Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
vou
SAYFA CUMHURİYET 25MART1994CUMA
HABERLER
28Mart'aüçgün kaldıİstanbul bir kent değil, bir 'kocakent.' Bir İstanbul 100 tane Edirne, 28 tane İzmit,
502 tane Artvin, 181 tane Çanakkale demek. Peki belediye başkanı kim olacak?
AYDIN ENGİN
Hayır, yazının başlığını yanlış oku-
madınız. 27 Mart değil 28 Mart saba-
hından söz ediyoruz. Geceyanlan uy-
kulanmızı bölen. ses yükselticileri so-
nuna kadar açılmış otobüsler; bakkala.
kasaba giderken ayaklanmıza dolanan
plastik seçim bayraklan: duvarlanmızı
aşıp pencerelerimizi örtmeye başlayan
afişler; aile sohbetlerinden çilingir sof-
ralanna kadar bütün sohbetlerimizin
canına okuyan "Sence kim kazanacak"
sorulan... hepsi hepsı geride kalacak.
Ve 28 Mart sabahı büyük bir olası-
lıkla seçim sonuçlannı konuşmaya bile
fırsat bulamadan üstümüze çullanacak
büyük zam dalgasında nafile kulaçlar
atma\a çabalayacağız. Yeni belediye
başkanımız da (Kim olacak acaba?)
\anık yaruk "Kendim ettim, kendim
buidum" türküsünü söylemeye başla-
yacak.
Sandıktan kim çıkacak?
Ama gene de şu son iki gün boyunca
bunlann değil. "27 Mart'ta sandıktan
kim çıkacak" sorusunun yanıtını ara-
maya çahşacağız... ve bulamayacağız.
Sanki seçim sadece İstanbul'da yapı-
lıyor. Bütün kitle iletişim araçlannın
(rîani şu medva dedikleri) gündeminde
baş köşeyi İstanbul alıyor... diye yakı-
nılıyor. Bu yakını haklı. Ama madalyo-
nun öteki y iizü de var. Bir İstanbul tam
100 tane (yazıyla: Yüz) Edirne demek.
fstanbul'un belediye başkanı ıam yüz
tane Edirne kentini yönetecek. Yüz ta-
ne Edirne'ye yetecek kadar su bulacak.
yüz Edirne'nin çöpünü toplayacak. Di-
lerseniz neredeyse absurd (saçma) sını-
rında dolanan bu karşılaştırmayı yay-
gınlaştırabilirsiniz: 502 tane Artvin. 66
tane Trabzon. 167 tane Burdur. 28 tane
İzmit, 181 tane Çanakkale...
Seçime ikı aün kala elenenler belli ol-
du: CHP. DSP. MHP, BBP. DP ve "ve
diğerleri.." Elenenler belli de yanşın ga-
libi belli değil. Anlaşılan son güne ka-
dar da belli olmayacak. Yaklaşık iki
aydır onlarla kalkıp onlarla yattığımız
Zülfü Lhaneli (SHP)
dört aday, SHP'nin Livaneli'si,
ANAP'ın Kesici'si. Refahın Erdoğan'ı.
DYP'nın Dalan'ından bin kentımizin
belediye başkanı olacak. Kazanan an-
laşılan burun farkışla (Kesici mi kaza-
nır dersınız?) kazanacak.
Sondan başlayahm.
Evet, nerede kahnıştık?
Bedrettin Dalan'ın seçim kampanya-
sı bövle başladı. Ana caddeler boyu
uzanan direklere asılmış afişlerinde biz
Istanbullu secmenlere soruyordu Da-
lan: Evet, nerede kalmıştık?
Bilemhoruz. bir Allah'ın kulu çıkıp
da "Sınıfta kalmıştınız efendim" diye
yanıtladı mı? Ama en azından Dalan'ın
bu gerçeğin farkında olmadığı anlaşılı-
yor. Kendıni DYP've uydurmaktansa,
DYP'vı kendıne u\durmayı yeğledi.
Dalanın belediye başkanlığı yanşında-
ki durumu büyük ölçüde belli. Kame-
lerin dağıtılacağı 27 Mart gelmeden
"hal \e gidiş" notlan çok kınk olduğu
için "kurul kararıyla" sınıfta kaldığı
anlaşılı\or.
Ancak bu. Dalan'ın seçimde topla-
yacağı oylan küçümsemek anlamına
gelmemefi. Dikkat edilirse Dalan
(DYP değil. Dalan) seçim propagan-
dasını salt kitle iletişim araçlan üstüne
kurmadı. Televizyonlardaki tartışma-
lann "ezeli mağlubu" olmak onu pek
etkilemedı. Büyük görkemli mitinglere
de kalkışmadı. Kimi kitle haberleşme
araçlannın da gözünden kaçtı. Dalan.
kampam asını kendi doğal oy kaynak-
lannı etkileyecek yöntemlerie yüriitü-
yor.
Nedir Dalan'ın doğal oy kaynaklan?
Kent merkezinde olası bir rant patla-
masından aslan pa>ını almak isteyen-
ler: bunun hesabını, hatta hazırlığjnı
şimdiden >apıp pusuya yatmış olanlar.
Bir de kenti çevreleyen halkalarda ha-
zine arsalan üzerinde "toplu gecekondu
örgütlenmesi
1
" yapanlar. (Böylece "arsa
mafŞası" demeyip. basın suçu işleme-
miş olduk.)
Kuşkusuz bu iki kesimın "kendi" oy-
lan nicelikçe bir anlam taşımıyor. An-
cak özellikle geniş gecekondu semtle-
rinde geniş bir oy potansiyelini yönlen-
dırebilecek araç ve ilişkilere sahipler.
Nıtekim gecekondu semtlerinde bugün
ciddı bir "Dalan iktidarf beklentisi
var. Dalan ı İstanbul'u betonlaştırdığı.
Karadeniz
Istanbulv -.umranıye
endıkf'
Adalar\. 9 Sursa
cn
1989 yerel seçîmlerinde
hangi parti kaç oy aldı?
9
SHP ANAP DYP DSP RP MÇP
Park Oteller'le. Gökkafesler'le kirletti-
ği için belediye başkanı olarak görmek
istemeyenlerle, kaçak yapısına tapu al-
mak, boş arsasına kaçak yapı dikmek
umudu taşıyanlar arasında keskin çı-
kar aynlıklan var. Dalan'ın kendisinin
haberi var mı yok mu bilemiyoruz,
ama geleneksel gecekondu semtlerinde
(Gaziosmanpaşa, Avcılar, Ümraniye,
Beykoz. Kartal, Alibeyköy vb.) Refah-
çılar, çoğu kez seçmenlerin "Dalan ter-
cihi"ne çarpıyorlar.
Bir çevre zararüsı: Refah
Istanbul'un, özellikle "sonradan ol-
ma" semtlerini gezdiğinizde. şaşırtıcı
bir cami bolluğuyla karşılaşıyorsunuz.
Çofu cemaatsız camiler bunlar. Örne-
ğin sabah namazlannda ya kapalı ya
iki-üç yaşlı dedeye "dinsel hizmet" su-
nuyorlar. Kent merkezinde Mimarbaşı
bayraklann yol açtığı çevre kirlenmesi
ve galiba en önemlisi ikiyüzlülükten
doğan "manevi" çevre kirlenmesi. kat-
lanılır gibi değildi.
Bu ilkelliklere bir de Refah'ın seçim
kampanyasının kurmaylığını üstlenmiş
"düşünce özürfü dahiler"in gcliştirdiği
propaganda teknikleri eklendi.
Orneğin Refah adayı Tayyip Erdo-
ğan'ın kaçak gecekondu villalannın
gürültüsü ayyuka çıküğında, TV ek-
ranlanna yansıtılmaya çalışılan senar-
yoyu anımsayahm. Refah adayı Tay-
yip Erdoğan'ın nedense o günlerde
Anadolu yakasından karşıya geçerken
köprüyü değil, vapuru yeğieyeceği tu-
tuyor. Ne ilahi bir rastlantıdır ki aynı
vapurda iki yurttaş daha var. Önce biri
yanaşıyor Erdoğan'ın yanına. kamera-
lann hazır olduğunu
anlayınca da konuşuyor:
- Bu nasıl iş başkanım?
Kendimin vapıp. içinde
kendimin otiırduğu binayı
sizin di>e gösteriyorlar.
Bu kadar da olmaz yani.
Tayyip Erdoğan da
"Gördünüz müiiiiüüü?"
dercesinegülüyor. Ardın-
dan (ne hikmetse hemen
ardından) bir başka yurt-
taş daha sanlıyor Erdo-
ğan'ın ellerine. Aynı na-
karat yineleniyor "İçinde
oturduğum evin size ait ol-
duğunu iddia etmişler başkanım..."
Refah, propaganda yapıyor. ekran-
lan başındaki biz seçmen Istanbullular
da bu propagandadan etkilenip Re-
fah'ın "temiz ve adil" olduğuna inanı-
yor ve oylanmızı hep birfikte Tayyip
Erdoğan'a veriyoruz.
Haydi canım sen de. Tamam. İstan-
bul'da ilkellik kol geziyor. ama bu ka-
dar ilkellik de yutulmaz ki...
Mesut Yılmaz İstanbul Belediye Baş-
kanlığı için kendi partisinden uvgun bir
aday bulamadı. İktidara oynadığını
söyleyen bir parti için bunun anlamını
bir yana koyalım. (Refah hariç, hangi
parti adayını kendi saflanndan çıkara-
bildi ki?)
Gelelim bulunan adaya, İüian Ke-
sid'ye. İstanbullu seçmen. kitle iletişim
araçlannın sunduğu portre dışında
hangi yönünü, hangi hünerinı biliyor
İlhan Kesici'nin?
oö
CM
/
stanbullulann, rant hırsızlanna karşı
savaşabilecek, arazi mafyalanyla
boğuşabilecek, kirlenen su kaynaklanm
koruyabilecek ve bütün bunlan yaparken de
atılacak her çamuru, yönelecek her saldınyı
göğüsleyebilecek bir belediye başkanı istemek
haklan olsa gerek. Galiba Istanbullular
Nurettin Sözen'i çok özleyecekler, değerini onu
yitirdikten sonra anlayacaklar.
Koca Sinanın. onun usta, çırak ve kal-
falannın ellerinden çıkmış kültür anıtı
camilere alışmış gözler için çoğu kez bir
işkence bu "yeni" camiler. Betonarme
teknolojisindeki çağdaş olanaklara
rağmen boyutlan uyumsuz minareler-
den, Osmanlı mimarisinin yanm kub-
belerde yazdığı "taştan şür"i taklit et-
meyi bile becerememiş kubbelere ka-
dar yürekler acisı bir ilkellik kol geziyor
bu yapılarda.
Refah'ın o çok şişirilen, çok övülen
seçim kampanyası da bu kadar ilkel.
"Ev ziyaretleri" diye göklere çıkanlan
"birebir" propaganda teknikleri; bu zi-
yaretler sırasmda sunulan kahve, kan-
dil sımıdi, lokum, hurma gıbi armağan-
lar sanıldığı gibi seçmen kazanma so-
nucuna değil, "taciz nyaretleri"ne dö-
nüşmüş durumda. "Tann misafîri.
Kovsan olmaz. Bir an önce gitseler de
Demireller'in damadı. Tamam. anla-
dık da ne değeri var bunun İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı için?
DPT'de uzman. İyi güzel de bir masa-
başı bürokraü mı olmalı İstanbul'un
belediye başkanı?
Kesici üstüne "çağdaş, dinamik, işbi-
lir ve tşbitirir, hesap kitaptan anlar, ör-
gütle.vici, vb." gibi yaftalar yapıştınldı.
Bunlardan herhangi birinin kanıtını
aradık. sorduk. İyi kötü deneyimli bir
gazeteci sayılıyoruz. Biz kendi hesabı-
mıza bu olumlu niteliklerden herhangi
birinin kanıtına rastlayamadık. Kesici
de zaten seçim kampanyası boyunca
böyle bir kanıt ortaya koyma gereğini
duymadı. Demireller'in damadı. DPT
uzmanı. Çiller karşıtı filan gibi populist
çıkışlarla (populist sözcüğünü "halkçı"
diye de "halk dalkavuğu" di>e de çevi-
rebilirsiniz Türkçeye). semt futbol takı-
Bedrettin Dalan (DYP)
kurtulsak diye bekledik" sözlerine. ge-
rek biz. gerek seçim kampanyasını izle-
yen meslektaşlanmız pek sık tanık ol-
duk.
Ancak "taciz ziyaretleri"nden paça-
>ı kurtaranlar. bu kezdeyoğun bir"çev-
re kirlenmesinin" boğuntusuna düştü-
ler. Refah'ın semtlerde kurduğu seçim
bürolanndan, gönüllü araba, minibüs
ve otobüslerinin sonuna kadar açılmış
ses yükseltıcilerinden kulaklanmıza
ulaşan güriiltünün yol açtığı çevre kir-
lenmesi: sağımızı, solumuzu. önümüzü
ardımızı tıklım tıklım dolduran plastik
Tayjip Erdoğan (RP)
mmda sırtı kaleye. yüzü TV kamerala-
nna dönük oynayıp, ite kaka kendisine
bir gol bile attınlan "show"larla idare
etmeyi yeğledi. Bunlann üstüne bir de
Taksim Alanı'na cami dikme sözü ve-
rerek tüy dikti. Gerçekten de İstanbul'-
da Taksim Meydanı ve İstiklal Cad-
desi'nde dolananlar beş vakit namaz
kılmak için büyük sıkıntılarçekiyorlar-
dı. O yüzden Kesicı'nin Atatürk Kül-
tür Merkezi'nin tam (ama tam) karşısı-
na bir cami dikme projesi, onun kente
layık bir belediye başkanı olduğunu
kanıtladı.
Zaten Kesici'nin hüner, yeti ve yete-
nekleriyle ilgili olarak bizim bulup bu-
labildiğimiz kanıt da bundan ibaret
oldu.
Kesici üstüne son bir söz: Gerek tele-
vizyonlarda, gerekse katıldığı seçim
toplantılannda bir şeyler söyledi ama
konuşma tekniği sayesinde neler söyle-
dığıni biz pek anlayamadık. Bu da
(eğer Kesici'nin değilse) bizim kusuru-
muz olsun.
Arabaşlıktan anlaşıldığı üzere yazı-
nın sonuna. ele aldığımız adaylann da
sonuncusuna geldik.
"Elbette Zülfü" diye başladı kam-
panya. Bu sloganı bulanlar belki pek
beğenmişlerdir. Oysa kanımızca bu '*O
olmaz, şu berbat, ötekinde iş yok. Öy-
leyse eJbette Zölfii''' gibi bir akıl yürüt-
menin sonucudur. Yani bizi "en az
kötû olanı" seçmeye çağınyor bu slo-
gan. Oysa on milyonu çoktan aşmış,
üstelik sorunlan bu denli ağırlaşmış,
süregenleşmiş bir kent azmanında ya-
şayan bizler için "en az kötü"nün değil.
"mümkün olan en iyinin" bir anlamı
var.
TaşeronJuğu savunmak
Kuşkusuz Zülfü Livaneli çağdaş bir
insan. Demokrasinin egcmen olduğu
bir Türkiye'den yana. "Hoşgörü, yurt-
taşlık bilinci, kentlilik sorumluluğu, ka-
tılımcı demokrasinin beşiği olarak >erel
.vönetimler" gibi ka\ramlara yabancı
değildir (Öteki adaylann bu kavramla-
n duyduğundan, en azından değer biç-
tiklerinden bile kuşkuluyuz). Ama bir
'aydın'ın nitelikleridir bunlar. Salt bu
niteliklerle-belediye başkanlığı yapıla-
masa gerek. Livaneli sosyal demokrat-
lardan oy isıiyor. Sosyaldemokrat
Halkçı Parti'nin adayı. Ancak adaylığı
açıklandığı andan itibaren Livaneli bu-
nun tersini yaptı. Hayır. Yüksel Çen-
gel'in keilesini istemesinden. SHP ör-
gütü ile uyum sağlayamamasından. se-
çim propagandası sırasında SHP'li gö-
rünmemek için adeta çaba harcaması-
ndan söz etmiyoruz.
Bu. SHP'nin sorunu. Biz Livaneli'-
İlhan Kesici (ANAP)
nın programından. bir aday olarak
İstanbullu secmene "*aatleri"nden söz
edivoruz. Sosyal demokrasiyle ne ka-
dar uyumlu Livaneli'nin seçim bildir-
gesi? Belediye hizmetlerinin kotan-
lmasını taşeronlarla çözümlemek. özel-
leştirme)i neredeyse tutkuyla savun-
manın bir sosyal demokrat için anlamı
nedir?
Ağır ve hantal ve poliıikacılann yağ-
ma alanına dönüştürülmüş dev let mül-
kiyetinin sosyal demokrat seçeneği ille
de "özel mülidyet" midir? Livaneli'nin
yıllannı geçirdiği İsveç'in sosyal de-
mokratlannın geliştirdiği yerel yöne-
tim mülkiyetleri. kooperatif mülİciyet-
len. çalışanlann kanndan pay aldığı ış-
letmelergibi çok renkli mülkivet biçim-
lerinden alınacak örnekler, hatta çeki-
lecek kopyalar yok muydu?
"Çeker gidcrim haa"
Bertold Brecht. Zülfü Livaneli'nin de
sevdiğini sandığımız bir şiirinde "Tür-
kü söyler gibi yapılmıyor yapı" der. İki
ayı bile bulmayan seçim kampanyası
sırasında Zülfü Li\anelı siyasetin de
türkü söyler gibi yapılmadığını öeren-
di. 100 Edirne. 28 izmit. 181 Çanak-
kale'ye eşdeğer bir 'kocakent'ın beledi-
ye başkanlığına aday olanlann deli-
kanlıhk yıllanndaki dosyalan (ki bun-
lar Livaneli'ye onur kazandırır ancak).
ortak olduğu kamu araştırma şirketle-
ri. Boğaz'daki evinin satın alınış biçımi.
katıldığı mitingler, söylediği türküler
ortaya atıldığında ne kalp spazmı ge-
çirme>e. ne küsmeye. ne kızmaya
hakkıvardır.
O> sa Livaneli, miting kürsüsü zama-
nında boşaltılmayınca "Çeker giderûn
baa" diyebilecek kadar dirençsiz görü-
nüjor. Yann belediye başkanlığı kol-
tuğuna oturduğunda (dileyelim otur-
sun) gcne çekip gideceğini söylerse. ne
olacak bizim oylar?
İstanbuIIulann. rant hırsızJanna kar-
şı savaşabilecek, arazi mafyalanyla bo-
ğuşabilecek, kirlenen su kaynaklannı
koruyabilecek ve bütün bunlan yapar-
ken de atılacak her çamuru. yönelecek
her saldınyı göğüsleyebilecek bir bele-
diye başkanı istemek haklan olsa ge-
rek.
Galiba İstanbullular Nurettin Sö-
zen'i çok özieyecekler, değerini onu yi-
tirdikten sonra anlavacaklar.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Alcağı Eziniz!.
Hatırlamaz olur musunuz?
Eski Roma'da, o korkunç Kartaca saldırısı püskürtül-
dükten ve Anibal Afrika'ya atıldıktan sonra bile, yaşlı se-
natör Kato, tehlikenin sürdüğünü ve derecesini hatırlat-
mak için, senato önündeki söylevlerini şöyle bitirirmiş:
Delenda estCarthago, deleaturCarthago! Yani,' Karta-
ca yıkılmalıdır, Kartaca'yı yıkmalıyız!''dermiş. Dileğiye-
rine de gelir bir gün; Roma ordusu, Afrika'da Anibal'i
kesin bir yenilgiye uğrattıktan sonra, Kartaca'yı alıp
yıkar, taş taş üstünde bırakmaz...
Tarihe geçmiş en ünlü ve sloganlaşmış uyarılardan
biridir Kato'nun sözleri.
Toplumu saran bir tehlike anında, bugün de kullanılır.
Bir başka unutulmaz uyarı, Voltaire'indir. Katolik Ki-
lise'nin, arkasına başka dünyasal güçleri de takıp, hal-
kın bilincini, karanlıkçı düşüncelerle yoğurup beynini yı-
kayarak, zulüm ve işkencelerle ortalığı kasıp kavurduğu
birsırada, ünlü "Alcağı Eziniz!" haykırışı ile ortaya atılır.
"Alçak" derken kastettiği, genel olarak din değildi; boş
inançları ve mitosları yayma, eğitimi denetleme, hertür-
lü görüş ayrılığmın karşısına sansür ve zulümle çıkma
çabasındaki kurumlaşmış dindi. Ve buydu, tarihte ve
Fransa'da gördüğü Hıristiyanlık Voltaire'in.
İşte buna karşı çıkar ünlü yazar ve yaşamının sonları-
nadoğru bir on yılını bu haykırış kaplar; sözleri, eserleri,
mektupları bile. "AlcağıEziniz!"diye biter; kimi zaman,
imza yerine kullandığı oluronu. Tehlikenin korkunçluğu-
nu, yok edilmesi gerekliliğini bununla belli edip, bütün
dünyayı ayağa kaldırmak ister.
Kaldırır da...
Bugün Avrupa'da, inançlar ve düşünceler karşısında
bir parça hoşgörü varsa, mayasında, Voltaire'in ünlü
haykırışının, giderek mücadelesinin getirip kattığı tuzu
biberi görürsünüz. Karanlıkçılığa, bağnazlığa ve yobaz-
lığa karşı, kıran kırana bir kavganın sonunda elde edil-
miş birortamdır bu.
Başka türlü de olamazdı...
Voltaire'in "Alçak"ı, Türkiye'de bin başlı bir ejderha
halinde; yalnız dinci kisvesiyle de dolaşmıyor, her kesi-
minde toplumun, politikada, ekonomide, ahlâkta, med-
yada...
Sen kalk, ancak insanların vicdanlannda kaldığı süre-
ce ve ölçüde, ahlakı -onarabilecekse- onaracak "tann
buyruğu"nu al eline, çık siyaset arenasına, halkın ma-
nevi duygularını sömürerek, dahası yalana yalan kata-
rak, şeriata göre toplumu ve devleti kuracağım, de; böy-
lesı bir uygulamanın, Suudi Arabistan'ı ve Iran'ı ile, nasıl
bir "paranoya'ya vardığınıdagörmezliktengelerek, ka-
pitalist düzenin adının değiştirilmiş biçiminden başka
bir şey olmayan "adil düzen'i kitlelere sahte bir seçe-
nek olarak sunup, yeni bir bezirgân saltanatının şak-
şakçılığına soyun.
Ve biz, yığınlara bu rezilliği gösterip seni teşhir etme-
yelim, öyle mi?
Eziniz alcağı!
Sen kalk, yok "ozelleştirme"yâi, yok şuydu yok buydu
deyip, sendika ağalarıyla da işbirliği içinde, ekonomiyi
düzeçıkaracağımhavalarıyla, devletmalmıpeşkeşçek-
menin tezgâhını kur; bitmedi, akla ve bilime inanan çev-
relerden uzak durup, sağ kesime, dahası şeriatçı takımı-
na gülücükler dağıtarak, başörtüsü numaralarıyla inan-.
ca bağlı gösteriler sergile ve biz, ülkemizde çağdaş
kadınlığın kavgasına düpedüz ihanet olan bu ikiyüzlülü-
ğü gördüğümüz halde ses çıkarmayalım, öyle mi?
Alcağı eziniz!
Sen kalk,toilmemne kuruluyum diye, iyi-kötü seçimle
gelen bir parlamentonun tepesine tüne, onun iradesini
perde arkasından yönlendir; parlamento da, kişiliksizlik
gösterip buna "evet" desin ve yığınla ömekten biri ola-
rak, temsilcilerin mutlak özgürlüğü diye bilinen "millet-
vekili dokunulmazlığı"ne sahip çıkacağı yerde, bilinç-
sizce davranıp bunu gözardı etsin; bitmedi, parlamento
dışı mihrakların emrinde oldukları pek açık olan kimi
-sözde- mahkemelerin şirretsavcılığı ve emnıyetçevre-
leri, 12 Eylül faşizminden "müdevver" kanunlarla,
Türk'e ayrı Kürd'e ayrı hukuk uygulamasına gitsin, -ola-
cak iş değil- kalkıp meclisi kuşatsın, cani enseler gibi
milletvekıli enselesin ve bir devleti dünya âlem önünde
rezil-rüsva etsin. sonra biz bütün bunlar karşısında ses-
siz kalalım. öyle mi?
Eziniz alcağı!
Kartaca'yı yıkınız. yıkılmalıdır Kartaca!
NOT: Tanilli'nin 18.3.1994günlüyazısında, sondan23.
satırdaki 'yıkınız' kelimesi, yanlışlıkla yıktınız' diye ba-
sılmıştır. Düzeltir, özür dileriz.
'Dlğer atf aylar IskamMNIen çoto'
Çakmur: Rakiplerim
evcilik oynuyor
MERİHAK
İZMİR- SHP'nın büyükşe-
hir belediye başkan adayı ve
32 >ılhk sosval demokrat
Yüksel Çakmur. İzmir'de ken-
disine hiçbir adayı rakip gör-
müyor.Çakmur. İzmir'in "par-
tilerüstü" olduğunu savunu-
yor ve "Ben İzmiıiiyle artık
kaynaştım" diyor.
Çakmur'la söyleşimiz, ge-
ceyansı İzmir'in sokaklannda
başlıyor. Çakmur I989
yılından 1994"e kadar gerçek-
leştirmeye çalıştığı uygulama-
lannı anlatıyor. hatalannı bir
bir irdeliyor. Çakmur'la söy-
leşimiz şöyle:
- Yeniden belediye başkanı
secildiğiniz takdirde neler ya-
pacaksınız?
ÇAKMUR- Yeni dönem-
de. bu trafik karmaşına mut-
Iaka son verecek ana ve önem-
li yatınmlara yöneleceğiz. Ör-
neğin. Bayındırlık Bakanbğı'-
yla yürüttüğümüz çalışmalan
bitireceğiz. Konak vapuriske-
lesinin önünde yeraltı geçidi
gerçekleştireceğiz. Araçlan
yeraltına alacağız. Gümrüğe
kadar devam edecek çalışma,
Konak'ı rahatlatacak. 6
bantlı tünel gerçekleşecek.
- Sayın Işın Çelebi ve Sayın
Burhan Özfatura yaptıkları
her açıklamada, tek rakibimiz
var, o da Çakmur' diyorlar. Siz
hangisini rakip görüyorsunuz?
ÇAKMUR- Ben'rakipleri-
mın evcilik oynadığını düşü-
nüyorum. İskambilden şato-
lar yapıyorlar. Sayılı günJeri
kaldı. A\Tjnsunlar bakahm. O
şatolann nasıl bir halk rüz-
ganyla havada uçuştuğunu
görecekler. Halk İzmir'de çok
duyarlı. bilinçli. Ben İzmir'de
gerçek bir DYP'li rakip ister-
dim karşımda. Ama bir trans-
fer futbolcu çıktı karşıma.
Transfer mevsimi olmadan
nasıl oldu bu iş? Hangi AP,
hangi DYP geleneği var da
Burhan Bey ortaya çıktı? Ben
bir fidanın iki kurumuş gûlü
olarak görüyorum iki adayı.
Bir tanesi "Ozal. Özal' diyor.
Özal hayattayken istifa etmiş.
Bu nasıl Özal saygısı? Yuttur-
maca bu. Bunlar bir siyaşi is-
tismarla yürüdüler. Bir siyasi
geleneği, göreneği İzmir'de
paramparça ettiler. DP. AP,
DYP geleneği altüst olmuş-
tur. Bu iki aday da aynca de-
mokrat değil. 12 Eylül ürünü
iki politikacı. İzmir'i ikisi el ele
turuncuya boyadılar.
- Proje bazında nasd değer-
lendiri) orsunuz her iki adayı?
ÇAKMUR- Bir projeleri
yok. Burhan Bey '24 saat su'
diyor. Peki 24 saat suyu baş-
kanhğında niye vermedi? Eli-
ni kolunu bağlayan mı vardı?
Kadıniar gecenin ikisinde te-
nekelerle su taşıdılar. Bunlar
yaşandı. 'Eğer bana oy verir-
seniz' dedi. 'borulan döşerim,
\ermezseniz döşenmez' dedi.