29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç 0 Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkaya • Yaznşlerı Müdürlerr fbrahim Yıldız, Dinç Tayanç (SonımJu) • Haber Merkezi Müdürü' Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fıkret Eser Dış Haberier Ergnn B»lcı • tsöhbarat Yılçın Çakır • Ekonomı Bûlent Kızanllk • Radyo-TV. ihgırEremektar • Kültur Handan Şcnköken • Spor Abdfilkadir Yücelnuuı • Yurt Haberieri- Mehmet Saraç • Makaleler S«ml Karaörcn • Çevin. Scyfettin Turiuuı • Düzeltme Abdnllah YIZKI • Fotograf Entoğan KÖKoğhı Yayın Kurulu tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç. Oktay Kartböke, Özgen Acar. Hikmet Çetinkaya, Şökr»n Soner, Ergun Bakı, Diııç Tayanç, tbrahim YIME, Orhan Bursah, Mustafa Balbay. Ankaıa Temsıicısı. Mustafa Balbay • Haber Mûdürû. Doğan AkmAtatûrkBulvanNo: 125.Kat4.Bakanhklar-AnkaraTel: 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • Izmır Temsılcısr Serdar Kıak, H. Zıya Blv. 1352 S 2/3 Tel 4411220, Faks: 4419117 • AdanaTemsücısi: Çetiıı Yîğenofhı,tnöııüCd 119 S.No.l Kat.i, Tel: 3522550, Faks- 3522570 Müessese Müdüni. Erol Erknt • MEDYA C: • Yönetun Kunılu Koordınatör Ahroet Korukan # Başkanı-Genel Müdür Gulbin Muhasebe BülentYener•Jdare Erdaran • Koordınatör Reha HüsevinGürer#lşletme Önder Ijıtm»n • Genei Müdûr Yardım- Çdik • Bılgı-lşlem Nail tnal • cısı Mine \kdag • Halkla tl>$- Bılgısayar Sıstem. Mürirvet Çiler kıler Mûdura Nurten Btrkjoy Yıyımlayın vc Buaa: Ycnı Gün Haber Ajann, Basın ve Yayıncılık A Ş Türfcoca&cac 39'41 CagaloğluÎ4334lst. PK246lsıanbulTel. (IV212) 5120505(20haı) Faks (0212)513 85 95 14MAYIS1995 tmsak: 3.55 Gûneş: 5.41 Öğle: 13.07 Ikindi: 17.00 Akşam 20.20 Yatsı: 21.58 MEDYACTei 5140753-5139580-5138460-6i,Faks-5118466 Yunanistan'da korkutan deprem • Haber Merkezi - Yunanistan'da dün öğle saatlerinde meydana gelen depremde 25 kişi yaralandı. Merkez üssü haşkent Atina'ya 300 kilometre uzaklıktaki Siyatista bölgesi olan depremin şiddetinin Richter ölçeğine göre 6.6 olduğu bildirildi. Yunanistan'da son gûnlerde 50 kadar sarsıntı yaşandığı, dûnkû depremin de son yıllarda meydana gelenlerin en büyügü olduğu kaydedildi. Bazı binalann orta dereceli hasar gördüğü depremde, can kaybmın olmamasınin büyük bir şans olduğu belirtildi. Eurovizyon'da Norveç birinci • Haber Merkezi - Dublin"de yapılan 40. Eurovizyon Şarkı Yanşması'ıu "Nocture" adlı parçası ile Norveç kazandı. Yanşmada ikinciliği Ispanya, üçüncülüğü ise Isveç kazandı. Türkiye, Melih Kibar'ın bestesüıi yaptığı ve Erzu Ece'nin seslendirdiği 'Sev' adlı şarkıyla 16. sırada yer aldı. Yanşmanın puanlaması bu yıl ilk kez halk jûrileri yerine profesyonel jûriler tarafindan yapıldı. bısanlap ve robotfaşma • İSTANBUL (ANKA) - Teknolojinin yaşamı kolaylaştırmasına karşın insanlardaki şıddeti ve kötûlüğü ortaya çıkardığı bildirildi. Psikiyatrist Nihat Kaya, teknolojinin ınsanlann üzerinde olumlu etkisinin olması gerektiğini ancak ters etki göstererek insanlarda egemenlik dürtülerini ve bencillik duygulannı, egoızmi ortaya çıkardığını söyledi. Doğum kontrol haptarı • İSTANBUL (ANKA) - Doğum kontrol haplannın beyin hücrelerini etkileyerek psikolojik bozukluklara yol açtığı ileri sürûldü. Prof. Dr. Müfit Uğur, doğum kontrol haplannın beyin damarlannı tıkayarak uzun süreli kullanımlarda felçlere neden olduğunu öne sürdü. Hak var kuüanan yok • ANKARA(UBA)- Dûnya Ekonomik Forumu tarafindan gerçekleştirilen bir istatistikte, Türkiye'nin kadın haklannın yasal düzenlenmesi açısmdan 41 dünya ülkesı arasında birinci sırada yer aldığı ortaya çıktı. Dünya Ekonomik Forumu (VVorid Economic Forum) tarafindan yapılan istatistiki değerlendirmede Türkiye kadın haklan alanında Amerika, Kanada, Isveç ve Fransa'dan da ileri bir düzeyde olduğu belirlendi. Türkiye'nin yasal düzenlemeler açısmdan kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ilk ûlkelerden biri olması, kadın bir başbakana sahip olması ve kadınlann her aianda çalışma hakkı bulunmnsı gibi haklannın yasal güvenceye bağlaması konulannı göz önünde bulundurarak yapılan araştırmada, Tûrkiye birinci sıraya oturdu. Tûrkiye'yi ikinci olarak Norveç, üçüncü olarak da Yeni Zelanda izledi. tanHdar tutucu ohıyor • tSTANBUL (ANKA) - Azınlıklann tutucu olduğu bildirildi. Prof. Özcan Köknel, azınlık olarak yaşayan insanlann yaşadıkları büyük kültur içinde kendi kültürlerinin yok olmaması için sıkı sıkıya bağlandıklannı ve tutucu olduklannı bildirdi. tstanbul Oniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Özcan Köknel yaptığı açıklamada, azınlıklann sürekli olarak büyük kültur içinde kendi kültürlerini, kendi benliklerini kaybedeceklerine ınandıklannı kaydetti. SJLV •• ••• • •<' O öyle bir grysi obaydı ld bedeni çiçeklerie bezenmiş, etekleri umut tohumlan fle dolu ve kulaklan koflan yeşfl yapraklar sarsaydü dogayı geri istercesine_. Üzerinize ne örterseniz örtün... Doğaya çıkın ve yeşilin içine dalın... Yaşamdan keyifli bir nefes • Bugün anneler günü... Annelerimize yeşil, çiçekli, mis gibi kokan bir tstanbul armağan edelim, birkaç saksıyı pencerelerimizin önüne koymak yeterli olacaktır başlamak için. CEMtLİPEKÇİ M erhaba... Bayram tatili boyunca Istanbul'u hasretle bir ucundan bir ucuna arşınladım adeta. O kadar uzun zaman olmuş ki ne kendime ne de tutkum olan şehrime vakit ayıramamışım. Kumaşlar, renkler.. birbirleriyle uyumlan derken gönlümü, beynimi besleyen uyumlardan, renklerden uzak kalrruşım. Beş gün boyunca gittiğim, dolaştığım yerlerde modayı kendimden başka bana hatırlatan hiçbir şey yoktu. tnsanlar güneşin, tatilin, sevdikleri ile beraber olabilmenin mutluluğu, doyumu içinde... tnanın ne giydikleri ne moda umurlanndaydı. Beykoz sııHannda umut dolu nefes Haftalardır sizlere yazılanmda, köşesinden kenanndan da olsa güncel modayı, kendime göre giyimin güzelini, çirkinini bir biçimde anlatmaya çalışıyorum. Ama bugün, dört günlük düşüncelerimde ve işimde tatilden sonra giyimle ilgili bir şeyler yazmak yerine, doğaya çıkın, yeşillerin içine dalın ve üzerinize ne örterseniz örtün, ama yaşamdan derin ve keyifli bir nefes alın demek geliyor. tnanın ben böylesi keyifli, umut dolu bir nefesi Istanbul'u arşınlarken Beykoz sırtlannda aldım. Kocaman ağaçlann altında tam yanıbaşınızda inanılması güç de olsa akan suyun kenannda hâlâ duran tahta kır sandalyelerine ve üzerleri binlerce öyküyü anlatan masalara rastladım. İnsanlann birbirine, tanışsmlar tanışmasınlar korkmadan yaklaşıp çay ikram ettiklerini, kırk yıllık dost gibi sohbet ettiklerini gördüm. Atlayan zıplayan, neşeden terlerniş çocuklan, bayram telaşı ile hazırladıklan yemeklerini göğüslerini gere gere masalannın üzerine dizen insanlan izledim. Nasıl mutlu oldum, gönlüm bazı umutlannı tam kaybederken yaşamın sadeliği ile kendine geliverdi birden. Ne olurdu herkes üzerlerine gösterdikleri titizliği, birbirleriyle olan şıklık gösteriş yanşının birazını da doğayı, çevreyi giydinnek, korumak için gösterseydi diye düşündüm. Akşamsefası dolu sokaklar Gitgıde şehir dışında kalan bu güzellilder az bir gayretle hâlâ şehirlerin içinde de olabilirlerdi ve bizler tatilleri, bayramlan beklemezdik ağaçlann altına serilip oturmak ve güzel demli bir çay içmek için. Çocuklanmız yeşille haşır neşir olup birbirleriyle tanışabilirlerdi gelecekte yalnız kalmamak için. Şimdilerde çok moda olan şehir dışı yerlere dikilen ağaç fıdanlannı acaba kapılanmızın önüne oturduğumuz sokaklara mı dikseydik diye geçti içimden bir an. Ister olsun ister olmasın, ama yüreğimden akşamsefalan dolu sokaldan, vazolan dolduran çiçekler yerine pencere önlerine yerleştirilen fesleğenli, sardunyalı şehrimi istiyorum. Bu benim gönlümün isteği.. ama, eminim sizlerde istiyorsunuzdur; o zaman ne bekliyoruz? Bugün anneler günü... Annelerimize yeşil, çiçekli, mis gibi kokan bir Istanbul armağan edelim, birkaç saksıyı pencerelerimizin önüne koymak yeterli olacaktır başlamak için. Tüm annelerin anneler gününü gönlümden sevgiyle kutluyorum. Filmler, maçlar seyredilmez oldu, binalar gömlek giydi, kravat taktı Reldamkolik olduk• Toplum olarak tezkere alan Kaan'ın trafık kazasına üzülüyor, ulusal futbol takımına Tadelle dağıtan çocuğun başansıyla seviniyoruz. Çünkü biz artık "bu tadı çoook seviyoruz." EMtS ÖZCAN ~ "Radyola Ajans sizkrle: tstekleriniz, seçtikleri- niz_""Dûnyanın Sesi Ajan- sı sunar: Zeki Müren'le 5 dakika..." Ya da "Halkın dili, halkın telL.."türünden duyurulan bılmem anımsar mısınız? Çok değil, bun- dan 20-25 yıl önce radyo- nun belki de en sevilen programlanydı bu tür rek- lam kuşaklan. özel izleyi- cileri vardı... Sonra bir şeyler oldu ve bürün yaşamımız değişti Kim bilir, belki de reklam- cılanmız "bir Idtap okudu- btr" ve "gözleri açıkü." önce TV girdi yaşamı- mıza, bizi birçok güzellik- ten uzaklaştırdı. Derken "reklamlar" girdi TV'ye ve yaşamımızın orta yerine oturdu: "Eskimiş çorapla- nmızı aüp J0 akfak". "Oo- ooo"dıyerek "Job öraş bı- çağı" kullandık. Çocuklan- mız, "Akşama babacığım ıınutma Ulker getir" dedi- ler, birbirlerine "Eti"bil- mecesi sordular. Aslında bunlar masum bir başlangıçtı. Öyle ya, zaten eve bisküvi alınmı- yor muydu? Ha Eti olmuş. ha Ülker... Hoş Jil hanım- lanmıza eskimiş çoraplan- nı bile arattı ve kimi beyle- rimiz birkaç jilet yarasıyla gitti işine kimi günler, ama bunlar da pek önemli de- ğildi... Ne olduysa 1980'lerden sonra oldu. Toplumca bir hastalığa yakalanmıştık sanki. Gözümüz hiçbir şeyi görmez olmuşru... Sağol- sun reklamlar gözümüzü açtı ve başladık koşmaya... Kimimiz 18 yaşındaki Yal- çın'ın peşine düştük, kimi- miz haritada adı bile geç- meyen Kastel'i başkent yaptık kendimize... Gözle- rimiz Walt Disney'in kah- ramanı "Varyemez"in göz- lerine dönmüştü. Kazanç hırsıyla ışıl ışıl parlıyordu. Bu koşunun sonu ağlama duvannda bitse de ne gam, artık yol açılmıştı ve bizi kimse tutamazdı... Tabii reklamlan da... Önce TV'yi bütünüyle zaptetti reklamlar. sonra da TV'leri. Filmleri seyredil- mez hale getirdiler, kızdık, maçlann canına okudular, küstük... Ama ne onlar usandı ne biz uslandık. Gi- derek de hayatın her alanı- na el atan reklamlann tut- sağı olduk. Artık haberlerde bile reklam vardı. Hava duru- mu demek, bihnem ne şir- keti demekti. Gazete sayfa- lan parsel parsel satıhnaya başlandı reklamlara... Geç- mişin duvar afişleri dev panolara döndü, köre bile gösterdi gerçeği. Sanatçı- Trafik, kazasız da olduruyor YAŞARÖZTÜRK SİLİFKE - Ingiliz Yeşil- ler Partisi ile Dünya Dost- lan Örgütü tarafindan or- taklaşa hazırlanan raporda, giderek artan yol trafığinin çevreyi ve insanlan yavaş yavaş öldürdüğü belirtile- rek köklü çözümler getiril- mesi isteniyor. Ortak raporda trafiğin insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri 10 başlık altında inceleniyor. Bunlar hava kirlenmesi, gürültü, toplumsal yaşamın yoke- dilmesi, sağlık sorunlan, sera etkisi, ekonomi ve iş sorunlan, kırsal alanlann yokedilişi, enerji israfı, toplumsal eşitsizlik ve kor- ku ile tehlike olarak sıra- landınlıyor. Rapora göre trafiğin ne- den olduğu kirlenme yü- zünden sokaklanmız, ilçe- lerimiz ve kentlerimiz gi- derek yaşanmayacak yerler haline geliyor. Atmosfer- deki nitrojenoksitin yüzde 53'ü, karbondioksitin yüz- de 9O'ı, hidrokarbonun yüzde 46'sı, dumanın yüz- de 47'si trafikten kaynakla- nıyor. jıııuumüiıe Otobüslerimi/j bile değiştirdi reklamlar. Kimi domates oldu, kimi gökyüzü. Kimi oto- mobü lastiği oldu, kimi çilek_. (Fotograf: UĞUR GÜNYÜZ) lar, sporcular neredeyse saçlannın teline kadar ar- malarla donatıldılar... Yet- medi, otobüslerimizi bile değiştirdi reklamlar. Kimi domates oldu, kimi gökyü- zü. Kimi otomobil lastiği oldu, kimi çilek... Binalar bile gömlek giyip kravat taktı. Aslında işin mantığı açıktı. Türkiye tüketim toplumu olacak ve u çağ at- layacakd." Öyle ya, ne di- yordu büyüklerimız: "tn- sanlann önüne her şeyi ko- yacağız. Onlar bunu almak için para kazanmak zorun- da kalacak. Bunun için da- ha çok çalışacak ve böylece ülke kalkınacak." Özetle, tüketim hırsı, kalkınmanın kamçısı olacaktı.. Tabii reklamlar da kamçının bir parçası... Bu kamçı kalkın- mayı ne kadar sağladı bı- linmez ama, kımilerine ko- lay para kazanmayı öğretti- ği ve reklamlann toplumu toptan değiştırdiği kesin... Bankerlerden aldığımız dersle paralan bankalarda batınyoruz artık. O süper- market senin, bu hipermar- ket benim, Avrupa malla- rın peşinde koşuyoruz. Marka yıyor, marka çıkan- yoruz. Marka gıyiyor mar- ka soyunuyoruz ve reklam ızleyip reklam konuşuyo- ruz... tki üç yıl önce, "Açıyor- duk, kapıvorduk... Biz bu- nu hep >apıyorduk". şımdı ıse "Pepsi'yi hiç yapma- dun!" noktasına geldik. Üç yıl önce Ibo'nun aklına uyup BMC aldık, şimdi "BP şapkası olmadan sah- neye çıkmıyonız." Eskiden çocuklanmız oyun için sayışırken "Ooo piti piti"derlerdi, şimdi "Mkhael Jackson, Madon- na. bir numara, vur duva- ra..." dıyorlar. Her şeye "Vaoovvv!" çeken gençle- rimiz, konuşmalan arasın- da Türkçe sözcükleri yan- hşlıkla söyler hale geldi- ler... Ve bir kısmımız buna "kd oluyoruz!" Toplum olarak tezkere alan Kaan'ın trafik kazası- na üzülüyor, ulusal futbol takımına Tadelle dağıtan çocuğun başansıyla sevini- yoruz. Çünkü biz artık "farkı" biliyoruz ve "bu tadı çoook seviyoruz." Kamçı şakladı ve biz çağ atladık Kımilerimiz hâlâ "annesinin margarinini" kullansa da sorun değil: "Yarının teknolojisine bugünden ulaştık" ve biz artık "Bir dünya mar- kas"yız. Crawford'ın Richard Gere'den aynlma nedeni: Benim için yaşlıydıSTOCKHOLM (Cumhuriyet) - Şu sıralar ilk kez beyaz perdede "Fair Ga- me" adlı filmle yer alacak olan ünlü manken Cindy Crawford, sinema oyun- cusu Richard Gere'den ayrılmasının nedenlenni, fılm setine çıkmadan önce Isveçli gazeteci Magnus Sundholm'e Miami'de açıkladı. 29 yaşındaki 1.80 m boyundaki foto- model, yılda 8 milyon dolar kazanarak mesleğinin en yüksek gelirli güzeli du- rumunda. Aynca televizyonda program yapımcılığı da yapan Cindy Cravvford, Richard Gere'den boşanmasının nede- nini şöyle açıklıyor: "Bürün boşanmalar güçtür; bizimki de öyle oldu. Yine de birbirûni/Je diya- loğu korumayı başardık. Bir ilişkinin canh rurulması çok güç bir şey. tnsanlar evtenince her sorunun geride kalacağına inamyorlar. Hiç kuşkusuz, bö>1e bir şey söz konusu değil. Evlilik, gayret gerekti- ren bir kurum. Her iki insanın da çok çaba harcaması gerek. Evlendiğimizde yalnızca 22 yaşındavdım. Şimdi 29 ya- şındayun ve hâlâ öğrenmeyi sürdürüyo- rum. Aramızdaki yaş farkı giderek da- ha beürginleştL'' Cindy Crawford, iki ünlü insanın bir- likte yaşamasmın kolay olmadığına inanıyor: "Nelere dayanmamız gerektiğini iki- miz de bilhorduk. Hatamız, birlikte ye- terince olmamakn. tki haftada bir kar- şılaşarak bir evlilik yürütülemez. Hiç kuşkusuz 5 eve sahip olmak çok göz ka- maştıncı bir şey, ama ben hiçbirinde 'evimde' değüdim.'' Peki Richard Gere'nin hiç çekici yanı yok muydu? "Olmaz olur mu? Çok zeki, esprili, başarüı ve derinlik sahibi biri. Beni güJ- dürmeyi başanyordu; se\ildiğimi hisset- tiyordu." Cindy Crawford, daha önce de fîlm önerileri almış. Hemen hepsinde "ya filmin başında hemen öldürülen çıplak güzel rolü ya da manken dünyasının yri- dızmın yaşamını oynaması" önerildiği için olumsuz yanıt vermiş. Şu anda sete çıktığı film, bir serüven filmi, Holly- vvood'da "fast fijod" denilen, görüp de geçilecek cinsten bir fılm. Bu filme ne- den evet demiş? "Filmin odak noktasını rol sahipleri- nin değil, konunun oluşturmasından ötürü. Önemli olan benim ve Billy Baldwin'in rollerindeki başanlan değiL Daha ağır roller için yeterince olgunlaş- madım hcnüz." Sinemada kararlı oiup olmadığı soru- sun ise şu yanıtı veriyor: "Ben her şey- den önce bir mankenim. lyi ve yorucu bir meslek. Ne yaak ki bir yere vardık- tan sonra daha ileri gidilemiyor. Ben, hangi işe girişirsem elimden gelenin yüzde yüzünü yapmak isterim. Man- kenükte de böyle, şimdi sinemada da."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle