02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 2 HAZİRAN 1995 CUMA 12 DIZIYAZI Artık,kolkınlınca yen içindekalmasın INSAN HAKLARI VETÜRKİYE GÜNEY DİNÇ Tûrkiye, içten ve dıştan gelen insan haklan eleştiri- lerini nasıl etkisiz bırakabi- lir? Bu sorunun tek bir yanıtı var tnsan haklan ihlallerine son vermek ya da en aza in- dirmekle. Siyasal iktidarlar. bu ger- çeği görmemekte çok diren- diler. Günümüzde de aynı direnci sürdürüyorlar. 12 Eylül döneminde yo- ğunlaşan, çok partili yaşa- ma geçildikten sonra da azalmaİcsızın sürûp giden insan haklan ıhlallerini gör- mezlikten gelmenin olanağı yoktur. Yurttaşlara yönelik işkence ve kötü davranışlan yadsımak, bunlan çözüm- süz bırakmak anlamına ge- liyor. Bu ilgisizliğin sorumlulu- ğu yalnız politikacılara yük- lenemez. Başta yargı olmak üzere tüm kamu organlan, insan haklanna aykın uygu- lamalann üzerine gitmemiş- ler, demokratik hak ve öz- gürlüklerin geliştirilmesi için kendilerinden beklenen çabayı göstermemışlerdır " Kol kınlır,yen içinde kalır" anlayışıyla neredeyse, iş- kenceci ile işkence kurbanı- nın kucaklaşıp birbirlenni bağışlayacaklan uzlaştıncı çözümler aramışlardır. Kafka'nın 'Ceza Sömür- gesi' öyküsünü anımsatan gözetim hücrelerinden iş- kence görenlerin feryatlar yükselirken yabancılan iç işlerimize kanştırmanın ulu- sal onurumuzla bağdaşma- yacağını düşünen kimi iyi niyetîi yurttaşlar, kulakları- nı örtmeyi yeğlemişlerdır. Olaylar tûm çiplakhğıyla su yüzüne çıkınca. bu kez de Türkiye'nin içinde bulundu- ğu olağan dışı koşullardan söz edilerek Batılı dostlan- mızdan anlayış göstermele- ri istenmiştir. imse tepkisiz kalamaz Açıklıkla söylemek gere- kiyor ki hangi gerekçeyle olursa olsun. insan haklanna aykın uygulamalar karşısın- da tepkisiz ve suskun kal- makla derece derece hepimiz, toplumsal bir sorumluluğu paylaşıyoruz. Alışageldiğimiz duyarsızlık böyle sü- rüp giderse. kısa bir süre sonra, çok ya- kındığımız dış baskılara yeni çagnlar göndermenin sonımluluğunu da üstlen- mek zorunda kalacağız. Türkiye. dışandan nasıl görünüyor? Yonımlan bir yana bırakırsak yanıt açık. Içeride olduğu gibi. Eğer biz ülkemizin gerçeklerini gör- memekte direniyorsak bu yanılgının ne- denini de kendimizde aramamız gereki- yor. Ne denli tutarh ve güvenilir kaynak- lar olurlarsa olsunlar. Türkiye'nin dış yapılanmaya :ılan Avrupa İnsan haklan ihlallerinde siyasal iktidar kadar, bizlerin de sorumluluğu var. Hangi gerekçey- le olursa olsun, insan haklanna aykın uygulamalar karşısında tepkisiz ve suskun kalmakla derece derece hepimiz, toplumsal bir sorumluluğu paylaşıyoruz. yansımalannı uluslararası insan haklan örgütlerinin raporlanna dayandırarak açıklamayacağız. Araştırmamız yalnız Avrupa Konseyi yargı organlanna bireysel başvuru yo- luyla Türkiye'den gönderilen dava dos- yalanyla sınırlı kalacak. Somut olaylar üzerinde duracağız. Türkiye'nin ikili tavrı Bilindiği gibi Avrupa Konseyi'nin anayasası konumundaki 'Avrupa tnsan Haklan Sözkşmesi" 4 Kasım 1950'de, aralannda Türkiye'nın de bulunduğu on beş devlet tarafından Roma'da imzalan- dı. Türkiye 3 Eylül 1953'te yürürlüğe giren sözleşmeyi, 10 Mart 1954 günlü 6366 sayılı yasa ile ona\ layarak iç hukuk kurallanmız arasına kattı Uluslararası anlaşmalar, genellikle devletler arasın- daki ılişkileri düzenlemektedir. AlHS bi- reysel başvuru yolunu açmakla kışıleri de uluslararası hukukun öznesı durumu- na getirdi. Sözleşme kapsamındaki insan hakla- nnın korunmasını üstlenen Avrupa tnsan Haklan Komisyonu 1954, Avrupa İnsan Haklan Divanı 1959 yılında kuruluşunu tamamladı. Türkiye, her iki organa da kuruluşla- nndan başlayarak birer yargıçla katılma- • Avrupa Konseyi'nin anayasası konumundaki 'Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin en beıırgin özellikleri, koruma altına aldığı ternei hak ve özgürlükleri kapsamlı olarak düzenlemesi ve işlerliği olan uluslararası denetim organlannı kurmasıdır. • Bu katı Konseyi üyeleri, ulusal düzenlemelerind e sözleşmeye aykırı yasalar çıkarmama ve var olan hukuklarını sözleşmeye uygun biçimde yenileme yükümlülüğü altına Şirmektedirler. ürkiye de bu yükümlülükleri taşımaktadır. • Uluslararası anlaşmalar, genellikle devletler araşındaki ilişkileri düzenlemektedir. Avrupa insan Haklan Sözleşmesi bireysel başvuru yolunu açmakla kişileri de uluslararası hukukun öznesi durumuna getirdi. sına karşın. egemenliği altında yaşayan- lara bireysel başvuruda bulunma hakkı- nı tanımadı. Yıllarca Avrupa hukuk uy- gulamalannı yargılayanlar arasmda bu- lunduk. ancak kendi işlemlerimizi ulus- lararası yargı denetiminin dışmda tut- tuk. Türkiye'nin Avrupa Konseyi organla- nnın yargı yetkisini tanımamasına kar- şın, yurtdışında çalışan işçilerimiz ge- rektiği zaman bu olanaktan yararlanma- sını bildiler. Değişik zamanlarda, Arif Koç, Lütfü Pakelli. Abdülbaki Oztürk, Mehmet Durmaz ve Şerif Çolak adlı yurttaşlan- mızın Almanya'ya, Elvan Can'ın Avus- turya'ya, Bekir Balkanda- fa'nın eşi Sohair Balkanda- h'nm lngiltere'ye karşı aç- tıklan davalar sonucunda ulaşılan ilkesel çözümler, Avrupa hukukunun gelişi- mine önemli katkılarda bu- lundu. AİHS'nin getirdlöl yükümlülükler AİHS'nin en belirgin özellikleri, koruma altına al- dığı temel hak ve özgürlük- leri kapsamlı olarak düzen- lemesi, hangi koşullarla ve nasıl sınırlanabıleceklerinin ölçütlerini koyması ve işler- liği olan uluslararası dene- tim organlannı kurmasıdır. Bu yapılanmaya katılan Av- rupa Konseyi üyeleri, ulusal düzenlemeîerinde sözleş- meye aykın yasalar çıkar- mama ve var olan hukukla- nnı sözleşmeye uygun bi- çimde yenileme yükümlülü- ğü altına girmektedirler. Böylece "—özgürtükçü Av- rupa demokrasüerinin ortak kültüreL, tarihsel mirasının korunması için insan hakla- nna dayalı ortak bir kamu düzeninin oluşturulması..." amaçlanmaktadır. Komisyon ve divan, tem- yiz mahkemesi gibi ulusal yargının üzerindeki kuruluş- lar değildir. Yerel mahkeme kararlannı bozma, değiştir- me yetkileri bulunmamak- tadır. Uluslararası yargının baş- lıca görevi, iç hukuk uygu- lamalannı AİHS karşısında değerlendirmek ve eğer var- sa sözleşmeye aykınlıklan- nı saptamaktır. Bu kararlar, Avrupa Kon- seyi üyesi devletlerin iç hu- kuklannı, başlıca üç temel- de etkilemektedir: a) Yakınılan olay, ulusal yasalara aykın bulunursa il- gili devlet iç hukuk uygula- malannı düzeltmektedir. b) Sorun, ulusal yasalann sözleşmeye aykınlığından kaynaklanıyorsa, bu durum- da yasalann değiştirilerek sözleşmeye uyarlanması ge- rekmektedir. c) Her iki durumda da koşullan oluş- muşsa, uyuşmazhğa taraf devletin, zarar gören kişiye tazminat ödemesi gündeme gelebilmektedir. Bireysel başvuru yolu, üye ülkelerin iç hukuklannın canlı bir süreçten geçerek sözleşme doğrultusunda yenilenmesini, temel hak ve özgürlüklerin çeşitlenip ge- lişmesini sağlamıştır. Türkiye, uzun yıllar bu yetkiyi tanıma- dığı için Avrupa'daki gelışmelerindışın- da kalmış, dondurulmuş kalıplar içinde güncel yeniliklere kapalı ve tutucu bir hukuk yaratmıştır. Yarın: Bireysel başvuru yolu Hallac-ı Mansur 'Enel Hak' deyince...Arap gizemci (mutasav- vıf) Hallac-ı Mansur (857- 922) Fars eyaletinin Tur ken- tinde doğdu. Zenci ayaklan- malannın neden olduğu ka- nşıklıklar yüzünden Bara'ya göç etmek zorunda kaldı. Burada bir kent ortamında yetişti. Saygın bir ailenin kı- zıyla evlendi. Daha genç yaştayken Sahl Tustari ve Amir Mahki gibi sufilerin çevresinde eğitim görerek tasavvuf düşüncesini benim- sedi. Bu felsefenin uygulama- sını yapmak için içe kapanı- şa geçti: bu hali iki kez 40'ar gün sürdürdü. Bu arada kim- senin gelmediği bir yerde, tek başına yaşadı. Bundan amacı, içini dinleyeTek özü- nü bulmak çabasıydı. Tasav- vufta buna 'nefe' eğitimi de- niyordu. Böylece kendini duygusal isteklerden anndır- mış olacaktı. Hallac-ı Mansur'un. ta- savvuf düşüncesinin teme- linde, varlığın bütünlüğü- birliği (vahdet-i vücut), inanışı vardı. Varlığın birligi Bu da varlığın birliğinin benimsenme- si demek olduğundan şeriata aykınydı. Varlığm birliğinden ne anlamak ge- rektiği şöyle özetlenebilir: Gerçeğin ta kendisidir; birlik, çokluk; değişik biçim alan 'bir'in yansımasıdır, görünüşüdür. Bir olan Tann'dır, ne var ki Tann ev- ren ve insan, bu birliğin içindedir. Onun- la özdeştir bu nedenle. Bunun için insanın, "End Hak" (Ben ' f/ TARİHTE DÜŞÜNCE <4 SUÇLULARI W • Hallac-ı Mansur'a göre evren yaratılmış değildir. Tann'dan başka variık olmadığına göre yaratılmış olan bir şey söz konusu olamaz. • Böyle bir sav, Tanrı'dan başka ikinci bir varlık olduğu inancına götürür. İnsan özünde Tanrı'yı bulur. Tann'yım) demesi doğrudur. lşte sonun- da Hallac-ı Mansur'u ölüme götürecek olan bu düşüncesiydi. İnsan Tann'dır, düşünen, konuşan, du- yan, gezinen, üzülen, sevinen, öfkele- nen, seven bir Tann. Tann'nın bütün özellikleri ınsanda, in- sanm bütün özellikleri, evrende ve Tan- n'da birlik-bütünlük halindedir. Ölüm yoktur, gerçekte ölüm bir görünüş, bir değişmedir. Aralıklarla üç kez hacca gitmiş olan Hallac-ı Mansur. üçüncüsünde çevresin- deki kalabalığa şöyle sesleniyor: "Aşağüayın beni! Horlayın beni! Ök dürün beni!T çağnsına. Ama kımse uymuyor bu Tanrıya ulasmanın yolu Hallac-ı Mansur'a göre evren yaratıl- mış değildir. Bir ışık kaynağıdır. Tann, evrende onun özünün yansımasıdır. 'Ye- ni Platonculuk' tan esinlenmiş oimalıdır bu düşüncesinde. Tann'dan başka \arlık olmadığına göre yaratılmış olan bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir sav, Tan- n'dan başka ikinci bir varlık olduğu inan- cına götürür. tnsan özünde Tann'yı bulur. Tann'ya ulasmanın en doğru yolu sevgidir. Ger- çeği kavramanın yolu sevgidir. tnsanın gerçeğe ulaşabilecek sezgiyi kazanma- sı, olgunluğun en yüce aşamasına ulaş- ması demektir. Tasavvufun ahlak anlayışmın temeli sev gi ve saygıdır. İnsanın, insana sevgi ve saygıyla yak- laşması gerekir. İnsan, Tann 'yla özdeş olduğuna göre, bu. Tann'ya saygıdandır. lşte Hallac-ı Mansur'un benimsediği ahlak düşüncesı budur. Düşüncelerini yaymak için birkaç ki- tap yazmış olan Hallac-ı Mansur, hac dönüşü Kudüs'e de gitti. Daha sonra lran'a giderek Ahvaz ve Kum kentlerinde halka tasavvuf konusundaki düşüncelerini anlattı. Ar- dından ltoten, Tufan ve Keş- mir'in yolunu tuttu. Buralar- da da düşüncelerini yayma uğraşını sürdürdü. Düşünceleri eimedl 908 yıhnda bir Hambeli ayaklanması patlak vermiş- ti. Hallac, buna kanştığı için ızlendi, 913'te tutuklandı, Sus'ta bir kaleye kapatıldı; 8 yıl hapiste kaldı. Sonra da Bağdat'a götü- rüldü. Maliki Kadısı Ebu Ömer Hammad'ın fetvasıy- la ölüm cezasına çarptınldı. O dönemdeki hükümdann buyruğu ile adı geçen 'ka- dı'nın önerisine uygun ola- rak Bağdat'ın bir meydanın- da toplanan kalabalığın önünde kamçılandı, gövdesi parçalara aynldı, asıldı, son- ra yakıldı. Tasavvuf alanındaki düşünceleri ve özellikle "Enel Hak" demesi yüzünden yaşamına son verilen Hallac-ı Man- sur'un etkisi ölümünden sonra da sürdü. Yüzyıllar sonra bile kültür çevrelerin- de düşünceleri benimsendi. Özellikle Yunus Emre, İmadettin Ne- simi gibi Türk; Attar, Sadi gibi Iranlı şa- irler, ondan esinlenmişlerdi. Bektaşilikteki 'Darn Mansur' töreni, Mevlevi geleneğindeki 'Nay-ı Man- sur'bunun başlıca örneklerindendir. Yarın: Nesimi ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Çarpık Duvarlar Rahmetli Özal ile başkent partilerirKİe sık sık kar- şılaştım ama, özel buluşmamız çok az. Sanınm üç kez. Biri 12 Eylül öncesi, Özal; Planlama Müsteşan, Uluç Gürkan ile birlikte gittik, ekonomik önlemleri anlattı bize, demokratik yaşamı darattan önlemlerin nasıl uygulanabileceğıni merak ettik. Çok geçmedi, 12 Eylül ve Başbakan Yardımcısı oldu Özal. Öteki buluşma başbakanlığı döneminde, çağn ondan gel- di, konuta gittim, Can Pulak'ı da istemedi, yalnız konuştuk. O günlerde siyasal yaşamı dalgalandıran bir mektup olayı var. Çağn o mel^up nedeniyle. De- neyli bir gazeteci olduğumu söyleyerek benim görü- şümü öğrenmek istiyor Başbakan Özal. Dogrudan açıkladım gbrüşümü. Hoşlanmasa da ilgiyle dinledi beni. Konu değişti sonra, ben de yarariandım bu olanaktan, birkaç soru yönelttim. Başbakan'a, hu- kuk danışmanlannız var mı diye sordum önce. Gül- dü, nerdeyse elli danışmanı olduğunu söyledi. Oysa Resmi Gazete'de yayımlanan kararlarda hayli yanlış var. Oahası birkaç gün sonra bir ek yayımlanıyor, yanlışlar düzeliyor, değişiklikler yapılıyor, çarpık poli- tikalar sengileniyori Özal'ın yanıtı beni hâlâ düşündü- rür. Bana mühendislikten söz etti. - Bina yapılır, çarpık duvan varsa yıkılır, yeniden yapılır. Bu sözler devlet yönetimine bakışı da yansıtıyor kuşkusuz. Tek sesli bir düzenin sakıncalarını da. Herşey tek sesle oluşuyor, tartışmaya, uzlaşmaya yer verilmiyor. Son buluşmamız da Çankaya Köşkü'nde, çalışma odasındaki elektronik araç ve gereçleri gösteriyor, oyuncak türü oynuyor bilgisayarta; Cumhurbaşkanlı- ğı'nı çağdaş teknolojiyle donattığını söylüyor güle- rek. O çağdaş teknolojiye karşın çağdışı politikalar üretmekten geri kalmadı Turgut özal. Çarpık duvar- lar yaşam biçimine dönüştü nerdeyse! Çarpıklığı dü- zeltmek kolay değil. Çağın dışına kayan ülkemizi çağdaş bir yaşama ulaştırmak kolay değil, kesin ka- raıiı, tutarlı bir politika ister her şeyden önce, siyasal kuruluşlarda, demokratik örgütlerde köklü, yapısal bir değişiklik ister. Her şey gerçekleşse, doğru çizgi- sini bulsa da kaç kuşak ister! Yozlaşan ortam nasıl, kaç yılda annır, toplumdaki moral onanmı kaç ku- şakta gerçekleşir? llkesizliğin ilke, kuralsızlığın kural, köşe dönmeciliğin erdem olduğu bir düzen nasıl, ne sürede gerçek çizgilerine kavuşabilir. Her gün oku- yor, dinliyorum; ama gözüme, kulağıma inanamıyo- rum hâlâ. Neler duyuyor, nelerokuyoruz.. belli kişiler, kuruluşlar arasmda ne ilginç, çirkin ilişkiler var! Han- gi taşı kaldırsan, kaldırmaya da gerek yok, doğasın- dan oynuyor taşlar, inanılmaz çirkinlikler, pislikler var altında. Zincirteme gidiyor, aşağılardan tepelere, do- ruklara tıımanıyoıi Nasıl temizlenir, kaç yıida, kaç ku- şakta, aşınan değerlerin boşluğunu doldurmak kolay mı? ••• Geçen akşam 196O'lı yıllara döndük eski dostlarla. Anadolu Kulübü'ndeki toplantıya geç gittim, erken aynldım ama, 27 Mayıs'ın 35. yılında esen ruzgân güzel sindirdim ciğerierime. Bedri Baykam ile ko- nuştuk biraz, bir akşam önceki Siyaset Meydanı'nda yalnız kaldı ama, bu tür programlann yazgısı bu. Bel- li kişiler, belli açıda konuşuyor, çoksesli değil, tek sesli bir meydan oluşuyor giderek. Çoksesli prog- ramların önemi de daha çok hissediliyor. Numan Esin'in Yüksel Menderes ile yan yana otunmasını, uzlaşmacı davranışını, idamlara oy kullanmadığını söylemesini eleştirenler oldu, Anadolu Kulübü'nde de tanık oldum ama yıl 1995... Otuz beş yıl geçmiş aradan, Numan Esin Madrid'deydi, 1961 Anayasa- sı'nın çalışmalarına da katılmadı ama, o anayasayı savunuyor bugün. 27 Mayıs'ın somut bir ürünü diye tanımlıyor, sözcülüğünü üstlendiği vakfın da o doğ- rultuda çalışmalar yapaçağını söylüyor. Bu daha il- ginç bence. Selahattın Özgür istanbul'daki yemeğe katılmış, Ankara'ya gelmemişti ama Ekrem Acu- ner'i, Sami Küçük'ü, Mustafa Kaplan'ı, Kâmil Ka- ravelioğlu'nu, Haydar Tunçkanat ı, Suphi Gür- soytrak'ı, Karaman'ı da gördüm o toplantıda. Vakıf- ta çalışacaklar mı, nasıl bir görev üstleneceklen bir sözleri, bir katkılan olacak mı bilmem. O akşamın kı- sa söyleşilen doğrultusunda uzun uzun düşündüm sonra. 27 Mayıs'ı izleyen günlerde başkent bulvaria- nnda gördüğüm kalabalığı anımsadım, Harp Okulu öğrencılerine atılan çiçekleri, ciplere, tantdara tırma- nan gençleri, yaşlılan. Onlan CHP rozetiyle tanımla- yanlar hayli miyop sanınm. Bir kardeş kavgasının, anti-demokratik davranışlann, hukukun dışına çık- manın sona enmesine sevinen kalabalığı toplumun her kesiminden insanlar oluşturuyordu. Toplumun belli duyarlılığı vardı o zaman. Cumhuriyetimizin ilke- leri doğrultusunda bütünlüğü, bölünmezliği vardı. DP başlan da onu zorlayan davranışlanyla tepki yarattı. Oysa bugün karşı devrimler, tepkiler yaşanıyor ülke- mizde. Dahası, toplumdaki duyarlılık da aşınıyor, sa- nırım en tehlikelisi bu. Aldırmazlık, umursamazlık tehlikeli boyutlara vanyor, umutsuzluğa gömülüyor, duyarlılığını yrtiriyor insanlar. Bu duyarsızlığı aşmak gerekiyor her şeyden önce. Nasıl derseniz, dua ile, namaz ile önlenemiyor kirli işler; temiz eller, temiz yürekler de yetmiyor; gerçek- çi, çağdaş yaklaşımlar, inandırıcı politikalar, güven ve umut veren davranışlar istiyor. Pazar günkü seçimler de bu nedenle önemli kuş- kusuz; vatandaşın kime, neden oy verdiğini bilmesi gerekiyor. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Evrenın ve insa- nın Tann'dan çıkıp yine Tann'ya dön- mesınin evrelerini anlatan tekke ede- biyatı şıir türü. 2/ Hayat arkadaşı.. Bk erkeğin nikâh- sız olarak aldığı cariye. 3/Naneko- 6 kusu...Birnota. 4/ Telefonsözü...Nı- şastah tanelerin suyla kaynatılarak bulamaç kıvamına getirilmiş dunımu. 5/ Baca- ğın alt bölümünü ve ayakka- bının üstünü örten bir tür toz- luk... Yapraklar durumunda aynlabilen parlak bir mine- ral. 6/llkel bir silah... Müslü- manlığın beş temel şartından biri. II Tokat yöresine özgü birhalk oyunu. 8/Üstüste eş- ya konularak yapılan düzgün yığuı... Küçük köy. 9/ Sıkın- tı... Alçak ve altı düz gemi. YUKARINDAN AŞAGIYA: 1/ Bir kımsenın ya da grubun duygulannı kamçılayarak ve gerçek dışı sözler söyleyerek onlan kazanmaya çalışma. 2/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... Antimon elementınin simgesi. 3/ Bir şeyi anımsamak için yazılan kısayazı... tskambildekoz.4/Motorlutaşıtlardadi- reksıyon ile tekerlek araşındaki bağlantıyı sağlayan mil... Gezgin samuray. 5/ Tanh öncesi çağlarda tannlara adak olarak sunulan küçük heykelcik... Sergen. 6/ Çam ağacı- nın çiğnenip emilen iç kabuğu. 7/ Yabancı... Palamut balı- ğının iri bir türü. 8/ Uzak... Yapmacık davranış. 91 Kumaz, açıkgöz... lstenç yitimi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle