25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2OMART1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KLJLTUR GUNDEMDEKISANATÇI: ONATKLTLAR Beyogjuneolacak? Efskişehir Anadolu Üniversi- tesi'nin Sinema-TV Bölümü'nün ilk olarak düşünüldüğü ve kurulduğu 1970'li yıllardan başlayıp günümüze kadarsüren birdostluğun kahramanı Prof.Dr. Zafer Üskül. Kahramanı, çünkü Zafer'in, yalnı- zca seçkin bir kamu hukukçusu, siya- set bilimcisi. yazar ve çevirmen olarak değil; insan ilişkilerinde ve günlük iş yaşamında da eksiksiz bir dürüstlüğü hiçbir zaman çıkarlanna kurban et- memiş mert ve saydam bir aydın ola- rak toplumumuzda çok özel bir yere sahip olduğunu yakından bilenlerde- nim. Ama birkaç gün önce onun kariye- ri ile ilgili önemli bir gelişmeyi hiç bil- mediğini dehşetle öğrendim. Deniz Som sayesinde. Birkaç gün önce Som'un sütunlannda gördüm: Meğer Prof.Dr. Zafer Üskül. SHP'nin Bakı- rköy Belediye Başkanı adayıymış. B<'eyoğluelden gidiyçr hanımlar, beyler! İstanbul'un en gözalıcıvitrinine kocaman ve yeşil bir sank oturtulmak iizere. Seçimlere iki hafta kalmış. Ben İstanbul'da oturuyorum. Ve Istan- bul'un en büyük semtlerinden birinin başkan adayının yakın bir dostum ol- duğunu ilk kez duyuyorum. Şimdi Zafer'in acı acı güldüğünü ve içinden "Günaydm!" dediğini görür ve duyar gibıyım. Ama kabahatin tümü acaba gerçekten benim mi? Acaba bu adaylık nerelerde haber verildi ya da ilan edildi de ben duy- madım? SHP kendi adaylannı Ana- kent adayian dışında cn küçük bir bi- çimde kamuoyuna duyurdu da ben mi farkında olmadım? Hayır. Ne SHP'nin kendisi. ne adaylann kurmaylan. ne dc medya üstüne dü- şeni gereği gibi yapıyor. tik bir figür, birsinema sanalçısı oldu- ğu için değil, SHP'li olduğu için de de- iii- Ama Erzurum vc Sıvas kongreleri- ne delege olarak katılmış, ilk Büyük Millet Meclisi 'nde mebus olarak gö- rev yapmış, çağdaş ve laik cumhu- riyetin lemellerini atanlardan bıri ol- muş fzmit Mebusu Halil İbrahim Bey'in torunu sıfatıyla bu büyük gele- neğe, Cumhuriyet gelencğine sahip çı- kacak cesur bir aydın olduğu için. M, Zafer Üskül için bÖyle de. degerli >anatçı ve Beyoğlu adayı Halil Ergün için farklı mı? Gene kocaman bir hayır.' Zaten bu yazıyı yazmamın nedeni de sevgili Halil Ergün. Halil Ergün sa- dece seçkin bir sanatçı, Kültür Ba- kanlığı'nda yararlı olmuş biryönetici, yerel yönetim sorunlanna kafa yor- muş bir aydın oJduğu için değil. aynı zamanda benim oturduğum semtin, Beyoğlu'nun adayı olduğu için. Ben yalnızca Beyoğlu'nda yaşayan bir yurttaş sıfatıyla sonımluluk duyu- yorum. Ve diyorum ki, Türkiye'nin gözbe- beği, İstanbul'un en gözahcı vitrinine kocaman ve yeşil bir sank oturtul- mak üzere. VeeysizSHPyöneticileri, ey basın ve TV mensuplan, ey cağ- daşlığa. kültüre. uygarhğa önem ve- renler, neredesinjz? Sevgili Zülfîi Livaneli'nin başkanh- ğa gelmesi elbeıte önemli ve sevindiri- ci. Ama Zafer Üskül'Ierin. Halil Er- gün'lerin başansı önemsenmeyecek bir şey mi? Niçin kimse kılını kı- pırdatmıyor? Niçin bu göz göre göre gelen karanlığa karşı elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz? Niçin basın, TV- ler. radyolarhenüz karannı vermemiş yurttaşlara bu çok değerli adayian ye- terince tanıtmıyorlar? Niçin? Yıllardır lanıdığım. güvendiğim. inandığım Halil Ergün'ü düşünüyo- rum. O da tıpkı Zafer gibi, çıkarlanna yenik düşmemiş, her zaman inanç- lanna bağlı kalmış, yıllardır sosyal demokrasi>e ve onun örgütlerinc hcr kademede hizmet etmiş, başta sinema olmak üzere çağdaş sanatlanmızın yüz akı bir kültür adamı. Önce bu yazıda. her hafta yaptığım gibi, iyi tanıdığım bir dostum, bir sa- natçının portresini çizmeyi düşün- müştüm. Ta Vasrf öngören'i tanıdığım yıllarda başlayan dostlueu. "Asiye Nasıl Kurtulurr'daki. "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz"daki hariku- lade kompozisyonlannı, Yılmaz Gü- ney için yapılan "İzin M den, "YoT'dan. "Ğûlüşan"a. "Yolcu"ya. "Uzlaşma M - ya kadar bir dizi güzcl filmdeki son derece başanlı aktörlüğünü. doğduğu \e biiyüdüğü yer olan İznik'te yıllar boyunca bir çok kezyaşadığımızgü- zel dostluk günlerini. o günlerin her biri birer öykü konusu olacak kadar çarpıcı anılarını yazmayı isterdim. Bunu bir gün mutlaka gene yapa- cağım. Ama gün o gün değil. Beyoğlu eldcn gidiyor, hanımlar. beyler! Ve oraya. bu müthiş mirasa sahip olacak. onun değerini bilecek. koruyacak, geliştirecek bir adayı baş- kan yapmak zorundayız. Bu aday Halil Ergün'dür. Dostumuzolduğuiçindeğil.medya- -ükemmelbir Beyoğlu Belediyesi başkan adayı olduğu için Halil Ergün'e oy verilmesini sağlamalıyız. Ne Halil'in ne de bizlerin yalnız olduğumuza inanmıvorum. Hep uluslararası alana açabileccği- miz en görkemli küllür. lurizm ve ti- caret merkezimiz olmasını düşlcdiği- miz Beyoğlunu "koruyacak"değerbi- lir bir kültür adamı olduğu için. Yaşamı boyunca yalnızca emeği ve sanatıyla ayakîa kalmayı başarmış. siyasetin vc başka alanlann çıkar kfiklerine. çürümüşlüklennc bulaş- mamış. bulaşmamaya >emınli dürüsı bir karakter olduğu için. Sorumluluğu kcndi ego'su için de- ğil. başkalan. toplumu için duymuş, iş başa düştüğünde bir nefer gibi yı- Imadan çaba göstcrmiş ve sonuç almış çalışkan. bccenkli bir yönetid olduğu için. Kısaca mükcmmcl bir Beyoğlu Be- lediye Başkanı adayı olduğu için ne yapıp edip ona oy verilmesini sağla- malıyız. Onun bu ülke, bu halk ve bizler için duyduğu sorumluluğu biz dc onun 1 için duymalıyız. Vakit çok a/, giinlcr sayılı. atı alan . Üsküdar'ı geçmek iizere. Ama ne Halil'in ne de bizlerin yalnız olduğumuza inanmıvorum. Yetcr ki, ne yazık ki hcpsinı tanı- madığımız "Beyoğlu Dostları"na ulaşmayı başaralım. Kimizamanbirfısıltı,kimizamandacanhıraşbirçığlık îlk albümü bir milyondan fazla satan Tori Amos'u müzik eleştirmenleri 90'lann müziğinin temsildsi ilan etti Kültür Servisi- Tori Amos 1992 yılında bir anda ünlü bir pop şarkıcısı oiuverdi. İlk albümü "Uttle Earthquakes" dünya çapında bir milyon- dan fazla sattı. güzel yüzü sık sık MTV'de ve bel- li başlı müzik dergilerinin kapaklannda görül- mevc başladı ve müzik eleştirmenleri onu 90'- lann müziğinin temsilcisi ilan ettiler. Melody Maker'ın "dahi" nitelemesine değer bulduğu bu genç kız, kimi zaman bir fısıltıya dö- nüşüp Joni Mitcheil'i andıran, kimi zaman canhıraş bir çığlığa dönüşüp Kate Bush'u anı- msatan sesi. usta piyanistliği ve tecavüz. dini şüpheler ve varoluşun acısı üzerine şok edici şarkı sözleriyle gerçek bir yıldız oldu. Bu göz kamaştıncı başanya rağmen Tracy Chapman ya da Tanita Tikaram gibi şarkı sözlcri ve içtenlikleriyle tek bir albümle parlayıp, de- vamını getiremeyen kadın şarkıcılarla aynı sonu paylaşması endişe cdiliyordu.. Ama Tori Amos ikinci albümü "L'nder The Pink"i çıkardı ve eleş- tirmenlerce ilk albümündekilerden hiç bir farkı olmayan yeni şarkılannı tanıtmak için yollara düştü. Tanrı korkusu 21 yaşına dek sürdü 30 yaşındaki Amos. rahip bir baba ve yankıal- derilı bır annenin çocuğu olarak Amerika'da dünyaya geldi. Üç yaşında piyano çalmaya baş- layan Amos. daha beş yaşındayken ünlü Pea- body Enstitüsü'nde konser piyanisti olmak üze- re eğitilmeye başlamıştı. Dahi bir çocuk olarak çok rahat yetiştirilmesine karşın, rahip babası ve yaşadıklan toplulukta bir azize olduğuna inanı- lan anneannesinden sıkı bir dini eğitim de aldı. Bu yüzden kendisinden 10 >aş büyük olan ağabeyi ona Jimi Hendrix albümünü dinlettiğin- de, Jimi isminin "Jesus"'nın(İsa) kısajülmışı ol- duğunu sandı ve o günden ilibaren İsa'nın bir hippi olduğuna ve Mary Magdelena ileateşli bir aşk yaşadığına inandı. Ancak çocukluğunda içi- ne işleyen Tann korkusu yüzünden 21 yaşına kadar ne zaman bir erkekle öpüşse Tann'nın onu seyreltiğini düşünüp utanıyordu : "Sonunda gec de olsa Tann'nın benimle uğra- şamayacak kadar çok tşi olduğunu anladım" dı- yor Âmos. Amos'un şarkı sözlerindc artık yitirdiği inanana dair göndermeler sık sık yer alıyor. İlk albümünden çıkan "hk" parçanın adı bile •'Tann" ve "Bu kirli çarşafların arasında/ kur- tancımı arnorum / her Tann'nın giinii / çarmıha gerilivorura" ıle "Gökten taş yağdırmaya karar verdtğinde / önce beni uyaracak mısınr' gibi sözler >eralı_vor. Ancak, piyano çalarken sevişiyormuş gibi ha- reketler yapan bu genç. besteci- şarkra- söz yazan ve piyanistin Tann saplantışından çok daha ilginç sözler yazma becerisi var. Örneğin yeni albümü- nün son şarkısı. "Evet, Anastasia" adında 9 daki- kalık bir epik ve son Rus Çan'nm kızı Anasta- sia'yı anlatıyor. Besteci, şarkıcı, söz yazan ve piyanist Üstelik Amos. gıda zchirlenmesınden ateşlcr ıçinde yattığı bir gece Anastasia'nın hayaletinin gelip. şarkının sözlerini yazdırdığını söylüyor. "Garson Kız" isimli bir başka şarkısmda ise "Şu garv>n kızı gebertmek istiyorum/ Ama yanlış an- lama/ Ben banşcıl bir insanım/ Bcni yanlış anla- ma fahişe/ ben banştan vanavım" dıyc haykın- Tori Amos, usta piyanistliği, tecavüz, şok edici şarkı sözleriyle gerçek bir yıldız oldu. yor Amos. Daha "normal''' şarkılan ise u Mısır Gevreği Kızı" gibi isimler taşıyor ve kadınlann ya mısır gevreği ya da kuru üzüm gibi olduklan savını anlatıyor. Kuru üzüm ve mısır gcvreğiyle ne kastedildiği açıklanmasa da. Amos zaten. şarkılanndan hcrkesin istediği anlamı çıkar- masını istiyor ve ekliyor: "Ben kuru üzüm türü kadmlardanım.^ Tüm bunlann dikkat çekmek için yapılan nu- maralar olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Piyanosu dışında sahneye hiç biralet veva dekor konulmasına karşı çıkan. kot ve tişörtten başka kostüm giymeyen Amos'un konscrlcrini izle- yenler, söylediği sözlerin içtenliğine inanmak /o- runda kalıyorlar. Kimi hayranlan daha da ilcri giderck onu canlı dinledikten sonra. gece yalnız- ken albümlerini dinlcycmez olduklannı belirti- yor. Amos. ruhsal MJrunlan olduğunu kabul ediyor ama kimilerinın iddia ettiği gibi beste yapmanın terapi yerinegeçtiğinı kabul etmiyor: "Engebeli arazide son sürat cip kullanmak te- rapi olabilir ama beste yapmak olsa olsa arkeolog gibi kazı yapıp dcrinlerde saklı olanları keşfetmek oJabilir."' Yalnız ve umutsuz yıilardan sonra... Amos için küçük birçocukken başardıklany- la. iki yıl önce bir yıldız oluşuna kadar geçen dö- nem tam bir hayalkınklığı oldu. Hiçbiryapımcı Amos için bir albüm çıkarmaya yanaşmıyor \e çaldığı her kapıdan "Bu küçük kız ve piyano nu- marası asla tutmaz" yanıtını alıyor. En insaflı yapımcılar ise piyano yerinc gitar çalmayı kabul ederse deneyeceklerini söylüyor. Elbette Amos çocukluk aşkı piyanosundan vazgeçmeyi kabul etmiyor ama bu kez de yıllarca oıcl lobilcnndc gündc dört bcş kez "Feeİings"i çalmak zorunda kalıyor. Sonunda bir grup kurup. mini etek vc rockçu zıncırleri takarak, bir albüm yaplırmayı başa- nyor ama albüm tam bir fıyasko oluyor:" Bilbo- ard afbüm için rezalet demişti. Dahi cocukluktan rezalete geçmek dayanılmaz birşeydi. Oturup nasıl bu kadar > anılmış olabilirim di\ e düşünmeye başladım" diyor Amos. Sonunda iyi niyctli bir yapımcı. Amos'un yapmakla ısrar ettiği türde müziğinancak İngiltere'deişyapabileceğini söy- lüyor \e Amos şu anda yaşadığı Londra'ya doğ- ru yola çıkıyor. Bilmediği bir ülkedc. hiç kimscnin gclmediği barlarda piyano çalarak geçirdiği yalnızlık vc umutsuzluk dolu yıllardan sonnı "Vlelody Ma- ker"dcrgisinın biı'clcştirmeni onu keşfediyor vc büyük bir reklam kampanyası ile ilk albümünü çıkanyor. Bundan sonra da başanlar art arda sıralanıyor. Ancak bu inişli çıkışlı başan grafıği- nin özgüvenindc açtığı yaralar. ıç paralayıcı çiğlıklar ya da bir o kadar rahuiM/ edici fısıltılar olarak şarkılanna yansıyor. BeyazperdedeedebiyatvepolitikaKültür Servisi - İstanbtıl Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzcnlcncn 13. Liusiararası İstanbul Film Festi- vali rezervasyon formlannın toplan- ması yann sona envor. Re/erve edi- len biletler. 26-29 M'art 1994 tarihlcri arasında Atatürk Küllür Merkezi ön fuayesinde kurulacak sinema gişclc- rindcn alınacak. SinemaseverlerİR büyük ilgisini çc- ken, festivalin geleneksel bolümle- rindcn "Edebiyartan Beyazperdeye" başlığını taşıyan bu bÖlümde yer alan filmler: 40() yıl önce Wılliam ShakeSpeare tarafından kalemc alı- nun ve hızlı bir aşk komcdisi olan "Kuru Gürültü". Dostoyevski'nin ünlü romanı u Budala"daki olaylan günümüz Bombay'ına taşıyan aynı isimli filmi. 1993'te En Jyi Yabana Film dahnda Oscar'a aday gösterilen cpik biryapım olan "Daens". İran'ın usta yönetmenlerinden Dariush Mehrjui larafından H. İbscn'in "Oyun E*i" adlı oyunundan özgürcc uyarlanan "Sara". çürümüş vc kayılsız bir bürokrasinin egemen ol- duğu Laiin Amerika'dan. iç savaş vc dını karma^anın harap ediği bir ül- keye. dünyadan soyutlanmış Kaf- kasya'dan günümüz Güreistan'ına taşınmasına rağmen. özgün öykü- nün içeriğine dokunulmamış olan "Albaja Mektup \ok" \c Virginia VVoolfun nefis. lirik romunının coş- ku vcrici biryorumu olan "Orlando"- 20. yÜ7yıhn sonıına yaklaşırkcn tüm dünyada esen değişim rüzgarlanna rağmen ırkçılık. göçmcnlcr. düşün- ccye konan yasaklar. bürokrası çıkmazı. değişıme ayak uydurama- ma gibi nice çağdaş sorunu vc politik konulan irdeleyen fılmlcrin yer aldığı "Politika Üzerine"1 bölümündc şid- det dolu. oioriler birdcyletıcki dire- ııış ruhunu yansıtan "Özgürlüğümü Ver", bir Mı.Mr-Alınanya ortak yapımı olan "Küçük Düşİer". Ma- ka\ejc\'ın gö/dc tcmaMnı. yunı Bü- yük Sosyalıst Aldatnıaca'nın siihne- ye konuşunu işleyen "Goril Öğlen Yıkanır". konuşunu askcri dıkuuör- lüklen kaçan Carlo^ ıle oğlıınıın öy- küsündenalan "Amigomio". İuılyan polıtikacılanyla partilerdeki yo/laş- mayı vc ciddi ahlakı sapmayı leşhir cdcn "Ayakçı** ve Berlın Duvan'nın yıkılması ile başlayan Ayrupa'daki değişim rüzgarlarının İlalya'daki yansımalannı konu alan "Mario, Maria ve Mario". Yaşamlan bcya?- perdcve yansıtılan filozoflar arası- nda Emmanuel Kant, V\alter Benja- min ve Ludnig V\ittgenstein var. PENALTT MEMET BAYDUR Bir Gün, Ahmet Hamdi... Geçenlerde, televizyonda bir edebiyat programında bir meslek grubuna son günlerde ne okudukları sorulu- yordu. Programın adı Okudukça, seçilen meslek grubu ise avukatiardı. Sayılan kitapların içinde yazınsal değeri olan ya voktu ya da çok azdı. Bir hukukçu hanımsa, ken- dinden birinci çoğul şahıs olarak söz edip "Biz şimdi şu, şu ve şu kitaplan okuyoruz. Masamızın üstünde şu ki- taplar duruyorlar"ii\an dedi. Durum acıklı ve eğlenceliy- di. Ülkemizde toplumcu kesime ait kimi kişilerin kendile- rinden biz diye söz açmalarını oldum bittim yadırgamı- şımdır. ingiltere'de örneğin kendinden biz olarak söz eden kişi ingiltere Kraliçesi'dir yalnızca. "Biz üzgunüz" dediği zaman "Ben üzgünüm" demek istiyordur, "ejj- lendik" dediği zaman "eğlendim"d\r bunun anlamı. Neyse, konumuz bu değil, bambaşka bir şey. Televizyonu kapattıktan sonra, bu programı daha ön- ce nerede görmüştüm diye düşündüm ve anımsadım: Yedi yıl kadar önce bir ütopya yazısı yazıp meslek grup- larının okudukları kitaplar üstüne düş kurmuştum. Ara- yıp buldum o yazıyı. Şöyle bir şeyler yazmışım: "Ülkemizdeki bütün doktorlar, avukatlar, mimarlar ve mühendisler, yalnızca bu dört meslek grubuna ait her kişi Gustave FlaubertV adam akıIIı okusaydı hiçbir şey değişmezdı demek mumkün müdür? Tabipler Derneği Lokali'nde Diş ve Çene Hastalıkları uzmanı Nall Bey ıh- lamurunu yudumlayarak, Eleanor Mar-Aveling 7n Ma- dam Bovary için yazdığı önsözü okuyor diyelim. Yanda- ki masada Kulak-Burun-Boğaz uzmanı Necml Bey ile Cilt ve Tenasül Hastalıkları doktoru profesör Basri Bey, Fiaubert'/n son yapıtı olan Bouvard ile Pecuchet'yi tartı- şıyorlar. Gastroenterolo/iden Muzaffer Bey se Göz Dok- toru Teoman Bey7e, Ingiliz yazar Julian Barnes V? 'Flaubert'in Papağanı' adlı romanının seksen beşinci sayfası üstüne derin bir sohbete dalmış. Julian Barnes, romanının o sayfasında bir alıntı yapı- yor Gustave Flaubert'den. Söylentiye göre şöyle bir şey yazmış yazarımız: 'Bütün bu demokrasi düşü, işçi sınıfı- nı burjuvazinin aptallık düzeyine çıkartmak içindir' Dok- tor Muzaffer Bey, bu cümlenin Flaubert'e ait olamayaca- ğını söylüyor ve savını Flaubert'in 'Adaylar' adlı oyunun- dan yaptığı alıntılarla pekiştiriyor. Doktor Teoman Bey, Barnes'm kitabındaki alıntının Flaubert'e ait olduğun- dan son derece emin. Çok 'Flaubertien' bir cümle oldu- ğunu söylüyor durmadan. Sohbet koyulaşıp derinleşiyor, masalar birleşiyor ye- ni dostluklar kuruluyor, evlerde toplaniılar yapılıyor. Diğer meslek gruplarıyla yakınlaşmalar oluyor elbet. Doktorlar la avukatların, biner kişilik gruplar halinde ani- den sıkı fıkı olmalarını kimseler yadırgamıyor. Mimar- larla mühendislor de benzer dostluk bağlan kurunca herkes afallıyor. Ne oluyor bu adamlara? Her şey Gustave Flaubert yüzünden. 174 yıl önce doğ- muş, 115 yıl önce ölmüş bir Fransız yazan. Oldüğünde yalnız, meteliksiz ve perişanmış Zola, ardmdan yazdığı veda yazısında, 'Rouen eyaletinde halkın beşte dordü tanımazdı onu' diyor. Gerı kalan beşte biriyse nefret ederdi! Son romanını bitiremiyor: Bouvard ile Pecuchet. Ki- milerine göre ölümüne neden olan da bu roman. Zaten yazmaya başlamadan önce, Turgenyev, bu konudan ancak kısa bir öykü çıkar demişti, ama dinleyen kim? Cenazeden sonra yaslı dostlan bir lokantada yiyip ıçmeç ye gidiyorlar. Tam başlayacaklarken aklı evvelin biri masadakileri sayıp 13 kişi olduklannı bildiriyor. Büyük bir uğursuzluk bu! Aralannda şair Francois Coppe ile Theodore BanvilleVn de olduğu aç, susamış grup, ma- sadan birıni sokağa yolluyorlar, on dörduncüyü bulsun da yemek başlasın diye. Sokakta birkaç kişi. Flaubert denen tanımadıklan bir adamın cenaze yemeğine bu- yurmayı reddediyorlar. Sonunda sıla iznini kullanan bir asker kabul ediyor yemeğe gelmeyi. Hayır. Flaubert'i hiç duymamış, ama büyük şair Coppe ile tanışmak için geberecek nerdeyse. Doktorlar, avukatlar, mimarlar ve mühendisler ara- sında gittikçe pekmezlenen bir Flaubert muhabbeti sü- redursun, başka ilginç bir olgunun filizlendiği görülüyor bu arada. Bankacılar, öğretmenler. erkek berberleri ve gazeteciler de ufak uiak, kendi aralannda Anton Çehov okumaya başlıyorlar. Çehov okuyan gazetecilerin ara- sında 'yazar' olanları da var elbette. Berber Hüseyin Bey'in dükkanında banka müdürü Sami Bey m ense tı- raşı yapılırken Vişne Bahçesi ile Üç Kızkardeş arasında- ki yapısal farklar tartışılıyor. Çehov'un anJatım özellikle- rinin modern tiyatro üstündeki etkileri filan konuşuluyor öğretmenler odasında. Hikayeleri ile oyunları arasında ne gibi bağlar kurulabilir? Köşe yazarları güncel sorun- ları bırakıp bu konu üstüne uzun incelemeler yayımlı- yorlar gazetelerinde. Anton Çehov da bu dört meslek grubu tarafından didiklenip çözümlenmeye çalışılıyor yıllarca. Derken garsonlar, işadamlan, emlak komisyoncuları ve hoterler, bu böyle olmaz deyip Ahmet Hamdi Tanpı- nar okumaya başlıyorlar. ilk kitap Abdullah Efendi'nin Rüyaları. Birer birer, hep beraber. Kuyumcular. eczacı- lar, kasaplar ve politikacılarsa çoktan Shakespeare 7 bitirip Nabokov on bütün yapıtları üstüne derin tartışma- lara dalmışlar. Kimine düş gibi gelir bunlar, kimine karabasan gibi. Bana ise içinden çıkılmaz bir durum gibi geliyor, ne di- yorduk, evet. bütün ütopyalargibi." Yedi yıl önce yazdıklarım böyle. Televizyonda "mes- leğimize dair kitaplar okuyorum. başka şey okumaya zamanımız kalmıyor" diyen avukatları görünce hemen hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. eski bir yazıma geri döndüm. Bağışlayın. Bu satırlan yazarken sokaktan so- nuna kadar açılmış ses yükselticilerıyle bir seçim kam- yonu geçiyordu, amma ve lakin, cümbür cemaatin diye bir şeyier haykırarak. Gustave Flaubert'i okumak mese- lesine gelince... "Özgürlük ve Demokrasi için TYS 20 Yaşında" Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası 20. kuruluş yıldönümü nedcniylc bugün saat I6.00"da başlamak üzerc Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda "Özgürlük ve Demokrasi İçin TYS 20 Yaşında" başlığıyla bir toplantı düzcnliyor. Scndikanın kuruluşundan bu yana öykiisünün an- lalıldığı kısa bir belgesel video gösterisiyle başlayacak olan ctkinliğe Aziz Nesin.Oktay Akbal. İlhan Selçuk, Ataol Beh- ramoğlu. Müjdat Gezen, Klaus Kordon (Almanya). Blega Dimitrova (Bulgaristan). Radovan Pavlovski (Makedonya) konuşmucı olarak katılacaklardır. Müzik dinletilerinin de yer aldığı loplantının sunuculuâunu Gülsen Tuncer yapa- cak. Aralannda Yasar Kemal. Aziz Nesin, Turgut L'yar, Be- kir V ıldız, Adalet Ağaoğlu. Leyla Erbil, Orhon Murat An- burnu, Tomris Lyar. AIi Özgentürk, Nihat Behramoğlu, Adnan Özvalçıner gibi 11 kurucu üyenin de yer aldığı 1974'len buyana yönetim kurullarında hizmet vermiş 50'yi aşkın yazara onur plaketlerinin vcrileceği tören de top- lantının programında yer alıyor. Etkinliğin davctiyelcri Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu gişelcrinden vc TYS Genel Mcrkczfnden (252 19 30) edinilcbilinir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle