Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 1995 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
'Insan hakları' dersleri
Uygulamayı saptırmamaya dıkkat gereğı var Önce cıddı bır
müfredat Dıyanet İşlen'nden fetva almadan, gerçekten laık
bıhm adamlannca vazılan ders kıtaplan okutulmalı
Prof.BAHRİSAVa
O
rta oğretımde ınsan hak-
lan oğretılecek Burada,
nazik bır husus, gunde-
me gelebılır Bu dersı,
görmezlıkten gehneme-
yecek bır bölümü molla
espnlı olan hocalara okutturmak Once
konunun önetnı uzennde duracağım In-
san hakları doktnnı (lıteratûrde boyle
denmektedır) ulusal egemenlık eksenı
uzennde kurulmuş çağdaş demokrası-
nm, en temeldekı bır çağdaş kavramıdır
Bızzat ulusal egemenlığı bıle o belırler,
sınırlar Onun, çağdaş demokrasıde, ulu-
sal egementigi bıle sınırlayan bır ışlevı
vardır
Bu nedenle çağdaş demokrasıde ve
onun laık toplumunda, her yonuyle bıhn-
melı, kavranmalı özümsenmelıdır An-
cak o zamandır kı onun başka hıçbır öğ-
retıde (doktnnde) -ıdeolojıde- olmayan
orneksız değen anlaşılmış olur
Çağdaş demokrasıde, artık, soyut \e
dokunulmaz bır "ulusal istenç" (ırade)
kavramı uzenne dayanma duzeyı, aşıl-
mıştır Demokrası, ulusun egemen olarak
kendısını yonetmesıdır Fakat, türlü yol-
larla deyunlenen o yüce (muteal) ulusal
ıstenç "insan haklan'' ıle çevnlıdır In-
san haklan denen oğretıye bu yuce ılke-
yı bıle belırleme ve sınırlama ışlevı ve-
nlmıştır Buna göre ulusal ıstenç, her şe-
ye kadırdır her şeyı yapabılır yalnız ın-
san haklan oğretısının "Yapma" dedığı
bır şeyı yapamaz Ve de tersıne olarak ın-
san haklan oğretısının "Yap" dedığı şe-
yı yapmakla yükümludur Yanı ınsan
haklan oğTetısının ulusal ıstencı bıle sı-
nırlama ışlevı vardır, çağdaş demokrası-
de
Insan haklan ılk once, Ankara Unıver-
sıtesı Sıyasal Bılgıler Fakultesı'nde
(Mulkıye'de), eğıtım alanına gırmıştır
İstanbul \e Ankara Hukuk fakultelenn-
dekı Kamu Hukuku alanındakı hocalar
da kendı dısıplınlen ıçınde ınsan hakla-
nna yer vennışler, bu alanda yayımlar
yapmışlardır
Konunun, pek bılınmeyen ılgınç bır
yönü daha vardır Bızde Latın kokenlı
yeru Turk harflen kabul edılmeden ön-
cekı İstanbul Hukuk Fakultesı dergısıne
bakarsanız, orada uzun bır bıhmsel tar-
tışmanın yapıldığmı görursunuz Daha
eskı harflerle çıkan bu dergıde, "Turk
muhakımı. kanunlann. Esas Teşkılat Ka-
nunu'na muga>eretini tetkıke salahıvet-
kâr mıdır? (Turk yargıçian, yasalann,
anayasaya aykırılığını -yani, yasalann.
anayasada deyimlenen ve guvnce aJtına
alınmış olan haklan ıhlal edıp etmedığı-
ni- araşünp karar venneye vctkilı mıdır)
konusu irdetenmiştır. Ve daha 70 yılı bu-
lan bir sure önce, insan haklan konusu
gundeme gelmiştır; ama. onun yay gın eği-
tinu,daha yenıyenı başlayacaktır. BatTda
ise îkınci Dunya Savaşı'ndan hemen son-
rakı vıllarda bu disiplin, unıversite \e or-
taoğretune gırmışOr. Hatta. Na/ılenn iş-
galı altındakı Pans'te, Hukuk Fakulte-
si'nde profesorler, ne dersleri veriyoriar-
du bılıyor musunuz?"
Hukuk fakultesınden otuz metre uzak-
takı bulvar uzennde, çıfte Nazı nobetçı-
sı kol gezerken bu profesorler, "bireyci-
ük" (ındıvıdualısme) -bıre>ın kışıhğı ve
haklan- bu haklann yadsınması oğretısı
olan Nazızmın ve faşızmın bılım ve ah-
lak dışılığını behrten dersler venyorlar-
dı Ve otuz metre ılendekıbulvardaışgal-
cı Nazı nobetçılen Vıchy kentınde de
Fransa'ya Nazızmı getırmeye uğraşan
Petaine- LavaUe yonetımı Bu dramatık
çelışkıdır kı savaştan hemen sonra ınsan
haklannı, unı\ersıte ve orta oğretımde
yer almaya ıtelemıştır
Buna, Londra ve tyashıngton'dan ıkı
olgu da hız katmıştır Londra'dakı Lord
Bevvench Planı denen olgu, çalışan alt
sosyal katmanlann haklannı sağlamaya
hız getırmıştır
Çahşana ış -ışının haklı ucretı- elınde
olmaya nedenlerle çahşamayacak duru-
ma gelene de kendısının ve kendısıne
bağlı olanlann sefalete d^ışmesını önle-
yecek bır gelıre sahıp olmasını ılen sü-
ren bırplan, sosyal hukuk kavramını pe-
kıştırmıştır
Washıngton'da da Rooseveft, mülkıye-
te ve eğıtıme. korkudan, yoksulluktan,
sefaletten azadelık sağlama ılkesıyle, kıt-
lelere ve onlann eğıtımıne yönelmıştır
(Fakat sonralan, Johnson, bunun Ame-
nka'ya mahyetının buyuk geleceğı savı
ıle Roosevelt'ın ılencı polıtıka ve plan-
lannı gölgeye çekmışür)
Llus ıçı hukukta onemı gıttıkçe artan
ınsan haklan ve onun kıtleler vıcdanla-
nna sızması devınımı, Bırleşmış Mıllet-
ler ve Avrupa Konseyi'nın bıldın ve pro-
tokollen> le, dunya çapında bır ılgı ve bıl-
gı yaratısına vesıle olmuştur
Bövlece, 1789 Fransız Devnmı'nın
duşun ve eylemcılennden rahıp Sieyes'ın
önensı, ınsan haklannı oğretme "duşu
gerçekleşme alanında yenı aşamalara ka-
vuşmuştur
Ne dıvordu rahıp Sıeyes^ "İnsan hak-
lannı tunç lev halar uzerine yazmah (hak
etmeli) butun koşebaşlanna dikmeli: Ge-
len okusun, gıden okusun. \e boylece, in-
sanlar. kendi haklannı oğrensinler; de\-
letinden ıstesinler, boyle bir isteğe hakla-
n olduğunu oğrenmiş olsunlar."
Bu arada bız, nerelerde dolanıp dur-
duk?
Evrensel demokrasının, uluslararası
alanda "ulus ustû" nıtelıkte ürettığı mev-
zuata, boyuna "çekÜKeler" koyarak dıp-
loması becenlen (hunerlen) göstenmın-
de kaldık, bu ulus ustu mevzuata, yargıç-
lanmızın yabancılaşmalannı ımrendır-
dık
Ancak şımdılerde, orta oğretımde ın-
san haklan okutmayı, devlet yukumlulü-
ğu kılmaya yöneldık
Geç, ama kutlu olsun
Ve de uygulamayı saptırmamaya dık-
kat gereğı v ar Önce cıddı bır müfredat
Dıyanet İşlen'nden fetva almadan ger-
çekten laık bılım adamlannca yazılan
ders kıtaplan okutulmalı İnsan haklan
derslennı, dın derslennı mollaca oku-
tanlann ışgalıne uğratmamak gerekır
Emın olun kısa bır sure sonra dıncılık
taslayanlar ortava çıkacaktır Bunlar
"Doğuda 1215 tarihh Baülı Magna Car-
ta'dan once insan haklan semavi bir beJ-
geye kavıışmuştur. O halde bunlan, mev-
cut din ve ahlak derslen ıçınde okutmak-
tan başka yapdacak bir ış yoktur" dıye-
ceklerdır
Laık Turkıye Cumhunyetı'nın eğı-
tımıne safsata değıl bıhmsel duşunce
egemen olmalı, çağdaşlığa göre ınsan
haklan okutulmalı
ARADA BÎR
RAİF ERTEM Hukukçu
Devrim Çağrısı
Sosyal Demokrat Halkçı Partı ıle Cumhunyet Halk
Partısrnın bırleşmesı yenı bır umut dalgası estırdı
Olay yalnızca ıkı partının bırleşmesı olarak değer-
lendınlmıyor Sosyal demokratların butunleşmesı
1
Hatta solun
Bu umudu yıtırmemek zorundayız Acı gunler he-
men kapımızı çalar Zıl seslerını duyuyoruz
Bır çıkış yolu hazırladı bırleşme Yenı-eskı yone-
tıcılere buyuk sorumluluklar duşuyor Sen-ben,
SHP-CHP kokenlı kavgası bıtmış olmalı
Zaten her ıkısının de kokenı aynı .
Gerıye sen-ben kavgası kalıyor
Bılınıyor'
Sol partıler dargelırlı kesımın umudu Yaşam gu-
vencesı Sanldılar' Umut veremezse, dargelıriı ke-
sıme sol partıler
1
Umutsuzluk' Umutsuzluklar var
ya
1
Yenı arayışlara yoneltıyor dargelırlı kesımı Bu
yonelış dını partılere, ırkçı partılere oluyor
Ihtıyar dunyamız çok yaşadı Yaşıyor da
Ronesans ve reformunu yapmış ulkelerde ağır-
lıkla ırkçı partılere oluyor bu yonelış Bıraz da dıncı
partılere Hitlerorneğı Almanya'dakı, ltalya, Ispan-
ya, Portekız orneklerı
Musluman ulkelerde yer değıştırıyor dargelırlı ke-
sımın yonelımı Çoğunlukla dını partılere yonelıyor-
lar Bıraz da ırkçı partılere Cezayır, Mısır orneklen
Iran'ı da sayabılınz
Ulkemız de kuyrukta
Sonkamuoyuyoklamalangostenyor RefahPar-
tısı onde gıdıyor Arkasından gelenlerı bılıyorsu-
nuz Saymaya dılım varmıyor.
Sol partılenmız'?
Soldakıler en alt sıralarda
Onun ıçın çok onemlı SHP-CHP butunleşmesı
Yeşeren umutlann kaynağı
Yazık etmeyelım Gunahı vebalı boynunuza yo-
netıcıler
1
Aslında hepımıze
Sol partıler umut verebılırlerse dargelırlı kesıme,
ıktıdar da oluyorlar Orneklerını çok yaşadık ulke-
mızde
En sonuncusundan başlayalım Seksenlı yıllarda
bıraz umut vennce SHP, yerel yonetımlerde ıktıdar
oldu Iç kavgalarla, çekışmelerle umut yıtınnce SHP,
yerel yonetımlerı Refah Partısı aldı SHP ıktıdann or-
tağı olduysa seksenlı yıllann umut kırıntılannın so-
nucudur Olayın onemını kavramak ıçın bu son or-
nek bıle yeterlı
Bız yıne, bıraz daha genlere gıdelım Yetmışlı yıl-
lara' Umut olunca ortanın solu CHP bırıncı partı ol-
du Iktıdar'
Ama yanlış ortaklıklar, bireysellık tutkusu!
MC'yi iktidar yapb. (Mıllıyetçı Cephe)
Aftmışlı yıllara donelım Bıraz umut olunca TİP
(Turkıye Işçı Partısı), TBMM'nın gundemını tayın
ettı Lıderlık kavgası1
Sanıyorum gunumuzde altı
partı yaptı sosyalıstlerı
Umut olmaktan çıktılar
Bır de çevremıze bakalım' Umut olmaktan çıkın-
ca sosyalızm1
Ne duruma duştu Balkanlar, Doğu?.
Dun kardeş kardeş bıriıkte yaşayanlar Bugun bır-
bırlerının boğazına sanlıyorlar Kan govdeyı gotu-
ruyor
Gunumuzde dargelırlı kesımın tek umudu, Ke-
malizm; Atatürkçulük kaldı Hatta mıllı devlet ol-
manın gururu Halklann bıriıkte yaşam yolu
CHP de Ataturk'un partısı Programı onun gele-
neğı Ataturk Devrımlerınden uzaklaşırsa CHP yo-
netıcılerı Devrim ıdeoloıısı bıterse1
Kışısel kavgalar
başlar Çıkar sorunlan
Sonumuz mu'' Kulağımıza gelen seslerden bel-
lı
Sorumluluğu Hikmet Çetin'ın omuzlanna yukle-
yıp kaçmayalım CHP, SHP yonetıcılerı, uyelerı
1
Sosyal demokratlar, demokratık soldalar'
Ayağınız yere bassın sosyalıstlerı
Bakın ozelleştırmeadı altında kapıtulasyonlarge-
lıyor!
ACI KAYBIMIZ
Cemıyetımız üyesı, değerlı arkadaşımız,
Basın Şeref Kartı Sahıbı
MİTHAD SERTOĞLU
29 Mart 1995 Çarşamba gunü vefat etmıştır
Mıthad Sertoğlu'nun cenazesı 30 Mart 1995
perşembe günü öğle namazını müteakıp Erenkoy
Bağdat Caddesı Galıppaşa Camıı'nden alınarak
Çamlıca Vlezarlığı nda toprağa venlecektır
Vefatı camıamızda buyuk ûzuntü yaratan Mıthad
Sertoğlu'na Tann'dan mağfıret, kederlı aılesıne ve
üyelenmıze başsağlığı dılenz
TÜRKtYE GAZETECtLER CEMİYETt
Uçkitap
METINERKSAN
D
uşuncebıhm,sinemabilim, nıızah-
bilim (humourology) Uç kıtap
bu bılımlere ılışkın ve bu bılım-
ler kapsamında yazılmış kıtaplar-
dır Ulkemızde bu konularla bı-
hmsel olarak uğraşan ünıversıte-
ler ve kışıler yoktur ya da çok azdır Ele alınan
konulan tanhsel ve çağdaş açıdan bıhmsel ola-
rak ırdeleyen bu üç kıtap tanh bılıncı ve duşun-
ce bılıncı olgulannı gundeme getırmekte ve tar-
tışmaktadır
istanbul Unıversıtesf ndekı bıhmsel bılgı olu-
şumuna v e bınkjmıne, felsefe dalında 1933-1938
yıllan arası büyuk katkılar yapan ve dunya fel-
sefe çevrelennın çok ünlu kışılennden bın olan
Prof Dr Hans Rekhenbach (1891-1953) şoyle
demış "Bir uıüversitenin gerçek değennı, bıhm-
sel araştınnalar yapan ve biümsel bdgi oluşturan
hocalannın say ısı beUrler."
Ankara Unıversıtesı, Dıl ve Tanh-Coğrafya
Fakultesı, Türkıye Cumhunyetı Tanhı Anabılım
Dalı öğretım uyesı Doç Dr Kurtuluş Kayaluie-
ğışık turlerde uç kıtap oluşturmuş Kıtaplann ad-
lan ^unlar "Turk Ddşünce Dunyası I", "\ onet-
menlerin Çerçevesuide Turk Sınemasr. "Keşke
Herkes Papağan Olsa - mizah uzerine yazılar 1."
Turkıye de okumak, oğrenmek bılmek, du-
şunmek, aniamak ırdelemek, bıhmsel bılgı edın-
mek ısteyen ınsanlann okuma alanlanna ulaşan
kıtaplann çoğunluğu, bılımsellıkle, nesnellıkle
ılgısı olmayan, bılımsellık ve nesncllık maskesı
ya da kılıfı ıle ortülü, bılım dışı, akıl dışı, man-
tık dışı, aşın öznel, açık ya da gızlı Atatürk kar-
şıtı, laıklık karşıtı, cumhunyet karşıtı, ulus ulke
devlet karşıtı, şenat yandaşı, padışahlık halıfe-
lık, şahlık yandaşı, dınsel, cınsel, soylence, soy-
lentı, mezhep, tankat, bayatlamış devnmcılık
modası geçmış solculuk kıtaplandır Kendını ay-
dın sanan karaaydın (karaaydın dey ımını, 195O'lı
yıllann karanlığında Sayın Nadir Nadi oluştur-
muştur) çoğunluğu, sıyasal, toplumsal, ekono-
mık, asken, kultürel, sanatsal uzak ve yakın Turk
tanhını, bvnsı Atatürk yandaşı gorunumunde
olan bınsı Ataturk karşıtı gorunumunde olan
hem solcu hem sağcı gorunumlennı ustaca kul-
lanan, ıkı karacahıl ve karagafıl roman yazannın
yazdıklan romanlan ve bu ıkı zıbıdının yazdığı
duşunce kıtaplannı okuy arak ote vandan Ataturk
yandaşı \e Ataturk karşıtı gorunumunde olan
düzmece duşunürlenn yazdığı kıtaplan okuy arak
öğrendıklennı ve bıldıklennı sanmışlardır Dev-
nmcı gorünümundekı kışkırtıcı (provokator)
ajanlann, mıllıyetçı gorünümundekı karavobaz-
lann ganp bır kanşım gorünümundekı ıkıncı
cumhunyetçı, Abdulhamıtçı ve yenı Osmanlıcı
akyobazlann yazdıklan kıtaplarda bu kultur ka
osunun bu kultür boşluğunun dehşetengız göster-
gelendır
Bıhmsel araştırmalar yapmak ve bıhmsel bıl-
gıler oluşturmak ıçın genel bılım kıtaplan, soz-
cukler ve yontembılım kıtaplan yeterlı kaynak-
lar değildır Fakat ne yazık kıabugun Turkıye'de
ünıverstte ıçı ve unıversıte dışı bazı bıhmsel araş-
tırmalann ve bıhmsel bılgı oluşturmalann kay-
naklan, genel bılım kıtaplan, sözlükler ve yon-
tembılım kıtaplandır Ostehk öznel, güdümlu,
taraflı, hıçbır yenı belge, bılgı, bulgu ve duşun-
ce kapsamayan sıradan kıtaplar ve yazılar bıle,
bu çahşmalann temel kaynaklandır Aynca bu tür
çalışmalar sonucu yazılan kıtaplann en belırgın
yonlen, başka yazı ve kıtaplardan yapılan alıntı-
İarla dolu olmalandır Bu kıtaplardan bıhmsel
araştırmalar sonucu elde edılmış hıçbır özgun,
belge, bılgı, bulgu, tanıt kanıt, duşunce, yargı, bı-
hmsel bılgı ve "belirgin bir kuramsallık" yoktur
Bu kıtaplar baştan sona başka kışılenn duşunce
ve yargılan ıle doludur
Işte boyle yabansı (ganp) bır bılımsellık ve ya-
dırganan (acaıp) bır kıtap otamında. Kurtulu;
Kayah, değışık dergı ve gazetelerde, değışık tur-
lerde ve tanhlerde yazmış olduğu yazılannı üç kı-
tapta toplamış Değışık tanhlerde yazılmış bu
düşun yazılannda katıidığımız katılmadığımız
(Turk Sıneması adlı kıtaptakı bazı yargılara) du-
şunceler ve vargılar olmakla bıriıkte "Sa\Tiı Ka-
yalı'nın üç kitabında \avımladıgı ya/ılannın or-
taklaşa en belirgin nitcüğı. vazılardakı çok çarpı-
cı kuramsallık, çok vurucu vargılar, çok sıradışı
saptamalar ve çok ozgün dusunseUikur." Sayın
Kayalı temel ılgı alanlanm dıve tanımladığı bu
üç konuda, olağanustü boyutlarda bıhmsel bılgı
ve nesnel duşunceler ıçeren üç kıtap oluşturmuş-
tur Sayın Kayalı yazılannı topladığı uç kıtabın
arka kapaklannda yazılı olan açıklamalarda kı-
taplannı şöyle tanımlamaktadır
Turk Duşunce Dunyası 1: Olkenın dûşünsel to-
pografyası çıkanlmadan geçmışın kultür mırası
nesnel bır bıçımde duşunulmeyıp hamaset üslu-
buyla benımsenır ya da ınkılapçı bır zuppehkle
reddedıhn>e hıçbır yere vanlmaz, vanlamaz Turk
toplumunda sakat bır muhafazakârlıkla, aykın
bır toplumculuğun sonuç alıcı olamayacağı aşı-
kâr gıbıdır
Aslında kultür polıtıkalannın değıştıreceğı ın-
san materyah tumuyle tanınmalıdır Turk ınsanı-
nı oluşturan surecın anlaşılmamış tanhsel daya-
nakîan vardır Bu ınsan potansıyeh tanınmadan,
onun tanhsel geçmışı anlaşılmadan amaçlanan
değışıklıklergerçekleştınlemez Onun ıçın Turk
duşunce tanhının yakın geçmışıne, yakın geçmı-
şının de basıt kavgasının taraflanna değıl. soru-
nun vazedıhş bıçımını eleştıren düşun adamlan-
na yönelmek yararlı olabıhr Bunun sonucu ola-
rak duşunce tanhımız zenginleşecek, Turk aydı-
nı, Turk kulturu daha değışık bır şekılde anlaşı-
lacak, belkı de Turkıye'nın kımı sorunlannı sap-
tıran durumlar ortadan kalkacaktır Çoğu kışı
'Turk duşuncesinin nereye gittiğj'konu.sunda kı-
mı mdî göruşlennı heyecanh bır şekılde savun-
maya devam etse de nereden geldığı noktasıyla
da ılgılenmeye başlayacaktır
Yonetmenler Çerçevesinde Türk Sineması:
1980 öncesınde ınsanlann bu arada sınemayla
uğraşanlann, yonetmenlenn, eleştırmenlenn so-
nınlan vardı Turk smemasına damgasını vuran
yonetmenlenn her zaman sonınlan vardır Zaten
sorunu olmayan, genış anlamda kultürel ve sıya-
sal tercıhı olmayan, meramını anlatamayan ya da
anlatacak meramı bulunmayan bır yönetmenın
Türk sınemasına damgasını vurması, etkılı ol-
ması olanaklı değıldır Zaman ıçınde düşüncele-
n değışse de yerlı sınemada etkılı olan yonet-
menlenn, örneğın Yıhnaz Güney'ın, Lütfi
Akad'ın, Halit Refiğ'ın Aüf Yılmazın ve Me-
tin Erksan'ın her zaman sorunlan olmuştur Geç-
mış donemdekı tartışmalan unutmak, unuttur-
mak bır anlamda Turk sınemasının tanhını de
unutturmak demektır Buna hıç kımsenın hakkı
yoktur Turkıye'de oluşacak sınema, halıyle geç-
mışten tumuyle bağımsız olmayacaktır Sınema-
mız onemlı olçude geçmışın uzennde yuksele-
cektır Uzennde vukseleceğı geçmışın yok sayıl-
masıyla dünyanın sekızıncı hankalannın, yenı
yonetmenlenn, hankalar yaratacaklannı bekle-
mek bır ham hayaldır
Keşke Herkes Papağan OkaMızah üzenne ya-
zılar 1 Mızah yazılan daha doğrusu mızah uze-
nne yazmak, Turkıye'de pek anlam ıfade etmı-
yor Zaten mızah yazılan da başta Rıfat Ilgaz ol-
mak üzere kendılennın öykücu ve romancı ola-
rak cıddıye ahnmamalanndan şıkâyetçı Aynı şı-
kâyetı adı mızah yazanna çıkmış herkeste gör-
mek mumkün Bunun çozum yolu da herhalde
vazılana pur mızah olarak bakmamak Ahmet
Hamdi Tanpınar onemlı bır yazısında mızah ro-
manı ve öyküsu yenne edebıyat ürunlenndekı
mızah oğelen uzennde duruyor "Vlizah meslek
olmamak şartıvla guzeldır. Onu her şeyın yerine
koyduğurnuz zaman, kaınat bır sıntmadan iba-
ret kalır. İnsanın bugunku gibi dun de sadece gfl-
lebilmesi için budala olması lazımdır. Hüseyın
Rahmı, komiği bir yerdedurdurmasını bildıği için
guzeldir. Bunu bazen adcta farkında otmaksızın
yapar. O zaman bir Meftun Bey in, bu- Raci'nin
gulmekten daha başka bir şeye, daha yııksek bir
şeye layık olduğunu anlanz.' Belkı de bu aynmın
farkında olmamak, yapılagelen edebıyatı. yazı-
lan metnı önemh ölçude zedelıyor Bu çerçeve-
de değerlendınldığı zaman mızahı oğelen yo-
rumlama şeklındekı bır eğıhm Türk gülmecesı-
nın (mızahırun) olağanustü bır potansıyeh oldu-
ğunu duşundurtebılır
Ancak Turkıye'de mızah uzenne zaman za-
man duşunce belırtenlenn bu konuyla uğraşma-
dıklan aşıkâr görunmektedır Turkıye'de mızah
uzenne duşunenlenn, bızzat mızah öykü ve ro-
manı yazanlann, kankatur çızenlenn, bu farklı-
hğa daır en ufak bır ıhtırazı kayıtlan bıle bulun-
mamaktadır
Kurtuluş Kayalı 'nın duşuncebıhm, sınemabı-
lım, gülmecebıhm, mızahbılım üzenne yazdığı
bu üç kıtap, bıhmsel bılgıler ve kavramsal duşun-
celer ıçeren uç kaynak kıtap olarak Turk külturü
ıçındekı onemlı ve ayncalıklı yennı her zaman
konıyacaktır karusındayım
PENCERE
TARTIŞMA
Çözüm bize kalıyor
smanlı
Imparator-
luğu'nun
çokuşuyle yok
olmak
durumuna gelen
Turkıyemızı, üstun
çabalanyla bağımsızhğa
kavuşturan, başta Atatürk
olmak uzere. değerlı
ınsanlan duşunup bugunku
duruma baktıkça ağlamaklı
olmamak elden gelmıyor
Buyuk bır ongorulülukle
topluma çekıduzen
vermek, onu akılcı
duşunceve kavuşturmak
ıstemışlerdı o yüce
ınsanlar
Nasıl oldu da bız, gün
geçtıkçe onlan daha ıyı
anlavacağımıza,
anlamayanlann, bır ölçude
aniamak ıstemeyenlenn
tutsağı durumuna duş.tük'
1
O köklu devnm yasalanna
uymaz olduk
Değıneceğim konuya
başlamadan once, Prof S.
Erman'ın, Cumhunyet'tekı
23 I 1995 gunlu
yazısından şu guzel
satırlan sızlere sunacağım
"... Özellikle Ataturk'un
çıkardığı devrim
kanunlannın eksiksiz
uygulanması şarttır. Ve bu
kanunlan, koltuklan ve
yaranmak istedikleri için
uygulamayanlardır ki,
Ataturk'u her gun
sırtından hancerleyen o
yobazlann suç
ortaklandır."
Değıneceğım yasa, 26
Kasım 1934'te
benımsenmış olan 2590
sayılı yasadır Turkıye
Büyük Mıllet
Meclısı, uzun
tartışmalardan sonra, ağa,
hacu haflz, hoca, molla,
efendi, bey, beyefendi, paşa,
hanım, hanımefendi,
hazretleri gıbı lakap ve
unvanlan kaldırmıştır
Esbab-ı mucıbede
(gerekçe) şu açıklama
yapılıyor
"Turk inkılabının en açık
vasfu demokratik
olnıasındadır.
Demokrasinin tcmdi.
ulusal uyeler arasında, ne
kanunda ne teşrifatta ne de
muamelede hıçbır fark
olmamasıdır." (Dahılıye
Encumenı Mazbatası-1-
1137) Bu yennde ıstekler
ne yazık kı. gun geçtıkçe
unutulmaktadır Oysa
buyuk devlet adamı
Atatürk, bu yasanın
benımsenmesınden hemen
sonra, kendısıne paşa
hazretleri dıyen bır
bakanına "Ne demek paşa
hazretlen? Paşa hazretleri
yok, paşalık yok. Bundan
sonra bana paşa
demeyıniz" demıştır
(F Atay, Çankaya
S 678) Aynca Munir
Hayri Egeli'ye yazdırdığı
Bayonder adlı destam
gozden geçınnce baş
say faya el yazısı ıle şunlan
yazmıştır "Genel olarak
erkek için bay, kadın için
bavan. Butun yazılan ona
gore duzeltmelı. Bey,
begum, efendi. hanım
kalkacak."
Insanlar arasındakı eşıtlığe
bu denlı onem venlen
gunumuzde, kışılenn
efendi, bev. beyefendi,
hanım, hanımefendi
sozcukleny le aynm
oluşturularak
eşıtsızleştınlmelen çok
uzücudür
Bu durum, kadınlara
bayan, erkeklere bay
denılerek gıdenlebılır
Hele gerçekleştırdığı dıl
devnmı ıle duşunce
yapımızı değıştırdığı ıçın
başoğretmeıüiğe yaraşır
görduğumuz bu yüce
ınsan, öğretım
kurumlannda hoca
sözcüğünün
kullanılagelmekte
olduğuna kım bılır
ne denlı uzulecektır
Cumhunyet devnmını
benımsemış olanlar,
alışkanlıklanndan
kurtulamazlarsa
o devnme ısınamamış
olanlara ne demeye
hakkınız vardır9
Butun bunlan devletın
duşunmesı, eğıtım
kurumlannda kuçuk
beyınlere ıyı ahşkanhklar
kazandırması gerekmekte
ise de toplumun, devnmler
karşısındakı karşıthğı bunu
engellemektedır
Sayın yonetıcılen,
ahşkanlıklan ıle baş başa
bırakarabılınz Ama eğıtım
kurumlannda (okullar,
radyo-tele\ızyon) Turk
gençlığını, devnm
yasalannı öğrenmekten
yoksun bırakmalannı
bağışlayamayız
Çozum bırey olarak
bızlenn göstereceğı
tıtızlığe bağlıdır
Ulusal gucumuzun,
mutluluğumuzun
devnm yasalanna
uymamıza bağlı
olduğunu unutmayalım
Ataturk'un çok sevdığı
TevfikFikret'ın, "Bir
Tasvir Onünde" başlıklı
şunnın son dızesnu
anarak yazımı
bıtınyorum
"HakbeOediğinbiryola
yahuz gkkceksin."
Boyle olahm
RûştüErgun
Işınbılımcı (Radyolog)
Belgin Doruk'un
Yaşamındaki Tragedya...
Belgin Doruk bır yurek vurgunuyla 59 yaşında
gozlennı hayata kapadı, dunya sınemasının değıl,
ama, 'Yeş//çam'ın unutulmaz yıldızıydı
Otuz yıl oncesındekı sınemamızın sıyah-beyaz
perdesınde seyırcılenn duşlennı bezeyen Belgin Do-
ruk, geçmışımızı ıstıfleyen belleğımızın gızemınde
nostaljık bır sultan gıbı yaşıyordu Arkadaşımız Se-
lim Ilen, gazetemızde çıkan "Küçuk Hanımefen-
dı'ye Mektup" başlıklı yazısını şoyle noktaladı
"An Belgin Hanım, çocukluğumun, ılk gençlığı-
mın en zanf ıdolu "
Gunumuzde hıçbır genç kadın, otuz yıl oncesının
genç kadını gıbı ınsana bakamaz O gunlenn hava-
sını solumadan bu olanaksızdır Kadının gozbebek-
lenne yansıyan eskı kulturlerın ışıkları sondu grttı,
ama, tukenmeyen nedır? Nıçın ne Greta Garbo
unutuluyor, ne de Marilyn Monroe belleklerden sı-
lınebılıyor^
Çunku 'değışen' dunyamızın yaşam çekırdeğıne
sınmış 'değışmeyen'm varlığı da bır gerçek
•
Yaşam ıle olum, guzellıkle çırkınlık, aydınlıkla ka-
ranlık, huzunle mutluluk bır butunse, talıhle talıhsız-
lık de bır elmanın ıkı yarısı gıbıdır
Belgin Doruk talıhlıydı, guzellığını beyazperdeye
yansıtabılecek olanakları gençlığınde kullanarak yıl-
dızlaşmıştı, ama talıhsızlığı de bu noktada odakla-
nıyor, kendısıne denn bır tuzak hazırlıyordu
Yaşlanmak, bır yıldıza yasaktır ;
Resımh roman kahramanı gıbıdır yıldız, goz kenar-
ları kınşmayacak, yuzu buruşmayacak, gerdanı
sarkmayacak, goğuslerı duşmeyecek, belı kalınlaş-
mayacak, kılosu değışmeyecek 'ebedı gençlık ık-
sın'rv ıçmış tannçalar gıbı zamana meydan okuya-
cak
Zamana kım meydan okuyabılmış kı?
Sınema pıyasası kadını metalaştırır yıldızlaştınp
pazarlar, kullanır, somurur, mıadı dolunca kâğıt gıbı
buruşturup çop sepetıne atar
Yıldızlar bır yana, hayatını guzellığıne ve gençlığı-
ne bağlamamış nıce kadında ve erkekte, 'yaşlanma
olgusu' sureklı ışkence gıbıdır
Cahit Srtkı "Otuz Beş Yaş Şıın"nı neden yazdı?
Şakaklanma kar mı yağdı, ne var?
Benım mı Allahım bu çızgılı yuz">
Ya gözler altındakı mor halkalar?
Neden böyle duşman goıvnürsunuz,
Yıllar yılı dost bıldığım aynalar?
Zamanla nasıl değışıyor ınsan!
Hangı resmıme baksam ben değılım
Oysa her resmı insanın ta kendısıdır çunku ya-
şam bır fotoğraf değıl, bır sınema, dorduncu boyu-
tu da ıçenkleştıren bır sureç
1
Ancak yaşamı dor-
duncu boyutun zamansal mantığında ozumseye-
meyen çağımız kulturunde, pıyasanın değer yargı-
lan, yıldızlara bakış açısından seyırcıyı canavaıiaş-
tınyor Greta Garbo'nun otuz beş yaşında kendısı-
nı hayattan sılıp gerı kalan yıllarını sılık bır golge gı-
bı yaşaması, Marıryn'ın aynı yaşlarda çareyı canına
kıymakta bulması, yıldızlık raconunda harakırı ya-
sasının ışledığını vurgulamıyor mu?
•
Bır yıldız, ancak yıldızlıktan oyunculuğa geçış ya-
pabılırse doğallaşarak hayatını mutlulukla surdure-
bılır, ama, aynaya baktığı zaman suretınde yıldızlı-
ğını arayıp da bulamazsa, ışın ıçınden çıkması ola-
naksızlaşır
Işın ıçınden çıktığı gun de ış ışten geçmış olabılır
Belgin Doruk yıldızı kaydıktan sonra ruhsal sar-
malların cenderesıne gırdı, hastalandı, hekımlenn
yapacaklan pek bır şey yoktu
Doruk, kafasında sorunsalının duğumunu çozdu-
ğu zaman, ış ışten geçmış mıydı'?
Kıtaplar okuyor, duşunuyor, doğanın yasalannı
kavnyordu Kımbılır, bır yurek vurgunuyla dunyaya
Allahaısmarladık demeseydı onunde dolu dolu ya-
şayacağı yıllar olabılırdı
Hıç kımse omur boyu "Küçük Hanımefendi" gıbı
yaşayamaz, ama, kendı kendısı gıbı yaşayabılır.
Efkan Şeşen
"DOKUZ ALTI
YOLLARINDA"
CIKTI
VEFAT
Saraybosna eşrafından merhum Selamı Sertoğlu
ıle merhume Sıdıka Sertoğlu'nun ogullan, Rıza
Sertoğlu'nun yeğenı, merhume Nasfet - Salıh
Ocal, merhum Murat - l^azan Sertoğlu, Mıhman
- merhum Cahıt Türesay, Dr Mesut - Husnü
Okan'ın kardeş ve ağabeylen, Sedat Sertoğlu ve
Vedat Sertoğlu'nun amcalan, Sertoğlu aılesının
amcazadelen, merhume Bılge Ongan, Orhan
Türesay, tmre Yıldız, Olke Genç, Reyhan
Pıetruşka, Selçuk Ocal, Meyra ve Mıray
Ozpmar, Mert ve Leyla Okan'ın dayılan,
merhum Yusuf Zahır ve merhume Afîfe
Hasırcıoğlu'nun damatlan, merhume Zahıre -
Nun Ennç, merhume Fahıre - tlhamı Kaynak,
merhume Talat Hasırcıoğlu, Beyken - Bedn
Canlı, Orhan - Ova Ennç, Oznur - Tumay Caner
ıle Aysu Canlı'nın enıştelen, merhum Yusuf
Anaydm'ın kayınpeden, merhume Beşıre
Sertoğlu'nun vefakâr eşı, Afıfe Sertoğlu
Anaydm'ın sevgılı babası, emeklı Başbakanhk
Devlet Arşıvlen Genel Müduru,
tanhçı, gazetecı - yazar
MİTHAD SERTOĞLU
29 Mart 1995 gunu vefat etmıştır Cenazesı 30
Mart 1995 Perşembe günü (bugün) Erenköy
Bağdat Caddesı Galıppaşa Camıı'nden oğle
namazından sonra Jcaldmlarak Çamlıca
Mezarlığı'nda toprağa venlecektır
Allah rahmet eylesın
AÎLESt