. Savcının olavın nedenlennı ırdelediği konuşmasının sonundakı şu sözlen. bır genç kızın kent meydanında neden boğazlandığını açıklıvordu: "Olavin l rfa'nın sosyo-ekonomik vapısından ka> naklandığı, bir başka modern toplumda teyze çocuğu olan sanığın. ilgilenmenıesi gereken maktulenin tavn \eda\ranışları Şanlıurfa'da. sanıgı ve vakınlan üzerinde bir dunım haline gelebildiği. olayı asıl azmettirenlerin geneHikle tüm Şanlıurfa kamuoyu olduğu. sanığın da bir bakıma maktule gibi olayın seçilmiş bir kurbanı durumunda bulunduğu. avnca. yaşının 15'ten küçük olması nedeni ile sanığın da haklannın korunmasının gerekn'ği bu nedenle vargılanmasının 2553 sa> ılı kanun manncagizli olarak vapıldığı, elde edilen tüm kanıtların değerlendirildiğinde, sanığın maktulevi tasariavarak öldürdüğüne ilişkin yeterli kanıt bulunamadığı, deliller gereğince kasten adam öldürnıek şeklinde oluştuğu anlaşıldığından...' Savcının söz verdiği sanık avukatı Sabri Karageçili M.T'nin öldürdüğü kızı sevdiğini, kızın ev inden sık sık kaçmak istemesinin de müvekkili lehine ağır tahrik olarak değerlendirilmesini talep etti. M.T ise son savunmasında "törelerin kendisine ötdürmeyi emrettiğini" öne sürerek "Ben namusum. şerefim ve ekmek param için jaşıvorum" dedı. Gizlı yapılan ve kadın kuruluşlannın müdahil olma isteminın reddedildigi karar duruşmasında mahkeme, M.T'yi önce 24 yıl ağır hapis cezasına çarptırdı. Ancak sanığın cezası 15 yaşından küçük olduğu gerekçesiyle 2253 sayılı kanunun 12 2. maddesi gereği 7 yıla düşürüldü. M.T'nin duruşmasında müdahil olma istemi reddedılen avukat Canan Annı karara tepki gösterdı. "Böyle bir vahşi cinayet karşısında herkesin sustugunu" haykırdı. Arım'ın, cinayet nedeniyle ailenın tüm bire> lerinin de yargılanması içın Yargıtay'a yaptığı başvuru da reddedildi. Bakire olduğu anlaşılan ve -pastanelere gittiği"gerekçesiyle kent meydanında koyun gibi boğazlanarak öldürülen S.G'nin katili M.T, infaz yasası gereği 2 yıl 9 ay 25 gün yattıktan sonra "yüzü ak biçimde" kendisini yargıladığını. aşağıladığını ve meclis dışına ıttiğıni söylediği toplumun içine geri dönecek. Kımbilir belki de, "pişman mısın" diye soracaklara da cezaevinde gazetecilere aktardığı şu sözlen söyleyecek: "Niye pişman olacak mışım? Şerefimi ve namusumu temizledim..." Yarın: H.A. rambo bıçağı ile katledildi Urfa Barosu S.G. cinayetinin ardından suçluları sorguladı 4 Katifler yoksulluğa mahkûm edilmiş toplumun ürünüdür.•.9 Kamuoyuna"töre cina\eti"olarak yansıyan olaylan yakından izleyen Şanlıurfa Barosu. bu tür korkunç ci- nayetlerin Urfa halkına mal edilme- sinden oldukça rahatsız. Süleymani- ye Meydam'nda teyze oğlu tarafın- dan boğazı kesilerek öldürülen S.G. cinayetinin ardından dönemin Urfa Barosu Y'önetim Kurulu. olaylann ne- denlerini irdeleyen ilginç bir açıkla- ma yaptı. Cinayetın fail ve yandaşla- nnı şiddetle ve nefretle kınayan baro yönetimi,"Son günlerde yazüı ve gör- sel basında, Şanlıurfa'nın, cinayetler şehrl halkının da cani olarak gösteril- me uğraşına girildiği gözlennıektedir" diyerek kamuoyundan. olaylann ne- denlennı irdelerken bölge gerçeklen- nin de göz önüne alınmasını ıstedi. Urfa Barosu Yönetim Kurulu, Sü- leymaniye Meydanı'ndaboğazı kesi- lerek öldürülen S.G. cinayetinin ar- dından 12.4.1996 tarihinde yaptığı açıklamada şu göriişlere yer verdi: "Şanlıurfa. Türkive'nin bir parça- sı veöndegelen bir ilidir. Dün İzmir'de, önceki günler İstanbul'da a\ nı töresel dürtülerle vuku bulan cinayetler ney- se Şanlıurfa'daki de onların bir ben- zeridir. Bu olayı bahane ederek ilimiz için kanlı Urfa' yakıştırmasını saygı- sızlık ve cahillik olarak addedivoruz. Şanlıurfa Barosu olarak, çoğu ke- simlerm olayların sebep ve temeline yeterinceinemediği kanısını taşıvoruz. Bu bağlamda şu soruları sormaktan kendimizi aiıkoyamıyonız: - Kitaplann toplatıldığı ve yakıldı- ğı. demokratlann \eaydınlann DGM kapılarından ve cezaevlerinden eksik olnıadığı bir toplumdan başka ne bek- liyordunuz? - Neredeyse çeyrek asra yakın bir süredir olağanüstü hal koşullarında konuşmanın veeleştirinin yasak oldu- ğu, rejime ve sisteme ay kın her fida- nın kınldığu >eşermesüıe olanak ta- nınmadığı. yanı sıra geçim koşullan- nın vok edildiği. veterli eğitim ve öfre- nimin verilemediği toplumdan ne bek- livordunuz? Sevdaların katili M.'k'r. ilerive !;a- palı. banşa düşnıan. şiddete tapan ve voksulluğa mahkûm edilmiş toplu- mun ürünüdürler. İlkede çağdaş ve demokrat bir top- lumun kültürel altyapısım yaratama- yan. yaşavanının yüzde ellilere \aran kesimini işsiz güçsüz bırakan, nül'u- sun tamamına yaklaşan kesimini ye- terli eğitim ve öğretimden yoksun kı- lan sistemin yaratıcıları ve temsilcile- rini yargılama >erine, salt 14'lük M.'le- ri yargılarsak daha nice sevda sonuç- ları kaçımunazdır. Belirrtiğimiz nedenlerle, şiddeti tek çözüm olarak görenleri,yoksuUuğu ve eğitimsizliği alın yazgısına dönüştü- renleri ve yaratılan bu ortamda oluşan M.'lcri Şanlıurfa Barosu olarak kını- yor,aynca herkesi ve her kesimi savıın- ma ve yargıyı yönlendirme sevdasın- dan men ediyor ve bu hatalara düşül- memesini bekliyoruz. Şanlıurfa Barosu olarak. bir töre uğruna veya hangi sebeple olursa ol- sun öldürmenin. bir başka deyişle ci- navet işlemenin ahlaka. adaba ve vic- dana uvgun olmavacağını belirtir, ci- nayetin fail ve vandaşlannı şiddet ve nefretle kınarız." Yöre insanı ne diyor? 'Neden, ekonomik dengesizlik' Törecinayetlerinin kökeninde kıskançlık ve ekonomik sorunlaryatttığını belirten Halil Ge- lener, 12 Eylül öncesinde, Urfa Beledıyesı'nde başkan yardımcılığı yapmış. Yörenin sosyal vapısını çok ivı bilen Gelener. töre cinayetleri ile ilgili şunları sövledı: "Kıskançlık ve ekonomik dengesizlik toplu- mu patlama noktasına getirivor. Bölgede. kıs- kançlık cinav etleri özellikle toplumun üst taba- kaJan arasında, ekonomik sorunlara davanan cinavetler ise şehir \aroşlarında vaşav an kesim arasında cerevan ediyor. Ekonomik dengesizlik devam ettikçe varoşlarda yaşanan ve korkunç vöntemlerle gerçekleştirilen cinavetlerin önii alınamaz. Ekonomik sorunlardan. voksulluktan kav- naklanan cinav etlere baktığımızda. olavlann kurbanı genç ve güzel kenar mahalle dilberi di- \e adlandırdığımız güzel kadının. kızın, mağa- zalann siislü ve ışıklı vitrinlerinden etkilenerek baştan çıktığı göriirülür. Bu olavlann nedenle- ri de buralardan alışveriş \ apanlarta kendi ken- dini mukavese eden kaduılann haleti ruhivele- ri düşünülünce anlaşılır. Tabü bölgede çok vayguı görülen zoraki ev- lilikler. beşik kertmeleri.akraba e\ lilikleri vebu ev liliklerdeki > aş farklan, kuma uv gulaması da bu olav ların kökenindeki gerçekler olarak ya- bana ahlamaz. Olavlann en büvük sebeplerin- den birinüı de eğitimsizlik olduğu göz önüne alındığında. tüm bu nedenlerin ortasında, bö\- le cinavetlerin işlenmesinin kaçınılmaz olduğu ortaya çıkacaktır. Toplumun refah seviyesinin vüksehilmesi,kültürel ve sosyal sorunlann asıl- ması ve eğitim sorununa ciddiyetle eğümek tö- re uğruna işlenen cinayetleri azallabilir." ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Eşekadası'ndan Anılar... 1950'lenn başlarındaaskeriiğimi, Izmır'in karşısındaki; Uzunada'da yaptım. Uzunada'ya Kösten Adası dedikle- • ri gibi, Eşekadası da derlerdi. Adada Çakılı Top Taburu- vardı. Sınıfım levazımdı. Adadaki zeytinlikler, incirlikler. benimzimmetimdeydi. Onlardan, levazım asteğmeni ola-,' rak ben sorumluydum. Adada ayrıca, yabanlaşmış (vah-; şi) sığırlar vardı. Bir e4lt, belki yüz kadar eşek! Onlar da' benim zımmetimde miydi? Yabani sığırlarla eşeklen bir. türlü sayamıyorduk... J Adaya neden "Eşekadası" dediklennı öğrenmiştım. Biz; oraya gelmezden çok çok öncelen, adada bır üzücü o-; lay olmuş, erlerden birilerı, lojmanlardaki subay eşlerinei saldırmışlar; olay basından gizli tutulmuş, ama -o zaman-,' alay komutanı olan kişi, usu başında biriymiş. Adaya ye-; terincedişi erkek eşekler getırtmiş. Böylece eşekler, ada- nın namusunu koruyoıiarmış. Yalnız adada değil, Anado- < lu'nun pek çok yerinde, delikanlılar, ilk aşklannı -belki-' eşekle yaşarlar. Bir iş beceremeyen kişiye: | - Hiç mi eşek şaapmadın? derler. (Çetin Altan, bir ya-J zısında yöntemini uzun uzun anlatmıştı.) • Okumuş takımı arasında, eşeğin adı "Naili Hafun"dur.! Okuyup çağcıl topluma karıştıktan sonra, o ilk aşk arttk! gerilerde kalır. ; Adadaki eşeklerin öyle semerieri, yularian bile yoktu.; Ancak her küçük birliğin önünde bir eşek -ıple de olsa-- bağlı dururdu. ', 12 Eylül olunca, Bülent Bey'le Süleyman Bey, Ham-,' zakoy'agönderilirken, Hacı Başbuğ ile 148 Erbakan. bı-J zim adaya gönderilmişlerdı. Sürgündeki başkanlara za- < man zaman telefon ediyorduk. Içimden 148 Erbakan'ıJ aramak geçti. Aaa, hemen bağladılar. Aramama çok se-| vinmiş gibiydi. j - Nasılsmız efendim, iyi misiniz? Geçmış olsun! . - Teşekkür ederim muhterem kardeşim! ! - Ben orada askerlik yaptım. Çok severim adayı. Bizim! incirler, zeytinler nasıl duruyor mu? î - Duruyor! ' « Eşekleri sormadığıma yanıyorum. 148 Erbakan sordu: - Muhterem kardeşim, siz bu askerteri yakından tanı- yormusunuz? Onlarla konuşuyor musunuz? - Eh, daha yeni geldiler, çoğunu tanıyoruz. Ne vardı? • - Konuşursanız, söyleyin onlara; bizi çıkanriarsa bura- dan, kendilenne yardımcı oluruz! - Vay vay vay, dedim içimden. Kapattık. 1980 öncesi, MSP'nin gençlik kurullannda çalışmış ya- zar Ergün Poyraz, "Refah'ın Gerçek Yüzü" adlı yapıtı- nın bırincısınde, 148'le, öbür şeriatçılarla ilgıli ilginç şey- ler anlatıyor. Kıtabı elimden bırakamıyorum. Kitabın girişinde, düşsel bir bölüm var, şöyle diyor ya-, zar: "... Şimdi size gelmiş ve geçmiş aşklann en büyüğü' hangisidir diye sorsam, ya Kerem ile Aslı, ya Leyla ile Mecnun, ya Ferhat ile Şirin, ya Romeo ile Juliet, ya da Zeynep ile Davulcu diyeceksiniz. Işte daha işin başında yanıldınız. Cihan tarihinin en büyük aşkı Maldiv adalan- nın en güzel eşeği ile basiretli lider Abdiilfettah En- necm üs-Sabah arasında yaşanan aşktı. Gözlen bırbir- lennden başka hiçbir şeyi görmuyordu. Maldiv adalann- da doğan bu büyük aşk da diğerien gibi kötü sonla bıt- miş, hüsrana uğramıştı. Zalım ınsanlar burada da sah- neye çıkmış âşıklan samanlıkta cilveleşırken basmışlar- dı. Aym zamanda hocalıkla hıçbırilgısiolmadığı halde ho- ca diye kendinı yutturan Necm-üs Sabah tumanını top- layarak kaçarken sevgilisi ile geçirdiği gunlenn hayali, bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Bıncik aş- kı eşekse kaçamayıp yakalanmış, ham sahıbi tarafından gebelik testı yaptınlmış, gebe çıkmayınca sucuk yapıl- mak gayesi ile kesilmek üzere mezbahaya doğru yola çı- karılmıştı..." • Yazarın düşsel kurgtısu yantnda, gerçekçı anlatımlân \ da var. Bir yerde şöyle der: "...Erbakan o sıralaryemeklerden tavuklupilavı, mey- velerden de armudu çok sevıyor, çarşı pazargezmekten de geri kalmıyordu. Hayvanlardan ise en çok eşeği se- verdi. Tabin caiz ise bu hayvanlara adeta hayrandı. Şöy- le ki: Merkepler onun gözünde mühendislerin piridir. Ve mühendislerbirişyaparken merkeplen takıp etmeli, ona göre davranmalıdır. 1993 haziran ayı sonlannda, Elbıstan yolu üzerinde bulunan Göksun 'dan geçerken berabehnde gazeteciler, MKYK üyeferi, Kahramanmaraş RP ll Başkanı Mustafa Karcı olduğu halde Erbakan şöyle konuşuyordu: - Bu yollann ilk mühendısleri merkeplerdır. Çünkü bu hayvanlar yüzde 4'ten daha dik yokuşa tırmanmayacak şekilde bir yol takip ederler. Onlann ayak izlenni takip ede- rek yollar tespit edilir umumiyetle, ama bu yolun projesi- ni çizen kimseler merkepterin yolunu takip etmemiş. Ertesı gün .'Milli Gazete'de bu göıiış Sözün Ûzü köşe- • sinde Nazır Özsöz imzasıyla okuriarına duyuruluyordu. Gazetenın başyazan olan Sadık Albayrak hiç gen ka-". lırmı? O da eşekmuhabbetıne: 'Erkeğın lyısı eşeğınden,; kadının lyisı döşeğınden belli olur', özdeyışiyle katılıyor-' du..." • • • Iran'ın konuk Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, Çankaya'daki yemekte, kadınların erkeklerden ayrı otur- masını, yani haremlik-selamlık" olmasını mı istemiş? Tansu buna uymayıp, geçip oturmuş mu erkeklerin ara- sına? Şeriat budur, kadını eşitlik bir yana, yok sayar. Rafsancani, gerçekte Süleyman Bey'e değil, şeriatçı 148 Erbakan'a geldi. Bunu bilmeyecek ne var? Kimse kimseyi kandırmasın. Anrtgömüte de gitmedi. Atatürk'e sövenlerin Türkiye'de işi ne? Dönemini taşlayan Ziya Paşa'nın (1825-1880) dizesi cuk pturmuyor mu: "Âsiyâb-ı devleti bir har da olsa döndürür." (Âsiyâb-ı devlet= devlet çarkı, har= eşek) BULMACA SEDAT YAŞAYAS SOLRVNSAĞA: 1/ Zerdüştdini. II Bıldik, tanıdık. 3/ Hollanda'nın pla- ka ışareti... Yunan mıtolojisindeZeus 3 ıle Eris'in kızı olan tutku tannçası... Şöhret. 4/ Bırak- ma... Büyük sıçan. 5/ Yunan rakısı... " Hazırlanan çayın renk ve koku bakı- mmdan istenilen durumu. ^Deniz- filinin dişlennden 1 2 3 4 yapılan bir tür değerli tes- pih... Güney Amerika'nın çöl bölgelennde yaşayan vePatağonyatavşamdade- nilen memeli hayvan. II 3 Iran'ın plaka ışareti... Ka- 4 yak... AİiOzgentürk'ünbır c filmi. 8/Bılgıçhk taşlayan kimse. 9/Balıkesir'in Ed- 6 remit ılçesıne bağlı tunstık bir yer. YUKARIDANASAĞIYA: 1/ "Dost, metres" anla- mında argo sözcük. 2/ Kertenkele densı. 3/ Kalsiyum ele- mentinın sımgesi... Satrançta özel bır hareket... Utanma duygusu. 4/Bir ılimız... Çay. kahve taşımaya yarar kahveci tepsısı. 5/ Doğal ve tanhsel özelliklennden dolayı koruma altına alınan alan... "Boşuna değil dökülen —/Tarıhın akı- şından anlıyorum" (Necati Cumalı). 6/Nâzım Hikmet'ın bir oyunu... Ünlü Venüs heykelinin bulunduğu Yunan ada- sı. 7/ Bir nota... Anlatış yolu... Yüze sürülen pembe düz- gün. 8/Emirler, beyler. 9/Cisimlenndevınimlennı yörün- ge, hız ve ıvme gibi konular bakımından inceleyen mekanik kolu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle