Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiyaz sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: ÖzgenAcar •Gcncl Ya> ın
Koordınatöru: Hikmet Çetinka.va • Gencl Yavın
Danişmanı: Orban Erinç • Yazıı^len Müdurlerr
Ibrahim Yıldız. Dinç Tayanc (SorumIu).#Haber
Merkea Müdürii: Hakan Kara
• Görsel Yönetmen. Ali Aear #Dış Haberler: Er-
gun Balcı • Ekonomı Abdurrahman Yıidırım #
Istıhbarat: Yalçın Çakır • Yun Haberleri: Vlehmet
Saraç • Makaleler. Sami Karaören • Spor: Abdiil-
kadir Yücelman • Duzeitme- Abdullah Yazıcı
Ankara Temsılcisı: Mustafa Balbay • Haber Müdüru. Doğan Akın AtatürkBul-
van No:125, Kat: 4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 Hat). Telex: 42344, Fax:
44195027 •İzmir Temsılcisı: Serdar Kızık, H Zıva Bl\ 1352 S.2 3 Tel:4411220
Telex: 52359, Fax. 4419117 «Adana Temsılasi: Çetin Yiğenoğtu İnonü Cd. 119 S.
No: 1 Kat: 1, Tel. 3522550-3522601-3522492, Telex: 62155. Fav 3522570
Müessese Müdürü: Erol Erkut •Koordinatör
Ahmet Konılsan • Muhasebfc Bülent Yener
• İdarc- Hüseyin Gürer •İşletme önderÇetik
• Bılgı-lşlem. Nail İnal • Bılgısayar Sıstem:
Mürüvet Çtier •Reklam. Reha Işıtjıum
Vı>mU>u >e Basuc Venı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yavıncılık A Ş
Türkocaâ Cad.39 41 Cağaloğlu 34334lst. PK:246lstanbulTel 10 2l2)5i:O5O5(2OİMi)Tekn 22246 Fax 14MART1994 İmsak:4.46 Güneş:6.11 Öğle: 12.20 îkindi: 15.37 Akşam: 18.16 Yatsı: 19.35
Yazsaati
uygulaması
• ANKARA (UBA)-Yaz
saati uygulaması 27 mart
yerel seçimleri nedeni ile bir
hafta öne alındı. Daha
önce 26 martı 27 marta
bağlayan gece başlatılması
kararlaştınlan yaz saati
uygalaması, yerel
seçimlerde bazı
kargaşalara neden
olmaması için 19 martı 20
marta bağlayan
geceyansından sonraya
alındı. Buna göre gün
ışığjndan daha fazla
yararlanmak için "yaz
saati uygulaması" bir hafta
önealınırken 19 mart
cumartesi gününü 20 mart
pazara bağlayacak olan
gece yansmdan sonra saat
02.00'de, saatler bir saat
ileri alınacak.
Türkiye mağara
cenneti
• ANKARA (ANKA)-
Turizm Bakanı
AbdülkadirAteş.
Türkiye'de binin üzerinde
mağara bulunduğunu ve
bu mağaralardan
500'ünün araşunldığını
bildirdi. Ateş, bakanbğın
turizm çeşitlendirilmesi,
ülke geneline yayılması
amacıyla başlatılan
çalışmalar kapsamında
mağaralann da bu amaçla
korunarak tanıtılmasının
gündeme geldiğini söyledi.
Anadolu'nunjeolojik
yapısı nedeniy le çok sayıda
mağara oluşumlan
geliştiğini arilatan Ateş,
"Ülkemizde binin üzerinde
mağara bulunmaktadır.
Ancak bunlann 500
adedinde arastırma
yapılmıştır" aedi.
Sığla yağı
• MUĞLA (AA)-Muğla
sahil şeridindeki sığla
ormanlanndan bu yıl 2i>in
kilogram sığla yağı elde
edilmesi beldeniyor. Muğla
Orman Bölge Müdürlüğu
yetkililerinden alınan
bilgiy e göre Türkiye'de
sadece Muğla sahil
şeridindeki sulak dere
yataklan ile ormanlık
alanlarda yetişen ve halk
arasında "günnük ağacı"
olarak bilinen sığla
ağaçlannın gövdelerinden
sığla yağı üretimine
başlanıldı. Buyıl üretimin
Köyceğiz, Marmaris v»
Muğla Orman
İşletmeleri'nin sorumluluk
alanlanndaki sahil
şendinde yapılacağını
belirten yetkıliler, yaklaşık
2 bin kilogram sığla yağı
üretümesmin planlandığını
söylediler.
Kahve zeka açıcı
• NEWYORK(UBA)-
Her gün az miktarda kahve
içen erkeklerin, kahve
içmeyen erkeklere göre
daha zeki olduklan ve zeka
testlerini çok daha çabuk
yanıtladıklan belirlendi.
Amerikan John Hopkins
Arastırma Merkezi'nde
yapılan bir araştırmaya
göre insanlar kahve, çay ve
kafeinli meşrubatlan
canlanmak. uyku açmak
için içiyor. Kafeinin beyin
hücreleri üzerindeki
etkisinin yeni keşfedildiği
kaydedilen araştırmada,
kafeinin sanıldığı gibi
uyarıcı biretki yapmadığı
öne sürüldü. Araştırmada,
kafeinin sınır uçlan
tarafından salgılanan ve
uyuşukluk yaratan
nöroiletken madde olan
adenozini bloke ettiği,
sonuç olarak canhlığı
kaybetmeyip. faal kalmayı
sağladığı kaydedildi.
Kayak
yaygınlaşıyor
• B L R S A ( A A ) - K J Ş
aylannda yapılan gözde
spor türlerinden olan
kayağın, Türkiye'de
giderek v aygınlaştığı ve
hafta sonlannda 15 bin
kişinin bu sporu yaptığı
bildirildi. Dr. Bilge Aykurt
ve Dr. Muzaffer Aykurt
tarafından yapılan
araştırmada, kayağa
ilginin giderek büyüğudü
belirtilerek."Bu,
Türkiye'deki iklim
koşullannın uygunluğu ve
her yıl artarak sayısı 14'ü
bulan kayak merkezlerinin
kurulması ile mümkün
olmuştur"denildi.
ABD'de 25, Japonya'da
15, Avrupa ülkelerinde de
40-50 milyon kişinin kayak
yaptığı bildirilen
araştırmada, bu rakamın
Türkiye'de 15 bin
cıvannda olduğu
kaydedildi.
_ ^ _ _ ürkiye'de gecekondu
r M 7 olayı, özel sektörün
m "yaünm alanlarTolarak
m büyükkentleri seçmeye
m başladığı ve toprak re-
-^B». formunun gerçekleşe-
memesi üzerine kırsal bölgelerde artan
yoksullaşma ve işsizliğin getirdiği göç
olgusuyla birlikte. 194O'lı yıllardan son-
ra ülke gündeminde yerini aldı. O dö-
nemlerden bu yana temel kalkınma po-
litikalannda önemli bir değişiklik ol-
madığı için de köyden kente göç "sürek-
li artan oranlarda" sürüyor ve artık Tür-
kiye'de "kentleşme" denilince salt kentli
nüfusun artması, ya da kentlerin"planlı
olarak büyümesi" değil. kitlesel göçün
yarattığı sorunlar ve en başta da "gece-
konduiaşma" gelıyor.
Asbnda, Cumhuriyet'in özellikle ılk
yıllannda, doğrudan "devlet eliyle ger-
çekleştirilen"büyük sanayi yatınmlan-
nın, böylesi bir göçe ve böylesi bir ilkel
bannma koşullanna olanak sağlamaya-
cak şekilde, "uygarlık erdetnlerine uy-
gun" bir planlama ve proje anlayışı için-
de kurulduklanm da burada anımsa-
makta yarar var.
Örneön. Sümerbank'a. Etibank'a,
Demir-Çelik İşletmeleri'ne ait hemen
tüm sanayi tesisleri, özellikle de şeker
fabrikalan. demiryolu kuruluşlan gıbı.
her biri "uiusal kalkınma" çabalanmız
içerisinde çok önemli yeri ve gücü olan
"devlet yafırımları", hep yurdun değişik
yörelennde ve"bölgeler arasında dengeli
bir gelişme" gözetilerek saptanan yöre-
lerde kuruldular.
Dahası. yine tüm bu tesisler. salt "fab-
rika" ya da "işletnie"olarak değil, çalı-
şanlannın kalacağı "lojmanlan". yine
çalışanlannın dinleneceği. eğleneceği
"sosyal tesisleri". hatta bir çoğunda "si-
nema salonları". "düğün salonlan". "tü-
ketim kooperatifleri" vb. gibi işçılenn
kültür ve alışveriş gereksınmelerini de
karşılayan üniteleriyle birlikte inşa edil-
diler.
Bugün bile Anadolu'nun birçok ken-
tinde, hatta kasabasında, Trakya'daki
baa yerleşim yerlerimizde de o dönem-
lerde kurulan kamuya aıt tesıslerin bu
tür sosyal ve kültürel hizmet binalan
(örneğin toplantı salonlan. spor alanla-
n), bulunduklan belde halkına da hiz-
met ediyorlar, kent yaşamına önemli
katkılarda bulunuyorİar...
Devlet yatınmlanndaki bu anlayış,
194O'lı yıllardan sonra yaygınlaşmaya
başlayan özel sektöre ait sanayi projele-
rinde ise hemen hiç gözlenmemiştir.
Yatınmcılar. öncelikle yer seçimi ko-
nusunda. Cumhuriyet hükümetinin ta-
şıdığı"ülkenin her bölgesinin kalkınma-
sı" kaygılannı taşımadılar; büyük ço-
ğunlukla liman ve ulaşım olanaklan
olan önemli kentlerde toplanmayı ve sa-
nayi tesislerini de"buna en uygun" yer-
lerde kurmayı yeğlediler.
Tesislerinin yapılaşma programlann-
da da, yine devletin yaklaşırrunın tersi-
ne, çalışanlann bannma. sosyal ve kül-
türel gereksinmelerini hiç dikkate al-
madılar. Kamu yatınmlannda. proje-
nin neredeyse yüzde 40"lara varan bölü-
mü, lojmanlan ve diğer "uygarca ya-
şam" olanaklannı kapsarken. özel şek-
tör yatınmlannda bu oran"sıfıra" indi
ve girişimciler salt fabrika binalannı,
idari ünitelerini inşa etmekle yetindiler.
İşte, bu gelişmenin sonucunda, bir
yandan "topraksız ve işsiz kalan" kırsal
nüfus, iş olanaklannın yoğunlaştığı
kentsel bÖlgelere doğru göçe başlarken.
diğer yandan kendi bannma gereksin-
melerini de "kendileri çözmek" zorunda
kaldılar.
Kentlerde. önceleri "fabrikalar çe>Te-
sinde" oluşmaya başlayan gecekondu-
lar, zamanla "yeni mahalleler" oluştur-
dular ve giderek kentsel doku ve "kimli-
ğin" de yaygın ve güçlü unsurlan halıne
geldiler.
Türkiye'deki"libaral kalkınma" anla-
yışırun ve buna bağlı olarak gerçekleşen
"yatınm ve sanayileşme politikalarınm"
yukanda özetlenen genel karakteri, hiç
kuşkusuz günümüzde de hemen "ajnı
içerikte" varlığinı sürdürüyor.
Sanayi yatınmlannın yer seçiminde.
bölgeler arası dengeli kalkınma anlayışı
hala etkin olabilmiş değil. Y'ine. son yıl-
lardaki birkaç kuruluş dışında, ülkedekı
hâlâ etkin olabilmiş değil. Yine, son yıl-
da çalışanlann konut ve diğer gereksin-
melerini de karşılamak gibi bir çaba
gözlenmiyot.
Yasalar da böylesi bir "toplumsal yü-
1940'hyıllarda kırsal
bölgelerde artan
yoksullaşmayla başlayan
gecekondulaşmadayasama
süreciningeleneksel ilkesi:
Yapılanlara
AVRUPA ATLETİZM BİRİNCİLİĞİ
a£\yapılacaklaraözgürlük
TÜRKİYEDE
Yıllar
1955
1960
1970
1980
1990
ANKARA'DA
1950
1960
1970
1980
1990
GECEKONDU
Gecekondu
50.000
240 000
600.000
1 150 000
1750.000
GECEKONDU
12.000
70 000
144.000
275 000
350 000
VE GECEKONDULU
Gecekondulu Kentsel
nüfus
250 000
1200 000
3.000.000
5.750.000
8 750.000
VE GECEKONDULU
62.400
364 000
748.000
1.450 000
1.750.000
NÜFUS
nütustaki
payı
%4.7
%16 4
%23.6
%26.1
%33.9
NÜFUS
%21.8
%56.0
%60.6
%72.4
%58.3
kümlüliiğü" zo-
runlu kı-
lmadığından.
kentlerdekı he-
men tüm sana-
yi bolgeleri.
aynı anda"ge-
cekondu ve ka-
çak vapılaşma"
alanîanyla "iç
i«fe" gelişiyor.
Oyle olunca da,
bu yapılan dö-
nemdönem"af-
fetmek". özel-
likle de hemen
her seçim önce-
sindeonlan"yı-
kmamaya söz vermek". elli yıldır ülkede
egemen olan"serbest-überal kalkınma
anlayışının".\ineelli yıldır süregelen "ge-
leneksel gecekondu politikasım"olu'}tu-
ruyor..
Yasalar zinciri...
Türkiye'de. gecekondulaşma karşı-
sında devletın"çaresizlığini" ilan ettiği
ilk"resmi tutum". 1948 yılında Ankara'-
adaki gecekondulann "affedilmesi" gi-
rişimidir.
Aynı yıl yürürlüğe gıren 5218 sayılı
yasa. Ankara Belediyesi sınırlan içen-
sindekı gecekondulann"sınhileştirilme-
lerini" ve yeni gecekondu > apımını önle-
mek için de'Şoksullara arsa sağlanma-
sını" öngörüyordu.
Gecekondulara karşı elli yıllık"yasal
yaklaşımlann" hemen tümüne egemen
olan, yani,"yapılanlara çeki düzen ver-
mek, yenilerini ise engellemek"amacını
taşıyan bu ilk gınşımın. her şeve rağmen
"sosyal yanı ağır basan" bir bakış açısı
da \ardı. Yasa\a göre Ankara'da "evi
bulunmayan". çocuk sayısı "fazla" olan,
kentte sürekli bir "işi bûlunan" ve "yok-
sulluğu belirlenen" hak sahiplerine. 10
yıl taksitle ucuz arsa dağıtılması da sağ-
İanıyordu.
Nitekim, yine 1948 yılında çıkan ve
Türkiye Emlak Kredi Bankası'nın bu
özellikteki kişilere kredı vermesını ön-
gören 5228 sayılı >asa. Ankara'da örne-
ğin Yeni Mahalle semtinin de kurulma-
sına neden oldu. "Hak sahibi" olanlar.
yapı malivetinin yüzde 75'ini, %5 faizle
bankadan aldılar ve konutlannı inşa et-
tiler. Ne var ki. devletin sağladığı bu
önemli olanak bıle. henüz başlangıç yı-
llannda olunmasına karşın Ankara'da
gecekondulaşmayı durduramadı. Çün-
kü "kitlesel göç" ve kentin giderek "köy-
den daha yaşaıulır" olması, devletin gü-
cünü çoktan aşan bir "gecekondu
baskınını" yarauyordu...
1948'deki girişimlerin ardından, ben-
zer şekilde yine "çaresizliğin meşrulaştı-
rılması" olarak yorumlanabilecek ikinci
yasal düzenleme 1953'te gerçekleşti.
Devlet, giderek hızlanan gecekondulaş-
ma karşısında ancak "5 yıl" dayanabil-
miş ve ileride artık "gelenekselİeşecek"
olan resmi tutumunda bir adım daha at-
mıştı. 1953'teçıkartılan6188sayıhyasa-
nın adı, her ne kadar "Bina Yapımını
Teşvik Yasası" olarak belirlenmişse de.
"içerik" olarak aslında "gecekondu ya-
pımını teşvikten" başka bir sonuç yara-
tamayacaktı. Çünkü. 6188 sayılı yasa
da, yine "o tarihe kadar" kurulan gece-
kondulan affediyor ve tıpkı bugünlerde
Çiller-Dalan ıkilisinin dile geurdikleri
gibi. "o tarihten sonrakileri kesin olarak
(!)yasakhyordu."
1953 yıfının 6188 sayılı yasasına. "Bi-
na V apımını Teşvik" adının venlmesi
ise, "belediye arsalanmn konut yapacak-
lara tahsisini" öngören hükümlennden
öıürüydü. Bu hükümler. 1966'da çıkan
775 sayılı Gecekondu Kanunu'na dek.
yani yaklaşık 13 yıl yürürlükte kalması-
na karşın, yine de gecekondulaşmayı ne
durdurabildi; ne de geriletebıldi. Çünkü
artık devletin "alışdagelen" tutumu.
belli birikimlerin ardından yapılanlan
affetmek ve de ondan sonrakileri "ya-
saklıyoruz" deyip. yine affetmek için bir
dönemin daha geçmesıni beklemekti.
Öyle olunca da. kimse beledıyeden pa-
rayla arsa almaya yanaşmadı ve kent
topraklannı "bedelsiz" işgal etmek. çok
daha "akılcı" birçözüm olarak köyden
kente göçenlerin tercihini oluşturdu.
1959 yılında. yine de bir umut besle-
nerek. belediye arsalan dışında "Hazine
arazilerinin" de yoksul halka dağıtılma-
sı ıçın beledıyelere devnnı öngören 7367
sayılı yasaya tanık oluyoruz. 1966'dakı
775 sayılı y asanın da temel ilkesi olan bu
olanak bile yeterince etkıli olamadı.
Çünkü. "belediyenin formah'telerine"
bulaşmak yerine. hazıne arazilerinde
doğrudan gecekondu > apmak hep daha
uygun geldi. Nasıl olsa vakında "bir se-
çim dönemi" daha yaşanacak ve af yine
kapıda görünecektı.
Nitekim. 1963 tanhınde çıkartılan
327 sayılı yasa. sözcüğün tam anlamıyla
bir "seçim yatırmıı" \e buna bağlı ola-
rak "gecekonducuların ödüllendirilmesi"
olayıydı. Bu yasayla, "gecekondu" söz-
cüğü yine gizlenerek. "iskân ruhsatı ol-
mayan yapılara" ve "bir kereye mahsus
olniak üzere" kent hizmetlerinden "ya-
rarlanma" hakkı tanındı. Bövlece. aynı
yıl yapılan yerel seçimler öncesinde. o
dönemlerde beledıyelerin elinde olan
elektrik başta olmak üzere. su ve diğer
altyapı hizmetleri gecekondulara da
bağlanmış oldu.
Imar Y'asasf ndaki, "ruhsatsız yapıla-
rın belediye hizmetlerinden yararlana-
mayacağı" şeklindeki kaçak yapılaşma-
ya karşı en etkili önlemlerden birisi olan
ünlü maddesi de bu uygulamayla artık
devre dışında kalırken, kentlerdeki ruh-
satb yapılarla ruhsatsız > apılarda. "kent-
lilik hakları" açısından "eşit statüye"
gelmiş oldular. Bu anlayış ise elbette.
yasalara uygun inşaat yapanların "akıl
düzeylerinin" tartışıldığı bir "imar ah-
lakı" sürecini başlattı.
YARIN: Bannma
Topraksız ve işsiz kalan kırsal nüfus, iş olanaklannın yoğunlaştığı kentlere doğru tlOKfclllCİCIIt İIIIOP
göçe başlarken, kendi barınma gereksinmelerini de kendileri çözdüler. hakkına
• i
Av.Dr.AYDINAYBAY
'Gecekondu' sözcüğü. dar ve özel an-
lamıyla bir Şapı' ya da 'yapılaşma' olgu-
sunu karşılıyor. Ne ki gündemde olan
sorunlar bu olgunun sadece fiziksel
yönü ile sınırlı değil. Gecekondu olgusu
ile siyasetçiden. sanatçıya. sosyologdan
hukukçuya kadar her meslekten ilgile-
nenler var. Özellikle büyük kentlerin ge-
nişlemesinde ve büyümesinde, gecekon-
du biçimindeki yerleşim ve bunun do-
ğurduğu sorunlar her zamankinden
daha çok önem taşıyor \e tartışılıyor.
Siyasal ve toplumsal yönünü olanak öl-
çüsünde bir yana bırakıp. gecekondu
olgusunun hukuk alanmdaki vansıma-
lannı gözden geçirmek istiyoruz: Bu
'olay' karşısında. hukuk ya da hukuk
düzeninin yasama etkinliği biçiminde
ortaya çıkan tavn ve çözümü nedir? Bu
tavır ve bundan kaynaklanan çözüm
önlemleri ne gibi sonuçlar doğurmuş-
tur? Yapılması gerekenler yapılmış
mıdır?
Hukuksal bakımdan bir düzenleme
gereksiniminin söz konusu olduğu bü-
tün hallerde. önce bu düzenlemenin 'ob-
jesi' ya da 'konusu1
olan ilışkinin yahut
olgunun belirlenmesi gerekir. Yurdu-
muzda gecekondu biçimindeki yapı ve
yapılaşma olgusu 1950'lere kadar. baş-
ka konulan düzenleyen yasalar içınde
yer alan kimi hükümlere konu olmuş-
tur. 1953'te yürürlüğe giren 6188 sayılı
"Bina N apımını Teşvik ve İzinsiz Yapı-
lan Binalar Hakkında Kanun" ise gece-
kondu konusunu da kapsamlı olarak
düzenleyen ılk yasadır. Aradan 13 yıl
geçtikten sonra. 1966'da. sadece gece-
kondu olgusunu düzenleven 775 sayılı
yasa yürürlüğe konmuştur. (RG. 20
Temmuz 1966). Bu yasaya (halk arası-
nda bu tür yapılaşma için yaygın bıçim-
de kullanılmakta olan sözcük 'yasal te-
rim' olarak kabul edilmek suretivle)
'Gecekondu Kanunu' adı verilmiştir. O
tarihten bu yana yürürlükte olan 775
sayılı >asada. ge-
cekondu olgusu-
nun tanımı da yer
almıştır:
"... gecekondu
deyimi ile imar ve
yapı işlerini düzen-
leyen mevzuata ve
genel hükümlere
bağlı kalı-
nmaksızuı. kendisine ait olmayan arazi
veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alı-
nmadan yapılan izinsiz yapılar kastedi-
lir." (md2)
Bu yasa ile hangi amaçlann gerçekleş-
tirilmek istendiğj de şu hükümle açı-
klanmışur: "Mevcut gecekonduların
ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu
yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alı-
nması gereken tedbiıier hakkında bu ka-
nun hükümleri uygulanır." (md.l) Bu
hükümden ve yasada yer alan öteki ku-
rallardan anlaşılacağı gibi. yasanın
başlıca üç hedefi vardır: (1) Yasanın yü-
Gecekondu
veHukuk
rürlüğe gırdiği tanhe kadar (20.7.1966)
fiilen oluşmuş gecekondulardan yerleri
ve yapılan ıtıbanyle muhafaza edilmesi
mümkün olanlar. tslah edilerek koruna-
cak ve 'sahiplerine' tapu verilecektir. (2)
Muhafaza edilmesi mümkün olmayan-
lar. sahiplerine yer gösterilerek tasfiye
edilecek'tır.
(3) Bundan böyle (20.7.1966'dan iti-
baren) gecekondu yapılmasına müsaade
edilmeyecektir. Bu son hedef. yasada di-
ğerlerinin vanı sıra. şöyle bir yaptınmla
da desteklenmiştir "Bu konunun yürür-
lüğe girdiği tarihten
sonra yapılan gece-
kondular ... hiçbir
karar aiınmasına
gerek olmaksızın
belediye »eja devlet
zabıtası tarafından
derhal yıktırüır."
(m. 18) Yasa'nın
öngördüğü bu he-
defler gerçekleşmış midir? Kısaca belirt-
mek gerekırse ilk iki hedef için bu soru-
ya olumlu yarut verebiliriz. 'Islah' koşu-
luna fazla bir ağırlık verilmeksizin. mev-
cut gecekondular, o tarihteki fiziksel du-
rumlanna göre 'meşrulaştınlmış'tır.
Bunun anlamı. gecekondunun 'sahi-
bini*. yapının üzenne oturduğu arazi ya
da arsanın "tapusunun" venlmesi suretiv-
le. tapulu taşuımazın maiiki' durumuna
getirmektir. Bu yoldan tapuya bağla-
nan' eski gecekondulann çoğu. bugün
kocaman yapılara dönüşmüş konut ve
ışyerleridir. 'Tasfiye' amacı ile ilgjli ola-
rak ise çok sınırlı bir uygulama
yapılmıştır. Gecekondu bolgeleri için
hazırlanan ıslah planlannda mevcut
yapılaşmanın olduğu gibi korunrnasına
ağırlık verildiğinden yollar. mevdanlar
gibi kamusal amaçlı yerlerin oluşması-
nda üzerinde gecekondu bulunmayan
alanlann kullanılmasına özen gösteril-
miştir. Bunun da sonucu olarak. gece-
kondu bölgelerinde 'tasfiye' edilen gece-
kondu sayısı çok düşük düzeyde
kalmıştır. Üçüncü amaç ya da hedefe
gelince:
Yasanın bu amacı gerçekleşmemiştir.
Başka bir deyişle. yasanın y ürürlüğe gir-
mesinden sonra çeşitli ceza yaptınmlan
ile de desteklendiği halde, yeniden gece-
kondu yapımını önleyen il'ke-kural işle-
tilememişdr.
Bunun nedeni hukuksal araçlann ye-
tersizliği değildir. Hukuksal araç (yu-
kandakı 18'inci madde metnınde de gö-
rüldüğü gibi) yeterli ve kesindir. Buna
karşın. ekonomik. idari, siyasal. top-
lumsal vb. koşullar yüzünden. yasada
öngörülen 'önleme mekanizması' çalı-
şmamış ve sonuçta yasanın yürürlüğe
girmesinden sonra da devam eden 'ge-
cekondu yapnm' süreci ile on vıl geçme-
den büyük kentlerin çevresinde yüzbin-
lerce gecekondu daha oluşturulmuştur.
1980'lerin başmda gözlemlenen biçi-
miyle gecekondu sorunu bu durum-
dadır.
Sürecek
Paris'teki şampiyonada 60 merre engelli yanşına katılan İn-
giliz atlet Jackson, Rumen Bordi ve Alman Fenner'in önünde
şampiyonluğa ulaştı. Jackson 7:41 'lik bir derece elde etti.
Paris'te Colin
Jackson gösterisi
• Sönük geçen salon yanşmalannda Jamaika
asıllı İngiliz sporcu, bugüne dek aynı mesafede
(60 m.) hem sürat hem de engelli yanşı kazanan
ilk atlet unvanını alarak tarihe geçti.
CUMHUR
CANBAZOCLL
PARİS -Paris'in 8.000 kişı-
lik Palaıs Omnisport salonun-
da üç gün devam eden 24. Av-
rupa Salon Atletizm Birincih-
ğı. Jamaika asıllı İngiliz atlet
Colin Jackson'un adeta şova
dönüşen vanşlan dışında sö-
nük geçti. Jackson aynı birin-
cılikte bugüne dek ayru me-
safede hem sürat hem de engel-
li yanşı kazanan ilk atlet un-
vanını alarak tarihe geçti.
İlk gün. Fransız atletlerin
düşük dereceler almasıyla ya-
nşmalara ilgi azalmıştı. Ancak
sonra Jackson'un karizması ve
üstün performansı tribünleri
doldunmaya yetti. Parisliler
hafta sonlannı İngiliz atletin
pıst şovuna ayırarak olası bir
rekor beklediler.
Jackson. cumartesi günü 3
yanş için piste indi. Bir gün ön-
ce de 60 metrede altın madaly a
almıştı. 60 metre engellide ilk
yanşı sabah 09.40'da koştu İn-
giliz atlet. Zorlanmadan 7:48
ile kendi rekoruna hayli yak-
laştı. 2. koşuda rekoruna 3
salise kalmıştı. Herkes fınalde
7:36'lık rekorunu kırmasını
beklerken. Colin Jackson riske
gırmeden 7:41'de kalarak altın
madalyaya koştu. Diğer dün-
ya rekortmenleri de Paris'te
suskun kaldılar. Özellikle 3
adım atlamada Rus Voloşin
(Dünya rekoru: 17.77 m) yan-
şma öncesi çok formdaydı.
Ancak Paris'de 17.44'le ken-
dinden yeni rekor bekleyenleri
hayal kjnkhğına uğrattı.
Kaçak vapılm% antik
Patara'yı tehditediyor
• Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Başkanı
Doç. Dr. Ahmet Tırpan. 90 kaçak yapının yasal
işlemler yapılmasına karşın henüz yıkılamadığını.
SİT alanı sınırlannın yeniden belirlenmesi
gerektiğini söyledi.
ASUMAN ABACIOĞLL
İZMİR- Patara antık kentı
sınırlan içınde bulunan 90 ka-
çak yapının. vasal işlemler
vapılmasına karşın henüz
yıkılamadığı belirtilerek ka-
çak yapılaşmanın antik kenıi
tehdit ettiği bildinldi.
Arkeoloji ve Arkeologlar
Derneği Başkanı Doç. Dr. Ah-
met Tırpan. Antalya ili, Kaş il-
çesi Kalkan Bucağı sınırlan
içinde bulunan Patara antik
kenti SİT sınırlannın, Gayri-
menkul Eski Eserler ve Anı-
tlar Yüksek Kurulu'nun 8. 9.
1978 gün ve A-1292 sayılı ka-
ran ile belirlendiğını anımsa-
tarak "Aynı kurulun 14.11.
1981 gün ve A-3212 sayılı ka-
rarı ile SİT alanı A, B, C olmak
üzere bölgelendirilmiş, buna
göre A ve B bölgelerinde kesin
yapılaşma yasağı getirilirken,
Gelemiş Köyü'nûn içinde kal-
dığı C bölgesi ise yerleşim geliş-
me alanı olarak saptanmıştır"
dedi. Daha sonra Patara antik
kenti SİT alanlannın. Antalya
Koruma Kurulu'nun 27.3.
1990 gün ve 719 sayılı karany-
la 1 ve 3. derece arkeolojik, 1.
derece doğal SİT alanlan ola-
rak belırlendiğini kaydeden
Doç. Dr. Tırpan. şu bilgileri
verdi:
"3. derece arkeolojik SİT
alanlannda uvgulanacak ko-
şullara ilişkin ilke kararlarına
göre, alanda temel hafriyatı.
müze elemanlan denetiminde
yapdaşmaya izin verilmekte-
dir. Patara antik kentinde 1989
vılından iribaren Prof. Dr.
Fahri Işık başkanlığındaki
kazı heyeti tarafından yüriitü-
len kazı çalışmaları sonucunda,
Gelemiş Köyü'nûn de içinde
bulunduğu 3. derece arkeolojik
SİT alanı içinde antik kentin
devam ettiğine işaret eden
kalıntüar açığa çıkarılmtştır.
Bu nedenle Patara antik kenti
SİT sınırlarının, kazılarda açı-
ğa çıkarılan buluntuların tahrip
edihnemesi ve yok olmaması
için yeniden irdelenerek geniş-
letilmesi gerekmektedir."
Kültür Bakanlığı
göreve
Patara antik kentinde. 3. de-
rece ve 1. derece arkeolojik
SİT alanlan içinde toplam 90
kaçak yapının varlığının sap-
tandığını vurgulayan Doç. Dr.
Tırpan, kaçak yapılar hakkı-
nda yasal işlemler yapılmasına
karşın. henüz yıkım işlemleri-
nin gerçekleştirilmediğini söy-
ledi. Doç. Dr. Tırpan, halen
kaçak olarak gerçekleştirilen
turizm amaçlı bu yapılaş-
manın. antik kenti tehdit eder
nitelikte olduğunu belirterek
"Konunun bu boytıtuyla, Kül-
tür Bakanlığı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü'nce ele alınması ge-
rekmektedir" göriişünü sa-
vundu.