25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5TEMMUZ1994SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Kayıtdışı ekonomi kadermi? Devletin bilerek ve isteyerek yol açtığı ya da vergi mevzuatından kaynaklanan kayıt dışı ekonomi, alınacak bazı yasal ve yönetsel önlemlerle kısa sürede denetim altına alınabilir. Burada sorun, daha çok siyasal kararlılıkta düğümlenmektedir. Prof.Dr. SADIK KIRBAŞ Hacettepe Üni. Öğretim Üyesi U lkemizin içinde bulun- duğu ağır ekonomik bunalımın baş sorum- lusu olarak kamu açıklan gösterilmekte- dir. İleri sürülen çö- züm önerileri çok değişik olmakla bir- likte, birisi üzerinde genellikle birleşil- mektedir: 'Kayıt dışı ekonomi'nin denetim altına aünması. Bir benzetme yapmak gerekirse, kamu açıklan bir canavar, kayıt dışı ekonominin dene- tim altına ahnması da kurtana melek olarak görülmektedir. Kendisinden çok şey beklenen ve her derde deva olduğu düşünülen bu kayıt dışı ekonomi nedir? Gerçekten kısa sürede denetim altına alınabilir mi? Neden toplumun tüm kesimleri bu çözümde birleşmektedir? Ekonomik sorunlann giderek ağırlaşüğı şu gün- lerde bu sorulara bulunabilecek yanıt- lar önem taşımaktadır. Kayıt dışı ekonomi kavramı uygu- lamada genellikle vergi ağırükü olarak kullanılmaktadır. Geniş anlamıyla resmi kayıtlara gjrmeyen ve belgelen- dirilmeyen tüm faaliyetler bu kapsa- ma girmektedir. Kayıt dışı ekonomi evrensel bir ol- gudur. Tüm ülkelerde görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde %10'lar düzeyinde olan bu olgu, gelişmekte olan ülkeler- de %50'lerin üzerine çıkmaktadır. Ülkemizde ise ulusal geürin ortalama %39'udüzeyindedirC). Bir ülkede kayıt dışı ekonominin boyutu artükça ulusal ekonomiyle il- gili sağükü verilere ulaşmak da güçleş- mektedir. Devlet fert başına milli gelir, ülkedeki mal ve para miktan gibi ko- nularda net bir bilgiye sahip olmadığı için uygulanan ekonomik poüükalar- da sorunlar ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonomi olgusuna vergi açısından yaklaşıldığında ise vergi ka- yıp ve kaçaklan çeşitli şekillerde karşı- mıza çıkmaktadır. Devlet ya bilerek ve isteyerek ya da böyle bir olguyu arzulamadan İcayıp ve kaçağa ya da kayıt dışı ekonomiye yol açabilmektedir. Devletin bilerek ve isteyerek kayıt dışı ekonomi yaratması, genellikle is- tisna ve muafiyetler yoluyla olmakta- dır. Devlet vergi gelirlerinin bir bölü- münden vazgeçmekte ve bu gelirlerle ilgiü faaliyetleri de bir yerde kayıt dışı- na itmektedir. Özellikle 1980'lerden sonra uygulanan ekonomik politika- lar sonucu vazgeçilen vergi, çok önem- li boyutlara ulaşmıştır. Vergi mevzuatında yer alan bazı hü- kümler ya da kurumlar da vergi kayıp ve kaçağına, dolayısıyla kayıt dışı eko- nomiye yol açmaktadır. Götürü usul, bu konuda en önemü olgudur. Çeşitli uygulama biçimleriyle götürü usul bel- gesizliğe, vergi kaybına ve kayıt dışılı- ğa neden olmaktadır. Gelir vergisinde bir milyonun üzerindeki yükümlü gö- türü usulü bir sığınak olarak kullan- maktadır. Aynı şekilde vergi güvenlik önlemlerinin baalan ve stopaj uygula- ması da kayıt dışı ekonomi yaratmak- tadır. Yasalarda yer alan vergi, resim ve harç oranlan ile öbür maü yükümlü- lüklerin yüksekliği de kayıt dışılığa ve vergi kaybına yol açan başka bir etken olmaktadır. Tapu harçlannın yüksek- liği değerlerin düşük gösterilmesine, dolayısıyla tapu harcı, gelir ve kurum- lar vergileri açısından kayıplara yol açmaktadır. Aynı şekilde ücretler üze- rindeki vergi, prim ve başka yükler hem vergi hem de sosyal güvenlik açı- sından kayıt dışılığa neden olmakta- dır. Devletin bilerek ve isteyerek yol aç- tığı ya da vergi mevzuatından kaynak- lanan kayıt dışı ekonomi. alınacak bazı yasal ve yönetsel önlemlerle kısa sürede denetim altına alınabilir. Bura- da sorun daha çok siyasal kararlılıkta düğümlenmektedir. Baskı gruplan ge- rek yasalaşma aşamasında gerekse yasalar yürürlüğe girdikten sonra bu girişirrüeri etkisiz duruma getirebil- mektedirler. Kayıt dışı ekonominin asıl kaynağı. devletin yapılanmasındaki sorunlar- dır. Ekonomik yapılanma en önemü etkendir. Özellikle enflasyonun süre- ğenleştiğj; dolayısıyla haksız, speküla- tif kazançlann ortaya çıktığı, gelir dağılımının adaletsiz olduğu, ekono- mik istikrann bulunmadığı, ekono- mik olaylann denetim dışı kaldığı ülkelerde kayıt dışı ekonomi daha ileri düzeydedir. Ekonomik bakımdan ge- lişmiş, enflasyonun denetim altında bulunduğu, kurumlann istikrar içinde ve oturmuş olduğu ülkelerde bu olay çok daha sırurlıdır. Ülkemizde enflasyon üçlü rakam- larda dolaşmaktadır. Sermaye piyasa- sı oturmamışür. Bankalar ve araa kurumlar bunalım içindedir. Nakit iş- lemleri izlenememektedir. Hamiline yaaü çek ve senetler dolaşımdadır. Mal aüşverişlerinde borsa sistemi yer- leşmemiştir. Tapu kayıtlan düzensiz- dir ve bilgjsayara geçirilememiştir. İmar sistemi iyi çalışmamaktadır. Ge- cekondulaşma yoğun bir biçimde sür- mektedir. Gürnrükler ve sınırlar, Batı standartlanndan uzaktır. Bavul tica- reti çok önemü boyutlardadır. Motor- lu araç sicilleri düzensizdir. Vergi yönetim ve denetiminin yapı- lanmasında önemli sorunlar vardır. Vergiyi doğuran olaylann yoğun bir biçimde oluştuğu yerlerle vergi idaresi arasında bilgisayar bağlanusı kurula- mamıştır. Yükümlülerin önemli bir bölümü işlemlerini vergi daireleriyle yürüt- ınektedir. Çağdaş vergi yönetimleri- nin olduğu ülkelerde vergi daireleri önünde bizde olduğu gibi kalabalıklar görülmemektedir. Göriildüğü gibi sorun, önemli ve çok boyutludur. Başta vergi yönetim ve denetiminde olmak üzere devletin çeşitü alanlannda bir dizi reformun yapılmasını gerektirmektedir. Bir yer- de devletin yeniden yapılanması söz konusudur. (I) Türkmen Derdıyok, Türkıye'nın Kayıt Dışı Ekonomısının Tahnunı, Tûrkıye tküsat Derpsı, Y 5.S 14,Mayısl993,sh.6l ARADABIR YILMAZ ATEŞ SHP Ankara IIBaşkanı Oyunun Yeni Adı... Eylül 1993. SHP'nin son kurultayı. Kürsüde, Ankara Milletvekili Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal. Her za- manki yumuşak, ama etkileyici ses tonuyla konuşması- na başlarken, "Dönekliğin yeni adı, yeni dünya düzeni oldu'diyor. Salon alkışlarla inliyor. Soysal, "yenidünya düzeni" sloganının, emperyalizmin yeni biryutturmaca- sı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Bir kaç saat sonra yeni genel başkanlarını seçecek SHP'li sosyal demokrat delegeleri "uyanık" olmaya çağırıyordu. Türkiye solu şimdi en "uyanık" olması gereken bir dö- nemi yaşıyor. Türkiye'nin demokrasi içinde gelişmesini istemeyen (gelişecekse de, kalkınacaksa da demokrasi ile olacaktır) odaklar yeni yeni oyunlar sahneye sürmek- tedirler. "So/"suz bir siyasal yaşamın, solsuz bir de- mokrasinin peşindedirler. Bu odaklar, solu, sol güçleri halk desteğinden koparmak istemektedirler. Bunu da solu bölerek, birbirine düşürerek yaşama geçirmeye çalışmaktadırlar. Attıklan oltaya "sol" güçlerin takıl- makta olduğunu görmektedirler. Birinci yıldönümünde olduğumuz için, çok acı olduğu kadar çok somut olan Sıvas katliamı ile başlamak istiyo- rum. Tarihte, haksızlığa, baskıya boyun eğmemiş, hak- kın ve adaletin simgesi haiine gelmiş Aleviler, günümüz Türkiyesi'nde de "so/"un, özellikle de sosyal demokrat partilerin belkemiği, demokratik ve laik cumhuriyetin güvencesi olmuşlardır. Ama nedendir anlaşılmaz ya da anlayanların iyi anlatamadığı çok çarpık bir durum var. Sol parti iktidarlarında Aleviler resmen katledilirler. 1970'lerdeki CHP hükümetleri dönemindeki Kahraman- maraş ve Çorum olayları. Bir yıl önce de, DYP-SHP or- taklığı yönetiminde yaşanan Sıvas katliamı... Bu katli- amlar şunu göstermektedir: 1- Sosyal demokrat partiler hükümete gelebilmeleri- ne karşın iktidar olmayı başaramamaktadırlar. Temel nedenlerinden biri de, radikal önlemler alarak kadrola- rınıkurmakyerine, "solu" içinesindiremeyenkadrolara teslim olmalarıdır. Radikal kadrolaşmaya gidilseydi, da- nışmanının vali olduğu Sıvas'a; SHP'nin o günkü genel başkanı, başbakan vekili Sayın Inönü, 9saatte ulaşamaz mıydı; 2 saatte Kıbrıs'ı teslim alan devlet, Inönü yöneti- minde Sıvas'ta insanlarımızı yakılmaktan kurtaramaz mıydı? 2- Düzeni değiştirme iddiasındaki sol, iktidarda düze- nin çekici olan nimetlerinden pay kapma kavgasını öne çıkarıp düzene teslim olduğundan, düzen dönüp, sol parti iktidarlarına, kendi tabanını yedirmektedir. 3- Sol partilerin başarısı için büyük bir özveri gösteren demokrasi güçleri, bu güçlerini iktidar üzerinde deneti- ci, yönlendirici kullanmak yerine, küsüp kenara çekil- mekte, hatta düzenin tam kucağına oturtacak karşı bir güç olarak kullanmaktadırlar. Bilinçliliğin sembolü olan sol demokrasi güçleri, sağ- duyularından yoksun oldukları dönemleri yaşar olurlar. Omuz verdikleri, kan verdikleri, yaşama kavuşturdukla- rı sol partilerden, koparmak, uzaklaştırmak, soğutmak için tezgahlanan oyunlar birbiri ardına gelir. Siz hiç, "şeriat"\ iyi savunmadığı gerekçesiyle, RP'nin ya da geçmişte bu çizgide olan partilerin, din istismarcı- sı gruplar tarafmdan basıldığını, işgal edildiğini gördü- nüz mü? Ya da "ırkçılık'ı iyi savunmadığı için MHP'nin veya geçmişte bu çizgide olan partilerin ırkçılar tarafm- dan basıldığını, kamuoyu gözü önünde yıpratılmak is- tendiğini gördünüz mü? Ama solda böyle midir? Işkencecilerden hesap sor- mak yerine SHP işgal edilir. Memur sendikalaşmasını engelleyen partilerden hesap sormak yerine, 55 millet- vekiline sahip olmasına karşın samimi olarak, başta memurlara grevli-toplusözleşmeli sendikalaşma hakkı olmak üzere demokratikleşmeyi sağlamaya çalışan SHP'ye hesap sorulur. DYP iktidarda çok mu başarılıdır? Sermaye sınıfı, um- duğunu Sayın Çiller'de ve partisinden bulabildi mi? Hayır. Buna karşın işveren sendikaları konfederasyonu TİSK ya da en büyük sermaye örgütü olan TOBB'den, DYP'yi ya da genel başkanını kamuoyunda zora düşüre- cek, küçültecek bir davranış gördünüz mü? Hayır. Bir gerçeği artık görelim: Sıvas katliamının sorumlusu SHPdeğildir. Bütün anti-demokratik uygulamalardan ve Sıvas kat- liamından SHP'nin değil, SHP adına hükümet erkini elin- de bulunduran yöneticilerin hatası vardır, eksiği vardır. SHP'yi sorumlu tutmak, demokrasi ve laiklik mücadele- sinde en ön saflarda mücadele veren yüz binlerce SHP tabanına, SHP örgütlerine yapılacak haksızlığın en bü- yüğüdür. SHP'yi sorumlu görmek, çok iyi niyetlerle veri- len toplumsal mücadeleyi küçültmektir. SHP'nin, bütün demokrasi güçlerine; bütün demokra- si güçlerinin SHP'ye gereksinimi vardır. Türkiye'nin aydınlık geleceği bu güçbirliğindedir; emperyalizmin oyununa düşmemektedir. SOYLEV3 (BELGELER) Hıfzı Veldet Vetidedeoğhı 4. Bası 75.000 (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğhı-İstanbul Ödemeli gönderilmez Özgür düşünceninyolu dikenli... Düşünce özgürlüğünün bir anlamı olabilmesi için, bireyin özgürce düşünebilmesi yanında, düşündüklerini yine özgür olarak açığa vurabilmesi, başkalanna açıklayabilmesi gerekir. BEKİR ÖZGEN Öğretmen-yazar N edir yalın anlamıyla özgür- mayan insan, başkalanna bağımü olacağı lük? "Özgüriük", bağü, için. onurlu sayılmamışür. bağımü olmamakür. Her Düşünce özgürlüğünün ikinci dinamiği türlü dayatmacıüğa kafa de "insanın özdeksel ve tinsel varlığının an- tutabilmektir. Dağdaki ço- cak düşünce özgürlüğü ile gelişebilir olması" hanm ha«ıhr>Qİnâiı HiipHi- (jır Bireyin özgürce düşünebilmesinin bir edir yaün anlamıyla özgür- lük? "özgüriûk", bağü, bağımü olmamakür. Her türlü dayatmacıüğa kafa tutabilmektir. Dağdaki ço- banın başıboşluğu, diledi- ğini yapabihne özgürlüğü olabiür. Ne ki "özgüriûk", gerçek anlamını düşünce diz- gesi içinde kazanabiür. "Düşünüyonım, o nedenle vanm" yargısı doğrudur. Var ol- mak, önce düşünmekle başlamakta: dü- şünce özgürlüğü ile de anlamlaşmaktadır. Bireyin kafasının işleyişini sınırlayan görgüsü, deneyimi ve düşünebilme yetene- ğidir. Düşünce, görgü ve deneyimleri sü- rekli yedeğinde tutar. Onlan itici bir güç olarak kuUarur. Ancak onlann boyundu- nığuna girmez. Ozgürlüğün düşünsel bağlamda ortaya çıkabilmesi için, önceükle, yazgı kavramı- nın etkisinden sıynlması gerekmektedir. Birey, yazgı anlamındaki zorunluluktan yakasını kurtaramazsa tümüyle kötürüm- leşebiür. Çünkü yazılan bozulamayacaksa yorganı çekip sonucu beklemekten öte ne yapabiür? Özgürleşen düşünce. çağlan aşıp gelir- ken kendi dinamiklerini de beürlemeye başlamışür. Bunlann ilki olarak "Düşünce özgüriûğû, insan onurunun vazgecilmez öğe- skBr" demiştir. Düşüncesinde özgür ola- gerekü koşulu, özgürce öğrenebilme orta- mında bulunmasına bağüdır. Kimi bilgiler kendisine zorla veriüyor, ezberletiüyorsa; istediklerini değil de istemediklerini ögren- me durumunda bırakıüyorsa, düşüncesin- deki özgüriûk nasıl gerçekleşebiür? Düşün- cesini nasıl geliştirebilir? Düşünce özgürlüğünün bir anlamı ola- bilmesi için, bireyin özgürce düşünebilmesi yanında, düşündüklerini yine özgür olarak açığa vurabilmesi, başkalanna açıklayabil- mesi gerekir. Bunun için sözel, çizgisel, ya- zısal ve oyunsal tüm iletişim araçlannı kul- lanabilmesine olanak verilmeüdir. Bunlar sağlanmaz, engellenirse. "düşünce özgüriü- ğü" değer yitimine uğrar. Çünkü düşünce- nin açıklanmasını sınırlamak, düşünce özgürlüğünün yalnızca kısıtlanmasını de- ğil, özüyle birlikte ortadan kaldmünasını da getirir. Bu durumda, düşünce özgürlüğünün üçüncü dinamiği de yitiriüniş olur. Başka bir deyişle, yurttaş, ait olduğu toplumun içinde düşünce üretemez konuma girer. Bunu yüksek sesle söyleyemediği için de yurttaşüğı tartışmaü olur. Bu nedenle, dü- şünce özgürlüğüne açık toplumlarda, birey ya da kurumlann düşünce dolaşımına en- gel olunmamaktadır. Düşünce özgürlüğü- ne yöneük bu geniş açıü yaklaşım, uygar uluslann söz ve eylem özgürlüğü aritmeti- ğinde de ortak payda oünuştur. Öte yandan, insanın yapısından gelen nedenlerle, yeniükler kolay kabul görme- miş,tir. Yeniüklerin benimsenebilmesi, bi- re>in o konuda kafa yormasıru getirmiştir. Sıradan insanlar da kolaycılığı yeğlemişler- dir. Tembel beyinlerini böylesi düşün iste- yen konularda işletmekten kaçınmışlardır. Kendilerini zorlamamışlardır. Kolaycdığı seçmişlerdir. Özgür düşüncenin üretimi olan yenilik'- ler ortaya çıkınca da, kendi emek ve katkı- lan olmadığı için, onlan kolayca benimse- memişler, onlara sahip çıkmamışlardır. Üstelik yenilikler, çoğunlukla, yerleşik alış- kanlıklan zorlamış ve kurulu düzeni hedef almıştır. Bu da cemaatsal çoğunluğu kor- kutmuştur. Düşünsel tembellik, korku duygusuyla da kanşınca daha kaücı olabil- miştir. Toplumlan yönetme sorumluluğunu üstlenmiş olanlar da, genelde, toplumun ortak anlayışına ters düşen düşünceleri ön- lemeyi görev saymışlardır. özgür düşünce- ye karşı tavır almışlar; bağımsız düşünceyi baskı altında tutmaya çaba göstermişler- dir. Belli ki özgürleşme, bağımsızhkla özdeş- tir. Ama yolu dikenlidir. Bu nedenle de kimi kesimlerde "refah", eylemle namaz- da; "kurtuluş", yönle güneyde aranabil- mektedir. TARTIŞMA Gemi üretimi ve otomotiv ~^f •••lkemizin içine • I girdiği bir I I ekonomik I I bunaüm süreci ^ ^ _J daha çeşitü ^ - recetelerin uygulanması ya da uygulama olanaklannın denenmesi ile yönetilmeye çaüşılmaktadır. Bu bunaüm yönetimi sürecinde de tüm sektörler, doğal olarak, en çok zaran kendilerinin gördüğünü ve ülkemiz için her biri kiüt sektör olduğundan daha fazla destek ve teşvik almalan gerektiğini savunmaktadırlar. Söz konusu sektörlerin en başında her zaman olduğu gibi. bitmek rükenmek bıüneyen teşvik ve koruma açüğı ile otomotiv geünektedir. Bir sektör düşünün ki, kırk yıldır her türlü korumanın arkasına sığınmış (gümrük duvarlan), devletin temel poütikalannın beürlenmesinde asla unutuünamış (toplu-taşıma ve demiryolu /' denizyolu projelerinin askıda tutulması, tüm ağırüğın karayollanna veribnesi), tüm medyada reklam kaygısı ve parasal Deliriumırmızı, yeşil çizgilerdans ediyor ekranlarda. Kalpatışlan düzensiz. Nabızyüzyinni. Gözbebekleri sabit. Soğuk terler... Hezeyan. Sayıküyor; "ElhamdüHllah Müslümanım, tslam sanatçısıyım diye başlamalısöze..." "Nevizade sokağı... Midyeci Haydar'ın muhteşem tezgahına n'oİdur' "İETTşof5rieri!Sakal btrakılacaaak! Bıraak!.." "İtfaiyemûdüriiistifaetti. Gerekçeyi zapta geçirin; sakalla yangın söndürülroez, gaz maskesi takıimaz." iüşkiler doğrultusunda engin destek bulmuş, aynı desteğin uzanusı olarak insanlanmıza söz konusu sektörün bağlayıcı kültürü aşılanmış (mobil toplum), sık sık sektörde ve yan sanayide çaüşan insanlann durumu koz olarak kullanılarak en ayncaükü uygulamalardan yararlanmış ve tüm bunlara rağmen ne dışsatım yapabiünekte ne de yurtiçi pazarda kendi ayaklan üzerinde durabilmektedir. Yukanda beürttiklerimin amacı ne otomotiv sektörünü kötülemek ne de almakta olduğu desteğe tümden karşı olduğumdandır. Sektör, doğası gereği bulunduğu tüm ülkelerde hem savunma olanaklan. insan yeüştirme potansiyeü. teknik olarak doyumcu oünası, sermaye birikimi gereküren büyük yatınmlar gerektirmesi gibi nedenlerden, özellikle gelişmekte olan toplumlar için, övünç ve gurur kaynağıdır. Aynca bu büyük yatınmın en can aücı noktası da talep farküüklanna uyum sağlaması "Taksim çevresiııde doksan beş tane cami var. Bir cami yetmez, beş cami yapm. Dalya, dalya..." "Yeşile boyayın bordürleri. Saksofoncular çiçek sulasın. Bilgisayar programcıları çöpçü olsun. Sekreterler ot yolsun. O adam, beykellerin karştsında tükürfikle ne yapıyor?" "Tonton başlattı, sen devam et." "Kırk metre ipek saten gelinük. Vakko. Yedi katlı pasta. Lünuzin. Sheraton yakışır size. -In God We Trust- Suudüer ve tran üzerinden akrabasımz koyu yeşile." "Uğur Mumcu Caddesi'nin adını Bankalar Caddesi yapm. ANAM-UR!" " Ya bitecek, ya bitecek! Herkes fedakarlık etmeli. Yurtdışındaki işçiler biner mark göndersin." "Amerika'da hanlar, düşük, elastikiyeti az olmasıdır. Otomotiv sektörünün hakkını da böylece korumakla birükte, yine bu sektörün doğası gereği ortaya çıkan bir gerçeği belirtmek ve neden bunca desteğin aşın olduğunu ve ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye'miz için çok daha yararü olacak başka bir sektörün otomotive verilen desteğin çok daha azıyla büyük başanlar kazanacağını göstermek arzusundayım. Otomotiv endüstrisinin dış ve korumaaüktan uzak olarak gerçek iç pazar şansı günümüzde sadece yüksek kapasiteden gecmektedir. Oysa, günümüzde tüm dünyada emek-yoğun olan ve ürünün standartlaşününaya elverişsizliği yüzünden böyle kalmaya devam eden bir gemi-inşa sektörü var. En az otomotiv sektörü kadar yan sanayi gerektiren ve üretim arttıkça yan sanayi mallannda da aynı standart dışı üretim gereküüğinden. kolayca yerli payın hızla artacağı bu sektör ne kadar az destekle ne kadar hamamlar... Yalancüığın, ikiyüzlülüğün en radikal örnekleri sergileniyor, medya tıss!.." "Günün mö nüsü ne?" "Başbuğ'un sabah traşında neler var bugün? İmam hariplilere Harp Okulu yolu... Bu sefer tamam inşallah." "Üç tane kıçıkırık ojun: Zaten seyircisi yok (!) Kapatın tiyatroları, mescit yapm." "Yağcdar ve korkak laikler uzlaşır sizüıle..." "tkinci SmrfCumhuriyet, Osmanlılık, Adi Düzen..." "Bayramlıklarını giymiş bukalemunlar gibi davetkâr. Ne zarif edalar bunlar. Ne kadar ulvisiniz... Karanlık ağzınızda, yapışkan diü'niz görünüyor oysa." "Gûrderden pazardı. dört büyük işler yapacağını da çoktan kanıtlamışür. Gerek Türk donatanlannın siparişi gemiler, gerekse yabanalann siparişi gemiler dünya ölçüsünde büyük beğeni toplamakta ve Türk tersaneleri aranıür bir kaütenin temsilcisi olmuşlardır. Ancak en büyük teşviğin devamüük olduğu çağımızda, tersanelerimiz süreküüği oünayan ve sık sık değişen teşvik oranlan yaru sıra düzenü ve doyurucu fınans kaynaklannın olmayışından talepleri, belirsizlik içinde, karşılayamamaktadır. Sonuç olarak iç ve dış pazarlara gemi üretimi, Türkiye'mizin az destekle çok büyük kazançlar sağlayabileceği, en şanslı olduğu sektördür. Bu arada otomotivden farkü olarak. gemi inşa sektörünün ürünlerinin her birinin ekonomik olarak büyük değerleri olan birer fabrika' olduğu da. aynca bir yazıda ele aünabilecek denizcilik sektörü sahası, unutulmamaüdır. Emre Biren İşletmeci. yaşmda bir dansöz (!) döktürdfi tetevizyonda. Sonra daha kiicük bir bebe, full makyaj Türk Sanat Müziği söyledi, playback." "Refahlı başkan travestikrie yakalanmış. Dipnot: Adam gerid" Sıvas'taki "Kara Leke"nin yıldönümü. Geleceğe doğru güzelleşmiyor hiçbir şey. Yaşananlann, yaşanacaklann kirieritırnaklarda... Ürkütücü bir siyah panzer yürüyor, ortaçağın geri vitesinde. Işıksız, boğucu bir sıcak. Aymazük içinde bir sürü. Ben... "Detirium.'' İUıanİrem PENCERE Aydınlanma'yı Yaşayacağız... Ünlü Alman düşünürü Immanuel Kanfa göre "ilk Ay- dınlanma" Isa'dan önce 5'inci yüzyılda eski Yunan'da yaşanmıştı. Bilge Kritias: "- Zeki devlet adamlan" diyordu, "halkı kendi buyruk- larına bağlamak için dini uydurdular..." Anttfon ekliyordu: ''- insanlar eşit doğarlar, bu nedenle özgür kişi ile köle ayrımı gereksizdir..." Uygarlığın gelişmesinde "İlkAydınlanma"n\n ikincisi- ne katkısı büyüktür; ancak, "Aydınlanma Çağı" denince temelde 18'inci yüzyıl akla gelir. Buna karşın kimileri de "Üçüncü Aydınlanma "dan söz açıyorlar, 19'uncu yüzyıl- da Marks ve Engels'in başını çektiği felseie akımı gün- deme giriyor. • "Üçüncü Aydınlanma "dan en çok yararlanan coğraf- ya, Orta Asya değil mi!.. 1917 Devrimi patladığı gün Asya'nın göbeğindeki Is- lam toplumları "Aydınlanma"nın çok uzağında yaşıyor- lardı; okuma yazma oranlan devede kulaktı; Çarlık Rusyası'nın en karanlık sömürgeleri sayılıyorlardı; kimi toplumlar göçebe yaşamını sürdürüyorlardı; yerleşik olanlar da zalim "emir"\enn buyruğunda ve Moskova'- daki çarın elinin altındaydılar; şeriatçı dünya görüşüydü ağır basan... Peki 1917 Devrimi'nin başlangıcında orta- çağda yaşayan Orta Asya toplumları, bugün "Aydın- lanma"n\n neresindeler? Orta Asya Türk toplumlarının önünde iki seçenek var: Ya Iran veya Suudi Arabistan'a benzer şeriat düzenleri- ne kayacaklar ya da laik Atatürk cumhuriyeti modelini yeğleyecekler. • Islam coğrafyasında, Atatürk'ün laik cumhuriyet mo- deli hem gözdedir... Hem düşmandır... Iran'dan Suudi Arabistan'a kadar şeriata yaslanan düzenler, laik cumhuriyet modelinin yıkılması için elle- rinden geleni yapıyorlar... Şeriatçı, Atatürk'ün laik cumhuriyet modelini iki harfli bir hedef tahtası gibi önüne koymuş: TC... Ah şu TC olmasa, diyor... Yıkılsa, diye çırpınıyor.. Suudi Arabistan, Orta Asya Türk cumhuriyetlerine Arapça harfleri kabul ettirmek için kesenin ağzını açma- ya hazır; ama, Atatürk'ün yazı devrimi Orta Asya'da gündemdedir. Iran, Şii devrimini Türkiye'ye ihraç etmek içinçabalıyor; başarı kazanamıyor. Bir milyar nüfuslu Islam coğrafyasındaki köktendinci- lerinbirdüşmanı var: TC!.. Türkiye'de PKK'cinin, şeriatçının ve Neo-Osmanlı en- telin ittifakı Atatürk düşmanlığı üzerine... PKK diyor ki: - Kemalizm kahrolsun!.. Neo-Osmanlı yineliyor: - Kemalizm kahrolsun!.. Şeriatçı: -Kahrolsun!.. Islam dünyasındaki gerici, mürteci, şeriatçı, mikromil- liyetçi ittifakına, Osmanlı enteli de katılıyor. • Kemalizm, Türkiye'de iktidarda değildir; hiçbir parti- nin programında da eniyle boyuyla yer almıyor; ama, "Anadolu Aydınlanması"na damgasını bastığından vazgeçilmesi olanaksız bir yaşam biçimini simgeliyor. Aydınlanma'nın Anadolu'daki adı Kemalizm'dir. Aydınlanma'y\ yaşayamayan Islam ülkelerinde, de- mokrasinin D'sini ara ki bulasın!.. "Aydınlanma"y\ yaşayacağız. En değerli varlığımız AZİZ TANER 40 yıllık öğretmenlik yaşamında, Atatürk devrimlerine ve ilkelerine olan inancını bir bayrak gibi taşıdın. Seninle ve bize öğrettiklerinle gurur duyuyoruz. Eşi, kızı, öğrencileri BELGE YAYINLARI Deniz'in 7. fiaskısı Çvktv BÜTÜN BÜYÜK KİTAPÇILARDA DESİZ - Bir İsyancının İzleri Turan Feyizoğlu "Türkiye'nin insanlan onu çok sevdi. 6 Mayıs'ta halkınyüreğinde birşeyler derinden sarsüdı. O yapılması gerekeni hiçbir zaman ertelemedi. O bir isyancıydı..." 320 Sayfa + 24 Sayfa Fotoğraf Ederi: 160000 TL TÜRKİYE'DE DEVRİMCİ GENÇLJK HAREKETLERİ TARIHİ Cilt 1:1960-68 Hazırlayan: Turan Feyizoğlu "Türkiye Gençlik Hareketi uzun bir yürüyiiştü. 1960 başlarında başlayan bu stireç çalkantılı gelişmelerle 1980 güzünde son buldu. Bu kitap Türkiye Devrimci Gençlik Hareketlerinin Tarihini kendi doğal akışı, dönüfümü ve söylemi içinde vermeyi amaçlıyor. Büyük Boy, 720 Sayfa, 300000 TL Ödemeli gönderilir. Toplu siparişlerde indirim yapılır. GESEL DAĞIT1M: BELGE VLUSLARARAS1 YAYINÇ1L1K Başmüsahip Sok. Talas Han No 16/302 Cağaloğlu - İST Tel: (0212) 511 63 20 MESEN OTEL AKCAKOCA Orman-DertizPtai-Hanz-SeMİdik 'Pazar-Parfembe 5 gün Y.P 2 75O.OO0 -TL. "Cuma-Cumartesi 2 gün YP.-1 3OO.OOO -TL. •O.K. 1 45O. lün 1 kişi TL Tel:( 0374 ) 61 1 44 36 Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 TCDD'ye ait kimlik kartunı kaybettim. Hükümsüzdür. HASANÇtFTER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle