28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26TEMMUZ1994SAJJ DIZIYAZI DIN, TICARET VE Sl YASET ERBİLTUŞALP Dincilerinsinsisavaştaktikleriin-devlet-toplum iüşkilerini çö- zümlemek iddiasında uzak olan bu çalışma: "AJlah var mı yok mu?" ya da "evrenin gizi-özü ne?" gibi inanç özgürlüğüne yönelik, felsefi bir tartışmayı öngörmü- yor. Ama çok uzun bir süredir inanç özgürlüğü maskesiyle "böl- ge-ülke öJçeğinde" sürdürülen sinsi bir savaşın "din-ticaret-siyaset" ilişkilen açısından sergilenmesini amaçbyor. "Din-tica- ret-siyaset" üçlemine ilişkin gözlemlere-belgele- re dayandınlan bu çalışma aynca; dindar-dinci aynmında; dindar olan "halkla" değil, dinci olan "gericilerie" işbirliğine girişenleri uyarmayı da bir görev sayıyor. Bu çahşmarun en büyûk eksiğinin "süren bir kavgaya çomak sokmamak için göşterilen çaba oMuğunu" söylemek gerekiyor. Örneğin eski CIA ajanı silah kaçakçısı Frank Terpil'den, 12 Eylül'den sonra hakkında dava açılmayan tek MHP yöneticisi Murat Bayrak'a; Murat Bay- rak'tan Cemalettin Kapian'a, oradan da zaman içine yayılan ilişkilerden hıç söz edilmedi. Ya da Homo Islamicus için (BDT'de yaşayan Müs- lümanlar) milyonlarca dolar akıtmaktan çekin- meyen Kral Fahd bin Abdülaziz'ın Türkiye'ye gönderdiği "özel uçak ilişkilerine" hiç değinil- medi. Veya Orta Asya"daki Türki danışman Ruzi Nazar'ın "ABD işlerinin" Türkiye'deki ayaklan konulanna hiç girilmedi. "Islami şid- det", "tslaıni mafya" ve "Kürt-İslam ittifakı" gibi güncel konulann, aynntılı bir çalışma gerektirdiği için, kapsam dışı bırakıldığını söy- lemek gerekiyor. "Dindar" ile "dttnd" arasındaki aynmı ortaya koymayı amaçlayan bu araştırmada "sahte cen- net tacirkrinin" gerçek yüzlerini olabildiğince sergilemek gibi yahn bir hedef amaçlandı. | Kaıtı m, kansız ımf tartisması 27 Mart yerel seçimlerinden sonra yaşamı cehenneme çeviren din-siyaset ilişkilerini yorumlamaktan uzak duran demokrasi güç- lerinin; dincilerin 'sinsi savaş' taktiklerini anım- samalan gerekiyor. Çünkü meydanlarda 'şeriat için, bir değil, on tane kelle feda eden' siyaset konuşmalan yapılıyor; parlamentoda şeriata geçişin "kaıdı mı kansız mı olacağr tartışmaya açılıyor. Dinin siyaset-ticaret içinde kazandığı etkin konuma nerelerden. nasıl, niçin gelindiğini "sor- gulamadan", hangi iç ve dış desteklerin koruma ve kollamalanndan yararlanıldığını "ir- delemeden", bu geri gidişin ürettiği sorulara yanıt vermek her geçen gün biraz daha güç- leşiyor. Bu "güçlügu" ya biz aşacağız ya da bu "gâç 1 * bizt ezip geçecek. Öncebkle, karşımızda koyu bir karanhk gibi duran, şeriat yanlısı dincileri, dindarlardan ayı- rmak gerekiyor. Her aşamada, demokratik hak ve özgürlükler maskesi arkasına sığınan din- ciliğin sinsi amaçlannı sergilemek kaçınılmaz oluyor. "Ya katlanacağız, ya savaşacağız" önensinin öznesinin Müslümanlar değil din devleti kur- mak için sinsi savaşı sürdürenler olduğunun bilinmesinde yarar var. Çünkü onlar "dini inançlannı iktidar yapmak için" önce Allahı sonra da AJlah'a inananlan kandınyorlar. Adının başına "tsiam düşünürü" sıfatı ekleyen biri, demokrat olan herkesin altına imzasını ko- Adının başına Müslûman yazar sıfatı ekleyen birisi, 37 yurttaşın Srvas'ta diri diri yakıhnasını "Aziz Ncsin ve destekçilerinin ola\daki meş'um rolüne" bağlayarak "tahrik tezini" savunuyordu. Kısa etekten, tesettürsüz kadından, sakalsız erkekten, kıhnmayan namazdan, tutulmavan oruçtan, uyulmayan din kurallanndan ve belki en önemlisi "eleştiriden tahrik olmak" ciddi bir "psikolojik tedavi" gerektiriyordu. yabileceğı "silahların göJgesinde laiklik olmaz" doğrusunu dile getiriyor. Sonra da televizyon- dan milyonlarca insana "Salman Rüşdü öldürûl- metidir" diyor. Bu ikili tavırla ortaya konulan manüğın, siyaset biümi açısından "çevirisüri" yapmak zorunlu oluyor. Adının başına Müslü- man yazar sıfatı ekleyen bir başkası ise 37 yurt- taşın Sıvas'ta diri diri yakılmasını "Aziz Nesin ve destekçilerinin olaydaki meş'um rolüne" bağ- layarak "tahrik tezini" savunuyordu. Kısa etek- ten, tesettürsüz kadından, sakalsız erkekten. kılınmayan namazdan, tutulmayan oruçtan, uyulmayan din kurallanndan ve belki en önem- lisi 'eleştiriden tahrik olmak' cıddı bir 'psikolojik tedavi' gerektiriyordu. Her şeyden tahrik oluyor, kınp döküp yakıyorlardı. Tahrik oluyor dövüyor (KanlıPazar 1969), tahrik oluyor öldü- rüyor (Kahramanmaraş 1979). tahrik oluyor yakıyor (Sıvas 1993), sonra da 'masum pozlar' takınıp uzlaşma anyorlardı. Oysa değişim-dönüşüm rüzganna kapılan ve siyaseti 'çıkar uzlaşmalanyla' kirletenler o çok ünlü deyişle 'Consencus' a-n-yor-lar-dı. "İslajnı; demokrasiyle. liberalizmle, rasyonalizmle açtkla- yamayız; İslam demokrat degiMir. Rasyonalist değildir" diyenlerle uzlaşma a-n-yor- lar-dı. "Dinde zoriama yoktur, fakat Islam'da vardır" diyenlerle uzlaşma a-n-yor-lar-dı. "Kuran'ın konınmuşluğuna dil uzatmak" nedeniyle ölüm fermanı pkaran ve bu buyruğun yerine getirilmesi için cellat tutan bir anlayışla "yaşadığunız dünyaıun değerleriyle" uzlaşı- lamayacağını bir türlü an-la-mı-yor-lar-dı. lincil kurslannda yemin... Kendi siyasal ortamlannda umduğunu bulamayan. gkar düşkünü birkaç eski solcunun "arkasından dolaşıp şeriata bir puan kazandı- rmada" başanlı olan bu su kurnazlan. örneğin; •'antidemokrarik olduğu için" Milli Güvenlik Kurulu'na karşı çıkıyorlar, ama "Kuran emrett- tiği için" gözlerini kırpmadan insan öldürüyor- lardı. "Sivil topiumcuların" yanında bir çanta gibi. o masadan bu masaya dolaştınlırken; 'yeni duy- duklan, eski gerçeklerin' ateşli savunuculan oluveriyorlardı. Tartışma masalannda taraf ol- manın keyfıni çıkanyorlardı. Çok akılb ve aynı zamanda cin gibi zeki olduklannı hemen gös- teriyorlardı. "Laiklik Kemalistlerin etinde İslam ve Müs- lûmanlarla hesaplaşmak için kullanılan bir Truva Atı gibidir. Batı Avrupa ülkelerinden sadece üçünde laiklik vanür. Bunlar da Almanya, Fran- sa ve Holianda.. Ingiltere'de ne cumhuriyet var, ne de laiklik var.. Ama demokrasi var. Hollanda'- da cumhuriyet yok, laiklik >ar.. AT'nin merkezi Belçika'da da ne cumhuriyet var, ne de laiklik.. Halk, korkunç bir aldatmacaya kurban edilmek- tedir. Kendini aydın sanan, politikacı, bürokrat, hukukçu tipler ise, laikliği. demokrasivi ve cum- huriyeti de bilmi>orlar. Hatta demokrasi ile cum- huriyet arasındaki farkı bile bilmiyor bu adam- lar." "Bu adamların" bilmediklerini sıralayan İslam düşünürünün bildiklerini söylerken. çem- ber sakalı örttüğü için kızaran yüzü görün- müyordu. Yüzü kızanyordu. çünkü yalan söy- Iü\ordu: "Bu adamlann bilmesi gereken bir şey var; Batı'da laiklik uygulaması >ar olan ülkeîerde ve diğerlerinde din, bireysel planda sivası talep hakkını ifade eder. Toplumsal planda, cemaat planında ise siyasal örgütleıune ve katılım hakkını ifade eder. Batı'da, laik bir anaj asa hukukuna sa- hip bir ülkede Hıristi) an demokrat partiler vardır ve kilise politika yapar". Batı'da dinın bıre\sel plandakı "siyasi talebinin" \a da laik anayasa hukuku düzeni içinde "Hıristiyan demokrat par- tilerin varlığının" ne anlama geldiğinı kurnazca saklı\ordu. Nasıl olsa herkes kördü. o görüyor- du. -SÜRECEK- GONDUZ GÖZÜYLE MELİH CEVDET AJNDAY Kullan Babam Kullan! Bilmiyordum, yeni öğrendim, meğerdini romanlarya- zılıyormuş bizde. Lise öğrencisi bir kız, bu romanlardan birini okuyunca kapanmış. Romanın etkisine bakın! Ama çok sürekli olmamış bu etki anlaşılan, sonra ge- ne açılmış o öğrenci. Hani derler ya, Goethe'nin Werther"ı o zaman Alman- ya'da intiharlara yol açmış, demek bu dini romanlar da kapanıp açılmaya neden oluyor. Doğrusu bu romanlardan birini bulup okumak ister- dim: Nasıl yazılmış, hangi konulan işliyor ve etkileme gücünü nasıl yaratıyor? Bizim şeriatçıların propaganda için romana başvura- cakları aklımın ucundan geçmezdi. İslam ile romanı yanyana düşünmek yadırgatıyor beni. Neden derseniz, roman tam bir gâvur icadıdır, onu kullanmak şöyle dur- sun, ele almak bile günah sayılmamalı mı? Ama bizim köktendinci, gâvur buluşudur demeden her şeyi kendi amacı için kullanmakta bir sakıncagörmüyor. Kurnazca biryöntem belki. Ben bu kurnazlığın zayıflıktan kaynaklandığını düşün- düm. Öyle ya, kadınları, kızları örtünmeğe, kapanmaya yöneltmek için ayetlerin, hadislerin gücü yetmiyor mu? Romanı da kullanalım! Ama artık roman değildir ki o, roman olmaktan çıkmıs- tır, bir tür ahlak dersine dönüşmüştür, ilk başta korkutur, böylece etkili olur, ama sürdüremez bu etkisini. Nitekim liseli genç kız önce kapanmış, sonra gene açılmış. Burada (yazlıktayım ya) bir ilkokul öğretmeniyletanış- tım, Ünye'nin köylerinden birindeymiş okulu, çok ilgi çe- kici bilgiler verdi bana: Ondan başka öğretmen yokmuş okulda, demek bütün sınıflar birarada ders görüyor. Toplam yetmiş öğrencisi varmış bizim öğretmenin. Bu durumda çocuklarla tek tek uğraşmanın olanağı ortadan kalkıyor elbet. Oysa Ünye'nin içinde öğretmen fazlası varmış. Gel de Köy Enstitüleri'ni düşünme! O özgün ve ilginç kurumun ortaya çıkış nedenlerinden biri de köyden kaç- mayı düşünmeyen öğretmeni yaratmaktı. Arkadaşım Mustafa Ekmekçi, bu konudaki bir toplantıda konuşu- lanlan günlerce verdi ayrıntılarıyla. Ben de ilk fırsatta o konu üstüne düşündüklerimi yazmak istiyorum. Ama şimdi konuma döneyim ve Ünye'nin bir köyünde çalışmakta olan arkadaşımın söylediklerini size aktara- yım. Diyor ki: - Okulun onarımı için para gerekti, köylüden toplama- ya kalktım, ama yeterli parayı bulamadım. Bu sırada imam da camiye hoparlör koydurmak için köylüye baş- vurdu ve elli milyon lira topladı. Roman ve hoparlör... Ikisi de gâvur icadı. Şimdi düşünüyorum da, bu gâvur icatlarını ala ala, kul- lana kuılana bizim köktenciler bir gün dinden imandan olmasın! Korueu askersayılmadı ANKARA (ANKA)-Uyuşmazlık Mahkemesı, Doğu ve Güneydoğu'da PKK'ya karşı istihdam edilen geçici köy koruculannın 'asker' olmadtklannı benimsedı. Yüksek mahkeme bu görüşle, görevlerine son verildikten sonra çok sayıda tabanca. uzun namlulu sılah ve patlayıcı maddeyle birlikteyakalanan geçici köy korucusu sanığın, askeri mahkeme yerine sivil mahkemede yargılanması gerektiğine karar verdi. Kararda. "Geçici köy korucusu asker kişi sayılmadığından. işlediği suç askeri değilse veya askeri bir suça bağlı bulunmu> orsa, hakkında açılan kamu davası adli yargı yerinde görülmesi gereklidir "denildi. Uyuşmazlık mahkemesinin bu karanyla Van 21. Sınır Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesı ile Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığı çözûlmüş oldu. Silah ve patlayıcı maddelerle yakalanan eski korueu bu nedenle Bitlis Ağır Ceza Mahkemesfnde yargılanacak. Hızh adaletiçin, yargjdakiişyükü azaltılacak-5- H akkın elde edilmesinin kolaylaştınlması- nda, yargı örgütünün yeniden yapdandın- Iması ve yargüama usulünün basitleştiril- mesi çerçevesinde abnacak önlemlerm yanı sıra yargı iş yûkünün azaltüması da son derece önemlidir. Yargının hızlandınlması, bir kısım uyuşmazlık- lann yargı dışı yöntemlerle çözülerek yargının iş yükûnün azalülması yoluyla da sağlanabilmekte- dır. Avnıpa Konseyi Bakanlar Komhesi'nin R (86) 12 Sayılı Taysiye Karan, yargının hızlandınlması gereksinimini bu çerçevede ele alarak gidermeyi amaçlamaktadır. Ancak uyuşmazlıklann yargı dışı yöntemlerle çözülmesi yolunun, kişinin yargı önünde hak ara- ma özgürlüpnü kısıtlamaması da gerekmektedir. O nedenle yargçlar tarafından görülen, ama yargı dışı yollarla çözümü olanaklı nitelikteki uyuşmaz- lıkJann olabildiğince sınırh tutulmasında yarar var- dır. Ve daha da önemlisi, yargı dışı alternatif yön- temlerin uygulanması haünde bile yargı yoluna başvurma hakkının korunması ilkesinin benimsen- mesi gerekmektedir. Nitekim Avrupa Konseyi standartlan bu çerçe- vede oluşmuştur. 1 Yargının Hızlandınlması Paketi kapsamındaki düzenlemelerin bir kısmı da yargı iş yükünü azalt- mak amacıyla, uyuşmazlıklann yargı dışı yollarla çözümü noktasında somutlanmaktadır. Pakette yer alan bu tür düzenlemeler, Türk yargı sistemi için önemli bir yeniliği, köklü bir değişikliği ifade etmektedir. İdaripara cezasınadönüştimUensuçlan düzenkyen özelyasalardan hazılan • 14.10.1983 tarihve 2920 Sayılı SivÜHavaahk Kanunu, • 16S.1983 tarih ve2841saydı Zortmhıİlköğretim Çağı DtşmdaKaimış Oharta- YazmaBihneyen VatanâaştarmOkw- Yazar DwumaGetirilmesi veya BuntaraİlkokulDüzeyinde Eğüan-Oğretm Yapttrtlması Hakkında Kanun, 923.6.1983 tarîh ve 2860 Sayılı Yardm Toplama Kanunu. 96.10.1983 tarih ve 2908Sayılı Dernekler Kanunu, •5J. 1986 tarih ve3285 Sayılı Hayvart Sağlığı ve Zabıtası Kanunu. 9293.1973 Umk ve 1774Sayth Kimlik BMrme Kanunu, 03O.l2.194ptarih ve3958 SaydıGözl&çûiSk Hakkmda Kanun, 923.1950tarihve5683Sayıh Yabanetlann Türkiye'de fkamet ve SeyahatleriHakkmda Kamm, 925.2.1954 tarih ve6283Sayılı Hemşirelik Kamatu, 923.1954 tarih ve6301 Sayıhöğk üinlenmesi Kanunu, 919.4.1926 tarih ve815 Sayıh Türkiye Sahûkruuk Naktiyatı Bahriye fKabotaj) ve UmanlarlaKara Suları Dahüindeİcrayı San 'at ve Ttearei Hakkmda Kamm, 95.1.1961 tarihve222Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 916.12.1960 tarih ve 167 Sayılı Yeraltı Suları Hakkmda Kamm, 918.12.1953 tarih ve6197SayûıEczacılarw Eczanekr Hakkmda Kanun, 923.1927 tarih ve984SayüıEczane TTcarethaneleriyle Sanat ve Ziraat İşlermde Kullanılan Zehirli ve Müessir Kimyevi Maddeîerin Sattldığı Dükkanlara Mahsus Kamm, 9193.1927tarihve992 SayüıSeririveGtdai Taharriyat ve Tahsüat Yapılan ve Masli Teamülkr Arandan Vmuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanunu, 9 263.1939 tarih ve3573 SayıltZeytincitiğm hlaht ve Yabanilerinm Aşılattınlması Hakkmda Kamm, 921.6.1934 tarih ve2527Sayıh Basma Yazı ve Resimkri Derleme Kanunu, 916.6.1983 tarihve2844SayılıFmdA Oretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarmtn Belirientnesi Hakkmda Kanun, 99j6.1958tarihve7126SaydtSivilMüdafm Kanunu, 920.4.1967 tarih ve854SavıhDmizUKammu, 925.8.1971 tarih ve 1475 Sayıhİş Kanunu. IBazı cazatartı Mari para cnasuuı MırâştlriHmesl Yargının iş yükünün önemli bir bölümünü, so- nucu para cezası olan davalar oluşturmaktadır. Mahkemeleri gereksiz yere oyalayan, iş yükünü arttırdığı için yargının tıkanmasına neden olan bu suç türlerinin yargı dışında çözümü kuşkusuz ki olanaklıdır. İşte Yargının Htzlandınlması Paketi içinde yer alan Bazı Kamınlardaki Cezaların İdari Para Ceza- stna Dönüştürüimesine Dair Kanun Tasansı, bu tür suçlann yargı dışında çözümünü öngören bir siste- mi getirmektedir. Tasannın öngördüğü düzenlemeye göre özel ya- salardaki kamusal para cezalan ile para cezasına çevrilebilen özgürlüğü bağlayıcı cezaîar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. Böylece bu tür suçlar yargının dışına çıkanlarak idarenin görevi haline getirilmiştir. Yargının bu tür suçlarla ilgisi. idarece verilen pa- ra cezasına itiraz edilmesi ya da el konulan paranın müsaderesi hallerinde söz konusu olabilmektedir. Yargı dışına çıkanlan bazı suç tiplerinden örnek- ler: • Karayollanna giren hayvan sahiplerinin ihmali eylemi, •PTT'de telgraf ve telefon haberleşmesi yapılan odaya izinsiz girilmesi, • Damızlık hayvanını muayeneye götürmemek, • İzın almadan yeniden fındık bahçesi kurmak, • Reçetesiz gözlük satmak, • Kimlik bildirme belgesinde gerçeğe uymayan bil- gj vermek, • Zeytinliklerde bakım işlerini zamarunda yapma- mak, • Pazar günü izinsiz olarak işyerini açmak, • Milli Piyango biletini fazla fıyatla satmak. Toplam olarak 47 özel ceza yasasında sayılan suçlar, yargı dışına çıkanlmak suretiyle, yargının üzerindeki büyük bir yük kaldınlmıştır. lUzlaştmna kurullan Yargının Hızlandınlması Paketi içinde yer alan. yargı iş yükünü azaltıcı nitelikteki en önemli yasa tasanlanndan biri de Lzlaştırma Kunıllannın Kunı- luş, Görev ve Yetkilerine Dair Kanun Tasansı'dır. Uzlaştırma kurullan. idare ile kışiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan ve konusu para olan uyuşmazlıklann çözümünü üstlenmekte- dir(md.l). Bilindiği gibi idarenin taraf olduğu özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan ve konusu para olan uyuşmazlıklann çözüm yeri adli yargıdır. Yargının iş yükünün önemli bir bölümünü de bu tür davalar oluşturmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklann çözümü, yargılamaya ilişkin yasalann öngördüğü usul nedeniyle de çoğu kez uzun zaman almaktadır. Doğal olarak bu du- rum. hakkın elde edilmesinde gecikmelere neden olmaktadır. O bakımdan. bu nitelikteki uyuşmaz- lıklann yargı dışı yöntemlerle çözümlenmesi uygun görünmektedir. 2 Hukukumuzda, idarenin taraf olduğu bu lür bazı uyuşmazlıklann yargı dışında çözülmesıne olanak veren yasal düzenlemeler mevcuttur. Bunlann başı- nda 2533 Sayılı Mecburi Tahkim Yasası gelmekte- dir. Ancak bu yasa. her iki tarafın idare olduğu uyuşmazhklar için uygulanabilmektedir. Uzlaşma kurullan yasa tasansı, idare ile kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuş- mazlıklan çözmeyi amaclaması bakımından. bir tür tahkim u>gulamasını öngörmektedir. Tasannın öngördüğü düzenleme şöyledir: • Kişilerle idare arasındaki uyuşmailıklarda uz- laştırma kurullanna başvurmak zorunlu sayıhruş (md.6), fakat uzlaşma zorunlu kıhnmamıştır (md.9). Kişinin uzlaşma kuruluna başvurmasına karşın, uzlaşmanın sağlanamaması halinde yargı yoluna gidilmesi kabul edilmiştir: böylelikle kişinin yargı organlan önünde hak arama özgürlüğü ko- runmuştur. • Uzlaştırma kurullan il ve ilçe esasına göre kuru- lacaktır (md.2 2); illerde defterdar. ilçelerde ise malmüdürünün başkanlığmda beş üyeden oluş- maktadır; üyelerin seçimi. idare dışından gerçekleş- tirilecektir (md.2). Bu suretle kurullann tarafsızlığı sağlanmaya çalışılmıştır. • Uzlaştırma kurullannın çalışma usul ve esaslan. Bakanlar Kurulu'nca haarlanacak yönetmelikle behrlenecektir (md. 13). İGaypfmenkul kiraları yasa tasansı Kiraa \e kiralayan ilişkilen, genel anlamda 818 Sayıh Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiştır. Aynca 18 Mayıs 1955 yıbnda çıkanlan 6570 Sayıh Gayrimenkul Kiralan Hakkında Kanun ile de gerek kira bedebnin beürlenmesı. gerekse tahüye nedenle- ri yönünden kiracnı koruyan düzenlemeier getiril- miştir. 6570 Sayılı Yasa, kira bedelini 1953 yıh rayicine göre dondurmuştu (md. 2, 3). Kira bedebne ibşkin bu sınırlama, ancak on yıl sürdü; Anayasa Mahke- mesi, 1963 yılında verdiği bir kararla, yasanın bu maddelerindeki düzenleme biçimini anayasanın mülkiyet hakkına ilişkin kurallanna aybn bularak iptal etti. 3 Bu karar üzerine yasal düzenlemede bir boşluk oluştu; doğal olarak yoğun bir biçimde kira bedeli uyuşmazbklan yaşandı. O nedenle kira bedellerinin bebrlenmesi. yargı kararlanyla çözümlenmeye çab- şıldı. Ancak zaman içerisindeki çebşkib yargı uygu- lamalan, kira bedelleri konusunun ciddi bir sorunu oldu. Yargının Hızlandınlması Paketi içinde yer alan 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkmda Kanu- na Bazı Maddeİer Eklenmesine Dair Kanun Tasan- sı, işte bu sorunun çözümüne ilişkin bazj yeni dü- zenlemeler getirmektedir. Tasannın öngördüğü düzenlemeye göre; • Ülke çapında uygulanabilen. objektif ölçüleri olan ve ekonomik verilerden yararlanan bir kira tespit komisyonu oluşturulmaktadır (md.l). • Bu komisyon aybk ve yıllık kira artışlannı her yıl mart avı sonuna kadar belirleyerek ilan edecektir (md.l). Böylece mahkemelerin üzerindeki bu yük de ida- renin görev alanına girmiş olmaktadır. BİTTİ. (1) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 16 Eylül 1986 tarih ve R (86) 12 Sayıb Karan, agd. s. 461-462 (2) Yasa Tasansı Genel Gerekçe, s.l (3) Yasa Tasansı Genel Gerekçe, s.l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle