Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 4MART1994CUMA
KÜLTÜR
Handan İpekçi, 'Babam Askerde' adlı ilk fîlminde baskı dönemlerini çocuklar acısından irdeliyor
Yaşanmaması gerekensüreçlerde...PELİNÖZER
"Baskı dönemi sınıf farkı gö-
zetmeden herkesin üzerinden si-
iindir gibi geçmiştir. Sadece ye-
tişkinierin değil çocuklann
da..." "Babam Askerde"adlı ilk
fılmini çeken Handan İpekçi, bu
düşünceden yola çıkarak her-
hangi bir baskı döneminde,
farklı çevrelerde yetişmiş üç ço-
cuğun ve ailelerinin yaşadı-
klannı aktanyor beyazperdeye.
"Baban askere gitti" diyerek
kandınlan. bir bakıma öksüz
bırakılan çocuklann gözünden
anlatıyor baskı dönemlerinin
dramını.
Yedi yıldır çeşitli TV dizile-
rinde yöneimen yardımcılığı
yapan. "Kemencenin Türküsü"
adlı bır vıdeo belgeseb gerçek-
leştiren ve "San Tebessüm'" fıl-
minde asistanlık yapan Han-
dan İpekçi şu günlerde çekimle-
ri süren ilk fılminin senaryosu-
nu da kendi yazmış. Külıür Ba-
kanlığı'ndan 600 milyon lira
kredi desteği alan İpekçi kısıtlı
olanaklarla da olsa filmi ger-
çekleştirmek üzere yola çıkmış.
Filmin görüntü yönetmeni
Mehnıet LTker, sanat yönetme-
ni ise Ayşe Akdlıoğlu. Tiyatro
eğitimi almış oyuncularla çalı-
şmayı tercih edenyönetmen, fil-
mi nde Zuhal Gencer, Ali
Uyandıran, Füsun Demirel, Nu-
rettin Şen, Ali Sürmeli, Selçuk
Uluergüven, Haluk Kurdoğiu,
Tanju Tuncel, Yasemin Alkaya,
Mehmet Atak gibi sanatçılann
yanı sıra üç küçük oyuncuyla
çabşıyor. GûlnihaJ Yazıcı, Yu-
nus Gencer ve Ceylan Öcal adlı
minik oyuncularla çekim önce-
si uzun süre çalışan İpekçi on-
lann performanslanndan da
çok hoşnut.
Başrolde çocuklar
Filmde üç ayn övkü içiçe ge-
çerek anlatılıyor. Işçı, burjuva
ve orta halli ailelerin yaşamı-
ndan kesıtler veriliyor, bir baskı
döneminde hapse atılan baba-
lann ve görüş günlerinde bırbir-
leriyle tanışan ailelerin yaşadı-
klan anlaubyor.
Kanbca'da nesli tükenmeye
yüz tutmuş eski İstanbul yalıla-
nndan Maraşlıoğlu Yabsı'nda,
Yasemin Alkaya ve Mehnıet
Atak'ın canlandırdığı burjuva
ailenin çekimlerini izliyoruz.
Bir koşuşturma içinde süren çe-
kimlerin arasmda yönetmen
Handan İpekçi, bu filmin tüm
baskı dönemlerinin 'yaşanma-
ması gereken sürecler' olduğu-
nu vurguladığını belirtiyor. 12
Mart ya da 12 Eylül'ü anlat-
mak iddiasıru taşımayan İpek-
çi, baskı dönemlerini özellikle
çocuklar acısından anlatmak
Yasemin Alkava(solda) eski terörist diye kocasını ihbar eden burjuva
bir kadını, Mehmet Atak da onun kocasını canlandırıyor (fistte).
tşçi ailesini Füsun Demirel iie Nurettin Şen (sağda),
ortahalli aileyi de Zuhal Gencer ve Ali Uvandıran
canlandırıyor.
üzere >ola çıkmış. Çocuklann
başrolde olduğu fılmi için İpek-
çi. yaz aylannda çocuk oyuncu-
lar üzerinde yoğunlaşarak uzun
bir cast çalışması yapmış. Ken-
di yapmak istediklerini ve fil-
min öyküsünü çocuklara anla-
tan İpekçi. bazı sahneleri onlar-
la birlikte çalışmış. Bu yüzden.
şimdi çekimlerde onlarla hiç bir
sorun yaşamadan çalışıyor.
"Babam Askerde" adlı filmin
senaryosu 8-9 yıllık bir süre
içinde son biçimini almış. Bir
çok kez yeniden yazılan senar-
yo, uzun vadede oluştuğu için
daha'sağhklı'bir yapıyakavuş-
muş İpekçi'ye göre. Bir dönem
ardı ardına çekilen "12 Eylül
filmleri'ni 'sahtekar' fılmler
olarak değerlendiren İpekçi, bu
filmlerde duygunun olmadığı
ve zorlamayla çekildiği görü-
ŞÜnde. O dönemi yaşayan bir
insan olarak kendini şanslı gö-
ren sanatçı, gözlemin çok
önemli olduğunu; yaşamın.
gözlemin ve hayalin bir araya
getirilerek mek'anı, ekibi ve
oyuncusuyla bir bütünlük taşı-
ması gerektiğini vurguluyor. İlk
fılmi olduğu için pek çok güç-
lükle karşılaşan İpekçi. Kültür
Bakanlığı'nın desteği yetmedığı
için farklı fınans kaynaklan
arayışı içinde. Fihnin aynı za-
manda yapımcıhğını da üstle-
nen \önetmen. ilk filminı çeken
insanlann da yapımcılık yapa-
bileceğini kanıtlamak istiyor.
Filmde çok farklı mekanlar-
da, değişik konumlardakı in-
sanlan anlatan İpekçi. bir an-
lamda Türk aile >apısının pa-
noramasını sunuyor ızleyıcıye.
Yaşamayan bir ınsanın böyle
bir senaryo yazmasının müm-
kün olmadığını söyleyen sa-
natçı. orta halli biraileden gel-
diği için en çok burjuva ailesini
yansıtırken zorlandığını beftrti-
yor
Fransız sinemasına yakınlığı-
nı belınen Handan İpekçi.
amaçladığı sinemasını sözlerle
anlatıyor: "Ben duyguya yöne-
lik bir sinema, duy gu dolu bir si-
nema se>iyorum. Geniş, insanı
ezen mekanJar. olağanüstü
efektlerle dolu filmieri değil. in-
sana yöneiik, insanı anlatan,
duygusu oian filmieri seviyo-
rum."
Oyuncularla fılm üzerine ko-
nuştuğumuzda; her birinin yö-
netmenle çalışmaktan memnun
olduğu ve senaryoyu benımse-
diği eözleniyor. İlk filminı çek-
mesine karşın. oyuncularla se-
naryo üzerine çalışan \e çekim-
ler sırasında da tartışan yönet-
men, oyuncunun da aktif ola-
rak fılme katılmasına fırsat
tanıyor.
Daha önce de ilk fılmini çe-
ken insanlarla çalışan Yasemin
Alkaya, bunun hem zor hem
zevkli yanlan olduğunu vurgu-
luyor. Handan İpekçi ıle çalı-
şmanın çok keyifli olduğunu.
Efsanevi cazmüzisyeni Duke Ellington'm 20. ölüm yıldönümü için çalışmalan yeniden değerlendiriliyor
'Elüngtonendüstrisi'canlanıyorKültür Servisi - Edward Ken-
nedy Ellington ya da bilinen
adıyla Duke EUington'ın ölü-
münün 20. yıldönümü yaklaş-
tıkça, "Duke" ile ilgjb çalışma-
lar da büyük bir hız kazandı.
Bu hummalı çalışmalar saye-
sinde, efsanevi caz müzisyenın
çoktan unutulmuş müsveddele-
ri keşfediliyor, az bulunan ka-
yıtlan, özel koleksiyonlardan
toplanıyor. Ellington'ın oğlu
Mercer, altı yıl önce babasının
özel eşyalan ve orijinal notala-
nndan oluşan bir koleksiyonu
Smithsonian Enstitüsü'ne ba-
ğjşladığında, 200 binin üzerinde
sayfadan oluşan bir arşivle kar-
şı karşıya kalıveren araştırma-
cılar, bu malzemeden sonuç çı-
karmaya yeni yeni başlayabi-
liyor.
Ellington endüstrisi
Ellington, kendisi için sarf
edilen bunca çabayı görse elbet-
te çok etkilenirdi, ama aynı za-
manda da alay ederdi büyük
olasılıkla. Sürekli kusursuzmü-
zisyenlerden oluşan toplulu-
ğuyla yollara düştüğünden
kendi hakkında söylenenlere
kulak kabartmaya vakti olmaz-
dı Ellington'ın. Yeni birmelodi
totarmak, onun için, eski arşiv-
leri kanştırmaktan çok daha
önemliydi. Yaşamının sonlan-
na doğru bir gün arkadaşlan,
yaşgünü hediyesi olarak bula-
bildikleri tüm notalan topla-
maya karar verdiler. Birkaç,
kabank den klasör dolusu no-
ta, hediye olarak sunulmak
üzere hazırlandı. Yakın arka-
daşlanndan biri ve doktoru
olan Arthur Logan, daha sonra
hediyesini görünce Ellington'ın
gösterdiği tepkiyi şöyle dile ge-
tiriyor: "Duke etkilendi. Kibar
sesİer çıkanp, bepimizi teker te-
ker öptü. Ama sonra o piç ne
yaptı dersiniz? Eve giderken he-
diyeyi yanma alma gereği bile
duymadı." Sonunda bu derleme
Ellington, Amerika'nın en büyük bestecilerinden biri miydi? Yoksa farklı formlarla uğraşma) a zamanı olmayan bir lider miydi?
bir depoda tozlanmaya terke-
dildi.
Son aylarda "Ellington En-
düstrisT'nde büyük bir canlan-
ma yaşanıyor. Smıthsonian'ın
küratörü John Edvvard Hasse-
nin kaleme aldığı yeni Ellington
biyografısi, sonbaharda Ame-
rika'da yayımlandı ve çelişkili
eleştirilerle karşılandı. Enstitü
aynı zamanda, hâlâ Amerika'-
da turlamakta olan bir Elling-
ton sergisi açtı. İngiltere'de ise
önümüzdeki günlerde Elling-
ton üzerine iki bölümlük bir
belgesel seyretme olanağına ka-
vuşacaklar. Gerçekleştirilmesi
tam yedi yıl süren ve Emmy
ödülü'ne değer bulunan belge-
sel, Ellington'ın hem meslek
hem de özel yaşamından arka-
daşlanyla daha önce hiç duyul-
mamış görüşlerin yer aldığı rö-
portajlan da içeriyor.
Duygulannı hep gizledi
Sürekli sayılan artan Elling-
ton albümleri dağına da son ay-
larda iki yeni albüm eklendi.
Albümlerin her ikisi de canlı
"big band" gösterileri. İki disk-
ten oluşan "Live At The Blue
Note" albümü, 1959 yıhnda
Chicago'daki "Blue Note" Ku-
lübü'nde gerçekleştirilen bir ge-
cenin kayıtlanndan oluşuyor.
Kayıdın pek başanlı olmadığı
albüm, şevkle çalışılmış bir ge-
çenin heyecanını yansıtıyor.
İkinci albüm, "The Great Lon-
don Concerts" ise hem repertu-
var, hem de ses kaiitesi acısın-
dan daha zengin. Albüm, 1963
ve 1964 yılında gerçekleştırilen
iki ayn Londra konserini bir
arada sunuyor ve yıllar önce
NBC Senfoni Orkestrası'nın ıs-
marladığı "Harlem" parçasının
genişletilmiş bir versiyonunu da
içeriyor.
Columbia Üniversitesi mü-
zik profesörlerinden Mark Tuc-
ker'ın bu ay yayımlanan "The
Duke Ellington Reader" isımli
antolojisi ise Ellington endüst-
risinin en son ürünü. 500 sayfa-
lık kitabın yazan Tucker, "San-
ki bizi hiç bırakıp gitmemiş gibi.
Yeni albümler çığ gibi büyüyor,
insan yetişemiyor. Bence 1960'-
lar ve 70'lerin haşından kalma >e
henüz keşfedilmemiş bir sürü
kaydedilmiş çalışma daha var"
diy or. Bu kapsamlı çalışma Aa-
ron Copland m kısacık bir al-
büm eleştirisinden, Richard Bo-
yer'in rahatlıkla biryol romanı-
na dönüşebilecek kadar uzun
turne izlenimlerine kadar, bin-
lerce eleştiri ve biyografık metni
bir araya getiriyor. Ellington'ın
kendi yazılanndan ahntılar ve
otobiyografısi "Music My
.\Iistress"den alınan parçalar,
etkileyici kişiliği hakkında fazla
bir şcy anlatamıy or okuy ucu-
ya. Bunun nedeni Ellington'ın
duygulannı kalbinin derinlik-
lerinde gizli tutmak konusun-
daki kararlılığı. Bu nedenle ki-
taptaki birçok metin. Elbng-
ton'la röportaj yapmaya
çalışmış. cevap alamadıklan
sorulann yerine de kendi yo-
rumlannı eklemiş birçok ga-
zetecinin metinleriyle dolu.
Ancak Gunther Schuller \e
Martin WiUiams gibi müzik
eleştirmenlerinin nitelikli yo-
rumlan. kitabın genel seviye-
sinin yükseltiyor.
Eleştiriler farklı
Tucker, kıtabı hazırlarken,
temel amaçlanndan birinin
Ellington karşısındaki eleşti-
rel bakış açısında yıllar geçtik-
çe oluşan başkalaşımı sergile-
mek olduğunu belirtiyor. Ör-
neğin Ellington'ın. 1927
yılında ilk kez sahne aldığı
"Cotton Club" gösterisi için
tek bir eleştirmen sadece bir
paragraf ayınp Ellington'ın
müziğini dönemin egzotik
dans rutinlerinin doğal bir
uzantısı olarak yorumlarken,
otuz yıl sonra Fransız eleştir-
men Andre Hodier, "Concerto
for Cootie" isimli üç dakikalık
bir parça için tam 12 sayfahk
bir eleştiri yayımlıyordu.
Gerçek değeri
Modern müzik eleştir-
menlerini Elb'ngton konusun-
da en çok meşgul eden sorun,
genişletilmiş çabşmalannın
gerçek değerini kavrayabil-
mekti. O. Amerika'nın en bü-
yük bestecilerinden biri miy-
di? Yoksa daha farklı form-
larla uğraşmaya ne vakti. ne
birikimi olan bir topluluk lide-
ri miydi? Tucker'ın kitabı her
iki bakış açısına da eşit oranda
yer ayınyor. Karar ise okuyu-
cuya bırakılıyor.
senaryoyu da çok doğal buldu-
ğunu beİirtiyor. Eski bir terörist
dıye kocasını ihbar eden burju-
va bir kadını canlandıran Alka-
ya. filmde yaşayan bir öykünün
anlatıldığını. sıradan ve hoş gibi
görünen filmin çok ince detay-
larla dolu olduğunu da vurgu-
luyor.
Terörist ve burjuva kadın
Alkaya'nın kocası rolündeki
Mehmet Atak da 80 öncesi dev-
rimci harekeı içinde bulunmuş
daha sonra, ailesiyle çatışarak
bağlannı kopanmış ve burjuva
bir kızla evlenerek. bir süre son-
ra eşinin yaşam koşulllanna
uyum sağlamış kocayı can-
landınyor. Düşünceleri ve ya-
}dm biçimi çatışınca rahatsız
olan adam. acısını eşini incite-
rek çıkanyor. Mehmet Atak.
Handan İpekçi'nin öyküsünün
dürüst olduğunu ve medyatik
satışlara pabuç bırakmadığını
düşünüyor. Yönetmenin o dö-
nemi yaşadığı için olaya duyarlı
yaklaştığını düşünen Atak.
oyunculardan kurulu bir kad-
royla çalışmaktan mutlu.
Anne ve baba hapiste
Filmde işçı ailesini Füsun De-
mirel ve Nurettin Şen can-
landınyor. Gerçek yaşamda da
evli olan çift, rolîerine hazı-
rlanırken tartışma fırsatını da
bulmuşlar. İnsan özverisi ve
emeği ile yoğrulan bu filmde
oynamaktan çok hoşlanan De-
mirel. genç yönetmenleri yelde-
ğirmenlerine karşı koymaya
çalışan Don Kişotlara benzeti-
yor. Demirel, canlandırdığı ka-
rakteri nasıl çözümlediğini şu
sözierle anlatıyor:
"Eziüniş, kullanılmıs, is-
yanını içinc gömmüş bir kadındı
Farma... Fatma işci bir kadındı,
üstelik gece vardiyasında... Sev-
dasını yaşayamıyordu... Ama
tek farkı sendikalı işci ol-
masıydı...
Biraz daha öğrenmişti
sınıfının sorunlarını, biraz daha
bilincindeydi yaşadığı dramın...
O halde çocuklarını nasıl sevme-
li ve onlara nasıl bağırmalıydı?
Evi basılıp polisler tarafından
kocasıyla götürülürken nasıl
davranmalıydı? İşte bu sorulann
vamtını aradım."
• Handan İpekçi,
bu ilk filminde
herhangi bir baskı
döneminde, farklı
çevrelerde yetişmiş
üç çocuğun ve
ailelerinin
yaşadıklannı
aktanyor
beyazperdeye.
Demirel'in eşini canlandıran
Nurettin Şen de filmin eylül
depremi geldiğinde ayn insan-
lann kaderlerinin aslmda nasıl
aynı olduğunu gösterdiğinı söy-
lüyor. Rolünü ise şöyle yorum-
lamış:
"Rolüm işçi Memet. Git-gel
vardiya, git-gel nöbet. Bu rolü
çalışırken dün sevgiyi kendi elle-
rimizle nasıl yok ettiğimizi \ e bu-
gün de bir anlamda onun bedelini
nasıl ödediğimizi düşünüyor ve
şimdi kendi kendime hep sonı-
yorum. o apoletli \e büyük un-
vanlı beyler >e biraz da bayanlar
mıirefTefl ülkemizde mutlular mı
acaba? Ve gece haberlerden son-
ra, uykulannda düş görebüiyor-
lar mı?"
İşçi anne ve baba hapse girin-
ce evde kalan çocuklara dedele-
ri bakar. Onlarla ilgilenmek
artık dedenin görevidır. Filmde
dedeyi canlandıran Selçuk Llu-
ergüven, çok seçici bır oyuncu
olmasına karşın. bu rolü çok
sevdiğini ve çocuklarla çok iyi
bir diyalog içinde olduğunu be-
lirtiyor.
Farklı bir yaklaşım
Bir doktoru canlandıran Ali
Sürmeli ise destek vermek için
bu projenin içinde yer almış ve
taslak üzerinde yönetmenle
aynı düşüncede. Bu filmin
baskı dönemini çocuklar acısı-
ndan irdelemesinin çok önemli
olduğunu. böyle bir filmde fı-
güran olmayı bile kabul edebi-
leceğini. kendi isteğinin de böy-
le dönemlerin yaşanmaması ol-
duğunu belirtiyor.
Filmde Ali Uyandıran da
küçük burjuva ailenin komşu-
sunu canlandınyor. Filmin
baskı dönemlerinde tutuklanan
bireylerden çok çocuklarda ve
ailelerde yansımasının konu alı-
nmasını çok olumlu bulduğunu
vurguluyor.
Önceleri çok işlenen bir ko-
nuya farkb bir anlayışla yakla-
şan Handan İpekçi, bu ilk fıl-
miyle Antalya Film Festivab'ne
katılmayı planbyor."Babam
Askerde" eylül. ekim aylan
içinde vizyona girecek.
Evrensel
Küttih'
Sanatevi
ödüüeriKültür Servisi - Ekrem
Tos-Evrensel Kültür
Sanatevi'nin Hümanist
Enternasyonal'in 4. yıl
dönümüonuruna
düzenlediği yanşma
sonuçlandı. Yanşmada,
röportaj dalında birincilik
ödülü La»rence Gomez'e,
ikincilik ödülü Neriman
Cahit'e, üçüncülük ödülü
Paul Morris'e; afış-poster
dalında birincilik ödülü
Henry Linden'e, ikincib'k
ödülü Gunnar Nilsson'a,
üçüncülük ödülü Michael
Schneider'e: beste-yorum
dalında hiçbir yapıt birinci
seçilemezken, ikincilik ödülü
LTla Persson'a, üçüncülük
ödülü Group Torremolinos'a;
resim dalında birincilik
ödülü Andreas Ström'e,
ikincilik ödülü Bertil
Rödstörm'e. üçüncülük
ödülü Bais AU'ye; şiir dalında
birincilik ödülü Peter
Jurisson'a, ıkincibk ödülü
Talat Demir ve Sinan
Öztürk'e. üçüncülük ödülü
Haydar Eroğlu'na. fotoğraf •
dalında birincilik ödülü
Gülten Ağrıtmış'a. ikincilik
ödülü Mahmut Turgut'a,
üçüncülük ödülü Karl
Gustav Nordkvist'e;
araştırma dalında birincibk
ödülü L'mut Kızügedik'e,
ikincilik ödülü Cengaver
Özatik'e, üçüncülük ödülü
Güler Adaş'a; deneme
dabnda birincilik ödülü
Metin Salman'a, ikindbk
ödülüJanNowak'a.
üçüncülük ödülü Selin
NurdanÖzipek'e: öykü
dalında birincibk ödülü
Zeynep Aü'ye'ye, ikincilik
ödülü Semih Sergen'e,
üçüncülük ödülü Erol
Yddınm'a: roman dalında
bınncilik ödülü Christer
Ekman'a, ikincilik ödülü
Richard Ehrling'e. üçüncülük
ödülü Ewa-Cecilia Costa'ya;
makale dalında birincibk
ödülü Ydmaz Dölek'e,
ikincilik ödülü Tufan
Sağlam'a. üçüncülük ödülü
Thomas Schuster'e; ^,
kankatür dalında birincilik !..,
ödülü Arthur Brandt'a, •>
ikincilik ödülü Musa
Kayra'ya, üçüncülük ödülü
Roger Ericsson a verildi.
Tiyatro ve fılm senaryosu
dalında ise Cengaver Özatik
üçüncü oldu.
AksanatHa
etkinHkkr
Kültür Servisi - Aksanat'da
kültür etkinlikleri buayda
devam ediyor. Bu ay
Amerikalı dansçı ve şarkıcı
Fred Astaire'in filmieri
çarşamba ve cuma günleri
saat 12.30 ve 17.30"da büyük
ekrandan izlenebilir. Bugün
sanatçının "Top Hat" adlı
fılmi gösterilecek. Fred
Astaire ve Ginger Rogers
ikibsinin 1935yıbnda
çevirdikleri fılm Fransızca
altyazılı olarak izlenebilir. 9
martta sanatçının "Shall We
Dance". 11 mart cuma
"Amanda". 16 mart
çarşamba "You'U Never Get
Rich". 18 mart cuma "You
Were Never Lovelier"adlı
filmlen gösterilecek.
Aksanat'tacumartesigünü '
saat 11.30'da"Çekül
Belgeselleri9",saat 15.00te -
Hollanda Dans '
Tiyatrosu'ndan büyük
ekrandabale gösterilecek. 8 '
mart salı günü Aksanat'ta '
Erol Pekcan'ın anısına
v ideodan büyük ekranda '
Louis Armstrong'un
"Satchmo"su gösterilecek. 10'
mart perşembe günü de •
laser-disc'ten Dvorak'ın "Sen
fonino.8"ve"Serenat y
Op.44" adlı eserleri ;
dınlenebılir. 12 mart
cumartesi günü saat 11.30'da
"Çekül BelgeseUeri 10"
izlenebilir. 17 mart perşembe .
günü saat 12.30'da Erol
Pekcan'ın anısına gösterilen •
"Count Basie and His
Orchestra" konseri
dinlenebilir. Perşembe günü
aynca Prof. Dr. Metin And
ileOpera veBale
Söyleşileri'nin ilki videodan
örneklerle gerçekleştirilecek.
Konusu "Operaya
Oyunculann Katkısı". '
Bu ay aynca 19 mart
cumartesi saat 15.00'de
"HanselveGretel"operası,22 ,
mart sab Grieg'in "Piyano
Konçertosu, Op. 16" ve
Chopin'in "Piyano
Konçertosu No.2" izlenebilir. •
23 mart çarşamba yönetmen
George Cukor günü olarak
belirlendiğinden saat
12.30da "RomeoveJuliet",
saat 17.30'da ise "İki Yüzlü '
Kadın" adh filmieri
gösterilecek.