Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26TEMMUZ1994SAJJ
DIZIYAZI
DIN, TICARET VE Sl YASET ERBİLTUŞALP
Dincilerinsinsisavaştaktikleriin-devlet-toplum iüşkilerini çö-
zümlemek iddiasında uzak olan
bu çalışma: "AJlah var mı yok
mu?" ya da "evrenin gizi-özü ne?"
gibi inanç özgürlüğüne yönelik,
felsefi bir tartışmayı öngörmü-
yor. Ama çok uzun bir süredir
inanç özgürlüğü maskesiyle "böl-
ge-ülke öJçeğinde" sürdürülen
sinsi bir savaşın "din-ticaret-siyaset" ilişkilen
açısından sergilenmesini amaçbyor. "Din-tica-
ret-siyaset" üçlemine ilişkin gözlemlere-belgele-
re dayandınlan bu çalışma aynca; dindar-dinci
aynmında; dindar olan "halkla" değil, dinci
olan "gericilerie" işbirliğine girişenleri uyarmayı
da bir görev sayıyor.
Bu çahşmarun en büyûk eksiğinin "süren bir
kavgaya çomak sokmamak için göşterilen çaba
oMuğunu" söylemek gerekiyor. Örneğin eski
CIA ajanı silah kaçakçısı Frank Terpil'den, 12
Eylül'den sonra hakkında dava açılmayan tek
MHP yöneticisi Murat Bayrak'a; Murat Bay-
rak'tan Cemalettin Kapian'a, oradan da zaman
içine yayılan ilişkilerden hıç söz edilmedi. Ya da
Homo Islamicus için (BDT'de yaşayan Müs-
lümanlar) milyonlarca dolar akıtmaktan çekin-
meyen Kral Fahd bin Abdülaziz'ın Türkiye'ye
gönderdiği "özel uçak ilişkilerine" hiç değinil-
medi. Veya Orta Asya"daki Türki danışman
Ruzi Nazar'ın "ABD işlerinin" Türkiye'deki
ayaklan konulanna hiç girilmedi. "Islami şid-
det", "tslaıni mafya" ve "Kürt-İslam ittifakı"
gibi güncel konulann, aynntılı bir çalışma
gerektirdiği için, kapsam dışı bırakıldığını söy-
lemek gerekiyor.
"Dindar" ile "dttnd" arasındaki aynmı ortaya
koymayı amaçlayan bu araştırmada "sahte cen-
net tacirkrinin" gerçek yüzlerini olabildiğince
sergilemek gibi yahn bir hedef amaçlandı.
| Kaıtı m, kansız ımf
tartisması
27 Mart yerel seçimlerinden sonra yaşamı
cehenneme çeviren din-siyaset ilişkilerini
yorumlamaktan uzak duran demokrasi güç-
lerinin; dincilerin 'sinsi savaş' taktiklerini anım-
samalan gerekiyor. Çünkü meydanlarda 'şeriat
için, bir değil, on tane kelle feda eden' siyaset
konuşmalan yapılıyor; parlamentoda şeriata
geçişin "kaıdı mı kansız mı olacağr tartışmaya
açılıyor.
Dinin siyaset-ticaret içinde kazandığı etkin
konuma nerelerden. nasıl, niçin gelindiğini "sor-
gulamadan", hangi iç ve dış desteklerin koruma
ve kollamalanndan yararlanıldığını "ir-
delemeden", bu geri gidişin ürettiği sorulara
yanıt vermek her geçen gün biraz daha güç-
leşiyor. Bu "güçlügu" ya biz aşacağız ya da bu
"gâç
1
* bizt ezip geçecek.
Öncebkle, karşımızda koyu bir karanhk gibi
duran, şeriat yanlısı dincileri, dindarlardan ayı-
rmak gerekiyor. Her aşamada, demokratik hak
ve özgürlükler maskesi arkasına sığınan din-
ciliğin sinsi amaçlannı sergilemek kaçınılmaz
oluyor.
"Ya katlanacağız, ya savaşacağız" önensinin
öznesinin Müslümanlar değil din devleti kur-
mak için sinsi savaşı sürdürenler olduğunun
bilinmesinde yarar var. Çünkü onlar "dini
inançlannı iktidar yapmak için" önce Allahı
sonra da AJlah'a inananlan kandınyorlar.
Adının başına "tsiam düşünürü" sıfatı ekleyen
biri, demokrat olan herkesin altına imzasını ko-
Adının başına Müslûman yazar sıfatı ekleyen birisi, 37 yurttaşın Srvas'ta diri diri yakıhnasını "Aziz Ncsin ve destekçilerinin ola\daki meş'um
rolüne" bağlayarak "tahrik tezini" savunuyordu. Kısa etekten, tesettürsüz kadından, sakalsız erkekten, kıhnmayan namazdan, tutulmavan
oruçtan, uyulmayan din kurallanndan ve belki en önemlisi "eleştiriden tahrik olmak" ciddi bir "psikolojik tedavi" gerektiriyordu.
yabileceğı "silahların göJgesinde laiklik olmaz"
doğrusunu dile getiriyor. Sonra da televizyon-
dan milyonlarca insana "Salman Rüşdü öldürûl-
metidir" diyor. Bu ikili tavırla ortaya konulan
manüğın, siyaset biümi açısından "çevirisüri"
yapmak zorunlu oluyor. Adının başına Müslü-
man yazar sıfatı ekleyen bir başkası ise 37 yurt-
taşın Sıvas'ta diri diri yakılmasını "Aziz Nesin ve
destekçilerinin olaydaki meş'um rolüne" bağ-
layarak "tahrik tezini" savunuyordu. Kısa etek-
ten, tesettürsüz kadından, sakalsız erkekten.
kılınmayan namazdan, tutulmayan oruçtan,
uyulmayan din kurallanndan ve belki en önem-
lisi 'eleştiriden tahrik olmak' cıddı bir 'psikolojik
tedavi' gerektiriyordu. Her şeyden tahrik
oluyor, kınp döküp yakıyorlardı. Tahrik oluyor
dövüyor (KanlıPazar 1969), tahrik oluyor öldü-
rüyor (Kahramanmaraş 1979). tahrik oluyor
yakıyor (Sıvas 1993), sonra da 'masum pozlar'
takınıp uzlaşma anyorlardı.
Oysa değişim-dönüşüm rüzganna kapılan ve
siyaseti 'çıkar uzlaşmalanyla' kirletenler o çok
ünlü deyişle 'Consencus' a-n-yor-lar-dı. "İslajnı;
demokrasiyle. liberalizmle, rasyonalizmle açtkla-
yamayız; İslam demokrat degiMir. Rasyonalist
değildir" diyenlerle uzlaşma a-n-yor-
lar-dı. "Dinde zoriama yoktur, fakat Islam'da
vardır" diyenlerle uzlaşma a-n-yor-lar-dı.
"Kuran'ın konınmuşluğuna dil uzatmak"
nedeniyle ölüm fermanı pkaran ve bu buyruğun
yerine getirilmesi için cellat tutan bir anlayışla
"yaşadığunız dünyaıun değerleriyle" uzlaşı-
lamayacağını bir türlü an-la-mı-yor-lar-dı.
lincil kurslannda yemin...
Kendi siyasal ortamlannda umduğunu
bulamayan. gkar düşkünü birkaç eski solcunun
"arkasından dolaşıp şeriata bir puan kazandı-
rmada" başanlı olan bu su kurnazlan. örneğin;
•'antidemokrarik olduğu için" Milli Güvenlik
Kurulu'na karşı çıkıyorlar, ama "Kuran emrett-
tiği için" gözlerini kırpmadan insan öldürüyor-
lardı.
"Sivil topiumcuların" yanında bir çanta gibi. o
masadan bu masaya dolaştınlırken; 'yeni duy-
duklan, eski gerçeklerin' ateşli savunuculan
oluveriyorlardı. Tartışma masalannda taraf ol-
manın keyfıni çıkanyorlardı. Çok akılb ve aynı
zamanda cin gibi zeki olduklannı hemen gös-
teriyorlardı.
"Laiklik Kemalistlerin etinde İslam ve Müs-
lûmanlarla hesaplaşmak için kullanılan bir Truva
Atı gibidir. Batı Avrupa ülkelerinden sadece
üçünde laiklik vanür. Bunlar da Almanya, Fran-
sa ve Holianda.. Ingiltere'de ne cumhuriyet var,
ne de laiklik var.. Ama demokrasi var. Hollanda'-
da cumhuriyet yok, laiklik >ar.. AT'nin merkezi
Belçika'da da ne cumhuriyet var, ne de laiklik..
Halk, korkunç bir aldatmacaya kurban edilmek-
tedir. Kendini aydın sanan, politikacı, bürokrat,
hukukçu tipler ise, laikliği. demokrasivi ve cum-
huriyeti de bilmi>orlar. Hatta demokrasi ile cum-
huriyet arasındaki farkı bile bilmiyor bu adam-
lar."
"Bu adamların" bilmediklerini sıralayan
İslam düşünürünün bildiklerini söylerken. çem-
ber sakalı örttüğü için kızaran yüzü görün-
müyordu. Yüzü kızanyordu. çünkü yalan söy-
Iü\ordu:
"Bu adamlann bilmesi gereken bir şey var;
Batı'da laiklik uygulaması >ar olan ülkeîerde ve
diğerlerinde din, bireysel planda sivası talep
hakkını ifade eder. Toplumsal planda, cemaat
planında ise siyasal örgütleıune ve katılım hakkını
ifade eder. Batı'da, laik bir anaj asa hukukuna sa-
hip bir ülkede Hıristi) an demokrat partiler vardır
ve kilise politika yapar". Batı'da dinın bıre\sel
plandakı "siyasi talebinin" \a da laik anayasa
hukuku düzeni içinde "Hıristiyan demokrat par-
tilerin varlığının" ne anlama geldiğinı kurnazca
saklı\ordu. Nasıl olsa herkes kördü. o görüyor-
du.
-SÜRECEK-
GONDUZ GÖZÜYLE
MELİH CEVDET AJNDAY
Kullan Babam Kullan!
Bilmiyordum, yeni öğrendim, meğerdini romanlarya-
zılıyormuş bizde. Lise öğrencisi bir kız, bu romanlardan
birini okuyunca kapanmış.
Romanın etkisine bakın!
Ama çok sürekli olmamış bu etki anlaşılan, sonra ge-
ne açılmış o öğrenci.
Hani derler ya, Goethe'nin Werther"ı o zaman Alman-
ya'da intiharlara yol açmış, demek bu dini romanlar da
kapanıp açılmaya neden oluyor.
Doğrusu bu romanlardan birini bulup okumak ister-
dim: Nasıl yazılmış, hangi konulan işliyor ve etkileme
gücünü nasıl yaratıyor?
Bizim şeriatçıların propaganda için romana başvura-
cakları aklımın ucundan geçmezdi. İslam ile romanı
yanyana düşünmek yadırgatıyor beni. Neden derseniz,
roman tam bir gâvur icadıdır, onu kullanmak şöyle dur-
sun, ele almak bile günah sayılmamalı mı?
Ama bizim köktendinci, gâvur buluşudur demeden her
şeyi kendi amacı için kullanmakta bir sakıncagörmüyor.
Kurnazca biryöntem belki.
Ben bu kurnazlığın zayıflıktan kaynaklandığını düşün-
düm. Öyle ya, kadınları, kızları örtünmeğe, kapanmaya
yöneltmek için ayetlerin, hadislerin gücü yetmiyor mu?
Romanı da kullanalım!
Ama artık roman değildir ki o, roman olmaktan çıkmıs-
tır, bir tür ahlak dersine dönüşmüştür, ilk başta korkutur,
böylece etkili olur, ama sürdüremez bu etkisini. Nitekim
liseli genç kız önce kapanmış, sonra gene açılmış.
Burada (yazlıktayım ya) bir ilkokul öğretmeniyletanış-
tım, Ünye'nin köylerinden birindeymiş okulu, çok ilgi çe-
kici bilgiler verdi bana: Ondan başka öğretmen yokmuş
okulda, demek bütün sınıflar birarada ders görüyor.
Toplam yetmiş öğrencisi varmış bizim öğretmenin. Bu
durumda çocuklarla tek tek uğraşmanın olanağı ortadan
kalkıyor elbet. Oysa Ünye'nin içinde öğretmen fazlası
varmış.
Gel de Köy Enstitüleri'ni düşünme! O özgün ve ilginç
kurumun ortaya çıkış nedenlerinden biri de köyden kaç-
mayı düşünmeyen öğretmeni yaratmaktı. Arkadaşım
Mustafa Ekmekçi, bu konudaki bir toplantıda konuşu-
lanlan günlerce verdi ayrıntılarıyla. Ben de ilk fırsatta o
konu üstüne düşündüklerimi yazmak istiyorum.
Ama şimdi konuma döneyim ve Ünye'nin bir köyünde
çalışmakta olan arkadaşımın söylediklerini size aktara-
yım.
Diyor ki:
- Okulun onarımı için para gerekti, köylüden toplama-
ya kalktım, ama yeterli parayı bulamadım. Bu sırada
imam da camiye hoparlör koydurmak için köylüye baş-
vurdu ve elli milyon lira topladı.
Roman ve hoparlör... Ikisi de gâvur icadı.
Şimdi düşünüyorum da, bu gâvur icatlarını ala ala, kul-
lana kuılana bizim köktenciler bir gün dinden imandan
olmasın!
Korueu askersayılmadı
ANKARA (ANKA)-Uyuşmazlık Mahkemesı, Doğu ve
Güneydoğu'da PKK'ya karşı istihdam edilen geçici köy
koruculannın 'asker' olmadtklannı benimsedı. Yüksek
mahkeme bu görüşle, görevlerine son verildikten sonra çok
sayıda tabanca. uzun namlulu sılah ve patlayıcı maddeyle
birlikteyakalanan geçici köy korucusu sanığın, askeri
mahkeme yerine sivil mahkemede yargılanması gerektiğine
karar verdi. Kararda. "Geçici köy korucusu asker kişi
sayılmadığından. işlediği suç askeri değilse veya askeri bir
suça bağlı bulunmu> orsa, hakkında açılan kamu davası adli
yargı yerinde görülmesi gereklidir "denildi. Uyuşmazlık
mahkemesinin bu karanyla Van 21. Sınır Tugay
Komutanlığı Askeri Mahkemesı ile Bitlis Ağır Ceza
Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığı çözûlmüş oldu.
Silah ve patlayıcı maddelerle yakalanan eski korueu bu
nedenle Bitlis Ağır Ceza Mahkemesfnde yargılanacak.
Hızh adaletiçin, yargjdakiişyükü azaltılacak-5-
H
akkın elde edilmesinin kolaylaştınlması-
nda, yargı örgütünün yeniden yapdandın-
Iması ve yargüama usulünün basitleştiril-
mesi çerçevesinde abnacak önlemlerm
yanı sıra yargı iş yûkünün azaltüması da son derece
önemlidir.
Yargının hızlandınlması, bir kısım uyuşmazlık-
lann yargı dışı yöntemlerle çözülerek yargının iş
yükûnün azalülması yoluyla da sağlanabilmekte-
dır. Avnıpa Konseyi Bakanlar Komhesi'nin R (86)
12 Sayılı Taysiye Karan, yargının hızlandınlması
gereksinimini bu çerçevede ele alarak gidermeyi
amaçlamaktadır.
Ancak uyuşmazlıklann yargı dışı yöntemlerle
çözülmesi yolunun, kişinin yargı önünde hak ara-
ma özgürlüpnü kısıtlamaması da gerekmektedir.
O nedenle yargçlar tarafından görülen, ama yargı
dışı yollarla çözümü olanaklı nitelikteki uyuşmaz-
lıkJann olabildiğince sınırh tutulmasında yarar var-
dır. Ve daha da önemlisi, yargı dışı alternatif yön-
temlerin uygulanması haünde bile yargı yoluna
başvurma hakkının korunması ilkesinin benimsen-
mesi gerekmektedir.
Nitekim Avrupa Konseyi standartlan bu çerçe-
vede oluşmuştur.
1
Yargının Hızlandınlması Paketi kapsamındaki
düzenlemelerin bir kısmı da yargı iş yükünü azalt-
mak amacıyla, uyuşmazlıklann yargı dışı yollarla
çözümü noktasında somutlanmaktadır.
Pakette yer alan bu tür düzenlemeler, Türk yargı
sistemi için önemli bir yeniliği, köklü bir değişikliği
ifade etmektedir.
İdaripara cezasınadönüştimUensuçlan
düzenkyen özelyasalardan hazılan
• 14.10.1983 tarihve 2920 Sayılı SivÜHavaahk
Kanunu,
• 16S.1983 tarih ve2841saydı Zortmhıİlköğretim
Çağı DtşmdaKaimış Oharta- YazmaBihneyen
VatanâaştarmOkw- Yazar DwumaGetirilmesi
veya BuntaraİlkokulDüzeyinde Eğüan-Oğretm
Yapttrtlması Hakkında Kanun,
923.6.1983 tarîh ve 2860 Sayılı Yardm Toplama
Kanunu.
96.10.1983 tarih ve 2908Sayılı Dernekler Kanunu,
•5J. 1986 tarih ve3285 Sayılı Hayvart Sağlığı ve
Zabıtası Kanunu.
9293.1973 Umk ve 1774Sayth Kimlik BMrme
Kanunu,
03O.l2.194ptarih ve3958 SaydıGözl&çûiSk
Hakkmda Kanun,
923.1950tarihve5683Sayıh Yabanetlann
Türkiye'de fkamet ve SeyahatleriHakkmda Kamm,
925.2.1954 tarih ve6283Sayılı Hemşirelik
Kamatu,
923.1954 tarih ve6301 Sayıhöğk üinlenmesi
Kanunu,
919.4.1926 tarih ve815 Sayıh Türkiye
Sahûkruuk Naktiyatı Bahriye fKabotaj) ve
UmanlarlaKara Suları Dahüindeİcrayı San 'at ve
Ttearei Hakkmda Kamm,
95.1.1961 tarihve222Sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu,
916.12.1960 tarih ve 167 Sayılı Yeraltı Suları
Hakkmda Kamm,
918.12.1953 tarih ve6197SayûıEczacılarw
Eczanekr Hakkmda Kanun,
923.1927 tarih ve984SayüıEczane
TTcarethaneleriyle Sanat ve Ziraat İşlermde
Kullanılan Zehirli ve Müessir Kimyevi Maddeîerin
Sattldığı Dükkanlara Mahsus Kamm,
9193.1927tarihve992 SayüıSeririveGtdai
Taharriyat ve Tahsüat Yapılan ve Masli Teamülkr
Arandan Vmuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya
Laboratuvarları Kanunu,
9 263.1939 tarih ve3573 SayıltZeytincitiğm hlaht
ve Yabanilerinm Aşılattınlması Hakkmda Kamm,
921.6.1934 tarih ve2527Sayıh Basma Yazı ve
Resimkri Derleme Kanunu,
916.6.1983 tarihve2844SayılıFmdA Oretiminin
Planlanması ve Dikim Alanlarmtn Belirientnesi
Hakkmda Kanun,
99j6.1958tarihve7126SaydtSivilMüdafm
Kanunu,
920.4.1967 tarih ve854SavıhDmizUKammu,
925.8.1971 tarih ve 1475 Sayıhİş Kanunu.
IBazı cazatartı Mari para
cnasuuı MırâştlriHmesl
Yargının iş yükünün önemli bir bölümünü, so-
nucu para cezası olan davalar oluşturmaktadır.
Mahkemeleri gereksiz yere oyalayan, iş yükünü
arttırdığı için yargının tıkanmasına neden olan bu
suç türlerinin yargı dışında çözümü kuşkusuz ki
olanaklıdır.
İşte Yargının Htzlandınlması Paketi içinde yer
alan Bazı Kamınlardaki Cezaların İdari Para Ceza-
stna Dönüştürüimesine Dair Kanun Tasansı, bu tür
suçlann yargı dışında çözümünü öngören bir siste-
mi getirmektedir.
Tasannın öngördüğü düzenlemeye göre özel ya-
salardaki kamusal para cezalan ile para cezasına
çevrilebilen özgürlüğü bağlayıcı cezaîar, idari para
cezasına dönüştürülmüştür. Böylece bu tür suçlar
yargının dışına çıkanlarak idarenin görevi haline
getirilmiştir.
Yargının bu tür suçlarla ilgisi. idarece verilen pa-
ra cezasına itiraz edilmesi ya da el konulan paranın
müsaderesi hallerinde söz konusu olabilmektedir.
Yargı dışına çıkanlan bazı suç tiplerinden örnek-
ler:
• Karayollanna giren hayvan sahiplerinin ihmali
eylemi,
•PTT'de telgraf ve telefon haberleşmesi yapılan
odaya izinsiz girilmesi,
• Damızlık hayvanını muayeneye götürmemek,
• İzın almadan yeniden fındık bahçesi kurmak,
• Reçetesiz gözlük satmak,
• Kimlik bildirme belgesinde gerçeğe uymayan bil-
gj vermek,
• Zeytinliklerde bakım işlerini zamarunda yapma-
mak,
• Pazar günü izinsiz olarak işyerini açmak,
• Milli Piyango biletini fazla fıyatla satmak.
Toplam olarak 47 özel ceza yasasında sayılan
suçlar, yargı dışına çıkanlmak suretiyle, yargının
üzerindeki büyük bir yük kaldınlmıştır.
lUzlaştmna kurullan
Yargının Hızlandınlması Paketi içinde yer alan.
yargı iş yükünü azaltıcı nitelikteki en önemli yasa
tasanlanndan biri de Lzlaştırma Kunıllannın Kunı-
luş, Görev ve Yetkilerine Dair Kanun Tasansı'dır.
Uzlaştırma kurullan. idare ile kışiler arasındaki
özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan ve konusu
para olan uyuşmazlıklann çözümünü üstlenmekte-
dir(md.l).
Bilindiği gibi idarenin taraf olduğu özel hukuk
ilişkilerinden kaynaklanan ve konusu para olan
uyuşmazlıklann çözüm yeri adli yargıdır. Yargının
iş yükünün önemli bir bölümünü de bu tür davalar
oluşturmaktadır.
Bu tür uyuşmazlıklann çözümü, yargılamaya
ilişkin yasalann öngördüğü usul nedeniyle de çoğu
kez uzun zaman almaktadır. Doğal olarak bu du-
rum. hakkın elde edilmesinde gecikmelere neden
olmaktadır. O bakımdan. bu nitelikteki uyuşmaz-
lıklann yargı dışı yöntemlerle çözümlenmesi uygun
görünmektedir.
2
Hukukumuzda, idarenin taraf olduğu bu lür bazı
uyuşmazlıklann yargı dışında çözülmesıne olanak
veren yasal düzenlemeler mevcuttur. Bunlann başı-
nda 2533 Sayılı Mecburi Tahkim Yasası gelmekte-
dir. Ancak bu yasa. her iki tarafın idare olduğu
uyuşmazhklar için uygulanabilmektedir.
Uzlaşma kurullan yasa tasansı, idare ile kişiler
arasındaki özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuş-
mazlıklan çözmeyi amaclaması bakımından. bir
tür tahkim u>gulamasını öngörmektedir.
Tasannın öngördüğü düzenleme şöyledir:
• Kişilerle idare arasındaki uyuşmailıklarda uz-
laştırma kurullanna başvurmak zorunlu sayıhruş
(md.6), fakat uzlaşma zorunlu kıhnmamıştır
(md.9). Kişinin uzlaşma kuruluna başvurmasına
karşın, uzlaşmanın sağlanamaması halinde yargı
yoluna gidilmesi kabul edilmiştir: böylelikle kişinin
yargı organlan önünde hak arama özgürlüğü ko-
runmuştur.
• Uzlaştırma kurullan il ve ilçe esasına göre kuru-
lacaktır (md.2 2); illerde defterdar. ilçelerde ise
malmüdürünün başkanlığmda beş üyeden oluş-
maktadır; üyelerin seçimi. idare dışından gerçekleş-
tirilecektir (md.2). Bu suretle kurullann tarafsızlığı
sağlanmaya çalışılmıştır.
• Uzlaştırma kurullannın çalışma usul ve esaslan.
Bakanlar Kurulu'nca haarlanacak yönetmelikle
behrlenecektir (md. 13).
İGaypfmenkul kiraları yasa tasansı
Kiraa \e kiralayan ilişkilen, genel anlamda 818
Sayıh Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiştır.
Aynca 18 Mayıs 1955 yıbnda çıkanlan 6570 Sayıh
Gayrimenkul Kiralan Hakkında Kanun ile de gerek
kira bedebnin beürlenmesı. gerekse tahüye nedenle-
ri yönünden kiracnı koruyan düzenlemeier getiril-
miştir.
6570 Sayılı Yasa, kira bedelini 1953 yıh rayicine
göre dondurmuştu (md. 2, 3). Kira bedebne ibşkin
bu sınırlama, ancak on yıl sürdü; Anayasa Mahke-
mesi, 1963 yılında verdiği bir kararla, yasanın bu
maddelerindeki düzenleme biçimini anayasanın
mülkiyet hakkına ilişkin kurallanna aybn bularak
iptal etti.
3
Bu karar üzerine yasal düzenlemede bir boşluk
oluştu; doğal olarak yoğun bir biçimde kira bedeli
uyuşmazbklan yaşandı. O nedenle kira bedellerinin
bebrlenmesi. yargı kararlanyla çözümlenmeye çab-
şıldı. Ancak zaman içerisindeki çebşkib yargı uygu-
lamalan, kira bedelleri konusunun ciddi bir sorunu
oldu.
Yargının Hızlandınlması Paketi içinde yer alan
6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkmda Kanu-
na Bazı Maddeİer Eklenmesine Dair Kanun Tasan-
sı, işte bu sorunun çözümüne ilişkin bazj yeni dü-
zenlemeler getirmektedir.
Tasannın öngördüğü düzenlemeye göre;
• Ülke çapında uygulanabilen. objektif ölçüleri
olan ve ekonomik verilerden yararlanan bir kira
tespit komisyonu oluşturulmaktadır (md.l).
• Bu komisyon aybk ve yıllık kira artışlannı her yıl
mart avı sonuna kadar belirleyerek ilan edecektir
(md.l).
Böylece mahkemelerin üzerindeki bu yük de ida-
renin görev alanına girmiş olmaktadır.
BİTTİ.
(1) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 16
Eylül 1986 tarih ve R (86) 12 Sayıb Karan, agd. s.
461-462
(2) Yasa Tasansı Genel Gerekçe, s.l
(3) Yasa Tasansı Genel Gerekçe, s.l