Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 NİSAN1994 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
13. ULUSLARARASIJSTANBUL FILM EESTIVALI ÜŞÜ
Hem narsist, hem de mazoşist...
SUNGUÇAPAN
Önceleri birsinema vegüldürû dehası
olarak lanıdığımız, sonralan kıvrak ve
matrak "metin"leriyle (öyküleriyle),
sahnelenmekten çok okunmak üzere
yazılmış oyunlannm çevirileriyle ilişki-
mizi koyulttuğumuz, en son olarak da
üvey kıayla beraberliğini, sanki tıpkı ti-
pik bir Woody AUen filminden baa sah-
neler seyredercesine, olayın üstüne aru-
nda atlayan magazin basmmda okudu-
ğumuz VVoody Allen. festivalin ustalara
saygı bölümünün ağır loplanndan biri.
Kuşkusuz, sıradan bir Amerikalı ko-
mıkten çok New York-Manhattan'ın
bağnndan çikmış, kendine özgü bir ya-
zar vegörüntü yaratıcısı, Avrupa kültü-
rûne vurgun, "ağır ve derin takılan" bir
sinema ermişi artık o. 1960'lann orta-
lannda senarist ve oyuncu olarak
atıldığı sinemada ilk yönetmenlik dene-
meleriyle kaba güldürünün basamak-
lannı ü'çer-beşer atlayarak büyûk ölçü-
de özyaşamsal özellikler içeren alaya.
sinik ve sofıstike birçizgiye ulaşarak git-
gide adeta Ingmar Bergman'ın Amerika
şubeliğine soyunan bu bücür. mutsuz
Yahudi, aydın işi. ciddi dram-kome-
diJeriyJe habire kendini sorgulayan.
modern sinemarun önemli ve özgün bir
yaratıcı yönetmeni günümüzde.
Yahudi mizahından nasibini
almış sinemacı
Ortalama okur-seyirci bile Woody
Allen dendiğinde, hemen "komik, nev-
rotik, Yahudi, entefektüer gibi sıfatlan
peşpeşesıralayabilivorartik bugün.
Bizde de filmleri ve kitaplanyla geniş
bir ilginin odağı olagelen Allen. öncelik-
le New York Yahudi mizahından nasi-
bini almış bir sinemacı. Taşkınca, kabı-
na sığtnaz bir saçma duyusunu ödünç
aldıâ manevi amcalan Mar\ kardeşle-
rîn tüm etkilerinin açığa çıküğı "Take
the Money and Run"dan "Slepper"a,
"Love and DeatiTden "Bananas"a ka-
dar uzatılacak ilk fılmlerindeki güldürü
anlayışından yola çıkıp, en başta sürekli
kendisini iğnelemeyi abşkanbk haline
getirdiğj bir hıciv tarzına varmasıru, et-
kilendiği yönetmenlerin başında gelen
Bergman'a ve varoluşçuluğa yöncldiği,
ucuz gag'lara artık pek rağbet etmeyen
sofıstike dönemi ızledi 1970'li yıllar bo-
yunca.
"Fena halde sevmek, sevilmek isteyen
aşık" Woodv "nin "Annie HaD", "Interi-
ors" ve "ÎVÎanhattan" gibi filmleriyle
girdiğı değişim, 1980'lerdeonu Yahudi-
liğinden, yabancılaşmadan, ufak tefek-
çarpık fiziğinden. iletişim sorunlan-
ndan söz ettiği, ciddi dram- komedi
filmleri evresine gotirdi. "Bir Yaz Gecesi
Seks Komedisi"nden itibaren kişisel so-
runlannı genye çekip, çağnşım ve gön-
dermelere başvurarak kaba gülünç sah-
nelerle hicvi, absürdü, söz oyunlannı ve
durum güldürüsünü harmanlayan,
daha bir incelikli ve peygamberce vıa-
ldayan. mız mız filmler gerçekleştirme-
ye koyuldu 1980'li vıllarsüresince. "Ze-
İig"den"Kahire'nin'VlorGülü"ne,"Han-
nah ve Kızkardeşleri"nden "Radyo
Günleri"ne, "Başka Bir Kadm"dan
S
tardust Anılan, Fellini'nin ünlü 'Sekizbuçuk' başyapıtını
kendine ömek alan ciddi bir Woody Allen güldüriisü.Gitgide
tüm düşleri ve hayalleri kararan, adlen bir kadının aşkına
ihtiyaç duyan, popüler komedifilmleriçeken, 'mutlu
• • • son'lardan yaka silken narsist bir sinemacının, iş işten
geçmeden yaşamına anlam kazandırma çabalannı hikaye ediyor.
Acmtırak mizah ya da keyifli hüzün: VVoody Allen
"Suçlar ve Kabahatler"c açılan birçizgi-
de dolandı durdu. "Alice", "Shadows
and Fog", "Manhattan Mystery Mur-
derierle başlayan 1990'larda da aynı
temalann çeşitlemelerini daha bir ol-
gunlaşmış ve hidayete ermiş fOozof
Woody' olarak sürdüreceğe benzer üs-
tad. Yani seyircisinı bir yandan duygu-
landınp düşündürûrken aynı zamanda
doyasıya da giildürûp eğlendiren bir
Woody Allen. 1990'Iara da ağırlığını
koyabilir. Allen'in 1970'lerde yaptığı ve
değişik dönemlerini yansıtan 4 fılmi
gösteriüyor festivalde. "Seks Hakkında
Oğrenmek Istediğiniz (Ama Sormava
Çekindiğiniz) Herşey", Dr. David Reu-
ben'in cinsel konulara ilişkin, çok
satmış kitabından uyarlanmış, bir dizi
bölümden oluşan, delidolu bir komedi.
Allen'in ilk dönemine tipik örnek niteli-
ğindeki film, Reuben'in kitabından se-
çilmiş sorulara Allen'in verdiği cevap-
lardan bütünlenen skf.-çlere dayanıyor
Kimi pürüzlü ve zevksizce yanlanna
karşın, yine de üstadın cevval ve zıpır
mizahından bir şeyler içeriyor kuşku-
suz. "Everything You Always Wanted
To Know About Sex (But VVere Afraid
To Ask*".
Dört Oscarlı, bol ödüllü "Annie
Hall" ise Allen'in en iyi fiimlerinden
biri, belki de birincisi. Aşk, romantizm,
ün, Nevv York, psikanaliz, vb gibi göz-
de temalannı sıcak ve etkileyici bir bire-
şinıe kavuşturduğu bu filmiyle roman-
tik komedi türünü yerileyen üstat. oto-
biyografik özellikler de taşıyan bir gö-
nül ilişkisini konu ediniyor. Ruh dokto-
nı müdavimi ve 'iflafı olmaz mazoşist'
Alvy Singer'le, kafası epeyce kanşmış
Annie Hall'ün öyküsü, Allen'in ciddi
döneminin de habercisiydı 1977'de. Di-
ane Keaton'la üstadın başrollennı üst-
lendiği filmde aynca bir yığın geleceğin
unlüsü de boy gösteriyor; dikkatlı goz-
ler Jeff Goldblum. Sigoure) VV'eaver, Be-
verly D'Angek). Shellev Hack, Chrisi-
topher VValken, Carol Kane'i fark edebi-
lir bazı yan rolİerde.
Bir W oody Allen güldüriisü
Allen'in 'düşlerinin kadını' anlattığı
"Annie Hall"ün ardından bu kez do-
ğup büyüdüğü ve yetiştiği Nevv York'u
mekan olarak kullanarak usta kamera-
man Gordon VVillis'in harika siyah-
beyaz göriintüîen eşliğınde, Gershwin
müziğıyle. adeta bu kente ithaf ettiği
"Manhattan" da üstadın yabana atılır
yapıtlanndan değıldir hani. En azından
Woody-Mia Farrow beraberliğinin 13
yıl sonrasını haberlemesi (!) açısından.
Beceriksizce aşk arayışlanna. mutlulu-
ğun yakalanıp muhafaza cdilebilmesine
ve kalıcı ilişkilerin olanaksızlığına iliş-
kin "Manhattan", Nevv Yorklu. tatmin-
siz bir güldürü yazanyla. yakın çevresi-
nin yaşamından acı-tatlı kesitler veren,
eğlenceli ve dokunaklı bir güldürü de-
nemesı.
Üstadın, 17'sinde, ilik gibi bir genç
kızla (Mariel Hemingway) merameğı
fınna verme denemelerine giriştığı
"Manhattan"ı izleyen bir sonraki filmi
"Stardust Metnoires" ise Fellini'nin
ünlü "Sekizbuçuk" başyapıtını kendi-
ne örnek alan, ciddi bir Woody Allen
güldürüsü.
Gitgide tüm düşleri ve hayalleri ka-
raran, acilen bir kadının aşkına ihtiyaç
duyan, popüler komedi fılmlen çeken.
"mutlu son'lardan yaka silken. narsist
bir sinejnacınm. iş işten geçmeden ya-
şamınaaHam kazandırma çabalannı
nikaye^rS^or bu kez "Stardust Anılarf-
'nda üstat. Havranlar, groupie'ler.
stüdyo ağalan. filmciliğe yatınm yapan
tüccarlar. eleştirmenler ve benzerlerinin
gırla gittiği. tam VVoody usulü "başan ve
ürün getirdiklerine bakan' bu ılginç
filmde. Charlotte Rampiing, Jessica
Harper, Marie-Christine BarrauJf, Aıny
VVright gibi ünlü yıldızlann yanında
boy gösteren günümüzün büyük bir
şöhreti de var: Sharon Stone!
Avni
Dilligil Adaylar
açıkküuh
Kiiltûr Servisi - A*ni ENUigil TiyatroÖdülleri 1993-94 sezonu baa
dallarda ödül alanlar belli ol urken. diğer dallardaki adaylar da be-
lirlendi. Açıklamaya göre Jüri Onur Odülü Gazanfer özcan - Gö-
nül tlkü Tiyatrosu'na verildi, Jüri Özel Ödülü'ne de Haldun Dor-
men değer bulundu Jüri Özendirme ödülleri Oyuncular (Hayat
Çok Güzel) ve Donnen Tiyatrosu (Şarkdar Susarsa) arasında pmy-
laştınldı. Genco Erkal 'BirDelinin Hatıra Defıen'ndeki oyunuyla
'"Ölağanüstü Yorum" ödülünü.Esin Enginde "Istanbıd'un Gözleri
Mahrnur "daki çalışmasıyla En Iyi Müzik ödülünü aldı.
tstanbul Şehir Tiyatrolan yapımı olan "tstanbul'un Gözleri
Mahmur" tam yedi dalla en fazla aday gösterilen \apım olurken.
onu beş dalla Jstanbuf Devlet Tiyatrosu yapımı "Abdülcanbaz" ve
yine Devlet Tiyatrosu yapırru "Aşağıdakikr'' izliyor. Ödüller 4 ni-
san pazartesi günü saat 20.00'de AKM Konser Salonu'nda yapıla-
cak törende sahiplennı bulacak.
Nüzhet Birsel başkanlığındaki seçici kurul diğer dallardaki aday
değerlendirmesini şu şekilde yaptı:
Jüri Onur Ödülü' Gönül ÜI-
kü-Gazanfer Özcan
Jüri Özel Ödülü: Haldun
Donnen
Jüri Özendirme: A)- Ovun-
cular (Hayat Çok Güzel)", B)-
Dormen Tiyatrosu (Şarkdar
Susarsa)
Ölağanüstü Yorum: Genco
Erkal (Bir Delinm Hatıra Def-
teri)
En İyi Müzik: Esin Engin
(İstanbul'un Gözleri Malmıur)
Özgün Y'apım: 1- Şu Gogol
Delisi 2- Şarkdar Susarsa
En Iyi Kostüm: 1- Canan
Goknil '(Şu Gogol Delisi) 2-
Serpil Tezcan (Abdülcanbaz)
' 3- Sevjm Çavdar (Moliere-Kara Komplo)
En İyi Dekor: 1- Duygu Sağıroğlu (Bir Delinin Hatıra Defteri)
2- Etem Özbora (Aşağıdakiler) 3- Nurettin özkönü (Abdülcanbaz
ve Gizli Oturum)
En İyi Çeviri: 1- Serra Ydmaz, HurYumer (Kassandra) 2- Rekin
Teksoy (Kadınlar da Savası Yitırdi) 3- Gencay Gârün (Beşten Yedi-
yej •'
En İyi Yerli OyunYazan: 1- Melisa Gûrpınar (İstanbul'un Gözle-
ri Mahmur) 2- trfan Yaiçtn /Aşağıdakiler)
En İyi Yönetmen: 1- Hakan Altıner (İstanbul'un Gözleri Mah-
mur) 2- Selçuk Yöntem (Aşağıdakiler) 3- Kenan Iştk (Abdülcan-
baz)
En İyi Yapım: 1 - Bir Delinin Hatıra Defteri 2- tstanbul'un Gözleri
Mahmur 3- MoHere (Kara Komplo)
Yardımcı Rolde En İyi Erkek: 1 - Toron Karacaoğlu (İstanbul'un
Gözleri Mahmur) 2- Şfikrii Türen (Moliere-Kara Komploj 3- Ke-
rem Atabeyoğlu (Beşten Yediye)
Yardımcı Rolde En tyi Kadın: I- Sumru Yavrucu/t (Abdülcan-
baz) 2- Serra Yıtanaz (istanbul'un Gözleri Mahmur) 3- Hümevra
(İstanbul'un Gözleri Mahmur)
En İyi Erkek Oyuncu: 1-Sadrettin Kdıç (Aşağıdakiler) 2- Atflla
Olgaç ıAbdülcanbaz) 3-AhmetUz (Kadınlar da Savası Yitirdij
En İyi Kadın Oyuncu: 1- Derya Bayka/ (Şu Gogol Delisi) 2-
Tomris Oğuzalp (Aşağıdakilerj 3- Ayla Algan (İstanbul'un Gözleri
Mahmur)
Derek Jarman'ın son çalışması 'Wittgenstein' Atlas Sineması'nda
Eşcinselbakış a^sından...
Bu ydki Jüri Özel Ödülü Hal-
dun Dormen'e verilecek.
Kûltür Servisi-1942 yılında do-
ğan yönetmen, ressam, yazar, eş-
cinsel haklan savunucusu. bahçı-
van, Derek Jarman. çocukluğu-
nu, pek anlaşamadığı sert bir
adam olan asker babasının göre-
vi dolayısıyla italya'dan Hindis-
tan'a kadar dünyanın çeşitli
farklı ülkelerinde geçirdi.
Jarman. çok yakın olduğu an-
nesinin kanscr olması ve 18 yıl bu
hastalıkla savaşımına tanık oldu
çocukluk yıllannda. Okula baş-
ladığında resmi keşfetti ve "kendi-
ni konımanm bir yohı olarak" re-
sim yapmaya basjadı. 1960'b yı-
llarda kendini bohem sanat öğ-
rencisi yaşamına doludizgin bıra-
kan Jarman, bu yaşamdan 1967
yılında başanlı bir sanatçı olarak
çıktı. Ressam olarak adını duyur-
duktan sonra tiyatrolar için de-
kor hazııiamaya başlayan Jar-
man, sinemayîa Ken RusseTın
"The Devfts" filminde tasanma
olarak görev alınca tanıştı.
Olay yaratan ilk filmi
İlk yönetmenlik denemesi 1972
yılında 8 milimetrelik kamerayla
çektiği ve ilk kez 1981 yılında gös-
terilen "In The Shadow Of The
Sun"dı. 1975 yıhnda ilk fılmi "Se-
bastiane"yı yönetti. Geçmişe
olan saplantı derecesindeki me-
rakı. senaryoyu bile Latince yaz-
masına yol açmıştı. Homoerotik
bir biçemle Aziz Sebastian'm ya-
şamını konu aldığı bu film ile Jar-
man eşcinsel bakış açısıyla tarihi
yeniden biçimlendirmekteydi.
1985 yılında film televizyonda
gösterildiğinde İngiltere'de yer
yerinden oynadı ve 1986 yılında
video filmlere sansür olanağı
tanıyan yasanm çıkmasmda bu
patırtmın büyük rolü oldu.
1978 yılında Jarman. punk fel-
sefesine göndermede bulunan
"Jubüee" fılmini çevirdi. Filmde
Kraliçe 1. Elizabeth ile sihirbaa
John Dee, bir anti ütopyayı izle-
mek üzere günümüz İngilteresi'-
ne taşınıyor.
1980'de tekrar resme başlayan
Jarman, eşcinsel karşıtı basını
eleştirmek için tuvallerine "The
Sun" gazetesinin manşetlerini de
katmaya başlamış ve eşcinsel
haklannın savunan örgütlerde
öncü rol almaya başlamtştı. 1985
yılında Jarman Shakespeare'in
sonelerini okuyan bir ses eşKğin-
de. çoğu yakışıkb erkek bedenle-
rinden oluşan bir dizi imgeyi art
arda sıraladığı "The Angelic Con-
versation"u çevirdi. Bu film yü-
zünden "her türlö ilgisiz olayda
eşcinsel erorizm aramak"la suç-
landı.
Başyapıtı 'Caravaggio'
1986 yılında ise başyapıtı sa-
yılan "Caravaggio"yu yönetti.
Bu fılmde Jarman, derin renk
duygusuyla adeta beyaz perdede
bir Caravaggio tablosu yara-
tırken 17. yüzyıl karakterlerine
telefon ve daktilo gibi modern
aletler kullandırarak belli bir ya-
banalaşma duygusu yaratıyor-
du. 1987 yılında da Jarman'ın
tanımıyla "gecmişin, geleceği, bu-
günmüş gibi hayal etmesi"ni konu
alan "The Last Of England"i yö-
netti. İsmını Ford Madox Brown-
un Viktorya dönemindeki bir
göçmen aileyi betimlediği tablo-
sunun adından alan film bir kez
daha günümüz İngilteresi'ne bir
saldın niteliği taşıyordu. Aynı za-
manda otobiyografik nitelik taşı-
yan fihnde, Jarman'ın ailesiyle
yaptığı tatilleri gösteren belgesel
niteükli bölümler de yer alıyordu.
1988 yıbnda film Los Angeles Si-
nema Eleştirmenleri ödülünü ka-
zandı ve aynı adh bir otobiyogra-
fik roman yazması için ilham
kaynağı oldu. Jarman, bu kitapta
ilk kez AIDS olduğunu da açıkla-
nuştı.
1988 yılında Britten'ın müzi-
ğinı WiMred Owen'in şiirleriyle
harmanladığı "War Requieni"i
çevirdi. "War Requiem" Lawren-
ce OBvier'in rol aldığı son fifrn
olma özelliğini de taşıyordu.
1990'da başka bir ilgi alanı olan
bahçe düzenleme sanatından
esinlenerek "The Garden"(Bah-
çe) isimli fibnini gerçekleştirdi.
Bu tarihten sonra hastabğı çok
ilerlemiş obnasına karşın bekle-
19 şubatta AlDS'e yenik düşe-
rek ölen Jarman'ın (üstte), son
fılmi 'VVittgenstein'(solda).
nenin aksine sinemadan kop-
madı ve üç film daha çevirdi-"
Edward II", "VVittgenstein" ve
"Btaıe"
Ünlü filozofun yaşamı
19 Şubat 1994 tarihinde
AIDS'e yenik düştüğünde Jar-
man, geride sadece sinema ve re-
sim sanatına yeni ufuklar açan
özgün yapıtlar değil. eşcinsel
haklan için verdiği mücadele ve
ölümcül hastalığın cesaret ve
onurla kabullenişiyle model bir
insan imajı da bırakıyordu geri-
ye. Bugün festivalde görme ola-
nağına kavuşacagımız "Wittgens-
tein" Jarman'ın son çabşmasıydı.
Ünlü filozof VVittgenstein'ın ya-
şam ve yapıtlanm dile getiren
filmde Jarman bir kez daha tarihi
bir eşcinsel kişiliğe sahip çıkarak
eşcinsel bakış açısından tarihi ye-
niden yaratıyor. Filmde Jarman'-
ın sevgilisi Keith Collins de rol ab-
yor.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Neden Tardşmazlap
Sayın Emre Kongar bana Türk Toplumbiiimcileri 1
(Remzi Kitabevi) adlı kitabının ikinci basımını gönder-
miş, "Türkiye'de Yöntembilim Sorunu" başlıklı bölüme
birgözatmam dileğiyle... Doğan Ergun'un YöntemiBul-
mak (Gerçek Yayınevı) adlı yapıtında kendisiyle ilgili de-
ğerlendirmenin doğru olup olmadığını görebilmem
için...
Önce, bu ikinci basımı yapılan, bilimsel kaygıların yanı
sıra, biraz da "kuşaklar arası soğukluğa karşı çıkma"
amacı güden yapıttan söz edelim:
Türk Toplumbilimcilen 1, ortak bir kitap, bir "grup ürü-
nü"... Başta Emre Kongar, sonra çalışmalarını denetle-
diği doktora öğrencileri, bir de Vahap Sağ'dan oluşan
yedi kişilik bir grubun hazırladığı ortak bir kitap.
Şöyle deniyor:
"İncelenmek üzere seçilen kişileri, belli bir anlayışa
ya da ölçüte göre saptamadık. Yalnızca toplumbilimci
olmalarını ve bizden önceki kuşakta bulunmalarını göz
önünde tuttuk. (...) Herkes kendi inceleyeceğikişiyisap-
tadıktan sonra ortak toplantılarda inceleme yöntemini
saptadık. Burada vardığımız karar, her kişinin önce yön-
temi açısından ele alınması, sonra kullandığı ana kav-
ram ve terimlerin açıklanması, daha sonra toplumsal
değişmeyi nasıl açıidamak istediğınin ırdelenmesi ve
en sonunda da nesnel olarak katkılarının ve yazdıklan-
nın değerlendirilmesi idi. Her kişi için yapılan ön çalış-
malar yine birlikte tartışıldı. Eleştiriler yapıldı. "(Agy. ss.
9-10)
Kitaptaki konular ile ışleyenleri şöyle:
"Türkiye'deki Toplumbilimin Gelişmesi ve Yöntem
Sorunu" (Emre Kongar); "Ziya Gökalp" (Emre Kon-
gar); "Prens Sabahatn'n" (Ali Erfcuf); "Hilmi Ziya Ül-
ken" (Hamza Uygun-İnan Ozer): "İbrahim Yasa" (Sez-
gin Tüzün); "Niyazi Berkes" (İnan Özer); "Nurettin Şazi
Kösemihal" (Vahap Sağ); "Cahit Tanyol" (Hamza Uy-
gun); "Cavit Ortıan Tütengil" (İbrahim Çılga); "Mübec-
cel Belik Kıray (Emre Kongar)."
Emre Kongar, kitabın "Sunuş"yazısında Türkiye'deki
"yalmz bilim adamı" tipinden söz ederek şöyle diyor:
"Aynı kuşaktaki bilim adamlarının, çeşitli nedenlerle
birbirlerine karşı takındıkları olumsuz tavırları. kuşak-
lar arasında da görüyoruz. Genç kuşak, yaşlı kuşağa,
yaşlı kuşak da genç kuşağa kuşku ile bakar her neden-
se. (...) Kuşaklar arası davranış, genellikle, olumsuz
eleştiriye dayalıdır. Genç kuşak, kendisini, kendinden
önceki kuşağı yadsıyarak kanrtlamaya çal/şır. Yaşlı ku-
şak da gençlerin kendilerine ortak olmasını pek iste-
mez. Aynı kuşaktaki kişiler ise (...) birbirlerine pek
olumlu gözle bakmazlar." (Agy, s.9)
Ne dersiniz, bu yüzden mi tartışamıyorlar?
Doğan Ergun Yöntemi Bulmak dıye bir kitap yazıyor.
Alt başlığı: "Türkiye'de Toplumsal Bilimlerin Bunalı-
mı"...
Bu ülkede toplumsal bilimlere yıllarca emek vermiş
insanlar var, kimi ölmüş, kimi yaşıyor...
Doğan Ergun'un kitabı ise öyle sessızlikle geçıştirile-
cek bir kitap değil. Ülkemizde yöntem gerçeğınin "için-
den çıkılamaz bir savrukluk, bağışlanamaz bir sorum-
suz/u/r/a"algılandığını ileri sürüyor.
Onca emeği kimse savunmayacak mı? Yoksa savunu-
labilecek hiçbir şey yok mu toplumsal bilımler alanında?
Yıllar yılı onca emökttoşuna mı harcanmış?
Önceki yazımda söylemiştim, yineliyorum' "Yöntemi
Bulmak üstünde önemle durulması, didik didık edilme-
si, doğrusu yanlışı ortaya dökülmesi gereken bir ki-
tap..." Bu kesin...
Türk Toplumbiiimcileri 1 'in Emre Kongar'ca yazılmış
"Türkiye'de Yöntembilim Sorunu" başlıklı bölümünü
okumaya gelince.
Yazar bir yerde şöyle dıyor
"Bilgi ürenmine dönük yöntem. bilimsel yöntem tek-
tir: Pozitif bilimlerin deneysel yöntemi. Toplumbilim de
pozitif bir bilim olduğuna göre o da bilgi üretmek için
gözlem, varsayım, deney, genelleme aşamalarından
geçen bu tümevarımcı yöntemi kullanır. Kutlanmak zo-
rundadır da." (Agy, s.23)
Sözü bufada keserseniz, Doğan Ergun'un yargısına
katılıp Emre Kongar'ı tümevarımcı yönteme bağlanıp
kaldığı için olumsuz yönde eleştirebilirsiniz. Ama bu sö-
zün arkası da var:
"Fakatkonunun, salt deneysel yöntem içinde mekanik
biranlayışla ele alınması, insanı hemen yanlışlara götu-
rür. Bu nedenle, olayı mekanik yorumdan çıkarıp top-
lumbilimin kendi gerçeğine indirgemek gerekir." (Agy,
s.24)
Ortada bir yanlış anlama, bir yanlış değerlendirme
varsa, ya da yöntem alanında bugün çeşitli, hatta uzlaş-
maz görüşler savunuluyorsa, bunların tartışılması, açık
bir dille ortaya konulması gerekmez mi? Bilimin amacı
gerçeklere ulaşmak değil mi?
Nedense kimse tartışmaya yanaşmıyor. Tam bir ses-
sizlik...
Doğan Ergun'un saldırgan bir üslubu olabilir. "bilgi-
siz. densiz, sorumsuz, çocuksu, gülünç, heveslenen,
hazıra konducu" gibi sözleri itici olabilir, ama birtakım
eleştiriler getiriyor, onlar karşılanmalı, tartışılmalıdır...
Ayrıca, Doğan Ergun değerlendirmelerinde, eleştirile-
rinde dürüst davranmıyorsa bu da sergilenmelidir .
Bizler alışığız boşlukta bırakılmaya, kim var. kım yok,
onu da iyi kötü biliyoruz, ama öğrenme açlığı içindeki
gençler bilmez, yakında başlarlar seslenmeye:
"Hey, kimse yok mu?"
Festivalde değişiklikler
Kültür Servisi -Ü.Uluslara-
rası İstanbul Film Festivali'-
nde önceden belirtilen prog-
ramda birtakım değişiklikler
vapıldı. Festival yetkiîilerinin
verdiği bilgiye göre gösterimi
planlanan filmlerde vapılan
değişiklikler şöyle:
4 nisan pazartesi Beyoğlu Si-
neması'nda 21,30'daki "Mani-
sa Tarzanı" yerine "Sonsuz So-
kaklar", 5 nisan salı Beyoğlu
Sineması'nda I5.00'te "Gece,
Melek \e Bizim Çocuklar" ye-
nne "400 Darbe". Avrupa Si-
neması'nda 18.00'da "Da»-ul"-
yerine "Glenn Gouid L'zerine32
Kısa Film". 6 nisan çarşamba
A\ rupa Sinemasfnda 15.00'te
"Dik Dur. Eğilme"\erine "Öz-
gürlüğümü Ver". \3 nisan cu-
martesi Reks Sinemasfnda 12.
OO'de "Güzel Kokulu Rtıhlar
GölününKadınJarı"yerine"Ye-
şil Oda", 16 nisan cumartesi
Beyoğlu Sineması'nda 15.00'te
"Manisa Tarzanf yerine "İlk
Aşk"
FESTİVALDE BUCÜN
• Beyoğlu Emek: Seks Hakkında Oğrenmek İstediğiniz...
(12.00. 18.30)
Yaşanun Soluğu (15.00. 21.30)
• Beyoğlu Atlas; VVittgenstein (12.00. 18.30)
Sonsuz Şokaklar (15.00.21.30)
• Beyoğlu Alkazar: Aşk Övküleri Genellikle Kötü Biter
(12.00. 18.30) Sofıe (15.00. 21.30)
• Beyoğlu Atnıpa: Pul Gezginieri (12.00, 18.30)
İlk Öğretmen (15.00, 21.30)
• Bejoğlu Beyoğlu: \orman McLaren: Program I (12.00)
Morman McLaren: Program 2 (18.30)
Pivanisti Vurun (15.00)
Tutku (21.30)
• Kadıköv Reks: Manhattan (12.00)
Yağan Taşlar( 15.00)
Dü'ğün Yemeği(\%.3O)
Bakire Jeanne. Sa\aşlar(2\30)