Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
V
5AYFA CUMHURİYET 3 MART1994 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
- 1 -
Yetmiş yıl önce bueün 3 Mart
1924'te Türkiye Büyük Millet Mecli-
si, üç yasa önerisini görüşüp kabul et-
mişti. Devnm tarihimizde adlan kı-
saca 'Şerive \e Etkaf Bakanlığı'nın
Kakürılması", 'Öğretim Birliği Kurul-
ması' (Te>hid-i Tedrisat), 'Halife ve
Hilafet Makamının Kaldırılması' ola-
rak geçen bu üç yasa, çağdaş yaşam
biçiminin özü olan laikliğin, Tür-
kiye'de yasal başlangıcının kesin adı-
mlandır.
Bu başlangıçtan sonra yürüyüş iler-
lemiş, anayasadaki "Türkiye Devleti'-
nin dini. di.ı-i İslamdır" belirlemesi
artık anlamiiu yitirdiğinden, 10 Nisan
192yde kaldınlmış; aynca anayasa-
nın 26. maddesinde yer alan. "ahkâm-ı
şer'iyenin tenfızi" (şeriat kurallannın
yerine getirilmesı) hükmü de bu tarih-
te anayasadan çıkanlmış; yine bu ta-
rihte, gerek cumhurbaşkanının ge-
rekse milletvekillerinin yeminlerini
bağlayan 'Vallahi' sözcüğünün de ge-
reksizliğine karar venlmiştır.
5 Şubat 1937 tanhınde ise Türk
Devleti'nin "Cumhuriyetçi, milliyetçi,
halkçı, devletçi, laik ve inküapçı" ol-
duğunu belirten ilkeler anayasaya ge-
çirilir. Son düzenlemeyle bütünleşen
bu yasallaştırmalann anlamını Hıfzı
Veldet Velidedeoğlu şöyle belirtir:
"Böylece 3 Mart 1924'te doğan Iaiklik
ilkesinin adı, 13 yıl sonra 1937'de Ana-
yasa'da yer aldı, tıpkı 23 Nisan 1920'-
de eylemli olarak kurulmuş olan Cum-
huriVet'in aduun, 29 Ekim 1923'te
konması gibi.
:MERIÇ VELIDEDEOĞLU
3_ Mart 1924'te çıkanlan üç
yasayla, Hilafet kaldınldı, eğitim ve yargı
birliği sağlandı. Bu değişim toplumda
yeni bir yapılanmanın başlangıcıydı
îslamiyapıdanlaMğe
tkili dunımlar
Bu düzenlemelerin Türk toplumu-
nun çağı yakalaması için getirdikleri-
ni kısaca anımsatmak istersek, yetmiş
yıl önce kabul edilen bu üç yasayla
kaldınlan "ikili" durumlan iyice gör-
meliyiz.
3 Mart 1924'e gelinceye dek birçok
aülımlar gerçekleştirilmiştı. Örneğin.
Meclis açılmış, egemenlik bağılsız ko-
şulsuz halkın olmuştu. 17 Kasım
İ922'de Padişahhk tanhe kanşmış,
ardından 29 Ekim 1923'te Cumhuri-
yet ilan edilmiş, cumhurbaşkam seçil-
mişti. Ne var ki oluşan bu yepyeni ku-
rurnlann yanında, onlarla birlikte,
kimi Osmanlı kurumlan da yaşamak-
taydı. îşte bu durumu Atatürk, 1
Mart 1924'te Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin beşınci çalışma yılı dolayı-
sıyla yaptığı konuşmada: "Cumhuri-
yet yönetiminin denenmiş, kanıtlan-
mış, tüm ilkelerinin bizim camhuriveti-
mize de kazandırılmasını ulus istemek-
tedir" dıyerek belirtir.
Anlaşılacağı gibi, Atatürk'ün bura-
da vurguladığı, Türkiye Cumhuri-
yeü'nin henüz çağdaş bir cumhuriyet
yönetimine gerekli tüm ilkelere kavu-
şamamış olduğudur. İşte bunun için
hiç zaman geçirilmeden gerekli dü-
zenlemelerin yapılmasını Meclis'ten
ister. 3 Mart 1924 günlü yasanın bir
maddesi, az önce söylediğimiz gibi
halifelıği kaldınr. Böylece İslamda
'devlet başkanı' olan Halife'nin orta-
dan çekilmesiyle -cumhurbaşkam ile
birlikte- iki başkanlı, iki başlı devlet
görünümüne son verilir.
Gari Mustafa KemaJ ve silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı \illannda, kunılacak >eni toplum düzeninin gecmişle hiç-
bir bağı olmayan, yepyeni bir yapı olacağının büincindeydiler >e daha sonraki y ıllarda bu adım adım gerçekleştirildi.
ürk ulusu bu üç yasanın sağladığı temellere dayanarak
çağdaş bir toplum olma yoluna girdi. Çünkü artık ne yönetim biçiminde, ne
toplumsal düzeni sağlayan yasalannda, ne insamnı yetiştiren eğitiminde, ne de
tüm bu değişimleri yürütecek düşünce dizgesinde şer'i dayanaklar, dinsel
temeller, dogmalar yer alıyordu. Artık çağa dönük bu yeni toplumsal
yapılanma, 'Aydınlanma' sürecini de başlatabilecekti.
Çağdaş toplumun yolu
Yine aynı yasanın ikinci maddesiy-
le yargıdaki ikilik son bulur. Çünkü
hükümeti oluşturan bakanlar. kuru-
lunda hem "Şer'iye Vekili" hem
'Adalet Vekili' yer alıyordu. Bu ba-
kanhklara bağlı olarak da şeriat yasa-
lanyla çalışan "Şer'iye Mahkemeleri"
ve Batı'dan ahnan kimı \asalarla çalı-
şan 'Nizamiye Mahkemeleri' yürür-
lükteydi. İşte bu ikiliğe son verilerek
Şeriye Bakanhğı kaldınldı, doğal ola-
rak 'Şeriye Mahkemeleri' ve şeriat ya-
salan da gecerliliğini yıtirdi.
Yasanın üçüncü maddesi de iki
başb eğitime, yani eğitimdeki ikiliğe
son vermek için düzenlenmişti. Bilin-
dıği gibi, Osmanlı Devleti'nin son
yüzyılında dinsel temelli öğretim ya-
pan medreseler yanında Batı çıkışlı
okullar da kurulmuştu. Bir bakıma
birbirine karşıt eğitim yapan bu ku-
rumlarda, iki ayn yapıda insan yetiş-
tiriliyordu. Bu, çok ters ve tehlikeli
sonuçlar oluşturacak bir eğitim yo-
luydu. İşte bu duruma son vermek
için önerilen yasayla, Türkiye'deki
bütün bilim ve öğretim kurumlan,
medreseler Milli Eğitim BakanlığVna
bağlandı, daha sonra da medreseler
tümüyle kaldınldı.
Böylece Türk ulusu bu üç yasanın
sağladığı temellere dayanarak çağdaş
bir toplum olma yoluna girdi. Çünkü
artık ne yönetim biçiminde ne top-
lumsal düzeni sağlayan yasalannda
ne insanmı yetiştiren eğitiminde ne de
tüm bu değişimleri yürütecek düşün-
ce dizgesinde (sisteminde) şer'i daya-
naklar, dinsel temeller, dogmalar yer
abyordu.
Artık çağa dönük bu yeni toplum-
sal yapılanma, 'Aydınlanma' sürecini
de başlatabilecekti, daha doğrusu
başlatmak zorundaydı. Çünkü bu
çağdaş oluşumun tek güvencesi, 'Ay-
dınlanma'nın kök salıp tüm Ana-
dolu'da yeşermesiydi. Nitekim öyle
de oldu.
Bin yıl sonra
Aynca bu durum, bin yıllık bir ta-
rihsel süreç göz önüne alındığında,
Türk toplumunun ikinci kez yeniden
yapılanmasıydı. Her iki değişimin de
kaynağını oluşturan akımlar coğraf-
ya bakımından 'Batı' çıkışlıdır. Bun-
lardan ilki bilindiği gibi tslam dinidir.
Başta Şamanizm olmak üzere çeşitli
Doğu kaynaklı dinleri benimsemiş
olan Türk boylan, dokuzuncu yüzyıl-
dan başlayarak bu yeni dine gecerler.
Onuncu yüzyılm sonunda hemen he-
men bütün Türk toplumlan Müslü-
manlığı kabullenmişlerdir.
Demek ki bu ilk toplumsal yapı de-
ğişikliğinden bin yıl sonra, yirminci
yüzyılda Türk halkı. 'Iaiklik' ilkesiyle
yeni yapılanmasmın dokusunu öre-
cek, ıkh temel alan 'Aydmlama'ya
doğru yürüyecekti.
öte yandan bu değişimi gercekleşti-
ren toplumun yüzyıllar boyunca İsla-
mın temsilciliğıni yapmış olması, ol-
guya tslam dünyası açısından ba-
kılmasını da bir noktada, zorunlu kı-
lar. Konunun bu bağlamda ele ahn-
ması. olgunun daha başka anlamlar,
daha başka boyutlar kazanmasına
neden olur ki, bu durumu vurgulaya-
bilmek için 'İslam Ortaçağı'run kapı-
sını aralamak gerekir.
Bilindiği gibi 7. yüzyılda doğan İs-
lam dini büyük bir hızla yayılarak
yanm yüzyıl içinde türlü halklardan
oluşan bir İslam topluluğu, bir İslam
mozaiği yaratmıştı. Bu mozaiği, dü-
şün alanında VIII. yüzyıl sonlanna
doğru başlatıp, XII. yüzyıla dek sür-
dürdüğü 'çokseslilik' söz konusudur.
X. yüzyılda en verimli çağıru yaşayan
bu oluşum, yeni bir dinin getirdiği
inancı, ahlakı, eski geleneklerin yeri-
ne geçen ya da onlara eklenen yeni alı-
şkanhklan, beliren yeni toplumsal
kurumlan, biçimlenen yeni yaşamı,
yeni özekinı (kültürü) anlamaya, an-
latmaya çalışan, olanlan özgürce sor-
gulayan bir devinimdi.
Oysa, Batı'da aynı tarih dönemin-
de Hıristiyanlığın tutumu ise kısıtlayı-
cı, baskıa, katı dogmaa olarak beli-
rir. Günümüz İslam çevreleri bu
yüzyıllardaki üstünlüklerinin yalnız-
ca düşün alanında değil, yaşamın her
yönünde görüleceşni ileri sürüp, Batı
dünyasının kentleri pis, bakımsız, ge-
celeri kapkaranlıkken, İslam dünya-
sının Bağdat, Samarra gibi kentleri-
nin tertemiz, geceleri pınl pınl aydın-
latıldığından övünçle söz ederler.
Düşünsel duraklama
Ne var ki, XII. yüzyıldan sonra İs-
lam dünyasında önü kesilen, dondu-
rulan özgür düşünce, bundan sonra
Batı'da fıliz vermeye başlayacak, 'ye-
niden doğuş'u (Rönesansı) yaşayarak,
'Aydınlanma' dönemine ulaşacaktır.
Ortaçağ uzmanlan bu gelişimi doğal
görüp, dönemin düşünsel yapısı için-
de bu oluşumun banndığını ileri sü-
rerler. Ortaçağ'm bir elinin Antik-
çağ'da olduğunu, öteki elinin de Ye-
niçağ'a uzandığını belirtirler. Burada
ilgjnç olan durum, bu gelişim için ge-
reken ilk malzemenin islam düşünür-
lerinin çalışmalanndan, yapıtlan-
ndan aktanlarak sağlanmasıdır. Bu
olgu, İslamda XII. yüzyıldan sonra
dural (statik) hale getirilen düşünsel
yapılanmanın ne denli doğalhktan
uzak olduğunun işaretidir.
Bu görüşün ne derece geçerli oldu-
ğunu anlamak için, daha önce de be-
lirtildıği gibi, düşünsel çoksesliliğin
oluştuğu dönemin kapısını arala-
mabyız.
Konuya İslamın doğduğu toplum-
da, İslamdan önce var olan kimi gele-
neklerden, kimi toplumsal kurumlar-
dan söz ederek başlamanın yaran
vardır; çünkü yeni din bunlan karşısı-
na almamış, tersine birçoğunu be-
nimsemişti. Oysa ülkemizde günü-
müz kamuoyunun bir bölümü, tarih-
çilerin 'Cahiliye Devri' olarak tanı-
mladıklan İslam öncesi putatapıa
dönemden İslamın bıçakla kesilmiş
gibi aynldığını, bu dönemin dinsel ge-
leneklerinden hiçbirinin yeni dine ak-
tanlmadığını sanırlar. Bu bakımdan,
Cahiliye Devri toplumsal yaşamının
en önemli etkinliğı olan 'Panayır'lar-
la, dinsel geleneğin en yaygını olan
'Hac' üzerinde kısaca duralım.
Birbiriyie derinden bağlanülı olan,
bıri bitince öteki başlayan, böylece
birbirini bütünleyen bu iki olay;
yalnızca Hicaz halkı için değil, tüm
Arap Yanmadasfnda Suriye, Irak.
Yemen'de yaşayan toplumlar için de
çok önemliydi. yaşantılannın bir par-
çasıydı.
YARIN: Panayırlar
veHac
Hürriyet Haber Ajansı
ANONİM ŞİRKETİ
YÖNETÎM KURULU BA$KANUĞI NDAN
Şirketimiz pay sahıpleri Genel Kurulu gündemde gosterılen maddeleri
görüşüp karara bağlamak üzere 28.03.1994 günü saat 14.3CTda Kireçocağı
Mevkii Evren Mahallesi Hürriyet Tesisleri GUNEŞÜ/İSTANBUL adresinde
toplanacaktır.
1) Pay sahiplerinin toplantıya katılabilmeleri için, sahip oldukları pay senetleri
veya ortak olduklarını gösterir kanıtlarını, toplantı gününden bir hafta önce
şirket merkezine getirerek giriş kartları aimaları gerektiği,
2) Pay sahiplerinin toplantıda hazır bulunmaları veya kendilerine aşağıda
örneği sunulan vekâletname ile temsil ettirmeleri,
3) 1993 yılına ait Yönetim Kurulu ve Denetçi Raporları ile Bilanco, kâr-zarar
hesaplarının 18.03.1994 tarihinden başlayarak şirket merkezinde hazır
bulundurulacağı,
Bilgiye sunulur ve ilan olunur.
VEKÂLETNAME
HÜRRİYET HABER AJANSI ANONİM ŞİRKETİ
YÖNETİM KURULU BAŞKANLJĞI'NA
Şirketin 28.03.1994 günü yapılacak pay sahipleri Genel Kuruluna şahsımı
temsilen tam yetki ile katılmaya, oy kullanmaya, TTK'nu ve Ana SÖzleşme
hükümlerine göre sahip bulunduğum haklarımı kullanmaya mezun ve yetkili
olmak üzere yetkili kıldım.
GÜNDEM
1) Divan Başkanlığı, Oy Toplama Memurları ve Zabrt Kâtibinin seçimi ve
Genel Kurul tutanaklarının imzalanması için Başkanlık Divanına yetki
verilmesi.
2) Yönetim Kurulu ve Denetçi Raporlarının okunup, karara bağlanması.
3) Bilanço, kâr-zarar hesaplarının incelenerek karara bağlanması.
4) 1993 yılı kârlılık durumunun görüsülerek, kâr dağıtımı ve zamanı veya kâr
dağrtılmaması konusunda karar alınması.
5) Yönetim Kurulu Oyeleri ve Denetçilerin aklanması.
6) Yönetim Kurulu Üyelerinin seçimi.
7) Denetçi seçimi.
8) Yönetim Kurulu Üyeleri ve Denetçiye katılım hakkı olarak odenecek
ücretin belirlenmesi.
9) Yönetim Kurulu Baskan ve Üyelerinin TTK'nun ve 334. ve 335.
maddelerinde yazılı işlem ve işlerin yapılması hususunda yetkili
kılınmalarına karar verilmesi.
10) Gerekli görülecek diğer hususlar.
Hürriyet
GAZETECİÜK VE MATBAACIUK A.Ş.
YÖNETİM KURULU BAŞKANUĞI NDAN
Şirketimiz pay sahipleri Genel Kurulu gündemde gösterilen maddeleri
görüşüp karara bağlamak üzere 28.03.1994 günü saat 15.0ate Kireçocağı
Mevkii, Evren Mahallesi Hürriyet Tesisleri GÜNEŞÜ/İSTANBUL adresinde
toplanacaktır.
1) Pay sahiplerinin toplantıya katılabilmeleri için, sahip oldukları pay
senetleri veya ortak olduklarını gösterir kanıtlarını, toplantı gününden bir
hafta önce şirket merkezine getirerek giriş kartları aimaları gerektiği,
2) Pay sahiplerinin toplantıda hazır bulunmaları veya kendilerine aşağıda
örneği sunulan vekâletname ile temsil ettirmeleri,
3) 1993 yılına ait Yönetim Kurulu ve Denetçi Raporları ile Bilanço, kâr-zarar
hesaplarının 18.03.1994 tarihinden başlayarak şirket merkezinde hazır
bulundurulacağı,
Bilgiye sunulur ve ilan olunur.
VEKÂLETNAME
HÜRRİYET GAZETECİÜK VE MATBAACILJK A.Ş.
YÖNETİM KURULU BAŞKANUĞI'NA
Şirketin 28.03.1994 günü yapılacak pay sahipleri Genel Kuruluna şahsımı
temsilen tam yetki ile katılmaya, oy kullanmaya, TTK'nu ve Ana Sözleşme
hükümlerine göre sahip bulunduğum haklarımı kullanmaya mezun ve yetkili
olmak üzere yetkili kıldım.
GÜNDEM
1) Divan Başkanlığı, Oy Toplama Memurları ve Zabıt Kâtibinin seçimi ve
Genel Kurul tutanaklarının imzalanması için Başkanlık Divanına yetki
verilmesi.
2) Yönetim Kurulu ve Denetçi Raporlarının okunup, karara bağlanması.
3) Bilanço, kâr-zarar hesaplarının incelenerek karara bağlanması.
4) 1993 yılı kârlılık durumunun görüsülerek, kâr dağıtımı ve zamanı veya kâr
dağrtılmaması konusunda karar alınması.
5) Yönetim Kurulu Üyeleri ve Denetçilerin aklanması.
6) Yönetim Kurulu Üyelerinin seçimi.
7) Denetçi seçimi.
8) Yönetim Kuruiu Üyeleri ve Denetçiye katılım hakkı olarak odenecek
ücretin belirlenmesi.
9) Yönetim Kurulu Baskan ve Üyelerinin TTK'nun ve 334. ve 335.
maddelerinde yazılı işlem ve işlerin yapılması hususunda yetkili
kılınmalarına karar verilmesi.
10) Gerekli görülecek diğer hususlar.
AINKARA NOTLAKI
MUSTAFA EKMEKCI
Be Verip Talkını...Aziz Nesin in "Şimdiki Çocuklar Harika"sına uyan bir
fıkra: Çankaya'da Olgu Dershanesi'nde, fen bilgisi der-
sinde, Saadet öğretmen:
- Işık doğru yol izler, dedi.
İlkokul çağındaki çocuklan Anadolu liselerine hazırla-
ma amacıyla çalışan dershanenin öğrencilerinden Özer
Fırat oturduğu yerden şöyle seslendi:
- Öğretmenim, biz de ailecek SHP'yi izleriz! (Kahkaha-
lar)
Yalnız çocuklar mı? Cumhuriyet okurları da cin gibidir.
En ufak bir yanlış bulmaya görsünler, hemen tepkilerini
gösterirler. İşte, bir örnek: İzmir'den Doğan Ersoy yazı-
yor:
"Sayın Mustafa Ekmekçi,
20 Şubat 1994 Pazar günü Cumhuriyet Gazetesi'nin
'Ankara Notları' köşesinde, 'Neden mi Böyle Oldu?' baş-
lıklı yazmızın bir paragrafmda: '1954'lerde, Hasan Ali
Yücel, Pakistanlı eğitimcilerle Kayseri'nin Pazarören'ine
gelir. Ali Dündar, Pazarören Köy Enstitüsü'nde okumuş-
tur, ama o sırada Pazarören İmam-Hatip Okulu'nda öğret-
mendir. Okulun yöneticisi (müdürü), sonradan AP'den
milletvekilliği de yapmış olan Hüsnü Dikeçllgil dır.. diye
devam ediyor.
Ben ilkokulu ve öğretmen okulunu Pazarören'de oku-
yan ve 1960 yılında Hüsnü Dikeçligil'in Milli Eğitim Müdü-
rü olarak imzasını taşıyan öğretmen diplomasını alan, şu
anda emekli bir Cumhuriyet okuru öğretmenim. Bahsetti-
ğiniz tarihte ne de öncesi ve sonrası Pazarören de İmam-
Hatip Okulu olmamıştır. Pazarören küçük bir kasabadır.
Hüsnü Dikeçligil de olmayan bir okulun müdürü olamaz.
Aynca Pazarören Öğretmen Okulu'nun da müdürü ola-
maz. Ancak, 196 ve önceleh Kaysen Milli Eğitim Müdürü
olarak çalışmıştır.
Sayın Ekmekçi, bilmiyorum, Ali Dündar Bey mi sizi ya-
nılttı, siz mi başka yerlerle kanştınyorsunuz? Yazmızın bu
bölümü gerçeklerden tamamen uzaktır. Cumhuriyet Ga-
zetesi gibi ciddi bir gazetenin, böyle yanlış haber verme-
sini istemeyen bir okuyucu olarak durumun düzeltilmesi-
ni istiyorum. Saygılanmla."
Okurun bu mektubu üzerine, Ali Dündar'ı aradım.
- Okur haklı, dedi, olay Pazarören'de değil, Kayseri
İmam-Hatip Okulu'nda geçti. Ben orada öğretmendim.
Demek, Ali Dündar'ı dinlerken, ben yanlış anlamışım.
Okura, bu düzeltmeyi yaptığı için teşekkür ederim. Bir ay-
rıntı yanlışımı da ben düzelteyim. Hüsnü Dikeçligil, AP'-
den milletvekili değil, senatördü. Tutuculuğuylatanınrnış-
tı.
Hasan Ali Yücel ile Pakistanlıların karşısında, imam-
hatip okullarmı öven şiirini okuyunca, Hasan Ali, onu çağı-
rır, sorar
- Sizin çocuklannız var mı?
- Var efendim, iki çocuğum var.
- Nerede okuyorlar?
Dikeçligil, iki çocuğunun da Amerikan kolejlerinde oku-
duğunu söyleyince, Hasan Ali Yücel, O'na şöyle der:
- Sen bir yalancısın, hem de Osmanlı yalancısısın.
Yücel, bununla imam-hatipleri öven o şiiri içten yazma-
dığını söylemek ister satır arasında!..
Onceki gün, gazeteye gitmek için Atatürk Bulvarı'rtda
yürürken CHP eski senatörlerinden Metin Somuncu yla
karşılaştım. Dereden tepeden konuşurken, şöyle dedi:
"Yıl 1953, ben ortaokul birinci sınıftayım. Tokat'ta
imam-hatip okulu da o yıl açıldı. O denlı ivedı açıldı ki, bir
ilkokul bınası boşaltıldı. İmam-hatip okulu orada çalışma-
ya başladı. Öyle çarçabuk açıldı ki, sorma. Onların şapka-
larının şeritleri gri idi. Bir birbuçuk ay, ortaokul şapkalan
gibi, san şent taktılar. Sonra değiştirdiler. Amcam Bahat-
tin Somuncu, böyle şeritli şapka görmemiş hiç. Çünkü o
zamana dek, Tokat'ta bir sanat enstitüsü var, yeşil şeritli,
bir de san şeritli ortaokul, /ise. Sordu bana:
- Bu gri şeritli hangi mektep? (Okul)
- İmam-Hatip okulu!
- Ne olacak bunlar?
- Bunlar okuyacaklar amca, aydın din adamı olacak,
bugünkü cahıl köy imamlannın yerine gelecekler.
- Bunlar mı aydın olacaklar?
- Evet!
- Oğlum, ben ölürüm, sen kalırsm. Bu 'Aydın din adamı
olacak' dedikleriniz, gün gelir size, bizim cahil hocaları
aratırlar! Bunların hepsi Atatürk düşmanı yetişirler!"
Metin Somuncu, daha sonra şöyle dedi:
-Bu, Bahattin Amcam, 1962 yılında öldü. İlkokul mezunu
değildi Sayın Ekmekçi, okuma-yazmayı kendi olanakla-
rıyla çözmüş bir kişiydı. Amcamınbirşansı vardı: Turhal'-
m Dökmetepe köyünde halkodası vardı o yıllarda. Halkev-
lerinin köylerdeki uzantısı. Ben anımsıyorum, çocukluk
yıllanmda, halkevlerinin "Ülkü" dergisi ile birlikte, tüm
yayınları gelirdi...
NecmetMn Erbakan, İmam-Hatip Okulu'nda okuyan oğ-
lu M. Ali Fatih Erbakan ı oradan alarak, Ayrancı Lisesi'ne
verdi! M. Ali Fatih Erbakan, Ayrancı Lisesi'nin 4 M sınıfın-
da okuyor şimdi. Dünkü Cumhuriyet'te Aydın Aybay ne
güzel yazmış, kaçırdıysanız okuyun "Hocaefendi'nin Pa-
lavralan"rv. Yoksul çocuklarını imam-hatiplere gönder-
tip, pabuç pahalanınca, kendi çocuğunu, Ayrancı Lisesi'-
ne aktarmak neyin nesi? "Ele verir talkını, kendi yutar
salkımı" mı?
ilhan SeJçuk la konuşuyordum; O da bugünkü "Pen-
cere"sini imam-hatiplere ayrmış. İlhan Selçuk'un Devlet
İstatistik Yıllığı'ndan yararlanarak bulduğuna göre, kimi
sayılar şöyle:
1984-85 öğretim yılında imam-hatip orta ve liselerinde
okuyan öğrenci sayısı toplam 228.973; 1988-89'da bu sayı
267.478; 1991-92'de 347.376; 1991-92'de imam-hatipli kız
öğrenci sayısı 104.547; 1984-85'de bu sayı 33.173'dü. İsla-
ma göre, kızlar imam olamaz! Yine İlhan Selçuk yazdı.
Türkiye'de 68.000 cami var, her yıl 1500 cami yapılıyor. Şu
anda, İmam-Hatip'i bitirmişlerin sayısı 450.000!
BULMACA
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Turpgiller familyasın-
dan, saplan \e yeşil çiçek
tomurcuklan sebze ola-
rak yenen bitki. 2/ Eski
bir Hint tannsı... Taş kır-
makta kullanılan büyük
çekiç. 3/ Acele, tez... Bir
renk. 4/ Doğu Karadeniz
yöresinde ünlü bir dağ
geçidi... Notada durak
işareti. 5/ Mor renkli ve
çan biçimi tüylü çiçekleri
olan otsu bir bitki. 6/ Du-
man lekesi... Okyanusla-
nn çok derin kesimlerine verilen
ad. 7/ Briçte bir roberi oluşturan
iki bölümden her biri... Muhtemel.
8/ Eğilimı olan... Dar, uzun ve ha-
fıf bir yanş kayığı. 9/ Salâh Birsel'-
in bir şiir kitabı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Pencerelerin çerçevesine, içeriden
tutturulan ince perde. 2/ Rivayet
eden, anlatan, söyleyen... İlk da-
mıtılan ve içinde anason bulunma-
yan rakı. 3/ Yunan abecesinde bir
harf... Bir meyve. 4/ Bir cins iri at... İlkel benlik. 5/ Kastamonu'-
nun bir ilçesi. 6/ Kimyada basit şekerlere verilen ad... Faktör.
7/ Petrol araştırmalan sırasında tutulan kayıt... Japonya'da bir
kent. 8/ Görülen bir şeyi ya da benzerini edinme isteği... Mezar.
9/ Kirli... Hüseyin Rahmi Gnrpmar'ın bir romanı.