26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1994 PERŞEMBE HABERLER Kenan Evren, geçen 14yılın ardından hâlâ savunuyor: Yaşama hakkını ellerinden alınm Paşalamıen giiçlüsflahı idamdı12 Eylül askeri darbesinden sonra siyasi hükümlülerin idamına dayanak yapabilmek ve 'Tüm suçlular cezasını çekecek" sözlerini kanıtlamak için adli hükümlüler için verilmiş idam kararlan da infaz edildi. 12 Eylül sonrası- nda "Asmayaum da besleye- fim mi?" diyen Orgeneral Ke- nan Evren. darbeden 14 yıl sonra bu kez 7. Cumhurbaş- kanı sıfaüyla 12 Eylül gecesi atv ekranlannda "mantığı"- nın hiç değişmediğıni kanıtlı- yordu. "Ben ötöm cezasma ta- raftanm" diyen Evren, sözle- rini şöyle sürdürüyordu: "Hem Müslümanlık hem Haistiyanlıkta vardır. Yani şuna taraftanm: İnsanlar çe- şit çeşit yetiştirilir. Yani Allah tarafmdan yaratümışlar, Bazısı daha doğarken suçlu doğar. Suç işiemekten ze>k alırimr. Alıyor eline silahı. otobüs geçerken cartt canttt. tanyor, 5 kişi ölüyor. Bir kahvehaneye giriyor rırttt..tırttt.. tanyor, 10 ki>ı ölüyor. Peki ne kabahati var <> 10 kişinin? O beş kişinin, hiv bir sucu yok... Eee, bu adanı- lar hapse giriyor; 20-25 sene ceza verirsiniz siz buna. On- dan sonra bir af çıkacak, o he- rif dolaşacak. Ölenlerin yaşa- ma hakkı ne oldu? Ne hakkı vardı onlann yaşama hakkını almaya? Ben de onların ya- şama hakkını alınm..." Adlilere de infaz Evet, emekli Orgeneral Kenan Evren "yaşama hakkmın alınmasını" bövle savunuyordu. 12 Eylül hu- kukunun uygulandığı gün- lerde "emir-komuta zinciri" içinde, geriye dönüşün müm- kün olmadığı idam cezalan infaz edildi. 49 kişi asıldı. Her olağanüstü dönemde olduğu gıbı 12 Eylül askeri darbesinden sonra da siyasi hükümlülerin idamına daya- nak yapabilmek ve "Tüm suçlular cezasını çekecek" sözlerini kanıtlamak için adli hükümlüler için verilmiş idam kararlan da infaz edil- di. 12 Eylül 1980 üe 25 Ekim 1981 tarihleri arasında, yani MGK döneminde 12 siyasi suçlu ile bir adli suçlunun idam cezasmın infazı yapıldı. Danışma Meclisi döneminde ise25 Ekim 1981 ile 14 Ekim 1983 tarihleri arasında 1 yıl 9 ay 20 günlük sürede 37 kişi- nin infazı gerçekleştirildi. Bunlardan 16'sı siyasi, biri ASALA örgütü militanı. 23'ü de adli hükümlüydü. 6 Kasım 1983 seçimlerinden yaklaşık bir yıl sonra Özal Emir-komuta içinde yapılan yargüamalarda toplam 517 kişiye idam cezası verildi. tdam cezalannın infaz edilip edilmeyeceği ko- nusunda ise son söz 12 EylüTün 5 generaline aitti. döneminde ise, 1984'ün Ekim ayında 2 siyasal idam gerçek- leştirildi. Darbeden sonra alelacele gerçekleştirilen idam cezalann- da ciddi yanlışlıklar yapıldı. Ceza yasalanmız "18 yaşmdan küçükler asdamaz" diyordu. Ama Erdal Eren asıldı. İdam cezasında hata, sadece siyasilerde yapılmadı. O günle- rin "tozu dumanı" içinde dara- ğacına göndenlen adli suçlular da oldu. Şahabettin Ovajı 8 Aralık 1977 günü Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nce "kan gütme sa- iki ile adam öldürdügu" gerek- çesiyle TCK'nin 450. maddesi uyannca idam cezasına çarptınldı. Karar, Yargıtay 1. Dairesi'nce 21 Nisan 1978"de onandı. Ve o tarihten sonra da- rağacının gölgesinde yaşamaya başladı Ovalı. Ovalî, onama karanndan 4 yıl sonra, 11 hazi- ranı 12 Haziran 1982'ye bağla- 12Eylül Dosyası Hazırlayanlar DenizTeztel HityaTonçu yan gece Sinop Kapalı Cezae- vi'nde asıldı. 12 Eylül gelme- seydi belki de hâlâ yaşıyor ola- caktı... Ovalı, yürürlükteki yasalar- da. u tdam hükümlûsü olsa bile bir başka davası süren kişi asıla- maz" hükmüne aykın olarak asıldı. Ovah'nın idam hükmü onanmıştı, ama Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir başka davası sürüyordu. Eşber Yağmurdereli. uzun yıllar cezaevinde kalan bir avu- kat. Yağmurdereli son günle- rinde Şahabettin Ovalı'nın yanında... Çocukluğundan beri gözleri görmeyen Yağmurdere- li, Ovah'yla sohbet etmiş, mek- tuplannı okutmuş. İdam hü- kümlüsü olan Ovalı'nın ikinci kez yargılandığını öğrenen Yağmurdereli, Danışma Mec- lisi'ne, Cumhurbaşkanhğı'na, davanın görüldüğü mahkeme- ye dilekçeler yazmış. Yağmur- derelinin anılanndan, o günle- re ilişkin bölümleri aktanyo- ruz: 7 Haziran 1982: Bu sabah ha- valandırmaya yalnız çıktım. Şahabettin'i sabah erkenden mahkemeye götürmüşler. So- nunda bir gelişme. seviniyo- rum. Öğleden sonra dönüyor ve hücresine giriyor. -Nasıl geçti? -İyi geçti. -Ne dedin? -Savunma yapmak için esas mahkememe (Balıkesir'e) götürülmemi söyledim. Hakim de "Bu ciddi bir olay, seni mut- laka götürürler" dedi. Neyse, yann havada (havalandırma) konuşuruz. 8 Haziran 1982: ...Şahabet- tin. talimatla ifadesini alan yar- gıcın "Bu memlekette kamın var, bu dava sonuçlaıunadan seni asamazlar. Korkma git yat" dediğini aktanyor. İlk kez ben de umutlanıyorum. Volta- da söyleşiyoruz. Şahabettin "Hocam. bu iş tamam herhalde, yaşay acağım" diyor. Ben de kendimı kaptmyorum. "Şaha- bettin seni asamazlar, seni as- maları mümkün değu"" diyo- rum. Birden ikimiz de duruyo- ruz. "Asmak" sözcüğünü şu ana kadar ikimiz de kullan- maktan özenle kaçmmıştık. 9 Haziran 1982:.... Gelen, Si- nop Cumhuriyet Savası Ünal Canpoiat. Aylardır, kendi so- runlanmı konuşmak için onun- la görüşmeyi denemiştim, ama mümkün olmamıştı. ....Anlatmaya başlıyorum, kendi sorunlanma sıra gelmi- yor. Şahabettin'in durumunu ve gelişmeleri yineliyorum. Ak- si bir durumda bunun adı "ci- nayet"tir diyorum. Sadece su- suyor... 11 Haziran 1982: Havalan- dırmada voltadayız. Şahabet- tin'in konuşkanlığı üzerinde. Gün gelip de çıktığımızda beni köyüne davet ediyor. "O gün ikimiz de ak saçlı dedeler olu- 1117" diyorum. Yıne düşler ku- ruyor. 'İnsan olmanın utancı' ....Derken çıkageliyorlar. Şa- habettin'e "Savcı Bey seninle görüşmek için odasına çağn- yor" diyorlar. O anlıyor. Gardiyanlara benimle görüş- mek istediğini söylüyor. Tsteği- ni yerine getiriyorlar. Hücre kapıma geliyor. Yanm paket Birinci sigarasıyla çakmağını bana armağan ediyor. Kapının parmaklıklan arasından elleri- mizi birbirine değdirerek veda- laşıyoruz. "Hocam sana inanmıştım! Beni sen de kurtaramadm. Hay- di, hoşçakal..." Götürüyorlar. Utanç bütün benliğimi kaplıyor, insan olma- nın utancı. Kendimı hiç bu ka- dar çaresiz hissetmemiştim. Gece ilerliyor. Bir daha beni terk etmeyecek olan bu duygu, varlığımı iyice kaplıyor. Sinop Kalesi, olağanın tersi- ne, gecenin sesleriyle derinden derine uğulduyor. Hiç bitmeye- cekmiş, dinmeyecekmiş gibi ge- liyor. Birden yaklaşan ayak sesleri duyuyorum. Birileri Şahabettin'in boş hücresine giriyor. Kapıya da- yanıpönündeİci boşluğa "Şaha- bettin! Şahabettin!" diye bağın- yorum. Yanıt veren yok... İşleri bi- tince çıkıp uzaklaşıyorlar.... Şahabettin Ovalı'nın davası- nın sürdüğü Balıkesir Ağır Ce- za Mahkemesi'nin, infazdan 3 ay 3 gün sonra verdiği, 15 Eylül 1982 tarihli karan şöyle: "....Sanık Şahabettin Ovalı'- nın 12.6.1982 tarihinde öunüş olduğu anlaşıldığından, sanık hakkındaki işbu amme davası- nın TCK'nin 96. maddesi gere- ğince ortadan kakunlmasına..." 7 bin kişi için idam '12 Eylül hukuku'nun uygulandığı stkıyöoetim mahkemeJeriiK 210 bin dava açıldı. 7 bin kişi için idam cezası yerilmesiistendi. İdamcezalannın açiklandığıkarar otunımunda sanıklar pankart açarak, slogan atarak protesto gösterilerinde buiundular. 9 kişi hakkında idam cezası karan verilen THKP/C Halkın Devrimci Öncüleri davasında da her zaman olduğu gibi karar protesto edildi. 12 Eylül askeri darbesi 49 kişiyi idametti12 Eylül askeri darbesinin ardından hak- lannda idam cezası verilip bu cezalan infaz edi- lenler şunlardı: Mustafa Pehlivanoğhı (Sağ görüşlü. 8 Ekim 1980'de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Necdet Adalı (Sol görüşlü. 8 Ekim 1980 Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Serdar Soyergin (Sol görüşlü. 26 Ekim 1980 Adana Kapalı Cezaevi) Erdal Eren (Sol görüşlü. 13 Aralık 1980 Ankara Cebeci Sivil Cezaevi) Cevdet Karakaş (Sağ görüşlü. 3 Haziran 1981 Elazığ Askeri Cezaevi) Veysel Güney (Sol görüşlü. 10 Haziran 1981 Gaziantep Kapalı Cezaevi) Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan (Sol görüş- lü. 25 Haziran 1981 Üsküdar Paşakapısı Cezae- vi) Mustafa özeoç (Sol görüşlü. 20 Ağustos 1981 Adana Kapalı Cezaevi) Isroet Şabin (Adli. 20 Ağustos 1981 Üsküdar Paşakapısı Cezaevi) Seyit Konuk, Ibrahün Ethem Coşkun ve Ne- cati Vardar (Sol görüşlü. 13 Mart 1982 İzmir Buca Kapalı Cezaevi) Fikri Arıkan (Sağ görüşlü. 27 Mart 1982 An- kara Merkez Kapalı Cezaevi) Sabri Atay (Adli. 23 Nisan 1982 Sakarya Ka- palı Cezaevi) Cengiz Baktemur (Sağ görüşlü. 30 Nisan 1982 Elaağ Kapalı Cezaevi) Şehabettin Ovalı (Adli. 12 Haziran 1982 Si- nop Kapalı Cezaevi) Ednan Kavaklı (Adü. 19 Haziran 1982 Tokat Kapalı Cezaevi) VeH Acar (Adli. 12 Ağustos 1982 Isparta Ka- palı Cezaevi) Ali Büknt Orkan (Sağ görüşlü. 13 Ağustos 1982 Ankara Kapalı Cezaevi) Eşref Özcan (Adli. 18 Ağustos 1982 Kayseri Cezaevi) Kazrnı Ergım (Adli. 29 Aralık 1982 Akşehir Kapalı Cezaevi) Muzaffer öner (Adli. 29 Aralık 1982 Amasya Kapalı Cezaevi) Halil Fevzi Uyguntürk (Adli. 29 Aralık 1982 Afyon Kapab Cezaevi) Adem Özkan (Adli. 13 Ocak 1983 Balıkesir Kapalı Cezaevi) Osman Demiroğlu (Adli. 13 Ocak 1983 Antal- ya Kapalı Cezaevi) HüseyinÇayIı(Adli. 13Ocak 1983 Afyon Ka- palı Cezaevi) Ahmet Mehmet Uluğbey (Adli. 22 Ocak 1983 Akşehir Kapalı Cezaevi) Ali Aktaş (Sol görüşlü. 23 Ocak 1983 Adana Kapalı Cezaevi) Duran Bircan (Adli. 23 Ocak 1983 Denizli Ka- palı Cezaevi) Ömer Yazgan, Mehmet Kambur, Ramazan Yukangöz ve Erdoğan Yazgan (Sol görüşlü. 29 Ocak 1983 İzmit Kapalı Cezaevi) Ahmet Kerse (Sağ görüşlü. 29 Ocak 1983 Ga- ziantep Kapalı Cezaevi) Levon Ekmekçiyan (Ermeni ASALA örgütü militanı. 29 Ocak 1983 Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Rıdvan Karaköse ve Cavit Karaköse (Adli. 5 Şubat 1983 Akşehir Kapalı Cezaevi) Fatih Laçingil (Adli. 24 Şubat 1983 Keşan Kapalı Cezaevi) Faik Güngörmez (Adli. 24 Şubat 1983 Kilis Cezaevi) Mustafa Başaran (Adli. 30 Mart 1983 Edirne Kapalı Cezaevi) Hûseyin Üye (Adli. 30 Mart 1983 Nazilli Ce- zaevi) Şener Yiğh (Adli. 20 Nisan 1983 Isparta Ce- zaevi) Cafer Aksu (Adli. 20 Nisan 1983 Efırli Cezae- vi) Abdülaziz Kdıç (Adli. 25 Mayıs 1983 Edime Kapalı Cezaevi) Selcuk Duracık ve Halil Esendağ (Sağ görüş- lü. 4 Haziran 1983 Buca Kapab Cezaevi) İlyas Has (Sol görüşlü. 7 Ekim 1984 Buca Kapalı Cezaevi) Hıdır Aslan (Sol görüşlü. 25 Ekim 1984 Bur- dur Kapalı Cezaevi) SÜRECEK PERŞEMBE ORHAN BURSALI Yaşamak, Ama Nerede ve Nasıl? Türkiye'de yaşamanın, bir süredir yine riski hayli yük- sek bir maceraya dönüştüğünün umarım ki farkındası- nız. Sürekli araba kullanıyorsanız; Güneydoğu illerine yo- lunuz sık düşüyorsa; büyük kentlerde yaşıyorsanız; ka- labalık mekanlarda bulunmayı seviyorsanız; barış ma- rış gibi gösterilere katılıyorsanız; düşündüğünüzü dite getirme ve yazma gibi bir saplantınız varsa... Veee kita- ba mitaba merakhysanız, üstelik Toktamış Ateş'in imza törenlerine gitmek gibi bir niyetiniz varsa... Çokluk parçalanma biçiminde ölüm olmak üzere kol bacak kopması ve benzeri yaralanma riskleriyle; gözal- tına alınıp işkence görme, tutuklanma ve mahkum olma ve üstelik hapishanede şişlenme riskiyle karşı karşıya kalma olasılığımız giderek yükseliyor... ••• Aslına bakarsanız, risk hayatın temel taşlarından biri. Toplumsal örgütlenmemiz risk almaya göre düzen- lenmiş. Risk, istenilen bir sonuca ulaşmak için kaybet- meyi göze almak demek. Sözgelimi borsada oynamak, kazanç ve kaybı içerir. Dağa tırmanırken aldığınız fizik- sel ve duyusal keyfe karşılık, düşme ve yuvarlanma gibi riskleriyle de karşı karşıyasınız. Istanbul gibi bir büyük kentte yaşamayı seçmenizin nedeni kolay iş bulmak; yüksek ücret almak; çok daha büyük sosyal çevre edinmek; kentin sunduğu kültürel, bilimsel ve sosyal etkinliklerden yararlanmak; canlı ve dinamik bir hayatın içinde olmak olabilir. Buna karşılık, sakin ve sessiz başka bir mekanda ya- şamaya kıyasla hava kirliliğinden hastalanmak; egzoz gazlarından zehirlenmek ve kansere yakalanmak; trafik kazasında daha çabuk ölmek veya yaralanmak; saldırı- ya uğramak; stres altında yaşayıp ölümü çabuklaştır- mak gibi risklerle burun burunasınız. Sigara içerken aldığınız keyfe karşılık, uzun sürede akciğer kanserinden ölme riskini de kabul etmişsiniz demektir. Yaşama baktığımızda, belirli koşullarda bulunmanın risklerini tartışmasız kabul ederek öyle yaşayanlarımız çoğunlukta. Bu koşulların üzerine ekstra risk alanlar ise azınlıkta... ••• Risk, salt toplumsal bir olay değil. Hiç risk gerektirmeyecek başka dünyalardaki birtop- lum düzenı düşlesek bile, doğadan kaynaklanan riskler var. Risk sevmeyen bir insansınız, bütün önlemlerinizi de aldınız. Ancak doğaya bunu anlatamazsınız. Bir deprem. sel felaketi, yanardağ patlaması bütün hesaplarınızı altüst edebilir. ••• Gelelim yine Türkiye'ye. . Riski hiç sevmeyen ve almayan, veya etliye sütlüye kanşmadan sade yaşayan bir yurttaşın bile Türkiye'de karşı karşıya kaldığı bedeni ve mali kayıpların sıklığı ve fazlalığı, Avrupa'dahiçbirdemokratik, parlamenter, kra- liyet ülkesinde görülmeyecek düzeylerde seyrediyor. Diyelim, yolunuz üzerindeki bir kitapçıya uğradmız veya yanından geçtiniz... Tam o sırada kitap imzalayan Toktamış Ateş'in hemen arkasındaki bir bombanın pat- layabileceğini bilemezsiniz... Birotobüsteevinizegider- ken, bir patates kızartmacıda yerken saatli bombanın patlayabileceğini... otobüs durağında size kamyonun bindirebileceğini... yaya kaldırımında dururken, arka ar- kaya kaldırıma park eden taksinin altına girebileceğini- zi... hesap edemezsiniz. Bazı hesaplamalar yaptık: Evinizden yola çıkıyorsanız, trafik kazasında ölme ris- kiniz 1/10.000. Trafikte yaralanma riskiniz 1/700 Terör olayında ölme riskiniz 1/47.000 Tutuklanma riskiniz 1/1800 ... Peki ne yapmalı? Riskseverler için yapacak bir şey yok. Onlara her şey serbest. Az riskseverler trafiğe en az çıkmalı... bomba patla- yabilecek muhtemel yerlerde dolaşmamalı... barış gös- terisine falan katılmamalı... kavga ayırmamalı... Kim- seyle sinirlenip tartışmamalı... Hayatta kalmak, normal yaşamak için yaşam etkinliklerini mümkün olduğunca sınırlamalı... Hiç risksevmezlerin yapacağı en iyi şey hiç evden dı- şarı çıkmamak ve orada ölümü beklemek. O nasılsa gelip kapıyı çalacaktır!... Sahin: Muzaffer Demir SHFye gelirse istifa ederiııı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - DEP"ten istifa ettıkten sonra bağımsız kalan Muş Mil- letvekili Muzaffer Demir, eski partisi SHP'ye döneceğini açık- larken bu karar, SHP Çorum Milletvekili Cemal Şahm'i istifa noktasına getirdi. Şahin. "Bu parti, PKK militanlannuı sığına- ğı değil. O, bu partiye gelirse ben bir gün bile durmam" dedi. SHP'den HEP'e geçen. HEP'in kapatılmasından sonra kurulan DEP'ten ise istifa eden Muzaffer Demir. bağımsız ola- rak çalışmalannı sürdürüyor- du. Demir, dün SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardım- cısı Murat Karayalçın ile yaptığı göriişmeden sonra, SHP'ye ge- çeceğini açıkladı. Demir'ın karan. SHP Çorum Milletvekili Şahin'i çileden çı- vekilinin, bugün yapılacak grup toplantısı öncesinde, grup baş- kanvekili adaylannı belirtemek üzere yaptığı toplantı sırasında televızyondan, Demir'in, SHP'- ye döneceğini duyan Şahin, toplantıyı terk etti. Şahin'in, "Bu parti, PKK miiitanlannaı sığuıağı değil. Zaten boğazmıza kadar PKK'ye batnuştz" dedıği öğrenildi. Şahin, daha sonra Cumimri- yefin sorulannı yanıtlarken de şu görüşleri dile getirdi: "MuzafTer Demir dönüyor, Baftnan MiUeKekiB Adnan Ek- men grup başkanvekiUğrae aday gösterilecek. Bunlan icinıe rindi- remem. Mesete, partiyi kortar- mak. Bu insantan kucağnuza oturtmamn anlamı yok. Hali bi- ze, "PKK'den uzak dur' diyor, biz PKK bayrağun cekenferi kardı. 20 dolayında SHP millet- partiye abyoruz. r Burçak: Ekoııonıikkriz sayunmayı da vurdu ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Savunma Sanayii Müs- teşan Yalçın Burçak. harcama- lannı döviz olarak yapan Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun 600 milyon dolar açık verdiğini, fona ek kaynak yaratılmasının zorunlu olduğu- nu söyledi. Yalçın Burçak, Savunma ve Havacıhk dergisinde yayımla- nan demecinde, savunma sana- yii projelerinin çeşitli zamanlar- da uygulamaya girmesi ve ödemelerin artmasıyla birlikte, fon gelir-gider dengesinin önemli ölçüde bozulmaya baş- ladığını vurguladı. Döviz kurla- nndaki ani artışlar nedeniyle, 1994 yılında 530 milyon dolar olarak tahmin edilen fon gelir- lerine karşılık, sadece kontrata bağlı projeler için yapılacak ödemelerin 830 milyon dolar düzeyinde hesaplandığını kay- deden Burçak, bütün gelirlerin Türk Lirası olmasına karşın, gi- derlerin dövizle gerçekleşmesi- nin de fonu zorladığını belirtti. Yalçın Burçak, fonun 300 milyon dolar olan acığının, de- valüasyon karannın ardından iki kaunaçıktığını belirterek, ek kaynak yaratılmasının acil bir zorunluluk olduğunu söyledi. Fon gelırlerinin arttınlması ko- nusunda çahşmalann devam eitiğıni bildiren Burçak, bu kapsamda öncelikle fon gelirle- rinden Hazine'ye kesilen yüzde 30 oranındaki katkı payını or- tadan kaldırdıklannı belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle