03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4MART1993CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOM 13 ŞİRKETLERDEN • STRATEJİ Tanıüm Organizasyon, Ulusal Franchising Derneği (TJFRAD) ve İntemational Franchise Association (IFA)'ın ortaklaşa düzenledikleri31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek olan 1994 Türk Amerikan Franchising K-onferansı'run halkla ilişkiler danışmanlığını yürütüyor. • SUPERFRESH, tüketicinin alım gücünü arttırabilmek için ramazan süresince Ramazan Özel Indirim Paketi adı altında bir indirim kampanyası yürütüyor. Mantı, türlü, bamya ve patlıcan közleme ramazan ayı süresince 106 bin 400 lira yerine 85 bin liradan satılacak. •BASAK Sigorta, Çukurova Grubu'na ait Çelik Endüstrisi A Ş'yi ve İsmar Hipermarket'i teminatı altına aldı. Başbakan'ın seçim ekonomisi uygulamayacağını söylediği halde sözünü tutmadığı belirtiliyor Seçimekonomisiuygulamada YAKUP BİLGE Sanayiciler, Çiller'e olan güvenlerini tümüyle kaybet- ti. Çiller, işadamlan ile yapüğı görüşmelerde seçime gidilirken kesinükle seçim ekonomisi uygulama- yacağinı, ekonominin düzlü- ğe çıkması için gerekenin yapılacağını açıklamıştı. An- cak sanayiciler bu sözlerin Çiller tarafından tutul- madığını ve seçim ekonomisi uygulamalan için startın ve- rildiğini ifade etti. Sanayici- ler, kamu bankalannın baş- Atalay Şahinoğlu: İkı neş- ter, beş tokat j etmez. Çiller. işadamlan ile yaptığı görüşmelerde, seçime gidilirken kesinlikle seçim ekonomisi uygulamayacağını. ekonominin düzlüğe çıkması için gerekenin yapılacağını açıklamıştı. Ancak sanayiciler. bu sözlerin Çiller tarafından tutulmadığını ve seçim ekonomisi uygulamalan için startın verildiğini düşünüyor. Ahmet Çavuşoğlu: Özelleş- tirme doğru, yöntem yanltş. (attığı utuz kredi projelerinin se- çim ekonomisinin ilk işareti oldu- ğunu belirtti. İşadamlan. seçim ekonomisi uygulamalannın seçi- me yaklaşıldıkça da da hızlana- cağını inanıyor. Istanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Atalay Şahinoğlu. Çil- ler'in ekonomiyi düzlüğe çıkar- mak için bir eylemini görmedikle- rini belirterek, "Bu iş Çiller'in söylediği gibi artık iki neşter, beş tokatia düzelmevecek" dedi. Eko- nominin tümüyle başıboş oldu- ğunu da söyleyen Şahinoğlu, Cumhunyet'te yaptığı açıklama- da, buna rağmen Çiller'in hala Hükümetin umudunu tümüyle "perakende" tedbirîerle ekono- Tnin satışına bağladığjnı belirten miyi kurtaracağını söylemesini Şahinoğlu, özelleştirmenin tek ciddi bulmadığını vurguladı. Şa- hinoğlu, ekonomiyi kurtarmak için her kesimin fedakariığı ile gerçekleşecek "toplu tedbiriere" ihtiyaç olduğunu vurguladı. başına ekonomiyi kurtarmaya- cağmı belirtti. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Ahmet Çavuşoğlu. Çiller ve danışmanlannın ekonomiyi tümüyle batırdığmı belirterek şöyle konuştu: "ÇiDer, ekonomiyi devralı- rken ekonominin bu kadar kötii oiduğumı söylemiyordu. ÇiUer ve içlerinde TOBB Baş- kanı Yalım Erez'in de bulun- duğu daıuşmanları sayesinde ekonomi tümüyle iflas etti. Yalım Erez şimdi istikrar pa- keti bile ekonomiyi kurtarmaz diyorsa, bunda onun da payı var. Ancak pembe gözlüklerini çıkarmaya başlaınışsa bu da iyi" Çavuşoğlu, devletin ekono- mideki etkinliğinin küçüJtül- mesi için yapılan özelleştirmenin doğru, ancak Çiller"in uyguladığı yöntemin yanhş olduğunu açık- ladı. Çavuşoğlu, özelleştirme- nin tüm kurumlan ile çalışünl- ması gerektiğini vurgulayarak T'den önce özelleştirilecek çok kurum olduğunu sözierineekledi, Temiz toplum mu olduk? T arih14Ekim1993. Yer, Istanbul Ticaret Odası Meclis Salonu. İTO, olağan meclis toplanölarından birini daha yapıyor. Meclis olağan toplanösınıyapıyor, ancakTürkiye hiç de olağan günler yaşamıyor. Rüşvet, yolsuzluk, Türkiye r nin gündemini doldurmuş. Yaz aylannın sonunda patlayan İSKİ skandalına. medyadörtellesarılmış. Sokakta, kahvede, otobüste, evde, eş-dostziyaretinde hepErgun Göknel ve hakkındaki iddialar konuşuluyor. Tüm televizyon kanallarında haberler İSKİ iledolu. Yolsuzlukla suçlanan Göknel'l konu alan dizi filmler, dramalara kadar varmış iş. Tabii o günlerde ruşvetle, yolsuzlukla uğraşan tek ülke Türkiye değil. Italya'da önde gelen işadamlanndan en güçlübürokratlara, 0 bakanlara kadar pekçokönemfive saygın insanın foyasınıortaya çıkaran ünlü "Temiz Eller Operasyonu" fırbnalar koparıyor. Türkiye bundan da etkilenmiş. "Temiz toplum" slogaru herkesin dilinde. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu da Meclis toplantısında Istanbullu tüccarları "Temiz toplum"a katkıda bulunmaya çağırıyor ve şöyle diyor: "Değerliüyelerimizesesleniyorum. Gerek Istanbul'daki, gerekse tüm yurtçapındakikamu kuruluşlarında iş takipleri sırasındakı talepleriniz, rüşvet istemiyle yapılmıyor geri çevriliyorsa rüşvet vermeyın. Ödamıza müracaat edin. Sorununuzu biz takip edelim, biz sahip çıkalım." ••• Ekimden martatam dört buçuk ay geçti. Ancak ne gariptirki, İTO'nun 165bin üyesinden birtanesi çıkıp da, "Benden şurada rüşvet istediler"ya da "Şurada hukuka tamamıyla uygun olan işimi görmediler" diye birşikayette bulunmadı. Negüzel Oemekki.lSKlskandalındandersaldık, temiz toplum olduk... AtalayŞahinoğlu böyle düşünmüyor. Ona göre bir vatandaşın bile çıkıp daşikayette bulunmamasının nedeni, güvensizlik. "Adam parayı verince işini yürütüyor. Şimdi kalkıp şikayet edince, işim yarım kalır, rüşvet isteyene de bir şey olmaz diye endişe ediyor" biçiminde yorumluyor bu sessizliği. Şahinoğlu'nun kurmayı düşündüğü komiteye de, başta medya olmak üzere çeşitli çevreler karşı çıktı. Ne de olsa bu komiteye katılımı istenen Istanbul Valisi Hayri Kozakçtoğlu ile Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen hakkındada iddialar ortaya atılmış, hatta Sozen bu iddiaiar yüzünden yargılanmıştı. Kozakçıoğlu hakkındakı iddialar sonuçsuz kalmış, Sözen beraat etmiş kimin umurunda''.. "Böyle bir komiteye nasıl katılırlarmış..." yaygarası "Temiz Toplum Kampanyası "nı askıyaaldırmaya yetti. Şahinoğlu. "Biz sözümüze sahip çıkıyoruz" diye kampanyayı canlı tutmaya çalıssa da, belli ki onun da hevesi kalmamış. Ne mahkeme kararları, ne belgeler... Başta medya olmak üzere kamuoyunu yönlendirenler ne yargıya varıyorsa, sonuç o oluyor. ANAP'lı eski bakanlar Yüce Divan'da yargılanıyormuş. Cumhurbaşkanı, llksan olayında milletin parası haksızyeredağıtılırken, "Verdımseben verdim" dıyormuş, kime ne? Işte bildiğimiz, Wlmed*ğlmiz oJaytann hepsinl unutuverdik. Göknel hapiste kalsın yeter. Vtcdanımız böylece rahaHıyor. Şimdi medyanın ve Türkiye nin gündeminde başfca konular var. Burası Italya değil. Onlar toplumlannı temizter. Biz, temiz toplum olmayi yine unuturuz, yine erteteriz...» Seçim kredisine hayır! G eçen hafta bankanın "Ucuz konutprojesı"r\\ Çiller'in seçim propagandası olarak kullanmasına göz yumduğu için eleştirdiğimizEmlakbankGenel Müdürü Aydın Ayaydın, bu kez bir başka baskıya karşı direnmeyeçalışıyor. Bankanın önceki yönetimi döneminde __ dövize endeksli konut kredisi kullanıp, kurlardaki artış nedeniyle sağlanan TL'ye geçiş seçeneğini beğenmeyen bir grup vatandaş, Ankara'daki bir tüketici derneğinde örgütlenmiş. Bunlar Ankara'daki DYPGenel Merkezi önündeeylem yapıp, dileklerini Başbakan'a iletmeyi başarmışlar. Oiğer bankalarda aylık kredi faizlerinin yüzde 6.99-7.49 arasında değiştiğini gözardı edip, Emlakbank' ın yüzde 5.5'Iuk faizini yüzde 3.5'a indirmesini istiyorlarmış. Kalan borçlarının krediyiilkkullandıklarıgünküdövizkurundan hesaplanmasını ve bu borcu 20 yılda ödemeyi de talep ediyorlarmış. Ayaydın'ın hesabına göre bu iş bankaya 700 milyar lira ile 1 trilyon lira arasında yük getiriyor. Gidip bir özel bankadan bunları isteyin bakın ne cevap veriyorlar. Döviz kredisi kullanırken aKiınız neredeydi?" diye sorarlar insana. Bu krediyi almayanlann ne günahı var? Burası devlet bankası ya, seçim deyakında... "Geçmiştehep işadamlan, bürokratlar faydalanmış. Biraz da vatandaş sebeplensin " diye düşünüyorlar herhalde. Sayın Ayaydın, ne sebeple olursa olsun Emlakbank'ın uğrayacağı her kuruş zarann bu milletin cebinden çıktağını lütfen unutmayın. Ola ki, Başbakan yine oy hesaplan yapmaya devam edebilir. O zaman siz de, önceden söyledtğiniz gibi siyasi baskılara karşı, lütfen 'Ceketiniz ve çantanızı alıp gktecefc şekikte, çekmecelerinizi boş bırakmaya' devam edin. • Banker Kastelli'den uyan Ekoııoıııide ikinci " Mart Vakası' geliyor SEVİM ERTEMUR İkinci bir'31 Mart Vakasfnın yaşanacağıru öne süren Abidin Cevher Özden "'Şeyh Said İsyanı siyasiydi, bu ekonomik olacak. Bankalar 1 ay, 3 ay, 5 ay veya 6 ay önce verdikleri kredilerin faizlerini almak zorundalar. Faizleri şimdi yüzde 180'e getirdiler. Tüccann. sanayicinin bunu ödemesi mümkün değil" dedi. Yıl sonunda dolann değerinin 40 bin lirayı bula- cağını belirten Abidin Cevher Özden, "Ekonomik uygulamalar bu şekilde de>am eder. sistem bu şekil- de sürerse bazı küçük bankalar batacaktır'' dedi. Sözlerinı, "Bu «elzelenin tamiri de zordur. Türkiye iflas edebilir. Bu bilinsin" diye sürdüren Özden. Başbakan Tansu Çiller'ı de eleştirdi ve "Bu dikta- törlükle hiçbir şey yapa- maz" diye konuştu. Oz- den, küçük yatınmcıya "devlet tahvili alsın" öneri- sinde bulundu. Banker Kastelli olarak bir döneme damgasını vu- ran, şimdilerde ise ticaret ve finahs organizasyonu>- la uğraşan Abidin Cevher Özden. ekonomik geliş- meleri değerlendirirken bu hükümetin hiçbir şey ya- pamayacağını sö>ledi. "Bu bir ekip işidir" diyen Özden. sözlerini şöyle sür- dürdü: "Ama Tansu Çiller, 'Her şeyi ben biliyorum' dediği için kadro kuramaz. İstediği kadar Tansu Çiller akıllı olsun, her şeyi bilsin, tek başına hiçbir şe\ >apa- maz. Ben bir zamanlar Türkije'nûı "one men sho- vvu'ydum. Devlet banka- larını, Türkiye'nin en bü- yük kunıluşiannı fînanse eftim. Sonunda iş büvüdü. çapımı aştı. Ve kadrosuz- luktan ne hale geldim, bartım. Tek başınıza ne ya- pabilirsiniz?" Enflasj onun yüzde 100'ün üzerine tırmandı- ğına dikkat çeken Özden, büyük bir döviz darbojazı yaşandığını belirtti. Ister devalüasyon olsun, ister çapraz kur sistemiyle ol- sun dolann yıl sonu değerinin 40 bin lira olacağını vurgulayan Özden, Türkiye'nin ikinci bir depremle karşı karşıya olduğunu ileri sürdü. Türkiye'de ikin- ci bir "31 Mart Vakası"nın yaşanacağını öne süren Abidin Cevher Özden. şunlan söyledi: "Şeyh Said tsyanı siyasiydi, bu ekonomik olacak. Bankalar 1 ay, 3 ay, 5 ay veya 6 a\ önce verdikleri kredilerin fa- izlerini almak zorundalar. O zaman kredilerin faizi yüzde 65-70civanndaydı. Faizieri şimdi yüzde 180'e getirdiler. Geçmişte alınan kredilere de bu uygula- mayı getirivorlar. Tüccann, sanayicinin bunu öde- mesi mümkün değil. Bu çok bûyiik bir patlamaya meydan verecek \e gündemin birinci maddesini işgai edecek seçimlerden sonra. Bu olay Türkiye için ikin- ci önemli olaydır." Türkiye için en büyük lehlikenin iç borç oldu- ğunu kaydeden Özden, 300 trilyon lirayı bulan iç borcun mutlaka temizlenmesi gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti: "Bunun için mutlaka KIT'lerin satılması lazun. İster iç piyasada ister uluslararası piyasada. Aksi halde, ülke ucuruma gidiyor. Bu yıl 300 trilyonu bulan iç borç, gelecek yıl 600, daha sonraki yıl da 1 katrilvona ulaşacaktır. Ki bunu ödemeye kimsenin gücü j etmez. Bu du- rumda devlet ne yapacak ya konsoüdasyona (bir anlamda konkordato) gidecek ya 'Sil- dım borçlan' diyecek ya da varlık vergisi alacak... Bu du- rumda, KITIeri sattp belli bir fonda toplayıp iç borçlan ödemek tek çözüm... Bunun dışında adil vergi sisteminin getirilmesi uzun sürer. Ya- bancı sermave en köklüsü. Ancak Türkiye'de zemin kay - gan olduğu için yabancı ser- mave korkuyor. Mevcut ka- nunu iptal edip yeni bir kanun yapıp anayasaya geçirecek- sin, gü>ence vereceksin ki ya- bancı sermaye gelsin. Artı, mutlaka ihracatı teşvik ede- rek patlatmak gerekiyor." Hükümetin eninde sonun- da ikinci bir devalüasyon ka- ran alacağını vurgulayan Özden. "Devletin kasasında öyle hayal edildiği gibi 15 mil- yar dolar yok. 1.5 milyar do- lar var. Eğer 15 milyar dolar olsa bugünkü kaos yaşan- mazdı zaten. Bu nedenİe dev- let bu detatüasyonu yapacak sonunda. öbette bu piyasa- lan yine altüst edecektir" dedi. Piyasalara en büyük kötülüğü bankalann yuptı- ğını öne süren Özden. şunlan söyledi: "Bankaları buna bükümet zorluyor. Gecelik faiz, yüzde 700"e çı- kanlınca ne kadar süre dayanırsınız. Bankalar Türk Lirası'nı yıldırım hı/ıy la dövize çevirmeye yöneliyor. Bu talep karşısında dövizin fiyati fırlıyor. Çünkü an talebi karşılayamıyor. Güneşli havada şemsiyeyi sa- nayicinin başına \eren banka. yağmur yağınca elin- den alıvor. Böyle bankacılık olînaz. Bir kredi tardır ya da yoktur. Yarsa mutlaka \erilmelidir. Kredi şu anda dondurulmuştur. Bir kıskacın içine girildi. Bu çarkın içinde millet yok olur gider." MIKRO Ihracat teşviklere cevap verdi ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Alınan teşvik tedbirlerin- den sonra, ekimden itibaren artış trendine giren ihracatın 1994"ün Ocak ayında da arttığı belirlendi. Geçici gümrük verilerine göre. ocak ayı ihracatı 1 milyar 324 milyon dolar, ithalatı ise 2 milyar 142 milyon dolar düzeyinde ger- çekleşti. Geçen yıl, ocakta ihracat 1 mil- yar 274 milyon dolar, ithalat ise 1 milyar 793 milyon dolar olmuştu. Buna göre. geçen yılın aynı avına göre. ocakta ihracat yüzde 3.9. it- halat ise yüzde 19.4 oranında arttı. Ocakta ihracatta geçen yılın üzerinde artış kaydedilirken bir önceki aya. Aralık 1993'e göre gerilemeoldu. Geçen yıl aralıkta I milyar 929 milyon dolarhk ihracat yapılmıştı. İthalatın da aralığa göre yüzde 36.4 oranında azaldığı belirlendi. Aralıkta itha- lat 3 milyar 365 milyon dolar ol- muştu. Geçen yıl ihracat artış hızının düşmesinde. özellikle tekstil ve konfeksiyon ihracatırun artış hızının gerilemesi de etkili olmuş- tu. DtNÇ TAYANÇ Alçalan Değersizlikler! Dalmış düşünüyorum.... 'Yükselen değerler' safsatasıyla yetişti 1980 kuşağı. '12 Eylül Faşizmi'rim yarattığı sağlıksız ortama sırtını dayayıp 'yükselen' nice politikacıfl), o politikacıların ya- rattığı ortamdan 'otlanan' nice 'eylülist' bilim adamı(!), ekonomist(!), yazar(!), sanatçıf!) ve de aydın(!) hep bu 'yükselen değerler'] savunageldiler. Dünyada sosyalist sistem çöküyor, Türkiye'de libera- lizm almış başını gidiyordu. Vn'ler ve 'out'lar dönemiydi artık! Kolay mı, küreselleşiyor'dukl Böylelerinin dille- rinde ve ellerinde 'aşağılandı' Atatürkçülük, laiklik, ço- ğulcu ekonomik yapı... Kolay mı, 'çağ atlıyor'duk\ Çağ atlama lafına çıktı çıkalı akıl erdiremiyorum, elim- de değil... Çağ atlamayı çağdaşlık' olarak algılıyorum; olmuyor. Çünkü, çağdaşlıkta yobazlaşma'ya yerbulun- muyor. Çünkü, çağdaşlıkta 'zenginin daha zengin, yok- sulun daha yoksul' kılınmasına kılıf uydurulamıyor. İlk 'Eylülist'\er 'parsalarını' toparladılar bu ortamda. Sonra, onların ikinci kuşağı 'peydahlandı!" Artık özelleş- tirme, borçlanarak büyüme, borçlan ödemek uğruna para basma-faiz yükseltme-dövizin başını boş bırakma sarmalına giriliyordu. Kolay mı, 'bembeyaz' bir sayta açılıyordu önümüzde! Bu denli düşünmek, iyi gelmiyor insana. Şöyle bir silkinip, neler olup bittiğine bakıyorum. Bakıyorum, yükselen değerler uğruna atılan adımlar kötü-fena boşlukta kalıyor. Ozelleştirme dedikleri 'sihirli değnek'tutaruneliniyakıyor. 'Özelleştirdik'dediklerika- mu kurum ve kuruluşlarının (bunu da anlayamıyorum. Çünkü 'kamu' demek 'halk' demek. Yani halkın kurum ve kuruluşlarını satıyor 'bunlar.' Kimin malı, kime satılı- yor?) satışından elde edildiği 'sanılan' paralar, bu iş için yapılan harcamalara ancak yetiyor! 'Kredi saygınlığı mükemmel' buyurdukları Türkiye'- nin kredi notu düşürülüveriyor! Diğer bir deyişle, dışarı- dan para bulmak ya 'ham hayal' oluyor ya da giderek daha yüksek faize boyun eğildiğinden, astarı yüzünden pahalıya patlamaya başlıyor. O zaman da 'yükselen değerci'ler, iç pazarlara dönüp daha fazla borçlanma yolları aramaya koyuluyorlar. En 'uyanıkları' geçinen Boğaziçi Sultanı 'çok bilmiş' eko- nomistliğiyle 'para basma-döviz-faiz' sarmalına soku- yor ülkeyi. Olmazlananı, tüm 'oyunlannı' kullanıp 'kapı- nın önüne' koyuyor. Eh, kapı önüne konula konula, orta- lıkiyice 'tenhalaşınca' elbette ki 'olmazlanmayacak' biri bulunuyor! Bu arada, devlet kağıtları için verilen yüksek faizleri ve de kısaltılan vadeleri 'yemeyen' tasarruf sahipleri, yükleniyorlar dövize. Boğaziçi Sultanı ise 'yedirmeye' kararlı! Tutuyor bir devalüasyon yapıyor. Yapıyor ki, 'evlere şenlik!' Şenliğin ilk kısmı 'bazı bankalara önceden haber veri- lip ucuza döviz kapatmalarının sağlandığı' savlarından patlak veriyor. Şenliğin ikinci kısmı, daha da şenlikli, Boğaziçi Sultanı, tutup ilkokul müsameresi' ciddiyetiy- le(!) hangi bankanın ne kadar döviz kapattığmı açıklıyor. (Bunu hiç anlayamıyorum. Serbest piyasa ekonomisin- de kimin ne kadar döviz aldığı nasıl açıklanır? Açıklanır- sa, birileri de tutup 'Sultan Hanım'm ve de 'yakınları'nın dövizli işlemlerini ve nereden ne kadar kullandıklarını açıklar m'ola?!) Döviz ferman dinler mi? Dinlemiyor! Boğaziçi Sultam'- nın yeni 'mutemedi' umarsızca faizleri yükseltip, dövizi 'terbiye etmeye' kalkıyor. Oysa döviz 'terbiyesiz!' Bir sü- re yüzde şu kadar yüzlük faizlerle bankalara çekilen pa- raları izliyor. Bankalar, tasarruf sahiplerinden yüzde şu kadar faizle topladıkları paraları, repoda ve de gecelik işlemlerde yüzde bu kadar faizle işleme sokup 'katlıyor- lar.' Katlıyorlar da katlanmış parayı satın alacak 'enayi' bulamıyorlar! Bu kez de onlar dövize saldırıyor. Saldırıyı mutlulukla bekleyen döviz, şöyle bir silkiniyor ve kendisine 'dura- caksın' buyurulan 17 bin 250 TL'den kalkıp (zaten ufak ufak tilki adımlarıyla tırmandığı) 20 bin sınırını delip geçi- yor. Yani, 'fiilidevalüasyon'yüzde20'leri aşıyor... (Bunu da anlayamıyorum, bendenizin üç beş ay önce 'bu iş 25 binlere gider' diye ahkâm kestiğim dövizin ne olacağını koskoca ekonomi profesörü, ABDeğitimli Boğaziçi Sul- tanı' nasıl kestiremiyor!) Bu arada olan, 'Sultanımız'ın "Devalüasyon, halkın cebinden bir şey götürmemiştir" türünden son derece 'inandıncı' (!) açıklamalarına karşm cebi hızla boşalan emekçilere oluyor! Tam bunlar olup biterken 'herif-i naşerif'm teki çıkıp Atatûrke. laikliğe sövüyor. iş, sövmeye ve 'yıkmaya' varınca da 'yükselen değerler'e olanlar oluyor. Atatürk- çü ve laik, ama emekçi oldukları için cepleri 'yükselen değer/er'tarafından 'f;/t//c/anrn/ş'kitleler "Yükselen de- ğer falan yok. Bunlarm tümü alçalan değerlerdir. Biz, bildiğimiz değerleri savunmayı sürdüreceğiz. Yıktıklarınızı da yeniden yerli yerlerine koyacağız" diye haykırmaya koyuluyor... (Bunu çok iyi anlıyorum. Ben anlıyorum da anlaması gerekenler ne yapıyor ve de dü- şünüyorlar bilemiyorum!) Ana fiklr 'Alçaklık' bile bir 'yükseklik' kavramını be- timlediğinden, bunun dışında kalanlara 'çukur' demek gerekir. Ana fikrin ana fikri: Çukurların; çoğalıp, derinleştiği yerlerde, kazaların önlenebilmesi için doldurulmaları ve doldurulan alanlarda 'gferçe/t'değerlerin yeniden ve daha sağlam 'yükseltilmesi' gerek ve şarttır. Konuk Yazar Adil düzende herkes sigortalı, ama sigorta parasız/4 Ptof. Dr. BURHAN ŞENATALAR Adil düzende bankalara yatınlan mevduat için de faizin gerekh'liği or- tadan kalkıyor (s.34) "Adil düzende banka hizmetini genel olarak devlet ya- par... Benim şu anda param var, bir süre kullanamayacağımı biliyorum, banka- ya koyuyorum. Benim kullanmadığım bu parayı o sırada Erzurum'daki karde- şim alıp kullanıyor. Onun parasını kul- lanmadığı zaman da ben alıp kullanıyo- rum. Dolayısıyla ne faiz, ne enflasyon söz konusu değildir." Bankalara fon giriş-çıkışı ile ilgili il- ginç bir de formül ileri süriilüyor. "Ban- kaya yatınlan para x bankada kaldığı süre = Hakkı müktesap kredi hacmi." Örneğin bankaya 1 milyon TL yatın- rsanız ve bu para 12 ay bankada durur- sa, sizin şimdi 12 milyon tutannda bir krediyi 1 ayhğjna ya da 4 milyon tu- tarhk bir krediyi 3 aylığına almamz mümkün. 1 milyon yatıran kişi 24 ay sonra, 1 ay vade ile 24 milyon da almak isteyebiür. Peki, bankalara konan tutarlann çok üzerinde bir fon talebi doğarsa ne ola- cak? Faiz gibi bir fiyat kuUarulmadıği takdirde fon arz ve talebindeki uyum- suzluk nasıl giderilecek? Faiz gibi bir fiyat kullanılmadığı tak- dirde, kredilerin kimlere tahsis edileceği hangi ölçütlere göre beürlenecek? Bun- lann yanıtı yok. Adil düzende sigorta için özel bir prim öngörülmüyor. Sigortalılara yapı- lacak ödemeler bütçeden sağlanıyor. Bunun anlamı, ödemelerin bütçenin ana geb'r kalemi olan üretimden alınan paylarla (yani ayni vergilerle) finanse edilmesi. Sigortalılara aktanlacak satınalma gücü yoktan varedilemeyeceğine göre bütçeden aktanlacak. Bütçenin geliri de üretimden alınan pay olduğuna göre si- gorta ödemelerinin kaynağı üretimdir. Dolayısıyla sigorta gerçekten maliyetsiz değildir. Başka türlü olması da düşünü- Iemezdi. Adil düzende emeklihk sigortası gibi işsizlik sigortası da var, ama işsiz insan kalacağı çok şüpheli. Daha önce de be- lirtilmişti, adil düzende üretim 3 katına çıkıyor. (s.82) "3 misli fazla üretim yapı- lması demek, bugünkünün 3 misli fazla işçi çalıştınlması demektir... Ortada iş- sizlik diye bir mesele kalmayacaktır. Bi- lakis herkes, çahştıracak insan aramaya başlayacakür. Işte işsizlik böyle önle- nir." Adil düzende devletin ekonomideki rolü bugünküne göre daha geniş. Daha önce belirtildiği gibi bankalar esas ola- rak devletin, aynca "...madenler, or- manlar, topraklar, meralar ve sulann gerçek sahibi devlettir. Bunlar. adilane ölçülerle kullananlara tahsis edilir." ICredilerin tahsisinde ve yaünm teşvik- lerinde de adilane ölçülerden söz edili- yor, bu gibi konularda kişilerin mensup olduklan "...ahlak kumluşundan" almış olduklan "teminatlı tezkiye belge- leri" kullanılacağı belirtiliyor. "Ahlak kuruluşu" ne demek, bu açıklanmıyor. Adil düzende gelir dağılımı da esas olarak siyasi otorite tarafından belirle- necek. (s.60) Paylaşım oranlannın temel esaslan anayasayla belirlenecek, pay- laşım oranlan da "ilmi kriterlere bağlı olarak uzmanlarca" belirlenecek. Yine de fakirler olabih'r, ama kaygılanmayın. (s.67): "Adil düzen, vatandaşlann ma- nevi eğitimini de temel esas aldığından. adil düzende zenginler de fakirlere içle- rinden gelen gayretle ve ibadet aşkıyla her türlü yardım ve destekte bulunur- lar." Sonuç N. Erbakan'ın 'Adil Ekonomik Dü- zen' adlı kitabında ortaya konan iddia- lar. günümüzün gerçeklerine ve ekono- mi biliminin ilkelerine ve kurallanna tü- müyle aykın, hayalci ve tutarsız görüş- ler. Bazı RP'lilerin, adil düzeni eleştiren- leri adil düzeni anlamamakla suçlama- lan insanı yalnızca güldürüyor. RP'li başkan yardımcısı Ş. Kazan, 21 şubat akşamı bir TV programında adil düzeni bilim adamlannın benimsediğini, des- teklediğini ileri sürdü. Hangi bilim adamlan bunlar acaba? Ciddi bir ekonomi formasyonuna sahip bir bilim adamının adil ekonomik düze- ni benimsemesi bir yana, fazla ciddiye atması bile olanaksız. Sözün kısası, adil ekonomik düzen bir ekonomik model değil, olsa olsa bir ekonomi-komik mo- del. RP'liler demokratik bir davranışta bulunmak istiyorlarsa, bu kitapçıktan çok sayıda bastırsmlar, başta bilim adamlan ve basın mensuplan olmak üzere geniş bir çevreye dağıtsınlar. Her- kes okusun, aydınlansın. Türk Lirası'na Garanti. Garanti'de faizler yükseldi: Vade Faiz 1 ay 3ay 6ay l yıl %70 %86 %90 %92 »GARANTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle