Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4MART1994CUMA
14 DIZIYAZI
-«-
Panayırlann en ünlüleri
Ukkaz, Zülmecaz, Mecenne
ve Taifte kurulanlardı. Bu
panayırlarda yalnız alış-veriş
yapılmakla kalınmaz, halkın
şikâyetleri, davalan. sağlık so-
runlan çözümlendıği gibi. çe-
şitli ülkelerin, yörelerin şairle-
ri de şürlerini okurlar, bunlar
arasında şiir yanşmalan
yapılır, derece alanlar
Kâbe'nin duvarlanna asılırdı.
Bu şiirleri yazanlar 'Yedi
Askı' (Seb-i Muallaka) şairle-
ri olarak ünlenirlerdi. Ûmnı-
ul-Kays (Öİ.565) bunlann en
tanınmışlanndandır. Cahiliye
döneminin kadınlan da bu et-
kinliklerde yer abrdı. Kadın
şairlerden adı en çok anılan,
Islamın doğuşundan az önce
yaşamış ve çok tutulan mersi-
yeleryazmışolanTumâzer'dir.
Aynca iyi konuşan. 'hita-
bet' yeteneği olan kimseler
panayırlarda çevrelerinde
toplananlara duygusal sözler
söylerler, toplumu ilgilendi-
ren kimi olaylan anlatırlar,
lennı açıklarlardı 'Söz' yalnı- klam dünyasının kutsal merkezi olan Mekke ve Kâbe, İsiamiyet öncesinde de en önemli merkezlerden biri konumundaydı.
zca bir anlatun aracı olarak OdÖnemdeArabistanYanmadası'ndakurulanpanayırlardan sonra gerçekleştirflen 'Hac' da Mekke ve Kâbe'de yapdırdı.
kullanılmanın dışında, canlı
her varlık üzerinde etkisini
gösteren bir güç olarak da
algılandığından. 'hitabet'in
ayn bir değeri vardı. Bundan
yararlanmayı bilen ünlü ha-
tipler, panayırlarda büyük
kâlabalıklara sesleru>ler, on-
lan gün boyu etkileri altında
tutabılirler, görüşlerini rahat-
ça açıklarlardı. Ozellikle ye-
dinci yüzyıhn başlannda İsla-
miyetten hemen önce panayı-
rlar, bu yönden çağırun 'Hyde
Park'ı durumundaydılar.
Daha sonra kendilerinden
söz edilecek olan. 'İslamın ön-
câkri' denen 'Hanirier de bu
panayırlann ünlü hatiplen-
dir.
Arap kabilelerinin birbirle-
riyle savaşmalannın yasak-
landığı 'Haram Aylan'n ilkin-
de Ukkaz panayın kurulur,
20 gün sürer, sonra Mecenne
panayınna gidilir, on gün süreyle bu-
rada etkinlikler sergilenir, son olarak
yine on günlük Zülmecaz panayınna
geçilir, bunun bitiminde de 'Hac' dö-
nemi başlardı. Artık toplanma yeri
'Kâbe'nin bulunduğu Mekke kenti-
dir.
Kâbegerek İslamgerek ondanönce-
ki dönemin inancına göre tek Tann
anlayışını bölgede yaymak isteyen
Hz. tbrahim ve oğlu İsmail tarafı-
ndan, Tannya yakarmak, şükretmek
içinyapılmıştı.
Yine iki dönemin inanışına göre,
Hz. İbrahim ile oğlu yılın belli-bir gü-
nünde buraya gelir, başta binanın
çevresinde dolanır, (tavaf) daha son-
ra gelenek haline gelecek kimi tapı-
nmalarda bulunurlardı. Ama zaman-
la bölge halkı bu dinin inancından
uzaklaşmış, yine taştan yaptığı putla-
ra tapmaya yönelmişti.
Panayırlar,
İsiamiyet öncesi
Arap dünyasının
en önemli sosyal
etkinlikleriydi.
'Haram Aylan'n
ilkinde Ukkaz
panayın kurulur,
onu Mecenne ve
Zülmecaz izlerdi.
Bunun bitiminde
de
4
Hac' dönemi
başlardı.
Hac geleneğiİslam'dan
önce devardı
MERtC VELİDBDEOĞLU
.âbe gerek îslamgerek ondan önceki dönemin inancına göre
tek Tann anlayışını bölgede yaymak isteyen Hz. İbrahim ve oğlu
İsmail tarafından, Tannya yakarmak, şükretmek için yapılmıştı.
Kâbe'nin bakımı
Kâbe'nin içini bu simgesel taşlaria
doldurmalanna karşın yine de tavafı,
kurban kesmeyi bırakmamışlar, ayn-
ca Arafat'a inip çıkmak, Mina'da
şeytan taşlama v.ö. gibi yenilikleri de
ekleyerek haca sürdürüyorlardı.
Mekke kentine dönem dönem ege-
men olan Arap kabileleri, Kâbe'nin
bakımmı, korunmasmı üstlendıkleri
gibi, haccın düzenini de sağlıyorlardı.
Islamiyetin doğduğu sırada tüm bu
görevler, Hz, Muhammed'in mensup
olduğu Kureyş kabilesindeydi. Pey-
gamber'in beşinci kuşaktan dedesi
olan Kusay, bu görevleri Huzaeli ka-
bilesinden evlenıne yoluyla üstüne
almıştı. Kusay'ın gerek hac, gerek
Kâbe ile ilgili olarak gerçekleştirdiği
birçok düzenlemeler, yenilikler arası-
nda, ünJü'HübePputunuKâbe'niniçi-
ne almak da vardır. Kuran'da adlan
geçenLât,Uzza,Menat'ındaKâbe'nin
içinde olduğu belırtilir.
Ancak VII. yüzyıl başlanna doğru
tek ve üstün bir Tann düşüncesinde
olan kimi insanlar ortaya çıkacakür.
'Hanif adı yeriJen bu kişiler, Hz.
lbrahim'in dininde olduklannı belir-
tip, ozellikle Hicaz yörelerinde dola-
şacaklar, panayırlardaki konuşma-
Ianyla geleneksel hitabete 'düşünsel'
bir içerik getireceklerdi.
Hanifler, Tann diye taştan, tahta-
dan yapılmış putlara tapmanın, onlar
adına kurban kesmenin akıl dışı oldu-
ğunu ileriye sürüyorlar. bunu panayı-
rlarda büyük topluluklar karşısında
çekinmeden ortaya koyuyorlardı:
"Çevresinde dönüp dolaştığımız bu taş
parçası nedir? O ne duvar. ne görür, ne
de bir kimseye zararı veya yaran do-
kunabilir" diyerek. akılcı uyanlarda
bulunuyorlardı.
Hanif -Nesturi ilişkisi
Araşüncılar, Haniflenn hemen he-
men hepsinin Hicaz bölgesi dışma çı-
karak Irak, Harran, ozellikle Suriye'-
ye gitmiş olduklannı belirtirler. Suri-
ye'de, Nesturi mezhebinin okullan-
ndaki, manasürlanndaki rahiplerle
ilişki kurduklannı, yanlannda kısa-
uzun sürelerle kaldıklannı da ileri sü-
rerler. Haniflerin, tek ve aşkın bir
Tann düşüncesini, dinsel bildirimi ya-
yacak peygamber görüşünü bu te-
maslar sonucunda edindikleri konu-
su yaygındır.
Burada yeri gelmişken bir noktayı
vurgulamak gerekecekür. Sözü edilen
Nesturi mezhebi, Ortodoks Hıristi-
yanlığın Doğulaşrruş bir koluydu.
Mezhebin kurucusu Istanbul Başpis-
koposu Nestorius (380-451) Bizans
Ortodoks Kilisesi'nin resmi görüşüne
karşı geldiği için Suriye'ye kaçıp
sığınmış, onun görüşlerini kabul
edenler bu mezhebin üyeleri olmuş-
lardı. Nesturi din adamlan, görüşleri-
ni savunabilmek için eski Yunan dü-
şünürlerinin öğretilerinden yararlan-
maya başlarlar. Bunun için de ilkin
Aristo'yu ve ona ait yorumlan (şerh-
leri) yöresel dil olan Süryancaya çevi-
rirler. İştc ileride Müslümanlann da
kullanacaklan, yararlanacaklan ilk
kaynağı bu çeviriler oluşturacaktır.
Belirtildıği gibi bu ortamla ilk
karşılaşan Hanifler'di. Onlar bu te-
maslar sonucunda daha bilgilenmiş
Tann, insan, doğa konusunda türlü
soru ve yanıtlarla donanmış olarak
Hicaz'a dönerler, bu birikimlerini pa-
nayırlarda halka anlatırlardı. Kimi
Hanifler bu konuşmalan yüksekçe
bir yerin üstüne çıkıp, bir ellerini ya
bir sopaya ya da kılıca dayayarak ya-
parlardı. Anlaşılacağı gibi bu konuş-
ma biçimi, tslamda
uygulanacak olan
'Hutbe'nin ilk örne-
ğini oluşturur. Ha-
nifler'in bir bölümü
de konuşmalanna
"Bis'me ke'Uahüm-
me" deyimi ile baş-
Iarlardı. Daha sonra
bu, Kuran'ın düzen-
lemesinde benimse-
nen bir tutum ola-
caktır.
En çok ele aldı-
klan konular
Tann'nın birliği, tek-
liği, nitemleri (sıfat-
lan), yani eşsiz kud-
retli ve sürekli oluşu,
aynca 'doğmamış ve
doğurmanuş' oluşu
ki, ilk kez Saidoğhı
Kus tarafından kul-
lanılan bu nitem
daha sonra Kuran'-
da, thlâs Suresi'nde
'lem yelid ve lem yö-
led' biçiminde yer
alacaktır.
geliştirilerek sürdürülecektır. Panayı-
rlar ise bir süre daha yaşarlar, örne-
ğın, Ukkaz panayın sekizinci yüzyıla
dek dayanır, sonra söner. Bunlara
düşünsel boyut kazandıran etkinlik-
ler de kendilerine daha başka mekan-
lar bulurlar.
Ük vahiy ve sureler
571 yılında Mekke'de doğan Hz.
Muhammed'in kendisine ilk vahiy
ulaştığında kırk yaşında olduğu söy-
lenir. Bu ilk bildirimin uyandırdığı
korku, kuşkii üzerine durumu anlatıp
düşüncesini almak için Hz. Muham-
med ile eşı Hatice, bir Hanif olan Nev-
fel oğlu Veraka'>a baş\r
ururlar. Vera-
ka, peygamberliğin Muhammed'e
gönderiîmek üzere olduğunu müjde-
ler, aynca 'vahiy'i bildiren melek için
Ölümden sonra
düriliş
Cennet, cehen-
nem, kıyamet gü-
nünden de çok şöz
eder Hanifler. Öl-
dükten sonra diril-
me. "Ba'sü ba'd'el
mevt" ve hesap ver-
me, ortaya sıkça geti-
rilen konulardandır.
Doğaya dönük ko-
nuşmalarda ise daha
çok sürekli değişim
ve zamanla ilgili dü-
şüncelerini acıklar-
lar. Işte bütün bunlar
daha da genişleyerek
İslamiyetten sonra
da gündeme gelecek,
birbirinden çok
farklı boyutlarda ele
alınacakür.
Aynca Hanifler'in
konuşmalan gerek
Hicaz bölgesinin, ge-
rek Mekke kentinin
önde gelen kişilerince
de izlenip, diniendiği, peygamber ol-
madan önce Hz. Muhammed'in de
bu dinleyiciler arasında yer aldığı bil-
dirilir. Dahası, ünlü Hanif Ümeyye'-
nin, Hz. Muhammed'i ağır biçimde
eleşürdiği, bu yüzden ArafŞuresi'nin
154 ve 155. ayetlerinin Ümeyye'yi
uyarmak için indirildigine inanıhr.
Gerek Hicaz bölgesi, gerekse Arap
Yanmadası'ndaki Cahiliye dönemi
halklannın yaşamlannda büyük yeri
olan hac ve panayır ikılisinden ilki,
İslamhkta da temel ilkeleriyle birlikte
7
yüzyıl başlanna doğru tek
ve üstün bir Tann
• düşüncesinde olan kimi
insanlar ortaya çıktılar. 'Hanif
adı verilen bu kişiler, Hz.
İbrahim'in dininde olduklannı
belirtip, ozellikle Hicaz
yörelerinde dolaşıyordu. Hanifler
panayırlardaki konuşmalanyla
geleneksel
hitabete
'düşünsel'
bir içerik
getirdiler.
Hanifler,
Tann diye
taştan,
tahtadan
yapılmış
putlara
tapmanın,
onlar
adına
kurban
kesmenin
akıl dışı olduğunu ileriye sürerek
bunu panayırlarda büyük
topluluklar karşısında
çekinmeden ortaya koydular.
uygulamayı. insanlar arasındaki iliş-
kileri yani toplumsal yaşamı düzenle-
yen ilkeleri içeren ayetler çoğunluk-
tadır.
Yırmi üç yılda tamamlandığı bildı-
rilen Kuran, ilk Haüfe Ebubekir ta-
rafından 'musaf haline getirilmiş,
Haüfe Osman zamanında da ço-
ğaltılıp büyük kentlere birer tane gön-
derilerek, o dönem İslam dünyasında
bu konuda birlik sağlanmışür. Ku-
ran'la ilgili bu kısa anımsatmanın
nedeni, yeni dinle birlikte ortaya çı-
kan ;
lk sorunlardan birinin bu kutsal
kitaba >önelik oluşudur. Bu
sorunun ne olduğuna geçmeden önce
ortaya çıkış nedenlerine kısaca bak-
mak gerekir -ki. bu aynı zamanda ge-
lişecek öteki sorunlann da doğuş ne-
denlerindendir.
Peygamber'in ölümünden kısa bir
süre sonra Suriye. Me-
zopotamya. Mısır,
Iran. İslam devletinin
birer eyaleti durumu-
na geldiler.
Yazı dizisinın başı-
nda sözü edilen halk-
lar mozaiğinin çatısı
böylece biçimlenmiş,
kaçınılmaz özekin
(kültür) alış-verişi baş-
lamışü. Yalnız Şuri-
ye'deki Nesturilerle
değil, Mısır'daki Ya-
kubi Hıristiyanlarla,
İran'daki Mani dini
taraftarlanyla, dahası
Harran'daki Pagan
özekinıyle de ilişki ku-
rulmuş. tam bir etkile-
şim ortamı oluşmuştu.
İşte Müslümanlar
bu ortamda dinlerini
öteki yerleşik inançla-
ra karşı savunma gere-
ğini duymaya başlar-
lar. dolayısıyla inanç-
lannın ilkelerini sor-
gulayıp, bunlan akıl
ölçütlerine vurmayı
denerler.
Ünlü Yunan düşünühi Aristo, Su-
riye'deki Nesturi din adamlannı
ve bu >olla onlarla ilişki içinde
olan 'Hanifleri de etkilemişti.
İki önemli
konu
de Hz. Musa'ya gelen Cebrail'dir der.
114 sureden oluşan Kuran'ın 93 su-
resi Mekke'de. 21 suresi Medine'de
sözcük sözcük, ayet ayet Peygam-
ber'e bil^irildiğine inanıhr. Surelerin
inış (nuzûl) yerlerine göre 'Mekke Su-
releri', 'Medine Sureleri' olarak sını-
flandınlması, içerikleri yönünden de
geçerlidir.
Mekke Sureleri dine çağn, Tann'-
nın tekliği, peygamberlerin varhğj
gibi inançla (iükatla) ilgili ayetlerden
oluşur. Medine Surelen'nde ise dinsel
Elbette bu tutumun
karşısında olup aklın
"Allah'ın vahy'ine uy-
gulanamayacağını".
'vahyi' tartışmanın.
savunmanın "bid'at"e
eş bir tutum olacağı
kanısında olanlar da
vardı. Ne var ki, bir
kez 'düşünme' yolu
açılmıştı. »
İlk aşamada iki
önemli konu ortaya
konmuştu. Birincisi
"Kuran'm vahyi" olayı
ile ilgjliydi. Tann söz-
lerinden oluşan Ku-
ran'ın yaratılmadığı,
Tann ile birlikte 'ezeli'
olduğu, 'kadim' oldu-
ğu. yalmzca yazılması
işinin zaman içinde
gerçekleştiği ileriye sü-
^ rülüyordu.
İkinci konu oiarak tartışılan ise in-
sanlann yaptıklanndan. davranışlan-
ndan kendilerinin sorumlu olup ol-
madığıydı.
İnsanın tüm eylemlerinin Tann ta-
rafından düzenlenıp belirlendiğine
inananlar 'Cebriye' adlı akımı oluş-
türdular. Cebriyeler, insan ve yaptı-
klan da içinde olmak üzere, evrende
bütün olup-bıtenlerin önceden sap-
tandığını savunuyorlar, görüşlerini
kanıtlamak için Kuran'a başvuruyor-
lardı. "Yeryüzünde, yahut kendi öz
canınızda uğradığınız hiçbir felaket
yoktur ki, yaratılmadan önce bir kj-
tapta biilunmasın" biçimindcki ayeti
içeren 'Hadid' Suresi'ni örnek göste-
rip. iıaynn'da 'şerrin' de Tann buyru-
ğu olduğunda direniyorlar, böylece
'geleceğin' Tann tarafından düzen-
lendiğini ılen süren 'yazgıcüığa'öncü-
lük etmiş oluyorlardı.
Özgür irade
Cebnye'nin karşısında ise insanda
'özgür istenci' (iradeyi) savunan 'Ka-
deriye' yer abr. Bu öğretiyi ilk ortaya
koyan El-Cüheni'ye (Öİ.699) göre in-
sanlar irade ve eylem özgürlüğü'ne sa-
hiptirler, bu bakımdan tüm yapü-
klanndan kendıleri sorumludur.
Bu akım daha sonraki yıllarda
'Mutezile' adı altında gelişerek İslam-
da 'öğreti' nitemini taşıyan ilk düşün-
sel devinımi (hareketi) oluşturacaktır.
Öte yandan Cebriye'nın de Kaderi-
ye'nin de oluşup geliştiği, yan kollara
aynlıp yayıldığı dönem Emevi devleti-
nin (661-750) son yıllanna denk dü-
şer. Taraftarlar görüşlerini açıkça
söyleme fırsatı hep bulmuşlardır.
Oysa Kaderiyecilerin savundukian
görüşlerde İslam inancına (itikadına)
aykınlıklar bulunduğu gibi, Cebriye-
nin de insanlann işledikleri suçlarda
en küçük bir sorumluluklanrun ol-
madığını savunur görünmesi aynı
aykınlığı içermekteydi.
Buna karşın tüm bu aykın düşün-
celerin. görüşlerin konuşulduğu
tartışıldığı yerlerin başında camilerin
gelmesi günümüz için oldukça düşün-
dürücüdür.
Kaderiye akımının önderi EbH-
Hasan'ın (Ö1.728) öğrencisi olan Vasd
bin Ata (Öİ.748), üstadı ile bir konuda
anlaşamayınca ondan aynlır. Kendi-
ni izleyenlerle kurduğu yeni öğretiye
bu yüzden 'aynlanlar' anlamında
'Mutezüe'denir.
Böjlece sekizinci yüzyılda başlayan
Mutezile akımı. çeviri döneminin ge-
tirdiği yeni görüşlere koşut olarak
birbirini izleyen üç aşamadan gecer.
onuncu >üzyılın bitiminde de söner.
İslamda akılcı temele dayanan ilk öğ-
reti olan Mutezile, akla aykın bulu-
nan dinsel inançlara karşı çıkmayı
gerçekleştirmiştir.
Mutezile izleyicileri. inancın apaçık
dogmatik çelişkilerden, birbirini tut-
mazlıklardan annması gereğine
inanıyorlardı.
Tann'nın sıfatlan
Bu öğretinin belli başlı ilkelerinden
söz etmek. on ikinci yüzyıla dek süre-
cek türlü düşün akımlannı kavrama-
da bir giriş niteliğindedir. Mutezik'-
nin temel inana. Islamın da baş koşu-
lu olan "Tann'nm birliği, tekliği" ilke-
sidir. MutezilecUer dinin değişik alan-
lanndaki kavramlanna, ilkelerine de
hep bu açıdan bakarlar.
Dolayısıyla bu temele karşıt gör-
dükleri dogmalan (naslan) kabullen-
mezler. Anlaşılacağı gibi bu tutum
onlan geçerli dinin kimi kurallanyla
karşı karşıya getirmiş, ödün verme-
dikleri için de sapkınlıkla suçlanmı-
şlardı.
Onlar, Tann'nın insana özgü olan,
yine insana özgü sözcüklerle belirtilen
stfatlarla nitelenemeyeceğini bildirir-
ken Kuran'da yer alan 'Tann sıfat-
lan'na karşı çıkmış oluyorlardı.
Diyorlardı ki:'
'Tann demek her şey demektir. Ona
aynca niteükler yüklemek gerekmez,
yaratıklara ilişkin hiçbir sıfat ve vasıf-
la nitetendirilemez."
YARIN: İslam 'da
farklı görüşler
AJNKARA. . .
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Türkiye'mn KaUi Ankara
Meclis Başkanlığı na bir önerge, önergeye tepkiler,
TV ekranında açıkoturumlar, Taksim'de miting, kürsüde
ülkemizin ilk kadın Başbakanı Çiller, Ankara'da Anıtka-
bir'e yürüyüşler, tüm yollar Atatürk'e uzanıyor, toplu-
mun her kesiminden görkemli bir kalabalık dalgalanıyor
çevresinde. Gözlerim sevinçle mi yaşlı, hüzünle mi;
mutlu muyum mutsuz mu, karar veremiyorum; umutsuz
mu umutlu mu?.. Karmaşık duygularla çarpıyor kalbim.
Yetmiş yıl sonra neler yaşanıyor, neler söyleniyor diye
şaşırıyor, üzülüyorum. Karşıdevrimlere, çağdışı çabala-
ra karşın çağı yakalamak özlemi ağır basıyor diye sevi-
niyorum. Atatürk gerçeği giderek güçleniyor ülkemizde.
Laiklik ilkesi de giderek önem kazanıyor. Atatürk olma-
saydı neler olurdü, neler olmazdı; neler yaşanırdı, neler
yaşanamazdı; insan olmanın onuru, özgürlüğün, bağım-
sızlığm, barışın mutluluğu duyulur muydu, duyulmaz
mıydı, iyi düşünmek gerekiyor.
Anıtkabir'e akan insan sefinde, illerde, ilçelerde,
Atatürk heykellerinin çevresinde kümelenen kalabalıkta
her kuşaktan kişiler var. Yaşlı kuşakların tepkisi belli
gerçekierin bilincinden kaynaklanıyor elbet. Peki genç-
ler?.. Onlar, Atatürk gerçeğini yeteri kadar biliyorlar mı
acaba? Soruyu olumlu yanıtlamak kolay değil. Yaşadığı-
mız olaylar var, çağdışı davranışlar, başta laiklik, cum-
huriyetimizin temel ilkelerini yozlaştırmaçabaları var. O
çabalara sağır kalanlar, siyasal çıkarlar ugruna sağırlığı
aşmayanlar, karanlığı delmeyenler, köktendinciliği ör-
gütleyenler... 80'li yıllarda yaşanan çelişkileri, terslikleri
unutabilir miyiz? Hangi politikalarla bugünlere geldik,
hatırlamak gerekir. Hoşgörü adı altında ne ödünler veril-
di! Ne acı faturalar ödedi halkımız; nice kan ve gözyaşı,
ama Anıtkabir'e koşanlar arasında önde geliyor genç-
ler. Bu yarış da belli bir gerçeği yansıtıyor. Atatürk sev-
gisi, laiklik, bir yaşam biçimi artık ülkemizde.
• • •
Her olay bir uyarı, bir birikim kuşkusuz. Son olayların
uyarısı da iyi ürünler verecek bence. Diyelim DYP Baş-
kanı ve Başbakan Tansu Çiller ve DYP'liler gündemdeki
Terörle Mücadele Yasası'nın laikliğe karşı maddelerini
oylamayı daha gerçekçi bir açıdan düşünebilir şimdi.
Düşünmeleri gerekir, bunu içtenlikle diliyorum. Çünkü
DYP-SHP koalisyonunun sürmesini istiyorum ben. öte
yandan açıkoturumlardaki kimi çelişkilere karşın konuş-
malar doğrultusunda belli gerçekler de ışığa çıkmış bu-
lunuyor. Kamuoyu o ışıkla daha sağlıklı oluşabilir. Şa-
şırtmacalar, çarpıtmalar gerçek çizgisine oturabilir.
• • •
Yazımı güzel bir olayla sona erdirmek istiyorum. An-
kara Uluslararası Sinema Festivali 6. yıla ulaşmış bulu-
nuyor. Mahmut Tali öngören ve arkadaşlarını içtenlikle
kutluyorum. Güç koşullara, parasal darboğazlara karşın
altı yıla ulaşmak güzel bir başarı. Her güzel olay gibi
sevgi ve coşku ürünü. Sinemaseverlerin ilgisi, sanatçı-
ların ortak çabası, özverisiyle oluşuyor. Güzel konuş-
malar, sıcak esintilerle kutlandı altıncı yıl. Başka bir
yazıda yine değineceğim. Bugün bir gerçeği vurgula-
makla yetiniyorum. Başkent yollarının Anıtkabir'e uzan-
dığı günlerde çok güzel olaylar da yaşanıyor Ankara'-
mızda. Sinema Festivali de onlardan biri. Çağdaş bir
başkenteyaraşırçabalann ürünü. Kültür Bakanlığı Müs-
teşarı Profesör Emre Kongar, sinema sevgisindeki ge-
lişmeyi de nostalji diye yorumladı güzel konuşmasında.
Kuşkusuz bir gerçeği yansıtıyor. Ben de, çocukluğumda
gittiğim sinemaları anımsadım birden. Kadıköy'de Sü-
reyya ve Hale sinemaları; Ankara'da Park Sineması,
Ulus ve Büyük sinemalar ve kimi filmlerden sahneler...
Bir de "Türkiye'nin Kalbi Ankara" filmini anımsıyo-
rum. Şu günlerde yeniden gösterilmeli bence.
Sanırım gösteriliyor. Sinemalarda değil, kalbimizde!
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Milyonlarca vıldızdan,
yıldız kümelerinden, bu-
îutsu ve gaz bulutlann-
dan oluşmuş bağımsız
uzay adası. 2/ Kâğıt ve
maden para üzerindeki
kafa resmı... Birleşmiş
Milletler'e bağlı Gıda ve
Tanm Örgütü'nün sim-
gesi. 3/ Bir parçanm no-
talannın. ara vermeden
birbirine bağlanarak çalı-
nacağını anlatan müzik
terimı... Türkiye'nin pla-
ka işareti. 4/ Yabancı... Kuran'da
bir sure. 5/ Çok bayağı... Demirin
simgesi. 6/ Yavru. çocuk... İnan-
mış. aklı yatmış. 7/ Kurnaz, açık-
göz... Çıplak toprak. 8/ Gizli gö-
revli... Bir mal ya da hizmetın. belli
bir fiyatta piyasa>a sürülmek iste-
nen miktan. 9/ Kasımpatı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Koyun vatağı. ağıl. 2/ Yer yuvar-
lağının yıl içinde Güneş'e en uzak
olduğu nokta... Kiraya verilerek
gelir getiren mülk. 3/ f akımlar grubu, küme... Genellikle seve-
cen ve hüzûnlü bir konu işleyen küçük lirik şiir. 4/ Takvimli
defter... Ender. seyrek. 5/ Eklembacaklılann ve kabuklulann
örteneğini oluşturan organik madde... Katılımın maddi temeli
olan ve kromozomlan oluşturan maddenin kısa yazılışı. 6/ Ja-
ponya'da bir kent. 7/ Akdeniz'de hapishanesi ile ünlü küçük bir
Fransız adası... Serbest bırakma. 8/ Satrançta bir taş... Eski ve
bilınmeyen bir tanhi anlatmakta kullanılan deyim sözü... Bir
nota. 9/ Küçük mülkiyetin geliştirilmesini konu alan toplumsal
öğreti.
TEŞEKKÜR
TARIKBUĞRA'nın
vefatı dolayısıyla, telefon ederek, telgraf çekerek,
cenazeye katılarak veya çeienk göndererek acımızı
paylaşan,
Cumhurbaşkanı Sayın Sükyman Demirere,
TBMM Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk'a,
Başbakan Sayın Tansu Çüler'e,
Ana Muhalefet Partisi Başkanı Sayın Mesut Yıbnaz'a,
Başbakan Yardıması Sayın Murat Karayalçın'a,
Bakanlar Kurulu üyelerine,
Siyasi Parti Genel Başkanlanna veTemsilcilerine,
Milletvekillerine,
İstanbul Valisi Sayın Hayri Kozakçıoğlu'na,
îstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın
Nuretrin Sözen'e,
Vakıf, kurum ve derneklere, basın camiasına, Tank
Buğra okurlanna ve dostlanmıza teşekkür ederiz.
AİLESt