22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14MAYIS1995PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusal egemenlik gereksiz mi? İçinde yaşadığımız 'küreser koşullar çerçevesinde 'ulusal egemenlik'i savunmak arkaik bir yaklaşım değildir, gerçek 'evrensellik'tir. Son zamanlarda 'ulusal egemenlik' kavramının gereksizliğini çoğalarak savunan ve bu tutumlanyla Kurtuluş Savaşı döneminin 'mandacı'lannı çağnştıran bu tür düşünce sahipleri ne yapmaya çalışıyor? Doç. Dr. YILDIZ ECEVİT Dil ve Tarih-Coğrajya Fak • - ^ ^ - -w- eni YüzyıT gazete- £& ^ ^ F sının 23 Nisan w m . x 1 9 9 5 t a n h | j s a y ı . sında yer alan bir köşe yazısının baş- lığı çarpıcıydı. "Ulusalegemenlik'güme'giderken''. Ya- zıya egemen mantık ıse ilk anda şaşırtı- cı. gıderek ırkıltıcıydı. Şöyle diyordu ya- zar: "Yazınınbaşlığınabakıpdaolumsuz bir gelişmeden söz efriğimi sanmayın sa- kın. Bu, yalnızlıktan bunalmış, bakımsız bir bekâr ev inde, boş bir buzdolabıyla ya- şamaktan kurtulup sevdiği kızla e\ lenen delikanlının 'özgürliigu'nün güme git- mesi gibi bir şey..." 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle kaleme alınmış bir 'anti-ulusak-egemenlik' yazısıydı bu. Ya- zınm yazan ulusal egemenlığin 'güme' gitmesi gerektiğıni sa\-unuyordu, çünkü o bir dünya vatandaşıydı Ona göre, "sı- nır ötesi Üe berisi artık insanlar, kültürler ve ekonomileri için de neredeyse doğa gi- bi kesintisiz ve süreldi(ydi). Ulusal renk folklorik bir süs düzeyinedüş(müştü). Ay- nı giyinen, benzeryaşayan, aynı dertler ve sevinçlerle yüklü \e hatta aynı dili konu- şan insanlar, sınınn iki yakasındaki taria kuşlan kadar birbirine benzi>or(du)" Ulusal sınırlann gıderek yok olduğu dünyada artık gezegensel bır yaşam bı- çımi söz konusuydu Yazara göre. "insan haklannın evrenseUigi, ulusal egemenlik kavramının üstündetutulduğu içindir ki, Birleşmiş Milietler insan hakları adına bir ülkenin içişlerine kanşmakta tereddüt etmhoıtdu)." Son olarak Bosna"da elı ko- lu bağlı. durumu izleyen bu uluslararası örgüte karşı böylesıne 'naiF bir güven yansıyordu yazıdan. Içınde 'küresellik' ve 'globalleşme' sozcüklennın bolca yer aldığı bu yazının yazan ıçın, "eğer mil- let bugiin evTensel dünya insanı olmayı, o arkaik nıilli gururun öniinde tutuyorsa ve pariamentosu da onun bu seçimine uvgun dav raıuyorsa. her şey yolunda demekfti).* Ve bu ulusal egemenlik karşıtı yazar şöy- le noktalıyorduyazısını " l nutmayalım ki 23 Nisan aynı zamanda çocuk bayra- mıdır ve o yanı tüm dünya çocuklarına aittir. Bir bayramın yansı millu yansı ev- rensel olamazdı zaten. En iyisi gelin öteki yansuu da evrensel yapalûn da her şey yerli yerine otursun." Besınini kan ve ırksal özelliklerinden alan bir ulusalcılık anlayışının çağın ger- çekleriyle uyuşmadığı doğrudur. Teleko- münikasyon çağının dünyası gerçekten de. giderek büyük bir köye dönüşmekte- dır. Ulusal folklorik özellikler artık etno- loji müzelerini renklendirmektedir ço- ğunlukla. Teknolojı kültürünün egemen olduğu bır çağdır 20. yüzyıl. Bir buzdolabı. te- levizyon ya da bılgisayann ulusal özel- likleri yoktur; hangi ulus tarafindan üre- tilılerse üretilsınler, hepsi birbirine ben- zer. tkı binli yıllann eşiğindeki dünya kültürünün globalleşmeye doğru yol al- dığı bir gerçektir. Ancak, söz konusu ya- zının. "ben özgür bir dünyaiıyun (_) ve çağdaş uygaıiığuı tümüne taiibün". di- yen ve sınırlan açarak dunyanın bır par- çası olmak isteyen yazan -bilerek ya da bilmeyerek- sapla samanı birbirine kanş- tırmaktadır. Bu özgür dünyalı yazann en masum olasılıkla. içinde yaşadığı ve halen or- man yasalannın geçerli olduğu düzenin, geç kapıtalizmin bu tüketim cangılının farkında olmadığı anlaşılmaktadır. Ken- dısinintalıp olduğu 'çağdaş uygariık', bı- lım ve teknolojide büyük atılımlarda bu- lunmasına karşılık, insan öğesı açısından henüzfazlabirgelışmegösterememiştir: Gorilden 'gerçek insan'a giden yolda bir arpa boyudur gende bırakılan. Üst bilin- ce ulaşmadan üst düzeyde bır teknoloji kullanmaya başlayan, ruhsal açıdan ge- lişmeden sıyasallaşan, insanlaşmadan kapıtal sahıbı olan 20. yüzyıl insanı, Ba- tılısıyla Doğulusuyla. gezegenini yaşan- maz kılmıştır. Ezen-ezilen çelişkisinin kıskacında bir sömürü düzenidir dünya genelinde egemen olan; IMF'nın, ulus- lararası tekellerin şemsiyesi altında zen- ginin fakiri, Kuzeyin Güneyi sömürdü- ğübirdüzen... Devletlerden daha güçlü çokuluslu si- lah şırketlenne ait ürünlenn tüketilmesi- ni sağlamak amacıyla yüzbinlerin öldü- ğü savaşlar çıkartan; kendi halkının sağ- lığını korumak içjn sigara tüketimini üçüncü dünya ülkelerine pompalayan; zehirli nükleer atıklan için bu fakirülke- leri çöplük olarak kullanan; dünya gelı- rirün büyük bir kısmını kendi refah dü- zenini sürdürmek için harcarken, sömür- düğü ülkelerin açhktan ölen halklanna 'insancıT duygularla 'üzüien' 'evrensel insan haklan savunucusu' uygarlıklann düzenidir bu... Böylebır dünya düzeninde, helegeliş- mesini henüz tamamlayamamış, dış borçlann sarmalında debelenen, sömürü çarkının kıskacındaki bir ülkenin köşe yazan, böylesıne coşkulu bir teshmiyet içinde ulusal egemenliğinden vazgeçi- yorsa eğer, ütopik bir söylemin aymazlı- ğı içinde demektir ve ülkesini -bilinçli ya da bilınçsız- çokuluslu sömürü sofra- sına meze olarak sunmaya çalışmakta- dır. Çünkü yazann çizdıği 'evrensel geze- gen devleti' Henüz bir ütopyadır ve üst bi- linç ve üst vicdana sahip 'gerçek' insan- lann -belki Nietzsche'nin üst insanının- düzeninde olasıdır ancak. Herkesın ulu- sal sınırlar dışında eşıt ve özgür yaşadı- ğı bır dünya devleti. evrenin hepimizin olduğunun bihncındeolan, onuparselle- meye çalışmayan. kendine yetenden faz- lasmı istemeyen evrimleşmiş insanlann çoğunlukta olduğu bir dünyada söz ko- nusu olabilir. Bu kurtlar sofrasında, ulu- sal egemenlik karşıtı yazann okuruna takmaya çalıştığı pembe gözlükler "Kır- mızı Şapkalı Kız" masalını çağnştınyor. Içinde yaşadığımız ilkel ormanda 'ulusal egemenlik' yine de koruyucu bir işleve sahiptir. Belkı böyiesine organıze bır sö- mürü düzeni içinde buna da 'ütopya'di- yenler çıkacaktır. Belki. Ama Kurtuluş Savaşı'ndan sonra başarmıştık bunu. Kı- sa süre için de olsa... Farklı bir ulusalcılıktır artık söz konu- su olan: Yeni ulusalcılık. Insanın rastlan- tısal olarak doğduğu ve içinde yaşadığı toplumu ciddiye alması demektir, ırk- sal/şovenist özellikler taşımaz; bizim gi- bi. sömürü çarkının edilgen dişlisi konu- mundaki toplumlarda o toplumun so- rumluluğunun yükünü sırtında duyumsa- maktır ulusalcılık ve yine bizim gibi 'Zenginler Kulübü'nün üyesi olmayan bir ülkenin aydını için bir tür 'sınıfsal' renge sahiptir, bir vıcdan sorunudur, ül- kesinın ezik insanını kendisine sunulan olanaklar karşısında satmamaktır-daya- nışmadır, insancıllıktır... Bu nedenle için- de yaşadığımız 'küresel' koşullar çerçe- vesinde 'ulusal egemenlik'i savunmak ar- kaik bır yaklaşım değildir, gerçek 'ev- renseUik'tir. Son zamanlarda 'ulusalege- menlik' kavramının gereksizliğini çoğa- larak savunan ve bu tutumlanyla Kurtu- luş Savaşı döneminin 'mandacı'lannı çağnştıran bu tür düşünce sahipleri ne yapmaya çalışıyor? Yoksa bellı mı? Ga- lıba 'yükseien değerler' o kadar 'yüksek' değil... Ozgürlüğün doğum günü Toplama kamplanndan, gaz odalanndan, soykınmdan kurtulup hayatta kalmayı başarabilmiş Museviler. ekranlarda geçmişte yaşadıklan vahşeti, işkence dolu günleri anlatıp, yitirdikleri ana-baba, evlat ya da yakınlan için gözyaşı döküyorlar. Onlar, yaşanmış bir histerinin son tanıklan. SELMA ULUSArş. Gör. Marmam Ünv. Iletişim Fak. A lmanya'da Ikinci Dünya Savaşf nın sona ermesinin 50. yıldönümü. 8 Mayıs 1945"te Alman ordusu. müt- tefık güçlere kayıtsız şartsız teslım oldu. Bin yıllık imparatorluk. bu ta- rihten on iki yıl sonra. arkasında kan gölüne boğulmuş sa\aş alanlan, yanmış-yıkılmış ve harabeye dönmüş bir ülke ve utanç dolu birgeç- miş bırakarak sona erdi. Almanya yenılmiştı... Almanya, bu yıl. 50 yıl önceye. geçmişine bakı- yor. Tüm televizyon kanallan konuyla ılgilı hazır- İanmış belgeseller, filmler, özel hazırlanmış prog- ramlarla yüklü. Toplama kamplanndan, gaz odalanndan, soykı- nmdan kurtulup hayatta kalmayı başarabilmiş Mu- sev iler, ekranlarda geçmişte yaşadıklan vahşeti, iş- kence dolu günleri anlatıp. yıtırdiklen ana-baba. ev- lat ya da yakınlan için gözyaşı döküyorlar. Onlar, yaşanmış bir histerinin son tanıklan. Belki bir 60. yıl kutlamasında bulunamayacaklar. Televizyon ve diğer ıletişım araçlan, bu son şansı en ıyı şekilde kulianmaya çalışıyorlar. Sanatçılarda bu 50. yıldönümü kutlamasına. hazırladıklan çeşit- li özel oyunlarla katılıyorlar. Almanya'da bilim adamlannın, medya uzmanla- nnın ve sokaktaki Alman vatandaşının bu konuda- ki düşünceleri birbirinden farklı. Kimi medya uz- manı televizyon ekranlanndaki şiddeti protesto ede- rek bu savaş nostaljısini. sınırsız-ölçüsüz bir cüm- büşe dönüşen hareketi reddediyorlar. Geçmişin, özellikle de televizyon ekranlanndan tartışılmasının mümkün olamayacağını savunuyor- lar. Auschvvitz, Cmenrry, Dresden kurbanlan adına pazarlanan savaş filmlenne şiddetle karşı çıkıyor- lar. Alman halkının Hitler'i isteyerek kendilerine "Fiihrer" seçtiğini hatırlatan uzmanlar, onun sava- şa nasıl coşkuyla katıldığının da unutulmaması ge- rektiğıni söylüyorlar. Anlamlı olan. durmadan geçmişteki savaşın vah- şetinı tekrarlamak değil, bugünkü savaşı önlemek. Bunun için çaba harcamak. Bazı uzmanlara göre ise Almanya'nın karanlık geçmişıni kabullenmesi ve unutmaması gerekiyor. Bunun için de kitle iletı- şim araçlanna çok iş düşüyor. Rostock. MöUn ve Solingen olaylannı, iyileşme- miş kanserlı bır yaranm ırin toplayarak patlaması olarak kabul eden bu uzmanlar, bir kamu kuruluşu olarak telev ızyonun, halkın temel güvenliğınin sağ- lanmasında ûzenne düşen görevi iyi kullanması ge- rektıği görüşündeler. Almanya, öldürülen 6 milyon Museviyi; sakat, hastalıklı. zihinsel özürlü, asosyal ötanazi kurban- lannı; homoseksüelleri, Çingeneleri; hava saldın- sında. hapıste, sürgünde ölenleri; baskıyla ya da Führer'in büyüsüyle savaşa koşan askerlenni. dire- nışçıleri. komünistleri, sosyal demokratlan, savaş kurbanı milyonlarca insanı anıyor bu yıl. Peki savaşın galipleri, Müttefikler, Ikinci Dünya Savaşı sonunda nasyonal sosyalist caniler adına Al- manya'yı cezalandırdılar mı, yoksa onlar insanlan aşağılamış. yok etmeye çalışmış bu topluma kurtu- luşlannı mı armağan ettiler. Alman 2. Kanal tele- vizyonunun (ZDF). Polıtbarometer adına Almanya çapında düzenlemiş olduğu kamuoyu araştırma so- nuçlan şöyle: Almanlann büyük çoğunluğu (%80), tkinci Dün- ya Savaşı'nın sonunu, yenılgiden (%12) ziyade kur- tuluş olarak algılıyorlar. Ancak aynı zamanda bu günü, geçmişte kalmış tarihi bır olay olarak değerlendirip pek önemlı bul- muyorlar (%78). Evet, Almanya'nın geçmişi ile hesaplaşması ka- muoyunu daha uzun süre meşgul edecek. Bu yıl. Av- rupa'daki savaşın sona ermesinin 50. yıldönümü. PENCERE Anadolu Muslumamyla Aydını El Ele... Kurban kesmekte bu yıl çoğu kişı zorlandı, anlat- tıklanna göre nereye gitsen piyasa kesatmış, kur- banlık yokmuş. Bu işleri bilen bir tanıdığa sordum: - Sen kestin mi?.. - Kestim... - Ne kestin? - Boğa!.. - Neden?.. - Bayramda kurban kesmek için imanımız gevre- di, birkaç yer dolaştıktan sonra telaşa düştük... - Telaşa mı düştünüz?.. - Panikledik, moralimiz bozuldu. Ya kesecek hay- van bulamazsak ne yapanz?.. Oradan oraya dolaşıp dururken biryerde boğa bulduk... - Koyun yok muydu?.. - Biz aradık, taradık, bulamadık; sonunda boğayı gözümüze kestirdik; ama, satıcı çokpara istıyor... -Ne kadar?.. - 70 milyon!.. Arkadaşlar birleştik, paralan üst üs- te koyduk, boğayı aldık. Peki, koskoca hayvanı na- sıl keseceğiz... Zaptetmekgüç!.. Hayvanı yereyatı- ramıyoruz ki keselim!.. Bu arada boğa bir arkadaşı boynuzladı, ortalıkkanrevan!.. Arkadaşyaralandı; bir vetehner bulduk... - Veteriner ne yapar insana?.. - İnsana değil, boğaya bır uyuşturucu iğne vurdu, yatırdık kestik... - Allah kabul etsin!.. - Az kalsın bır kurban kesemeden bayram geçe- cekti; doğrusu ya, bu bayramda çok yorulduk... - Geçmiş olsun!.. • Kurban kesmek ve oruç tutmak göreneği son yıl- larda çok yayıldı, moda oldu, tutkuya dönüştü; es- kiden bu kadar merak var mıydı?.. Sanmıyorum. Medya, dın-diyanet pazarlamasının üstüne çok gi- diyor; laik geçinen gazeteler bile "promosyon" diye "Kuran" dağıtıyor. Batı'da okurlarına "Incil" dağıtan gazete var mı?.. Ya da "Hazreti Isa, Meryem Ana tasvırlen", "istav- roz" veya "tespih"\e promosyon yapan yayın orga- nı bulunur mu?.. Bızde çamaşır tozu, bayram şeke- ri, Kuran, yatak çarşafı, hadısler kıtabı, fıkıh sözlüğü, şeriat ansiklopedısı dağıtıp tırajını arttırdıktan sonra şirketlerin kapısına dayanıp reklam alan açıkgöz ba- sın erbabı işini bilıyor... Bu toz dumanda halk da şaşkın... Ama çok şaşkın değil... Hürriyet gazetesı "Strâteji-Mori" araştırma kuru- muna kamuoyu yoklaması yaptırmış... Sonuç: Ülke şerıatla yönetilmelt dıyenler: Yüzde 11 Demokrasiyle yönetılmeli diyenler: Yüzde 89. Anadolu Müslümanı büyük çoğunluğuyla şeriata karşıdır. Dün de böyleydi... ** Bugün deböyle... MArkası 17. Sayfada Amerikan kalitesi, uygun fîyat. 1986 YILI VE 86/10911 SAV1LI BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle