Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 1995 PAZAR
12 KULTUR
îsveç'te müzik dünyasınm Nobel'i Polar Prize'ı kazanan Elton John:
Şans eseri AIDS'e yakalanmadun
GURHANUÇKAN
STOCKHOLM - lsveçte her yıl
verilen Polar Müzik Ödülü'nün bu yıl
iki sahibi var: Vıyolonselci ve besteci
Mstislav Rostopoviç ile ünlü şarkıcı
Elton John. Elton John, 9 mayısta 1
milyon kron (6 milyar lira) tutanndaki
ödülünü kralın elinden almadan önce,
Isveç televizyonunun restni kanalı TV
1 'in sorulannı büyûk bir içtenlikle
yanıtladı.
Björn Carlgren'in sorulannı yanıtlayan
Elton John, eşcinsel olduğunu. ama
AIDS'e yakalanmadığını söyledi. Şu
anda Ingiltere'de ve ABD'de iki ayn
AIDS vakfi kuran ve gelinnin önemli
bir bölümünü AIDS'in sırnmn
çözülmesi için yapılan bilimsel
arastırmalara ayıran ünlü şarkıcı, bu
konudaki düşüncelerini şöyle dile
getırdi:
"Bir eşcinsel olarak kendimi çeşitti
riskli durumlara soktum. Her an HIV
virüsü bulaşabilirdL Neyse ki
bulaşmadı. Fiziksei bir zarar
görmeden. HTV'e vakalanmadan o
devri geride bıraktım. Bir yıl
dinlendikten sonra, AIDS vakfim
kurdum. Destek konserleri verdim.
'That's What Fnends Are For'u
nyuştunıcu kullandığıni zamanlarda
yazmışrım. Birçok dost yitirdim.
AIDS'e yakalansaydım, bütün
yaşantım altüst olacakü. ZararsK
atiattıgun için çok mutluyum. Şimdi bu
vakfi kurarak, bunun borcunu
ödüyorum. Ama bir şans daha tanındı.
Ben de AIDS \ akfi'nı kurdum. Bu
konuda hem deneyimliydim, hem de
epey bir birikime sahiptim. Baktnn
destek konserlerinde gelirin en önemli
bölümü aracılara, masraflara gidiyor,
vakıf kurmayı yeğledim. Hem
tngiltere'de, hem de Adanta'da birer
vakfa sahibim. İki yıl oluyor kurah. 4-5
gün aralıksız viski içip kokain
kullanarak bir yere vanlamayacağnu,
yalnızca zamanın boş yere harcanmış
olacağuıı artık anlanuş olduğum
için bu girişimde bulundum."
Elton John, aşın alkol alırken ve
uyuşfurucu kullanırken sorunun
temelıne ınmekten kaçındığını,
yüzeysel gınşimlerle çare aradığını
söylüyor.
örneğin, ani bir kararla evındeki 5
tablonun dışında her şeyi Londra'da
açık arttırmayla satışını buna örnek
•AIDS'e
yakalansaydım,
bütün yaşantım
altüst olacaktı.
Atlattığım için
çok mutluyum.
Şimdi bir vakıf
kurarak, bunun
borcunu
ödüyorum.
Sesimin derinlik
kazanması,
eskisinden farklı
şarkılar yazmamı
sağlıyor. Çok
kullanıyorum
sesimi, sık şarkı
söylüyorum.
Sanınm bugün,
25 yıl öncesinden
daha iyi bir
şarkıcıyım.
gösteriyor. "Hele bir Paris'te 6 ay
kalayun da_ Hele bir evteneyim de her
sey haltolur" diye dûşünerek
uyuşturucu kulfananlann gerçegi
görmekten kaçındığını vurguluyor:
"Dört buçuk yıl önce, 29 Temmuz 1990
günü, beninı yaşantımda dönüş
noktasıdır. O gün kesin karanmı
verdim \e tedaviye başladım.
Alkoükliğimden, uyuşturucu
bağımlılığımdan söz etmekten sıkınö
duymuyorum. Tedaviye başlamadan
önceki son zamanlanm, hem çevTeme
zarar verhordu hem de bana. En çok
bana. Artik içki de, uyuşfurucu da bir
ise yaramıyordu, zevk vermiyordu.
Başlangıçta çok acı çektim, ama
kurtuJdum.''
Ünlü şarkıcı, tedavi nedeniyle ortadan
kaybolduğu zaman. "AIDS'ten
ölüyor"türü dedıkodulara konu
olmuştu. tyileşip ilk sahneye çıktığında
söylediğı şarkı, T m still standing" ıdi,
yani "Hâlâ ayaktayTm".
Piyano futkunu bir çocuk
Elton John, adını çocukluğundaki iki
arkadaşından almış. Çocukluğu
sorulunca aklına piyano geliyor
Babası caz tutkunuymuş ve trombon
çalıyormuş. Evlerinde piyano varmış.
Elton John anlatıyor:
"Müziğe olan nıtkum, George
Sheanng'le başladı. Evimizde
Sheanng'üı plaklan vardı. Aynca
İngiliz piyanist VVınıfred Aruell'in
plaklan da... Lıberace'i izJemevi
seviyordum. Ben aslında piyano çalan
herkesi izlemeyi, dinkmeyi seviyordum.
Müziğe başladığunda beni en çok
etkileyen sanatçı, Little Richard kü.
Onu, Jerry Lee Levvis, Fats Domino ve
Ray Charles izliyordu. Ben yine de en
çok Little Rkhard'uı parçalannı
çatayordum."
Elton John, 1971 "de Stockholm'de bir
açıkhava konseri vermişti. Bu konseri
anımsamıyor. Ne var ki, yetmişlı
yıllardaki müziği ve şarkılan
konusunda bol bol görüş belırtiyor:
"Sanatçı, ilk 4-5 albümünü yaparken
enerji dolu oluyor. Albümlerin değeri
çok yüksek olu>or. Ne \ar ki yoluna
devam ermesi de gerek. Ben de vetmişli
yıllarda enerji doluydum. Piyano
çalmak, gitar çalmak gibi değil.
Piyanoya kızıp bir tekme atarsan
ayağın kınlır. Ben üzerine
tmnanıyordum, altına giriyordum.
Hepsi çok hoşuma gidiyordu. Sonra
hızım kesüdL Fazla kilo aldım. Arbk
eUerimin üzerinde duramıyordum.
Bugün piyano çalarken işin şov yanını
çok azalttını. Evet, geçenlerde Albert
HalTdeki konserde piyanoyu arkadan
çaldım, ama yalnızca gırgır olsun diye.
Eskiden piyano üzerinde perende
atbğun düşünülürse.-".
Bugünkü Elton John, yirmi beş yıl
önceki Elton John'un parçalannı nasıl
buluyor?
"tyi buhıyorum" diye yanıtlıyor. "Ama
sesimi yetersiz buluyorum. O zamanki
sesimi duynıak. beni çok etkiliyor;
sesim zamanla çok değişti çünkü. O
zaman, meiek gibiymişim,
masummuşum. Sesim, koro
oğlanlaruunldne benziyor. Ses
tellerimle ilgjli iki ameüyat geçirdim.
Sesim derinlik kazandı. Buna çok
seviniyonım. Aynca o zamanki gibi
detone olmuyorum. Bazı şarkılanmı
değiştirmem gerekiyor.
'Someone saved my life tonıght" (Bu
gece biri hayatımı kurtardı) gibi
parçaları bir, bir buçuk ton alçaktan
söylemelivim. Sesim değişti yani. En
çok bu dikkatimi çekiyor. Sesim
olgunlaştıktan sonra daha iyi, daha
rahat şarkı söylüyorum. Zaten kişi
tekniğini, iyi yapabildiği şeyi sık
yaparak geliştirebilir.
Bunun da en iyi yöntemi, 'play back"
oimadan konser vermektir. VKteo
'clıp'leri çekerek degfl. Sesimin
derinlik kazanması, eskisinden farklı
şarkılar yazmamı sağlıyor. Çok
kullanıyorum sesimi, sık şarkı
söylüyorum. Sanınm bugün, 25 yıl
Öncesinden daha iyi bir şarkKiyun."
Bu kanıda yalnız olmadığı ortada.
Elton John, 25 yıldır piyano tutkusunu
da sürdürüyor Zaman zaman "Acaba
gitar çalsaydım, şarkılanm neye
benzerdi" diye kendi kendine sordugu
oluyormuş, ama hepsi o kadar:
"Her neyse, 25 yıklır pivanoyla beste
yapıyorum. Eğer melodi yaratma
yeteneğim olmasaydı, çoktan bu işi
biralardım. Burası açık."
Dünyadan Elvis, Beatles ve Nirvana'nın geçmesinden sonra gökkuşağının sonuna geldik
Rock müziği tarihefcarişîyorKültür Servisi - Son zamanlarda rock
müziğınin insanlarda uyandırdığı duy-
gunun, bilgisayar oyunlannın verdıği
heyecanın yanında hiç kaldığını söyle-
yen rockçılar var. 'Mank Street Preac-
hers' adlı Galli rock grubunun bir üye-
sı "Bir bilgisayar oyununda binlerce in-
sanı öldürebilir ya da sakat bırakabüir-
siniz; halklan yaratabilir ya da yok ede-
bilirsiniz. Buna alternatifolarak da gitar
çalan insanlar sıkıcı olmalT diyor.
Rock müziğinın sonunun geldiği söy-
lenebilir mi? Bilgisayar oyunlan yüzün-
den tarihe mi kanşacak? Rock konusun-
da ortaya atılan kehanetler Elvis zama-
nına dayanıyor. Ancak 90"lı yıllarda ye-
ni olan, rock'ın gelecegine ilışkin keha-
netlerin, bu müziği değersiz görenlerden
değil de onu en çok sevenlerden gelme-
si. ingiliz şarkıcı Morrissey bu konuda,
"Gerçekten de öMü. Rock müziğininso-
nu gekü" dıyor.
Artık sınıriar zorlanmıyor
Bu teori şöyle işliyor: 50'li yıllann
başlannda rock müzik henüz yoktu.
Dünyadan Elvis, Beatles ve Nirvana'nın
geçmesinden sonra gökkuşağının sonu-
na geldik. Kuşaklar boyu isyanm müzi-
ği olarak nitelendirilen rock. orta yaşa
ulaşırken yavaş yavaş ölüyor. tngiliz
topluluk Suede'nin bir üyesi olan Breft
Anderson şöyle diyor: "Son birkaçgün-
dür, The Velvet Underground'u ve Ni-
co'yu dinüyorum. 25 yıl öncesinin şarkı-
larindan oluşan kusursuz bir kolcksryon.
Bunu söylemek hiç hoş değil, ama sanı-
nm rock'ın bugün en büyük sorunu ken-
dine dönüklüğü. 6O'lı yıîlann müziğinin
gü/elliği, topluluklann bir uzay gemisin-
dey mişler gibi önlerinde hiçbir ufuğun
olmadiğıru hissermelerinden kaynakla-
nıyordu. Bütün bunlar yeniydi ve her şe-
yi deneyebiliyorlardL"
Sınırlann zorlanmasına rock müzi-
ğinde rastlayamıyoruz artık. Suede, çok
iyi bir genç topluluk olarak anılıyor. An-
cak günümüzün bütün genç toplulukla-
n gibi (örneğin Oasis, Primal Scream,
Greenday I, onlann müziği de kendile-
rinden önce gelen topluluklann parça-
lannıntürevi. Rolling Stones'un çok da-
ha iyi olduğunu bildiğiniz halde Primal
Scream sizi heyecanlandırabilir mi?
Yaptığı müziğin, yeruden inşa edilme-
miş punk rock olduğunu bildiğiniz Gre-
enday sizi etkiler mi? Bu topluluklann
yaptığı gerçek rock değil, karaoke... Oy-
sa rock'ın geçmışiyle değil. geleceğiy-
le ilgilenmelen gerekiyor. Birzamanla-
nn Culture Club'mın solıstı Boy Geor-
ge, "Geçmişe bakıp her şeyln ne kadar
ilginç olduğunu söylemek gibi bir eğUım
vdr. Çünkü şimdi artık topluluklarda ki-
şilik yok"dıyor.
Bir zamanlar kardeşi Steve'le birlik-
te Spencer Davıs Group'un üyesi olan
Muff Winwood'a göre, nostaljınin bu
denli önem taşımasının nedeni, bütü-
nüyle nüfusa bağlı: "Beatles kuşağın-
dan insanlann sayıs, diğer tüm yaş grup-
laruıdan daha fazla ".
İron Maiden (solda). Boy George (üst-
te) ve Morrissey (amta)
uşaklar boyu isyanın müziği olarak nitelendirilen
rock, orta yaşa ulaşırken yavaş yavaş ölüyor.
Genç topluluklann müziği, kendilerinden önce
gelen topluluklann parçalannın türevi. Onlann yaptıklan
gerçek rock değil, karaoke... Oysa rock'ın geçmişiyle
değil, geleceğiyle ilgilenmelen gerekiyor.
Rock müzığı nostalji tarafindan boğu-
luyor. Pet Shop Boys'tan Neil Tennant,
"İnsanlar eski parçalan duymaya öyle-
sine ahşımşlar ki, benzer bir şeyler din-
lemek istiyorlar. Ancak pop müziğin ye-
ni, bütün bu fikirlerin çağdaş oiması ge-
reİdr" diyor.
Rock, azınlıkiarın mflziğL..
Müzik daha önce hiç bu kadar çok ve
birbirine düşman tarzlara bölünmemiş-
ti. Bugün 30-50 yaşlan arasında olan.
rock'la büyümüş insanlar; caz, blues.
klasık gibi farklı müzik türlerini keşfet-
meye başladılar. Daha genç dinleyiciler
ise ragga, reggae ve dans müziğini yeğ-
liyorlar. Tennant'a göre anne babalann
pek hoşlanmadıklan dans, müziği can-
lı tutan en önemli unsur.
Boy George'a göre ise dans müziği,
dans pıstının dışında var olamaz: "Bil-
gisayar kullanmayı öğrenmek ve insan-
lann yaşamlannı değiştirecek müzikler
yazmak birbirinden bütünüyle farklı
şeyler. Dans müziklerinin çoğunun belli
bir bürünlüğü ve ruhu obnadığını düşü-
nüyorum."
Her ikisı de 80"lı yıllarda parlayan
Tennant ve Boy George gibi müzisyen-
ler, müziğe tutkuyla bağlı olsalar da.
rock'la pek fazla ılgilenmiyorlar. Rock,
şimdiden 6O'lı ve 70'li yıllarda olduğu
gibi insanlann yaşama biçimlerinı belir-
leyen bir müzik olmaktan çıkıp, azınl ık-
lann müziği haline geldi bile. "Onüçya-
şındakiler bilgisayar oyunlanyia ilgileni-
yoriarsa, önümüzdeki yıllarda durum
daha da kötüleşecek demekrir. Geçmiş-
lerini radyodan dinleyemeyecekler. Ken-
dilerini tanunladığını hissertikleri mü-
zikten yoksun kalacaklar" dıyor Ten-
nant. Rock müzik ölürken, genel olarak
müzik de kriz noktasında. Tennant, bun-
dan sonraki kuşaklann müzik dinleyip
dınlemeyeceğinden emin değil. Music
Week dergısınde yer alan bir habere gö-
re rock grubu Iron Maiden, umutsuzca.
bırlikte bir video oyunu geliştirebilece-
ği bir şirket anyormuş. Beatles ve Nir-
vana, müziklerinin bir bilgisayar oyu-
nunu destekleyecek herhangi bir parça
düzeyıne indirgenmesine izin verirler
miydi? Rock artık var olmadığına göre,
yerini ne alacak? Robert Newman ya da
David Baddiel'ın bir stadyumu çığlık
çığlığa bağıran yeniyetmelerle doldur-
masını sağlayacak komediler mi? Anne
babalann saçmı başını yolmasına yol
açacak bilgisayar oyunlan mı? Yoİcsa
spor mu?..
Gerçekte rock'ın yenni alacak başka
bir şey aramak yararsız bir edim. Çün-
kü ne denli iyi olursa olsun hiçbir ko-
medyen, bilgisayar tarafmdan üretilen
hiçbir ikon ya da hiçbir sporcu, Dylan,
Bowie ya da Cobain'in yerini tulamaz.
The Beatles'tan Nirvana'ya dek rock
bir anlam taşıyordu Deneyim, karşı çık-
ma, aşk, şehvet gibi kavramlarla bütün
bunlann ötesinde Batı dünyasında genç
olmanın anlamını içeriyor. kuşaklann
düşlerini işgal edıyordu.
Dokunaklı
bir tutkunun
oykıısu
• Arkeolog Heinrich Schliemann'ın
yaşamını anlatan opera Lyon'da
sahneleniyor. Schliemann, 1870'te,
Truva'nın yeri olduğu sanılan
Hisarhk'ta kazılara başladı ve burada
üst üste kurulmuş dört kentin
kahntılan ile Priamos Hazineleri'ni
buldu.
Kültür Servisi - Alman arkeolog He-
inrich Schliemann'ın yaşamını anlatan
opera, Lyon Opera'sında sahnelenmeye
başladı. Betsy Jolas'ın Bruno Bayen'in
oyunundan yola çıkarak yazdığı opera şu
aralar oldukça güncel.
Çünkü, Schilemann'ın bulduğu ve
Ikincı Dünya Savaşı sırasında kaybolan
Priamos Hazineleri tekrar ortaya çıkanl-
dı ve şu anda Puşkin Müzesi'nde duru-
yor. Rus ve Alman diplomatlann arasın-
daki görüşmeler sonunda, hazinenin ge-
lecek yıl Moskova'da sergilenmesi bek-
leniyor.
Heinrich Schliemann, 1822 yılında
doğdu. Çocukluğundan beri Homeros
destanlannda adı geçen yerleri bulmayı
düşlüyordu. 1870'te, bu çocukluk düşü-
nü gerçekleştirmeye karar verdiğinde
yaklaşık on yabancı dil biliyordu. Bir
Yunanlı kız arkadaşıyla bırlikte, Tru-
va'nın yeri olduğu sanılan Hisarhk'ta
kazılara başladı ve burada üst üste ku-
rulmuş dört kentin kalınülan ile Priamos
hazinelerini buldu.
Opera, 9 yıida yaraüldı
Schliemann'ın yaşamını oyunlaştıran
Bruno Bayen, oyununu şöyle tanımlı-
yor: "Bu, yokuluk öyküsü şeklinde ya-
zıuıuş bir aşk masalı. Bir kadının ve bir
kentin aynı anda keşfi üzerine bir ma-
sal".
Ancak bütün bunlar bir opera için ye-
terli olmadığından, araya Betsy Jolas gi-
riyor ve dokuz yıl süren titiz bir çalışma
ile "Schliemann" operasını yaratıyor.
Bugün 69 yaşmda olan Jolas, yıllar ön-
ce bir opera yazmaya karar verdiğinde
önce uzun bir hazırlık süreci yaşamış.
Her yıl bir opera yapıtını ele alarak üze-
rinde çalışmış. Kendine konu buhnak
için tiyatroya, sinemaya gider, kitaplar
okurken bir gün Bruno Bayen'in oyunu-
na gitmiş ve aradığı şeyi bulduğunu an-
lamış.
Betsy Jolas, "Bu öyküde sizi etkileyen
ne oldu?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Bu, gerçeklesmiş ve yıkılmış bir düşün
öyküsü. Gülünç ve dokunaklı bir tutku-
nun._ Schliemann bir kahraman değil.
Hatalar yapmış, kazdar sırasında kahn-
tdara zarar vermiş, ama rutkulu. o kadı-
na ve o ülkeye. Ben uzun süre operada
müziğin tekstten daha önemli olduğuna
inanmıştım. Ama Berio'nun birkaç ope-
rasını gördükten sonra, eğer etten ke-
mikten gerçek insanlar olmazsa bu işin
olmayacağını anladım. Bu öyküyü de bu
yüzden seçtim".
Operayı Alain Françon sahneye ko-
yuyor.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Gülünecek Bir Şey
Görmüyorum
Vıyanalı ressam Richard Gerstl'in "Gülen Adam"
tablosunu bir kitabımda kullanmıştım. Bir otoportre-
dir bu; intihanndan kısa süre önce tamamladığı re-
simde güler mi Gerstl, yoksa ağlar mı, tamı tamına
belli değildir. Acılar içinde kıvranan, hayatı taşımak-
ta güçlük çeken bir insan gülerse böyle güler, diye
düşünüyorum: Düpedüz yırtılarak.
Gülmek, gövdemizin en tuhaf, uçan işaretlerinden
biri aslında. Ifade dilimizin en karmaşık, çözümlen-
mesi en güç sonucu. Onu gövdenin bütün grameri-
ni, sentaks anlayışını, sözlüğünü elden geçirmeden
kuşatmaya, anlamlandırmaya çalıştığımızda buhar-
laşıveriyor.
Arkasında bir kimyasal hazırlık var şüphesiz. Bir
elektrik akımının doğup gelişme sürecini andıran bir
eğrisi var. Gene de kişıden kişiye değişebilen özel-
likler taşıması "olay"\ bir denkleme aktarmamızı en-
gelliyor. Kim, hangi durumda, neden gülüyor ya da
gülmüyor, kesin bir bilgi yok elimizde.
Biyologlar gülmenin üzerinde çalışmışlar. Hayvan-
lann, bizim anladığımız anlamda gülmediğinı biliyo-
ruz. Daha doğrusu: Sanıyoruz. Ağaçlann, taşın, bu-
lutlann da gülmediği. gülüp gülmedikleri belli değil.
Bir kas hareketıne yol açan bir salgılama, bir terkip-
sel dönüşüm mü gülmek hepsi hepsi, bunu daha çok
düşünüıier kurcalamış: Hipokrates'ten Nietzsc-
he'ye, Bergson'dan Bataille'a uzanan bir dizi alış-
tınma.
Hipokrates, deliliğin komşulanndan biri olarak ele
alıp izliyor gülmeyi. Bu anlamda Nietzsche ve Bata-
ille'ın da aynı yolu izlediklen söylenebilir. Akıl, gülme-
yi frenler çoğu kez. ona sınıriar çizer. Akıldışı, akılö-
tesi gevşeme sağlar, bir bakıma vanalan açar, yivle-
ri eskitip eriterek. Deli, çılgın, meczup gülüyorsa da-
ha rahat gülüyordur: Gülünmemesi 'gereken' durum,
yer ya da kişi konusunda özgürlüğünü genişletmiş-
fr.
Akıllı uslu insanlar ötekilerin durmadan, durup du-
rurken, yerli yersiz güldüklerine bel bağlayarak ken-
di gülme siyasetlerini belirler, gövdelerinin gülme me-
kanizmasını ayarlarlar: Nerede, ne zaman, ne kadar
gülünecegi, gülünmesi gerektiği konusunda giderek
şaşmazlaşan bir çark kurarlar içlerinde. Etik önlem-
fer gelişır bu yoldan, böylece: Dengeyi bozma ölçü-
süne göre, karşıdakı deli değilse bile sulu, sıntkan,
geniş ya da hafif bir birey olarak genel kategorideki
yerini alır.
Neşeli, güleç, şen, şen şakrak olmakda her zaman
olumlanmamıştır: Bu davranış tipolojileri bazı mes-
leklere, duruş biçimlerine, toplumsal konumlara gö-
re değildir. Ciddiyet hastalığı buradan başlar. Teda-
visi yoktur.
Deliliğe dönmek istiyorum. öteki yaka, hâlâ, aydın-
lanmış olmanın uzağındadır - tıbbın, ruhbilimin, fel-
sefenin onca arayış ve didinişine karşın. Oradakile-
rin gülmesı, en çok şundan tedirgin eder: Nedenli ne-
densiz gülmektedirier.
Bu yaklaşım gülmenin nedenlerini, nedenselliğini
tanımlamayı gerektirir. Boşuna bir çabadır oysa:
Ne'ye, neden, ne zaman gülünebileceğine ilişkin gö-
rüş ve kurallaryazılmış, saptanmış, oturmuş değildir.
Ademogkı atasozlanni beller, ama uygulayamaz söz-
gelimi: Hem komşusuna, hem düşene gülmeyi sür-
dürür. Birini tanımıştım, babasının cenazesine bile
katılamamıştı: Bu durumlarda önü alınamaz biçimde
gülmeye başlıyordu çünkü. Hayır, hepimizden daha
çatlak biri sayılmazdı. Evet, "s/n/r"den söz etmek en
uygun çözüm olabilirdi. İyi de, gülmek, en azından fiz-
yolojik katmanda, zaten sinir kaynaklıydı.
Nedensiz-görülen, bellenen-gülmeye eğilmek için
anlaşılan nedenli gülmeden hareket etmek gerekryor.
Kestirmeyol, gülenlerden çokgüldürenlere bakmak-
tan geçiyor belli ki. Güldürenler, henüz gülmeyenleri
nasıl güldüreceklerini bilen, kestirebilen insanlar çün-
kü. Tutarsızlıklar, çelişkiler, paradokslar, kısacası sap-
ma ulamına sokulabilen alanlar üzerinde çalışıyoıiar.
Hareket, söz, durum belli başlı odaklan. öykünme-
yi, fıkra ya da anekdot üretmeyi, benzetme ya da
abartı türetmeyi bu odaklar üzerinde deniyorlar: Ay-
rı kaynaklardan gelen iki tel var ellerinde de, uçları bi-
ribirilerine değdiriveriyorlar: Içimizde akım oluşuyor.
Modigliani'ye rekor fiyat
• NEVV YORK (AA) -Italyan ressam Amadeo
Modiglıani'nin bir nü tablosu, ressam için rekor
sayılan bir fıyata, 12 milyon 400 bin dolara (yaklaşık
540 milyar TL) satıldı. Modıgliani'nin 1917'de yaptığı
ve ıkinci seri nü'lerinden olan "Kolyeli Çıplak" adlı
tablosuna, satıştan önce, 7 ila 10 milyon dolar arasında
değer bıçilmışti.
KKTC'de karikatür yarışntası
• LEFKOŞA (UBA) -Kıbns Türk Karikatürcüler
Derneği ve Gazi Magosa belediyesi "Altın Muflon
Karikatür Yanşması" düzenliyor. Konu sınırlaması
olmayan yanşmaya katılmak isteyen karikatüristler,
yayımlanmış ya da yayımlanmamış en fazla üç yapıt
gönderebilecekler. En az 30x25, en fazla 40x30 cm
boyutlannda olacak karikatürlerin en geç 31 mayıs
tarihine kadar, Kıbns Türk Karikatürcüler Derneği'ne
ulaştınlması gerekiyor. "Altın Muflon Karikatür
Yanşması"nın seçici kurulunda Cevdet Alparslan,
Ahmet Cavit An, Ersoy Birkan, Hüseyin Çakmak,
Bülent Fevzioğlu, Ramiz Gökçe, Erol Refıkçi, Kadir
Kaba ve Musa Kayra yer alıyorlar.
30. Country müzik ödülteni
açıklandı
• CALIFORNIA (AA) -Amerikan Counrry müzik
ödüllerini kazananlar belli oldu. Albüm dalında, Tim
McGraw "Not A Moment Too Soon", şarkı ve tek
plak (single record) dallannda John Michael
Montgomery "1 Swear"le ödül alırken, Alan Jackson
erkek şarkıcı, Reba McEntire kadın şarkıcı ödüllerini
kazandılar. The Mavericks grup, Brooks and Dunn
ikili dallannda, ödüle değer görülürken yeni erkek
şarkıcı ödülünü Tim McGraw, yeni kadın şarkıcı
ödülünü Chely Wright ve yeni grup ya da ikili ödülünü
de, The Mavericks aldı.
2ya Emil'in sergisi İzmir'de
• Kültür Servisi -Ressam Ziya Emil, yeni
çalışmalannı, lzmir Selçuk Yaşar Resim Müzesi Sanat
Galerisf nde sergiliyor. 1927 yılında doğan sanatçı,
1951 'de Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi, 1961'de
de Stockholm Akademisi Resim Bölümü'nü bitirdi.
1958'de Brüksel Enternasyonal Fuan'na dekoratör
olarak atanan Emil, fuarda, Muhlis Türkmen, Bedri
Rahmi Eyuboğlu, llhan Koman, Burhan Doğançay ve
Alev Ebuzziya ile çalıştı. Schardon ve Dali'nin fuar
sergılerinın dekorlannı tamamlayan ve Vann Deun ve
Delveux ile resim ve fresk çalışmalan yapan Zıya
Emil, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde sergiler açtı.
Pastel resim tekniğinde ustalaşan sanatçının sergisi sah
günune kadar açık kalacak.