07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MART1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN Insan denizlerimezarlaştirıyorTanmda verimi arttırmak için kullanılan gübre denize ulaştığında balıklan yok ediyor; sanayi geliştikçe bu kesimin zehirli atıklan artıyor, bu da denizleri insanlariçin yararlanılamazhale getiriyor -mr nsanoğlu hep uzayın I derinliklerinden gelecek felaketin -*- korkusu içinde. Dünyanın her yerinden, hatta uzaya gönderilen araçlardan o boşlukta kaynaşan meteoritler, göktaşlan, karadelikler yakından izleniyor; hareketleri üzerine hesaplaryapılarak dünyamıza çarpıp çarpmayacaklan belirlenmeye çalışılıyor. Binlerceyıl önce yerküreye toslarruş bir meteoritin yarattığı kıyameün hikayeleri son zamanlarda daha sık yinelenir oldu. Böyle bir yol kesişmesini teknolojik olanaklarla dünv anın uzağında önlemenin yollan aranıyor. Hatta bu konuda etkili önlemlerin hazırlanmakta olduğundan bile söz ediliyor... Tiim bunlar için "İyi ediliyor", "Elbette kıyameti önlemenin bir yolu buJunnialıdır" diye düşünülebilir. Ancak bir de insanoğlunun kendi elleriyle hem de aklıru kullanarak haarladığı kıyamet için ne denir? Denizlerin kirlenmesi. bugün arük uzaydan gelecek olan, çevremizde oluşturmaya çalıştığımız kıyametin hızla gelişmekte oiduğunu gösteriyor. Şu anda küremizin dörtte üçünü oluşturan denizlerin, temizliğini koruyan kesimi kalmamışdurumda. Nehirler. denizlere ulaştıklan kıyılara yığınla zehirli madde taşıyor. Bu maddeleroralardayoğunlaştıkça, enginlere doğru yaygınlaşıyor. Giderek de ters yönlerden gelen kirli madde akımlan. okyanuslann ortalanna kadar ulaşıp birleşiyor. Bunlann aktığı yollarda ve birleştikleri noktalarda da denizdeki canlılann bir yandan yok olup nesilleri tükenirken, öbür yandan da yaşarrunı hâlâ sürdürebilenler besin olarak yendiklerinde insanJar için tehlike yaratıyor. Dünya nüfusu beş milyardan yukan doğru hızla ilerliyor. Nüfus arttıkça beslenme olanaklannın zenginleşmesi gerekiyor. Bunun için de tanmda ve besin sanayiinde verimin arttınlması koşul olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu koşulun atıklan denizleri, oradaki canlılar için yaşanmaz hale getiriyor. Hatta o kadarla da kalmıyor, o kirli sularda serintemek isteyecek insanlar için yaşamsal tehlike yaratıyor. Bir süre önce Kuzey Denizi'nde kıyısı olan sekiz Avrupa üjkesinden -Fransa, Hollanda. İngiltere, Almanya, Norveç, İsveç, Danimarka. Belçika- toplanan su örneklerinin incelenmesi, Kuzey Denizi'nin balıklar için yaşanmaz, insanlar için kullanılamaz hale gelmek üzere oiduğunu gösterdi. Örneklerin içerdiği zehirlilik üzerine, balıklar üzerinde yapılan incelemeler ve balıkçılarla sürdürûlen göriis,meler, bahklann görünüş olarak da özellikle iç organlar bakımından çok değişikliğe ugradığını, yenmez hale geldiğıni gösteriyor. Aynca bu yenmez balıklann aşın derecede avlanması. denizi, içindecanhlann bulunmadığı kirli bir su haline getiriyor. Kıyılannı kendileri için de denizdeki canlı varbklar için de zehirleyici hale getiren sekiz ülkenin dışişleri bakanlan önümüzdeki ay bir araya gelerek çeşitli sanayi atıklannın Kuzey Denizi'nedökülmesini, tanmda üretim artışı için kullanılan çeşitli gübre kahnülanrun akarsularla denize sürüklenmesinin önlenmesi çarelerini araştıracaklar. Bir araya gelecek olan bakanlann, Kuzey Denizi için ne gibi önlemler üzerinde görüş birliğine varacaklan şu anda belli değil elbet. Ama belli olan bir şey var: Kendi ülkelerinin kıyılannı kollamak için önlem araştınrken başka ülkelerin kıyılan hatırlanna gelecek mi acaba? Örneğin Karadeniz'in Türkiye'yeyakm kıyılanna bırakılan zehirli madde içerikli sanayi atıklan gibi. Örneğin Ege DenizTnin. Akdeniz'in, benzer ve başka biçimlerde kirletilmesi gibi... Seyfettin Turan Afgaıüstan mayın tarlasınadömlii Mayın temizleme çalışmalan sürerken, kimse, toprağın yeniden mayınlanmayacağının güvencesini veremiyor Mücahitkr. sa\aşın başladığı günkrde Salang tepeJerine çıkar, Kabfl'den gdetflecek bir tehlike karşsnda her an tetikte bekJerdi. Nedensiz yere devam eden iç savaş, hemenşimdi bitse bfle, ülkeuzun yıflar yaraJannı saramayacak. B undan iki yıl önce Afganis- tan'ın harap haldeki başkenti Kabil'den kuzeye, Cebelü's- Saray'ın ve Salang'ın ötesine doğru bir yolculuk yaptığmızda, yıkıntılar içinde, terkedilmiş köyler görürdü- nüz. Yalnızca askeri üsler ayak- taydı. Şimdi, taşlardan yeni örülmüşdu- varlara, evlerin tepesine yeni yerleş- tirilmiş çatılara ve içleri boş ya da plastikle kaplı bile olsa, yeni pencere pervazlanna rastlayabibrsiniz. Köyler bu gelişmeyi büyük ölçü- de, Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nin Cebelü's-Saray'daki üssünde çab- şan Tira Porter ve Afgan ekiplerinin ülkenin en stratejik yolunda gerçek- leştirdikleri mayın temizleme çalış- malanna borçlu. Köylerin içinden geçen >olun bir yanında. topraktaki mayınlan te- mizleme işini üstlenen bir İngiliz yardım kuruluşunun üç üyesi için dikilmiş anıt yer alıyor. Tim Goggs, Julian Gregson ve Şah Muhammed. 1992 yıhnda, mayın temizlemek için kullandıklan araç bir bubi tuzağına çarpıp alev alınca, hayatlannı kay- betmişlerdi. Salang'ın güneyindeki köylerdey- se çatışmalar hâla tüm hızıyla sürii- yor. Salang tünelinin hemen biti- minde bekleyen hükümet birlikleri, ilerideki çatışmalar yüzünden daha öteye geçmenize izin vermiyor. Yardım örgütünün, Afganistan' ın İsmailiye aanbğın kalesi sayılan Pol-i Homri'de de bir üssü var. Mücahitlerin komünist rejime karşı savaş verdiği 13 yıl boyunca, İsmaililer, hayli güç kazanmışlardı. Ancak öyle görünüyor ki. yönetim- deki Naseri ailesinin, hükümet karşıtı güçleri desteklemeye karar vermesi, vahim bir hata>dı. Pol-i Homri birkaç gün önce bomba- landı. Çatışmalar. Salang yolunu bir hafta süreyle tıkayınca, Porter'm, mayın tarama donanımını Pol-i Homri'ye getirme umutlan da silik- leşü. Porter. "Mayın temizleme işj çok sıkıcı. ama bir o kadar da tehlikelidir. Bu yüzden, 110 dereceye varan yaz sıcaİdannda bile dikkatinizi hiç csir- gememeniz gerekir" diyor ve ekli- yor: "Ancak işin en zor yanı, silahlı birliklerie anlaşarak yerel topiuluk- larla bağlantı kurmaktır. Onları ta- rafsız olduğunuza kesinlikle ikna et- meniz gerekir." Bu yardım örgütü dışında, mayın temizleme işini, Avrupa Bırliği ve Birleşmiş Milletler'den aldıklan pa- ralarla Afgan birlikler yürütüyor. Geçen yıl. 29 kilometrekarelik bir alan temizlendi. Ancak toprakta ha- la çok sayıda mayın var. Porter. "Bu şekilde çalışmaya de- vam edersek, 3-5 yıl içinde pek çok köyde, oormal yaşama gecilmesini sağla\ abiliriz. Ama to'prağın >cniden mayınlanmayacağuun gihencesini veremeyiz" diyor. Raymond VVhitaker The Independent Ingiliz böbrek hastalarmın umut kapısı: Hindistan • Organ bulmamn giderek zorlaştığı İngiltere'de, beş bin böbrek hastası ameliyat için beklerken, özel hastanelerde nakil ameüyatlan genellikJe Türklerden saün ahnan böbreklerle gerçekleştiriliyor. B öbrek hastası İngilizler, böbrek nakli ameliyatı için Hindistan'a gidi- yor. Hindistan'da yoksul kesi- min gelir sağlamak amacıyla böbreğini satması, terminal safhadaki böbrek hastalannı bu yasadışı yola itiyor. Diğer taraftan. İngiliz sağhk sistemi- nin böbrek nakli gereken has- talara, sağlıkb böbrek bulma konusunda. yetersiz kalması karşısında İngilizlerin bu yön- teme başvurduğu belirtiliyor. Arabulucular, yasadışı yol- lardan böbrek hastalanna ula- şıp, Hindistan yolculuğunu, vericiyi, 12 bin sterlin tutann- daki ameliyaün yapılacağı hastaneyi ayarbyor. Bombay ve Madras gibi kentlerin arka sokaklannda yaşayan vericiler 200 sterlin için yaşamlannı tehlikeye atıyor. İngiliz doktorlar, Hindis- tan'da ameliyat olduktan son- ra İngiltere'ye dönen hastala- nn bakımını üstlenmek zorun- da kahyorlar. Böbrek reddi olasıhğını azaltmak için verilen pahalh ilaçlar ve ameliyat son- rası bakım işlemleri, doktorla- nn übbi ahlak kurallannı sor- gulamalanna yol açıyor. İngi- liz doktorlar. pahalı ameliyat sonrası bakımının ülke ekono- misine ağır bir yük bindirdiği konusunda birleşiyor. Son on yıldır zengin Arap şeyhlerinin ve Avrupablann iz- lediğj yolu takip eden İngiliz- ler, uluslararası organ kaçakcı- lan için yeni bir pazar. Hindistan'da yapılan ameli- yatlar sırasında genel temizlik kurallanna uyulmadığı. verici böbreğinin AIDSv sanlık veya cüzamlı olabileceği olasıbkla- nna karşın, hastalann ame- liyat sonrası durumunun son derece sağhklı olduğu belirtili- yor. Hastalar ameliyat için Hin- distan'da üç hafta kalıypr, ameliyat sonrası bakımlan İn- giliz hastanelerinde yapıhyor. Böbrek ticaretini ayarlayan- lara İngiltere'de "böbrek sim- san" deniiiyor. 28 yaşındaki bir böbrek hastası kadın, böb- rek nakli için bir yıldan fazla sıra beklediğini, sonunda böb- rek simsarlanna başvurduğu- nu, Hindistan'da yapılacak iş- lemin kendisine 12 bin sterline mal olacağmın söylendiğini kaydediyor. Bu parayı ödeye- cek durumda olmadığı ve Hin- distan'da yapılacak bir ameli- yata güvenmediği için öneriyi reddediyor. Ne var ki, başkalannın bu yola başvurmalanru makul karşılıyor. Bekleyecek zamanı olmayan terminal safhadaki hastalann Hindistan'a gitme- lerini yanlış bulmuyor. Doİctor Maurice Jacksoo, İngiltere'de yayınlanan tıp der- gisi Lancet'te çıkan bir yazısın- da konuya ilişkin görüşlerini şöyle belirtiyor:"Hastalanmı- zın ucağa binip Hindistan'a ya da başka ülkelere gitmesini en- gelkyemeyiz. Ne var ki, ameli- yat sonrası bakım için bize gd- diklerinde, İngiliz yasalannın çiğnenmesinde araç olarak kul- lamkngım kaygısına kapılryo- rum." Dünyanın öbür ucunda ise başka insanlar da bu ticaretin izlerini taşıyor. Hindistan'ın Mardas kentinin gecekondu mahallelerinde yaşayan pek çok kişinin böbrek bölgesinde ameb'yat izi görülüyor. İngiltere'de böbrek nakli için şu anda 5 bin hasta sıra bekliyor. Her yıl bu rakama yüzlercesi ilave oluyor. Hasta- lann pek çoğu sıra beklerken ölüyor. Diğer taraftan İngil- tere'de organ bulmak giderek güçleşiyor. Trafık kazalanndaki azal- ma en büyük organ kaynağını kurutuyor. İngiltere'de organ satışı beş yıl önce yasaklandı. Buna karşın, bazı doktorlar özel hastanelerde genellikle Türklerin sattığı böbreklerle riakil ameüyatlan yapıyor. LoisRogers TbeSundayTimes Uzmanlar bir başbakanın, bütün gücü elinde toplama hevesini biryana bırakıp, çevresinde bir danışmanlar ağı oluşturması gerektiğini düşünüyor. ngiltere'de muhafazakar önderlikle ilgili yorumlar, çok önemb bir noktayı gözden kaçınyor. Sorun. birilerinin bu işi Major'dan daha iyi yürütüp yürüteme- yeceği değil. Asıl soru şu: İngiltere'nin nasıl bir başbakana ihtiyacı var? İngiltere, birsüredirönderliğin başansız- bğını tartışıyor. Konu, Nigel Lawson ve Robert Armstrong tarafmdan verilen Çağ- daş İngiltere Semineri'nde ele abndı. Lord Lavvson seminerdeki konuşmasını şu sözcüklerle tamambyordu: "Başbakan aslında sanıldığı kadar güclü değildir." Lawson'a göre, başbakanın bir bakanlığın karannı önlemesi söz konusu olamazken, omurgasız bir bakan, başbakanın kendi alaruna girmesini genellikle önleyebiliyor. Hem Lord Lawson hem de Lord Armst- rong, bakanın istifa tehdidinin önemb bir sınav olduğu görüşünde birleşiyor. İstifa etmek genelde bakanlann işine yaramasa da. kabineden aynlmak. başbakanı zayıf- latıyor. Kabine üyeleriyle başbakan arası- nda bir uçurumun acıldığı ve 1979'un or- tak hedefleriyle uyumlu çalışma ortamınm tarihe kanşüğı Thatcber döneminin kar- gaşasından sonra, Major, başbakan olarak farkb bir tarz benimsedi. Bütün bakanlann sözlerinin dikkatle dinlendiğinin güvence- sini verdi. Bosna'ya asker gönderilmesi gibi konular. ilgili kabine komitelerinin el- lerine teslim edildi. Yine de. rahatlıkla söylenebibr ki, kabi- ne de pürüzler bitmiyor. Yalnızca ekono- mide değil, yasamada da hatalar yapıldı. Bakanlar, tek bir kabinenin üyeleriymişçe- sine kolektif bir çalışma sergileyemiyor da. kendi başlanna haraket ediyor. Hatalar mekanizmanın kendisinden mi. yoksa üretilen siyasetlerden mi kaynakla- nıyor? Lavvson'a göre. başbakan daha küçük bir"kabinede" stratejileri tartışarak. iktidan paylaşmaya biraz daha hevesb ol- saydı bu hatalara düşülmezdi. Gereksinim duyulan şey daha güçlü bir önderbk değil. Hükümet, görev süresinin uzunluğundan kaynaklanan bir yetke erozyonu geçiriyor. Bunun çözümü güç. Ne ki, Armstrong'un, Lady Thatcher'ın kabine arkadaşlannın desteğini elde tut- mak için gerekli çabayı göstermediğı yollu uyanlanna kulak asmazsa, Major'un sonu pek hayırlı olmayacak. The Independent ingiltere, başbakanını anyor Beriusconi, kamuoyu yoklamalarmda önde geüyor. Italyanlann, seçimden hiçbir beklentisiyok • Ülkede 27 martta düzenlenecek seçimlerden halkın fazlaca bir beklentisi yok. Çünkü, seçim reformuna karşın. siyasette şimdiye dek ne şeffaflık sağlanabildi, ne de dürüstlük. G eçen yıl, İtalya'da- ki seçim yasalannın değişmesi için başanb bir kampanya yürüten siyaset- çiler. pek çok vaatte bulun- muşlardı. Eski nispi temsil sis- teminin korkunç karmaşıkbğı yerine daha çok. İngiltere'de kullanılmakta olan seçim siste- mine yakın bir sistemin seçim- lere şeffaflık kazandıracağı, seçmenlere daha net seçenekler sağlayacağı ve hatta daha ıs- tikrarlı ve daha meşru hükü- metlerin ortaya çıkmasına yardımcı olacağı iddia edili- yordu. Seçmenler, geçen nisan ayı- nda yapılan bir referandumda büyük bir çoğunlukla tüm bunlan istediklerini açıkça bel- li etmelerine karşın bugünlerde büyük bir hayal kınklığına uğ- ramışa benzıyorlar. 27 mart tarihinde yapılacak seçimler için sürdürûlen kam- panya ne şeffaflık ne de açıkbk sağladı. Seçmenlerin önüne sunulan seçenekler, tüm İtalyan siyaset tarihi boyunca olduğu gibi yine son derece belırsiz. Seçim- lerin sonuçlan da yine İtalyan- lann son 45 yıldır fazlasıyla alıştıklanndan farkb olmaya- cağa benziyor: Koca bir karga- şa. Bu kargaşa. Batı Avrupa' nın öteki önde gelen ülkelerine kıyasla daha ağır siyasi zorluk- lar ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya gelecek yeni hü- kümetin işini daha da zorlaştı- racak. Seçim sisteminde gerçekleş- tirilecek reform, Hıristiyan De- mokrat Partisi idaresi altında- ki çürük eski düzenin çöküşü- nün ardından İtalyan politi- kasının başına sanlan çeşit çe- şit belaya dev a olmaya yetme- yecektı. O sistemde. merkez tarafı- ndan bebrlenen listelerde yer alan siyasetçiler. oy satın ab- yorlardı ve bunun sonucunda aynı partilerden ve yüzlerden oluşan hükümetler birbirini iz- liyordu. Seçim reformu sözüm ona, oy pastasından bir dibm kap- mak için kapışan küçük parti- lerin sayısını azaltarak ve daha büyük siyasal gruplaşmalann oluşumunu teşvik ederek yeni bir düzenin kurulmasını hı- zlandıracaktı. Ancak işler pek umulduğu gibi omıadı. Seçim >asasının kapsadığı şartlardan biri saye- sinde küçük partiler hâlâ ayak- ta ve birbirlerinden bağımsız kimliklerine sıkıca sanlmakta inat ediyorlar. Soldaki, sağdaki ve merkez- deki partiler, dar bölgelerdeki oylanru çoğaltmak amaayla ittifak oluşturmuş durumda- lar. Ancak siyasi sloganlar dü- zeyinde birleşmiş olan üyeleri önemb politik konular ve kişi- sel çatışmalar söz konusu ol- duğunda bölünmüşlüklerini korumaya devam ediyorlar. Solda oluşturulan İlerici İtti- fağın kapsamındaki aynbklar öyle ki, ittifağın lideri Achille Occhetto zamanının büyük bir kısmını partisinin programıru açıklamaktan çok. bazı parti üyelerinin verdiği aşınya ka- çan yorumlan reddetmekle ge- çiriyor. Sağda ise medya imparatoru Silvio Berlusconi'nin başmda bulunduğu Forza İtalia hare- keti, yapılan kamuoyu anket- lerinde başı çekiyor. Ancak bunun nedeni daha çok, aralanndaki bölünmeleri Berlusconi'nin kişiliği üzerinde odaklanan bir kampanyanın ardında gizlemeyi başarabil- melerinden kaynaklanıyor. Bucada da ciddi siyasal tartı- şmalann eksikliği göze carpı- yor. Seçmenlerin akıllannın kan- şmasına ya da yeni bir seçim reformu için geribmin artması- na şaşmamak gerek. Seçmen- ler, seçim sahnesinde tanıdı- klan hiçbir şey bulamıyorlar (hemen hemen tüm partiler kendilerinden geçmişte yaşa- nanlardan koparmak amacıy- la adlannı değiştirdiler. Baa- lan da daha da küçük parçala- ra bölündüler). Bu yetmezmiş gibi belli bir sisteme uymayan bu seçimlerde üç ayn oy pusu- lasını doldurmalan isteniyor onlardan. İtalya'nın en acil gereksini- mi, dünyanın en büyük beşinci endüstriyel gücü olarak statü- süne uyabilecek ve ekonomik sorunlanyla başa çıkabilecek istikrarb bir hükümet. Ancak şu anki seçim kampanyası oy sandıklanndan böyle bir hü- kümetin çıkmasını sağlayabi- lecek bir politik sisteme daha ne kadar uzak oiduğunu göste- riyor. Andrew Gowers Financial Times CIA'de yeniden yapılanma telaşı hüküm sürüyor C 1A Başkanı James Wo- olsey Ame- rikan Haberalma Örgütü'nün işleyi- şine düzenlemeier getirileceğini bebrt- ti. Bu karann. ge- çen şubat ayında ilk önce Sovyetler Birbği'ne, daha sonra Rusya'ya bil- gi sattığı ortaya cı- kanlan iki tarafh ajan Aldrich Ames olayından sonra alındığı belirtiliyor. Senatonun habe- ralma komisyonu tarafından düzenlenen gizli oturuma katılan NVoolsey üç aşa- malı bir planın uygulanmasının gündemde oiduğunu belirtti. Bu plana göre ilk aşamada haberalma politikasının tümüyle yeniden düzenlenmesi yer alıyor. İkinci aşamada yapılacak olan hasar tespitinden sonra. üçüncü aşamada CIA Genel Müfettişi Fred Hitz'in bağımsız soruşturması bulunuyor. NVoolsey bu sorunun küçümsenemeyecek kadar önemli ve ciddi olduğuna dikkat çekükten sonra en kısa sürede bunun düzenlenmesi gerektiğini belirtti. LeMonde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle