Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5TEMMUZ1994SAU
OLAYLAR VE GORUŞLER
Kayıtdışı ekonomi kadermi?
Devletin bilerek ve isteyerek yol açtığı ya da vergi
mevzuatından kaynaklanan kayıt dışı ekonomi,
alınacak bazı yasal ve yönetsel önlemlerle kısa sürede
denetim altına alınabilir. Burada sorun, daha çok
siyasal kararlılıkta düğümlenmektedir.
Prof.Dr. SADIK KIRBAŞ Hacettepe Üni. Öğretim Üyesi
U
lkemizin içinde bulun-
duğu ağır ekonomik
bunalımın baş sorum-
lusu olarak kamu
açıklan gösterilmekte-
dir. İleri sürülen çö-
züm önerileri çok değişik olmakla bir-
likte, birisi üzerinde genellikle birleşil-
mektedir: 'Kayıt dışı ekonomi'nin
denetim altına aünması. Bir benzetme
yapmak gerekirse, kamu açıklan bir
canavar, kayıt dışı ekonominin dene-
tim altına ahnması da kurtana melek
olarak görülmektedir.
Kendisinden çok şey beklenen ve
her derde deva olduğu düşünülen bu
kayıt dışı ekonomi nedir? Gerçekten
kısa sürede denetim altına alınabilir
mi? Neden toplumun tüm kesimleri bu
çözümde birleşmektedir? Ekonomik
sorunlann giderek ağırlaşüğı şu gün-
lerde bu sorulara bulunabilecek yanıt-
lar önem taşımaktadır.
Kayıt dışı ekonomi kavramı uygu-
lamada genellikle vergi ağırükü olarak
kullanılmaktadır. Geniş anlamıyla
resmi kayıtlara gjrmeyen ve belgelen-
dirilmeyen tüm faaliyetler bu kapsa-
ma girmektedir.
Kayıt dışı ekonomi evrensel bir ol-
gudur. Tüm ülkelerde görülmektedir.
Gelişmiş ülkelerde %10'lar düzeyinde
olan bu olgu, gelişmekte olan ülkeler-
de %50'lerin üzerine çıkmaktadır.
Ülkemizde ise ulusal geürin ortalama
%39'udüzeyindedirC).
Bir ülkede kayıt dışı ekonominin
boyutu artükça ulusal ekonomiyle il-
gili sağükü verilere ulaşmak da güçleş-
mektedir. Devlet fert başına milli gelir,
ülkedeki mal ve para miktan gibi ko-
nularda net bir bilgiye sahip olmadığı
için uygulanan ekonomik poüükalar-
da sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Kayıt dışı ekonomi olgusuna vergi
açısından yaklaşıldığında ise vergi ka-
yıp ve kaçaklan çeşitli şekillerde karşı-
mıza çıkmaktadır.
Devlet ya bilerek ve isteyerek ya da
böyle bir olguyu arzulamadan İcayıp
ve kaçağa ya da kayıt dışı ekonomiye
yol açabilmektedir.
Devletin bilerek ve isteyerek kayıt
dışı ekonomi yaratması, genellikle is-
tisna ve muafiyetler yoluyla olmakta-
dır. Devlet vergi gelirlerinin bir bölü-
münden vazgeçmekte ve bu gelirlerle
ilgiü faaliyetleri de bir yerde kayıt dışı-
na itmektedir. Özellikle 1980'lerden
sonra uygulanan ekonomik politika-
lar sonucu vazgeçilen vergi, çok önem-
li boyutlara ulaşmıştır.
Vergi mevzuatında yer alan bazı hü-
kümler ya da kurumlar da vergi kayıp
ve kaçağına, dolayısıyla kayıt dışı eko-
nomiye yol açmaktadır. Götürü usul,
bu konuda en önemü olgudur. Çeşitli
uygulama biçimleriyle götürü usul bel-
gesizliğe, vergi kaybına ve kayıt dışılı-
ğa neden olmaktadır. Gelir vergisinde
bir milyonun üzerindeki yükümlü gö-
türü usulü bir sığınak olarak kullan-
maktadır. Aynı şekilde vergi güvenlik
önlemlerinin baalan ve stopaj uygula-
ması da kayıt dışı ekonomi yaratmak-
tadır.
Yasalarda yer alan vergi, resim ve
harç oranlan ile öbür maü yükümlü-
lüklerin yüksekliği de kayıt dışılığa ve
vergi kaybına yol açan başka bir etken
olmaktadır. Tapu harçlannın yüksek-
liği değerlerin düşük gösterilmesine,
dolayısıyla tapu harcı, gelir ve kurum-
lar vergileri açısından kayıplara yol
açmaktadır. Aynı şekilde ücretler üze-
rindeki vergi, prim ve başka yükler
hem vergi hem de sosyal güvenlik açı-
sından kayıt dışılığa neden olmakta-
dır.
Devletin bilerek ve isteyerek yol aç-
tığı ya da vergi mevzuatından kaynak-
lanan kayıt dışı ekonomi. alınacak
bazı yasal ve yönetsel önlemlerle kısa
sürede denetim altına alınabilir. Bura-
da sorun daha çok siyasal kararlılıkta
düğümlenmektedir. Baskı gruplan ge-
rek yasalaşma aşamasında gerekse
yasalar yürürlüğe girdikten sonra bu
girişirrüeri etkisiz duruma getirebil-
mektedirler.
Kayıt dışı ekonominin asıl kaynağı.
devletin yapılanmasındaki sorunlar-
dır. Ekonomik yapılanma en önemü
etkendir. Özellikle enflasyonun süre-
ğenleştiğj; dolayısıyla haksız, speküla-
tif kazançlann ortaya çıktığı, gelir
dağılımının adaletsiz olduğu, ekono-
mik istikrann bulunmadığı, ekono-
mik olaylann denetim dışı kaldığı
ülkelerde kayıt dışı ekonomi daha ileri
düzeydedir. Ekonomik bakımdan ge-
lişmiş, enflasyonun denetim altında
bulunduğu, kurumlann istikrar içinde
ve oturmuş olduğu ülkelerde bu olay
çok daha sırurlıdır.
Ülkemizde enflasyon üçlü rakam-
larda dolaşmaktadır. Sermaye piyasa-
sı oturmamışür. Bankalar ve araa
kurumlar bunalım içindedir. Nakit iş-
lemleri izlenememektedir. Hamiline
yaaü çek ve senetler dolaşımdadır.
Mal aüşverişlerinde borsa sistemi yer-
leşmemiştir. Tapu kayıtlan düzensiz-
dir ve bilgjsayara geçirilememiştir.
İmar sistemi iyi çalışmamaktadır. Ge-
cekondulaşma yoğun bir biçimde sür-
mektedir. Gürnrükler ve sınırlar, Batı
standartlanndan uzaktır. Bavul tica-
reti çok önemü boyutlardadır. Motor-
lu araç sicilleri düzensizdir.
Vergi yönetim ve denetiminin yapı-
lanmasında önemli sorunlar vardır.
Vergiyi doğuran olaylann yoğun bir
biçimde oluştuğu yerlerle vergi idaresi
arasında bilgisayar bağlanusı kurula-
mamıştır.
Yükümlülerin önemli bir bölümü
işlemlerini vergi daireleriyle yürüt-
ınektedir. Çağdaş vergi yönetimleri-
nin olduğu ülkelerde vergi daireleri
önünde bizde olduğu gibi kalabalıklar
görülmemektedir.
Göriildüğü gibi sorun, önemli ve
çok boyutludur. Başta vergi yönetim
ve denetiminde olmak üzere devletin
çeşitü alanlannda bir dizi reformun
yapılmasını gerektirmektedir. Bir yer-
de devletin yeniden yapılanması söz
konusudur.
(I) Türkmen Derdıyok, Türkıye'nın Kayıt Dışı
Ekonomısının Tahnunı, Tûrkıye tküsat Derpsı, Y
5.S 14,Mayısl993,sh.6l
ARADABIR
YILMAZ ATEŞ SHP Ankara IIBaşkanı
Oyunun Yeni Adı...
Eylül 1993. SHP'nin son kurultayı. Kürsüde, Ankara
Milletvekili Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal. Her za-
manki yumuşak, ama etkileyici ses tonuyla konuşması-
na başlarken, "Dönekliğin yeni adı, yeni dünya düzeni
oldu'diyor. Salon alkışlarla inliyor. Soysal, "yenidünya
düzeni" sloganının, emperyalizmin yeni biryutturmaca-
sı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Bir kaç saat sonra
yeni genel başkanlarını seçecek SHP'li sosyal demokrat
delegeleri "uyanık" olmaya çağırıyordu.
Türkiye solu şimdi en "uyanık" olması gereken bir dö-
nemi yaşıyor. Türkiye'nin demokrasi içinde gelişmesini
istemeyen (gelişecekse de, kalkınacaksa da demokrasi
ile olacaktır) odaklar yeni yeni oyunlar sahneye sürmek-
tedirler. "So/"suz bir siyasal yaşamın, solsuz bir de-
mokrasinin peşindedirler. Bu odaklar, solu, sol güçleri
halk desteğinden koparmak istemektedirler. Bunu da
solu bölerek, birbirine düşürerek yaşama geçirmeye
çalışmaktadırlar. Attıklan oltaya "sol" güçlerin takıl-
makta olduğunu görmektedirler.
Birinci yıldönümünde olduğumuz için, çok acı olduğu
kadar çok somut olan Sıvas katliamı ile başlamak istiyo-
rum. Tarihte, haksızlığa, baskıya boyun eğmemiş, hak-
kın ve adaletin simgesi haiine gelmiş Aleviler, günümüz
Türkiyesi'nde de "so/"un, özellikle de sosyal demokrat
partilerin belkemiği, demokratik ve laik cumhuriyetin
güvencesi olmuşlardır. Ama nedendir anlaşılmaz ya da
anlayanların iyi anlatamadığı çok çarpık bir durum var.
Sol parti iktidarlarında Aleviler resmen katledilirler.
1970'lerdeki CHP hükümetleri dönemindeki Kahraman-
maraş ve Çorum olayları. Bir yıl önce de, DYP-SHP or-
taklığı yönetiminde yaşanan Sıvas katliamı... Bu katli-
amlar şunu göstermektedir:
1- Sosyal demokrat partiler hükümete gelebilmeleri-
ne karşın iktidar olmayı başaramamaktadırlar. Temel
nedenlerinden biri de, radikal önlemler alarak kadrola-
rınıkurmakyerine, "solu" içinesindiremeyenkadrolara
teslim olmalarıdır. Radikal kadrolaşmaya gidilseydi, da-
nışmanının vali olduğu Sıvas'a; SHP'nin o günkü genel
başkanı, başbakan vekili Sayın Inönü, 9saatte ulaşamaz
mıydı; 2 saatte Kıbrıs'ı teslim alan devlet, Inönü yöneti-
minde Sıvas'ta insanlarımızı yakılmaktan kurtaramaz
mıydı?
2- Düzeni değiştirme iddiasındaki sol, iktidarda düze-
nin çekici olan nimetlerinden pay kapma kavgasını öne
çıkarıp düzene teslim olduğundan, düzen dönüp, sol
parti iktidarlarına, kendi tabanını yedirmektedir.
3- Sol partilerin başarısı için büyük bir özveri gösteren
demokrasi güçleri, bu güçlerini iktidar üzerinde deneti-
ci, yönlendirici kullanmak yerine, küsüp kenara çekil-
mekte, hatta düzenin tam kucağına oturtacak karşı bir
güç olarak kullanmaktadırlar.
Bilinçliliğin sembolü olan sol demokrasi güçleri, sağ-
duyularından yoksun oldukları dönemleri yaşar olurlar.
Omuz verdikleri, kan verdikleri, yaşama kavuşturdukla-
rı sol partilerden, koparmak, uzaklaştırmak, soğutmak
için tezgahlanan oyunlar birbiri ardına gelir.
Siz hiç, "şeriat"\ iyi savunmadığı gerekçesiyle, RP'nin
ya da geçmişte bu çizgide olan partilerin, din istismarcı-
sı gruplar tarafmdan basıldığını, işgal edildiğini gördü-
nüz mü? Ya da "ırkçılık'ı iyi savunmadığı için MHP'nin
veya geçmişte bu çizgide olan partilerin ırkçılar tarafm-
dan basıldığını, kamuoyu gözü önünde yıpratılmak is-
tendiğini gördünüz mü?
Ama solda böyle midir? Işkencecilerden hesap sor-
mak yerine SHP işgal edilir. Memur sendikalaşmasını
engelleyen partilerden hesap sormak yerine, 55 millet-
vekiline sahip olmasına karşın samimi olarak, başta
memurlara grevli-toplusözleşmeli sendikalaşma hakkı
olmak üzere demokratikleşmeyi sağlamaya çalışan
SHP'ye hesap sorulur.
DYP iktidarda çok mu başarılıdır? Sermaye sınıfı, um-
duğunu Sayın Çiller'de ve partisinden bulabildi mi?
Hayır. Buna karşın işveren sendikaları konfederasyonu
TİSK ya da en büyük sermaye örgütü olan TOBB'den,
DYP'yi ya da genel başkanını kamuoyunda zora düşüre-
cek, küçültecek bir davranış gördünüz mü? Hayır.
Bir gerçeği artık görelim: Sıvas katliamının sorumlusu
SHPdeğildir.
Bütün anti-demokratik uygulamalardan ve Sıvas kat-
liamından SHP'nin değil, SHP adına hükümet erkini elin-
de bulunduran yöneticilerin hatası vardır, eksiği vardır.
SHP'yi sorumlu tutmak, demokrasi ve laiklik mücadele-
sinde en ön saflarda mücadele veren yüz binlerce SHP
tabanına, SHP örgütlerine yapılacak haksızlığın en bü-
yüğüdür. SHP'yi sorumlu görmek, çok iyi niyetlerle veri-
len toplumsal mücadeleyi küçültmektir.
SHP'nin, bütün demokrasi güçlerine; bütün demokra-
si güçlerinin SHP'ye gereksinimi vardır. Türkiye'nin
aydınlık geleceği bu güçbirliğindedir; emperyalizmin
oyununa düşmemektedir.
SOYLEV3
(BELGELER)
Hıfzı Veldet Vetidedeoğhı
4. Bası 75.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğhı-İstanbul
Ödemeli gönderilmez
Özgür düşünceninyolu dikenli...
Düşünce özgürlüğünün bir anlamı olabilmesi için, bireyin özgürce
düşünebilmesi yanında, düşündüklerini yine özgür olarak açığa
vurabilmesi, başkalanna açıklayabilmesi gerekir.
BEKİR ÖZGEN Öğretmen-yazar
N
edir yalın anlamıyla özgür- mayan insan, başkalanna bağımü olacağı
lük? "Özgüriük", bağü, için. onurlu sayılmamışür.
bağımü olmamakür. Her Düşünce özgürlüğünün ikinci dinamiği
türlü dayatmacıüğa kafa de "insanın özdeksel ve tinsel varlığının an-
tutabilmektir. Dağdaki ço- cak düşünce özgürlüğü ile gelişebilir olması"
hanm ha«ıhr>Qİnâiı HiipHi- (jır Bireyin özgürce düşünebilmesinin bir
edir yaün anlamıyla özgür-
lük? "özgüriûk", bağü,
bağımü olmamakür. Her
türlü dayatmacıüğa kafa
tutabilmektir. Dağdaki ço-
banın başıboşluğu, diledi-
ğini yapabihne özgürlüğü olabiür. Ne ki
"özgüriûk", gerçek anlamını düşünce diz-
gesi içinde kazanabiür. "Düşünüyonım, o
nedenle vanm" yargısı doğrudur. Var ol-
mak, önce düşünmekle başlamakta: dü-
şünce özgürlüğü ile de anlamlaşmaktadır.
Bireyin kafasının işleyişini sınırlayan
görgüsü, deneyimi ve düşünebilme yetene-
ğidir. Düşünce, görgü ve deneyimleri sü-
rekli yedeğinde tutar. Onlan itici bir güç
olarak kuUarur. Ancak onlann boyundu-
nığuna girmez.
Ozgürlüğün düşünsel bağlamda ortaya
çıkabilmesi için, önceükle, yazgı kavramı-
nın etkisinden sıynlması gerekmektedir.
Birey, yazgı anlamındaki zorunluluktan
yakasını kurtaramazsa tümüyle kötürüm-
leşebiür. Çünkü yazılan bozulamayacaksa
yorganı çekip sonucu beklemekten öte ne
yapabiür?
Özgürleşen düşünce. çağlan aşıp gelir-
ken kendi dinamiklerini de beürlemeye
başlamışür. Bunlann ilki olarak "Düşünce
özgüriûğû, insan onurunun vazgecilmez öğe-
skBr" demiştir. Düşüncesinde özgür ola-
gerekü koşulu, özgürce öğrenebilme orta-
mında bulunmasına bağüdır. Kimi bilgiler
kendisine zorla veriüyor, ezberletiüyorsa;
istediklerini değil de istemediklerini ögren-
me durumunda bırakıüyorsa, düşüncesin-
deki özgüriûk nasıl gerçekleşebiür? Düşün-
cesini nasıl geliştirebilir?
Düşünce özgürlüğünün bir anlamı ola-
bilmesi için, bireyin özgürce düşünebilmesi
yanında, düşündüklerini yine özgür olarak
açığa vurabilmesi, başkalanna açıklayabil-
mesi gerekir. Bunun için sözel, çizgisel, ya-
zısal ve oyunsal tüm iletişim araçlannı kul-
lanabilmesine olanak verilmeüdir. Bunlar
sağlanmaz, engellenirse. "düşünce özgüriü-
ğü" değer yitimine uğrar. Çünkü düşünce-
nin açıklanmasını sınırlamak, düşünce
özgürlüğünün yalnızca kısıtlanmasını de-
ğil, özüyle birlikte ortadan kaldmünasını
da getirir.
Bu durumda, düşünce özgürlüğünün
üçüncü dinamiği de yitiriüniş olur. Başka
bir deyişle, yurttaş, ait olduğu toplumun
içinde düşünce üretemez konuma girer.
Bunu yüksek sesle söyleyemediği için de
yurttaşüğı tartışmaü olur. Bu nedenle, dü-
şünce özgürlüğüne açık toplumlarda, birey
ya da kurumlann düşünce dolaşımına en-
gel olunmamaktadır. Düşünce özgürlüğü-
ne yöneük bu geniş açıü yaklaşım, uygar
uluslann söz ve eylem özgürlüğü aritmeti-
ğinde de ortak payda oünuştur.
Öte yandan, insanın yapısından gelen
nedenlerle, yeniükler kolay kabul görme-
miş,tir. Yeniüklerin benimsenebilmesi, bi-
re>in o konuda kafa yormasıru getirmiştir.
Sıradan insanlar da kolaycılığı yeğlemişler-
dir. Tembel beyinlerini böylesi düşün iste-
yen konularda işletmekten kaçınmışlardır.
Kendilerini zorlamamışlardır. Kolaycdığı
seçmişlerdir.
Özgür düşüncenin üretimi olan yenilik'-
ler ortaya çıkınca da, kendi emek ve katkı-
lan olmadığı için, onlan kolayca benimse-
memişler, onlara sahip çıkmamışlardır.
Üstelik yenilikler, çoğunlukla, yerleşik alış-
kanlıklan zorlamış ve kurulu düzeni hedef
almıştır. Bu da cemaatsal çoğunluğu kor-
kutmuştur. Düşünsel tembellik, korku
duygusuyla da kanşınca daha kaücı olabil-
miştir.
Toplumlan yönetme sorumluluğunu
üstlenmiş olanlar da, genelde, toplumun
ortak anlayışına ters düşen düşünceleri ön-
lemeyi görev saymışlardır. özgür düşünce-
ye karşı tavır almışlar; bağımsız düşünceyi
baskı altında tutmaya çaba göstermişler-
dir.
Belli ki özgürleşme, bağımsızhkla özdeş-
tir. Ama yolu dikenlidir. Bu nedenle de
kimi kesimlerde "refah", eylemle namaz-
da; "kurtuluş", yönle güneyde aranabil-
mektedir.
TARTIŞMA
Gemi üretimi ve otomotiv
~^f •••lkemizin içine
• I girdiği bir
I I ekonomik
I I bunaüm süreci
^ ^ _J daha çeşitü
^ - recetelerin
uygulanması ya da uygulama
olanaklannın denenmesi ile
yönetilmeye çaüşılmaktadır.
Bu bunaüm yönetimi sürecinde
de tüm sektörler, doğal olarak,
en çok zaran kendilerinin
gördüğünü ve ülkemiz için her
biri kiüt sektör olduğundan
daha fazla destek ve teşvik
almalan gerektiğini
savunmaktadırlar.
Söz konusu sektörlerin en
başında her zaman olduğu gibi.
bitmek rükenmek bıüneyen
teşvik ve koruma açüğı ile
otomotiv geünektedir. Bir
sektör düşünün ki, kırk yıldır
her türlü korumanın arkasına
sığınmış (gümrük duvarlan),
devletin temel poütikalannın
beürlenmesinde asla
unutuünamış (toplu-taşıma ve
demiryolu /' denizyolu
projelerinin askıda tutulması,
tüm ağırüğın karayollanna
veribnesi), tüm medyada
reklam kaygısı ve parasal
Deliriumırmızı, yeşil
çizgilerdans
ediyor
ekranlarda.
Kalpatışlan
düzensiz.
Nabızyüzyinni.
Gözbebekleri sabit. Soğuk
terler...
Hezeyan.
Sayıküyor;
"ElhamdüHllah Müslümanım,
tslam sanatçısıyım diye
başlamalısöze..."
"Nevizade sokağı... Midyeci
Haydar'ın muhteşem tezgahına
n'oİdur'
"İETTşof5rieri!Sakal
btrakılacaaak! Bıraak!.."
"İtfaiyemûdüriiistifaetti.
Gerekçeyi zapta geçirin; sakalla
yangın söndürülroez, gaz
maskesi takıimaz."
iüşkiler doğrultusunda engin
destek bulmuş, aynı desteğin
uzanusı olarak insanlanmıza
söz konusu sektörün bağlayıcı
kültürü aşılanmış (mobil
toplum), sık sık sektörde ve yan
sanayide çaüşan insanlann
durumu koz olarak
kullanılarak en ayncaükü
uygulamalardan yararlanmış
ve tüm bunlara rağmen ne
dışsatım yapabiünekte ne de
yurtiçi pazarda kendi ayaklan
üzerinde durabilmektedir.
Yukanda beürttiklerimin
amacı ne otomotiv sektörünü
kötülemek ne de almakta
olduğu desteğe tümden karşı
olduğumdandır. Sektör, doğası
gereği bulunduğu tüm
ülkelerde hem savunma
olanaklan. insan yeüştirme
potansiyeü. teknik olarak
doyumcu oünası, sermaye
birikimi gereküren büyük
yatınmlar gerektirmesi gibi
nedenlerden, özellikle
gelişmekte olan toplumlar için,
övünç ve gurur kaynağıdır.
Aynca bu büyük yatınmın en
can aücı noktası da talep
farküüklanna uyum sağlaması
"Taksim çevresiııde doksan beş
tane cami var. Bir cami yetmez,
beş cami yapm. Dalya, dalya..."
"Yeşile boyayın bordürleri.
Saksofoncular çiçek sulasın.
Bilgisayar programcıları çöpçü
olsun. Sekreterler ot yolsun. O
adam, beykellerin karştsında
tükürfikle ne yapıyor?"
"Tonton başlattı, sen devam et."
"Kırk metre ipek saten gelinük.
Vakko. Yedi katlı pasta.
Lünuzin. Sheraton yakışır size.
-In God We Trust- Suudüer ve
tran üzerinden akrabasımz koyu
yeşile."
"Uğur Mumcu Caddesi'nin
adını Bankalar Caddesi yapm.
ANAM-UR!"
" Ya bitecek, ya bitecek! Herkes
fedakarlık etmeli. Yurtdışındaki
işçiler biner mark göndersin."
"Amerika'da hanlar,
düşük, elastikiyeti az olmasıdır.
Otomotiv sektörünün hakkını
da böylece korumakla birükte,
yine bu sektörün doğası gereği
ortaya çıkan bir gerçeği
belirtmek ve neden bunca
desteğin aşın olduğunu ve
ekonomik açıdan bakıldığında,
Türkiye'miz için çok daha
yararü olacak başka bir
sektörün otomotive verilen
desteğin çok daha azıyla büyük
başanlar kazanacağını
göstermek arzusundayım.
Otomotiv endüstrisinin dış ve
korumaaüktan uzak olarak
gerçek iç pazar şansı
günümüzde sadece yüksek
kapasiteden gecmektedir.
Oysa, günümüzde tüm
dünyada emek-yoğun olan ve
ürünün standartlaşününaya
elverişsizliği yüzünden böyle
kalmaya devam eden bir
gemi-inşa sektörü var.
En az otomotiv sektörü kadar
yan sanayi gerektiren ve üretim
arttıkça yan sanayi mallannda
da aynı standart dışı üretim
gereküüğinden. kolayca yerli
payın hızla artacağı bu sektör
ne kadar az destekle ne kadar
hamamlar... Yalancüığın,
ikiyüzlülüğün en radikal
örnekleri sergileniyor, medya
tıss!.."
"Günün mö nüsü ne?"
"Başbuğ'un sabah traşında neler
var bugün? İmam hariplilere
Harp Okulu yolu... Bu sefer
tamam inşallah."
"Üç tane kıçıkırık ojun: Zaten
seyircisi yok (!) Kapatın
tiyatroları, mescit yapm."
"Yağcdar ve korkak laikler
uzlaşır sizüıle..."
"tkinci SmrfCumhuriyet,
Osmanlılık, Adi Düzen..."
"Bayramlıklarını giymiş
bukalemunlar gibi davetkâr. Ne
zarif edalar bunlar. Ne kadar
ulvisiniz... Karanlık ağzınızda,
yapışkan diü'niz görünüyor
oysa."
"Gûrderden pazardı. dört
büyük işler yapacağını da
çoktan kanıtlamışür. Gerek
Türk donatanlannın siparişi
gemiler, gerekse yabanalann
siparişi gemiler dünya
ölçüsünde büyük beğeni
toplamakta ve Türk tersaneleri
aranıür bir kaütenin temsilcisi
olmuşlardır. Ancak en büyük
teşviğin devamüük olduğu
çağımızda, tersanelerimiz
süreküüği oünayan ve sık sık
değişen teşvik oranlan yaru sıra
düzenü ve doyurucu fınans
kaynaklannın olmayışından
talepleri, belirsizlik içinde,
karşılayamamaktadır.
Sonuç olarak iç ve dış pazarlara
gemi üretimi, Türkiye'mizin az
destekle çok büyük kazançlar
sağlayabileceği, en şanslı
olduğu sektördür.
Bu arada otomotivden farkü
olarak. gemi inşa sektörünün
ürünlerinin her birinin
ekonomik olarak büyük
değerleri olan birer fabrika'
olduğu da. aynca bir yazıda ele
aünabilecek denizcilik sektörü
sahası, unutulmamaüdır.
Emre Biren İşletmeci.
yaşmda bir dansöz (!) döktürdfi
tetevizyonda.
Sonra daha kiicük bir bebe, full
makyaj Türk Sanat Müziği
söyledi, playback."
"Refahlı başkan travestikrie
yakalanmış. Dipnot: Adam
gerid"
Sıvas'taki "Kara Leke"nin
yıldönümü. Geleceğe doğru
güzelleşmiyor hiçbir şey.
Yaşananlann, yaşanacaklann
kirieritırnaklarda...
Ürkütücü bir siyah panzer
yürüyor, ortaçağın geri
vitesinde.
Işıksız, boğucu bir sıcak.
Aymazük içinde bir sürü.
Ben...
"Detirium.''
İUıanİrem
PENCERE
Aydınlanma'yı
Yaşayacağız...
Ünlü Alman düşünürü Immanuel Kanfa göre "ilk Ay-
dınlanma" Isa'dan önce 5'inci yüzyılda eski Yunan'da
yaşanmıştı. Bilge Kritias:
"- Zeki devlet adamlan" diyordu, "halkı kendi buyruk-
larına bağlamak için dini uydurdular..."
Anttfon ekliyordu:
''- insanlar eşit doğarlar, bu nedenle özgür kişi ile köle
ayrımı gereksizdir..."
Uygarlığın gelişmesinde "İlkAydınlanma"n\n ikincisi-
ne katkısı büyüktür; ancak, "Aydınlanma Çağı" denince
temelde 18'inci yüzyıl akla gelir. Buna karşın kimileri de
"Üçüncü Aydınlanma "dan söz açıyorlar, 19'uncu yüzyıl-
da Marks ve Engels'in başını çektiği felseie akımı gün-
deme giriyor.
•
"Üçüncü Aydınlanma "dan en çok yararlanan coğraf-
ya, Orta Asya değil mi!..
1917 Devrimi patladığı gün Asya'nın göbeğindeki Is-
lam toplumları "Aydınlanma"nın çok uzağında yaşıyor-
lardı; okuma yazma oranlan devede kulaktı; Çarlık
Rusyası'nın en karanlık sömürgeleri sayılıyorlardı; kimi
toplumlar göçebe yaşamını sürdürüyorlardı; yerleşik
olanlar da zalim "emir"\enn buyruğunda ve Moskova'-
daki çarın elinin altındaydılar; şeriatçı dünya görüşüydü
ağır basan... Peki 1917 Devrimi'nin başlangıcında orta-
çağda yaşayan Orta Asya toplumları, bugün "Aydın-
lanma"n\n neresindeler?
Orta Asya Türk toplumlarının önünde iki seçenek var:
Ya Iran veya Suudi Arabistan'a benzer şeriat düzenleri-
ne kayacaklar ya da laik Atatürk cumhuriyeti modelini
yeğleyecekler.
•
Islam coğrafyasında, Atatürk'ün laik cumhuriyet mo-
deli hem gözdedir...
Hem düşmandır...
Iran'dan Suudi Arabistan'a kadar şeriata yaslanan
düzenler, laik cumhuriyet modelinin yıkılması için elle-
rinden geleni yapıyorlar...
Şeriatçı, Atatürk'ün laik cumhuriyet modelini iki harfli
bir hedef tahtası gibi önüne koymuş:
TC...
Ah şu TC olmasa, diyor...
Yıkılsa, diye çırpınıyor..
Suudi Arabistan, Orta Asya Türk cumhuriyetlerine
Arapça harfleri kabul ettirmek için kesenin ağzını açma-
ya hazır; ama, Atatürk'ün yazı devrimi Orta Asya'da
gündemdedir. Iran, Şii devrimini Türkiye'ye ihraç etmek
içinçabalıyor; başarı kazanamıyor.
Bir milyar nüfuslu Islam coğrafyasındaki köktendinci-
lerinbirdüşmanı var:
TC!..
Türkiye'de PKK'cinin, şeriatçının ve Neo-Osmanlı en-
telin ittifakı Atatürk düşmanlığı üzerine...
PKK diyor ki:
- Kemalizm kahrolsun!..
Neo-Osmanlı yineliyor:
- Kemalizm kahrolsun!..
Şeriatçı:
-Kahrolsun!..
Islam dünyasındaki gerici, mürteci, şeriatçı, mikromil-
liyetçi ittifakına, Osmanlı enteli de katılıyor.
•
Kemalizm, Türkiye'de iktidarda değildir; hiçbir parti-
nin programında da eniyle boyuyla yer almıyor; ama,
"Anadolu Aydınlanması"na damgasını bastığından
vazgeçilmesi olanaksız bir yaşam biçimini simgeliyor.
Aydınlanma'nın Anadolu'daki adı Kemalizm'dir.
Aydınlanma'y\ yaşayamayan Islam ülkelerinde, de-
mokrasinin D'sini ara ki bulasın!..
"Aydınlanma"y\ yaşayacağız.
En değerli varlığımız
AZİZ TANER
40 yıllık öğretmenlik yaşamında, Atatürk
devrimlerine ve ilkelerine olan inancını bir
bayrak gibi taşıdın. Seninle ve bize
öğrettiklerinle gurur duyuyoruz.
Eşi, kızı, öğrencileri
BELGE YAYINLARI
Deniz'in 7. fiaskısı Çvktv
BÜTÜN BÜYÜK KİTAPÇILARDA
DESİZ - Bir İsyancının İzleri
Turan Feyizoğlu
"Türkiye'nin insanlan onu çok
sevdi. 6 Mayıs'ta halkınyüreğinde
birşeyler derinden sarsüdı. O
yapılması gerekeni hiçbir zaman
ertelemedi. O bir isyancıydı..."
320 Sayfa + 24 Sayfa Fotoğraf
Ederi: 160000 TL
TÜRKİYE'DE DEVRİMCİ
GENÇLJK HAREKETLERİ
TARIHİ Cilt 1:1960-68
Hazırlayan: Turan Feyizoğlu
"Türkiye Gençlik Hareketi uzun
bir yürüyiiştü. 1960 başlarında
başlayan bu stireç çalkantılı
gelişmelerle 1980 güzünde son
buldu. Bu kitap Türkiye Devrimci
Gençlik Hareketlerinin Tarihini
kendi doğal akışı, dönüfümü ve
söylemi içinde vermeyi amaçlıyor.
Büyük Boy, 720 Sayfa, 300000 TL
Ödemeli gönderilir. Toplu siparişlerde indirim yapılır.
GESEL DAĞIT1M: BELGE VLUSLARARAS1 YAYINÇ1L1K
Başmüsahip Sok. Talas Han No 16/302 Cağaloğlu - İST
Tel: (0212) 511 63 20
MESEN OTEL
AKCAKOCA
Orman-DertizPtai-Hanz-SeMİdik
'Pazar-Parfembe 5 gün
Y.P 2 75O.OO0 -TL.
"Cuma-Cumartesi 2 gün
YP.-1 3OO.OOO -TL.
•O.K. 1
45O.
lün 1 kişi
TL
Tel:( 0374 ) 61 1 44 36
Romanlannız ve
Ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
TCDD'ye ait kimlik kartunı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
HASANÇtFTER