27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5TEMMUZ1994SAU DİZtYAZI UNESCO Başkanı Federico Mayor, 'kültürel çoğulculuk' konusunu Cumhuriyet için değerlendirdi: Azmlığasaygı, farklılığahoşgörüSona ermekte olan yüzyılda düşüncelerimizi siyasa biçimlendirdi. Gelecek yüzyılda ise siya- sanın yerini kültûr alacak. Soğuk savaşın kötû so- nucundan sonra uluslararası genlimın kökenleri- nin siyasal ideoloji farkJılıklanndan daha derin ol- madığını kim sorgulayabilir? Dünya haritasında vurgu -özelikle Avrupa'da- siyasadan çok kültür üzerinde olacak. Kültür, uluslararası ilişkilerde başrölü oynayacak. Bu durumda kendimizi öne- mi gittikçe artan bir soruyla karşı karşıyabuluyo- ruz: Bölgesel olarak ya da dünya çapında kültü- rel çoğulculuğun tutunması için neler yapılabilir ve yapılmalı? Bu soruyu yanıtlamak için kültürle neyi amaç- ladığınuzı açıklamak durumundayız. Kültür, açık- lanması oldukça güç bir kavram. Sanmm kültü- rü, grup ya da biyolojik tür olarak yarattığımız ve koruduğumuz şeylerin tümü biçiminde tanımlar- sak büyük bir hata yapmış olmayız. Böyle bir ta- nım, sanatsal yaratıcıîıkla günlük yaşamdaki ya- ratıcıhk arasındaki bağlantıyı kurar. Yaratıcılık ve farklılık eşanlamlı oldugundan yukandaki tanım, kültürlerin karakteristik farklılığını açıklıyor. Ay- nı zamanda kültürel farklılık nedeniyle ortaya ko- nulan öz soruna da dikkat çekiyor. Sorun, kültür kavramının temelinde yatan, neyin korunması ve neyin yaratılması gerektiği sorunsalı. Kültürün en önemli araçlanndan biri olan dil, ^ Dünyamızın farklı kültürlerin sunduğu farklı görüş açılanna gereksinimi var. Farklılığa gösterilecek tepki. güvensizlik ve inkar yerine açıklık ve uyum olmalı. Insanoglunun tarihinde. güç genellikle farklıhfh yok etmek amach kullanıldı. Kültürel etkilesimin bu denli arttıgı günümüzde. acilen yapılması gereken. başkalannın haklannın tanınmasırıı saglamak ve kültürel haklan kötüye kullanılmış gruplann toplumsal kimliklerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. i kültürel farkhlığın doğasındaki sorunu ortaya çı- kanyor. Onlü bir akademisyenin görüşüne göre "Her dil, anlaşılması çok güç olan dünyamızın eğ- reti yonımlandır. Dünvanua anlamanın tek yolu ona birçok perspektiften yaklaşmakür." (l)Dil\er bir açıdan gerçeği algılayış biçimimizdir. Örne- ğin gerçeği soyut nedensel bağlantı içinde olay- lar zinciri ya da bir süreç olarak algılamak olanak- lı. Bu tür dılsel belirlenişlerin bırbirimizle ve çev- remizle ilişkilerimiz üzerindeki etkisi oldukça fazla. Günlük küresel ikilemlerimizin nedeni olan hızla degişen tutum ve algılar, dilin yeniden ya- pılanmasını zorunlu kılabilir. (2) Bu noktadan ha- reketle dilsel farklılık ana kaynak olarak görülme- li; dilsel farklılığın korunması en az biyolojik çe- şitliliğin korunması kadar önemlidir. Yine de dil farklılıklan kültürel yanlış anlama- lar ve çekişmelere neden olabilır. Bunun nedeni George Steiner'ın ileri sürdüğü üzere fi)dili kul- lanışımızdaki ikilik. Dil gerek bir iletişim aracı, gerekse farklılığımızın kanıtı. Dilde sürekli ola- rak alt dillerin -argo vejargon- yaratılması bu gö- rüşü destekliyor. Dil, bu boyutuyla hem "gia pay- fatşma" hem de "anlanmı paylaşma" biçimi. Dil için doğru olan, küitür için de dogru. Ge- lişmenin ortaya çıkardığı sorunlan çözebilmek için dünyamızın farklı kültürlerin sunduğu farklı görüş açılanna gereksinimi var. UNESCO'nun, BM eski Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar başkanlığında Kültür ve Kalkınma Dünya Komis- yonu'nu kurmasının nedeni, kalkınma kavramını yeniden incelemek. Farklılığa gösterilecek tepki, güvensizlik ve inkar yerine açıklık ve uyum ol- malı. Insanoğlunun tarihinde, güç genellikle fark- lılığı yok etmek amaçlı kullanıldı. Bu egilim ge- lişmekte olan kültürlere yabancı modelleri kabul ettirme çabalanndan aynlamaz. Kültürel etkilesi- min bu denli arttığı günümüzde, acilen yapılma- sı gereken, başkalannın haklannın tanınmasını sağlamak ve kültürel haklan kötüye kullanılmış gruplann toplumsal kimliklerini geliştirmelerine ve korumalanna yardımcı olmak. IKiİtÜpel mirasi konmann önemf Bir kültürün kimliği, onun özelliklerini yansı- tan yapılardan aynlamaz. Kamboçya'da bulunan Angkor Tapınaklan, Kamboçya halkının ulusal banşı kunna ve yeniden yapılanma çabalannın canh bir simgesidir. Angkor örneği elle tutulur kültürel mirasın korunmasında, uluslararası işbir- liğinin önemini ortaya çıkanyor. Dünya uluslan- nın kültürel alanlan ve tarihsel yapıtlannın korun- ması için UNESCO'nun yaptığı girişimler, kül- türel kimliğin yükseltilmesi çabalan arasında yer almaktadır. Ebu Simbel'i kurtarmak amacıyla dü- zenlenen kampanyalar, olayın yalnızca küçük bir bölümü. UNESCO kültür yapıtlannı koruma ça- lışmalannı dünyanın birçok yerinde sürdürüyor. Bu alanlar arasında Ayasofya Müzesi ve Kapa- dokya kaya kiliseleri de bulunuyor. Kültürel kimliğin yok olmasına ilişkin büyük bir kaygı söz konusu. Kültürel geleneklerin her türlüsü standardizasyon sürecine yenik düşüyor. Geleneksel sahne sanatlannın, sözlü geleneklerin ve yok olma sürecine girmiş dillerin yeniden can- landınlmasmda UNESCO'nun önemli çabalan söz konusu. Yeni kuşağı geleneksel kültürle ya- kınlaştırmak amacıyla seminerler, kurslar, festi- valler ve yanşmalar düzenleniyor. Hükümetler, Portre Çok yöıılii bir biüııı adamı îspanya'nın Barselona kentinde 27 Ocak 1934'te doğan Federico Mayor, evli ve üç çocuk babasıdır. 1956 'da eczacılık fakültesinden olağanûstü derece ile mezun oldu. Madrid Üniversitesi 'ndeki eczacılık doktorasını da olağanûstü dereceyle yaptı. 1963-73 y_ıllan arasında Granada Oniversitesi'nde biyokimya dersini okuttu. 1966-67 döneminde Oxford Oniversitesi'nde konuk profesör olarak bulundu. 1968-72 yıllannda Granada Oniversitesi'nin rektörlüğünü yaph. 1973'te Madrid Üniversitesi'nde biyokimya dersleri verdi. 1974-75 yıllannda Ispanya Bilim ve Eğitim Bakanhğı Müsteşarhğı yaptı. 1981 'e kadar UNESCO'nun Bükreş'teki Avrupa Yüksek Eğitim Merkezi Danışma Komitesi üyesi olarak çalışn. 1977'de tspanya Parlamentosu'na seçildi ve bu arada başbakana özel danışman oldu. 1978-81 tarihleri arasında UNESCO'nun genel müdür yardımcılığı görevinde buiundu. 1981-82 tarihlerinde İspanya Bilim ve Eğitim Bakanı oldu. 1987'de Avrupa Parlamentosu'na seçildi. Aynı yıl UNESCO'ya başkan seçildi ve ikinci dönemine de 6 Kasıml993'tebaşladı. İspanya, Fransa, Amerika, italya, Filipinler, Ingiltere, Bolivya, Arjantin ve Rusya'da çeşitlı biyokimya ve sanat kuruluşlanna üye olarak alındı. Çeşitli bilimsel kitap ve makaleleri yayımlandı. Öğrencileri arasından onlarcası profesör oldu. Pek çok ülkede fahri profesörlük ve doktora unvanlannın yartı sıra çeşitli madalya ve nişanlar aldı. Federico Mayor, ana dili olan Katalanca ve Ispanyoica'dan başka tngilizce ve Fransızca biliyor. Federico Mayor Kamboçya'da bulunan Angkor ıpmaklan'nı,Kamrx)ç^a halkının ulusal banşı kurmavev^niden yapılanma çabalannın canh b simgesi olarak değeriendiren Federico Mayor, "Bir kültürün ldmüği, onun özelliklerini yansıtan yapdardan aynlamaz. Angkor örneği elle tutulur kültürel mirasın korunmasında, uluslararası işbirtiğinin önemini ortaya çıkanyor" diyor. elle dokunulamayan kül- türel miraslannı korumak amaçlı yasal sistemlerini kurmalan için zorlanıyor ve yayıncılar bölgesel dil- lerde yapıt yayımlamala- n için destek görüyor. El- le tutulamayan kültürel miras. ulusal arşivle bir- likte "geleceğin amsı"nın önemli bir bölümü ve bunlann korunması gele- cek kuşaklara can borcu- muz. Sanatçılar da kültürel kimliğe önemli bir katkı- da bulunuyor ve bu ne- denle sanatsal yaratıcılı- ğın gelişmekte olan ülke- lerde cesaretlendirilmesi gerekiyor. UNESCO bu kültürlerin sanatçılanna da eğitim ve çalışma or- tamlannın iyileştirilmesi, el sanatlannın ve telif haklannın korunması ko- nusunda yardımcı oluyor. Kültürel kimliğin teşvik edilmesi, kültürel mirasın zenginleştirilmesi ve korunmasını kapsıyor. Ulusal kimlik doğal olarak ulus-devletle sınırdaş değil. Hiçbir grup dünyanın ilk insanlan kadar kimlik saldınsına uğramamış- tır. Uluslararası toplum bu ilk insanlann kültürü- • Günümüz dünyasında kültürel çoğulculuktan söz ederken amacımızdan ne kadar uzak olduğumuz. göz önünde bulundurmamız gereken bir olgu. Dünvanın birçok köşesindeki gerçek. farklı kültürlerin birbirleriyle çatısma içinde bulunduğudur. Farklı kültürlerin birbirlerine duyduklan nefretin nedenleri. Birleşmiş Milletler'in karsı karşıya olduğu sorunlardan -yoksulluk. nüfus artışı. cevre sorunlan ve her türlü küresel simetrisizlikler- avrılamaz. nü ve haklannı tümüyle reddettiği için onlara karşı borçlu ve bu borcu tazmin etmesi gerekiyor. Dünyanın Yerlileri Ulus- lararası Onyılı'nda UNESCO, yerlilerin ve göçebelerin haklannı konıma ve BM Ulusal Etnik Azınlıklar ile Din ve Dil Açısından Azınlık Durumunda Bulunan Kişilerin Haklan Bildi- risi'ndeki maddelere dikkat çekme amaçlı ça- hşmalarda buiunacak. Azınlıklara saygı ve farklılığa hoşgörü, kül- türel zenginliğin ilk ko- şullan. Kültürel çoğulculuk, kültürel farklılık duygu- sunun daha geniş kültü- rel eğilimlerle tamam- lanmasını gerekli kılı- yor. Kültür yapıtlan, ço- ğu insan tarafından ortak mirasın bir parçası ola- rak görüldüğunden, kültürel çogulculuğun en be- lirgin nedeni. UNESCO bu ortak miras kavramı- nı, Dünya Mirasi Anlaşmasf nda somutlaştırdı Bu anlaşma çerçevesinde 95 ülkede bulunan 400 kül- türel ve tarihsel alan Dünya Mirasi Listesi'nde yer aldı. (4) Dünya mirasında kutsallaşan evren- sellik kavramı, kültürel çogulculuğun ilerleyişi- ne bir örnektir. Paylaşılan miras doğal olarak tarihsel yapıtlan ve alanlan aşıyor. Bizim farklılık gösteren kültür- lerimiz sanıldığından daha da ortak bir tarihe sa- hiplerve bu kültürlerin zenginleşmesi, birbirlerin- den etkilenmeleri sonucunda gerçekleşmiştir. Bu bağlantılann aynmına vanlması kültürel çogulcu- luğun gelişimi açısından önemlidir. Bu nedenle UNESCO, Jnsanoglunun Bilimsel ve Kültürel Ge- lişim Tarihi'nin yeni bir uyarlamasını hazırlama sürecindedir. Kültürlerarası tarihsel etkileşimler UNESCO'nun hazırladığı birçok projeyle ortaya çıkanlıyor. Iki bin yıllık bir zaman süresince As- ya ve Avrupa arasında tecimsel ve kültürel bağ- lann kurulmasını sağlayan Ipek Yolu gibi Afrika topluluklan ve endüstrileşmiş ülkeler arasındaki akrabalığı ortaya çıkaracak bir Köle Yolu Projesi söz konusu. UNESCO kültürlerarası etkileşime, Temsilci Çalışmalan Programı ile de katkıda bu- lunuyor. Bu program çerçevesinde 900 dünya kla- siği çeşitli dillere çevrildi. IVatani8vgWnl, dünya sevglstylebütünleşdrmek Anlaşmadan, diyaloğa atılan adım küçük, an- cak önemlidir. Kültürel çogulculuğun özü olan karşılıklı ilişki bağı kurulmuştur. Kuruluş amacı olarak 182 üye devlet arasında diyaloğu destek- leyen UNESCO, kültürlerarası etkileşimi hızlan- dıracak Akdeniz, Güneydoğu Avrupa, Orta Asya ve Afrika arasında kültürel kurumlar ağını örgüt- lüyor. UNESCO'nun "Latin Amerika-Karayib 2000" projesinin amacı, çoğul kültür kimlikleri te- melinde bölgesel bütünleşmeye katkıda bulun- mak. Eğitim alanında ise UNESCO'nun Ortak Okullar projesi, tüm dünyada okul çağında bulu- nan çocuklar arasında fıziksel ve duygusal bağ- lar kurmayı ve çocuklann vatan sevgisini "dün- ya sevgjsi" ile bütünleştinneyi hedefliyor. UNES- CO, küresel eğitim alanındaki calışmalannı geniş- letmek için günümüz bilgi, iletişim devriminin nimetlerinden yararlanıyor. Kültürün en önemli araçlanndan biri olan dil. kültürel farklılıgın doğasındaki sorunu ortaya çıkanyor. Ünlü bir akademisyenin görüşüne göre "Her dil. anlaşılması cok güc olan dünyamızın eğreti yorumlandır. Dünyamızı anlamanın tek yolu ona birçok perspektiften yaklaşmaktır." Diller gerçeği algılayış biçimimizdir. Bu noktadan hareketle dilsel farklılık ana kaynak olarak görülmeli: dilsel farklılığın korunması en az biyolojik çeşitliliğin korunması kadar önemlidir. Günümüz dünyasında kültürel çoğulculuktan söz ederken amacımızdan ne kadar uzak olduğu- muz, göz önünde bulundurmamız gereken bir ger- çek. Dünyanın birçok köşesindeki gerçek, farklı kültürlerin birbirleriyle çatışma içinde bulundu- ğudur. Farklı kültürlerin birbirlerine duyduklan nefretin nedenleri, Birleşmiş Milletler'in karşı karşıya olduğu sorunlardan -yoksulluk, nüfus ar- tışı, çevre sorunlan ve her türlü küresel simetri- sizlikler- aynlamaz. Kültürel ilişkilerde ortaya çı- kan gerilimlerin bir diğer nedeni ise karşılıklı du- yulan nefretolabilir. UNESCO, kültürel çatışma- nın kaynaklannı araştınyor. Aynı zamanda banş kültürü programıyla da kültürel girişimlerin, ça- tışmalann engellenmesinde ve çatışma sonrası dönemde banşın sağlanmasında nasıl etkin ola- bileceğini araştınyor. Mozambik'te eğitimde te- mel kaynak olarak kullanılacak, Mozambik kûl- türüne ait banş öykülerinin toplanması planlan- na katkıda bulunuyor. Kültürel çogulculuğun so- runlanyla başa çıkabilmemiz için kültürel etkile- şim ve işbirliginin dınamiklerini teorik olarak an- lamakla kalmayıp pratiğini de yapmalıyız. Bu kısa yazıda, kültürel çogulculuğun sorunla- nna yaklaşmada yararlı olabilecek birkaç öneri ve UNESCO'nun izlediği yollardan birkaçını açık- lamaktan fazlasını yapmadım. Bu denli karmaşık ve derin bir sorunu çözmede doğal olarak tüm araçlaryetersiz kalacaktır. Uluslararası örgütlerve hükümetler sonuçta en fazla bu kadannı yapabi- lir. Kültür tümüyle yaratıcılık oldugundan ve ya- ratıcı olanın kendisini yaratması gerektiğinden, sorun toplumun tümünü ilgilendirmektedir. UNESCO'nun yüklendiği sorumluluklann ve yaptıklannın 'katalizör' görevi görmesi açısın- dan çok önemli olduğuna inanıyorum. Göle taş at- mak ufak bir hareket olsa da yarattığı dalgalar bü- yük olur. Kültürel çoğulculuğu ve demokrasinin yarattığı değerleri destekleyecek hareketlerden hiçbir zaman kaçınmamalıyız. (l)PeterMühlhaûsler, "BabelRevisited", UNES- CO Courier, Şubat 1994, Sh.8 (2) DavidBonn, "Wholeness and The Imphcate Order"(Charter2: "TheRheomodeanExperiment with Language and Thouht") Routledge andKegan Paul, London, 1981 (3) George Steiner, After Babel, Oxford Univer- sityPress, 1977 (4) Türkrye'den lstanbul, Pamukkale, Boğazköy, Göretne, Divriği Ulu Cami, NemrutDağı, Xanthos, Letoon bu listedeyer alıyor. Yarın: DalaiLama AMCARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Y A Y I N H A K K I C u m h u r İ y e l ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z Köy Enstitüleri Vakfı: (4) İvpiz Köy Enstitüsü'nde... Hakkı Tonguc un oğlu Dr. Engin Tonguç, "Köy Enstitüle- ri ve Çağdaş Eğitim Vakfı" toplantısında, konuşmasının sonunda şöyle dedi: "Vakıf konusuyla, sözü uzatmak istemiyorum, daha çok şey söylemek isterdim; vakıfolayı nedeniyle konuya birçok yönden yaklaşıyoruz ama, bir yaklaşımımız da bu: 'Acaba Köy Enstitüleri meselesini, dünya eğitim tarihi içindeki ye- rine nasıl oturtabiliriz?' Bunun için elimizde çok geniş ge- reç (materyal) var; yüzden çok kitap yayımlanmış, yüzlerce makale yayımlanmış. Ayrıca, toplanması gereken, ilgili in- sanlarda bir yığın belge var; binlerce fotoğraf var. Bütün bunları biz, ciddi araştırmalar yapmak isteyen insanlann önüne sererek, Köy Enstitüleri'nin evrensel boyutunu, öz- gün özelliklerini bulup çıkarmalannı istiyoruz. Son olarak bir tümce ekleyeceğim başkanın izniyle.. (Başkan Osman Bolulu): - Rica ederim! - Şimdi o vatandaşlık şapkasını bir kenara koyarak, izni- nizle, o kan bağı şapkasını giyeceğim ve hem bu toplantıyı, Hakkı Tonguç'un anma gününde düzenleyen arkadaşları- ma, hem bu olanağı sağlayan çok değerli belediye başka- nına (Doğan Taşdetenj burada teşekkür edeceğim. Hepini- zesaygılar, sevgiler. (Alkışlar)" Engin Tonguç'tan sonra, Başkan Osman Bolulu, Prof. Yakup Kepenek e, Mehmet Başaran'a, Prof. Mustafa AJ- nrrtaş a, Doğan Taşdelen e söz verdi. Aziz Nesin en son konuşacaktı. O da görüşlerini açıkladı. Aziz Nesin'in konuş- masını -hem aykırı, hem ilgınç diye- vermeyi düşünüyor- dum. Bu arada, istanbul'a gittim. "Yunus Nadi Ödülleri" ile ilgili toplantıyı izledim. Çok sade bir kokteyldi. Rkri Sağlar, Nurettin Sözen, Emre Kongar, Tarhan Erdem de oradaydı- lar. Cumhuriyet okurlarından Burak Ekmekçioğtu Tekir- dağ'dan gelip katılmıştı kokteyle. Meral Ege'den, Hülya Istanbul'dan katılmıştı kokteyle. Ertesi günü, Aziz Nesin'in Çatalca'daki "Nesin Vakiı"na gittim, bir grup arkadaşla; Aziz Nesin'in orada yaptıklarına hayran kaldık. Çatalca'dan Ankara'ya döner dönmez, yeni bir izlence bekliyordu. Fikret Ünlü yle sözleşmiştik, Ereğli'ye gidecek, ivriz Köy Enstitüsü'nü bitirenlerin geleneksel töplantısına katılacaktık. Ivriz'i hiç görmemiş, gitmemiştim. Heyecanlanıyordum, çoğu eski Köy Enstitüsünü görmüştüm. Adı değiştirilmiş de olsa, "m//7rap"yerindeduruyorduçoğunda.Bakımsızbıra- kılmış, eski "Enstitü"yapılan bıle sanki bir "es*(eser"gibi, anıtlaşmışlar, duruyorlardı. Hasanoğlan, bunlardandı.. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra, bu yapılar ne yapıla- bilirdi? Dursun Kut anlattı, Hakkı Tonguç, ona bir gün şöyle demış: - Bir gün bizim elimizden bu okullan almaya kalkabilir- ler. Bunu ne yaparlar, kime verirler, ne olarak kullanırlar? Kentlerden uzak olan bu kuruluşlan ancak orduya verebi- lirler. Biz bu yapılan öyle yapalım ki, ordunun işine yara- masın. Hiç değilse, yine bir eğitim kurumu olarak yaşamını sürdürsün. Ordunun aradığı bina, koğuş sistemidir. Girişi- ne nöbetçiyi koyar, içeriye erleri yerleştırir. 1950de Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra, Milli Eğitim Bakanhğı, Kars'taki Cilavuz Köy Enstitüsü'nü, Milli Sa- vunma'ya devretmek ister. Milli Savunma Bakanlığı'ndan Kars'a gıden bir kurul, gerekli incelemeyi yapar, "Bu bina- lar, askeri amaçlara uygun değildir" raporunu verir. Böyle- ce Köy Enstitüleri, kapatıldıktan sonra da bir ölçüde, öğret-, men okulu ya da öğretmen lisesi olarak yaşamlarını sürdü- rürler. Ivriz'deki İvriz Köy Enstitüsü, 1970'lere değın öğretmen okulu olarak, Enstitü ruhu gitmiş de olsa, yapılar olarak ya- şamını sürdürmüş. Fikret Ünlü'nün anlattığına göre, Ens- titü'nün olduğu yer bir ağaç, bir çiçek deniziymiş. Ağaçlar bakımsızlıktan kurumuş, çiçekler yok olmuş. 1942 yılında, kısa sürede öğrencilerin yaptıkları taş yapılar, yıkılmaya, yok olmaya bırakılmış. Kaloriferli bir lise binası yapılıp, iş bitti sanılmış. İvriz Köy Enstitüsü binaları ise, onu yıkmak isteyenlerin yüz karası olarak duruyor. Binaların içinde yı- lanlar, çiyanlar olmalı diye düşünüyorum. Kıbrıs'takı Ma- raş'ı anımsatıyor. Yapılan yıkmak için açık eksiltmeyle yüklenıciye vermeyi düşünüyorlarmış! Bana gelen çağrı kartında emekH llköğretim Müfettişi k- met Beyazıt şöyle diyordu: "İvriz mezunlanna çağrı, Anıları gözümüzde değil; Ivriz'de yaşamak için, yılların eskittiği çehrelerimizi hayalde değil; gerçek görmek için, birbirlerini unutanları yeniden tanımak, bütünleşip gönlü- müzce bir gün yaşamak için Ivriz'de buluşalım." Köy Enstitülerinde okumadığımı kaç kez yazdım. Ama Köy Enstitülüler beni, kendilerinden sayarlar, okurlar da öyle bilir. İnsanın adı çıkacağına canı çıksın derler, öyle. Ama, ben böyle bir yanlışlıktan dolayı mutluyum. ivriz Köy Enstitüsü, Ereğli'ye yirmi kilometre uzaklıkta, İvriz köyüne, İvriz Eti kabartmalarına da beş kilometre uzaklıkta. Oraya da bir ağaç denizinden giriyoruz. Bu, Köy Enstitüsü'nün çevresine etkisi.. İvriz Köy Enstitüsü'nün 17.000 dönümlük tarım arazisi, Milli Eğitim Bakanhğı emrine verilmiş, o da İvriz öğretmen Lisesi'ne bırakmış. öğretmen lisesi, 17.000 dönümlük ara- ziyi ne yapsın? Bir de traktör var, kim ekecek, kim bakacak? O da öylece "Dıral Dede'nin düdüğü gibi" kalmış mı? öğ- rencilerin diktiği akasyalar kurumuş, onlara bakmak için o öğrenciler gerek, o öğretmenler, o yöneticiler gerek. ivriz Köy Enstitüsü'nü gözyaşları içinde gezdik. Ak saçlı adamlar, "Şurası bizim sınıfımızdı", "Şurası müdür eviy- di", "Şurası öğretmenlerodasıydı"diyeağlaşıyorlardı. Tanıdığım tanımadığım insanlar boynuma sarılıyorlardı. Buğulanan gözlerimi kaçırmaya çahşıyordum... BULJVIACA 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/ Dışanya akıntısı olma- yan, kuyu gibi çukur çö- küntü. 2/ Güzel koku... Orta Anadolu'dabir göl. 3/ Bir burç adı... Üç kişiy- le oynanan bir kâğıt oyu- nu. 4/ Karşı cinsin kılığı- na girmiş eşcinsel. 5/ Sahip... Verme, ödeme... Renyum elementinin simgesi. 6/ Boks yapılan alan... İlenme, beddua. 7/ Açı ölçmeye yarayan dönme hareİceth bir çeşit cetvel. 8/ Yurdumuzun bir bölgesi. 9/ Bir nota... Avrupa'da bir baş- kent. YUKARIDAN AŞAĞrVA: 1/ Değersiz, bayağı. 2/ Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olma- ya yönelen bir ülkenin rejimi... Yüze sürülen pembe düzgün. 3/ Cinayet... Çanakkale Boğazı'nda, pek çok deniz kazasırun meydana geldiği burun. 4/ Kale hendeği... Gemi direklerine, gözcülerin nö- bet tutması için yapılmış çanaklık. 5/ Plastik su şişelerine verilen ad... Kaz Dağı'nın mitolojik dönemlerdeki adı. 6/ tstanbul'un eski adlanndan biri. 7/ Bayındır... Akdeniz'de yaşayan beyaz etli bir balık. 8/ Daha çok mehter müziğinde kullanıhraş ufle- meli birçalgı... Ruh. 9/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Notada durak işareti... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin plaka işareti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle