Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 1994 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUSLER
Solun yenilgisi üzerine...
Sosyal demokrat partiler, parti içinde sürekli eğitim yapan,
üyelerini savunduğu konularda bilinçlendiren ve onlan inançlı
üye konumuna getirmeye özen gösteren partilerdir. Sosyal
demokrat olma savındaki partilerin hiçbirinin bu nitelikleri
belirgin olarak taşıdığı söylenemez.
Dr. ENGİN ÜNSAL Eski İstanbul Milletvekili
2
7 Mart yerel seçimleri Türk
siyasal yaşamında önemli
sonuçlar yaratacak biçimde
sonuçlanmıştır. Demokra-
sinin geleceği açısından üze-
rinde en çok durulması ge-
reken konu. yerel seçimlerde sol oy-
lanfi çok ciddi olarak aşınmaya uğra-
mış olmasıdır.
1989 yılında yüzde 44.5 olan sol oy-
lar toplamının 27 Mart I994'te yüzde
24.5 dolayına düşmesi son derece
önemlidir ve nedensellik yönünden ir-
delenmesi gerekir.
Solun oy yitinnesi gerçeğinin ardın-
da sall solun bölünmüşlüğü gerçeğinin
var olduğu söylenemez. Gelir dağılı-
mının böylesine çarpık. vergi yükünün
böylesine emekçilerin sırtına yüklendi-
ği bir toplumda, solun bölünmüşlüğü,
sol oylann erimesinin yanıtı olamaz.
Bu konuda başka yanıtlar aramak ve
sosyal demokrat olduğu savındaki
partileri otopsi masasına yatırmak ge-
rekir.
Sosyal demokrat partiler, bireyin çı-
karlan karşısında toplumun çıkarlan-
nı gözeten, bu nedenle kitle örgütleri-
nin yaygın gücü ile doğal ortaklık bağı
olan partilerdir. Bu partilerin üye ya-
pısı bu nedenle. ağırlıklı olarak, emek-
çilerden ve onlarla aynı düşünceleri
paylaşan aydmlardan oluşur. Sosyal
demokrat partiler, parti içinde sürekli
eğitim yapan, üyelerini savunduğu ko-
nularda bilinçlendiren ve onlan inanç-
lı üye konumuna getirmeye özen gös-
teren partilerdir. Sosyal demokrat
olma savındaki partilerin hiçbirinin
bu nitelikleri belirgin olarak taşıdığı
söylenemez. Kendi aralanndaki kısır
çekişmeier. sosyal demokrat ideoloji
ve yapısal doku ortaya koyamama
gerçeği ile bırleşince bu partiler düzen-
le kolayca bütünleşen partiler kimliği
ile kamuoyunun karşısma rahatlıkla
çıkabilmişlerdir.
Sosyal demokrat düşüncenin yoklu-
ğu ve inançlı üye yetiştirememenin do-
ğal bir sonucu olarak bu partiler. yerel
yönetimlerde kendilerinden önceki
sağ partiler gibi son derece kötü ör-
nekler vermişler, dürüst yönetici kim-
liğini öne koyamamış ve seçmeni yeni
arayışlann içine itmiştir.
Bir gerçeği daha vurgulamak gere-
kir: Ulkemizde sosyal demokrat
inançlara yatkın insan çoktur, fakat
sosyal demokrat bir partinin kurulma-
sının nesnel koşullan pek yoktur. 12
Eylül'ün ürünü olan 1982 Anayasası,
sosyal demokrat bir partinin oluşu-
munu engellemek için özel bir çaba
göstermiştir.
Çalışanlann sendikalar çatısı altın-
da örgütlenmesini zorlaştıran ve sen-
dikalann kâğıttan kaplanlara dönüş-
mesini sağlayan 1982 Anayasası. 52.
maddesi ile hiçbir demokrat ülkede
görülemeyecek bir düzenleme getir-
miştir. Bu maddeye göre sendikalar si-
yasal amaç güdemezler. siyasal faali-
yette bulunamazlar, siyasal partiler-
den destek göremezler ve onlara des-
tek olamazlar.
Anayasa ile uyum içinde olmak üze-
re aynı yasaklar 2821 sayılı Sendikalar
Yasası'nın 37. maddesinde daha da
aynntılı biçimde ele alınmıştır. Böyle-
ce sosyal demokrat bir partinin nesnel
dayanağı ve doğal ortağı alan dışına
itilmiştir.
Şimdiye kadar değindiklerimiz, ge-
lecek için umutsuz olmanın nedeni ol-
mamalıdır. Demokratik hiçbir toplum
bu kadar açık bir ekonomik sömürü-
yü sonsuza kadar taşıyarak var ola-
maz.
Ekonomik gücün az sayıda insan ve
ailede toplanmasına, ulusal gelirin
yüzde yetmişinin toplumun yüzde
10'u tarafından paylaşılmasına, de-
mokratik toplumlar uzun süre kat-
lanamaz. Sosyal demokrasiye inanan-
lann bu açmaza kesinlikle bir çözüm
bulması gerekir.
Çözüm, sosyal demokrasinin doğal
ortaklannın birey olarak bir partinin
çatısı altında toplanmasıdır. Bu konu-
da Türk sendikalanna büyük bir so-
rumluluk düşmektedir.
Türkiye'de sendika üyesi olarak
yaklaşık iki milyon insan bulunmak-
tadır. Sendika yöneticileri, kendi ara-
lanndaki her türlü çekişmeyi bir yana
koyup üyelerini sosyal demokrat bir
partide_görev yapmaya yönlendirmeli-
dirler. Işçilerin ve sendika üyelerinin
kendiliklerinden bir parti saflanna yö-
nelmelerini engelleyici bir hüküm yok-
tur.
Işçiler, esnaflar, meslek odaları üye-
leri ve sosyal demokrat aydınlann üye
olacağı partide ayrıkotları yeşeremez.
Politikayı ekonomik çıkar için yapan-
lar, btından böyle sosyal demokrat par-
tinin kapısından içeri giremez.
Sosyal demokrasinin doğal yandaş-
lannın üye olacağı böyle bir parti han-
gisi olacaktır?
Yeni bir parti kurmak son derece
pahalı bir iştir ve sosyal demokratlann
gücü buna yetmez.
27 Mart secimlerinde en çok oyu al-
mış sosyal demokrat partide, bu biitön-
leşnteyi gerçekleştirmek olasıdır. Bu-
nun için o partide üye yazımını yeni-
den başlatmak. yönetimlere birikimli,
dürüst kişileri getirerek kamuoyuna
yeni bir mesaj vermek, iyi bir başlangıç
olabilir.
Türkiye'nin bugün her zamankinden
çok sosyal demokrat bir partiye gerek-
sinhni vardır. Türk emekçilerinin ve
sosyal demokrat aydıniarının böyle bir
partiyi yaratabilecek güçte olduğuna
inanıvoruz.
PENCERE
ARADABIR
YAVUZ GOR, Emekli Elçi
Karınca ve Ağustos Böceği
Bugün 31 Mart 1994 (bu yazının yazıldığı gün)... ister
istemez, Abdülhamit'in son günlerini anımsatıyor. O dö-
nemin "renkli" kişilennden biri de "YediSekiz" lakabı
iletanınan Beşiktaş Muhafızı Hasan Paşa...
Basit bir jandarma eriyken Tanrı ve padişah "Yürü ya
kulum!" dediğinden, Müşir'liğe (Mareşallik) kadar yük-
selen bu zat, bir tarife göre "çok iri yapılı. öküz kadar
güçlü"o\up, okumayazmabilmediğinden, imzasınıeski
alfabe ile 7 ve 8'i birleştirmek suretiyle atarmış..
Paşanın günlerden bir gün Yalova'ya (belki de Mu-
danya'ya gitmesi gerekip, Dolmabahçe'de kendisine
ayrılmış bir Osmanlı savaş gemisine bindiği ve gemi bir
türlü hareket etmediğinden sabırsızlık alâmetleri göste-
rip, süvariyi nezdine "celp"ile "Yahu... Neden hâlâkalk-
mazsınız"diyesorduğuvedesüvarinin "PaşaHazretle-
ri, biraz sabır buyurunuz. Daha istim gelmedi" cevabını
verdiği ve Paşanın bu cevaba son derece hiddetlenip,
"Söyleyin o terese. Bir an evvelgelsin" diye emir buyur-
duğu, bilenler tarafından rivayetolunmuştur.
İster imzasını atmasını bilmesin, ister buharlı gemiler
konusunda ve başka konularda "bibehre" olsun, hiç
kimse çıkıp da Yedi Sekiz Paşanın, kendisine emanet
edilen işi eksik yaptığını savunamaz...
Ayrıca:
Hasan Paşa, ne 1877-78 felaketinde Sofya'da yan ge-
lip Plevne'deki savaşı uzaktan seyretmeyi yeğleyen
Mehmet Ali Paşa, ne mektep-medrese görmüş Damat
Ferlt Paşa, ne de "İşgal"öe Ingiliz subayları ile viski to-
kuşturan "irfan sahibi" paşazadelerden Dtridlr.
Devlet işini, gereken ciddiyetle yürüten bir halk adamı
idi Hasan Paşa. 1905 yılında, vazifesi başında rahmetli
oldu...
• • •
20. yüzyılın başından beri köprülerin altından çok su-
lar aktı gitti, deryaya kavuştu... Eğitim seferberlikleri
yaşandı. Son yıllarda ülkenin hemen her yanında pıtrak
gibi üniversiteleraçıldı. "Münevver"sözcüğü, "aydın"a
dönüştü. Aydınlar ordusu, nicelik kazandı...
Bu kadar "Aydın'm yüzlerce, binlerce ampul gibi or-
talığı "Aydmlatma"s\ beklenirdi. Bu gerçek aydınlık
oluşsa idi ülkenin koridorlarında yolunu bulmak için hal-
kımız mum ışığının titrek yardımı ile dolaşmazdı şimdi...
Dış kökenli, iç kökenli bölücü, yıkıcı güçler çelimsiz bir
metabolizmanın davet mektubu çıkardığı ölümcül virüs-
ler gibi üzerimize gelmez, kocasından bıkmışfrenk karı-
ları tepemize çullanıp racon kesmeye sıvanma2, birta-
kım intikamcı odaklar Sevr Antlaşması'nı raflardan
indirip tozunu almaz, Gümülcine'deki camiler yıkılrp öğ-
retmenler kovulmaz, "Hazine-i Hassa", "Fülus-u Ah-
mar'e" muhtaç kalmaz idi.
Bu "musibetleri" saymaya devam etsek, her gün bir
tek gazeteyi bunlarla doldurmak gerekecek...
• • •
Biz yine işi La Fontaine'in bir öyküsü ile bitirelim:
Ağustos böceği bütün yaz cır cır cır diye öterek daldan
dala konarken, karınca durmadan çalışıp kışa hazırlık
yapmış da, rüzgarlar serin serin esmeye başlayınca, ni-
hayet aklı başına gelen ağustosböceği karıncadan ba-
rınmak ve yemek için yardım istemiş... Karınca da, "Ya-
zın ne yapıyordunuz, üstadım" diye sormuş. "Şarkı
söylüyordum"deyince böcek, "Öyleyseşimdidansedi-
niz efendim" deyivermiş karınca...
31 Mart'ımız kutlu olsun... (X)
(X) 31 Mart isyanı diye bilinen gerici ayaklanması, yeni
takvime göre 13 Nisan'dır.
ACIKAYBIMIZ
Biridk büyüğümüz, çok sevgili anamız,
F.NİMETÖZTOPRAK
1 nisan 1994'tearamızdanaynldı,
yüreklerimizde anılanmızda tüm güzelliğiyle
daima yaşayacaktır.
Sevenlerin başı sağolsun.
AYKUT-HURİYE
AIVMA
Aile büyüğümüz. Babamız
H.BASRİ
LÜTFULLAHOĞLU'nu
(Emekli Öğretmen)
Onurlu ve erdemli kişiliği ile aramızdan aynlışının birinci
yılında yokluğunun acısmı yaşayarak özlem ve sevgi ile
anıyoruz.
AİLEŞİ adına oğlu
HALDUN LÜTFL LLAHOĞLU
GEÇMtŞLEGELECEK
Sabahattin Kudret Aksal
2. bası 50.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yarmlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Ödemeli gönderilmez
Özelleştirme!
Bu ülkenin aydınlan ve düşünürleri, savurganlığı önlemek yerine
satışı çare gösterenlere karşı neden suskun? Lozan Anlaşması ile
koruduklanmızı birer birer elden çıkaracak mıyız? Bizler bu ülkede
yaşayacağız. Gönenç içerisinde, huzur ve güven içerisinde
yaşayacağız. Dünyadan koparak değil; Almanya, Fransa, Japonya
gibi dünya ile beraber, fakat haklanmızı koruyarak yaşayacağız.
MÜKREM ERKİN Eski Ulaştırma Bakanlığı Müsîeşarı
U
tkemizde özelleştirme çaba-
lan on yılı aşkın bir süredir
devam ediyor. Devlete ait
kuruluşlar ve iştırakler çeşit-
li süreçler gecirerek. yerli ve
yabancı sermaye gruplanna
satıldı. Buna karşm ekonomik sıkıntımız
devam etmektedir. Baa görüşlere göre de
artarak devam edecekür. Buna göre özel-
leştirmedeki amaamız ya yanlış secildi ya
da yöntemlerimiz Türkiye gerçeklerine uy-
gun düşmedi.
özelleştirme kısa vadeli ve dar kapsamlı
düşünülerek iç borçlan ve dış açıklan ka-
patmak amaana göre olacakşa bunu hızla
yapıp sonuçlandırmak, şok bir tedavi ola-
bilirdi. Amaç ekonomik ya da toplumsal
ise stratejileri ve yöntemleri bir daha göz-
den geçirmek zorunluluğu vardır. Şu soru-
lan yarutlayarak arayışımıza devam ede-
lim:
özelleştirilcn kuruluş ve iştjraklcr dcvlc-
te yük olanlar mı, yoksa vergi ödeyen ve
istihdam sağlayanlar mı?
Vergi vermediği gibi, devamlı devlet yar-
dımı ile ayakta kalan kuruluşlan neden
özelleştirme programı dışında tutmakta-
yız?
Saülan kuruluş ya da iştareklenn derhal
personel azaltmasına gittiklerini görüyo-
ruz. Buna karşı yasal bir önlem düşünül-
mekte midir?
Sauşlar sonrası, tekelleşmeye karşı nasıl
bir hassasivet gösterilmektedir?
Devlet tekeli olan kuruluşlan elden çı-
karmak yerine buna piyasa ekonomisi içe-
risinde çalışacak rakip kuruluşlann oluş-
masına olanak tanımanın yaranru düşüne-
bilir miyiz? Saülan kuruluşlann ne kadan
yabancı tekellerin denetimine geçmekte-
dir? Sakıncalan var mı? Yerli tekel yarat-
manın yerine, sermayenin tabana yayılma-
sı ve çalışanlara devri gibi bir hedef seçilebi-
lir mi?
Zarar eden kuruluşlann derhal satışı ola-
sı bulunmuyorsa, etkinliğinı arttıncı ne
gibi önlemler alınmaktadır? Sendikalann
ve çalışanlann katkılan özendirilebilir mi?
"Devleti kücültelim, devleti ekonomiden
çekeliın" diye gayretler sarf ediliyor. Pekiyi
bunu uygularken kârlı ve verimli kuruluş-
lar el değiştirince, baza eller de kârlan bü-
yütürken, devlette kalanlar yük olmaya,
hizmet zararlannı çoğaltmaya devam eder-
lerse bu açığı, bu hizmetlerden hiç fayda-
lanmayan vatandaşlara yüklemiş olmuyor
musuyuz? Zaten ulkemizde en düzgün ver-
gi verenler ve sorumluluk duygusu taşıyan-
lar. yasalara saygılı vatandaşlar değil mi?
Belkı de bunu gelecek seçimlere, gelecek
kuşaklara bırakarak bugünün gündemin-
den çıkmasının, sorunlan büyüttüğünü
gönmüyor muyuz?
özel kuruluşlara devredilen işletmelerde
ve endüstriyel kuruluşlarda yeuşmiş ele-
manlann kapı dışan edilmesi. hükümetle-
rin sorunu değildir diye mi bakıyoruz? Bu
tür birikimlerin devam etmekte oluşu biz-
leri düşündüımüyor mu?
Devlet tekelini satarak, yerli ve yabancı
bir tekel ile Türk vatandaşını karşı karşıya
geürmek hiçbir sıkıntı getirmez mi? örne-
ğin elektrik üretimi ve telefon işletmeleri
devlette kalsa da, serbest rekabete hazır ye-
ni kuruluşlara olanak tanımak ve hatta teş-
vik etmek, üretimi arttına, kalite yükseltici
ve maliyet düşürücü bir ortam yaratmaz
mı?
Ama diyeceksiniz, o zaman Çukurova
Elektrik, Kepez Santrah nasıl Uzan ailesi-
nin denetimine geçerdi? Aynca cep telefon-
lannda (TELSIN de) Rumeli Holding,
Rumeli Telefon % 75 çoğunlukta olup bi-
zim konuşmalanmızı sağlayabilirler rniy-
di? Televizyon ve bankacılıkta büyük
hizmetler yapan bu aile kuruluşuna bu dal-
larda da yeni olanaklar sağlamak ülkeye
yarar değil midir?
Sermayenin tabana yayılması için nasıl
modeller aranıyor diye düşünürken Tür-
kiye'deki geçmiş uygulamalar. Avrupa ül-
kelerindeki uygulamalar ve ABD'deki
ESOP gibi çalışanlann pay sahipliği uygu-
lamalan incelenmiş olmalı mıydı?
Bütün bu sorulan soran pek çok ülke yö-
neticisi. sorunlannı vatandaşlannı üzme-
den çözmüştür. Kamuoyundaki tartışma
ile çözmüştür. Sendikalarla, biriktirme
sandıklanyla, çalışanlarla uyuşup anlaşa-
rak çözmüştür.
Belki devletçi olmayacaksınız, belki mil-
liyetçi olmayacaksınız. Fakat ülke çıkarla-
nnı düşünmek bir zorunluluk ve sorumlu-
luktur. Global ekonomide dahi, ülkesini
düşünmeyen ulusal yönetici ve girişimci
yoktur.
Dünyaya; Japonya'dan Amerika'ya,
Avrupa'dan Avustralya'ya kadar bir göz
gezdirirseniz görebilirsiniz ki, herkes ülkesi
için -liberal ekonomi, liberal politika içeri-
sinde kalarak da olsa- şiddetli bir kavga
veriyor. Bu ne ölçüde gerekli? Ülkeyi bu öl-
çüde borca sokarken ve savurganlığı teşvik
ederken alkış toplayanlann, şimdi bu biri-
kimleri paraya çevirerek ödemeye mecbur
kalan vatandaş karşısında vicdanlan sızla-
mıyor mu?
Bu ülkenin aydınlan ve düşünürleri, sa-
vurganhğı önlemek yerine satışı çare göste-
renlere karşı neden suskun? Lozan Anlaş-
ması ile koruduklanmızı birer birer elden
çıkaracak mıyız? Bizler bu ülkede yaşaya-
cağız. Gönenç içerisinde, huzur ve güven
içerisinde yaşayacağız. Dünyadan kopa-
rak değil; Almanya, Fransa, Japonya gibi
dünya ile beraber, fakat hakJanmızı ko-
ruyarak yaşayacağız.
Bütünleşmekte olan dünyada bazı ülke-
lerin nasıl denetlendigini güncel olarak ya-
şıyoruz. Toprağını alarak değil, yetişmiş
insanıru ve tesislerini ele geçirmek suretiyle
gönüllü bir uzlaşma ile sonuca nasıl gidildi-
ğini her gün gözlemliyoruz...
TARTIŞMA
Prof. Saylan: Güvenkazandına
ayın Prof. Dr.
mart
rürkanSaylan'ın
yazdığıvel2
günlü
Cumhuriyet'te
Qr~ı _J* yayımlanan
"Güven Yitirici
Olmamalıydınız" baslıklı
yazıyı. büyük bir zevkle ve
dikkatle 2-3 kez okudum. Sayın
Saylan. "Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği*' Genel
Başkanlığı"na yakışır olduğunu
bu yazısıyla tam olarak
kaıiıtlamış ve benim gibi.
Atatürkçülükten umudunu
kesme bunalımlanna girmeye
başlamış olanlara ışık yakmış
ve yeni umutlar aşılamıştır.
Clkemizde geçen bunca
olaylara karşın Prof. unvanına
sahip olan bir başbakan. nasıl
olurda Atatürk düşmanlanna
göz kırpar? tnsanın aklı
mantığı tümüyleduruyor...
10 mart perşembe, sabah saat
7'de,TRTlkanahnda,Milli
Eğitim Bakanı Sayın Nevzat
Ayaz'la bir röportaj yapıldı ve
kendisine imam hatip lıseleriyle
ilgili sorular soruldu, görüşleri
anndı. Sayın Bakan özet
olarak. "fmam hatip liselerinde
okutulan dersierin % 6O'ı
normal lise dersleridir. % 4O'ı ise
din dersleridir, yani mesleki
derslerdir. Bu nedenle de imam
hatip liselerinden çıkanlann,
üniversitelere girmeleri
normaldir"dedi.
Bu konuşmaya göre. normal
lise öğrencilerinın 3 yılda
güçlükle öğrenebildiği bilgileri.
imam hatip liselerinde
okuyanlar, bu sürenin %
60'ında. yani 1.8 yılda
öğrenebiliyorlarmış.
Böyle bir şeyin olabileceğine.
Sayın Ayaz acaba nasıl
inanabiliyor ve bunu çıkıp
devlet televizyonundan
söyleyebiliyor? Bu konuyu
acaba tarafsız üniversite
hocalanndan herhangi biriyle
görüşmüşmü?
Üniversite öğretim Üyeleri
Demeği'nin toplantılannda. bu
konuyîa ilgili olarak
söylenenleri hiç dinlemiş mi?
İmam hatip liselerinde
okutulan matematik
kitaplanyla normal liselerde
okutulan matematik
kitaplannı. Sayın Bakan'ın bir
karşılaştırmasını istiyoruz. Bu
karşılaştırmayı televizyona
Kör olmak gerekir
Y
ıllardır, toprağa
şer ve şeriat
tohumuektiler.
Biryandan
ektiler, bir
yandan da var
güçlerini; aydın düşünceyi,
çağdaş eğilimleri karartmak
için ortaya koydular.
Yobazın. Menemen"deki kana
bulanmış eli boş durmadı.
Anadolu toprağında kendine
yer açmak için didindi durdu.
Laisizmi savunan insanlan,
kıra kıra ulaştı Sıvas'a. Otuz
yedi aydın, yazar, ozanı
yakarken; alevlerinin
yalımında zafer çığlıklanyla
sarhoş oldular.
Militarizm de destekledi
gelişmelerini. Türkiye'yi
Türk-İslam sentezine oturtmak
için, okullarda din dersi
zorunlu hale getirildi. İmam
okullan. Kuran kurslan,
tarikat ocaklan mantar gibi
çoğaldı. Buralan Atatürk
düşmanlığı temelinde
beslediler.
Milli Eğitim Bakanhğı'nın tüm
yönetim mekanizmalannı
ellerine geçirdiler. Saidi
Nursi'nin mevlidinde. bakanlık
rozeti taşıyan bürokratlarla
doluyduortalık. Hasan
Mezarcı'nın bilinen
düşüncelerinden farklı mı
dersiniz bunlann düşünceleri?
Oy avası politikacı, seçim
zamanı tarikat şeyhlerine
koştu. Elini öptü. Pazarlık
yaptı. Taviz verdi. Din ve para
kol kola, yalanla, aldatmayla
girdi halkın arasına. Talan
korkunç boyutlara ulaştı.
Günlük yaşantımızda
karşılaştığımız görünüm
ürkütücü değil mi? Tarikat
gettolan oluştu. Sinsice,
alçakça dini yaşam tarzı,
toplumun tüm alanlannı
baskısı altına almayı
hedefliyor. Eğitimde bilimsel
düşünce hançerlenip ortaçağ
yorumlan egemen kılınmaya
çalışıyor. Televizyon ekranlan
sapık medyum tiplerini
pazarlıyor.
HUKUKSUZDEMOKRASI
Halit Çelenk
3. bası 50.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
çıkmadan önce yapmalıydı.
Normal lisedersleri 1.8 yılda
öğrenilebiliyorsa 3 yıl olan lise
öğretim süresinin, acele 2 yıla,
hatta 1.8 yıla indirilmesi
gerekir. Öğrencilerimizi niçin
liselerde bir yıl fazla okutarak
büyük zararlara giriyoruz?
Aynı kısaltmayı ortaokullarda
da yapmamız gerekir.
Milli Eğitim Bakanı'nın. eğitim
sistemimize çok ters düşen bu
konuşması. benim çok
karamsar düşüncelere
dalmama neden oldu. Fakat,
ardından gelen Sayın Türkan
Saylan'ın yazısı, beni güven
yitîricilerin etkisinden kurtardı.
Kendisine tekrar tekrar
teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Tahsin
Tokmanoğlu
Tüm bu çaba, bu çırpınış ülkeyi
kan gölüne çevirmek; kanın,
yoksulluğun, karanhğın
batagında şeriatı egemen
kılmak içindir. Bunun içindir ki
ulusal değerlere, ulusal
bağımsızlığın önderi Mustafa
Kemal'e fütursuzca, siyasi
ahlaka sığmayan küfürlerle
saldınyorlar.
Milli eğitimdeki şeriatçı, laiklik
ve Atatürk düşmanı
kadrolaşma radikal olarak
değiştirilmedikçe; genç
kuşaklar, çocuklanmız
dolayısıyla cumhuriyet,
demokrasi, Atatürk'ün
kurmak için ömrünü harcadığı,
bizimse yaşadığımız uygar
değerler. çağdaş yaşam tarzı
tehlike altındadır.
Bunu görmemek için kör
olmak gerekir.
Süleyman Güney
Denizde Yürûyen,
Havuzda Boğulur...
Refah, yüzde 20 oy oranıyla ülkenin yerel yönetim ha-
ritasını baştan sona değiştirdi...
Kılıçkuşananın...
işbilenin...
Ancak sınav bundan sonra başlıyor; din diyanetle ka-
rın doymaz; trafik, su, altyapı, hava kirliliği, konut, cad-
de, sokak sorunu dua ile çözülmez; Müslümanlığı pa-
zarlayıp siyaset yapmak, muhalefette tutabilir; ama,
yerel iktidardan halk hizmet bekler...
Cebeli Lübnan'da bir şeyh varmış, ünü dünyayı sar-
mış, bir gün Şam'a gelmiş. Beni Ümeyye Camisi'nde
aptes alırken ayağı kayıp havuza düşmüş, boğulayaz-
mış...
Kurtarmışlar...
Biri demiş ki:
- Sen Cebeli Lübnan'dayken ünün dünyayı tutmuştu,
'Hoca, Mağrip denizinin üstündeyürür, ayağı ıslanmaz'
derlerdi, Şam'da bir karışlık havuzda az kalsın boğula-
caktın...
Muhalefette atıp tutmak, yüce İslamı siyasete alet et-
mek, politika sanatıdır; ama, Refah'ın şimdi dünya işleri-
nin üstesinden gelmesi gerek...
•
Erbakan Hoca desteksiz atıyor, kimi konularda fikirle-
rimiz uyuşuyor, ağzından bal akıyor...
Diyorki:
- Batı emperyalizmine karşıyım...
Bizde karşıyız...
Peki, Suudi Arabistan'ın güdümündeki Necmettin Er-
bakan, ABD'nin çiftliğine dönüşmüş bir ülkeye sırtını
dayamış olan Refah Partisi ile emperyalizme nasıl karşı
çıkıp direnecek?..
Laf olaberi gele...
Erbakan Hoca:
- Biz, diyor, Batı taklitçiliğine karşıyız...
Bizde karşıyız...
Kişiliğini liboşizmde eritmiş zibidilerin taklitçiliği top-
lumun egemen çevrelerinde bir yaşam biçimine ve dün-
ya görüşüne dönüşmüştür; Amerika'daki patron öksür-
se bu mukallitler hapşırır.
Ama, Erbakan Hoca da taklitçi değil mi?..
Anadolu'da yaşarken Arap şeriatına aklını fikrini tes-
lim etmiş adam mukallittir...
Hoca, Batı taklitçisi değil...
Şarktaklitçisi!..
Türk kadmını 'tesettür'e uydurmak isteyen kafa, Suudi
Arabistan'ın ortaçağ göreneğini Anadolu'da geçerli kıl-
mak isteyen mukallitten başka nedir?..
Erbakan Hoca diyorki:
- Sömürüye karşıyız!..
Bizde karşıyız...
Ama, Faysal Finans'tan El Baraka'ya kadar şeriat sö-
mürüsünün kalelerine sığınan Refah Partisinin sömü-
rüye karşı çıkması masal!.. Suudiler, ABD'nin kucağına
oturmuşlar; Erbakan Hoca da Suudilerin kucağına otu-
rup şeriat politikası yapıyor.
•
Refah Partisi'nin kökeni Kurtuluş Savaşı nda Hilafet
ile Yunan'dan yana tavır koymuş Şeyhülislam Dürrü Za-
de El Sait'e dayanır. O günlerde Rifat Börekçi Hoca,
Ankara'da Mustafa Kemal'le birlikte emperyalizme kar-
şı direnirken, Refah'ın ağababası emperyalizme hizmet
ediyordu.
Erbakan sürekli palavra sıkıyor...
'Adildüzen' palavrası baştan sona uydurmadır; Erba-
kan şimdi muhalefette olduğundan, denizin üstünde
yürüyor, topuğu ıslanmıyor; gerçekte bir karışlık havuz-
da boğulacaktır...
Anadolu'da Müslümanlık, İslamı siyasete alet eden
Refah Partisi'ne kalırsa...
Vah Müslümanlığa!..
gefctt. iyi oldu! Şimdi özgürhik
zamanı: #Öijyargılardaıı, basnıakalıp sözlerden,
ben-merkeziaikten, atgözlüklerinden â^ûrteşnıe!
Hadi hep beraber. en baştan..!
#Sohm hemen her toou bu hafta Ezpıesste:
#Nurettiıı Sözen'den yiünkn kimlik
1
, Ömer
Laçinerden asd tehlike . Orhan Alkayadan
îüraflar... #Kızılderenhî yıkkmümünde:
Diin. bugün, yarm... #Eiqjress
1
okur-y
r
azarlan"ıxlaıı deııemeler. VT>ırımlar.
incetemeler... «Bubbo'nun kateminden üç
detste gergedanlaşma...
#Aynca: "Beıı bir eşeğim çünkü,.."
#Ve şok ropörtaj: SartreTa ç«A zok ozeL
BOmek, anlamak ve hissetmek üzerine:
Arb-değer kavramı, smıflar. sınıf mücadefesi
ve özguıiuk...
#Bir bomba demeç daha Bakuninden din ve
ateizm. Marx da daimi köşesinden sesteniyor
Küçük burju\'alaıi...
#"Aıkadaşnna Dokunma" kampanyası...
#Kendisi ateşe veren Kürt müitaiL.. #Tolga
Yarmandaıı gerillaıuıı onur realitesf ve bir kez
daha Baudrillard: Zulünı TŞyatrosu... #Enfa
Baturia şiddet üzedne: "S4z de kanmzı
tadürehüirsiniz!..
1
#Clashın son albümü ve Halil Turhanhdan
Puııkuıı sibef'i...
#Yusuf KurçenH. acn fihni "Çözülmeleı'i
anlatryor... #Hamlete moruk muamelesL..
Eiq)ress. tfyatro camiasmı
bir kez daha sarayor...
#O fifan böyle, şu fihn şöyle: Pantsı az,
zamanı dar olanlara festival tüyolan. #Ama
asıl festival başka yerde: Cehennem
Sinalla
sın
da'..
#Ve herzamankfler Kadm Çevresi'nin
kaburga kenriğL Espressİn Oynak Kobraa,
Kasnnpaşanm Reşafı...
Sıhibinln sest drgll. kendi sesi
BayinbB tedarki ğ&\ Express zam* tafeye
geçtt. Sckr kaçjtmayn Bu Express t *
kaçasa, bc dcha bukımaz...