27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER MÜSİAD, beklentilerine engel gördüğü meslek odalannı ele geçirmek için 'demagojiye' sanldı Oda seçimlerinde camî tarbşması • Recep Tayyip Erdoğan ve ona 'inanan' teknik kadrolar, Istanbul'da yağmaya karşı mücadelenin önder sivil toplum kuruluşlan olan meslek odalannı ele geçirmeye niyetlenmeden önce, tarihi Taksim Maksemi'ne bitişik tasarlanan ve 'camiye sığınılarak' onun eki konumunda ruhsat almayı bekleyen 'çarşı, iş merkezi ve banka şubesinden' oluşmuş ayncahklı rant projesini engellesinler... OKTAY EKİNCİ Geçenlerde şatafatlı birtörenle "hoşgö- rü ödiilü" \ erilen Abdurrahman Dilipak, 13 Ağustos 1994 tarihii Vakitgazetesin- deki köşesınde "Terbiye Sınırlannı Zor- bmak" başlığı altında şunlan yazıyordu: 'MimarlarOdasTndanOktay Ekinci'nin Büyükşehir vönetimine verdiği dilekçede yer aJan ifadeler, haddi aşan, bir sivil top- kun örgiitii için yetki dtşı türden şeylerdir- Taksim'e yapılacak canıi ve baglı tesisle- rin 'uygarlık dışı kesımlere hızmet ede- cek tesisler' şeklinde vorumlanmasL,bu ki- şflerin MiisliimaııJara bakışını testil eden utanç verici bir durumdur_." Hoşgöru lideri Abdurrahman Dilipak, bu kışkırtıcı yazisına şöyle devam edi- yordu: u Bunlar, (odalarda) iktidar oima- nın çelik /arhına büriinüp inanç, tarih ve kiiltür düşmanlığı yapıvorlar. (_) Fazla umutlanmasınlar, yere) yönetimlerdeki de- ğişim rüzgân vakında onlan da sarar. (_) Istanbul'daki binlerceimam-hatip köken- liler eğer işj ciddive aüriarsa, gerekirse ola- ğanüstü kongreyie büe bu işi bitirirler_" Dilipak ve benzerlennın "Taksim Ca- misi' projesi üzerindekı tartışmalara yö- nelik bu ve bunun gibı yazılannın üzerin- den 1.5 yıl geçti. Bu süre içerisinde ashnda Taksim'e ya- pılmak istenen projenin sadece "masum bircajni" değil, camiye sığınılarak bu de- ğerli meydana kurulmak istenen "büvük bir çarşı ve rant tesisi" olduğu yıne Mı- marlar Odası'nm gayretlenyle açığa çık- tı. Üstelik Dilipak'ın da o tarihte çok iyı bildiği ve "camiye bağk tesisler" dedigi bu rant ve yagma projesi. Osmanlı kent kül- türünün dünyaya ömek olan tarihi Taksim Maksemi'nin tam bitişiğinde tasarlana- rak yine kendi deyimiyle "tarih ve kültiir düşmannğuıın" asıl simgesiydi. Hele kı. Müslümanlann tarih boyunca uygarlığa karşı böylesi bir saygısızlık içinde olma- sı ise aslında görülmüş şey değildı... Evet; bu sözümona "boşgörii örneğj" (!) olan vegerçekleri önce Miislümanlar- dan gizleyerek açıkça "inanç sömürüsü*' yapan yazılann üzerinden 1.5 yıl geçtik- ten sonra, şimdı bir başka "hoşgörii ödü- lü" sahibi olan Recep Tayyip Erdoğan da yine oda seçimlerine yönelık "aynı de- magojiye" dört elle sanlıyor. MUSlAD'ın meslek odalannı ele ge- çinrtek üzere düzenlediği "imanb mimar ve mühendisJerin dayaıuşma yemeğine'' ka- tılan lstanbul Biniikşehtr Beledıye Baş- kanı. böylesi bir "açık kulis" topîantısın- da dişe dokunur anlatacak bir ^ey bulama- ymcayineçareyi 'TaksimCamisi'tartış- masını istismar etmekte buluyor ve şun- lan söylüyor: "Bunlar, İstanhuTun silueti- ni bozacak diye 'Taksim Camisi'ne karşı çıkıyorlar. Gökdelenlerden rahatsız olmu- voriar. ama minarelerden rahatsu oiu.vor- İar. (_) Arük (odalarda) inançh ve imanlı kadrolann işbaşına gelme zamanı. Ölüm dışında herkes bu seçimlere kaülacak. Bu- nun dışındaküer ihanetetmiş savılacaktar." (11.01.1996-BakırköyMavı MarmaraLo- kantası-MUÜSİAD yemeği). Oysa hem Recep Tayyip Erdoğan hem de ona alkış tutanlann çoğu çok iyı bili- yorlar kı başta kendilen olmak üzere bu- gün bırçok kesım. "gökdelenlerin İstan- bul'un tarihi kimliğine zarar verdiği*' ger- çeğinı, bu rant kulelenne karşı amansız bir mücadele veren bızlerden öğrendiler. Park ÇEKUL 2000 yılma hazırlaıııyor IBRAHİIVTGCNEL 1990 yılında kurulan ve bugüne ka- dar birçok projeyi gerçekleştiren Çev- re ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıma Vakfı (ÇEKÜL), 2000 yıhna ha- zirlanıyor. ÇEKÜL Vakfı Yüksek Da- nışma Kurulu da bugün, Kabataş Kül- tür Merkezi'de toplanarak önümüzde- ki beş yıihk dönemde Türkıye'nin çev- resini ve kültür değerlerini yeni kuşak- Jara aktaracak projeleri tartışacakJar. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, gerçekleştirmeyi düşiin- dükleri projelerle Türkiye'nin, dünya uygarlık tarihindeki özel konumuna ve ağırlığına uygun bir kimlikle varlığını kanıtlarnak istediklerini belirttı. ÇEKÜL'ün amaçlan doğrultusunda yoğun çaba gösterenlenn, öncelikle gündemin değişmesıni, özellikJe "çev- re" ve "kültür" ağırlıklı yeni bir gün- demin ülkemizde egemen olmasını is- tediklerini acıklayan Sözen. "Topra- ğın altındaki ve üzcrindeki kültüreCdo- ğal mirasın kulianılması. bürün bunla- nn araşhnlarak \aşatılması \e getecek kuşaklara aktanlması için bu yola baş koymuş birikimli kişikrin varuğı, bi- zam için ilk değer olmabdır" diye ko- nuştu. Pttî S° n '^ gündür ÖAelIikle ABD'nin orta bölgeterini etkisi altına alan soğukvevağışlı c « * havavaşanııoiuımuzyöndectidli>w\leteorok)jiye^k^>enik^ büdirirken Harrisburg >akınlannda kar evlerin damına kadar ulaştı. Kar kahnfağı kent merke/lerinde bile 60 santimctrcyi aştı. Oteü,Gökkafcs vb. gibi ucubelere karşı biz- lenn sürdurdüğü mücadeleyle elde edilen kazammlann üzerine kondular. Yine çok ıyi bıliyorlarki Istanburunminarelerlebe- zeli evrensel siluetini de kendileri kentin varoşlannda "kaçak yapıiaşma peşinde koşarken" yine hep biz savunduk. Hele, şu kültür yoksunu "kaçak camflerinin" yine Istanbul'un uygarlık değerlerine ne denli ters olduğunu da hep bizler günde- me getirdik. Ama bu bilinen gerçeklere karşın, bu kezeminim ki yine Erdoğan'ı alkışlayan- lar, başka bazı şeyleri de bilmiyorlardır. Örneğin, daha birkaç ay önce onayladık- lan Zincırlikuyu'dakı Tat-To»*ers adlı gök- delen projesinin de yine yakında minare- lerle yanşacağından habierleri yoktur. Ya da benzer şekilde bugünlerde aynı "inan- mış" Bü>iiksehir Belediye Başkanf ndan onay alan Levent'teki "Metro-City'' adlı projenin de lstanbul'un bağnna yeni bir hançer olarak saplanacagını henüz duy- mamışlardır... Recep Tayyip Erdoğan da tıpkı Dili- pak gıbi gerçekleri saptıra- rak ve özellikle Mimarlar Odası'nm bu tür "yağma pro- jelerİDe" karşı kararlı tutu- munu gizlemeye çalışarak "kendi siyasal destekçileri- nin" meslek odalannı ele ge- çırmesi için "ölenler dışın- da" herkesi seferberliğe da- vet edıyor. Kuşkusuz, böylesi bir an- layış, sadece odalar için de- ğil, genelde tüm toplum ve lstanbul için büyük bir tehli- kedir. Belediyenin her türlü ımardüzenbazlığına "Müslü- manbk adına" gö? yumacak bir Mimarlar Odası'na ve ay- nı şekilde bilim dışı kent po- lıtikalannadayine "inançla- ra bağhlık" adına ses çıkart- mayacak diğer mesjek odala- nna, anlaşılan MUUStAD'ın ve Erdoğan'tn çok ihtiyaçla- n var. Bu kadan bile, oda seçim- lerine yönelik şimdiye dek pek görülmemiş bu "siyasal müdahalenin" ne anlama gel- diğıni ve neyi amaçladığını açığa çıkarmaya yetiyor... Tıpkı, yine 'Taksim Cami- si' projesinde amaçlanan ve bunca tartışmaya rağmen pro- je kapsammdan çıkartıldığı hâlâ ilan edilemeyen "Tarihi Su Maksemi'ne bitişik çarşı, büro, işyerleri ve banka şu- besi" tesislerindeki ayncalık- Iı ve uygarlık dışı beİclentıle- rinde olduğu gibi... Birlesik Metal-İs rahatsız.- Haklaraııız gaspedildi• Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Ikisivri, Ereğli Demir Çelik Fabrikası'ndaki sözleşme yetkisinin Çalışma Bakanlığı'nca Türk Metal Sendikası'na verilmesini eJeştirdi. Ikisivri " Yasalar çiğnenmiş, haklanmız gasp edilmiş, prosedüre uyulmamıştır" dedi. GÜNNURİLHAN Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanlığı, Ereğli Demir Çelik Fabrikası 'nda toplusöz- leşme yapma yetkısıni, ko- nuyla ilgili da\ a, Yargıtay'da görüşülmeden Türk Metal Sendikası'na verdi Birleşik Metal-lş Sendikası Genel Başkanı AB Rıza /kisrvri,ka- rann Türk Metal Sendika- sı'mn Erdemir'ii) özelleştıril- mesınden yana olduğu için verildiğıni belırterek "Yasa- lar çiğnenmiş, haklarımız gaspedilmiş, prosedüre uyul- marnıştır" dedı. 'Yasalar çiğnendi' Erdemir"de Türk-İş'e bağ- lı Türk Metal Sendikası ile DİSK'e bağlı Birleşik Metal Sendikası arasında yaklaşık 17 aydır süren ve toplusöz- leşme yapılamamasma ne- den olan problem, yetkinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Türk Metal Sendikasfna verilme- siyle "şimdilik" çözüldü. Birleşik Metal-İş Sendi- kası Genel Başkanı Ali Rı- za Ikisivri, Türk Metal Sen- dikası'nın Erdemir'de üye çoğunluğu bulunmadığını belirten mahkeme karan ke- sinleşmemişken vedosya he- nüz Yargıtay'dayken yetki- nin bu sendikaya verildiğıni vurguladı. İkisivri şöyle ko- nuştu: "Toplusözleşme, Grev ve Lokavt Yasası'nın 15. nıad- desi açıktır. Bu madde ko- nuyla ilgili karar kesinleşin- ctye kadar yetki işlemJerinin durduğu hükmünü içcrir. Karar kesinleştiğinde bife Ba- kanhkyetki belgesini değil, an- cak bizim ve işkolunda ör- giitlü tüm sendikalarla işve- renin de itiraz hakkının bu- lunduğu olumlu tespit yazı- sını verebilir. Bakanlık hem kendisini Vargıtav yerine ko- yarak karan kesinlestirmiş. hem de bize taraf oiarak iti- raz hakkı tanıyan \asadaki 'olumlu tespit' aşamasınıat- layarak haklanmızı gasp et- miştir. Bu açıkça yargısız in- fazdır" Türk Metal yöneticileri- nin Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi'nde "sahte fiş düzenlemekten" yargılandı- ğını da anımsatan Ikisivri, Türk Metal'in Erdemir'de 2821 üyesi bulunduğuna iliş- kin bilirkişi raporuna dikkat çekti. Ikisivri, "TürkMetaLözel- leştirmeden yana tavrı nede- ni> le bakanlık eliy le masaya oturtuhTiuştur" dedi. Birleşik Metal-fş Sendi- kası Genel Başkanı. Erde- mir'in "satışa arz kararuun iptaü 1901" dava açtıklan, Er- demir'in özelleştirilmesine karşı kamuoyu oluşturdukla- n için cezalandınldıklannı söyledi. Toptaş'ın itiraa Çalışma Bakanlığı adına AfiToptaş'ın yetkili sendika- run belirlenmesine ilişkin ça- lışmalara müdahale ettiğini de savunan Ikisivri, Toptaş'ın Türk Metal lehine gelen ilk bilirkişi raporuna itiraz edil- memesini istediğinı söyledi. Alirıza Ikisivri, Toptaş'ın müdahalesine ilişkin şuaçık- lamayı yaptı: "Bakanlık avukatlığı ilk bilirkişi raporunda Türk Me- tal "e üye gösterilen 1086 ki- şiyeitirazetmesi üzerinedos- ya ikinci kez bilirkişive gön- derildi. Gelen ek raporda iki bilirkişi üvesi Türk Metal'in 2821 üv'esi bulunduğu ve3656 rakamına ulaşamadığını için çoğunluğu bulunmadığını, bir tanesinin ise 3690 üyesi oi- duğunu belirtmesi üzerine Ali Toptaşyinebakanlık avu- katının görevine sovunarak bu kezdoğrudan mahkeme- ye>aa gönderdi \v Türk IMe- tal'e yetki verilmesini istedi." BU Bu cinayeti CİNAYETİN TANIKLARI nasıl gizleyecekler? Olay, tanıklarıyla gün gibi ortada. VAR... Metin Göktepe sadece gazeteci olduğu, onların yazılmasını istemediklerini yazmaya, görülmesini istemediklerini görüntülemeye çalıştığı için gözaltına alındı edinen gazeteciler, yeni bir cinayet daha işlemeden, Metin yargılanmasını istiyoruz. Tayfun Gönüllü Erdoğan Aktaş ilana Navaro Murat Ide Tekın Bıçer Bulent Sanöz Irep Güner Akın Depedk Mustafa Sağlamer Hakan Kahraman Hasan M Atasoy Nehır Aslan Güven Istamoğlu Ersin Çakır Tufan Güzelgün Özcan Karaçam Irem Barutçu Edız Alıç Cengız Ozkarabekı Ipek Çalışlar Berat Günçıkan Behzat Şa/im Hakan Akarsu Nazan Tuncer Bülent Örkensoy Nacı Özdağlı Turtıan Günay Yahya Koçoğlu Oral Çalışlar Hakan Bayhan Aykut Küçükkaya Tuğrul Eryılmaz Günnur llhan Rgen Atalay Kaan Sağanak Hulya Topcu Mettem Fıratlı Mehmet T. Sucu Irem Sağlamer Halıl Nebıler Mıyase llknur Nermın Bayçın Semıh Poroy Hatıce Tuncer Kerem llgaz Sungu Çapan Serpd Gündüz MusaKart Şükran Soner Aydın Engm Taner Gezer Duygu Durgun Nurhan Kavaklı H.Zeynep Altan Bülent Kızanlık Hülya Genç Soner Uzun Ersın Uzun Hacer Gemici Sabiha Semerci Özlem Yüzak Reyhan Oksay Deniz Baycık Tayfun Işbilen Munevver Oktan Haluk Fıkret Eser Metin Yener Zafer Aknar Sevım Ertemur Saffet R. Tekin Denız Dennsu Levent Yucelman Asena Özkan Irfan Bozan Cevnm Cevıren Dursun Ege Denız Kaptan Huseyın Inan Güley Doğan Sıbel Doğan Ömer Ozguner Cengız Semercıoğlu Selım Akçın Hacer Yıldınm Nılay Arpaç Tayfun Sever Çevre Radyo Çalışanlan Olcay Buyüktaş Çelik Fendun Aksın Aydan Oz E. Esın Gedik Can Kamıloğlu ' Ali Hasdemır Ahmet Ramlı Alev Öner Umut Eğıtımci Yavuz Sinangil Tanju Gurseren Yaşar Çalışkan Ali Çekmelı Guventurk Gunlü Nuraydın Ankan Ömer Faruk Doğan Alı Erden Zeynep Çık Huseyın Özkaya Onder Gündoğdu Tufan Akçan Zekı Tezer . . VildanYılmaz Elıf Batu Adıl Küçük Esra Sent Ahmet Kaplan Rahıme Baş Mıne Akcan Mehmet Sağnak Bayram Başaran Murat Başboğa Ayşen Demir Bünyamın Çelebı Ergun Gümrah Hamza Özbal Eri^utOy Abdullah Ozdoğan Nahıt Duru Aaye Ünlüer Seval Özer Medıne Büyükgök Gülçın Parlak Hamdı Kurt Mehmet Guç Vikı Izrail Mustafa Aşçıoğlu Tayfun Ertan Lale Tayla Mete Çubukçu Yonca Sevım Pır Mustafa Erdoğan Oğuz Haksever Uğur Güçlu Akay ömer Denızer Huseyın Koçak Hyseyın Kelten Mehmet Canpolat Adalet Can Ortam Şend Çetın Yılmaz Asıye Bılget Nılüfer Yazıcıoğlu AlıAcar Dılman Muradoğlu Murat Sabuncu Behzat Taş Erdal Güven Bırgul Demırtaş Ergun Dıker Arzu Çakır Aslı Aydıntasbaş Nuray Tarhan Füsun Dedehayır Tayfun Devecioğlu Nergıs Işık Nadır Taşçıoglu Cuneyt Tofos Abdurrahman Yıldırım Pınar fnsel M. Barbaros Çıdal Sınan Duman Rıza Huseynı Erhan Ertürk Özlem Akyüz Burcu Hergüvenç Nılgun Öncu N. Kemai Sokmen Beral Suyolcu Semra Kulaç Engın Demircan Muhsin Küfelı llknur işbrtiren Fıgen Kol Çığdem Savaşayım Gulsun Çelebı Medıne Oz Semra Aydın Vtldan Yamanoğlu Murat Inceoğlu Esin Dalay Ahmet Şık Gülseren Güver Didem Ünsal Armağan Kargılı Banş Bıl Şahın Erkoçak Metin Soysal Zeynep Vanlıoğlu Kadir Srtar llknur Erkoçak Ömer Bahar Tayyar Kızıltepe Haşım Akman Koray Duzgören Turgut Doğan Pelın Razakı Remzı Gokdağ Dıdem Ünsal Şenol Konukçu Oğuz Güven Eser Balkan Aslı Aslıhan Sevinç Yavuz Sedat Aral Cem Aydın A. Denız Birsin Serpıl Yılmaz Necdet Saraç Serhan Yalığ Oya Ayman Buber Banu Ozbudak Nıhat Hatıpoğlu Fatma Yılmaz Zubeyde Arslan ve öldürüldü. Biz, gerçeği yansıtmayı ilke Göktepe'nin katillerinin bulunup Güler Uzen Hasan Şengün Canan Aşık Mustafa Alp Dağıstanlı Nusret Alçınkaya Şenız Özkurt Şebnem Soyak Burçın Taner Gulcan Ergün Başol Özyayla Huseyın Kaymaz Faık Erdemli Banş Dursun Gamze Ahıshalıoğlu Kemal Gülmüş Hatıce Yılmazsoy Hakkı Fırat Gülten Kışanak Bayram Balct Ender Öndeş Alışan Önlu Tayfun Kısacık Yavuz Saklı Can Sınan Tekgündüz Aslı Attar Gurcan Şengul Tuğrul Kaçalay Sarp Keskıner Ahmet Özgür Emın Okyay Efkan Öztürk Ahmet Uluğ Gökhan Aya Hakan Gülte Sinan Vurai Rüstem Paksoy Irmak Bırey Alev Yentür Ruhı Topçuoğlu Serkan Özkan Erdır Zat Gamze Erbil Mehmet Oğuz Zeynel Abıdın Kızılyaprak Yasemın Gedik Temel Demırer Serdar Tantekin Hayrettın Çelik Deniz Gökçe Irfan Uçar Erol Kuş Evnm Alataş Aysel Sağır Alı Çakmak Orhan Yılmazkaya Muteber Yıldınm Vedat Perçtn Afşın Ecer Mihnban Artıklar Suat Yurdakul Sıbel Sezer Nedım Alktan Alı Zeren Necdet Orak Neşe Tükenmez Mustafa Temıştaş Emıne Algan Hamdıye Guier Tamaşa F.Dural Figen Akşit Di/ek Kaykıler Renan Atalay Bülent Candan Çağn Kılıçcı Erdem Kınm Banu Goçmen Haluk Bener Gündenay Sonumut Emıne Çaykara Zeynep Bolukbaşı Okşan Özferendeci Gamze Kutluk Alaaddın Savaş Ergun Candemır Nurdan Sözgen Tuba Aktuğ AİİÖz Meliha Okur Füsun Saka Müjgan Yıldınm Arzu Mildan Selamı Türker Damla Gökdet Çıler Süyev Banu Uğraş Hülya Vatansever Nuray Yavuzer Barbaros Sara Sevgi Aslen Arzu karaman Benan Kapucu Hürrem Sabıroğlu llkin Yenıgün Yelda Şumnulu Füsun Güvenç Denız Sahin Ayşe Candemır Talat Yeşiloğlu Gökhan Çelebı Ahmet Buğdaşcı Sibel Kahraman Rauf Ateş Ayfer karataş ŞüheylaAkbulut Ömer Türkdönmez YaprakÖzer Oğuz Demir Çağn Bilgın Asım Aslan Banu Öztürk Gül Tüfekçi Aydın Yönet Fatlh Kubilay Toral Yaman Tetik Tanju Güneör Yener Yalçın Füsun Öner Ersel Ergûz Murat Ören Cenk Gülünay Şenay Şaşmaz Necat Nazaroğlu Feryal Çevıköz Levent Cinemre Sema Kahraman Sıbel Kalaycı Eylem Düzyol Ayla önder Vehbı Ersan Sezaı Sanoğlu Seyfi Öngiden Veysı Sansözert Muzaffer Tutkan Ali Küçük Hakkı Zel Cemıle Arda Sermet Özdoğan Aynur Çolak ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ üzlaşma: Nerede ve Nasıl... Günlerdirtakıldık kaldık bu konuya. Ne yapalım, eğer bazı şeyleri iyi anlatamazsak yanlış anlaşılıyor, yanlış değerlendiriliyoruz. Yaklaşık biryıldan beri, "uzlaşma" ve "hoşgörü'ko- nularındaki tavır ve düşüncelerim, belli bir kesim ta- rafından epeyce eleştirildı. Arkadaşlanmla tarbştık, pa- nel ve konferanslarımda sorular yöneltildi, çok olma- makla birtikte basında aynı kesimde olduğumuzu dü- şündüğüm bazı arkadaşlar yazılar yayımladılar. Tür- kiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın ödül töreninden sonra Fethullah Gülen'le el ele poz vermem de, sa- nıyorum bu konuda "tüydikti". Eminim kimi arkadaş- lanmın midelerine kramp girmiştir... Daha önceieri Çölaşan, bir yazısında bu tutumu- ma çatmıştı. Erbil Tuşalp bir kitabında isim verme- den eleştirdi. Hasan Pulur ise Tuşalp'ten alıntı yapa- rak bir "dokundurdu". Bu konulardaki yaklaşımıma sevgili Hikmet Çetinkaya da çok kızıyor. "Bunlar, bu tutumdan anlamaz" diye çok söyleniyor. Her zaman ve heryerde dile getiriyorum. Fienim ara- dığım uzlaşma, düşüncede değil, "birfikteyaşayabil- me" konusunda. Bizler aynı gemide giden insanla- nz, gemi batarsa birtikte batanz. Ne bizim o insanla- rı buralardan sürme ya da yok etme umudumuz var, ne de onların bizi. O halde birlikte yaşayacağız. Be- ğensek de beğenmesek de. Kaldı ki ne gidecek bir başka diyarımız var ne de bir başka diyara gitmeye niyetimiz var. O halde uzlaşmaktan başka çare var mı? Kimileri uzlaşma ve hoşgörüyü aynı kefeye koyar- lar (ki doğrudur) ve uzlaşmanın da bir tür ödün ver- mek olduğunu düşünürier. Hoşgörüyü geçen yazım- dagenişliğineelealdırn, birdaha dönmeyeceğim. Fa- kat uzlaşma, mutlaka ödün vererek olmaz. Evet, ödün verilerek ulaşılan uzlaşma noktaları var- dır. Fakat en ufak bir ödün vermeksizin ulaşılan uz- laşma noktalan da vardır ve ben bunun arayışı için- deyim. Her toplumda çok farklı "alt kimlikler" vardır. Fakat ortak yaşam, bu alt kimlikleri ikinci plana iterek ortak bir üst kimlik çerçevesinde birleşilerek sağlanır. Za- ten ortak yaşamın başka bir yolu da yoktur. Aynlık ve aykınlıkları körüklemek kolaydır. Zor, fakat zorunlu olan şey; ortak noktalan bulmak, ortak paydayı ge- liştinmektir. Alt kimlikler; etnik, dinsel, mezhepsel, bölgesel vs. olabilir. Ve çokuluslu bir imparatorluğun kalıntılan üzerinde kurulmuş bulunan devletimiz, bu alt kimle- rin çeşitliliği bakımından maalesef çok zengindir. "Maalesef" diyorum, zira bu alt kimlik zenginliği, ay- nı zamanda aynlıkçılığın da zemininı oluşturmaktadır. Buna karşılık; eğer bir üst kimlik çerçevesinde uzlaş- ma sağlanabilir ve geliştirilirse, o zaman ortak yaşam mümkün ve sorunsuz olur. Ve çok farklı alt kimlikler toplumumuzun zenginliği anlamına gelir. Işte ben, böyle bir uzlaşmanın arayışı ve çabası içındeyim. Geçenlerde Edirne'de yaptığımız birpanelde, genç bir arkadaş; "Hocam, siz kendinizi iflah olmaz bir Atatürkçü olarak tanımlıyorsunuz. Sizce Atatürk, ge- ricilere sizin kadar hoşgörülü bakar ve onlarla uzlaş- ma yollannı arar mıydı" sorusunu yöneltti. Atatürk "o günlerde" elbette bu kadar hoşgörülü ve uzlaşmacı olmazdı, olamazdı. Ama 1930'larda de- ğil, 1990'larda yaşıyoruz. Ve eminim ki eğer Atatürk "bugünlerde" ve Türkiye'nin bugünkü altyapısında ya- şasaydı, sevgi dolu o kocaman yüreği ite benden çok daha fazla hoşgörülü ve uzlaşmacı olurdu. Zira demokrasinin temeli, çokseslilik ve çok renk- liliktir. Demokratik bir düzende insanlar, bu çok renk- lilik ve çoksesliliklerinı koruyarak ortak bir amaç ve payda çerçevesinde birleşirler ve yaşamlannı sürdü- rürler. Türkiye için, Atatürk'ün gönlünde yatan sistemin de- mokrasi olduğuna asla kuşku duymuyorum. Ama o günlerin Türkiyesi'nde demokrasinin altyapısı yoktu. Demokrasi öyle kolayına, "Biz demokrasiye geçiyo- ruz" demekle geçilen bir rejim değil. Belli bir altyapı gerekiyor. örgütlü bir toplum, ıletişim ve ulaşım ola- naklannın varlığı, ileri bir gelir ve eğitim düzeyi vb. gi- bi. Ve o günlerin fukara Türkiyesi'nde bunlann hiçbi- ri yoktu. 10 yıl süren savaşlar, milleti perişan etmişti. Insanlar ölülerini gömecek kefen bezi bulamıyortar- dı, bir lokma ekmeğe muhtaçtılar. Ve bu düzenin ege- meni durumundaki "siyasallaşmış lslam"m belini kır- mak gerekiyordu. Bu iş, hoşgörüyle ve uzlaşmayla ol- mazdı. Ama bugün manzara değişmıştir. Çok eksiklerimiz olmasına karşın ve çok suiistimal edilmesine rağ- men, demokrasinin altyapısı, bir ölçüde sağlanmış- tır. Bu olanağı sonuna kadar kullanmak gerekir. Uzlaşmaktan korkmamak gerek. Ama "uzlaşaca- ğım" diye, ödün vermekten de kaçınmak zorunda- yız. Peki, eğer karşımızdaki insan bu uzlaşmayı "zaman kazanmak" ve güçlenmek için yapıyorsa ne yapaca- ğız? Doğrusunu isterseniz, bana kalırsa bu benim değil; onlann, yani karşımızdakilerin sorunu. Eğerya- rın bir gün, kendilerini güçlü görüp uzlaşmayı bir ke- nara koyar ve dişlerini gösteririerse ben de dişlerimi gösteririm. Veozaman "elmiyaman, beymiyaman" görürler ve anlarlar. Mutlaka çok pişman olurlar, ama "destiyi kıran öder",.. Berna Yılmaz taburcu Hastanesı nde yumurtalık kisti ameliviatı geçiren ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'uı eşi Berna Yılmaz dün iyileşerek taburcu oldu. Siyasetteki yoğunluk nedeni} le sadece ameliyat giinü eşini ziyaret edebikn Mesut Yılmaz dün sabah kaldığı Svvissoterden eşüıin tedavi gördüğü hastaneye gitti. Mesut Yılmaz \v eşi daha sonra işlemleri tamamlayarak hastaneden aynldılar. Berna Vılmaz'ın ameliyatını gerçekleştiren özel doktoru Prof. Selçuk Erez, vapüğı yazılı açıklamada, amelivarın ardından kesinİeşen patoloji raporunun da ameliyat sırasında yapılan tetkiki doğruladığinı vurgulayarak, "Kistin tehlikesiz bir oluşum olması sevindirici bir gelişme" görüşüne yer verdi. (Fotoğraf: AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle