Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 MART1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
Eski Kıta'da istihdamkaııavaııyara
• Yüksek işçilik maliyetine karşılık, esnek
olmayan üretim ve emek politikalan uluslararası
rekabet gücünü düşürüyor.
• Üretim artışıyla istihdam arasındaki doğrudan
ilişki kalktıkça ortaya işlevlerini yitirmiş bir
çalışanlar ordusu çıkıyor.
Ö Z L E M YÜZAK BOYLU
Dünya yeni bir sanayi devri-
mi döneminden geçiyor. Oto-
masyonun git gide önem ka-
zandığı, robotlann, işçilerin ye-
rine geçtiği bir üretim orta-
rrunda sosyal yapıda da önemli
değişmeler yaşanıyor. Üretim
artışıyla istihdam arasındaki
doğrudan ilişki kalkükça, ülke-
lerde işlevlerini yitirmiş çalışan-
lar ordusu oluşuyor.
Küresel ekonominin 3 güçlü
ve imtiyazlı ticaret bloğundan
biri olan Avrupa'nın kendi
kimliğini ciddi olarak yeniden
gözden geçirmesi gerekiyor.
Son dönemlerde yaşadığı eko-
nomik sıkınülar ve durgunluk
nedeniyle Avrupa'da işsiz sayı-
sında önemli artışlar yaşaruyor.
Avrupa, istihdam yaratamaya-
cak bir büyüme tehlikesiyle
karşı karşıya.
Emek piyasası zor durumda.
Yüksek ışcılık maliyeü, üreti-
min ve erneğin esnek olmayışı
Avrupa ülkelerinin uluslararası
rekabet gücünü de düşürüyor.
Avrupa bir yandan Amerika
ve Japonya'nın yüksek tekno-
lojiye dayalı ürünleri karşısında
hastalıkh kalırken, öte yandan
gelişmekte olan ülkelerin düşük
işçilik maliyetli ürünleri karşı-
sında söz sahibi olamıyor.
Sonuçta ise Avrupa'nın
karşısına çıkan sorun şu olu-
yor: Yeni iş alanlannın yaratı-
lamaması, istihdam artışındaki
yavaşlama, gittikçe artan ücret
eşitsizliği ve çığ gibi büyüyen iş-
siider ordusu.
Yeni iş alanları zor
Altı özellikle çizilmesi gere-
ken nokta ise şu: Avrupa şirket-
leri işgücü kalitesini ve verimi
arttırmadan, sadece ücretleri ve
buna paralel olarak işçinin ha-
yat standartını düşürerek artan
rekabet ortamında kendi yerle-
rini sağlamlaştırabilecekler mi?
Son 10 yıldaki veriler Av-
rupa'daki işsizlik oranırun,
Amerika ve Japonya'ya kıyasla
daha yüksek olduğunu, buna
karşılık yeni iş alanlan yaratma
oranının ise yine diğer iki dev
ülkeye nazaran çok daha düşük
olduğunu göstermekte.
Avrupa'nın diğer bir sorunu
da işçilik maliyetlerinin diğer
AB'nin yaklaşımı
Avrupa Birliği'nin programında yer alan ortak işgücü politikası,
üye ülkelerin düzenlemelerindeki ve maliyetlerindeki farklılıklar
nedeniyle gündemden hayli uzak görünüyor Örneğin, Portekiz'de
ortalama saat başı işçilik ücreti 4.69 dolar iken Almanya'da 25.34
dolar. İngiltere'de işçi bulupçalıştırmak kolay ve ucuziken Itajya,
İspanya. Fransa ve Almanya'da uy gulanan hükümet politikalan
nedeniyle hem pahalı hem de zor. Italya'da işgücünün sadece yüzde
5"i part-time gorev alırken. Hollanda'da bu oran yüzde 30.
• ispanya ve İtalya'da part-time ve geçıci iş karşısındaki
sınırlamalarazaltılırken Alman hükümeti de part-time calışan işçi
sayısını artürmak için çalışmalanru sürdürüyor.
•Asgari ücret ödeme hala geçerliliğini sürdürüvor.Bazı ülkeler
asgari ücretin değerini düşürmek içın çeşitli çalışmalar başlattılar.
Yeni İş imkanları
Toplam İstihdam, 1960=100
200
180
160
140
120
. . . ABD
— EFTA
= Japonya
_ A.B
ülkelere kıyasla çok daha yük-
sek olması. Avrupa'da ücretler
1980'lerde yılda ortalama yüz-
de 4 düzeyinde artış gösterir-
ken. Amerika'da o dönemde
ücret artışı olmadı, Japonya'da
ise çok düşük gerçekleşti.
1970-1992 yıllan arasında
Amerika'nın ve Avrupa Toplu-
luğu'nun ekonomileri aynı
oranda büyürken, Amerika'da
istihdam yüzde 45 dolaylannda
artış gösterdi. Buna karşılık
Avrupa'da bu oran yüzde 7'ler-
de kaldı.
Kalifiye işgücünde artış
Teknolojinin sanayide ger-
çekleştirdiği dönüşümler sonu-
cunda dünyada kalifiye işgücü
sürekli artış gösteriyor. Bugün
dünyada yüksek teknoloji do-
nanımlı imalat gereçlerini kul-
lanabilen 600 milyon işçi bulu-
nuyor. Bu rakamın onumüzde-
ki 20 yıl içinde 3 milyara ulaşa-
cağı tahmin ediliyor. Yeni tek-
nolojiyi üretmek için kalifiye iş-
çiyegereksinim var.
Dahası verim artüncı tekno-
lojinin yarattığı değer ortadan
kaybolmayacağı için, sonunda
mutlaka yeni yaunmlara yöne-
lecek ve yeni iş alanlan açı-
lmasına neden olacakür.
Yeni bir kuram
Dünya ülkelerinin önüne bir
duvar gibi çıkan ve ekonomileri
etkileyen işsizlik ve istihdamı
açıklayan kuramlara bir yenisi
daha eklendi. Columbia Üni-
versıtesi'nden Prof. Dr. Ed-
mund Ptıelps'in teorisi 2. Dünya
Savaşı sonrası verilerine daya-
narak uygulandı ve başanlı so-
nuçlar elde edildi.Bu yeni kura-
ma göre şirketlerin işe yeni ve
kalifiye işçi almalan yeni bir >a-
100
1960 65
1970-92 arası GSYH ve istihdam artışı
Yûzde M GSYH ^ istihdam 120
100
İspanya Ingıllere Fransa AB Italya Alman Avusturya Isveç Norveç AB0
tınm anlamına geliyor. Perso-
nel yatınmmın belli bir dönem
sonunda getireceği kann bu-
günkü değeri, faiz oranlanyla
ters orantılı. Bir başka deyişle,
faiz oranlannın artması, işciye
yapılan yatınmın bugünkü de-
ğerini düşürmekte.
İzmir Ticaret Odası Türkiye ekonomisinin yol aynmına geldiğini vurgulayarak, 12 maddelik önlemler paketini açıkladı
Daha az zarar için işçi çıkarunına gidilebilir
MERİHAK
İZMİR- İzmir Ticaret Odası
(İZTO) Yönetim Kunılu Baş-
kanı Ekrem Demirtaş, Türk
ekonomisinin "yol ayrunına"
geldiğini vurgulayarak üyeleri-
ni gönderdiği mektupla, tedbir
almalan için uyardı. Demirtaş,
12 maddelik "önlem alma" öne-
rilerini sıralarken 1994 yıhnın
zor bir yıl olacağırun tüm çalı-
şanlara "hissertirilınesiııi" ve
özveriü çakşmalannın "isten-
mesi" gerektiğini vurguladı.
Demirtaş, özellikle satış ele-
manlannda "işten çıkarmaya"
başvunılması gerektiğini de sa-
vundu.
ÎZTO'dan öneri
Türkiye'nin 1994 yıb başın-
dan itibaren girdiği ekonomik
sıkıniı. tüm kesimleri olumsuz
etkiledi. İZTO da kendi üyeleri-
nin bu sıkıntılı dönemden en az
"zararla" kurtulması için birdi-
zi önerilerde bulundu. Yaklaşık
25 bin üyeye gönderilen mek-
tupta Demirtaş, özellikle son
günlerdeki ekonomik ve siyasal
gelişmelere dikkat çekti. Türki-
ye ekonomisinin tıkandığmı ve
bir krizin eşiğinde bulunduğu-
nu belirten Demirtaş, mektu-
bunda şu görüşlere yer verdi:
"Ekonomi, bir )ol ayrımında-
dır \e içinde bulunduğumuz aç-
mazın kendi dengelerijle aşılma-
sııun roümkün olmadığı anlaşıl-
mıştır. Yeni politikalann gûnde-
me getirilmesi ihtiyacı kaçını-
lmaz görülmektedir... Kabul et-
mek gerekir ki temel gösterge-
lerdelü bu olumsuz gelişmeler
karşısında hükümetler genelde,
ciddi, köklü ve uzak görüşlü ön-
lemler almak yerine, günlök ve
popüflst politikalar izlemekle
yetinmiş, siyaset daima ekono-
minin önünde ver almıştır. Alı-
nan paharif tedbirler ve karar-
lar. özde etkili olmamış ve yaz-
boz tahtası gibi günden güne de-
ğişen kararlar \a da kararsızlık-
lar dizisi sergilenir olmuştur."
Para krizinin sornmluları
Piyasalarda >aşanan para
krizinin doğmasında geçmiş
tüm iktidarlann, son hüküme-
tin ve ekonomi kurmaylannın
sorumlu olduğunu vurgulayan
Demirtaş, "Nihayet 26 ocakta
başlayan ve devam etmekte olan
dolar-para krizi ve bu krizi izle-
yen gelişmeler, açıktır ki bir baş-
İangıç değil. ekonomide uygula-
nan \ e > aşanan olıunsuzlar zinci-
rinin bir sonucudur. Bu sonuc.
yeni ve ağır sıkıntalara gebe gö-
rünmektedir" dedi.
Hükümeti bu gelişmeler kar-
şısında uyardıklannı belirten
Demirtaş, alınması gereken kı-
sa, orta ve uzun vadeli önlemle-
ri şöyle «'raladı:
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOGLU LONDRA
Avrupa'da dolaşan hayaletj vrupa'da "işsizlik haya-
A leti" dolaşıyor. Son 20
/ J yıldıruygulananekono-
/ m miktedbirler buhayale-
- ^ -A- ti kovmaya yetmedi. 14
ve 15 martta ABD'deki
Detroit şehrinde, Başkan Clinton'un
çağrısı ile bir araya gelecek olan sa-
nayileşmiş ülkelerin temsilcileri bu
hayaleti kovmanın yollarını araştıra-
caklar.
Atlantik'in iki yakasında koşullar
birbirinden farklı. ABD ekonomisin-
de üretkenlik artıyorve ekonomik to-
parlanma başladı ve işsizlik azalı-
yor. Ancak hem işsizlik beklenen
hızla azalmıyor hem de vasıfsız işçi-
lerin ücretleri düşmeye devam edi-
yor. Bunun sebebi esas olarak
ABD'de sendikalaşmanın, işsizlik
tazminatlarının ve sosyal hizmetle-
rin düzeyinin düşük ve işgücünün 2/
3'ünün herhangi bir iş güvencesin-
den yoksun olması. Avrupa'da ise
ekonomik durgunluk sürüyor ve iş-
sizlik artmaya devam ediyor. Buna
karşılık Avrupa'daki işçilerin gerek
sendikalaşma oranı yüksek ve ge-
rekse iş güvencesi ve de sahip ol-
dukları sosyal haklar daha fazla. Bu
koşullarda hedef ABD'de işsizliği
arttırmadan yaşam standartlarını
arttırmak; Avrupa'da ise yoksulluğu
arttırmadan işsizliği azaltmak ola-
rak oluşuyor. Başkan Clinton'un
Çalışma Bakanı Robert Relch, "yük-
sek vasıflı-yüksek ücretli bir ekono-
miye ulaşmak için" Avrupa'da ve
Japonya'da rastlanan yatırım, eği-
tim ve çıraklığı birleştiren sistemle
ABD'deki esnek emek pazarını sen-
tez etmeyi öneriyor. En önemli aracı
ise eğitim. Eğitim, hem yeni emek
pazarına girenlere hem de işsiz ka-
lanlara yeni vasıflar kazandıracak
ve iş bulma süreçlerini hızlandıra-
cak. Clinton ve Reich, Detroit top-
lanttsında da bunu savunacaklar.
Mucize ve bir ilaç!
öneri kağıt üzerinde adeta su sız-
dırmıyor. Sanayiciler, işgücü eği-
timinin maliyetinin bir kısmını devle-
te yükleyecekler; serbest rekabet
yanlıları işsizliği azaltmak için gün-
deme gelen korumacılık tehdidin-
den kurtulacaklar, eğitimcilere yeni
iş alanlan açılacak, bürokratlara ise
yeni yetki alanı... Öneri hem işçiler-
den yana, hem işverenden yana,
hem serbest piyasadan yana... An-
cak, bu kadar çok farklı tarafı birden
memnun etmeyi vaat eden bir proje-
ye şüphe ile yaklaşmamak elde de-
ğil. Bu projenin; işsizliğin, fakirliğin
ve artan suç oranının arkasında ca-
hilliğin yattığını savunan muhafaza-
kar görüşle olan akrabalığı da ca-
bası.
... mı acaba?
Bir kere, yüksek ve yeni vasıflara
sahip olmak ile iş sahibi olmak ara-
sında doğrudan bir bağlantı yok. Ör-
neğin ABD'de orta kademe yönetici-
ler işgücünün %8'ini oluştururken,
yeni işten çıkartmaların %19'u bu
kesimde gerçekleşmiş. ikincisi, ge-
nelde vasıfsız ve düşük vasıflı işçile-
rin sayısı, yüksek vasıflı işçilerden
çok daha fazla. Sonra, sanayi sektö-
rü ağırlıklı bir ülke (Almanya) için
geçerli olan bir yüksek vasıf tarifi ve
hedefi, hizmet sektörü ağırlıklı (ABD
ve ingiltere) için geçerli olmayabilir.
Üstelik vasıf yükseldikçe işçilerin
pazarlık gücünün arttığı ve emek
pazarının bu kesiminde esnekliğin
azaldığı da sık sık ileri sürülen bir id-
dia. Bilindiği gibi emek pazarında
esnekliğin azalması Avrupa'daki iş-
sizliğin ana nedeni olarak ileri sürü-
lüyor.
Eğitim ile iş bulma olanakları
arasındaki bağlantının ilham kay-
nağı Almanya (çıraklık sistemi) ve
Japonya (ömür boyu iş garantisi te-
melinde işletme içi eğitim) ise son
yıllarda ekonomik durgunluğunetki-
si ite bu sistemlerden kurtulmaya ve
daha esnek (daha fazla işten atma
kolaylığı ve düşük ücret) bir emek
pazarı için işçi haklarını kısıtlamaya
çalışıyorlar.
Kısacası bu eğitim ile işsizliği
azaltma projesine gölge düşüren bir
sürü olgu var. Tabii bir de, bütçe
açıkları altında inleyen bu ülkelerin,
uluslararası politik gerginliklerin ve
askeri harcamaların tekrar artmaya
başladığı bir ortamda, bu eğitim se-
ferberliğinin mali yükünü nasıl
karşılayacağı gibi bir "ufak" sorun
da yok değil...
Yara görünenden daha
derinde...
Bugün esnekliğini kaybettiği ve iş-
sizliğe yol açtığı ileri sürülen emek
pazarı, 1950'lerde başlayan ekono-
mik büyüme sırasında, gittikçe aza-
lan işsizlik dolayısı ile işçilerin artan
kendine güveni ve sendikalaşma
oranı ile bunu kabul edilir kılan bir
yüksek üretkenlik ortamında gelişti.
Zaten, işverenlerde, o zaman, emek
arzında ve fiyatında istikrar getiren
büyük kitle sendikalanndan pek
şikayetçi değillerdi. Ancak, bilindiği
gibi işsi sınıfında böyle bir şekillen-
me giderek fabrika içinde emek di-
siplinini ve üretkenliği, pazarda
emek maliyetini, dolayısı ile karları
olumsuz bir şekilde etkiler ve bütçe
üzerinde de sosyal hizmetlerin mali
yükünü arttırır. Gelişmiş ülkeler
arasında benzer teknoloji ve üretim
metotları da yaygınlaştığı için göreli
verimlilik farkları da azalır ve ticari
rekabet keskinleşir. Bu iki sürecin
basıncı altında, 1970'lerde ekono-
mik kriz başladığından beri, işletme-
ler emek disiplininin sağlamak,
üretkenlik arttırmak ve de ücretleri
düşürmek için işçi çıkarmaya baş-
ladılar. Özellikle 1980'lerde, gerek
"muhafazakar" gerekse de "sosyal
demokrat" hükümetler, sendikal
hakları kısıtlayarak, sosyal harca-
maları ve işsizlik tazminatını azalta-
rak işletmelere destek oldular. Böy-
lece işsizlik, eğilimsel olarak, eko-
nomik kriz boyunca giderek arttı.
Şimdilik'hamamdaki
terlemeye" devam edecek...
işsizliğin artmasının arkasındaki
etken işçilerin eğitim düzeylerindeki
düşüklük değil, insan ihtiyaçlarına
pek aldırmadan üretkenlik, kar ve
rekabet dürtüsü ile işlemekte olan
ekonomik ve sosyal sistemin krizde
olmasıydı.Globa! ekonomik sistem
içinde kar etme amacı ile çeliştiği öl-
çüde de insanlar işsiz kalmaya de-
vam edecekler. 1970'lerden beri git-
tikçe yaygınlaşan global ekenomik
kriz aşılmadan bu işsizlik sorununa,
güçlü bir sendikal hareket dışında,
bir çare aramak -hem de "eğitim"
yolu ile- ne yazık ki ucuz bir al-
datmacadan başka bir anlama gel-
miyor. Pek hoşumuza gitmese de bu
oyunun kuralı bu. Meşhur özdeyiş-
teki gibi: "Hamamagiren terler..."
"Ekonomiye yön veren
kadrolann yeniienerek güçlen-
diribnesi; Merkez Bankası kay-
naklarının Hazine tarafından
kullanılmaması; enflasvon-ıaiz
ve döviz kuru üçlüsü arasındaki
denge v e u> uma özen gösterilme-
si; secim ekonomisi uvgulanma-
ması; mega projelerden * azgecil-
mesi; memur >e işçi alımının dur-
dunılması; özelleşrirmeye hız ve-
rilmesi; verimsiz olanlann he-
men kapatüması; vergi reformu
yasasının etkinliğinin sağlan-
ması; kayıt dışı ekonominin üze-
rine gidibnesi; rant ckonomisin-
den üretim ekonomisine gecişûı
sağlanması; yatırım >e ihracat
teşviklerinin arttırılması."
Alınması istenilen
önlemler
Demırtaş'ın "•piyasaların ki-
litlendiği ve ciddi bir durgunlu-
ğun yaşanmaya başladığı bir dö-
nemde" üyelerden almalannı is-
tediği önlemlerse şöyle:
"- İşletmenizia, stok tedarik,
maliyet finansman ve pazarlama
politikaJaruıı tekrar gözden ge-
çirilmesi.
- 1994'ün zor bir yıl olacağını
tüm çalışanlara hissettirerek öz-
verili çalışmalarını istemelisiniz.
- İşletmeni/in biiy ümeye yöne-
lik olan programlarını. makine
\e teçhizat aJımlannı bir süre er-
telemelisiniz.
- İşletmenizin her böliunünden
ve işlerin her aşamasında tasar-
ruf tedbirleri almalısınız.
- İçinde bulunduğunuz ortam-
da en az sorumın ihracatta oldu-
ğu ve bir sûre sonra ihracat teş-
viklerinin başlayacağı ihtimali
değerlendiril meli.
- Sattığınızdan, yüksek fiyatla
mal alarak yerine koyma gibi bir
durumla karşılaşmamaya özen
göstermelisiniz.
- Piyasadaki fiyat geu'şmeleri-
ni sürekli izleyerek satış politi-
kalarına yön vermelisini/. E
- Satışlarda uzun \adeli islem-
lerden mümkün olduğunca ka-
çıranalısınız.
- Vadeli satışlarda. kefalet ya
da tahsilat zorluklarımn olup ol-
mayacağını araştırmalısınız.
- Banka kredi faizleri çok
yükseldiğinden kaynaklarla işin
de\amını sağlamaİısınız.
- Satış elemanlanyla günlfik
ya da haftalık toplantılar yapa-
rak motive edilmeli ve bu ek-
manlarda azaltmaya gidilmeli-
dir..
- Ekonomik gelişmeleri serin-
kanlılıkla karşılamalı ve paniğe
kapılmamalısınız."
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Gereken, Demokrasi
Programıdır
Ekonomik ve siyasal gidişin hiç de olumlu doğrultuda
olmadığını, toplumun ses çıkarabilen tüm kesimleri tes-
lim ediyor. Bu noktada bir uzlaşma ya da görüş birliğine
ulaşılmış bulunmaktadır. Ancak, bu kötüye gidişin düzel-
tilmesi konusunda aynı açıklıkta bir görüş birliğinden söz
edilemez.
Beklentiler ya da istemler, bir ekonomik istikrar prog-
ramında odaklaşıyor. Herkes ekonomik istikrar istiyor.
Anlaşmazlık bu noktada değil, önlemlerin zamanlaması
konusundadır. Sermaye kesimi, "hemen, şimdi önlem-
ler" diyor, Başbakan da bunun en azından yerel seçim-
lerden sonra yapılmasmı yeğliyor.
özetle, ekonomik istikrar önlemleri kaçınılmazdır. Bun-
ların genel özellikleri, biliniyor; kamu harcamalarının,
başta yatırımlar, azaltılması, temel mal ve hizmetlerin fi-
yatının arttırılması, ücretlerin ve maaşların dondurul-
ması, daha doğrusu alım güçlerinin azaltılması, tarımsal
desteklemenin daraltılması, kredilerin sınırlandırılması
ve dış borç ödemelerinin yeni bir programa bağlanması
için uğraşılması. Bunlara, KlTsatışları ve işçi çıkarmaları
da eklenebilir.
Bu önlemlerin şiddet derecesini ya da ölçüsünü, uy-
gulamaya konuldukları günlerin ekonomik ve siyasal ko-
şulları belirleyecektir. Her zaman olduğu gibi bu "acı
ilacı" içecek olan toplum kesimleri de bellidir; ücretliler,
maaşlılar, kırsal ve kentsel küçük üreticiler.
Demokrasi olmadan ya da baskı altında uygulanan is-
tikrar önlemleri hastanın ateşini geçici bir süre düşü-
rüyor; ancak, hastalığın nedenlerini ortadan kaldır-
madığından her acı ilaçtan sonra hasta daha da ağırla-
şıyor; bir türlü düzelemiyor.
Ekonomik istikrar uygulamasının bir ulusal uzlaşma
hükümeti ya da seçimlerden hemen sonra önünde beş yıl
bulunacak bir hükümet eliyle yürütülmesi gerektiği yö-
nündeki görüşler, gerçekte, önlemlerin, toplumun emekçi
kesimlerinin zararına işleyeceğinin çok açık kanıtlarıdır.
Işin demokratikleşme yönünü bir yana bırakarak ekono-
mik istikrar önlemleri isteyenler, geniş halk kitlelerinden
korkuyor; onlardan bir şeyler kaçırıyor. Acı ilacın nasıl içi-
leceğini emekçilerden gizlemeye çalışıyor.
Demokrasi programını güncel kılan işte bu noktadır.
Türkiye, bir siyasal istikrarsızlık ve kısırlık yaşıyor. Bu si-
yasal kısırlıktan kurtulmanın yolu erken genel seçimden
geçmiyor. Var olan yasal düzenlemelerle gidilecek bir
genel seçim, bugünkünden çok farklı bir yönetim yapısı,
TBMM ve hükümet çıkarmaz.
Bu nedenle çözüm, yerel seçimlerden sonra erken ge-
nel seçim değildir.
Çözüm, yerel seçimler sırasında ve sonrasında, ana-
yasa, yasalar ve kamu kurumları üçlüsünü içerecek, kök-
tenci bir demokrasi programını, toplumun demokrasi
güçleriyle birlikte gelıştirmektir.
Sivil ve asker, tüm kamu birimlerinin görev ve yetkile-
rinin, insan hakları ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde
yeniden tanımlanması, demokratikleşme programının
özünü oluşturmalıdır.
Ülkemizde demokrasinin yokluğunun ya da Türkiye'nin
"demokrasi açığının" yo\ açtığı, ekonomik, siyasal vetop-
lumsal kayıplar kaldırılamaz, çekilemez boyutlara
ulaşmıştır. Günümüzün bütünleşen dünyasında, Avrupa'-
nın "demokratik süreçleri işletin" önerilerine, "İşimize
karışmaym" yanıtının verilmesinin "ulusal bağımsızhk"
kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tutum, ilkel ve baskıcı
bir sömürü düzenini sürdürme özleminden başka bir şey
değildir. Aşılması gereken bu tutucu anlayıştır.
Günümüzde ulusal bağımsızhk, kendi ekonomik, si-
yasal ve toplumsal sorunlarını demokratik yollarla çöze-
cek erginliğe ulaşmaktır. Cinayetleri, "faili meçhul" bı-
rakmamaktır; insanların yakılmasını, memurlara meydan
dayağı çekilmesini, öğretim üyelerinin, sendikacılarındü-
şünceleri nedeniyle hapsedilmelerini önlemek; güvenlik
güçlerini güven verici duruma getirmektir.
Ekonomik istikrar önlemleri, demokratik bir ortamda,
daha doğrusu, asker ya da sivil ek baskı yöntemlerine
başvurulmadan uygulanabilir. Toplumun değişik kesim-
lerinin "ekonomik güçleri ölçüsünde" katlanacakları bir
acı ilaç yükü, demokratikleşmeyle birlikte sağlanabilir.
önemle ve özenle vurgulanması gereken, ekonomik is-
tikrarın önkoşulunun siyasal istikrar olduğudur. Onca de-
neyimden sonra, siyasal istikrar olmadan ekonomik istik-
rarın olamayacağı öğrenilmiş olmalıdır. Siyasal istikrarı
sağlayacak olan da demokratikleşmedir. Bu açıdan yerel
seçimlerde oyların göstergesi demokrasi yönünde ol-
malıdır.
Son siyasal gelişmelerin gösterdiği gibi, önde gelen
partilerin içinde yalnızca SHP'nin gündeminde demokra-
si önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle de kanımca, demok-
rasi yanlısi oyların bu partide toplanmasıyla, demokratik-
leşme artı ekonomik istikrar programı sürecinin yolları
açılabilir.
Bayramınızı kutlarım.
T.C.
GEREDE ASLİYE HLKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo:1992 25
Davacı Hazine'yi izafeten Gerede Mal Müdürlüğü vekili tara-
fından davahlar Havdar Biçia ve 10 arkadaşı aleyhine açmış olduğu
tapu iptali ve tescil davasımn mahkememizden \enlen ara karar gere-
ğince:
Gerede ılçesi Kavacık Kövü'nden davalı İsmet A> demir adına çı-
kartılan davetiyenin kendisine tebliğ edilemediğı. davabnın adres
tahkiki için zabıtaya >azılan müzekkere cevabında da teblıgata yarar
sarih adresi tespit edilemediğinden. davalı hakkında iJanen tebiiğ ya-
pılmasına karar \erilmiş olduğundan, davalının duruşma günü olan
21.4.1994 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunması veva
kendisini bir vekille temsil ettirmesi, duruşmava gelmedıği \e*a ken-
disini vekille temsil ettirmediği takdirdeduruşmaya gıyabında devam
edilip karar venleceği, dava dilekçesi yenne kaim olmak üzere ilanen
tebliğ olunur.(HUMK"nın 213-377. mad.)
Basın: 46650
BİLKENT UNİVERSİTESİ
1. ULUSLARARASI ANADOLU MÜZİK FESTİVALİ
AÇILIŞ KONSERİ
Bilkent Uluslararası Akademik
Sinf onietta Orkestrası
Gürer AYKAL, şef
İdil BİRET, piyano
I 6 MARI 1 994 SAAT: 1 9.00'CİA BilkENi ÜNİVERSİTESİ Büyük SpoR SAIONU'NCJA,
Sibelius "Finlandia"/ Beethoven " Sol maj. 4. Piyano Konçertotu, Op. Çfc'V
Mendelssohn, Bartholdy, "Bir Yaz Gecesi Rfiyan"
BILETLER : Bayram nedeniyle GIRIŞTE .sağlanabilir.
SERVIS SAATLERİ : Milli Kütüphane'den 18.15 Bilkent'ten 21.00
BİLGI için ; 1 3.00 - 1 S.00 nra^ı 266 44 1 S, Fax : 266 41 '."•