28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1994 PERŞEMBE 14 KULTUR 51.UL USLARARASIVENEDİK FİLM FESTİVALÎ'NİNARDINDAN: Venedik, kiıııseyi meımıım etmedi • AltınAslan'ı, Makedon ve Tayvan filmleri paylaşırken, Jüri Özel Ödülü alan Oliver Stone ve en iyi yönetmen seçilen Gianni Amelio sonuçlann açıklanmasından sonra Venedik'i terkettiler. Kûltûr Servisi - Alün Aslan ödülünü Makedon yönetmen Milcfao Manchevski'nın 'Before the Rain' filmiyle Tayvanlı yö- netmen Tsai Ming-Liang'm 'Aiqing VVansui' adlı fılminin paylaştığı Venedik Film Festi- vaü'nde. bu ödülün güçlü aday- lanndan biri olarak görûlen Oliver Stone'a jüri özel ödülü verildi. Manchevski. 'Before the Ra- in-Yağmurdan Önce' fılmınde bir İngiliz kadınla Makedon aşığının ve Yunanlı Ortodoks bir rahibin iç içe geçmiş yaşam- lanna bakışla, Balkan ülkelen- nin neden hep savaş halinde ol- duklarıru göstermeye çalışıyor. Tayvanh yönetmen Tsai Ming-Liang'ın 'Akjing VVansui- Çok Yaşa Aşk' adlı fılmi ise yazgılannın Tayvan'ın başken- ti Tapei'de bir araya getirdiği, yalnızlıklanndan kurtulmaya çalışan üç kişinin dokunaklı öy- küsünü anlatıyor. Yeni Zelandah Peter Jack- son'ın 'Heavenly Creatures', Ameri- kalı Jaırtes Gray'in 'Little Odessa' ve Italyan Carto Mazzucuratinin 'II Toro' adlı filmleri de 'Gümüş Aslan'ı paylaşülar. Italyan yönetmen Gianni Amelio'ya en iyi yönetmen ödülünü kazandıran 'Lamerica', komünizm sonrası Arna- vutluk'ta bir ayakkabı fabrikası aça- Altın Aslan'ı Milcho Manchevski 'Before the Rain' ve Tsai Ming- Liang'Akn'ng VV ansui' adlı filmleriyle paylaştılar. rak zengin olmaya çalışan düzenbaz bir Italyan'ın öyküsünün anlaüldığı düşük bütçeli bir film. Maria de Medeiros Portekİ2İi yönet- men Teresa Villaverde'nin 'Tres Irma- os-Üç Kızkardeş' filmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu, Xiao Yu ise Çinli yö- netmen Jiang Wen'in, l Sunny Days' fil- mindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı. İngiliz oyuncu Va- nessa Redgrave'in en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı. 24 yaşındaki yönet- men James Gray'in fılmi 'Little Odes- sa', Ukraynalı bir göcmen ailenin, New York kenti yakınlannda Yahudi gangsterlerle dolu bölgede yaşadıklan şiddet dolu trajediyi konu edıniyor. Amerikalı oyuncu Al Pacino ile İngiliz yönetmen Ken Loach'a ise festi- valde daha önce yaşam boyu başan özel ödülü verilmişti. Festivalde dağıülan diğer ödüller şöyle sıralanıyor: Altın Aslan'ı paylaşan Makedon yönetmen Milcho Mançevski 'Before the Rain-Yağmurdan Önce', Tayvanlı yönetmen Tsai Ming-Lian ise 'Aiqing Wansui-Çok Yaşa Aşk' filmle- riyle sinema yazarlanmn ödülü FIPRESCI'yi paylaştılar. İtalyan yönetmen Gianni Amelio 'Lamerica' filmiyle İtal- ya sinema basını tarafından ve- rilen Francesco Pasinettei Ödü- lü'nü kazandı. Bu bölümde en iyi kadın oyuncu ödülünü Oliver Stone'- un "Natural Born Killers' fil- mindeki rolüyle Juliette Lewis kazanırken. en iyi erkek oyun- cu ödülünü 'Before the Rain' filmindeki rolüyle RadeSerbed- zija' aldı. Burkina Faso'lu yönetmen Idrissa Quedraogo 'Le Cn du coeur' filmiyle Navicela Vene- zia Sinema Ödülü'ne değer gö- rüldü. OCIC ödülünü 'Lamerica' filmiyle Amelio kazanırken, 'Le Cri du Coeur' ve 'Before the Rain' filmlerine mansiyon ve- rildi. Amelio aynca yine 'La- merica' filmiyle CICAE (Ulus- lararası Sanat ve Deneysel Si- nema Konfederasyonu) ödülü- ne değer görüldü. İtalyan yö- netmen EJIZO Monteleone ise 'La vera vita di Antonio H- Antonio H'nın Gerçek Yaşamı' filmiyle FEDIC (İtalyan Sine- ma Kulüpleri Federasyonu) ödülünü aldı. Venedik Film Festivali'nin seçici kurulu şu isimlerden olu- şuyor: Olivier Assayas (yönetmen. Fransa), Margherita Buy (oyuncu, İtalyan), Gaston J. M. Kabore (yönet- men, Burkina Faso), David Lyndı (başkan-yönetmen, ABD), Nagisa Oshima (yönetmen, Japonya), Da>id Stratton (sinema yazan), Uma Thur- man (oyuncu, ABD), Mario Vargas Uosa (yazar, Peru) ve Carlo Verdone (yapımcı-yönetmen, İtalya). Al Pacino sinemaya katkılanndan dolayı özel ödülü (solda), VanessaRedgrave en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü, Oliver Stone'un 'Natural Born Killers' adlı fılmi de Jüri Özel Ödülü aldı. 19. ULUSLARARASITORONTO FİLMFESTİVAÜ'NDENNOTLAR Bütün lestivaller Toronto'da biterMEHMET BASUTÇU TORONTO -12 eylül gecesi, Venedik Festivali'nin sonuçlan elime ulaştıktan hemen sonra, Toronto'da görmeye gittiğim film, Amerikalı genç yönetmen James Gray'in birkaç saat önce Mostra'da iki ödül birden almış olan ilk yönetmenlik denemesi 'Küçük Odessa'ydı. Kuzey Amerika kıtasının en büyük festivallerinden biri olan Toronto Film Festivali, on se- kiz yıldan bu yana YestivaUer festivali' diye adlandınldı. Ger- çekten de, adıru fazlasıyla hak eden bir etkinlik söz konusu- dun Bir yıhn önemli festivalle- rinde beğenilmiş, ödül almış ya da ilgi görmüş filmlerin hemen hemen tümünü Toronto'da iz- lemek mümkündür. Yılda tek festivale gitmek zorunda kalan birinin hiç düşünmeden seçece- ği yer, Ontario eyaletinin baş- kenti olacakür. Ancak bu kez, o güzel ad, 'Toronto Uiuslarara- sı Film Festivali'ne (Toronto In- ternational Film Festival) dö- nüştürülüvermiş... Başanrun getirdiği sarhoşluk mu? Yoksa yanşmah bir festivale dönüş- menin ilk adımı mı? Üç yıldan bu yana, ilk filmleri değerlendi- ren FIPRESCI (Uluslararası Sinema Yazarlan Federasyo- nu) jürisi dışında, şimdılik ulus- lararası bir ödül yok... Nasıl ol- sun ki? Toronto'nun özelliği, eklektik (seçmeci) yapısında ya- tıyor. Kültürel kökenleri, ya- şamlan, birikimleri, beğenileri ve dünya görüşleri farklı altı se- çicinin oluşturduğu program her türden fılme yer veren zen- gin bir liste çıkanyor ortaya. Berün'de, Cannes'da, Locar- no'da, ya da üç-dört gün önce Venedik'te yanşan filmleri To- ronto'da bulmanın yanı sıra; Amerika ve Kanada sinemala- nrun, hem büyük stüdyolann hem de bağımsız yapımcılann ürettikleri en yeni örnekleriyle tanışmak da mümkün... Aslîn- da, böyle sağlam bir eklektizm içinde ödül vermeye kalkmak, olmayacak duaya amin demek- le eş anlamhdır... İşte Venedik örneği; 'Most- ra'nın sonuçlanna şöyle bir göz atınca, geniş bir sinemasal yel- pazeye dağılan filmler arasında seçim yaparak ödül vermenin ne kadar güç olduğu apaçık gö- netmen olduğunu müjdeliyor. Venedik'te izlediğimiz dört filmden üçünde, değişik biçim- lerde karşımıza çıkan şiddeti, si- lahh çatışmalan, kanh cesetleri 'Küçük Odessa'da da bulu- yoruz... Buluyoruz ama örne- ğin Oüver Stone'un filmiyle karşılaştınlamayacak kadar in- celikli, derin ve duyarlı bir sine- ma var karşımizda. James Gray, Brooklyn'de oturan ve daha iyi bir yaşam umutlannı çoktan yitirmiş bulunan bir Rus göçmen ailesini tanıtıyor "gala" gecelerinin hoş kokulu ve şık giyimli izleyicilerinin pek hoşuna gitmemiş olacak ki, ki- barca alkışlamakla yetiniyor- lar... Venedik Festivali'ne, sa- nat ve deneme sineması gibi kavramlara kuşkusuz uzaktan bakmaktalar. Aynca Kanada- lılann Amerikan sinemasının yoğun etkisi altında olduklan da unutulmamah. Ancak en önemlisi Toronto'- da çoğunluğunu gençlerin oluş- turduğu meraklı bir seyirci po- tansiyelinin bulunması, Hint. Coeur), Diane Kurys'in "Deli- cesine" (A La Folie) Karun Dri- di'nin ise ilk uzun film çalışması olan "Pigalle" adlı filmleriyle katılan Fransız sinemasının (Bertrand Tavernier'nin son fıl- mi "D'Artagnan'nın Kızı" -La Flle De D'Artagnan- ile neden Venedik'e çağnlmadığı ya da gelmediği ise yanıtını veremeye- ceğim başka bir soru...) hiçbir ödül alamaması 1980"li yıllarda bir dizi "Altın Aslan" kapan Fransızlann etkinliklerini yitir- diklerinin bir ifadesi sayılabilir. • Hem 'Gümüş Aslan'ı alan hem de Vanessa Redgrave'a 'En iyi yardımcı kadın oyuncu' ödülü kazandıran James Gray'in 'Küçük Odessa'sı Oliver Stone'un filmiyle karşılaştınlmayacak kadar, derin ve duyarlı bir sinema. Bir requiem kadar dupduru, ağırbaşlı, hüzün verici bir fılm.24 yaşıpdaki James Gray'in ilk yönetmenlik denemesi, gerçek bir yaratıcı sinema örneği. • '51 .Mostra'da Fransız sinemasının sessizliği ve Asya ülkeleri sinemalannın son yıllarda gördüğü ilginin yanı sıra kazandığı başanlann da süregeliyor olması dikkati çekiyor. 'Altın Aslan' yanında 'en iyi erkek oyuncu' ödülünün de bir Asya fılmine verilmesi kuşkusuz rastlantı değil. Asya sineması Toronto'da da aslan payını koparmış. rülüyor. Pazartesi gecesi açıkla- nan ödül listesi, alabildiğine ka- labalık, yoğun bir liste, sayılar ortada; yanşmah bölümde su- nulan on dokuz film içinden tam on biri ödül listesinde yer almış! Başka bir deyimle, başan oranı yüzde altmış(!) dolaylan- na dek ürmanmış... Kaldı ki, baa filmler, iki kez ödüllendirilmiş. Orneğin, 'Küçük Odessa' (Little Odessa) da, hem 'Gümüş Aslan' alıyor; hem de Vanessa Redgrave'a 'En iyi yardımcı kadın oyuncu' ödü- lünü kazandınyordu. Yirmi dört yaşındaki James Gray, da- ha şimdiden sinema tarihinde yer alabilecek yetenekte bir yö- izleyicisine, iki kültür arasında yaşanan gerilimler, aynlıklar, çözülmeler, kanun dışı yollarda yitip giden büyük oğlan. ölü- mün pençesinde kıvranan an- ne, yaşam bilançosu eksi hane- lerde dolaşan otoriter babanın yalnızlığı... Sağlam bir mizan- sen eşliğinde, başanh ışık/gölge çalışmalanyla derin bir şiirsel- lik kazanan 'Küçük Odessa', bir requiem kadar dupduru, ağırbaşlı, hüzün verici bir film... Ve gerçek bir yaratıcı sinema örneği. 'Küçük Odessa', Toronto Festivali'nin ana bölümü sayı- lan 'gala' programında sunulu- yor. James Gray'in çahşması, Fransız, Meksika ya da Tayvan filmlerinin tümü, dolu salonlar- da gösteriliyor. On günde yak- laşık iki yüz elli bin bilet satılı- yor. Dönelim salonlan bu yıl yan yanya boş olan Venedik'e... Tüm sorunlara ve geleceğe dö- nük kara bulutlara karşın, Mostra'nın sanat ve deneme si- nemasını savunan son kalelerin en önemlisi olmayı sürdürdü- ğünü gözlemüyoruz. Aynca "51. Mostra"nın ödül listesinde iki nokta dikkati çek- mekte. İlki Fransız sinemasının sessizliği: Mostra'nın yanşmah bölümüne Idnssa Ouedraogo'- nun "Yüreğin Çığlçı" (Cri Du İkinci nokta ise Asya ülkeleri si- nemalannın son yıllarda gör- düğü ilginin yanı sıra kazandığı başanlann da süregeliyor ol- ması. "Altın Aslan" yanında 'en iyi erkek oyuncu" ödülünün de bir Asya fılmine verilmesi, kuş- kusuz rastlantı değildir. Asya sineması, Toronto'da da aslan payını koparmış. Türk sinemasına ise 45 ülkeden top- lam 296 (84 kısa, 212 uzun) fil- min programlandığı Toronto Festivali'nde, bu yıl yine yer yok!... Belki de Montreal ile Toronto festivalleri arasındaki rekabetten kaynaklanan bir durum bu... Ancak temeldeki sorunun, yapımcılanmızdan Kültür Bakanlığımıza dek tüm meslek kuruluşlanyla resmi makamlann. tanıtım konusuna gerekli önemi ve zamanı verme- meleri olduğu unutulmamah... Örneğin Çuebec'li bazı gaze- teciler, Montreal'deki yirmi iki filmlik Türk sineması toplu gösterisinin festival sırasında yeterince tanıtılıp desteklenme- diğini gözlemediklerini söyledi- ler... Şimdi önümüzde New York var; 14-23 eylül tarihleri arasında lincoln Center'da ya- pılacak on filmden oluşan gös- teri programı. sinemamız için çok önemli bir fırsat oluştur- makta... Ne düzeyde ilgi göreceği ise ayn bir merak konusu. Önümüzdeki yıllarda Türk filmlerinin Toronto Festivali'- nde de programlanabilmesini sağlamak için ciddi çabalar göstermek gerekir diye düşünü- yorum. Bu yıl örneğin Hintliler 39. İranlılar ise 7 filmlik gösteri programlanyla burada ekip ha- linde çalışmaktalar... Türk si- nema çevrelerinden ise topu topu iki kişiyiz: Diğeri de benim gibi merkeze en uzak yörünge- lerde seyreden genç yönetmen Kutluğ Ataman. Amcnka'da yaşayan Ataman, bir yapımcı arkadaşıyla birlikte iki günlü- ğüne gelmiş... Önümüzdekigünlerde, "Mostra"da "Altın Aslan"ı paylaşan ve Lido Adası'nda kaîdığım kısa süre içinde izleye- mediğim iki fılmi de burada görme olanağı bulacağım. İtal- yan dostlanmız dikkat etsinler: Kısır politik çekişmeler. bütçe kısıntılan, bitmek bilmeyen sa- nat ve demokrasi tartışmalan falan derken, gelecek yıl birçok kişi Venedik yerine Toronto'ya gitmeyi tercih edebilir. ISILDAK VE YELPAZE ATfTJA BtRKtYF Döşüne Düşüne Geçen gece sabaha kadar uyuyamadım. Yatağın için- de döndüm durdum. Boşa koydum olmadı, doluya koy- dum olmadı. Düşündükçe düşündüm. Düşündükçe uy- kularım kaçtı. Öyle ya ne olacaktı bu ülkenin hali? 12 Eylül'ü anımsadım. Ne değişmişti? 1981-82 yılların- daydı. Yazko Edebiyat dergisinin Yazıişleri Müdürü Ad- nan Özyalçıner, derginin başına bir şey gelmesin, Yaz- ko'nun başına bir şey gelmesin diye her türlü cam- bazlığı yapıyordu. Yerine ve duruma göre 'burjuva' kentsoylu oluyordu, 'sınıf katman oluyordu vb. Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan telefon açıp, haftalık kültür/sanat dergisi olan Somut yöneticilerine falancay- la ilgili yazı girmesin diye talimatlar' veriliyordu. Ara- dan yaklaşık on beş yıl kadar geçti. Teknoloji ve serma- ye gelişip medyayla el ele vererek bambaşka bir Türki- ye oldu. Ama ne değişti? Hala düşünce' suç. Düşündü- ğünü yazmak suç. Belki sıkıyönetim yok, ama sivil bir sıkıyönetim yok mu? Dünyanın iyice küçüldüğü bir dönemde yaşıyoruz, de- mokrasinin ayncalık değil, alışkanlık olması gereken bir çağda yaşıyoruz. Ne yazık ki, sanatçıdan, yazardan, dü- şünceden korkuluyor. Yazar istenmiyor, 'aydınlanma' istenmiyor, kitap okunması istenmiyor. 12 Eylül'den bu yana ne değişti? Yazkolu yıllardan bu- güne kadar ne değişti? Dergi yöneticisi Memet Fuat, Adrtan Özyalçıner, Ahmet Cemal, Selim fleri, Zeynep AVCJ, Mehmet Rifat vb. yazarlıklarını, kültürel etkinlikle- rini sürdüregeldiler; o günlerin gençleri bizler, Hüseyin Haydar, Turgay Fişekçi, Oğuz Tanındı kı rkl ı yaşlara gel- dik, etkinliğimizi çeşitli alanlarda sürdürebildik. Biz ve bizim gibiler yazdık durduk. Ama ne değişti? 12 Eylül'- den günümüze 'ne'değişti? Kuşkusuz değişen çok şey var. Örneğin medya renkli sayfaları ve ekranıyla kırk yıl düşünsek tahmin edeme- yeceğimiz bir duruma geldi. Yabancı sigaralar ve ya- bancı olan her şey ülkemize girdi, sokak aralarında dö- viz büroları açıldı, paranın rengi iyice karardı ve değeri- ni yitirdi vb. Aman ne liberal olduk! Düşünce suç, denize yoğurt çalmak suç, haber yakalamak suç, Kürtçe barış yazmak suç, oysa yer gök 'Amerikanca' işyeri adından geçilmiyor. Ana dilini konuşamamak bir hüner sayılıyor ve övgü alıyor. Bir 'değer'e sarıldığın zaman adın 'dino- zor'a çıkıyor. 12 Eylül yeni bir Türkiye getirdi; düşüncelerini sakla, yazma, okuma, baban gibi olma, bol para kazan. Ama nereye kadar? Umudun bittiği yerde hayal gücü de biter; hayal gücünün bittiği yerde düşünce ve yazı biter. Yer- yüzünde hiçbir güç, umudu, hayal gücünü, düşünceyi ve yazıyı kolay kolay ortadan kaldıramaz. Acaba o gece, düşüncelere garkolduğum için mi uykum kaçmıştı, yok- sa düşüncelerimi yazıp yazamama endişesi mi uykumu kaçırmıştı? Kültür adamı yetiştirmek, yazar yetiştirmek, kültürlü ve bilgili bir ulus yetiştirmek 'aydınlanma'öan miras ka- lan bir politika olması gerekir. Bizde aydınlanma yarım kaldığı. dahası tikel düzlemde olduğu ve hükümetler de genellikle bu 'politika'dan uzak durduğu için, aydınlan- mış değil, aydınlanamamış bir ulusu her zaman yeğle- mişlerdir. Belki de sıkıntısını çektiğimiz bu yeğlemedir. Kuşkusuz bu tür sorunlar bir yandan da Kültür ve Milli Eğitim bakanlıklarını ilgilendirmektedir. Acaba çiçeği burnunda sosyal demokrat Kültür Bakanı'nın 'kültürpo- litikası'na ilişkiRıJierrtangi bir düşüncesi, tasarısı var mıdır? Batı'da hükümet programında yer alan 'kültür politi- kası'n\ kağıt üzerinde de olsa bizim yeni Kültür Bakanı- mız acaba oluşturabilecek midir? Bunları beklemek her- halde hakkımızdır. öyle ya bir yandan sosyal demok- rattır, öte yandan bu işin hocası bakanlığın müsteşarı- dır... 'Yerel Yönetimler ve Sanat' paneli • Kültür Servisi - 4. İstanbul Sanat Fuan kapsamında yann saat 14.00'te gerçekleşecek olan 'Yerel Yönetimler ve Sanat' başlıklı panelde, bu konu hem akademisyenlerin. hem yerel yöneticilerin, hem de bu yöneticilerle doğrudan ilişki içinde olan çeşitli sanat dallanndan temsilcilerin bakış açılanyla ele alınacak. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği ve Fuar Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Hüsamettin Koçan'ın yöneteceği panele konuşmacı olarak MimarlarOdası İstanbul Şubesi Başkanı Oktay Ekinci, Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği Başkanı Halil Ergün. Marmara Üniversitesi Kamu İdaresi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Füsun Üstel ve mimar Korhan Gümüş katılacak. Has Bahçe'de Münir Nurettin konseni • Kültür Senisi - Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, 17 eylül cumartesi akşamı bir "Münir Nurettin Selçuk Konseri' verecek. Yıldız Sarayı Vakfı etkinlikleri kapsamında düzenlenecek konsere solist olarak, Meral Uğurlu. Münip Utandı ve Çetin Korukçuoğlu katılacak. Uzun yıllar Münir Nurettin'le birlikte çalışan Ender Ergun ve Meral Uğurlu'nun şef ve solist olarak konserde yer almalan ise. dinleyiciler açısından Türk Müziği geleneğinde 'usta-çırak' ilişkisini yansıtması açısından ayn bir anlam taşıyacak. Metin And'ın opera-bale söyleşileri • Kültür Servisi - Prof. Dr. Metin And'ın, Aksanat'ta geçen sezon > oğun ilgi gören opera-bale söyleşileri bu sezon da devam ediyor. Bu ay dördüncüsü gerçekleştirilecek olan "Koreograf MacMillan'a Saygı' başlıklı söyleşi bugün saat 18.00'de Aksanat'ta izlenebilir. Söyleşide, aynı zamanda videodan sanatçının yapıtlanndan örneklerde sunulacak. Plastik Şanatlar Raporu • Kültür Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği tarafından hazırlatılan Plastik Sanatlar Raporu, Türkiye'nin üç büyük kentinde geçen mevsim açılan sergilerin, sergi başına bin beş yüz. iki bin kişi tarafından izlendiğini ortaya koydu. Raporda, sanat eğitimi başlığı altında toplanan verilere göre, Türkiye'de sanat eğitimi veren öğretim elemanı sayısı 470. sanat eğitimi gören öğrenci sayısı ise bin olarak belirlendi. Türkiye'de sergileme mekanı sayısı ise İstanbul. İzmir ve Ankara'da 296 olarak saptandı. Bu mekanlar arasında yalnızca 107"sinin sürekli sergileme amaayla kullanılan "sanat galerisi' niteliğini taşıdığı açıklandı. Söz konusu mekanlarda, bin üç yüz seksen üç profesyonel ve amatör sanatçının 800"ü aşkın kişisel ve karma sergi düzenlediği ve sergj başına izleyici sayısının 15-200 olduğu da raporda yer alan bilgiler arasında. Ankara Büyükşehir Belediyesi amblemi • ANKARA (AA) - Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (GESAM), Ankara Büyükşehir Belediyesi ambleminin değiştirilmesi ve kullanım alanlan göz önüne alındığında, maliyetinin yaklaşık 1 trilyon lira olacağını bildirdi. GES AM'dan yapılan açıklamada, belediye ve diğer kamu görevlilerin ülke sorunlanyla uğraşmak yerine, sanat eserleri ve sembollerle uğraşmalannın doğru olmadığı bildirildi. Açıklamada, mevcut amblemin de sanat ve estetik değer yargılan bakımından yadırganacak bir yanı ile ideolojik tarafı bulunmadığı kaydedildi. Açıklamada, konunun belediyenin tasarrufunda olmasına rağmen, dikkatli ve temkinli davranılmasını gerektirecek önemli bir konu olduğu vurgulandı. Bu konuda, yanşmanın açılması veya açılmamasının, öncelikle kamuoyunda tarüşılması gerektiği de belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle