Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5TEMMUZ1994SAU
DİZtYAZI
UNESCO Başkanı Federico Mayor, 'kültürel çoğulculuk' konusunu Cumhuriyet için değerlendirdi:
Azmlığasaygı, farklılığahoşgörüSona ermekte olan yüzyılda düşüncelerimizi
siyasa biçimlendirdi. Gelecek yüzyılda ise siya-
sanın yerini kültûr alacak. Soğuk savaşın kötû so-
nucundan sonra uluslararası genlimın kökenleri-
nin siyasal ideoloji farkJılıklanndan daha derin ol-
madığını kim sorgulayabilir? Dünya haritasında
vurgu -özelikle Avrupa'da- siyasadan çok kültür
üzerinde olacak. Kültür, uluslararası ilişkilerde
başrölü oynayacak. Bu durumda kendimizi öne-
mi gittikçe artan bir soruyla karşı karşıyabuluyo-
ruz: Bölgesel olarak ya da dünya çapında kültü-
rel çoğulculuğun tutunması için neler yapılabilir
ve yapılmalı?
Bu soruyu yanıtlamak için kültürle neyi amaç-
ladığınuzı açıklamak durumundayız. Kültür, açık-
lanması oldukça güç bir kavram. Sanmm kültü-
rü, grup ya da biyolojik tür olarak yarattığımız ve
koruduğumuz şeylerin tümü biçiminde tanımlar-
sak büyük bir hata yapmış olmayız. Böyle bir ta-
nım, sanatsal yaratıcıîıkla günlük yaşamdaki ya-
ratıcıhk arasındaki bağlantıyı kurar. Yaratıcılık ve
farklılık eşanlamlı oldugundan yukandaki tanım,
kültürlerin karakteristik farklılığını açıklıyor. Ay-
nı zamanda kültürel farklılık nedeniyle ortaya ko-
nulan öz soruna da dikkat çekiyor. Sorun, kültür
kavramının temelinde yatan, neyin korunması ve
neyin yaratılması gerektiği sorunsalı.
Kültürün en önemli araçlanndan biri olan dil,
^ Dünyamızın farklı kültürlerin
sunduğu farklı görüş açılanna
gereksinimi var. Farklılığa
gösterilecek tepki. güvensizlik
ve inkar yerine açıklık ve uyum
olmalı. Insanoglunun tarihinde.
güç genellikle farklıhfh yok
etmek amach kullanıldı.
Kültürel etkilesimin bu denli
arttıgı günümüzde. acilen
yapılması gereken. başkalannın
haklannın tanınmasırıı saglamak
ve kültürel haklan kötüye
kullanılmış gruplann toplumsal
kimliklerini geliştirmelerine
yardımcı olmaktır.
i
kültürel farkhlığın doğasındaki sorunu ortaya çı-
kanyor. Onlü bir akademisyenin görüşüne göre
"Her dil, anlaşılması çok güç olan dünyamızın eğ-
reti yonımlandır. Dünvanua anlamanın tek yolu
ona birçok perspektiften yaklaşmakür." (l)Dil\er
bir açıdan gerçeği algılayış biçimimizdir. Örne-
ğin gerçeği soyut nedensel bağlantı içinde olay-
lar zinciri ya da bir süreç olarak algılamak olanak-
lı. Bu tür dılsel belirlenişlerin bırbirimizle ve çev-
remizle ilişkilerimiz üzerindeki etkisi oldukça
fazla. Günlük küresel ikilemlerimizin nedeni olan
hızla degişen tutum ve algılar, dilin yeniden ya-
pılanmasını zorunlu kılabilir. (2) Bu noktadan ha-
reketle dilsel farklılık ana kaynak olarak görülme-
li; dilsel farklılığın korunması en az biyolojik çe-
şitliliğin korunması kadar önemlidir.
Yine de dil farklılıklan kültürel yanlış anlama-
lar ve çekişmelere neden olabilır. Bunun nedeni
George Steiner'ın ileri sürdüğü üzere fi)dili kul-
lanışımızdaki ikilik. Dil gerek bir iletişim aracı,
gerekse farklılığımızın kanıtı. Dilde sürekli ola-
rak alt dillerin -argo vejargon- yaratılması bu gö-
rüşü destekliyor. Dil, bu boyutuyla hem "gia pay-
fatşma" hem de "anlanmı paylaşma" biçimi.
Dil için doğru olan, küitür için de dogru. Ge-
lişmenin ortaya çıkardığı sorunlan çözebilmek
için dünyamızın farklı kültürlerin sunduğu farklı
görüş açılanna gereksinimi var. UNESCO'nun,
BM eski Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar
başkanlığında Kültür ve Kalkınma Dünya Komis-
yonu'nu kurmasının nedeni, kalkınma kavramını
yeniden incelemek. Farklılığa gösterilecek tepki,
güvensizlik ve inkar yerine açıklık ve uyum ol-
malı. Insanoğlunun tarihinde, güç genellikle fark-
lılığı yok etmek amaçlı kullanıldı. Bu egilim ge-
lişmekte olan kültürlere yabancı modelleri kabul
ettirme çabalanndan aynlamaz. Kültürel etkilesi-
min bu denli arttığı günümüzde, acilen yapılma-
sı gereken, başkalannın haklannın tanınmasını
sağlamak ve kültürel haklan kötüye kullanılmış
gruplann toplumsal kimliklerini geliştirmelerine
ve korumalanna yardımcı olmak.
IKiİtÜpel mirasi
konmann önemf
Bir kültürün kimliği, onun özelliklerini yansı-
tan yapılardan aynlamaz. Kamboçya'da bulunan
Angkor Tapınaklan, Kamboçya halkının ulusal
banşı kunna ve yeniden yapılanma çabalannın
canh bir simgesidir. Angkor örneği elle tutulur
kültürel mirasın korunmasında, uluslararası işbir-
liğinin önemini ortaya çıkanyor. Dünya uluslan-
nın kültürel alanlan ve tarihsel yapıtlannın korun-
ması için UNESCO'nun yaptığı girişimler, kül-
türel kimliğin yükseltilmesi çabalan arasında yer
almaktadır. Ebu Simbel'i kurtarmak amacıyla dü-
zenlenen kampanyalar, olayın yalnızca küçük bir
bölümü. UNESCO kültür yapıtlannı koruma ça-
lışmalannı dünyanın birçok yerinde sürdürüyor.
Bu alanlar arasında Ayasofya Müzesi ve Kapa-
dokya kaya kiliseleri de bulunuyor.
Kültürel kimliğin yok olmasına ilişkin büyük
bir kaygı söz konusu. Kültürel geleneklerin her
türlüsü standardizasyon sürecine yenik düşüyor.
Geleneksel sahne sanatlannın, sözlü geleneklerin
ve yok olma sürecine girmiş dillerin yeniden can-
landınlmasmda UNESCO'nun önemli çabalan
söz konusu. Yeni kuşağı geleneksel kültürle ya-
kınlaştırmak amacıyla seminerler, kurslar, festi-
valler ve yanşmalar düzenleniyor. Hükümetler,
Portre
Çok yöıılii bir biüııı adamı
îspanya'nın Barselona
kentinde 27 Ocak 1934'te
doğan Federico Mayor, evli
ve üç çocuk babasıdır.
1956 'da eczacılık
fakültesinden olağanûstü
derece ile mezun oldu.
Madrid Üniversitesi 'ndeki
eczacılık doktorasını da
olağanûstü dereceyle yaptı.
1963-73 y_ıllan arasında
Granada Oniversitesi'nde
biyokimya dersini okuttu.
1966-67 döneminde Oxford
Oniversitesi'nde konuk
profesör olarak bulundu.
1968-72 yıllannda Granada
Oniversitesi'nin rektörlüğünü
yaph. 1973'te Madrid
Üniversitesi'nde biyokimya dersleri verdi.
1974-75 yıllannda Ispanya Bilim ve Eğitim
Bakanhğı Müsteşarhğı yaptı. 1981 'e kadar
UNESCO'nun Bükreş'teki Avrupa Yüksek
Eğitim Merkezi Danışma Komitesi üyesi
olarak çalışn.
1977'de tspanya Parlamentosu'na seçildi ve
bu arada başbakana özel
danışman oldu. 1978-81
tarihleri arasında
UNESCO'nun genel müdür
yardımcılığı görevinde
buiundu. 1981-82 tarihlerinde
İspanya Bilim ve Eğitim
Bakanı oldu. 1987'de Avrupa
Parlamentosu'na seçildi.
Aynı yıl UNESCO'ya başkan
seçildi ve ikinci dönemine de 6
Kasıml993'tebaşladı.
İspanya, Fransa, Amerika,
italya, Filipinler, Ingiltere,
Bolivya, Arjantin ve Rusya'da
çeşitlı biyokimya ve sanat
kuruluşlanna üye olarak alındı.
Çeşitli bilimsel kitap ve
makaleleri yayımlandı.
Öğrencileri arasından onlarcası profesör oldu.
Pek çok ülkede fahri profesörlük ve doktora
unvanlannın yartı sıra çeşitli madalya ve
nişanlar aldı.
Federico Mayor, ana dili olan Katalanca ve
Ispanyoica'dan başka tngilizce ve Fransızca
biliyor.
Federico Mayor
Kamboçya'da bulunan Angkor ıpmaklan'nı,Kamrx)ç^a halkının ulusal banşı kurmavev^niden
yapılanma çabalannın canh b simgesi olarak değeriendiren Federico Mayor, "Bir kültürün
ldmüği, onun özelliklerini yansıtan yapdardan aynlamaz. Angkor örneği elle tutulur kültürel
mirasın korunmasında, uluslararası işbirtiğinin önemini ortaya çıkanyor" diyor.
elle dokunulamayan kül-
türel miraslannı korumak
amaçlı yasal sistemlerini
kurmalan için zorlanıyor
ve yayıncılar bölgesel dil-
lerde yapıt yayımlamala-
n için destek görüyor. El-
le tutulamayan kültürel
miras. ulusal arşivle bir-
likte "geleceğin amsı"nın
önemli bir bölümü ve
bunlann korunması gele-
cek kuşaklara can borcu-
muz.
Sanatçılar da kültürel
kimliğe önemli bir katkı-
da bulunuyor ve bu ne-
denle sanatsal yaratıcılı-
ğın gelişmekte olan ülke-
lerde cesaretlendirilmesi
gerekiyor. UNESCO bu
kültürlerin sanatçılanna
da eğitim ve çalışma or-
tamlannın iyileştirilmesi,
el sanatlannın ve telif
haklannın korunması ko-
nusunda yardımcı oluyor.
Kültürel kimliğin teşvik
edilmesi, kültürel mirasın zenginleştirilmesi ve
korunmasını kapsıyor. Ulusal kimlik doğal olarak
ulus-devletle sınırdaş değil. Hiçbir grup dünyanın
ilk insanlan kadar kimlik saldınsına uğramamış-
tır. Uluslararası toplum bu ilk insanlann kültürü-
• Günümüz dünyasında
kültürel çoğulculuktan söz
ederken amacımızdan ne kadar
uzak olduğumuz. göz önünde
bulundurmamız gereken bir
olgu. Dünvanın birçok
köşesindeki gerçek. farklı
kültürlerin birbirleriyle çatısma
içinde bulunduğudur. Farklı
kültürlerin birbirlerine
duyduklan nefretin nedenleri.
Birleşmiş Milletler'in karsı
karşıya olduğu sorunlardan
-yoksulluk. nüfus artışı. cevre
sorunlan ve her türlü küresel
simetrisizlikler- avrılamaz.
nü ve haklannı tümüyle
reddettiği için onlara
karşı borçlu ve bu borcu
tazmin etmesi gerekiyor.
Dünyanın Yerlileri Ulus-
lararası Onyılı'nda
UNESCO, yerlilerin ve
göçebelerin haklannı
konıma ve BM Ulusal
Etnik Azınlıklar ile Din
ve Dil Açısından Azınlık
Durumunda Bulunan
Kişilerin Haklan Bildi-
risi'ndeki maddelere
dikkat çekme amaçlı ça-
hşmalarda buiunacak.
Azınlıklara saygı ve
farklılığa hoşgörü, kül-
türel zenginliğin ilk ko-
şullan.
Kültürel çoğulculuk,
kültürel farklılık duygu-
sunun daha geniş kültü-
rel eğilimlerle tamam-
lanmasını gerekli kılı-
yor. Kültür yapıtlan, ço-
ğu insan tarafından ortak
mirasın bir parçası ola-
rak görüldüğunden, kültürel çogulculuğun en be-
lirgin nedeni. UNESCO bu ortak miras kavramı-
nı, Dünya Mirasi Anlaşmasf nda somutlaştırdı Bu
anlaşma çerçevesinde 95 ülkede bulunan 400 kül-
türel ve tarihsel alan Dünya Mirasi Listesi'nde
yer aldı. (4) Dünya mirasında kutsallaşan evren-
sellik kavramı, kültürel çogulculuğun ilerleyişi-
ne bir örnektir.
Paylaşılan miras doğal olarak tarihsel yapıtlan
ve alanlan aşıyor. Bizim farklılık gösteren kültür-
lerimiz sanıldığından daha da ortak bir tarihe sa-
hiplerve bu kültürlerin zenginleşmesi, birbirlerin-
den etkilenmeleri sonucunda gerçekleşmiştir. Bu
bağlantılann aynmına vanlması kültürel çogulcu-
luğun gelişimi açısından önemlidir. Bu nedenle
UNESCO, Jnsanoglunun Bilimsel ve Kültürel Ge-
lişim Tarihi'nin yeni bir uyarlamasını hazırlama
sürecindedir. Kültürlerarası tarihsel etkileşimler
UNESCO'nun hazırladığı birçok projeyle ortaya
çıkanlıyor. Iki bin yıllık bir zaman süresince As-
ya ve Avrupa arasında tecimsel ve kültürel bağ-
lann kurulmasını sağlayan Ipek Yolu gibi Afrika
topluluklan ve endüstrileşmiş ülkeler arasındaki
akrabalığı ortaya çıkaracak bir Köle Yolu Projesi
söz konusu. UNESCO kültürlerarası etkileşime,
Temsilci Çalışmalan Programı ile de katkıda bu-
lunuyor. Bu program çerçevesinde 900 dünya kla-
siği çeşitli dillere çevrildi.
IVatani8vgWnl, dünya
sevglstylebütünleşdrmek
Anlaşmadan, diyaloğa atılan adım küçük, an-
cak önemlidir. Kültürel çogulculuğun özü olan
karşılıklı ilişki bağı kurulmuştur. Kuruluş amacı
olarak 182 üye devlet arasında diyaloğu destek-
leyen UNESCO, kültürlerarası etkileşimi hızlan-
dıracak Akdeniz, Güneydoğu Avrupa, Orta Asya
ve Afrika arasında kültürel kurumlar ağını örgüt-
lüyor. UNESCO'nun "Latin Amerika-Karayib
2000" projesinin amacı, çoğul kültür kimlikleri te-
melinde bölgesel bütünleşmeye katkıda bulun-
mak. Eğitim alanında ise UNESCO'nun Ortak
Okullar projesi, tüm dünyada okul çağında bulu-
nan çocuklar arasında fıziksel ve duygusal bağ-
lar kurmayı ve çocuklann vatan sevgisini "dün-
ya sevgjsi" ile bütünleştinneyi hedefliyor. UNES-
CO, küresel eğitim alanındaki calışmalannı geniş-
letmek için günümüz bilgi, iletişim devriminin
nimetlerinden yararlanıyor.
Kültürün en önemli
araçlanndan biri olan dil.
kültürel farklılıgın doğasındaki
sorunu ortaya çıkanyor. Ünlü bir
akademisyenin görüşüne göre
"Her dil. anlaşılması cok güc
olan dünyamızın eğreti
yorumlandır. Dünyamızı
anlamanın tek yolu ona birçok
perspektiften yaklaşmaktır."
Diller gerçeği algılayış
biçimimizdir. Bu noktadan
hareketle dilsel farklılık ana
kaynak olarak görülmeli: dilsel
farklılığın korunması en az
biyolojik çeşitliliğin korunması
kadar önemlidir.
Günümüz dünyasında kültürel çoğulculuktan
söz ederken amacımızdan ne kadar uzak olduğu-
muz, göz önünde bulundurmamız gereken bir ger-
çek. Dünyanın birçok köşesindeki gerçek, farklı
kültürlerin birbirleriyle çatışma içinde bulundu-
ğudur. Farklı kültürlerin birbirlerine duyduklan
nefretin nedenleri, Birleşmiş Milletler'in karşı
karşıya olduğu sorunlardan -yoksulluk, nüfus ar-
tışı, çevre sorunlan ve her türlü küresel simetri-
sizlikler- aynlamaz. Kültürel ilişkilerde ortaya çı-
kan gerilimlerin bir diğer nedeni ise karşılıklı du-
yulan nefretolabilir. UNESCO, kültürel çatışma-
nın kaynaklannı araştınyor. Aynı zamanda banş
kültürü programıyla da kültürel girişimlerin, ça-
tışmalann engellenmesinde ve çatışma sonrası
dönemde banşın sağlanmasında nasıl etkin ola-
bileceğini araştınyor. Mozambik'te eğitimde te-
mel kaynak olarak kullanılacak, Mozambik kûl-
türüne ait banş öykülerinin toplanması planlan-
na katkıda bulunuyor. Kültürel çogulculuğun so-
runlanyla başa çıkabilmemiz için kültürel etkile-
şim ve işbirliginin dınamiklerini teorik olarak an-
lamakla kalmayıp pratiğini de yapmalıyız.
Bu kısa yazıda, kültürel çogulculuğun sorunla-
nna yaklaşmada yararlı olabilecek birkaç öneri ve
UNESCO'nun izlediği yollardan birkaçını açık-
lamaktan fazlasını yapmadım. Bu denli karmaşık
ve derin bir sorunu çözmede doğal olarak tüm
araçlaryetersiz kalacaktır. Uluslararası örgütlerve
hükümetler sonuçta en fazla bu kadannı yapabi-
lir. Kültür tümüyle yaratıcılık oldugundan ve ya-
ratıcı olanın kendisini yaratması gerektiğinden,
sorun toplumun tümünü ilgilendirmektedir.
UNESCO'nun yüklendiği sorumluluklann ve
yaptıklannın 'katalizör' görevi görmesi açısın-
dan çok önemli olduğuna inanıyorum. Göle taş at-
mak ufak bir hareket olsa da yarattığı dalgalar bü-
yük olur. Kültürel çoğulculuğu ve demokrasinin
yarattığı değerleri destekleyecek hareketlerden
hiçbir zaman kaçınmamalıyız.
(l)PeterMühlhaûsler, "BabelRevisited", UNES-
CO Courier, Şubat 1994, Sh.8
(2) DavidBonn, "Wholeness and The Imphcate
Order"(Charter2: "TheRheomodeanExperiment
with Language and Thouht") Routledge andKegan
Paul, London, 1981
(3) George Steiner, After Babel, Oxford Univer-
sityPress, 1977
(4) Türkrye'den lstanbul, Pamukkale, Boğazköy,
Göretne, Divriği Ulu Cami, NemrutDağı, Xanthos,
Letoon bu listedeyer alıyor.
Yarın: DalaiLama
AMCARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Y A Y I N H A K K I C u m h u r İ y e l ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
Köy Enstitüleri Vakfı: (4)
İvpiz Köy Enstitüsü'nde...
Hakkı Tonguc un oğlu Dr. Engin Tonguç, "Köy Enstitüle-
ri ve Çağdaş Eğitim Vakfı" toplantısında, konuşmasının
sonunda şöyle dedi:
"Vakıf konusuyla, sözü uzatmak istemiyorum, daha çok
şey söylemek isterdim; vakıfolayı nedeniyle konuya birçok
yönden yaklaşıyoruz ama, bir yaklaşımımız da bu: 'Acaba
Köy Enstitüleri meselesini, dünya eğitim tarihi içindeki ye-
rine nasıl oturtabiliriz?' Bunun için elimizde çok geniş ge-
reç (materyal) var; yüzden çok kitap yayımlanmış, yüzlerce
makale yayımlanmış. Ayrıca, toplanması gereken, ilgili in-
sanlarda bir yığın belge var; binlerce fotoğraf var. Bütün
bunları biz, ciddi araştırmalar yapmak isteyen insanlann
önüne sererek, Köy Enstitüleri'nin evrensel boyutunu, öz-
gün özelliklerini bulup çıkarmalannı istiyoruz. Son olarak
bir tümce ekleyeceğim başkanın izniyle.. (Başkan Osman
Bolulu):
- Rica ederim!
- Şimdi o vatandaşlık şapkasını bir kenara koyarak, izni-
nizle, o kan bağı şapkasını giyeceğim ve hem bu toplantıyı,
Hakkı Tonguç'un anma gününde düzenleyen arkadaşları-
ma, hem bu olanağı sağlayan çok değerli belediye başka-
nına (Doğan Taşdetenj burada teşekkür edeceğim. Hepini-
zesaygılar, sevgiler. (Alkışlar)"
Engin Tonguç'tan sonra, Başkan Osman Bolulu, Prof.
Yakup Kepenek e, Mehmet Başaran'a, Prof. Mustafa AJ-
nrrtaş a, Doğan Taşdelen e söz verdi. Aziz Nesin en son
konuşacaktı. O da görüşlerini açıkladı. Aziz Nesin'in konuş-
masını -hem aykırı, hem ilgınç diye- vermeyi düşünüyor-
dum. Bu arada, istanbul'a gittim. "Yunus Nadi Ödülleri" ile
ilgili toplantıyı izledim. Çok sade bir kokteyldi. Rkri Sağlar,
Nurettin Sözen, Emre Kongar, Tarhan Erdem de oradaydı-
lar. Cumhuriyet okurlarından Burak Ekmekçioğtu Tekir-
dağ'dan gelip katılmıştı kokteyle. Meral Ege'den, Hülya
Istanbul'dan katılmıştı kokteyle. Ertesi günü, Aziz Nesin'in
Çatalca'daki "Nesin Vakiı"na gittim, bir grup arkadaşla;
Aziz Nesin'in orada yaptıklarına hayran kaldık.
Çatalca'dan Ankara'ya döner dönmez, yeni bir izlence
bekliyordu. Fikret Ünlü yle sözleşmiştik, Ereğli'ye gidecek,
ivriz Köy Enstitüsü'nü bitirenlerin geleneksel töplantısına
katılacaktık.
Ivriz'i hiç görmemiş, gitmemiştim. Heyecanlanıyordum,
çoğu eski Köy Enstitüsünü görmüştüm. Adı değiştirilmiş de
olsa, "m//7rap"yerindeduruyorduçoğunda.Bakımsızbıra-
kılmış, eski "Enstitü"yapılan bıle sanki bir "es*(eser"gibi,
anıtlaşmışlar, duruyorlardı. Hasanoğlan, bunlardandı..
Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra, bu yapılar ne yapıla-
bilirdi? Dursun Kut anlattı, Hakkı Tonguç, ona bir gün şöyle
demış:
- Bir gün bizim elimizden bu okullan almaya kalkabilir-
ler. Bunu ne yaparlar, kime verirler, ne olarak kullanırlar?
Kentlerden uzak olan bu kuruluşlan ancak orduya verebi-
lirler. Biz bu yapılan öyle yapalım ki, ordunun işine yara-
masın. Hiç değilse, yine bir eğitim kurumu olarak yaşamını
sürdürsün. Ordunun aradığı bina, koğuş sistemidir. Girişi-
ne nöbetçiyi koyar, içeriye erleri yerleştırir.
1950de Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra, Milli Eğitim
Bakanhğı, Kars'taki Cilavuz Köy Enstitüsü'nü, Milli Sa-
vunma'ya devretmek ister. Milli Savunma Bakanlığı'ndan
Kars'a gıden bir kurul, gerekli incelemeyi yapar, "Bu bina-
lar, askeri amaçlara uygun değildir" raporunu verir. Böyle-
ce Köy Enstitüleri, kapatıldıktan sonra da bir ölçüde, öğret-,
men okulu ya da öğretmen lisesi olarak yaşamlarını sürdü-
rürler.
Ivriz'deki İvriz Köy Enstitüsü, 1970'lere değın öğretmen
okulu olarak, Enstitü ruhu gitmiş de olsa, yapılar olarak ya-
şamını sürdürmüş. Fikret Ünlü'nün anlattığına göre, Ens-
titü'nün olduğu yer bir ağaç, bir çiçek deniziymiş. Ağaçlar
bakımsızlıktan kurumuş, çiçekler yok olmuş. 1942 yılında,
kısa sürede öğrencilerin yaptıkları taş yapılar, yıkılmaya,
yok olmaya bırakılmış. Kaloriferli bir lise binası yapılıp, iş
bitti sanılmış. İvriz Köy Enstitüsü binaları ise, onu yıkmak
isteyenlerin yüz karası olarak duruyor. Binaların içinde yı-
lanlar, çiyanlar olmalı diye düşünüyorum. Kıbrıs'takı Ma-
raş'ı anımsatıyor. Yapılan yıkmak için açık eksiltmeyle
yüklenıciye vermeyi düşünüyorlarmış!
Bana gelen çağrı kartında emekH llköğretim Müfettişi k-
met Beyazıt şöyle diyordu:
"İvriz mezunlanna çağrı,
Anıları gözümüzde değil; Ivriz'de yaşamak için, yılların
eskittiği çehrelerimizi hayalde değil; gerçek görmek için,
birbirlerini unutanları yeniden tanımak, bütünleşip gönlü-
müzce bir gün yaşamak için Ivriz'de buluşalım."
Köy Enstitülerinde okumadığımı kaç kez yazdım. Ama
Köy Enstitülüler beni, kendilerinden sayarlar, okurlar da
öyle bilir. İnsanın adı çıkacağına canı çıksın derler, öyle.
Ama, ben böyle bir yanlışlıktan dolayı mutluyum.
ivriz Köy Enstitüsü, Ereğli'ye yirmi kilometre uzaklıkta,
İvriz köyüne, İvriz Eti kabartmalarına da beş kilometre
uzaklıkta. Oraya da bir ağaç denizinden giriyoruz. Bu, Köy
Enstitüsü'nün çevresine etkisi..
İvriz Köy Enstitüsü'nün 17.000 dönümlük tarım arazisi,
Milli Eğitim Bakanhğı emrine verilmiş, o da İvriz öğretmen
Lisesi'ne bırakmış. öğretmen lisesi, 17.000 dönümlük ara-
ziyi ne yapsın? Bir de traktör var, kim ekecek, kim bakacak?
O da öylece "Dıral Dede'nin düdüğü gibi" kalmış mı? öğ-
rencilerin diktiği akasyalar kurumuş, onlara bakmak için o
öğrenciler gerek, o öğretmenler, o yöneticiler gerek.
ivriz Köy Enstitüsü'nü gözyaşları içinde gezdik. Ak saçlı
adamlar, "Şurası bizim sınıfımızdı", "Şurası müdür eviy-
di", "Şurası öğretmenlerodasıydı"diyeağlaşıyorlardı.
Tanıdığım tanımadığım insanlar boynuma sarılıyorlardı.
Buğulanan gözlerimi kaçırmaya çahşıyordum...
BULJVIACA
1 2 3SOLDANSAĞA:
1/ Dışanya akıntısı olma-
yan, kuyu gibi çukur çö-
küntü. 2/ Güzel koku...
Orta Anadolu'dabir göl.
3/ Bir burç adı... Üç kişiy-
le oynanan bir kâğıt oyu-
nu. 4/ Karşı cinsin kılığı-
na girmiş eşcinsel. 5/
Sahip... Verme, ödeme...
Renyum elementinin
simgesi. 6/ Boks yapılan
alan... İlenme, beddua. 7/
Açı ölçmeye yarayan
dönme hareİceth bir çeşit
cetvel. 8/ Yurdumuzun bir bölgesi.
9/ Bir nota... Avrupa'da bir baş-
kent.
YUKARIDAN AŞAĞrVA:
1/ Değersiz, bayağı. 2/ Ekonomik
alanda kendi kendine yeterli olma-
ya yönelen bir ülkenin rejimi...
Yüze sürülen pembe düzgün. 3/
Cinayet... Çanakkale Boğazı'nda,
pek çok deniz kazasırun meydana
geldiği burun. 4/ Kale hendeği...
Gemi direklerine, gözcülerin nö-
bet tutması için yapılmış çanaklık. 5/ Plastik su şişelerine verilen
ad... Kaz Dağı'nın mitolojik dönemlerdeki adı. 6/ tstanbul'un
eski adlanndan biri. 7/ Bayındır... Akdeniz'de yaşayan beyaz
etli bir balık. 8/ Daha çok mehter müziğinde kullanıhraş ufle-
meli birçalgı... Ruh. 9/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Notada
durak işareti... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin plaka işareti.