28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 1995 PAZAR 12 KULTUR îsveç'te müzik dünyasınm Nobel'i Polar Prize'ı kazanan Elton John: Şans eseri AIDS'e yakalanmadun GURHANUÇKAN STOCKHOLM - lsveçte her yıl verilen Polar Müzik Ödülü'nün bu yıl iki sahibi var: Vıyolonselci ve besteci Mstislav Rostopoviç ile ünlü şarkıcı Elton John. Elton John, 9 mayısta 1 milyon kron (6 milyar lira) tutanndaki ödülünü kralın elinden almadan önce, Isveç televizyonunun restni kanalı TV 1 'in sorulannı büyûk bir içtenlikle yanıtladı. Björn Carlgren'in sorulannı yanıtlayan Elton John, eşcinsel olduğunu. ama AIDS'e yakalanmadığını söyledi. Şu anda Ingiltere'de ve ABD'de iki ayn AIDS vakfi kuran ve gelinnin önemli bir bölümünü AIDS'in sırnmn çözülmesi için yapılan bilimsel arastırmalara ayıran ünlü şarkıcı, bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getırdi: "Bir eşcinsel olarak kendimi çeşitti riskli durumlara soktum. Her an HIV virüsü bulaşabilirdL Neyse ki bulaşmadı. Fiziksei bir zarar görmeden. HTV'e vakalanmadan o devri geride bıraktım. Bir yıl dinlendikten sonra, AIDS vakfim kurdum. Destek konserleri verdim. 'That's What Fnends Are For'u nyuştunıcu kullandığıni zamanlarda yazmışrım. Birçok dost yitirdim. AIDS'e yakalansaydım, bütün yaşantım altüst olacakü. ZararsK atiattıgun için çok mutluyum. Şimdi bu vakfi kurarak, bunun borcunu ödüyorum. Ama bir şans daha tanındı. Ben de AIDS \ akfi'nı kurdum. Bu konuda hem deneyimliydim, hem de epey bir birikime sahiptim. Baktnn destek konserlerinde gelirin en önemli bölümü aracılara, masraflara gidiyor, vakıf kurmayı yeğledim. Hem tngiltere'de, hem de Adanta'da birer vakfa sahibim. İki yıl oluyor kurah. 4-5 gün aralıksız viski içip kokain kullanarak bir yere vanlamayacağnu, yalnızca zamanın boş yere harcanmış olacağuıı artık anlanuş olduğum için bu girişimde bulundum." Elton John, aşın alkol alırken ve uyuşfurucu kullanırken sorunun temelıne ınmekten kaçındığını, yüzeysel gınşimlerle çare aradığını söylüyor. örneğin, ani bir kararla evındeki 5 tablonun dışında her şeyi Londra'da açık arttırmayla satışını buna örnek •AIDS'e yakalansaydım, bütün yaşantım altüst olacaktı. Atlattığım için çok mutluyum. Şimdi bir vakıf kurarak, bunun borcunu ödüyorum. Sesimin derinlik kazanması, eskisinden farklı şarkılar yazmamı sağlıyor. Çok kullanıyorum sesimi, sık şarkı söylüyorum. Sanınm bugün, 25 yıl öncesinden daha iyi bir şarkıcıyım. gösteriyor. "Hele bir Paris'te 6 ay kalayun da_ Hele bir evteneyim de her sey haltolur" diye dûşünerek uyuşturucu kulfananlann gerçegi görmekten kaçındığını vurguluyor: "Dört buçuk yıl önce, 29 Temmuz 1990 günü, beninı yaşantımda dönüş noktasıdır. O gün kesin karanmı verdim \e tedaviye başladım. Alkoükliğimden, uyuşturucu bağımlılığımdan söz etmekten sıkınö duymuyorum. Tedaviye başlamadan önceki son zamanlanm, hem çevTeme zarar verhordu hem de bana. En çok bana. Artik içki de, uyuşfurucu da bir ise yaramıyordu, zevk vermiyordu. Başlangıçta çok acı çektim, ama kurtuJdum.'' Ünlü şarkıcı, tedavi nedeniyle ortadan kaybolduğu zaman. "AIDS'ten ölüyor"türü dedıkodulara konu olmuştu. tyileşip ilk sahneye çıktığında söylediğı şarkı, T m still standing" ıdi, yani "Hâlâ ayaktayTm". Piyano futkunu bir çocuk Elton John, adını çocukluğundaki iki arkadaşından almış. Çocukluğu sorulunca aklına piyano geliyor Babası caz tutkunuymuş ve trombon çalıyormuş. Evlerinde piyano varmış. Elton John anlatıyor: "Müziğe olan nıtkum, George Sheanng'le başladı. Evimizde Sheanng'üı plaklan vardı. Aynca İngiliz piyanist VVınıfred Aruell'in plaklan da... Lıberace'i izJemevi seviyordum. Ben aslında piyano çalan herkesi izlemeyi, dinkmeyi seviyordum. Müziğe başladığunda beni en çok etkileyen sanatçı, Little Richard kü. Onu, Jerry Lee Levvis, Fats Domino ve Ray Charles izliyordu. Ben yine de en çok Little Rkhard'uı parçalannı çatayordum." Elton John, 1971 "de Stockholm'de bir açıkhava konseri vermişti. Bu konseri anımsamıyor. Ne var ki, yetmişlı yıllardaki müziği ve şarkılan konusunda bol bol görüş belırtiyor: "Sanatçı, ilk 4-5 albümünü yaparken enerji dolu oluyor. Albümlerin değeri çok yüksek olu>or. Ne \ar ki yoluna devam ermesi de gerek. Ben de vetmişli yıllarda enerji doluydum. Piyano çalmak, gitar çalmak gibi değil. Piyanoya kızıp bir tekme atarsan ayağın kınlır. Ben üzerine tmnanıyordum, altına giriyordum. Hepsi çok hoşuma gidiyordu. Sonra hızım kesüdL Fazla kilo aldım. Arbk eUerimin üzerinde duramıyordum. Bugün piyano çalarken işin şov yanını çok azalttını. Evet, geçenlerde Albert HalTdeki konserde piyanoyu arkadan çaldım, ama yalnızca gırgır olsun diye. Eskiden piyano üzerinde perende atbğun düşünülürse.-". Bugünkü Elton John, yirmi beş yıl önceki Elton John'un parçalannı nasıl buluyor? "tyi buhıyorum" diye yanıtlıyor. "Ama sesimi yetersiz buluyorum. O zamanki sesimi duynıak. beni çok etkiliyor; sesim zamanla çok değişti çünkü. O zaman, meiek gibiymişim, masummuşum. Sesim, koro oğlanlaruunldne benziyor. Ses tellerimle ilgjli iki ameüyat geçirdim. Sesim derinlik kazandı. Buna çok seviniyonım. Aynca o zamanki gibi detone olmuyorum. Bazı şarkılanmı değiştirmem gerekiyor. 'Someone saved my life tonıght" (Bu gece biri hayatımı kurtardı) gibi parçaları bir, bir buçuk ton alçaktan söylemelivim. Sesim değişti yani. En çok bu dikkatimi çekiyor. Sesim olgunlaştıktan sonra daha iyi, daha rahat şarkı söylüyorum. Zaten kişi tekniğini, iyi yapabildiği şeyi sık yaparak geliştirebilir. Bunun da en iyi yöntemi, 'play back" oimadan konser vermektir. VKteo 'clıp'leri çekerek degfl. Sesimin derinlik kazanması, eskisinden farklı şarkılar yazmamı sağlıyor. Çok kullanıyorum sesimi, sık şarkı söylüyorum. Sanınm bugün, 25 yıl Öncesinden daha iyi bir şarkKiyun." Bu kanıda yalnız olmadığı ortada. Elton John, 25 yıldır piyano tutkusunu da sürdürüyor Zaman zaman "Acaba gitar çalsaydım, şarkılanm neye benzerdi" diye kendi kendine sordugu oluyormuş, ama hepsi o kadar: "Her neyse, 25 yıklır pivanoyla beste yapıyorum. Eğer melodi yaratma yeteneğim olmasaydı, çoktan bu işi biralardım. Burası açık." Dünyadan Elvis, Beatles ve Nirvana'nın geçmesinden sonra gökkuşağının sonuna geldik Rock müziği tarihefcarişîyorKültür Servisi - Son zamanlarda rock müziğınin insanlarda uyandırdığı duy- gunun, bilgisayar oyunlannın verdıği heyecanın yanında hiç kaldığını söyle- yen rockçılar var. 'Mank Street Preac- hers' adlı Galli rock grubunun bir üye- sı "Bir bilgisayar oyununda binlerce in- sanı öldürebilir ya da sakat bırakabüir- siniz; halklan yaratabilir ya da yok ede- bilirsiniz. Buna alternatifolarak da gitar çalan insanlar sıkıcı olmalT diyor. Rock müziğinın sonunun geldiği söy- lenebilir mi? Bilgisayar oyunlan yüzün- den tarihe mi kanşacak? Rock konusun- da ortaya atılan kehanetler Elvis zama- nına dayanıyor. Ancak 90"lı yıllarda ye- ni olan, rock'ın gelecegine ilışkin keha- netlerin, bu müziği değersiz görenlerden değil de onu en çok sevenlerden gelme- si. ingiliz şarkıcı Morrissey bu konuda, "Gerçekten de öMü. Rock müziğininso- nu gekü" dıyor. Artık sınıriar zorlanmıyor Bu teori şöyle işliyor: 50'li yıllann başlannda rock müzik henüz yoktu. Dünyadan Elvis, Beatles ve Nirvana'nın geçmesinden sonra gökkuşağının sonu- na geldik. Kuşaklar boyu isyanm müzi- ği olarak nitelendirilen rock. orta yaşa ulaşırken yavaş yavaş ölüyor. tngiliz topluluk Suede'nin bir üyesi olan Breft Anderson şöyle diyor: "Son birkaçgün- dür, The Velvet Underground'u ve Ni- co'yu dinüyorum. 25 yıl öncesinin şarkı- larindan oluşan kusursuz bir kolcksryon. Bunu söylemek hiç hoş değil, ama sanı- nm rock'ın bugün en büyük sorunu ken- dine dönüklüğü. 6O'lı yıîlann müziğinin gü/elliği, topluluklann bir uzay gemisin- dey mişler gibi önlerinde hiçbir ufuğun olmadiğıru hissermelerinden kaynakla- nıyordu. Bütün bunlar yeniydi ve her şe- yi deneyebiliyorlardL" Sınırlann zorlanmasına rock müzi- ğinde rastlayamıyoruz artık. Suede, çok iyi bir genç topluluk olarak anılıyor. An- cak günümüzün bütün genç toplulukla- n gibi (örneğin Oasis, Primal Scream, Greenday I, onlann müziği de kendile- rinden önce gelen topluluklann parça- lannıntürevi. Rolling Stones'un çok da- ha iyi olduğunu bildiğiniz halde Primal Scream sizi heyecanlandırabilir mi? Yaptığı müziğin, yeruden inşa edilme- miş punk rock olduğunu bildiğiniz Gre- enday sizi etkiler mi? Bu topluluklann yaptığı gerçek rock değil, karaoke... Oy- sa rock'ın geçmışiyle değil. geleceğiy- le ilgilenmelen gerekiyor. Birzamanla- nn Culture Club'mın solıstı Boy Geor- ge, "Geçmişe bakıp her şeyln ne kadar ilginç olduğunu söylemek gibi bir eğUım vdr. Çünkü şimdi artık topluluklarda ki- şilik yok"dıyor. Bir zamanlar kardeşi Steve'le birlik- te Spencer Davıs Group'un üyesi olan Muff Winwood'a göre, nostaljınin bu denli önem taşımasının nedeni, bütü- nüyle nüfusa bağlı: "Beatles kuşağın- dan insanlann sayıs, diğer tüm yaş grup- laruıdan daha fazla ". İron Maiden (solda). Boy George (üst- te) ve Morrissey (amta) uşaklar boyu isyanın müziği olarak nitelendirilen rock, orta yaşa ulaşırken yavaş yavaş ölüyor. Genç topluluklann müziği, kendilerinden önce gelen topluluklann parçalannın türevi. Onlann yaptıklan gerçek rock değil, karaoke... Oysa rock'ın geçmişiyle değil, geleceğiyle ilgilenmelen gerekiyor. Rock müzığı nostalji tarafindan boğu- luyor. Pet Shop Boys'tan Neil Tennant, "İnsanlar eski parçalan duymaya öyle- sine ahşımşlar ki, benzer bir şeyler din- lemek istiyorlar. Ancak pop müziğin ye- ni, bütün bu fikirlerin çağdaş oiması ge- reİdr" diyor. Rock, azınlıkiarın mflziğL.. Müzik daha önce hiç bu kadar çok ve birbirine düşman tarzlara bölünmemiş- ti. Bugün 30-50 yaşlan arasında olan. rock'la büyümüş insanlar; caz, blues. klasık gibi farklı müzik türlerini keşfet- meye başladılar. Daha genç dinleyiciler ise ragga, reggae ve dans müziğini yeğ- liyorlar. Tennant'a göre anne babalann pek hoşlanmadıklan dans, müziği can- lı tutan en önemli unsur. Boy George'a göre ise dans müziği, dans pıstının dışında var olamaz: "Bil- gisayar kullanmayı öğrenmek ve insan- lann yaşamlannı değiştirecek müzikler yazmak birbirinden bütünüyle farklı şeyler. Dans müziklerinin çoğunun belli bir bürünlüğü ve ruhu obnadığını düşü- nüyorum." Her ikisı de 80"lı yıllarda parlayan Tennant ve Boy George gibi müzisyen- ler, müziğe tutkuyla bağlı olsalar da. rock'la pek fazla ılgilenmiyorlar. Rock, şimdiden 6O'lı ve 70'li yıllarda olduğu gibi insanlann yaşama biçimlerinı belir- leyen bir müzik olmaktan çıkıp, azınl ık- lann müziği haline geldi bile. "Onüçya- şındakiler bilgisayar oyunlanyia ilgileni- yoriarsa, önümüzdeki yıllarda durum daha da kötüleşecek demekrir. Geçmiş- lerini radyodan dinleyemeyecekler. Ken- dilerini tanunladığını hissertikleri mü- zikten yoksun kalacaklar" dıyor Ten- nant. Rock müzik ölürken, genel olarak müzik de kriz noktasında. Tennant, bun- dan sonraki kuşaklann müzik dinleyip dınlemeyeceğinden emin değil. Music Week dergısınde yer alan bir habere gö- re rock grubu Iron Maiden, umutsuzca. bırlikte bir video oyunu geliştirebilece- ği bir şirket anyormuş. Beatles ve Nir- vana, müziklerinin bir bilgisayar oyu- nunu destekleyecek herhangi bir parça düzeyıne indirgenmesine izin verirler miydi? Rock artık var olmadığına göre, yerini ne alacak? Robert Newman ya da David Baddiel'ın bir stadyumu çığlık çığlığa bağıran yeniyetmelerle doldur- masını sağlayacak komediler mi? Anne babalann saçmı başını yolmasına yol açacak bilgisayar oyunlan mı? Yoİcsa spor mu?.. Gerçekte rock'ın yenni alacak başka bir şey aramak yararsız bir edim. Çün- kü ne denli iyi olursa olsun hiçbir ko- medyen, bilgisayar tarafmdan üretilen hiçbir ikon ya da hiçbir sporcu, Dylan, Bowie ya da Cobain'in yerini tulamaz. The Beatles'tan Nirvana'ya dek rock bir anlam taşıyordu Deneyim, karşı çık- ma, aşk, şehvet gibi kavramlarla bütün bunlann ötesinde Batı dünyasında genç olmanın anlamını içeriyor. kuşaklann düşlerini işgal edıyordu. Dokunaklı bir tutkunun oykıısu • Arkeolog Heinrich Schliemann'ın yaşamını anlatan opera Lyon'da sahneleniyor. Schliemann, 1870'te, Truva'nın yeri olduğu sanılan Hisarhk'ta kazılara başladı ve burada üst üste kurulmuş dört kentin kahntılan ile Priamos Hazineleri'ni buldu. Kültür Servisi - Alman arkeolog He- inrich Schliemann'ın yaşamını anlatan opera, Lyon Opera'sında sahnelenmeye başladı. Betsy Jolas'ın Bruno Bayen'in oyunundan yola çıkarak yazdığı opera şu aralar oldukça güncel. Çünkü, Schilemann'ın bulduğu ve Ikincı Dünya Savaşı sırasında kaybolan Priamos Hazineleri tekrar ortaya çıkanl- dı ve şu anda Puşkin Müzesi'nde duru- yor. Rus ve Alman diplomatlann arasın- daki görüşmeler sonunda, hazinenin ge- lecek yıl Moskova'da sergilenmesi bek- leniyor. Heinrich Schliemann, 1822 yılında doğdu. Çocukluğundan beri Homeros destanlannda adı geçen yerleri bulmayı düşlüyordu. 1870'te, bu çocukluk düşü- nü gerçekleştirmeye karar verdiğinde yaklaşık on yabancı dil biliyordu. Bir Yunanlı kız arkadaşıyla bırlikte, Tru- va'nın yeri olduğu sanılan Hisarhk'ta kazılara başladı ve burada üst üste ku- rulmuş dört kentin kalınülan ile Priamos hazinelerini buldu. Opera, 9 yıida yaraüldı Schliemann'ın yaşamını oyunlaştıran Bruno Bayen, oyununu şöyle tanımlı- yor: "Bu, yokuluk öyküsü şeklinde ya- zıuıuş bir aşk masalı. Bir kadının ve bir kentin aynı anda keşfi üzerine bir ma- sal". Ancak bütün bunlar bir opera için ye- terli olmadığından, araya Betsy Jolas gi- riyor ve dokuz yıl süren titiz bir çalışma ile "Schliemann" operasını yaratıyor. Bugün 69 yaşmda olan Jolas, yıllar ön- ce bir opera yazmaya karar verdiğinde önce uzun bir hazırlık süreci yaşamış. Her yıl bir opera yapıtını ele alarak üze- rinde çalışmış. Kendine konu buhnak için tiyatroya, sinemaya gider, kitaplar okurken bir gün Bruno Bayen'in oyunu- na gitmiş ve aradığı şeyi bulduğunu an- lamış. Betsy Jolas, "Bu öyküde sizi etkileyen ne oldu?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Bu, gerçeklesmiş ve yıkılmış bir düşün öyküsü. Gülünç ve dokunaklı bir tutku- nun._ Schliemann bir kahraman değil. Hatalar yapmış, kazdar sırasında kahn- tdara zarar vermiş, ama rutkulu. o kadı- na ve o ülkeye. Ben uzun süre operada müziğin tekstten daha önemli olduğuna inanmıştım. Ama Berio'nun birkaç ope- rasını gördükten sonra, eğer etten ke- mikten gerçek insanlar olmazsa bu işin olmayacağını anladım. Bu öyküyü de bu yüzden seçtim". Operayı Alain Françon sahneye ko- yuyor. KOŞEBENT ENİS BATUR Gülünecek Bir Şey Görmüyorum Vıyanalı ressam Richard Gerstl'in "Gülen Adam" tablosunu bir kitabımda kullanmıştım. Bir otoportre- dir bu; intihanndan kısa süre önce tamamladığı re- simde güler mi Gerstl, yoksa ağlar mı, tamı tamına belli değildir. Acılar içinde kıvranan, hayatı taşımak- ta güçlük çeken bir insan gülerse böyle güler, diye düşünüyorum: Düpedüz yırtılarak. Gülmek, gövdemizin en tuhaf, uçan işaretlerinden biri aslında. Ifade dilimizin en karmaşık, çözümlen- mesi en güç sonucu. Onu gövdenin bütün grameri- ni, sentaks anlayışını, sözlüğünü elden geçirmeden kuşatmaya, anlamlandırmaya çalıştığımızda buhar- laşıveriyor. Arkasında bir kimyasal hazırlık var şüphesiz. Bir elektrik akımının doğup gelişme sürecini andıran bir eğrisi var. Gene de kişıden kişiye değişebilen özel- likler taşıması "olay"\ bir denkleme aktarmamızı en- gelliyor. Kim, hangi durumda, neden gülüyor ya da gülmüyor, kesin bir bilgi yok elimizde. Biyologlar gülmenin üzerinde çalışmışlar. Hayvan- lann, bizim anladığımız anlamda gülmediğinı biliyo- ruz. Daha doğrusu: Sanıyoruz. Ağaçlann, taşın, bu- lutlann da gülmediği. gülüp gülmedikleri belli değil. Bir kas hareketıne yol açan bir salgılama, bir terkip- sel dönüşüm mü gülmek hepsi hepsi, bunu daha çok düşünüıier kurcalamış: Hipokrates'ten Nietzsc- he'ye, Bergson'dan Bataille'a uzanan bir dizi alış- tınma. Hipokrates, deliliğin komşulanndan biri olarak ele alıp izliyor gülmeyi. Bu anlamda Nietzsche ve Bata- ille'ın da aynı yolu izlediklen söylenebilir. Akıl, gülme- yi frenler çoğu kez. ona sınıriar çizer. Akıldışı, akılö- tesi gevşeme sağlar, bir bakıma vanalan açar, yivle- ri eskitip eriterek. Deli, çılgın, meczup gülüyorsa da- ha rahat gülüyordur: Gülünmemesi 'gereken' durum, yer ya da kişi konusunda özgürlüğünü genişletmiş- fr. Akıllı uslu insanlar ötekilerin durmadan, durup du- rurken, yerli yersiz güldüklerine bel bağlayarak ken- di gülme siyasetlerini belirler, gövdelerinin gülme me- kanizmasını ayarlarlar: Nerede, ne zaman, ne kadar gülünecegi, gülünmesi gerektiği konusunda giderek şaşmazlaşan bir çark kurarlar içlerinde. Etik önlem- fer gelişır bu yoldan, böylece: Dengeyi bozma ölçü- süne göre, karşıdakı deli değilse bile sulu, sıntkan, geniş ya da hafif bir birey olarak genel kategorideki yerini alır. Neşeli, güleç, şen, şen şakrak olmakda her zaman olumlanmamıştır: Bu davranış tipolojileri bazı mes- leklere, duruş biçimlerine, toplumsal konumlara gö- re değildir. Ciddiyet hastalığı buradan başlar. Teda- visi yoktur. Deliliğe dönmek istiyorum. öteki yaka, hâlâ, aydın- lanmış olmanın uzağındadır - tıbbın, ruhbilimin, fel- sefenin onca arayış ve didinişine karşın. Oradakile- rin gülmesı, en çok şundan tedirgin eder: Nedenli ne- densiz gülmektedirier. Bu yaklaşım gülmenin nedenlerini, nedenselliğini tanımlamayı gerektirir. Boşuna bir çabadır oysa: Ne'ye, neden, ne zaman gülünebileceğine ilişkin gö- rüş ve kurallaryazılmış, saptanmış, oturmuş değildir. Ademogkı atasozlanni beller, ama uygulayamaz söz- gelimi: Hem komşusuna, hem düşene gülmeyi sür- dürür. Birini tanımıştım, babasının cenazesine bile katılamamıştı: Bu durumlarda önü alınamaz biçimde gülmeye başlıyordu çünkü. Hayır, hepimizden daha çatlak biri sayılmazdı. Evet, "s/n/r"den söz etmek en uygun çözüm olabilirdi. İyi de, gülmek, en azından fiz- yolojik katmanda, zaten sinir kaynaklıydı. Nedensiz-görülen, bellenen-gülmeye eğilmek için anlaşılan nedenli gülmeden hareket etmek gerekryor. Kestirmeyol, gülenlerden çokgüldürenlere bakmak- tan geçiyor belli ki. Güldürenler, henüz gülmeyenleri nasıl güldüreceklerini bilen, kestirebilen insanlar çün- kü. Tutarsızlıklar, çelişkiler, paradokslar, kısacası sap- ma ulamına sokulabilen alanlar üzerinde çalışıyoıiar. Hareket, söz, durum belli başlı odaklan. öykünme- yi, fıkra ya da anekdot üretmeyi, benzetme ya da abartı türetmeyi bu odaklar üzerinde deniyorlar: Ay- rı kaynaklardan gelen iki tel var ellerinde de, uçları bi- ribirilerine değdiriveriyorlar: Içimizde akım oluşuyor. Modigliani'ye rekor fiyat • NEVV YORK (AA) -Italyan ressam Amadeo Modiglıani'nin bir nü tablosu, ressam için rekor sayılan bir fıyata, 12 milyon 400 bin dolara (yaklaşık 540 milyar TL) satıldı. Modıgliani'nin 1917'de yaptığı ve ıkinci seri nü'lerinden olan "Kolyeli Çıplak" adlı tablosuna, satıştan önce, 7 ila 10 milyon dolar arasında değer bıçilmışti. KKTC'de karikatür yarışntası • LEFKOŞA (UBA) -Kıbns Türk Karikatürcüler Derneği ve Gazi Magosa belediyesi "Altın Muflon Karikatür Yanşması" düzenliyor. Konu sınırlaması olmayan yanşmaya katılmak isteyen karikatüristler, yayımlanmış ya da yayımlanmamış en fazla üç yapıt gönderebilecekler. En az 30x25, en fazla 40x30 cm boyutlannda olacak karikatürlerin en geç 31 mayıs tarihine kadar, Kıbns Türk Karikatürcüler Derneği'ne ulaştınlması gerekiyor. "Altın Muflon Karikatür Yanşması"nın seçici kurulunda Cevdet Alparslan, Ahmet Cavit An, Ersoy Birkan, Hüseyin Çakmak, Bülent Fevzioğlu, Ramiz Gökçe, Erol Refıkçi, Kadir Kaba ve Musa Kayra yer alıyorlar. 30. Country müzik ödülteni açıklandı • CALIFORNIA (AA) -Amerikan Counrry müzik ödüllerini kazananlar belli oldu. Albüm dalında, Tim McGraw "Not A Moment Too Soon", şarkı ve tek plak (single record) dallannda John Michael Montgomery "1 Swear"le ödül alırken, Alan Jackson erkek şarkıcı, Reba McEntire kadın şarkıcı ödüllerini kazandılar. The Mavericks grup, Brooks and Dunn ikili dallannda, ödüle değer görülürken yeni erkek şarkıcı ödülünü Tim McGraw, yeni kadın şarkıcı ödülünü Chely Wright ve yeni grup ya da ikili ödülünü de, The Mavericks aldı. 2ya Emil'in sergisi İzmir'de • Kültür Servisi -Ressam Ziya Emil, yeni çalışmalannı, lzmir Selçuk Yaşar Resim Müzesi Sanat Galerisf nde sergiliyor. 1927 yılında doğan sanatçı, 1951 'de Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi, 1961'de de Stockholm Akademisi Resim Bölümü'nü bitirdi. 1958'de Brüksel Enternasyonal Fuan'na dekoratör olarak atanan Emil, fuarda, Muhlis Türkmen, Bedri Rahmi Eyuboğlu, llhan Koman, Burhan Doğançay ve Alev Ebuzziya ile çalıştı. Schardon ve Dali'nin fuar sergılerinın dekorlannı tamamlayan ve Vann Deun ve Delveux ile resim ve fresk çalışmalan yapan Zıya Emil, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde sergiler açtı. Pastel resim tekniğinde ustalaşan sanatçının sergisi sah günune kadar açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle