Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1994 PERŞEMBE
14 KULTUR
51.UL USLARARASIVENEDİK FİLM FESTİVALÎ'NİNARDINDAN:
Venedik, kiıııseyi meımıım etmedi
• AltınAslan'ı,
Makedon ve Tayvan
filmleri paylaşırken, Jüri
Özel Ödülü alan Oliver
Stone ve en iyi
yönetmen seçilen Gianni
Amelio sonuçlann
açıklanmasından sonra
Venedik'i terkettiler.
Kûltûr Servisi - Alün Aslan
ödülünü Makedon yönetmen
Milcfao Manchevski'nın 'Before
the Rain' filmiyle Tayvanlı yö-
netmen Tsai Ming-Liang'm
'Aiqing VVansui' adlı fılminin
paylaştığı Venedik Film Festi-
vaü'nde. bu ödülün güçlü aday-
lanndan biri olarak görûlen
Oliver Stone'a jüri özel ödülü
verildi.
Manchevski. 'Before the Ra-
in-Yağmurdan Önce' fılmınde
bir İngiliz kadınla Makedon
aşığının ve Yunanlı Ortodoks
bir rahibin iç içe geçmiş yaşam-
lanna bakışla, Balkan ülkelen-
nin neden hep savaş halinde ol-
duklarıru göstermeye çalışıyor.
Tayvanh yönetmen Tsai
Ming-Liang'ın 'Akjing VVansui-
Çok Yaşa Aşk' adlı fılmi ise
yazgılannın Tayvan'ın başken-
ti Tapei'de bir araya getirdiği,
yalnızlıklanndan kurtulmaya
çalışan üç kişinin dokunaklı öy-
küsünü anlatıyor.
Yeni Zelandah Peter Jack-
son'ın 'Heavenly Creatures', Ameri-
kalı Jaırtes Gray'in 'Little Odessa' ve
Italyan Carto Mazzucuratinin 'II
Toro' adlı filmleri de 'Gümüş Aslan'ı
paylaşülar.
Italyan yönetmen Gianni Amelio'ya
en iyi yönetmen ödülünü kazandıran
'Lamerica', komünizm sonrası Arna-
vutluk'ta bir ayakkabı fabrikası aça-
Altın Aslan'ı Milcho Manchevski 'Before the Rain' ve Tsai Ming- Liang'Akn'ng VV ansui' adlı filmleriyle paylaştılar.
rak zengin olmaya çalışan düzenbaz
bir Italyan'ın öyküsünün anlaüldığı
düşük bütçeli bir film.
Maria de Medeiros Portekİ2İi yönet-
men Teresa Villaverde'nin 'Tres Irma-
os-Üç Kızkardeş' filmindeki rolüyle en
iyi kadın oyuncu, Xiao Yu ise Çinli yö-
netmen Jiang Wen'in,
l
Sunny Days' fil-
mindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu
ödülünü kazandı. İngiliz oyuncu Va-
nessa Redgrave'in en iyi kadın oyuncu
ödülünü aldığı. 24 yaşındaki yönet-
men James Gray'in fılmi 'Little Odes-
sa', Ukraynalı bir göcmen ailenin,
New York kenti yakınlannda Yahudi
gangsterlerle dolu bölgede yaşadıklan
şiddet dolu trajediyi konu edıniyor.
Amerikalı oyuncu Al Pacino ile
İngiliz yönetmen Ken Loach'a ise festi-
valde daha önce yaşam boyu başan
özel ödülü verilmişti.
Festivalde dağıülan diğer ödüller
şöyle sıralanıyor:
Altın Aslan'ı paylaşan Makedon
yönetmen Milcho Mançevski 'Before
the Rain-Yağmurdan Önce', Tayvanlı
yönetmen Tsai Ming-Lian ise 'Aiqing
Wansui-Çok Yaşa Aşk' filmle-
riyle sinema yazarlanmn ödülü
FIPRESCI'yi paylaştılar.
İtalyan yönetmen Gianni
Amelio 'Lamerica' filmiyle İtal-
ya sinema basını tarafından ve-
rilen Francesco Pasinettei Ödü-
lü'nü kazandı.
Bu bölümde en iyi kadın
oyuncu ödülünü Oliver Stone'-
un "Natural Born Killers' fil-
mindeki rolüyle Juliette Lewis
kazanırken. en iyi erkek oyun-
cu ödülünü 'Before the Rain'
filmindeki rolüyle RadeSerbed-
zija' aldı.
Burkina Faso'lu yönetmen
Idrissa Quedraogo 'Le Cn du
coeur' filmiyle Navicela Vene-
zia Sinema Ödülü'ne değer gö-
rüldü.
OCIC ödülünü 'Lamerica'
filmiyle Amelio kazanırken, 'Le
Cri du Coeur' ve 'Before the
Rain' filmlerine mansiyon ve-
rildi. Amelio aynca yine 'La-
merica' filmiyle CICAE (Ulus-
lararası Sanat ve Deneysel Si-
nema Konfederasyonu) ödülü-
ne değer görüldü. İtalyan yö-
netmen EJIZO Monteleone ise
'La vera vita di Antonio H-
Antonio H'nın Gerçek Yaşamı'
filmiyle FEDIC (İtalyan Sine-
ma Kulüpleri Federasyonu)
ödülünü aldı.
Venedik Film Festivali'nin
seçici kurulu şu isimlerden olu-
şuyor:
Olivier Assayas (yönetmen.
Fransa), Margherita Buy (oyuncu,
İtalyan), Gaston J. M. Kabore (yönet-
men, Burkina Faso), David Lyndı
(başkan-yönetmen, ABD), Nagisa
Oshima (yönetmen, Japonya), Da>id
Stratton (sinema yazan), Uma Thur-
man (oyuncu, ABD), Mario Vargas
Uosa (yazar, Peru) ve Carlo Verdone
(yapımcı-yönetmen, İtalya).
Al Pacino sinemaya katkılanndan dolayı özel ödülü (solda), VanessaRedgrave en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü, Oliver Stone'un 'Natural Born Killers' adlı fılmi de Jüri Özel Ödülü aldı.
19. ULUSLARARASITORONTO FİLMFESTİVAÜ'NDENNOTLAR
Bütün lestivaller Toronto'da biterMEHMET BASUTÇU
TORONTO -12 eylül gecesi,
Venedik Festivali'nin sonuçlan
elime ulaştıktan hemen sonra,
Toronto'da görmeye gittiğim
film, Amerikalı genç yönetmen
James Gray'in birkaç saat önce
Mostra'da iki ödül birden almış
olan ilk yönetmenlik denemesi
'Küçük Odessa'ydı.
Kuzey Amerika kıtasının en
büyük festivallerinden biri olan
Toronto Film Festivali, on se-
kiz yıldan bu yana YestivaUer
festivali' diye adlandınldı. Ger-
çekten de, adıru fazlasıyla hak
eden bir etkinlik söz konusu-
dun Bir yıhn önemli festivalle-
rinde beğenilmiş, ödül almış ya
da ilgi görmüş filmlerin hemen
hemen tümünü Toronto'da iz-
lemek mümkündür. Yılda tek
festivale gitmek zorunda kalan
birinin hiç düşünmeden seçece-
ği yer, Ontario eyaletinin baş-
kenti olacakür. Ancak bu kez,
o güzel ad, 'Toronto Uiuslarara-
sı Film Festivali'ne (Toronto In-
ternational Film Festival) dö-
nüştürülüvermiş... Başanrun
getirdiği sarhoşluk mu? Yoksa
yanşmah bir festivale dönüş-
menin ilk adımı mı? Üç yıldan
bu yana, ilk filmleri değerlendi-
ren FIPRESCI (Uluslararası
Sinema Yazarlan Federasyo-
nu) jürisi dışında, şimdılik ulus-
lararası bir ödül yok... Nasıl ol-
sun ki? Toronto'nun özelliği,
eklektik (seçmeci) yapısında ya-
tıyor. Kültürel kökenleri, ya-
şamlan, birikimleri, beğenileri
ve dünya görüşleri farklı altı se-
çicinin oluşturduğu program
her türden fılme yer veren zen-
gin bir liste çıkanyor ortaya.
Berün'de, Cannes'da, Locar-
no'da, ya da üç-dört gün önce
Venedik'te yanşan filmleri To-
ronto'da bulmanın yanı sıra;
Amerika ve Kanada sinemala-
nrun, hem büyük stüdyolann
hem de bağımsız yapımcılann
ürettikleri en yeni örnekleriyle
tanışmak da mümkün... Aslîn-
da, böyle sağlam bir eklektizm
içinde ödül vermeye kalkmak,
olmayacak duaya amin demek-
le eş anlamhdır...
İşte Venedik örneği; 'Most-
ra'nın sonuçlanna şöyle bir göz
atınca, geniş bir sinemasal yel-
pazeye dağılan filmler arasında
seçim yaparak ödül vermenin
ne kadar güç olduğu apaçık gö-
netmen olduğunu müjdeliyor.
Venedik'te izlediğimiz dört
filmden üçünde, değişik biçim-
lerde karşımıza çıkan şiddeti, si-
lahh çatışmalan, kanh cesetleri
'Küçük Odessa'da da bulu-
yoruz... Buluyoruz ama örne-
ğin Oüver Stone'un filmiyle
karşılaştınlamayacak kadar in-
celikli, derin ve duyarlı bir sine-
ma var karşımizda. James
Gray, Brooklyn'de oturan ve
daha iyi bir yaşam umutlannı
çoktan yitirmiş bulunan bir
Rus göçmen ailesini tanıtıyor
"gala" gecelerinin hoş kokulu ve
şık giyimli izleyicilerinin pek
hoşuna gitmemiş olacak ki, ki-
barca alkışlamakla yetiniyor-
lar... Venedik Festivali'ne, sa-
nat ve deneme sineması gibi
kavramlara kuşkusuz uzaktan
bakmaktalar. Aynca Kanada-
lılann Amerikan sinemasının
yoğun etkisi altında olduklan
da unutulmamah.
Ancak en önemlisi Toronto'-
da çoğunluğunu gençlerin oluş-
turduğu meraklı bir seyirci po-
tansiyelinin bulunması, Hint.
Coeur), Diane Kurys'in "Deli-
cesine" (A La Folie) Karun Dri-
di'nin ise ilk uzun film çalışması
olan "Pigalle" adlı filmleriyle
katılan Fransız sinemasının
(Bertrand Tavernier'nin son fıl-
mi "D'Artagnan'nın Kızı" -La
Flle De D'Artagnan- ile neden
Venedik'e çağnlmadığı ya da
gelmediği ise yanıtını veremeye-
ceğim başka bir soru...) hiçbir
ödül alamaması 1980"li yıllarda
bir dizi "Altın Aslan" kapan
Fransızlann etkinliklerini yitir-
diklerinin bir ifadesi sayılabilir.
• Hem 'Gümüş Aslan'ı alan hem de
Vanessa Redgrave'a 'En iyi yardımcı kadın
oyuncu' ödülü kazandıran James Gray'in
'Küçük Odessa'sı Oliver Stone'un filmiyle
karşılaştınlmayacak kadar, derin ve
duyarlı bir sinema. Bir requiem kadar
dupduru, ağırbaşlı, hüzün verici bir fılm.24
yaşıpdaki James Gray'in ilk yönetmenlik
denemesi, gerçek bir yaratıcı sinema örneği.
• '51 .Mostra'da Fransız sinemasının
sessizliği ve Asya ülkeleri sinemalannın son
yıllarda gördüğü ilginin yanı sıra kazandığı
başanlann da süregeliyor olması dikkati
çekiyor. 'Altın Aslan' yanında 'en iyi
erkek oyuncu' ödülünün de bir Asya fılmine
verilmesi kuşkusuz rastlantı değil. Asya
sineması Toronto'da da aslan payını
koparmış.
rülüyor. Pazartesi gecesi açıkla-
nan ödül listesi, alabildiğine ka-
labalık, yoğun bir liste, sayılar
ortada; yanşmah bölümde su-
nulan on dokuz film içinden
tam on biri ödül listesinde yer
almış! Başka bir deyimle, başan
oranı yüzde altmış(!) dolaylan-
na dek ürmanmış...
Kaldı ki, baa filmler, iki kez
ödüllendirilmiş. Orneğin,
'Küçük Odessa' (Little Odessa)
da, hem 'Gümüş Aslan' alıyor;
hem de Vanessa Redgrave'a 'En
iyi yardımcı kadın oyuncu' ödü-
lünü kazandınyordu. Yirmi
dört yaşındaki James Gray, da-
ha şimdiden sinema tarihinde
yer alabilecek yetenekte bir yö-
izleyicisine, iki kültür arasında
yaşanan gerilimler, aynlıklar,
çözülmeler, kanun dışı yollarda
yitip giden büyük oğlan. ölü-
mün pençesinde kıvranan an-
ne, yaşam bilançosu eksi hane-
lerde dolaşan otoriter babanın
yalnızlığı... Sağlam bir mizan-
sen eşliğinde, başanh ışık/gölge
çalışmalanyla derin bir şiirsel-
lik kazanan 'Küçük Odessa',
bir requiem kadar dupduru,
ağırbaşlı, hüzün verici bir film...
Ve gerçek bir yaratıcı sinema
örneği.
'Küçük Odessa', Toronto
Festivali'nin ana bölümü sayı-
lan 'gala' programında sunulu-
yor. James Gray'in çahşması,
Fransız, Meksika ya da Tayvan
filmlerinin tümü, dolu salonlar-
da gösteriliyor. On günde yak-
laşık iki yüz elli bin bilet satılı-
yor.
Dönelim salonlan bu yıl yan
yanya boş olan Venedik'e...
Tüm sorunlara ve geleceğe dö-
nük kara bulutlara karşın,
Mostra'nın sanat ve deneme si-
nemasını savunan son kalelerin
en önemlisi olmayı sürdürdü-
ğünü gözlemüyoruz.
Aynca "51. Mostra"nın ödül
listesinde iki nokta dikkati çek-
mekte. İlki Fransız sinemasının
sessizliği: Mostra'nın yanşmah
bölümüne Idnssa Ouedraogo'-
nun "Yüreğin Çığlçı" (Cri Du
İkinci nokta ise Asya ülkeleri si-
nemalannın son yıllarda gör-
düğü ilginin yanı sıra kazandığı
başanlann da süregeliyor ol-
ması. "Altın Aslan" yanında 'en
iyi erkek oyuncu" ödülünün de
bir Asya fılmine verilmesi, kuş-
kusuz rastlantı değildir.
Asya sineması, Toronto'da
da aslan payını koparmış. Türk
sinemasına ise 45 ülkeden top-
lam 296 (84 kısa, 212 uzun) fil-
min programlandığı Toronto
Festivali'nde, bu yıl yine yer
yok!... Belki de Montreal ile
Toronto festivalleri arasındaki
rekabetten kaynaklanan bir
durum bu... Ancak temeldeki
sorunun, yapımcılanmızdan
Kültür Bakanlığımıza dek tüm
meslek kuruluşlanyla resmi
makamlann. tanıtım konusuna
gerekli önemi ve zamanı verme-
meleri olduğu unutulmamah...
Örneğin Çuebec'li bazı gaze-
teciler, Montreal'deki yirmi iki
filmlik Türk sineması toplu
gösterisinin festival sırasında
yeterince tanıtılıp desteklenme-
diğini gözlemediklerini söyledi-
ler... Şimdi önümüzde New
York var; 14-23 eylül tarihleri
arasında lincoln Center'da ya-
pılacak on filmden oluşan gös-
teri programı. sinemamız için
çok önemli bir fırsat oluştur-
makta...
Ne düzeyde ilgi göreceği ise
ayn bir merak konusu.
Önümüzdeki yıllarda Türk
filmlerinin Toronto Festivali'-
nde de programlanabilmesini
sağlamak için ciddi çabalar
göstermek gerekir diye düşünü-
yorum.
Bu yıl örneğin Hintliler 39.
İranlılar ise 7 filmlik gösteri
programlanyla burada ekip ha-
linde çalışmaktalar... Türk si-
nema çevrelerinden ise topu
topu iki kişiyiz: Diğeri de benim
gibi merkeze en uzak yörünge-
lerde seyreden genç yönetmen
Kutluğ Ataman. Amcnka'da
yaşayan Ataman, bir yapımcı
arkadaşıyla birlikte iki günlü-
ğüne gelmiş...
Önümüzdekigünlerde,
"Mostra"da "Altın Aslan"ı
paylaşan ve Lido Adası'nda
kaîdığım kısa süre içinde izleye-
mediğim iki fılmi de burada
görme olanağı bulacağım. İtal-
yan dostlanmız dikkat etsinler:
Kısır politik çekişmeler. bütçe
kısıntılan, bitmek bilmeyen sa-
nat ve demokrasi tartışmalan
falan derken, gelecek yıl birçok
kişi Venedik yerine Toronto'ya
gitmeyi tercih edebilir.
ISILDAK VE YELPAZE
ATfTJA BtRKtYF
Döşüne Düşüne
Geçen gece sabaha kadar uyuyamadım. Yatağın için-
de döndüm durdum. Boşa koydum olmadı, doluya koy-
dum olmadı. Düşündükçe düşündüm. Düşündükçe uy-
kularım kaçtı. Öyle ya ne olacaktı bu ülkenin hali?
12 Eylül'ü anımsadım. Ne değişmişti? 1981-82 yılların-
daydı. Yazko Edebiyat dergisinin Yazıişleri Müdürü Ad-
nan Özyalçıner, derginin başına bir şey gelmesin, Yaz-
ko'nun başına bir şey gelmesin diye her türlü cam-
bazlığı yapıyordu. Yerine ve duruma göre 'burjuva'
kentsoylu oluyordu, 'sınıf katman oluyordu vb.
Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan telefon açıp, haftalık
kültür/sanat dergisi olan Somut yöneticilerine falancay-
la ilgili yazı girmesin diye talimatlar' veriliyordu. Ara-
dan yaklaşık on beş yıl kadar geçti. Teknoloji ve serma-
ye gelişip medyayla el ele vererek bambaşka bir Türki-
ye oldu. Ama ne değişti? Hala düşünce' suç. Düşündü-
ğünü yazmak suç. Belki sıkıyönetim yok, ama sivil bir
sıkıyönetim yok mu?
Dünyanın iyice küçüldüğü bir dönemde yaşıyoruz, de-
mokrasinin ayncalık değil, alışkanlık olması gereken bir
çağda yaşıyoruz. Ne yazık ki, sanatçıdan, yazardan, dü-
şünceden korkuluyor. Yazar istenmiyor, 'aydınlanma'
istenmiyor, kitap okunması istenmiyor.
12 Eylül'den bu yana ne değişti? Yazkolu yıllardan bu-
güne kadar ne değişti? Dergi yöneticisi Memet Fuat,
Adrtan Özyalçıner, Ahmet Cemal, Selim fleri, Zeynep
AVCJ, Mehmet Rifat vb. yazarlıklarını, kültürel etkinlikle-
rini sürdüregeldiler; o günlerin gençleri bizler, Hüseyin
Haydar, Turgay Fişekçi, Oğuz Tanındı kı rkl ı yaşlara gel-
dik, etkinliğimizi çeşitli alanlarda sürdürebildik. Biz ve
bizim gibiler yazdık durduk. Ama ne değişti? 12 Eylül'-
den günümüze 'ne'değişti?
Kuşkusuz değişen çok şey var. Örneğin medya renkli
sayfaları ve ekranıyla kırk yıl düşünsek tahmin edeme-
yeceğimiz bir duruma geldi. Yabancı sigaralar ve ya-
bancı olan her şey ülkemize girdi, sokak aralarında dö-
viz büroları açıldı, paranın rengi iyice karardı ve değeri-
ni yitirdi vb. Aman ne liberal olduk! Düşünce suç, denize
yoğurt çalmak suç, haber yakalamak suç, Kürtçe barış
yazmak suç, oysa yer gök 'Amerikanca' işyeri adından
geçilmiyor. Ana dilini konuşamamak bir hüner sayılıyor
ve övgü alıyor. Bir 'değer'e sarıldığın zaman adın 'dino-
zor'a çıkıyor.
12 Eylül yeni bir Türkiye getirdi; düşüncelerini sakla,
yazma, okuma, baban gibi olma, bol para kazan. Ama
nereye kadar? Umudun bittiği yerde hayal gücü de biter;
hayal gücünün bittiği yerde düşünce ve yazı biter. Yer-
yüzünde hiçbir güç, umudu, hayal gücünü, düşünceyi ve
yazıyı kolay kolay ortadan kaldıramaz. Acaba o gece,
düşüncelere garkolduğum için mi uykum kaçmıştı, yok-
sa düşüncelerimi yazıp yazamama endişesi mi uykumu
kaçırmıştı?
Kültür adamı yetiştirmek, yazar yetiştirmek, kültürlü
ve bilgili bir ulus yetiştirmek 'aydınlanma'öan miras ka-
lan bir politika olması gerekir. Bizde aydınlanma yarım
kaldığı. dahası tikel düzlemde olduğu ve hükümetler de
genellikle bu 'politika'dan uzak durduğu için, aydınlan-
mış değil, aydınlanamamış bir ulusu her zaman yeğle-
mişlerdir. Belki de sıkıntısını çektiğimiz bu yeğlemedir.
Kuşkusuz bu tür sorunlar bir yandan da Kültür ve Milli
Eğitim bakanlıklarını ilgilendirmektedir. Acaba çiçeği
burnunda sosyal demokrat Kültür Bakanı'nın 'kültürpo-
litikası'na ilişkiRıJierrtangi bir düşüncesi, tasarısı var
mıdır?
Batı'da hükümet programında yer alan 'kültür politi-
kası'n\ kağıt üzerinde de olsa bizim yeni Kültür Bakanı-
mız acaba oluşturabilecek midir? Bunları beklemek her-
halde hakkımızdır. öyle ya bir yandan sosyal demok-
rattır, öte yandan bu işin hocası bakanlığın müsteşarı-
dır...
'Yerel Yönetimler ve Sanat' paneli
• Kültür Servisi - 4. İstanbul Sanat Fuan kapsamında yann
saat 14.00'te gerçekleşecek olan 'Yerel Yönetimler ve Sanat'
başlıklı panelde, bu konu hem akademisyenlerin. hem yerel
yöneticilerin, hem de bu yöneticilerle doğrudan ilişki içinde
olan çeşitli sanat dallanndan temsilcilerin bakış açılanyla ele
alınacak. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği ve Fuar
Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Hüsamettin Koçan'ın
yöneteceği panele konuşmacı olarak MimarlarOdası İstanbul
Şubesi Başkanı Oktay Ekinci, Çağdaş Sinema Oyunculan
Derneği Başkanı Halil Ergün. Marmara Üniversitesi Kamu
İdaresi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Füsun Üstel ve
mimar Korhan Gümüş katılacak.
Has Bahçe'de Münir Nurettin
konseni
• Kültür Senisi - Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik
Türk Müziği Korosu, 17 eylül cumartesi akşamı bir "Münir
Nurettin Selçuk Konseri' verecek. Yıldız Sarayı Vakfı
etkinlikleri kapsamında düzenlenecek konsere solist olarak,
Meral Uğurlu. Münip Utandı ve Çetin Korukçuoğlu
katılacak. Uzun yıllar Münir Nurettin'le birlikte çalışan Ender
Ergun ve Meral Uğurlu'nun şef ve solist olarak konserde yer
almalan ise. dinleyiciler açısından Türk Müziği geleneğinde
'usta-çırak' ilişkisini yansıtması açısından ayn bir anlam
taşıyacak.
Metin And'ın opera-bale söyleşileri
• Kültür Servisi - Prof. Dr. Metin And'ın, Aksanat'ta geçen
sezon > oğun ilgi gören opera-bale söyleşileri bu sezon da
devam ediyor. Bu ay dördüncüsü gerçekleştirilecek olan
"Koreograf MacMillan'a Saygı' başlıklı söyleşi bugün saat
18.00'de Aksanat'ta izlenebilir. Söyleşide, aynı zamanda
videodan sanatçının yapıtlanndan örneklerde sunulacak.
Plastik Şanatlar Raporu
• Kültür Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği
tarafından hazırlatılan Plastik Sanatlar Raporu, Türkiye'nin
üç büyük kentinde geçen mevsim açılan sergilerin, sergi başına
bin beş yüz. iki bin kişi tarafından izlendiğini ortaya koydu.
Raporda, sanat eğitimi başlığı altında toplanan verilere göre,
Türkiye'de sanat eğitimi veren öğretim elemanı sayısı 470.
sanat eğitimi gören öğrenci sayısı ise bin olarak belirlendi.
Türkiye'de sergileme mekanı sayısı ise İstanbul. İzmir ve
Ankara'da 296 olarak saptandı. Bu mekanlar arasında
yalnızca 107"sinin sürekli sergileme amaayla kullanılan "sanat
galerisi' niteliğini taşıdığı açıklandı. Söz konusu mekanlarda,
bin üç yüz seksen üç profesyonel ve amatör sanatçının 800"ü
aşkın kişisel ve karma sergi düzenlediği ve sergj başına izleyici
sayısının 15-200 olduğu da raporda yer alan bilgiler arasında.
Ankara Büyükşehir Belediyesi
amblemi
• ANKARA (AA) - Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri
Meslek Birliği (GESAM), Ankara Büyükşehir Belediyesi
ambleminin değiştirilmesi ve kullanım alanlan göz önüne
alındığında, maliyetinin yaklaşık 1 trilyon lira olacağını
bildirdi. GES AM'dan yapılan açıklamada, belediye ve diğer
kamu görevlilerin ülke sorunlanyla uğraşmak yerine, sanat
eserleri ve sembollerle uğraşmalannın doğru olmadığı
bildirildi. Açıklamada, mevcut amblemin de sanat ve estetik
değer yargılan bakımından yadırganacak bir yanı ile ideolojik
tarafı bulunmadığı kaydedildi. Açıklamada, konunun
belediyenin tasarrufunda olmasına rağmen, dikkatli ve
temkinli davranılmasını gerektirecek önemli bir konu olduğu
vurgulandı. Bu konuda, yanşmanın açılması veya
açılmamasının, öncelikle kamuoyunda tarüşılması gerektiği de
belirtildi.