Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 22 ARALIK 1996 PAZAR
_2 DIZIYAZI
S.G. Süleymaniye Mevdanı'nda (üstte küçük fotoğraf) katiedilirken, semt sakinleri bu korkunç cina>eti izlemekle yetindiler.
,'. G. cinayetinin savcısı sanığın da, maktulün de kurban olduğunu söyledi
Töre emretti benuyguladım'Şahurfa'nm Süleymaniye Meydanı... Kürt
kcenlı yoksul yurttaşlann yaşadığı. altyapısız.
çaıur ıçınde bır gecekondu semtı. 10 yıl önce
küüciik bir mahalle ıken, gıderek büyüyen ve
ketin sınırlannı zorlayan, çarpık yapılaşmanın
aloîldiğınce vayıldığı bıryerleşim birimı.
Mydanın her köşesi bir sokaga açıiıyor. Bır
kearda kiiçücük bır park, karşısında daımı halk
paarı. Meydanın çevresi tamamen işyerleri ıle
doıanmı>. Yogun olmasa da duraksamayan bir
tra'ik var. İşte bu meydanın tam ortasında genç bır
kii^töreJere sığınan" teyze oglu tarafından "aile
mclisi kararı Ue" boğazı bıçakla kesilerek
ölairüldü.
Taih 26 Şubat 1996... Bir kış günü... Yurttaşlar.
ayıı >aşlarda iki gencın itişip kakışarak
Süeymanıye Meydanrna doğruyöneldiğini
göüyorlar. Sıradan çocuk kavgası gibi görünen bu
olala önce kimse ilgilenmiyor. Az sonra adının
MJ olduğu öğrenilen genç. cebinden çıkardığı
bıçıkla teyze kızı S.G'ye vurmaya başlıyor. Genç
kızaldığı bıçak darbeleriyle kanlar içinde yere
yığlıyor M.T. daha sonra bıçağını genç kızın
bojazına dayayarak kesiyor. Bu korkunç olayı
Süeymaniye Meydanı'ndaki yüzlerce insan korku
dob gözlerle. yerlerinde donarak izlıyor. Saldırgan
ola' yerinden fıızla kaçıyor. Hastaneye götürülen
gerç kız yaşamını yıtinyor. Kamuoyuna "töre
eiımeti" olarak yansıjan bu korkunç olayın
necenlerı nevdi? 14 yaşinda ve inşaat işçiligi
yapjn bır çocuk, 17 yaşındakı bır genç kızı hem de
sevjıginı öne sürdügü teyze kızını mahalle
me'danında yüzlerce ınsanın gözü önünde bir
ko>un gıbı neden bogazlar? Bu sorunun yanıtını
cin.yetten sonra gözaltına alınan sanık M.T.'nin
Şarhurfa Asayış Şube Müdürlüğü'nde \erdigi ilk
ifacede arayalım: •'Bu kız zaman zaman bizim
iznkniz dışında evden avnlıp gitmcktc ve bizi etrafa
malıçup ve rezil etmekte>di. Durumu konuşmak
üzere olaydan bir süre önce akrabaların, Mehmet
Emın Tamer'in evinde toplandıklannı duydum.
Ancak ben yoktum. Kimisi 'nasihat ıçın"
toplandıklannı kimisi de 'vurmak ıçın'
toplandıklannı söylüvordu. Ben mahallede
gezerken konuştuğumuz şahıslar sürekli olarak bizi
bu luzdan dolav ı rencide efmekte, hakarette
bulunmaktavdı. Bu şahıslar, "Bizımle ka\ga etme.
git önce namu.sunu temızle" demektevdiler.
Olavdan bir süre önce kızın babası Hadı Gök, beni
kendi e\ine çağırdı. Sonra Abdülkadır geldi. Bu
sırada Hadi, S.'vi öldüreceğini söyledi. Kardeşi
Abdülkadir ise "Senin çocuklann var Mehmet
öldürsün" dedi. Bunun üzerine ben Hadi'vededim
ki 'Senin çocuklann öldürsün.' Bunu kabul etmedi.
Ben S.'>i erkekleıie gezerken görmedim. Olav günü
amcamın evinden bir adet eknıek bıçağı aJdım.
Ajm gün Vilavet \amnda S.'yi yanüz başına
dolaşırken gördiinı..."
'Boğazını kestim...'
M.T. öldürmeyi planladıgı S.G. ile Vilayet
yanındaki bahçede bir süre oturdu. Genç kız evine
gideceğını söyleyince birlikte kalktılar. Bır katil \e
bir kurban Vilayet"ten Süleymaniye Mahallesı'ne
kadar uzayan yakJaşık 5 kilometrelik yolu
konuşmadan sesizce yürüdü... Birtelefon
kulübesinin ,
yanında durdular. S.'yi yanlız
öldüremeyecegı korkusuna kapılan M.T,
amcaoglu CelaJ Tamer'i telefonla aradı.
Karakoldaki ifadesinde olayın bundan sonrasını
şöyle anlatîı: "CelaTe, S'yi yakaladığımı ve
vuracağımı söyledim. Sonra S'yi alarak
Sülevmaniye Slahallesi Meydanrna götürdüm.
Celal, kardeşi Murat ile biıiikte mevdana geldi. Ben
S'nin üzerindeki deri montu çıkarmasını sövledûn.
O da çıkanp verdi. Bıçakla önce karnına sonra
beüne vurdum. Van tarafına vurduğumda bıçak
eğildi. Sonra saçından tuttum havada boğazından
kestim. Kendisi bana bağırmadı. kimseden \artlım
istemedL bana karşı gelmedi. Zaten ilk bıçak
darbesini \ urunca karşı gelme takatı da kalnıadı..."
Her biri bir aşirete mensup sosyal ve ekonomik
nedenlerle yaratılan feodaliteden, ağa ve şeyhlerin
bağımlılıgından kurtulamayan Süleymaniye
Meydanı sakinleri. bu cinayeti sadece ızlediler.
Insani duygulan törelerin gerisinde mı kaldı
bilinmez. ama bir genç kızın güpegündüz
katledilmesine engel ol(a)madılar. "Görmemişem.
duymamışam, bilmiyem" yasasına sığınarak bu
korkunç cinayet işlenirken Celal ve Murat'ın da
genç kızı kollanndan tutarak etkisiz hale getirip
getırmedigıne tanıklık bile etmediler. M.T. işlediğı
bu korkunç cinayetle ilgıli aile bireyleri ve bazı
yakınlan ile birlikte gözaltına alındı. Sanıgın
ifadesindeki sözlennden kuşkulanan polis,
cinayetın bir aile meclisi karanyia ışlenıp
işlenmedigini araştırmaya koyuldu. Aslında
bölgede benzeri tüm cinayetlerde olduğu gibi aile
meclısının karan dışında küçük bir çocuğun tek
başına cinayet işleyemeyeceği bir gerçekti.
Gözaltına alınan aile bıreylerinın çoğu da S'nin
durumunu görüşmek üzere bir arava geldiklerini
itiraf ettiler. S.G'nın. yeğeni olduğunu belirten
Mehmet
Emin
Tamer. ekıpler
amirligindeki
sorgusunda genç kızın
izinsiz, ailesinebilgı
vermeden sık sık evden
aynldıgını hareketlerinin aıleyi, çevreye karşı
"rezil ettiğini**söyledi. Tamer. " aile meclisi
toplantısına katıldığını*' ve S.G'nin babası Hadi
Gök'ü. "neden kızına sahip çıkmadığı konusunda
da" uyardıklarını anlattı.
Aile meclisi toplantısına S.G'nin babasının çağnsı
üzerıne katıldığını belirten Celal Tamer de burada
genç kızın durumunu görüştüklerini söyledi. Töre
cinayetinin kurbanı S.'nın babası Hadi Gök.
kızının sık sık evden
avrıldığını. örf ve adetler
nedenıyle toplum içinde
zor durumda kaldıklannı
belirterek ifadesinde
şunlan sövledi:
"Kızımın durumunu
evde toplanarak
konuştuk. Ailemiz etrafa
rezil olmuştu. Bana kıza
sahip çıkmamı sövlediler.
Çevrem buolavdan
rahatsızdı. M.T'nin
M.T. şimdi cezae> inde. kıamda gözü vardı.
Çevrede sö> lemişti."
Baba Gök. kızının M.T ile birlikte amcazadeleri
Murat ve Murat Şerif Tamer tarafından
öldürüldüğünü öne sürerek bu kışilerden davacı
olduğunu söyledi. Anne HaticeGök de kızının
öldürüldüğünü karakolda duyduğunu açıkladı.
Genç kadın. kızını "karar aldırtarak" öldüren ve
öldürmeye azmettirenlerden davacı olduğunu
ağla>arak anlattı. Yüzlerce kişinin önünde bir genç
kızı bogazlayarak öldüren M.T hakkında,
"tasaıiayarak adam öldürmek" iddiasıyla
Şanlıurfa. 2 Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava
açıldı. Kısa süren yargılamada tanık olarak
dınlenenlenn çoğu da olayı görmedıklerini öne
sürdüler.
Suçlu kamuoyu'
Davanın savcısı MüjdatSaraç. esas hakkındaki
mütalaasında. aile meclisının toplanmaMnın. sanıgı
suça azmettirmeye yönelik olduguna ılışkin kanıt
eldeedılemediğinı sövledı. Savcının olavın
nedenlennı ırdelediği konuşmasının sonundakı şu
sözlen. bır genç kızın kent meydanında neden
boğazlandığını açıklıvordu:
"Olavin l rfa'nın sosyo-ekonomik vapısından
ka> naklandığı, bir başka modern toplumda teyze
çocuğu olan sanığın. ilgilenmenıesi gereken
maktulenin tavn \eda\ranışları Şanlıurfa'da.
sanıgı ve vakınlan üzerinde bir dunım haline
gelebildiği. olayı asıl azmettirenlerin geneHikle tüm
Şanlıurfa kamuoyu olduğu. sanığın da bir bakıma
maktule gibi olayın seçilmiş bir kurbanı
durumunda bulunduğu. avnca. yaşının 15'ten
küçük olması nedeni ile sanığın da haklannın
korunmasının gerekn'ği bu nedenle vargılanmasının
2553 sa> ılı kanun manncagizli olarak vapıldığı,
elde edilen tüm kanıtların değerlendirildiğinde,
sanığın maktulevi tasariavarak öldürdüğüne ilişkin
yeterli kanıt bulunamadığı, deliller gereğince kasten
adam öldürnıek şeklinde oluştuğu
anlaşıldığından...'
Savcının söz verdiği sanık avukatı Sabri Karageçili
M.T'nin öldürdüğü kızı sevdiğini, kızın ev inden
sık sık kaçmak istemesinin de müvekkili lehine
ağır tahrik olarak değerlendirilmesini talep etti.
M.T ise son savunmasında "törelerin kendisine
ötdürmeyi emrettiğini" öne sürerek "Ben
namusum. şerefim ve ekmek param için
jaşıvorum" dedı. Gizlı yapılan ve kadın
kuruluşlannın müdahil olma isteminın reddedildigi
karar duruşmasında mahkeme, M.T'yi önce 24 yıl
ağır hapis cezasına çarptırdı. Ancak sanığın cezası
15 yaşından küçük olduğu gerekçesiyle 2253 sayılı
kanunun 12 2. maddesi gereği 7 yıla düşürüldü.
M.T'nin duruşmasında müdahil olma istemi
reddedılen avukat Canan Annı karara tepki
gösterdı. "Böyle bir vahşi cinayet karşısında
herkesin sustugunu" haykırdı. Arım'ın, cinayet
nedeniyle ailenın tüm bire> lerinin de yargılanması
içın Yargıtay'a yaptığı başvuru da reddedildi.
Bakire olduğu anlaşılan ve -pastanelere
gittiği"gerekçesiyle kent meydanında koyun gibi
boğazlanarak öldürülen S.G'nin katili M.T, infaz
yasası gereği 2 yıl 9 ay 25 gün yattıktan sonra
"yüzü ak biçimde" kendisini yargıladığını.
aşağıladığını ve meclis dışına ıttiğıni söylediği
toplumun içine geri dönecek. Kımbilir belki de,
"pişman mısın" diye soracaklara da cezaevinde
gazetecilere aktardığı şu sözlen söyleyecek: "Niye
pişman olacak mışım? Şerefimi ve namusumu
temizledim..."
Yarın: H.A. rambo bıçağı ile katledildi
Urfa Barosu S.G. cinayetinin ardından suçluları sorguladı
4
Katifler yoksulluğa mahkûm
edilmiş toplumun ürünüdür.•.9
Kamuoyuna"töre cina\eti"olarak
yansıyan olaylan yakından izleyen
Şanlıurfa Barosu. bu tür korkunç ci-
nayetlerin Urfa halkına mal edilme-
sinden oldukça rahatsız. Süleymani-
ye Meydam'nda teyze oğlu tarafın-
dan boğazı kesilerek öldürülen S.G.
cinayetinin ardından dönemin Urfa
Barosu Y'önetim Kurulu. olaylann ne-
denlerini irdeleyen ilginç bir açıkla-
ma yaptı. Cinayetın fail ve yandaşla-
nnı şiddetle ve nefretle kınayan baro
yönetimi,"Son günlerde yazüı ve gör-
sel basında, Şanlıurfa'nın, cinayetler
şehrl halkının da cani olarak gösteril-
me uğraşına girildiği gözlennıektedir"
diyerek kamuoyundan. olaylann ne-
denlennı irdelerken bölge gerçeklen-
nin de göz önüne alınmasını ıstedi.
Urfa Barosu Yönetim Kurulu, Sü-
leymaniye Meydanı'ndaboğazı kesi-
lerek öldürülen S.G. cinayetinin ar-
dından 12.4.1996 tarihinde yaptığı
açıklamada şu göriişlere yer verdi:
"Şanlıurfa. Türkive'nin bir parça-
sı veöndegelen bir ilidir. Dün İzmir'de,
önceki günler İstanbul'da a\ nı töresel
dürtülerle vuku bulan cinayetler ney-
se Şanlıurfa'daki de onların bir ben-
zeridir. Bu olayı bahane ederek ilimiz
için kanlı Urfa' yakıştırmasını saygı-
sızlık ve cahillik olarak addedivoruz.
Şanlıurfa Barosu olarak, çoğu ke-
simlerm olayların sebep ve temeline
yeterinceinemediği kanısını taşıvoruz.
Bu bağlamda şu soruları sormaktan
kendimizi aiıkoyamıyonız:
- Kitaplann toplatıldığı ve yakıldı-
ğı. demokratlann \eaydınlann DGM
kapılarından ve cezaevlerinden eksik
olnıadığı bir toplumdan başka ne bek-
liyordunuz?
- Neredeyse çeyrek asra yakın bir
süredir olağanüstü hal koşullarında
konuşmanın veeleştirinin yasak oldu-
ğu, rejime ve sisteme ay kın her fida-
nın kınldığu >eşermesüıe olanak ta-
nınmadığı. yanı sıra geçim koşullan-
nın vok edildiği. veterli eğitim ve öfre-
nimin verilemediği toplumdan ne bek-
livordunuz?
Sevdaların katili M.'k'r. ilerive !;a-
palı. banşa düşnıan. şiddete tapan ve
voksulluğa mahkûm edilmiş toplu-
mun ürünüdürler.
İlkede çağdaş ve demokrat bir top-
lumun kültürel altyapısım yaratama-
yan. yaşavanının yüzde ellilere \aran
kesimini işsiz güçsüz bırakan, nül'u-
sun tamamına yaklaşan kesimini ye-
terli eğitim ve öğretimden yoksun kı-
lan sistemin yaratıcıları ve temsilcile-
rini yargılama >erine, salt 14'lük M.'le-
ri yargılarsak daha nice sevda sonuç-
ları kaçımunazdır.
Belirrtiğimiz nedenlerle, şiddeti tek
çözüm olarak görenleri,yoksuUuğu ve
eğitimsizliği alın yazgısına dönüştü-
renleri ve yaratılan bu ortamda oluşan
M.'lcri Şanlıurfa Barosu olarak kını-
yor,aynca herkesi ve her kesimi savıın-
ma ve yargıyı yönlendirme sevdasın-
dan men ediyor ve bu hatalara düşül-
memesini bekliyoruz.
Şanlıurfa Barosu olarak. bir töre
uğruna veya hangi sebeple olursa ol-
sun öldürmenin. bir başka deyişle ci-
navet işlemenin ahlaka. adaba ve vic-
dana uvgun olmavacağını belirtir, ci-
nayetin fail ve vandaşlannı şiddet ve
nefretle kınarız."
Yöre insanı ne diyor?
'Neden, ekonomik dengesizlik'
Törecinayetlerinin kökeninde kıskançlık ve
ekonomik sorunlaryatttığını belirten Halil Ge-
lener, 12 Eylül öncesinde, Urfa Beledıyesı'nde
başkan yardımcılığı yapmış. Yörenin sosyal
vapısını çok ivı bilen Gelener. töre cinayetleri
ile ilgili şunları sövledı:
"Kıskançlık ve ekonomik dengesizlik toplu-
mu patlama noktasına getirivor. Bölgede. kıs-
kançlık cinav etleri özellikle toplumun üst taba-
kaJan arasında, ekonomik sorunlara davanan
cinavetler ise şehir \aroşlarında vaşav an kesim
arasında cerevan ediyor. Ekonomik dengesizlik
devam ettikçe varoşlarda yaşanan ve korkunç
vöntemlerle gerçekleştirilen cinavetlerin önii
alınamaz.
Ekonomik sorunlardan. voksulluktan kav-
naklanan cinav etlere baktığımızda. olavlann
kurbanı genç ve güzel kenar mahalle dilberi di-
\e adlandırdığımız güzel kadının. kızın, mağa-
zalann siislü ve ışıklı vitrinlerinden etkilenerek
baştan çıktığı göriirülür. Bu olavlann nedenle-
ri de buralardan alışveriş \ apanlarta kendi ken-
dini mukavese eden kaduılann haleti ruhivele-
ri düşünülünce anlaşılır.
Tabü bölgede çok vayguı görülen zoraki ev-
lilikler. beşik kertmeleri.akraba e\ lilikleri vebu
ev liliklerdeki > aş farklan, kuma uv gulaması da
bu olav ların kökenindeki gerçekler olarak ya-
bana ahlamaz. Olavlann en büvük sebeplerin-
den birinüı de eğitimsizlik olduğu göz önüne
alındığında. tüm bu nedenlerin ortasında, bö\-
le cinavetlerin işlenmesinin kaçınılmaz olduğu
ortaya çıkacaktır. Toplumun refah seviyesinin
vüksehilmesi,kültürel ve sosyal sorunlann asıl-
ması ve eğitim sorununa ciddiyetle eğümek tö-
re uğruna işlenen cinayetleri azallabilir."
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Eşekadası'ndan Anılar...
1950'lenn başlarındaaskeriiğimi, Izmır'in karşısındaki;
Uzunada'da yaptım. Uzunada'ya Kösten Adası dedikle- •
ri gibi, Eşekadası da derlerdi. Adada Çakılı Top Taburu-
vardı. Sınıfım levazımdı. Adadaki zeytinlikler, incirlikler.
benimzimmetimdeydi. Onlardan, levazım asteğmeni ola-,'
rak ben sorumluydum. Adada ayrıca, yabanlaşmış (vah-;
şi) sığırlar vardı. Bir e4lt, belki yüz kadar eşek! Onlar da'
benim zımmetimde miydi? Yabani sığırlarla eşeklen bir.
türlü sayamıyorduk... J
Adaya neden "Eşekadası" dediklennı öğrenmiştım. Biz;
oraya gelmezden çok çok öncelen, adada bır üzücü o-;
lay olmuş, erlerden birilerı, lojmanlardaki subay eşlerinei
saldırmışlar; olay basından gizli tutulmuş, ama -o zaman-,'
alay komutanı olan kişi, usu başında biriymiş. Adaya ye-;
terincedişi erkek eşekler getırtmiş. Böylece eşekler, ada-
nın namusunu koruyoıiarmış. Yalnız adada değil, Anado- <
lu'nun pek çok yerinde, delikanlılar, ilk aşklannı -belki-'
eşekle yaşarlar. Bir iş beceremeyen kişiye: |
- Hiç mi eşek şaapmadın? derler. (Çetin Altan, bir ya-J
zısında yöntemini uzun uzun anlatmıştı.) •
Okumuş takımı arasında, eşeğin adı "Naili Hafun"dur.!
Okuyup çağcıl topluma karıştıktan sonra, o ilk aşk arttk!
gerilerde kalır. ;
Adadaki eşeklerin öyle semerieri, yularian bile yoktu.;
Ancak her küçük birliğin önünde bir eşek -ıple de olsa--
bağlı dururdu. ',
12 Eylül olunca, Bülent Bey'le Süleyman Bey, Ham-,'
zakoy'agönderilirken, Hacı Başbuğ ile 148 Erbakan. bı-J
zim adaya gönderilmişlerdı. Sürgündeki başkanlara za- <
man zaman telefon ediyorduk. Içimden 148 Erbakan'ıJ
aramak geçti. Aaa, hemen bağladılar. Aramama çok se-|
vinmiş gibiydi. j
- Nasılsmız efendim, iyi misiniz? Geçmış olsun! .
- Teşekkür ederim muhterem kardeşim! !
- Ben orada askerlik yaptım. Çok severim adayı. Bizim!
incirler, zeytinler nasıl duruyor mu? î
- Duruyor! ' «
Eşekleri sormadığıma yanıyorum. 148 Erbakan sordu:
- Muhterem kardeşim, siz bu askerteri yakından tanı-
yormusunuz? Onlarla konuşuyor musunuz?
- Eh, daha yeni geldiler, çoğunu tanıyoruz. Ne vardı? •
- Konuşursanız, söyleyin onlara; bizi çıkanriarsa bura-
dan, kendilenne yardımcı oluruz!
- Vay vay vay, dedim içimden. Kapattık.
1980 öncesi, MSP'nin gençlik kurullannda çalışmış ya-
zar Ergün Poyraz, "Refah'ın Gerçek Yüzü" adlı yapıtı-
nın bırincısınde, 148'le, öbür şeriatçılarla ilgıli ilginç şey-
ler anlatıyor. Kıtabı elimden bırakamıyorum.
Kitabın girişinde, düşsel bir bölüm var, şöyle diyor ya-,
zar:
"... Şimdi size gelmiş ve geçmiş aşklann en büyüğü'
hangisidir diye sorsam, ya Kerem ile Aslı, ya Leyla ile
Mecnun, ya Ferhat ile Şirin, ya Romeo ile Juliet, ya da
Zeynep ile Davulcu diyeceksiniz. Işte daha işin başında
yanıldınız. Cihan tarihinin en büyük aşkı Maldiv adalan-
nın en güzel eşeği ile basiretli lider Abdiilfettah En-
necm üs-Sabah arasında yaşanan aşktı. Gözlen bırbir-
lennden başka hiçbir şeyi görmuyordu. Maldiv adalann-
da doğan bu büyük aşk da diğerien gibi kötü sonla bıt-
miş, hüsrana uğramıştı. Zalım ınsanlar burada da sah-
neye çıkmış âşıklan samanlıkta cilveleşırken basmışlar-
dı. Aym zamanda hocalıkla hıçbırilgısiolmadığı halde ho-
ca diye kendinı yutturan Necm-üs Sabah tumanını top-
layarak kaçarken sevgilisi ile geçirdiği gunlenn hayali, bir
film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Bıncik aş-
kı eşekse kaçamayıp yakalanmış, ham sahıbi tarafından
gebelik testı yaptınlmış, gebe çıkmayınca sucuk yapıl-
mak gayesi ile kesilmek üzere mezbahaya doğru yola çı-
karılmıştı..." •
Yazarın düşsel kurgtısu yantnda, gerçekçı anlatımlân \
da var. Bir yerde şöyle der:
"...Erbakan o sıralaryemeklerden tavuklupilavı, mey-
velerden de armudu çok sevıyor, çarşı pazargezmekten
de geri kalmıyordu. Hayvanlardan ise en çok eşeği se-
verdi. Tabin caiz ise bu hayvanlara adeta hayrandı. Şöy-
le ki: Merkepler onun gözünde mühendislerin piridir. Ve
mühendislerbirişyaparken merkeplen takıp etmeli, ona
göre davranmalıdır.
1993 haziran ayı sonlannda, Elbıstan yolu üzerinde
bulunan Göksun 'dan geçerken berabehnde gazeteciler,
MKYK üyeferi, Kahramanmaraş RP ll Başkanı Mustafa
Karcı olduğu halde Erbakan şöyle konuşuyordu:
- Bu yollann ilk mühendısleri merkeplerdır. Çünkü bu
hayvanlar yüzde 4'ten daha dik yokuşa tırmanmayacak
şekilde bir yol takip ederler. Onlann ayak izlenni takip ede-
rek yollar tespit edilir umumiyetle, ama bu yolun projesi-
ni çizen kimseler merkepterin yolunu takip etmemiş.
Ertesı gün .'Milli Gazete'de bu göıiış Sözün Ûzü köşe- •
sinde Nazır Özsöz imzasıyla okuriarına duyuruluyordu.
Gazetenın başyazan olan Sadık Albayrak hiç gen ka-".
lırmı? O da eşekmuhabbetıne: 'Erkeğın lyısı eşeğınden,;
kadının lyisı döşeğınden belli olur', özdeyışiyle katılıyor-'
du..."
• • •
Iran'ın konuk Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani,
Çankaya'daki yemekte, kadınların erkeklerden ayrı otur-
masını, yani haremlik-selamlık" olmasını mı istemiş?
Tansu buna uymayıp, geçip oturmuş mu erkeklerin ara-
sına?
Şeriat budur, kadını eşitlik bir yana, yok sayar.
Rafsancani, gerçekte Süleyman Bey'e değil, şeriatçı
148 Erbakan'a geldi. Bunu bilmeyecek ne var? Kimse
kimseyi kandırmasın. Anrtgömüte de gitmedi.
Atatürk'e sövenlerin Türkiye'de işi ne?
Dönemini taşlayan Ziya Paşa'nın (1825-1880) dizesi
cuk pturmuyor mu:
"Âsiyâb-ı devleti bir har da olsa döndürür."
(Âsiyâb-ı devlet= devlet çarkı, har= eşek)
BULMACA SEDAT YAŞAYAS
SOLRVNSAĞA:
1/ Zerdüştdini. II
Bıldik, tanıdık. 3/
Hollanda'nın pla-
ka ışareti... Yunan
mıtolojisindeZeus 3
ıle Eris'in kızı olan
tutku tannçası...
Şöhret. 4/ Bırak-
ma... Büyük sıçan.
5/ Yunan rakısı... "
Hazırlanan çayın
renk ve koku bakı-
mmdan istenilen
durumu. ^Deniz-
filinin dişlennden
1 2 3 4
yapılan bir tür değerli tes-
pih... Güney Amerika'nın
çöl bölgelennde yaşayan
vePatağonyatavşamdade-
nilen memeli hayvan. II 3
Iran'ın plaka ışareti... Ka- 4
yak... AİiOzgentürk'ünbır c
filmi. 8/Bılgıçhk taşlayan
kimse. 9/Balıkesir'in Ed- 6
remit ılçesıne bağlı tunstık
bir yer.
YUKARIDANASAĞIYA:
1/ "Dost, metres" anla-
mında argo sözcük. 2/ Kertenkele densı. 3/ Kalsiyum ele-
mentinın sımgesi... Satrançta özel bır hareket... Utanma
duygusu. 4/Bir ılimız... Çay. kahve taşımaya yarar kahveci
tepsısı. 5/ Doğal ve tanhsel özelliklennden dolayı koruma
altına alınan alan... "Boşuna değil dökülen —/Tarıhın akı-
şından anlıyorum" (Necati Cumalı). 6/Nâzım Hikmet'ın
bir oyunu... Ünlü Venüs heykelinin bulunduğu Yunan ada-
sı. 7/ Bir nota... Anlatış yolu... Yüze sürülen pembe düz-
gün. 8/Emirler, beyler. 9/Cisimlenndevınimlennı yörün-
ge, hız ve ıvme gibi konular bakımından inceleyen mekanik
kolu.