08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
vou SAYFA CUMHURİYET 25MART1994CUMA HABERLER 28Mart'aüçgün kaldıİstanbul bir kent değil, bir 'kocakent.' Bir İstanbul 100 tane Edirne, 28 tane İzmit, 502 tane Artvin, 181 tane Çanakkale demek. Peki belediye başkanı kim olacak? AYDIN ENGİN Hayır, yazının başlığını yanlış oku- madınız. 27 Mart değil 28 Mart saba- hından söz ediyoruz. Geceyanlan uy- kulanmızı bölen. ses yükselticileri so- nuna kadar açılmış otobüsler; bakkala. kasaba giderken ayaklanmıza dolanan plastik seçim bayraklan: duvarlanmızı aşıp pencerelerimizi örtmeye başlayan afişler; aile sohbetlerinden çilingir sof- ralanna kadar bütün sohbetlerimizin canına okuyan "Sence kim kazanacak" sorulan... hepsi hepsı geride kalacak. Ve 28 Mart sabahı büyük bir olası- lıkla seçim sonuçlannı konuşmaya bile fırsat bulamadan üstümüze çullanacak büyük zam dalgasında nafile kulaçlar atma\a çabalayacağız. Yeni belediye başkanımız da (Kim olacak acaba?) \anık yaruk "Kendim ettim, kendim buidum" türküsünü söylemeye başla- yacak. Sandıktan kim çıkacak? Ama gene de şu son iki gün boyunca bunlann değil. "27 Mart'ta sandıktan kim çıkacak" sorusunun yanıtını ara- maya çahşacağız... ve bulamayacağız. Sanki seçim sadece İstanbul'da yapı- lıyor. Bütün kitle iletişim araçlannın (rîani şu medva dedikleri) gündeminde baş köşeyi İstanbul alıyor... diye yakı- nılıyor. Bu yakını haklı. Ama madalyo- nun öteki y iizü de var. Bir İstanbul tam 100 tane (yazıyla: Yüz) Edirne demek. fstanbul'un belediye başkanı ıam yüz tane Edirne kentini yönetecek. Yüz ta- ne Edirne'ye yetecek kadar su bulacak. yüz Edirne'nin çöpünü toplayacak. Di- lerseniz neredeyse absurd (saçma) sını- rında dolanan bu karşılaştırmayı yay- gınlaştırabilirsiniz: 502 tane Artvin. 66 tane Trabzon. 167 tane Burdur. 28 tane İzmit, 181 tane Çanakkale... Seçime ikı aün kala elenenler belli ol- du: CHP. DSP. MHP, BBP. DP ve "ve diğerleri.." Elenenler belli de yanşın ga- libi belli değil. Anlaşılan son güne ka- dar da belli olmayacak. Yaklaşık iki aydır onlarla kalkıp onlarla yattığımız Zülfü Lhaneli (SHP) dört aday, SHP'nin Livaneli'si, ANAP'ın Kesici'si. Refahın Erdoğan'ı. DYP'nın Dalan'ından bin kentımizin belediye başkanı olacak. Kazanan an- laşılan burun farkışla (Kesici mi kaza- nır dersınız?) kazanacak. Sondan başlayahm. Evet, nerede kahnıştık? Bedrettin Dalan'ın seçim kampanya- sı bövle başladı. Ana caddeler boyu uzanan direklere asılmış afişlerinde biz Istanbullu secmenlere soruyordu Da- lan: Evet, nerede kalmıştık? Bilemhoruz. bir Allah'ın kulu çıkıp da "Sınıfta kalmıştınız efendim" diye yanıtladı mı? Ama en azından Dalan'ın bu gerçeğin farkında olmadığı anlaşılı- yor. Kendıni DYP've uydurmaktansa, DYP'vı kendıne u\durmayı yeğledi. Dalanın belediye başkanlığı yanşında- ki durumu büyük ölçüde belli. Kame- lerin dağıtılacağı 27 Mart gelmeden "hal \e gidiş" notlan çok kınk olduğu için "kurul kararıyla" sınıfta kaldığı anlaşılı\or. Ancak bu. Dalan'ın seçimde topla- yacağı oylan küçümsemek anlamına gelmemefi. Dikkat edilirse Dalan (DYP değil. Dalan) seçim propagan- dasını salt kitle iletişim araçlan üstüne kurmadı. Televizyonlardaki tartışma- lann "ezeli mağlubu" olmak onu pek etkilemedı. Büyük görkemli mitinglere de kalkışmadı. Kimi kitle haberleşme araçlannın da gözünden kaçtı. Dalan. kampam asını kendi doğal oy kaynak- lannı etkileyecek yöntemlerie yüriitü- yor. Nedir Dalan'ın doğal oy kaynaklan? Kent merkezinde olası bir rant patla- masından aslan pa>ını almak isteyen- ler: bunun hesabını, hatta hazırlığjnı şimdiden >apıp pusuya yatmış olanlar. Bir de kenti çevreleyen halkalarda ha- zine arsalan üzerinde "toplu gecekondu örgütlenmesi 1 " yapanlar. (Böylece "arsa mafŞası" demeyip. basın suçu işleme- miş olduk.) Kuşkusuz bu iki kesimın "kendi" oy- lan nicelikçe bir anlam taşımıyor. An- cak özellikle geniş gecekondu semtle- rinde geniş bir oy potansiyelini yönlen- dırebilecek araç ve ilişkilere sahipler. Nıtekim gecekondu semtlerinde bugün ciddı bir "Dalan iktidarf beklentisi var. Dalan ı İstanbul'u betonlaştırdığı. Karadeniz Istanbulv -.umranıye endıkf' Adalar\. 9 Sursa cn 1989 yerel seçîmlerinde hangi parti kaç oy aldı? 9 SHP ANAP DYP DSP RP MÇP Park Oteller'le. Gökkafesler'le kirletti- ği için belediye başkanı olarak görmek istemeyenlerle, kaçak yapısına tapu al- mak, boş arsasına kaçak yapı dikmek umudu taşıyanlar arasında keskin çı- kar aynlıklan var. Dalan'ın kendisinin haberi var mı yok mu bilemiyoruz, ama geleneksel gecekondu semtlerinde (Gaziosmanpaşa, Avcılar, Ümraniye, Beykoz. Kartal, Alibeyköy vb.) Refah- çılar, çoğu kez seçmenlerin "Dalan ter- cihi"ne çarpıyorlar. Bir çevre zararüsı: Refah Istanbul'un, özellikle "sonradan ol- ma" semtlerini gezdiğinizde. şaşırtıcı bir cami bolluğuyla karşılaşıyorsunuz. Çofu cemaatsız camiler bunlar. Örne- ğin sabah namazlannda ya kapalı ya iki-üç yaşlı dedeye "dinsel hizmet" su- nuyorlar. Kent merkezinde Mimarbaşı bayraklann yol açtığı çevre kirlenmesi ve galiba en önemlisi ikiyüzlülükten doğan "manevi" çevre kirlenmesi. kat- lanılır gibi değildi. Bu ilkelliklere bir de Refah'ın seçim kampanyasının kurmaylığını üstlenmiş "düşünce özürfü dahiler"in gcliştirdiği propaganda teknikleri eklendi. Orneğin Refah adayı Tayyip Erdo- ğan'ın kaçak gecekondu villalannın gürültüsü ayyuka çıküğında, TV ek- ranlanna yansıtılmaya çalışılan senar- yoyu anımsayahm. Refah adayı Tay- yip Erdoğan'ın nedense o günlerde Anadolu yakasından karşıya geçerken köprüyü değil, vapuru yeğieyeceği tu- tuyor. Ne ilahi bir rastlantıdır ki aynı vapurda iki yurttaş daha var. Önce biri yanaşıyor Erdoğan'ın yanına. kamera- lann hazır olduğunu anlayınca da konuşuyor: - Bu nasıl iş başkanım? Kendimin vapıp. içinde kendimin otiırduğu binayı sizin di>e gösteriyorlar. Bu kadar da olmaz yani. Tayyip Erdoğan da "Gördünüz müiiiiüüü?" dercesinegülüyor. Ardın- dan (ne hikmetse hemen ardından) bir başka yurt- taş daha sanlıyor Erdo- ğan'ın ellerine. Aynı na- karat yineleniyor "İçinde oturduğum evin size ait ol- duğunu iddia etmişler başkanım..." Refah, propaganda yapıyor. ekran- lan başındaki biz seçmen Istanbullular da bu propagandadan etkilenip Re- fah'ın "temiz ve adil" olduğuna inanı- yor ve oylanmızı hep birfikte Tayyip Erdoğan'a veriyoruz. Haydi canım sen de. Tamam. İstan- bul'da ilkellik kol geziyor. ama bu ka- dar ilkellik de yutulmaz ki... Mesut Yılmaz İstanbul Belediye Baş- kanlığı için kendi partisinden uvgun bir aday bulamadı. İktidara oynadığını söyleyen bir parti için bunun anlamını bir yana koyalım. (Refah hariç, hangi parti adayını kendi saflanndan çıkara- bildi ki?) Gelelim bulunan adaya, İüian Ke- sid'ye. İstanbullu seçmen. kitle iletişim araçlannın sunduğu portre dışında hangi yönünü, hangi hünerinı biliyor İlhan Kesici'nin? oö CM / stanbullulann, rant hırsızlanna karşı savaşabilecek, arazi mafyalanyla boğuşabilecek, kirlenen su kaynaklanm koruyabilecek ve bütün bunlan yaparken de atılacak her çamuru, yönelecek her saldınyı göğüsleyebilecek bir belediye başkanı istemek haklan olsa gerek. Galiba Istanbullular Nurettin Sözen'i çok özleyecekler, değerini onu yitirdikten sonra anlayacaklar. Koca Sinanın. onun usta, çırak ve kal- falannın ellerinden çıkmış kültür anıtı camilere alışmış gözler için çoğu kez bir işkence bu "yeni" camiler. Betonarme teknolojisindeki çağdaş olanaklara rağmen boyutlan uyumsuz minareler- den, Osmanlı mimarisinin yanm kub- belerde yazdığı "taştan şür"i taklit et- meyi bile becerememiş kubbelere ka- dar yürekler acisı bir ilkellik kol geziyor bu yapılarda. Refah'ın o çok şişirilen, çok övülen seçim kampanyası da bu kadar ilkel. "Ev ziyaretleri" diye göklere çıkanlan "birebir" propaganda teknikleri; bu zi- yaretler sırasmda sunulan kahve, kan- dil sımıdi, lokum, hurma gıbi armağan- lar sanıldığı gibi seçmen kazanma so- nucuna değil, "taciz nyaretleri"ne dö- nüşmüş durumda. "Tann misafîri. Kovsan olmaz. Bir an önce gitseler de Demireller'in damadı. Tamam. anla- dık da ne değeri var bunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için? DPT'de uzman. İyi güzel de bir masa- başı bürokraü mı olmalı İstanbul'un belediye başkanı? Kesici üstüne "çağdaş, dinamik, işbi- lir ve tşbitirir, hesap kitaptan anlar, ör- gütle.vici, vb." gibi yaftalar yapıştınldı. Bunlardan herhangi birinin kanıtını aradık. sorduk. İyi kötü deneyimli bir gazeteci sayılıyoruz. Biz kendi hesabı- mıza bu olumlu niteliklerden herhangi birinin kanıtına rastlayamadık. Kesici de zaten seçim kampanyası boyunca böyle bir kanıt ortaya koyma gereğini duymadı. Demireller'in damadı. DPT uzmanı. Çiller karşıtı filan gibi populist çıkışlarla (populist sözcüğünü "halkçı" diye de "halk dalkavuğu" di>e de çevi- rebilirsiniz Türkçeye). semt futbol takı- Bedrettin Dalan (DYP) kurtulsak diye bekledik" sözlerine. ge- rek biz. gerek seçim kampanyasını izle- yen meslektaşlanmız pek sık tanık ol- duk. Ancak "taciz ziyaretleri"nden paça- >ı kurtaranlar. bu kezdeyoğun bir"çev- re kirlenmesinin" boğuntusuna düştü- ler. Refah'ın semtlerde kurduğu seçim bürolanndan, gönüllü araba, minibüs ve otobüslerinin sonuna kadar açılmış ses yükseltıcilerinden kulaklanmıza ulaşan güriiltünün yol açtığı çevre kir- lenmesi: sağımızı, solumuzu. önümüzü ardımızı tıklım tıklım dolduran plastik Tayjip Erdoğan (RP) mmda sırtı kaleye. yüzü TV kamerala- nna dönük oynayıp, ite kaka kendisine bir gol bile attınlan "show"larla idare etmeyi yeğledi. Bunlann üstüne bir de Taksim Alanı'na cami dikme sözü ve- rerek tüy dikti. Gerçekten de İstanbul'- da Taksim Meydanı ve İstiklal Cad- desi'nde dolananlar beş vakit namaz kılmak için büyük sıkıntılarçekiyorlar- dı. O yüzden Kesicı'nin Atatürk Kül- tür Merkezi'nin tam (ama tam) karşısı- na bir cami dikme projesi, onun kente layık bir belediye başkanı olduğunu kanıtladı. Zaten Kesici'nin hüner, yeti ve yete- nekleriyle ilgili olarak bizim bulup bu- labildiğimiz kanıt da bundan ibaret oldu. Kesici üstüne son bir söz: Gerek tele- vizyonlarda, gerekse katıldığı seçim toplantılannda bir şeyler söyledi ama konuşma tekniği sayesinde neler söyle- dığıni biz pek anlayamadık. Bu da (eğer Kesici'nin değilse) bizim kusuru- muz olsun. Arabaşlıktan anlaşıldığı üzere yazı- nın sonuna. ele aldığımız adaylann da sonuncusuna geldik. "Elbette Zülfü" diye başladı kam- panya. Bu sloganı bulanlar belki pek beğenmişlerdir. Oysa kanımızca bu '*O olmaz, şu berbat, ötekinde iş yok. Öy- leyse eJbette Zölfii''' gibi bir akıl yürüt- menin sonucudur. Yani bizi "en az kötû olanı" seçmeye çağınyor bu slo- gan. Oysa on milyonu çoktan aşmış, üstelik sorunlan bu denli ağırlaşmış, süregenleşmiş bir kent azmanında ya- şayan bizler için "en az kötü"nün değil. "mümkün olan en iyinin" bir anlamı var. TaşeronJuğu savunmak Kuşkusuz Zülfü Livaneli çağdaş bir insan. Demokrasinin egcmen olduğu bir Türkiye'den yana. "Hoşgörü, yurt- taşlık bilinci, kentlilik sorumluluğu, ka- tılımcı demokrasinin beşiği olarak >erel .vönetimler" gibi ka\ramlara yabancı değildir (Öteki adaylann bu kavramla- n duyduğundan, en azından değer biç- tiklerinden bile kuşkuluyuz). Ama bir 'aydın'ın nitelikleridir bunlar. Salt bu niteliklerle-belediye başkanlığı yapıla- masa gerek. Livaneli sosyal demokrat- lardan oy isıiyor. Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin adayı. Ancak adaylığı açıklandığı andan itibaren Livaneli bu- nun tersini yaptı. Hayır. Yüksel Çen- gel'in keilesini istemesinden. SHP ör- gütü ile uyum sağlayamamasından. se- çim propagandası sırasında SHP'li gö- rünmemek için adeta çaba harcaması- ndan söz etmiyoruz. Bu. SHP'nin sorunu. Biz Livaneli'- İlhan Kesici (ANAP) nın programından. bir aday olarak İstanbullu secmene "*aatleri"nden söz edivoruz. Sosyal demokrasiyle ne ka- dar uyumlu Livaneli'nin seçim bildir- gesi? Belediye hizmetlerinin kotan- lmasını taşeronlarla çözümlemek. özel- leştirme)i neredeyse tutkuyla savun- manın bir sosyal demokrat için anlamı nedir? Ağır ve hantal ve poliıikacılann yağ- ma alanına dönüştürülmüş dev let mül- kiyetinin sosyal demokrat seçeneği ille de "özel mülidyet" midir? Livaneli'nin yıllannı geçirdiği İsveç'in sosyal de- mokratlannın geliştirdiği yerel yöne- tim mülkiyetleri. kooperatif mülİciyet- len. çalışanlann kanndan pay aldığı ış- letmelergibi çok renkli mülkivet biçim- lerinden alınacak örnekler, hatta çeki- lecek kopyalar yok muydu? "Çeker gidcrim haa" Bertold Brecht. Zülfü Livaneli'nin de sevdiğini sandığımız bir şiirinde "Tür- kü söyler gibi yapılmıyor yapı" der. İki ayı bile bulmayan seçim kampanyası sırasında Zülfü Li\anelı siyasetin de türkü söyler gibi yapılmadığını öeren- di. 100 Edirne. 28 izmit. 181 Çanak- kale'ye eşdeğer bir 'kocakent'ın beledi- ye başkanlığına aday olanlann deli- kanlıhk yıllanndaki dosyalan (ki bun- lar Livaneli'ye onur kazandırır ancak). ortak olduğu kamu araştırma şirketle- ri. Boğaz'daki evinin satın alınış biçımi. katıldığı mitingler, söylediği türküler ortaya atıldığında ne kalp spazmı ge- çirme>e. ne küsmeye. ne kızmaya hakkıvardır. O> sa Livaneli, miting kürsüsü zama- nında boşaltılmayınca "Çeker giderûn baa" diyebilecek kadar dirençsiz görü- nüjor. Yann belediye başkanlığı kol- tuğuna oturduğunda (dileyelim otur- sun) gcne çekip gideceğini söylerse. ne olacak bizim oylar? İstanbuIIulann. rant hırsızJanna kar- şı savaşabilecek, arazi mafyalanyla bo- ğuşabilecek, kirlenen su kaynaklannı koruyabilecek ve bütün bunlan yapar- ken de atılacak her çamuru. yönelecek her saldınyı göğüsleyebilecek bir bele- diye başkanı istemek haklan olsa ge- rek. Galiba İstanbullular Nurettin Sö- zen'i çok özieyecekler, değerini onu yi- tirdikten sonra anlavacaklar. BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Alcağı Eziniz!. Hatırlamaz olur musunuz? Eski Roma'da, o korkunç Kartaca saldırısı püskürtül- dükten ve Anibal Afrika'ya atıldıktan sonra bile, yaşlı se- natör Kato, tehlikenin sürdüğünü ve derecesini hatırlat- mak için, senato önündeki söylevlerini şöyle bitirirmiş: Delenda estCarthago, deleaturCarthago! Yani,' Karta- ca yıkılmalıdır, Kartaca'yı yıkmalıyız!''dermiş. Dileğiye- rine de gelir bir gün; Roma ordusu, Afrika'da Anibal'i kesin bir yenilgiye uğrattıktan sonra, Kartaca'yı alıp yıkar, taş taş üstünde bırakmaz... Tarihe geçmiş en ünlü ve sloganlaşmış uyarılardan biridir Kato'nun sözleri. Toplumu saran bir tehlike anında, bugün de kullanılır. Bir başka unutulmaz uyarı, Voltaire'indir. Katolik Ki- lise'nin, arkasına başka dünyasal güçleri de takıp, hal- kın bilincini, karanlıkçı düşüncelerle yoğurup beynini yı- kayarak, zulüm ve işkencelerle ortalığı kasıp kavurduğu birsırada, ünlü "Alcağı Eziniz!" haykırışı ile ortaya atılır. "Alçak" derken kastettiği, genel olarak din değildi; boş inançları ve mitosları yayma, eğitimi denetleme, hertür- lü görüş ayrılığmın karşısına sansür ve zulümle çıkma çabasındaki kurumlaşmış dindi. Ve buydu, tarihte ve Fransa'da gördüğü Hıristiyanlık Voltaire'in. İşte buna karşı çıkar ünlü yazar ve yaşamının sonları- nadoğru bir on yılını bu haykırış kaplar; sözleri, eserleri, mektupları bile. "AlcağıEziniz!"diye biter; kimi zaman, imza yerine kullandığı oluronu. Tehlikenin korkunçluğu- nu, yok edilmesi gerekliliğini bununla belli edip, bütün dünyayı ayağa kaldırmak ister. Kaldırır da... Bugün Avrupa'da, inançlar ve düşünceler karşısında bir parça hoşgörü varsa, mayasında, Voltaire'in ünlü haykırışının, giderek mücadelesinin getirip kattığı tuzu biberi görürsünüz. Karanlıkçılığa, bağnazlığa ve yobaz- lığa karşı, kıran kırana bir kavganın sonunda elde edil- miş birortamdır bu. Başka türlü de olamazdı... Voltaire'in "Alçak"ı, Türkiye'de bin başlı bir ejderha halinde; yalnız dinci kisvesiyle de dolaşmıyor, her kesi- minde toplumun, politikada, ekonomide, ahlâkta, med- yada... Sen kalk, ancak insanların vicdanlannda kaldığı süre- ce ve ölçüde, ahlakı -onarabilecekse- onaracak "tann buyruğu"nu al eline, çık siyaset arenasına, halkın ma- nevi duygularını sömürerek, dahası yalana yalan kata- rak, şeriata göre toplumu ve devleti kuracağım, de; böy- lesı bir uygulamanın, Suudi Arabistan'ı ve Iran'ı ile, nasıl bir "paranoya'ya vardığınıdagörmezliktengelerek, ka- pitalist düzenin adının değiştirilmiş biçiminden başka bir şey olmayan "adil düzen'i kitlelere sahte bir seçe- nek olarak sunup, yeni bir bezirgân saltanatının şak- şakçılığına soyun. Ve biz, yığınlara bu rezilliği gösterip seni teşhir etme- yelim, öyle mi? Eziniz alcağı! Sen kalk, yok "ozelleştirme"yâi, yok şuydu yok buydu deyip, sendika ağalarıyla da işbirliği içinde, ekonomiyi düzeçıkaracağımhavalarıyla, devletmalmıpeşkeşçek- menin tezgâhını kur; bitmedi, akla ve bilime inanan çev- relerden uzak durup, sağ kesime, dahası şeriatçı takımı- na gülücükler dağıtarak, başörtüsü numaralarıyla inan-. ca bağlı gösteriler sergile ve biz, ülkemizde çağdaş kadınlığın kavgasına düpedüz ihanet olan bu ikiyüzlülü- ğü gördüğümüz halde ses çıkarmayalım, öyle mi? Alcağı eziniz! Sen kalk,toilmemne kuruluyum diye, iyi-kötü seçimle gelen bir parlamentonun tepesine tüne, onun iradesini perde arkasından yönlendir; parlamento da, kişiliksizlik gösterip buna "evet" desin ve yığınla ömekten biri ola- rak, temsilcilerin mutlak özgürlüğü diye bilinen "millet- vekili dokunulmazlığı"ne sahip çıkacağı yerde, bilinç- sizce davranıp bunu gözardı etsin; bitmedi, parlamento dışı mihrakların emrinde oldukları pek açık olan kimi -sözde- mahkemelerin şirretsavcılığı ve emnıyetçevre- leri, 12 Eylül faşizminden "müdevver" kanunlarla, Türk'e ayrı Kürd'e ayrı hukuk uygulamasına gitsin, -ola- cak iş değil- kalkıp meclisi kuşatsın, cani enseler gibi milletvekıli enselesin ve bir devleti dünya âlem önünde rezil-rüsva etsin. sonra biz bütün bunlar karşısında ses- siz kalalım. öyle mi? Eziniz alcağı! Kartaca'yı yıkınız. yıkılmalıdır Kartaca! NOT: Tanilli'nin 18.3.1994günlüyazısında, sondan23. satırdaki 'yıkınız' kelimesi, yanlışlıkla yıktınız' diye ba- sılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. 'Dlğer atf aylar IskamMNIen çoto' Çakmur: Rakiplerim evcilik oynuyor MERİHAK İZMİR- SHP'nın büyükşe- hir belediye başkan adayı ve 32 >ılhk sosval demokrat Yüksel Çakmur. İzmir'de ken- disine hiçbir adayı rakip gör- müyor.Çakmur. İzmir'in "par- tilerüstü" olduğunu savunu- yor ve "Ben İzmiıiiyle artık kaynaştım" diyor. Çakmur'la söyleşimiz, ge- ceyansı İzmir'in sokaklannda başlıyor. Çakmur I989 yılından 1994"e kadar gerçek- leştirmeye çalıştığı uygulama- lannı anlatıyor. hatalannı bir bir irdeliyor. Çakmur'la söy- leşimiz şöyle: - Yeniden belediye başkanı secildiğiniz takdirde neler ya- pacaksınız? ÇAKMUR- Yeni dönem- de. bu trafik karmaşına mut- Iaka son verecek ana ve önem- li yatınmlara yöneleceğiz. Ör- neğin. Bayındırlık Bakanbğı'- yla yürüttüğümüz çalışmalan bitireceğiz. Konak vapuriske- lesinin önünde yeraltı geçidi gerçekleştireceğiz. Araçlan yeraltına alacağız. Gümrüğe kadar devam edecek çalışma, Konak'ı rahatlatacak. 6 bantlı tünel gerçekleşecek. - Sayın Işın Çelebi ve Sayın Burhan Özfatura yaptıkları her açıklamada, tek rakibimiz var, o da Çakmur' diyorlar. Siz hangisini rakip görüyorsunuz? ÇAKMUR- Ben'rakipleri- mın evcilik oynadığını düşü- nüyorum. İskambilden şato- lar yapıyorlar. Sayılı günJeri kaldı. A\Tjnsunlar bakahm. O şatolann nasıl bir halk rüz- ganyla havada uçuştuğunu görecekler. Halk İzmir'de çok duyarlı. bilinçli. Ben İzmir'de gerçek bir DYP'li rakip ister- dim karşımda. Ama bir trans- fer futbolcu çıktı karşıma. Transfer mevsimi olmadan nasıl oldu bu iş? Hangi AP, hangi DYP geleneği var da Burhan Bey ortaya çıktı? Ben bir fidanın iki kurumuş gûlü olarak görüyorum iki adayı. Bir tanesi "Ozal. Özal' diyor. Özal hayattayken istifa etmiş. Bu nasıl Özal saygısı? Yuttur- maca bu. Bunlar bir siyaşi is- tismarla yürüdüler. Bir siyasi geleneği, göreneği İzmir'de paramparça ettiler. DP. AP, DYP geleneği altüst olmuş- tur. Bu iki aday da aynca de- mokrat değil. 12 Eylül ürünü iki politikacı. İzmir'i ikisi el ele turuncuya boyadılar. - Proje bazında nasd değer- lendiri) orsunuz her iki adayı? ÇAKMUR- Bir projeleri yok. Burhan Bey '24 saat su' diyor. Peki 24 saat suyu baş- kanhğında niye vermedi? Eli- ni kolunu bağlayan mı vardı? Kadıniar gecenin ikisinde te- nekelerle su taşıdılar. Bunlar yaşandı. 'Eğer bana oy verir- seniz' dedi. 'borulan döşerim, \ermezseniz döşenmez' dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle