23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 20 NİSAN1994 ÇARŞAMBA KULTUR 13.Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde 'Jüri Özel Ödülü'nü kabul etmeyen yönetmen Zeki Demirkubuz: Sinemamız zeka ve ahlak sorunlannı çözmeli PELİN ÖZER 15 katlı bloklann çev relcdiği bir yer- leşme merkezinde yaşayanlan. me- kanın insan uzenndekı ezıcı etkısını \e gitgide değışen ınsan ılişkilerini farklı bir sinema dılıyle anlatıyor Zeki De- mirkubuz"C Blok"adını verdiği ilk fil- mınde. 13. Uluslararası İstanbul Film Fes- tivali'nin "Ulusal Yanşma" bölümün- de yanşan "C Blok". bir "ilk film" ol- masıyla dikkatı çekıyordu. Lluslara- rası Ânkara Film Festivali'nde "Umut Veretı Yönetmen ve Senaryo Yazan". **En İyi Kurgu" ve "Jüri Özel Ödülü"- lerinı alan fılmın yönetmeni. geçtıği- mız 13. lluslararası İstanbul Film Fes- tivali'nde de "Jüri Özel Ödülü"ne de- ğer görüldü. Ancak yönetmen bu ödü- lü kabul etmedı. Zeki Demirkubuz yaptığı konuşmada 12 Eylül cunta- sından bcn ülkemizde çok acı olay- lann yaşandığını. bu acılann sine- mamızda pazara çıkanldığını söyledı. Kendını kullanılmış hissettiğini belir- ten yönetmen. sınemada bir yeniden yapılanmaya gidilip acılann pazarlan- masına son verilmedikçe festivallere katılmayaeağını vurguladı. I986"da Zeki Ökten'in asıstanı ola- rak adım attığı Yeşilçam'da >ıllardır yönetmen yardımcılığı yapan Demir- kubuz. alaylı bir yönetmen. Yeşılçam'ı çok iyi tanımanın avantajlannı kul- lanarak çektiğı filmının sınırlannı ön- ceden saptamış. 30 yaşındaki Demir- kubuz aynı zamanda senaryosunu yazdığı, yönettiğı \e yapımcılığını üst- lendiği filmınde. bir yandan e\liliğı bitmek üzere olan zengin bir kadının arayışını. sıkıntısını \e "gizli alanlan"- nı yansıtırken. dığer yandan teknolojı- nin ınsanı gitgide daha basite indirge- diği günümüzde "eşya"laşan insanın dramım gözler önüne seriyor. Büyüselden düşünceye... Yıllardır pek çok yönetmenle çalı- şma fırsatı bulan. çeşıtli dizilerde \e TRT 2'dekı Sımurg Belgeseli'nde de yönetmen yardımcılığı yapan Demir- kubuz. sinemada bu kadar ısrar etme- sinin nedenini çocukken sınemayla kurduğu saf ılişkiy le açıklıy or. Ve sıne- mayı "Büyüsel bir şeyden yola çıkıp dü- şünceye doğnı dönüşmekte olan bir serüven'" olarak tanımlıyor. Yönet- men. "C Blok"u Lütfi Ak'ad ve Metin Erksan'dan beri ilk defa atmosfer so- rununa ciddi olarak bakan bir film olarak niteliyor. Görüntü yönetmenliğini Ertunç Şenkayın yaptığı fılmin genel koordi- natörii Ayşegül Gökçe. sanat yönet- meni ise Ayşe Akıllıoğlu. Serap Âksoy, Fikret Kuşkan, Zuhai Gencer ve Sel- çuk Yöntem'ın başlıca rollen pay- laştığı film. özellikle Zuhal Gencer \e Fikret kuşkan ın oyunculuklan ve yö- netmenin atmosfer yaratmadaki us- talığıyla dikkatı çekiyor. 'Anormal bir hikaye'CBlok Sinemanın romandan ve öyküden farklı bir yanı olduğunu. başı, ortası ve sonu belli öyküler anlatmak zorunda olmadığını savunuyor Demirkubuz. Kentten ve kentteki insanın düştüğü durumdan yola çıkarak oluşturduğu senaryosunu. insanlann psikolojile- 3.yaşındaki Zeki Demirkubuz. aynı zamanda senaryosunu yazdığı, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği *C Blok'ta, bir yandan evliliği bitmek üzere olan zengin bir kadının arayışını, sıkıntısını ve "gizli alanlan"nı yansıtırken, diğer yandan teknolojinin insanı gitgide daha basite indirgediği günümüzde "eşya"laşan insanın dramını gözler önüne seriyor. nnden. yaşadıklan mekantardan. onlara dayatılmış yaşamla ilişkılerine kadar çok fazla $ey kapsay an anormal bir hıkaye olarak tanımlıyor. Kapıcının delırme belırtılen göste- ren oğlu Halet (Fikret Kuşkan)\e hız- metçisi Aslı'yı (Zuhal Gencer)e\inde sevişirken basan Tülay'ın(Serap Ak- so>) kendini sokağa atmasıyla başla- yan film. bloklann. otobanlann \e in- sanda hüzün uvandıran puslu gri bir denizin hakim olduğu mekanlarda gelişiyor. Halet'le sakat bir cinsellık yaşayan. eşinin hizmetçı kıza tecavüz etmesİNİe kendine yeni bir yaşam kur- maya İcarar < eren \e sürekli sıkılan. bi- linçaltında bir arayış içinde olan Tü- lay. film boyunca arayışını genelde tehlikeli yerlerde dolaşarak. arabasına binip uçsuz bucaksız otobanlarda amaçsızca gezerek sürdürüyor. Bir atmosfer filmi Bir fılmı tanımlarken. okumaya çalışırken başkalanna göstermediğı- miz duygulardan yola çıkmak gerektı- ğini düşünüyor Demirkubuz. Çünkü ona göre insanlann gece \e gündüz. yalnız ve kalabalık içinde olmak üzere farklı y aşaaUan \ ar: "Film çekmek, bir anlamda saklı alanlan deşifre etmek bana göre. Duyguları açığa vurmaktan kaçmamak gerekiyor. Sinemanın içe- rik anlamında temel sorunlarından biri de bana göre bu. Bu anlamda kadının kaçışları ahlaki anlamda basit ta- nımlarla açıklanabilir, bana göre ise bu bir arayış." Oyunculann. senaryonun oluşum ve filmin çekim aşamasında çok katkı- lan olmuş yönetmene. Çekim sırası- nda da fılme yeni şeyler ekleyen yönet- men. senaryoda küçük bir yeri olan Zuhal Gencer'in canlandırdığı hizmet- çı karakterini çekim sırasında oyuncu- nun da katkılanyla geliştirmiş. Zuhal Gencer'in başanyla canlandırdığı hiz- metçi kız. filmdeki dığer kişilerin de anlaşılmasında bir anahıar işlev i görü- yor. Bunalan ve kendini sürekli yalnız hisseden kadının karşısında. gözüne kestirdiği kapıcının çocuğuna cinsel oyunlar oynayarak kendine başka alanlar yaratan. televizyonda izledığı pembe dizilerle kendini oyalamayı başarabilen ve bunu yaşamın kısır- döngüsü içinde sorgulamayan Aslı. filmin en canlı karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlann duygusunu ve içinde bu- lunduğu durumu resimlerle anlatmayı tercih eden vönetmen. senarvovu va- zarken kafasında yalnızca bloklar var- mış. Bloklarla insanlann ılışkisinı kur- mak için ihtıyaç duyduğu kahramaıı- lann. sonradan kafasında şekıllendığı- nı söyieyen yönetmenın çıkış noktası "bir atmosfer filmi" çekmek olmuş. Kent görüntülenni fılme değer katan gizli bir unsur olarak kullanan sanatçı. bunu daha çok duygusal olarak yansıtmaya çalışmış. Kurgu çekim aşamasında Tipik olmayan İstanbul görüntüleri \e insansız sokaklar. kadının değişi- mınden sonra yerinı meydanlarda slow-motion çekilen inşan yüzleriyle dolu sokaklara ve tipik İstanbul man- zaralanna bırakıyor. Kent görüntüle- nni kadının duygusallığıyla paralellik taşıyan resimlerden seçen Zeki De- mirkubuz, bunun duygu olarak fîlme katkısı olduğunu düşünüyor. Demirkubuz, katillenn. hırsızlann ve psikopatlann kahraman olduğu bir dönemi yaşamamızın çağımızın traje- dısi olduğunu düşünüyor. Bu anlam- da katilliğe ve psikopatlığa karşı çıka- cak bir şey göremediğini de ekliyor sözlerine. Filmde karşımıza çıkan, gündelik yaşamımızda da görmeye alışık olduğumuz tecavüzcü yeniyet- ilm çekmek, bir anlamda saklı alanlan deşifre etmek bana göre. Duygulan açığa vurmaktan kaç- mamak gerekiyor. Sinemanın içerik anlamında temel sorunlanndan biri de bana göre bu. Bu anlamda kadının kaçışlan ahlaki anlamda basit tanımlarla açıklanabilir, bana göre ise bu bir arayış.' meler. insanı bakışlanyla tehdit eden şiddete eğilimli insanlar \e katiller; kent insanını kuşatan şiddetın neden- lerini. bu şiddetin arka yüzünü de sor- gulamaya götürüyor insanı. Filmin çekımlerini üç hafta gibi kısa bir sürede tamamlayan Demirkubuz, kurguyu da çekim aşamasında bitir- miş. Montajın sette yapılması gerek- tığinı düşünen yönetmen. filmin çok hızlı \e tempolu bir montajı olmasına karşın hiç monıaj oyunlanna baş- vurmadığını belırtıyor. 'Doğrudan sinema' anlayışı Post-productıon ışlemlenni de bir aydan kısa bir sürede tamamlayan yö- netmen, fılmin içeriğinden çok si- nemasal değeriyle ilgilendiğını söylü- yor. Şu anda hakim olan sinema biçi- mınin dışında kalıcı olan ama artık rağbet görmeyen sinema biçimini ter- cıh eden yönetmen. "doğrudan sine- ma" olarak nitelendirdiği bir sinema anlayışıyla çekmiş filmini. Gelişen tck- nolojiyle birlıkte insanlann sinema an- layışlannın da kolayca değiştiğini dü- şünen Demirkubuz, tepkısinı şu söz- lerle dıle getıriyor: "Bir iki girişimcinin Ü4k«^« iia^Uy V» statÛHUMr g**irmcsi\ le birden insanlann sinema anlayışları müthiş değişebiliyor. Daha önce o sahit planlarla sadece kanıera \e a> aklannın olanaklarıyla çekilen filmler birden yeni teknolojinin şaşkınlığına uğnıyor- lar. Teknolojiyle aramızda müthiş bir ilişki >ar. Bu. laboratu>arlann gelişkinli- ğiy le de ilgili bir şey. Tüketim toplumu- nun özelliklerinin sinemaya da yansıdığına inanıyorum." Sinema anlamım yitirdi Sanatın. tüm sınıfsal \e ideolojik çö- züm biçimlerinden öte artık insanlığın son umudu olduâuna ınanan Zeki De- mirkubuz. tarihiyle birlikte bakıldı- ğında sanatın hep gerçek insandan, gerçck doğadan yana bir tav n olduğu- nu savunuyor: "Tarihte hiçbir iktidar döneminde sanat bu özelliğini günü- müzde olduğu kadar kay betmemiştir. Özellikle bu anlamda film çekmek bana çok şey düşündürmeye başJadı. Reel kimliğiyle yaşayan Zeki olarak da sinema bana çok fazla şey düşüıtdürii- yor. Kafamda bir sürü. çok sevdiğim çekmek istediğim projeyle ilgili düşün- celer dolaşıyor. Sinema anlamım yitir- meye. son derece garip ve iğrenç bir dü- zey'e çekilmeye başlandı. Benim ilk problcmim de bunlar. " Alp Zeki Heper'e adanmış "C Blok"u, 60"h yıllarda IDHEC'te sinemaeğitimigören. filmleriniintihar etmeden önce yakan, "Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri" adlı fılminı de göste- nlmemek ^artıyla Sinema Enstitüsü"- ne teslım eden Alp Zeki Heper'e adamış Zeki Demirkubuz. "C Blok"u, hiç fılminı görmediğı bu yönetmene adamasının nedenini şöyle açıklıyor sanatçı "12 Eylül sonrasındaki sahte bir ortamda yok edilen birey duygusu- nu. o dönemin koşullarında. üstelik çok açık \e net olan bir sisteme karşı becer- meye çalışmış. sa\aşmış >e klasik an- lanida başaramamış bir adamdır Alp Zeki Heper. Ben de başaramayan insanlara hep ilgi duymuşumdur. Bana başarmanın anlamım verir onlar. Onun açlık >e sefalet içinde delire- rek ölnıesi beni çok etkiledi. Ben Alp Zeki Heper'in ahlakım satunuyorum. İnsanın pek çok film çektikten sonra ekmeğe muhtaç bir şekilde ölmesi bana çok fazla dokundu. İnsanlara onu hatı- rlatmak istedim." sinemasal tavırlı Ankara. İstanbul. İzmır festıvalle- rinde gösterilen "C Blok", Londra, Almanya, Montreal. Los Angeles gıbi bazı ülkelerdekı Türk filmi gösterileri- ne davet edıldi. Bundan sonra yapacaklannı sordu- ğumuzda kafasında bir sürü projenin dolaştığını fakat düşüncelerinin onu hangı projeye götüreceğinı bilemediğj- nı söylüyor Demirkubuz: ''Bu yine küçük bütçeli bir film olacak. Param olsa da para gökten yağsa da ben asla teknolojiye day anan, günümüzdeki po- pülerliğe uygun, çağrışımları olmayan bir film çekmeyeceğim. Yine küçük büt- çeli. yine sinemasal anlamda ta>rı olan birfiîmçekeceğim. Küçük bütçeli fîlmter Hiç beğeniunemek aksine piyasadan uzaklaştırılmak. film çekmekten yok- sunlaştırümak anlamında bir bedel öde- mek zorunda kalsam da buna de>am edeceğim. Mne mümkün olduğu kadar ilkel kameralarla film çekeceğim. Çün- kü sorumın zeka \e ahlak sorunu oldu- ğunu düşünüyonım. Türk sineması önce zeka >e ahlak sorunlannı çözmek zo- runda. İnsanlann açlıktan öldüğü son derece basit nedenlerle sakat kaldıklan, y aralandıkları bir ülkede ben kendi adı- ma bir fılme aktarılacak paranın son derece iy i hesaplanması gerektiğini dü- şünüyonım. " Çello'nun yeni prensi Jiri Barta 11 Ankara Müzik Festivali'nin konuğuydu Herşey denendi, geriye gerçek müzik kaldı VEFA ÇtFTÇİOĞLU ANKARA - Kıyasıya bir mücadele- nin sürdüğü sanat dünyasında keşfe- dilmek. takdir edilmek \e yardım gör- mek her sanatçının rüyası. Türkıye'de olduğu gibi dünyada da hüküm süren ckonomik kriz. Doğu Bloku'nun par- çalanması ve bu ülkelerde yaşayan ka- lıteli müzisyenlerin düşük ücretlerle Avrupa ve Amerika'ya dağılması za- ten küçük olan pastanın dilimini yok denecek noktaya getirdı. Bütün bu olumsuz ortamlara rağrnen Çek Cum- huriyeti'nin genç kuşak viyolonsel sa- natçılan içerisinde ön sıralarda yerini alan Jiri Barta, ülkesınde olduğu ka- dar Avrupa ve Amenka'da yeni bir yıldız olarak parlamaya başladı. Bu yıl 11 "si düzenlenen Ankara Müzik Festivali'nin konuğu olan Bar- ta ile söyleşimiz müziğe olduğu kadar, politikanın sanata olan etkisine yöne- likti. - Orta A>rupa, Rusya >e L'zak Do- ğu'da hem yetenekli hem de büyük bir sayıda sanatçı patlaması var. Siz bu kaımaşadan nasıl sıynlıp çıkabildiniz? Uzak Doğulu sanatçılann yanında özellikle son değjşim Rus müzisyenle- rine kendilerini daha rahat tanıtma ve pazarlama imkânı yarattı. İsimlçrinin Rus oluşu onlann herkese göre daha iyi bir noktadan başlamalannı sağladı. Bunda halkın psikolojik etkileşiminın yanında onlann üstün performanslı sanatçı olmalannın da büyük rolü \ar- dı. Orta Avrupalı sanatçı diğer mes- lektaşlanna göre daha fazla çalışır ve müzikal özellikleri biraz daha fazladır. Benim ülkemin sanatçılannı bu piya- sada fazlaca görmek imkânı yok. Ben Çek sanatçıiara göre çok daha ileride- yim. ama bu yeterli olduğum anlamı- na gelmiyor. Gerçekten çok zorlu bir savaş. - Genç kuşak sanatçılan arasından farkedilip öne çıkmanız ve önemli fir- malaruı sponsorluğunu almanızın sım nedir? Sır, kişiliğiniz ve nasıl çalıştığınız dahil olmak üzere birçok şeyin kanşı- mında insanlara nasıl yaklaştığıni7 halkla olan ilişkiniz ve onlann sızi ka bulü ile ilgili. Bütün bunlann yanında şans da önemli bir faktör. Doğru yer- de. ddğru zamanda. doğru insanlarla tanışmak işin şans kısmı. Bütün bun- lann yanında politikanın da güçlü ol- duğuna inanıyor insanlar, bu düşün- ceye ben de katılıyorum. Doğru insan- lar tanıyorsanız harikalar yaratmanı- za gerek yok. Ben 60'lı yıllarda doğdu- ğum ıçin şanslıyım. Zira 80'li yıllarda ülke dışa açılmaya, bu pek çok imkânı bir araya jretinmeye başladı. Örneğin H. Sctıiff gibi hayranı olduğum sa- natçılara yazıyor, kasetlerimi gönde- rebiliyordum. Master yapmaya da böylece çağnldım. Başanlı konserler yaptım ve aniden Çaykovski yan- şmasını kazanınca da tanınmaya baş- ladım. - Yahudi misiniz? Biraz Yahudılik var Tam Yahudi sayılmam. Bu unsuru mesleğimi iler- letmem için kullanmadım ama, bana Y'ahudı olduğunu bildiğim birçok ın- san yardım ettı. - Sanatta bir Yahudi lobisinin söz ko- nusu olduğu artık biliniyor. Yahudi olan bir sanatçı herkesten iki üç adım önde bu işe başlıyor. Daha çok konınuyor ve destek görüyor. önemli sponsorlar bulu- yor. Bu bir ceşit sanat mafyası oluştur- muyor mu? Mafya biraz sert bir kelime oldu bu- rada. ama söylemek isterim ki Ya- hudilerin müzikal bir özellikleri var. şahsiyetlerindc bunu hisscdebilirsiniz. Sanata soyunmak için kişiliğinizde cc- saret olması gerekir. bu da yahudiler- de var. Cesaretın yanında sanat özel- likleri de var.. Bu tabii bütün Yahudi- len kapsamıyor. Bunlann yanında birbirlerini sevdıkleri ve yardımcı ol- duklan gerçeği de ortada. Mesela biz Çekler birbirimize asla yardımcı olma- yız. - Konser salonları artık eskisi gibi dolmuyor. Radyo \e TVIerde klasik müziğe ayrılan süreler artık ivice azal- dı. Bu, dünyada, sanatta bir shovv olgu- sunu oluşturdu. Yakışıklı gençler, güzel kadınlar sanat çizgileri düşük de olsa lanse ediliyorlar, tanıtım resimlerinin pozları daha seksi verilmeye başadı. Buna inanıyorum. Bazıları çok mcş- hur oldular. Gcrçcktcn hak ediyorlar mı bilmiyorum. Mcdya vc TV bunlan ön plana çıkanyor. Bu değışımı bcn zamana bağlıyorum. Bu çağda bazı şcvlcnn yanlış gittiği- "Müzik, olabildiğince temiz ve hatasız çalinması gereken bir tnelodi midir. yoksa zevk alınacak bir şey mi?" ne inanıyorum. Medya insanlann ze\ klerini yanlış yönde etkileyebiliyor. 50 yıl önce müzik daha doğaldı. Doğa- nın sesıydi. Müzisyenler sanata ruh veımeye çalışıyorlardı. Ama bugün aynı şeyleri söylemek ne derece doğru olur bilemiyorum. - İnsanlar artık yeni müzisyenleri bir kenara bıraktı. Eskileri ile ilgileniyor. Artık Casals. Rose, Navarra, Piati- gorsky Furnier yorumlan aranır oldu. Nedir buna sebep. Rckabct günümüzde sanatı öldüren bir unsur. Mcnajcrlcr sadccc birincilc- ri seçiyor. Bırinci olmak için halasız olmak gerekiyor. Tckniğin iyi olması birinci olmjya yctiyor. Bu. sanalçılar hcr z;ıman çok dcğcrlı. yaratıcı sa- natçılar demck dcğil Tcmız, hatasız. pırıl pırıl bir ıcknık o sanatçıyı birınci vapıyor. fakat çalışındakı kışılik gcri ılata atılıyor. Jüri kışilik aramıyor. hc- eean aramıyor. hatasızlık anyor. Bcncc rckabcı, kışilik unsurunu orta- Lİjn kaldınyor vc yorumsuz, kişiliksiz ılışlar bcğcni kazanıyor. Çünkü C D'lcrdc vc kayıllarda halasız icra aranıyor. 5ü yıl önccki müzisyenleri düşünün, onlar da mükcmmel olmaya çalışıyorlardı ama kişıliklcrini geri pla- na atmıyorlardı. Yorumlannda maki- ne dcğil insan ruhunun ışarctlcri \ardı \c üstlerindc mükcmmel olmaya çalı- şmanın strcsi yoklu. Müzik zatcn ne- dir ki? Olabildiğince tcmiz \c hatasız vdlınması gcrcCcn bir mclodi midir. >oksa zevk alınacak bir şey mi. insan- lara zevk ve mulluluk vcrccck bir şey midir'.' - Enstriimanınız nedir? 1680 Galıado İtalyan yapımıdır. - Sanatta sizi rahatsız eden şeyler ne- lerdir? Severek yaptığım çok şey var. Cage. Bach, Haydn'a bayılınm. Video kame- ralannı ve ön sırada oturan çocukları ^evmem. çocuklan sevenm. ama arka ^ı^alarda oturmalan gerekir. - Müzikte bir geriye dönüş söz konu- su. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bırçözüm bulmaya çalışıyorlar: ar- tık hcr şey denendi. Müzik adı verdik- lcrı herşcyı dcncdilcr. Müzik alctlcrinı kırdılar.. müzik dcdilcr, scssiz oturdu- lar. müzik dcdilcr, sonunda dcncnecek herşey billi ve geriye gerçek müzik kal- dı. CRRKonser Sabnu özcrk obnah Külrür Servisi - Cemal Reşid Rey Konser Salonu yetkililen İstanbullu sanatçı ve sanatseverler adına Cum- hurbaşkanı Süleyman Demirel'e tcp- kilerinı dıle getıren bir faks çekııler. Yetkılilcr metinde, son bclcdiyc baş- kanlığı seçımlcrinden sonra. kültür ve sanat hayaünda yapılması planla- nan değişiklikler nedenıyle, İstan- buldaki sanat çevrelerinde büyük bir endişe \e tedırginlik yaşandığını be- lirtiyorlar: "Basında çıkan haberlere göre, İstanbul Belediyesi'ne bağlı bü- tün riyatrolar. Cemal Reşid Rey Kon- ser Salonu ve kültür merkezlerinde "milli yazar, milli tiyatro. milli müzik' uygulamasına geçilmesi düşünülmek- tedir. Oysa bilindiği gibi sanat evrensel- dir. Bu evrenselliktir; ulusları birbirine bağlayan. tanışıp anlaşmalarını kolay- laştıran, ortak dillerini oluşturan... Sa- natta 'milli >e gayri milli' ayrımı yap- manın çok sakıncalı sonuçlar doğura- cağı endişesini taşımaktay ız. Yetmiş yıllık Cumhuriyet döneminde biz Atatürk çocukları evrensel değerleri gördük, öğrendik \e onlarla y aşamay a alıştık. Küçük bir azınlığın bunun ter- sini istemesi >e zorlaması, Atatürk yo- lunu benimseyen bizler için asla kabul edilemez. Yirmi yılını dolduran Llus- lararası İstanbul Festivali'miz. otuz dört yıldır faaliyet gösteren Devlet Opera >e Balemiz, Devlet Tiyatro'- muz, Şehir Tiyatrolarrmız, Devlet Senfoni Orkestra'mız, özel tiyatro- larımız. konservatuarlarunız, resim ve heykel müzelerimiz, çeşitli sergileri- miz >e bunun gibi daha pek çok kuru- luş, halkımızın büyük desteği ve ilgi- siyle İstanbul'un kültür hayatını zen- ginleştirmek tedirler. Son y ıllarda bu kuruluşlara Beledi- ye'ye bağlı olarak CRR Konser Salo- nu da katılmıştır. 1993-94 sezonu için- de bu salonda 175 konser verilmiştir. Ay rıca çeşitli toplantılar, ödül törenle- ri, kutlamalarla CRR Konser Salonu haftanın yedi günü, her kesimden halkımızla dolup taşmakta, diğer ku- ruluslar gibi kentimizin kültür ha- yatını ışıklandırmaktadır. Şimdiden, 1994-95 programı hazırlanmış \e an- gajmanları yapılmış. ulusiararası bir komıma gelmiş CRR Konser Salonu'- nun, kuruluş ve açılış amacından saptırılarak, belirli bir zihniyetin emri- ne \erilmek istenmesi, bu salonun iş- lerliğini tamamen yok edip, kentimizin ışıklı bir köşesinin kararmasına neden olacaktır." Kıuıadada 'Laknin anavatam Tihrldye'ye övgii' Kültür Servisi - Kanada'nın baş- kenti Ottavva'da gerçekleştirilecek olan Lale Festivali. bu yıl değışik kut- lamalar. gösteriler, konserler, havai fişekler ve üç milyon lalenin sergi- lenmesiyledünyanınilklalelerinianı- yor. Bu yılki festival. lalenin Tür- kiycdcn Hollanda'ya gidişinin 400. y ılı olması nedcniy lc "Lalenin Anava- tam Türkiye'ye Övgü" tcmasını işli- yor. Festival. 18-24 mayıs lanhleri arasında gcrçckleştirilecek. Festival başkanı Grant Hooker. festival genel direktörü Michel Gaut- hier ve yönetim kurulu üyeleri Pame- la Hooker ve Füsun Ören. bu yıl 43.sü düzenlenen festivalde Türkıye'yi tanılacak ve temsil edebılecek konu- lan araştırmak üzere geçen yıl ikl kez Türkiye'ye geldiler. Ottavva'daki Türkiye Büyükelçili- ği \e Türkiye'deki Dışışleri, Kültür, Turizm ve Sanayı bakanlıklan ile bir- likte çalışılarak festivalde yer alacak bir Türk köyü oluşturuldu. Halılan, el sanatlan. müzik ve folk danslan ile Türkıye'yi tanıma fırsatı bulacak olan zıyaretçıler. festıvalin yer ala- cağı parkta Türk yemekleri yiyecek- ler. Festivalin bu yılki konuk konuş- macısı, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Meüh Fereli olacak. Çeşitli Kanada müzik toplu- luklannın açık hava konserleri vere- ceğ festival süresince geceleri havai fişek gösterilen düzenlenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle