Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/
SAYFA CUMHURİYET 14 MART1994 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
/NASIL
KLER Y e z i d
> Türk'ün kanıyla
değirmen döndürüyorMUSLUMANLAŞTIRILDI?
A. Erdoğan Aydîn
Kıtierbe'nin ölümü sonrasımla Türk
yuıtlıımtı vönelik Hılafet polilikası
vtmıiıru. Tıiıklıalkma umelık zıılümde
de bır tztıbno olmaz. Adına "Müslü-
manhğıu yayılması" denilen bu polıli-
kuyı \ıın lıalıfe Süleynıun ve ycııi Ho-
rasan \JIISI Yezid de sürchirür. Deyi-
nıııı gt»\ek ımlamıyla gelen gideni
arutır. öyle ki )ezıd'm sadcıe Cür-
c an da Murdıiğıi kirmelerin sayısı 40
bin kijicieıı fazlaydı. Daha önemlisi
kılıçtan get,irılen hu msaıüarm kan-
larıyla değirmen do'ndiırmeye kalkılu-
tak denlihüyuk bir sogukkanidık sergı-
ler Araf!İslam ordusu.
Kbu
Haccac'ın
uteybe'nin ölümü
son'rasında Türk
yurtlarına yönclik
Hilafct polıtikası
yanısıra, Türk halkı-
na yönelik zulümde
dc bir dcğişim olmaz.
polıtika Kutcybe veya
keyfıyetinden kaynak-
lanmıyordu; aksıne lüm bu yaşanan-
lar. ürclımcı olmayıp. gıderlcrini talan
ve haraç gclırlcri temelınde karşıla-
yan, bunun da gcreğı olarak kenüı de-
ğcrlerinı dığcr toplumsal değerlere
karşı kutsuy ıp zorla onlara cgcnıcn kı-
Imaya çaiışan politıkanın basit ve zo-
runlu sonucuydu. (1)
Nilekmı. adıııa "Mtislümanlığın
yayılması" denilen bu poliıikayı yeni
halrfe Süleyman da aynen sürdürür.
Yani; yeni alanların işgali, öneeden iş-
gal edılmiş alanlarda Müslüman
Arap hakımiyetınin güçlcndirılmcsi.
yerli halkın haraca bağlanması. her
direnişin kitlescl k;.:lıamlarla e/ilmesi.
köle olarak Araplaştınlmış toprakla-
ra gönderilıp saulması \e zorla
Müsîıimanlaşiırma1
..
Yezid vali oluyor
Özetlc Türklere karşı Araplardaki
korkunun kınlnıasıyla başlayan ve
her yol kullanılarak sürdürülen yayı-
lma. bu yeni dönemde de aynen de-
vam eder. Süleyman'ın Kutcybe'yc
düşmanlığı ayn sorundur, Islameı po-
liükanın gereği Türk yurtlanna (ve
ulaşılabilcn her yere) yönelik yayı-
Inıacı politika ayn sorun.
Halit'e Sülcyman, Yezid b Mühel-
leb'i Horasan'a \ali atar. Yıt 716. Bu
Yezid. öneeden de Horasan valisi
olup. Havarizem'dcn ele geçırilen esir
Türkleri. Kendi askerleri üşümesin
diye soyup donarak öldürten Yezid'-
tir. Yıne bu Yezid. bir müncccimin.
yerinc gcçeceğını söylemest üzerine
Haccac tarafından görevinden el çck-
tirilip. çok ağır ışkencelcrden gcçiri-
len, üstelık Haccac'ın da kayınbırade-
ri olaıı Ye/id'tir. (2)
Kuieybe'nin şöhrctının ezikliği
ıçinde olan Yezıd. onun alamadığı
yerleri, özellikle de Cürcan'ı (Kirkan)
ele geçırmeyi kendisi için neredeyse
bir kişilik sorunu haline getirmişti.
Yezid önce Dağıslan'ın işgaline yö-
nelir. Dağıstan lideri Sol Türk (Sal-
Tekin) ile uzun çarpışmalara girer. nihayet onu
kuşatır. Sol Türk önce teslinı olmaz. ancak ku-
şatmayı yanp besin sorununu da birtürlü çöze-
mez. Nihayet Türkler açhkla cebclleşir duru-
ma diişünce dc Sol, Yezid'ten barış istemek zo-
runda kalır.
Yezıd, Sol'dan lanı teslımıyct istiyordu. Sol;
"bcniın taallukatımdan ve malımdan el çekersen
öjle olsun" dedi. Yezid kabul ettiğinı söyleyin-
ce dc, Sol teslim oldu.
Ancak "Dağtstan'a girince o kadar çok mal
buldu ki hesabı >ok idi"; Tabiı Yezit sözünde
durmadı. Şehn baştan sona yağmalattı ve tam
14 bin kışıyı katleturdı. (3)
Ardından Cürcan'a yöneldi. Şehir 300 bin
dirhem haraç karşılığında teslim oldu. Ancak
Müslümanlar şehrc girdikten sonra, yine söz-
lerinde durmadılar ve orayı da yağmalamak-
tan kendılerini alamadılar. Bu geleneksel uy-
gulama sonrasmda Yezid. Cürcan'ın bu kolay
ele gecinlişınin keyfıyle oraya 4 bin jandarma
yerleştırıp Taberislan'ı ele geçırmek için yolu-
na devam etti. Durumu öğrenen Taberistan
meliki İsfehbed tedbir almaya başladı. Deylem
Melikinden de 10 bin kişilik yardım aldı. llk
çarpışmada Araplar üstün olunca Türkler
dağlaraçekildilcr.
Yezid'in yemini
Mevzilendikleri bu yeni yer çok uygun oldu-
ğundan Müslümanlar hem çok zayiat verdiler
hem de geri çekilmek zorunda kaldılar. İsfeh-
bed. bir yandan yıpratma savaşı sürdürürken
diğer yandan Cürcan melikinden de yardım is-
ter. Bu talep. talan sonrası süregelen baskılar
nedeniyie zaten artık dayanamaz hale gelmiş
olan Cürcan halkı için bir kıvılcım olur; ayak-
lanan halk. Esed b. Abdullah komutasındaki
ezid, Cürcan'da gerçekleştirdiği katliamla, kendince
"Allah'a verdiği sözü yerine getiriyordıT. Peki ama o
savunmasız insanları asan, kılıçtan geçiren, o korkunç
çığlıklara rağmen bunu sürdürmeye devam edenlere ne
denir? Daha önemlisi bu vahşeti Allah'a verdiği sözün gereği
sayan İslam valisine?
Y
Müslüman jandarma kuvvetini imha eder.
Yezid, öfke içindedir: "Cürcanlılan mağlup
ettiğinde üzerlerinden kılıcı kaldırmava: da ki
akan kanlarından değirmen döndürüp unundan
ekmek pişjrip yemedikçe" diye yemın eder. (4)
Ancak öncelikle İsfehbed'in hakkından gel-
mesi gerekmektedir; ki onu da oyun yoluyla
halletme yoluna gider. İsfehbed'le yakın ilişkısi
olan Hayyan Nebiti'den yardım ister. Yanına
çağırtıp ona;
"Ey Eba Mamer, gerçi ben sana > aramazlık
ettim ama sen Müslümanlar hakkında iyilik ev-
le. (...) İmdi Tann aşkına bir iş et ki benimle fs-
fehbed arasında bir sulh edeşin" (5) der.
Bunun üzerine Hayyan, İsfehbet'in huzuru-
na çıkar: "Gerçi ben din-i İslam ü/erineyim ama
aslında ben ve sen birliğiz. Ve ben sana iyilikten
başka birşe> düşünmem. Şimdi Yezid'le Müslü-
manlar arasında sulh etmek dilerim. Sen de ka-
bul eyle ve sakın ki Müslümanların bozulduğuna
mağrur olmayasın. \ ezid, Sülevman b. Abdül-
melik'ten yardım dilemiştir. Ve her yerden asker
gelmesi yakındır. İmdi bu vakitte Yezid seninle
sulhe razıdır. yardım geldiği zaman razı olmaz.
İmdi ben senin onunla sulh etmeni doğru görii-
rüm" (6) diyerek aldatma yoluna gider.
Önce kendisine güvenmesini sağlayan Hay-
yan, bu sayede onu, halifeden gelmekte olan
ordular masalına inandırarak gözünü korkut-
mayi başardı. Banş için Yezid'e. 100 bin dir-
hem. 400 yük zaferan . herbirinin başında bir
simin tabak ve üstlerinde bır top ipek ve bır al-
ün veya gümüş yüzük olan 400 oğlan vermeye
ikna etti.
Öyle ki Yezid'in yanına vanp ona. "sulh ma-
Ima adam gönder" dediğinde Yezit şaşkınlıkla:
"Bizden mi yoksa onlardan mı?" diye sormaktan
kendini alamadı. İçınde bulunduğu durumdan
kurtulmak için böyle bir diyeti bile ödemeye
razıydı çünkü. İsfehbed'e gelince o. kandınl-
makla kalmamış. işgalcilerle anlaşmakla Cür-
can halkına da ihanet etmişti.
Yezid artık Cürcan"a yönelebilirdi. İsfeh-
bed'in ihanetine uğrayan Cürcan beyi, bu sal-
dınyı atlatabilmek amacıyla şehirden çıkıp ka-
leye çekildi. Bu yolla hem etkili bir dıreniş ver-
meyi düşünüyor hem de saldınyı şehir hal-
kından uzaklaştırmayı umuyordu. İlk anda
başanya da ulaşır gibi oldu. Yezid gercekten de
şehri bırakıp kaleye yöneldi. Ancak kaleyi dü-
şürmek de bir türlü mümkün olmuyordu.
Tam 7 ay boyunca savaş oldu. dışanya kuş
uçurulmayan kale, sürekli mancınık ateşiyle ve
saldınlarla düşürülmeye çalışıldıysa da düşü-
rülemedı. Kalenin sırtını dik kayalara vermiş
olmasının avantajlanndan da yararlanan
Türkler. açlık yorgunluk demeden olağanüstü
bir kahramanlıkla Müslüman saldınsını etki-
siz kılıy orlardı. Araplar arasında moral bozuk-
luklan had safhaya ulaşmıştı. Yezid çaresizlik
içinde ve öfke doluydu.
Türkler teslim oluyor
İşte tam bu sırada ava çıkmış olan Yezid'in
yaranlanndan Heyyac b.' Abdurrahman'ın,
kalenin arkasındaki dağdan içeriye gizli bir gi-
riş yolu bulmasıyla savaşın kaderi değişti.
Seçme bir birlik tepeye yerleştirildikten son-
ra. dikkatleri dağıtmak için her zamanki gibi
karşıdan saldın başlatıldı; "ögle namazından
ikindi namazına kadar dehşetli cenk ettiler"(7).
Bundan faydalanan tepedeki birlik kaleye gire-
rek kaleyi ele geçirdi. Türkler teslim olmak zo-
runda kaldılar.
"İmdi hepsi dışarı cıkıp Yezid'in yanına geldi-
ler. Yezid buyurdu avTetlerini >e oğuUannı esir
ettiler ve beylerinin başını kesip ve hisan viran
ettiler. Oradan dönüp tekrar Cür-
can''a geldiler. Ve şehri muhasara etti-
ler. Ve mancınıkiar kurdular ve bu-
yurdu ateş attılar. N e meeal vermeyip
zorla aldüar." (8)
Bundan sonrasını bizzat bir şeri-
atçmın ağzından dinleyelim:
"Fatih Arap konıutanı şehre girince
şehrin bütün erkeklerinin bir araya
getirilmesini emretti. Gençlerini esir
aldı. Eli silah tutanlann hepsini
kılıçtan geçirdi. Geçeceği yolun sağ ve
soluna 4 fersah (24 kilometre) uzunlu-
ğunda bir mesafeye darağacı diktire-
rek bu Türkleri astırdı. Diğer taraftan
şehri Araplara istedikleri gibi yağma
ettirmeyi de ihmal etmedi.
• Kuteybe'nin ölümü,
Türklere yönelik zulmü
azaltmadı. Yeni Horasan
valisi Yezid, ondan da baskın
çıktı.Öyleki.sadece
Cürcan'da öldürdüğü insan
sayısı 40 binden fazlaydı ve
Yezid, bu insanlann kanıyla
değirmen döndürüp,
öğüttüğü undan ekmek yapıp
yiyecek kadar vahşiydi.
Şimdi sıra Allah'a verdiği sözü yeri-
ne getirmeye gelmişti. Bu maksat için
de 12 bin kişi ayırdı. Onlan C ürean'ın
vadilerinden biri olan F.nderhiz'e doğ-
ru sevketti. Akibetlerinin ne olacağı-
ndan ve niçin toplandıklarından tama-
men habersiz olan bu zavallılar En-
derhiz vadisine gelince orada durdu-
ruldular. Ondan sonra Yezid yanında-
ki Arap askerlerine dönerek:
"Bunlardan intikamını almak iste-
yenler alsın!" emrini verdi
Enderhiz vadisinde kendılerini mü-
dafaa edecek en küçük bir silahları
bile olmayan bu esir Türklere Araplar
büyük bir hışımla saldırdılar. Her
Arap bir hamlede 4-5 Türkün birden
işini biririyordu.
Yezid 12 bin kişiyi böyle feci bir şe-
kilde kılıçtan geçirdikteo sonra tepe-
Jer gibi yığılıp kafan bu tf&fa. kol >e"
gövdeler üzerine doğru suyun mec-
rasını değiştirdi. Bu kan nehri ilerdeki
bir değirmene ulaşıyordu. En sonunda
Yezid. bu kanların öğüttüğü unlardan
yapüan ekmeklerden yedi. Böylelikle
Allah'a verdiği sözü yerine getirmiş
oluyordu. "Kaynaklarda Yezid'in
sadece Cürcan'da öldürdüğü kımse-
lerin sayısmın 40 bin kişiden fazla ol-
duğu kaydedilmiştir." (9)
fnsan olan her insanın ancak ür-
pertiyle. tiksintiyle, insanlık adına
utançla okuyabildiği satırlar bun-
lar... Peki ama o savunmasız insan-
lan asan, kılıçtan geçiren, o korkunç
çığlıklara rağmen bunu sürdürmeye
devam edenlere ne denir? Daha
önemlisi bu vahşeti Allah'a verdiği
sözün gereği yapan İslam valisine?
Peki ama bir tannnın, kendı adına, insanın yap-
maya değil, bakmaya bile dayanamayacağı bir
vahşetle yapılan katliama seyirci kalması nasıl dü-
şünülebilir? Kendine atfedilen dinin zorla, hele ki
işgal ve katliamlarla yay ılmasına göz yuman, hele
ki bunu "ciluıd" adı altında bir ideoloji haline geti-
ren bir Allah fıkri düşünebiliyor musunuz? Üste-
lik Allah birilerinin Müslüman olmasını isterse,
Onun herşeye kadir olduğu ınancı çerçevesınde
bunu zaten gerçekleştireceği açık değil midir? O
halde Onun adına birilennin. hem de talancı ve
katil süriisü birilerinin bunu kaüıamlar ve soy-
gunlarla yapmasına. kendi dininin masum ınsan
kanlanyla kirlenmesine göz yumacağı nasıl düşü-
nülebilir?
Bütün bu sorulann yanıtı açıktır; yeter ki evren-
sel insanlık değerlerinden (ahlakından) biraz ol-
sun nasiplenmiş olalım; yeter ki mantığımızı soka-
ğa atmış olmayalım. Gerçeklik buyken artık ken-
dimize sorabiliriz: Sakın bınleri kendı talancı çı-
karlannı meşru kılabilmek ıçın "Allah adına" ya-
lanının ardına saklanıyor. Allah fikrini kendileri-
ne kılıf yapıyor olmasınlar?
Her neyse. katliam faslı bittikten sonra sıra ta-
lan malı ve esirlerin sayımı \e paylaştınlmasına
gelir. Beşte biri halifenin payına aynldıktan sonra
kalanlar Müslüman askerler arasında pay-
laştmhr.
(I/ Bkz. İslamivet Gerçeği. c.4, 2. Bölüm (2 i
Bkz.Tarih- i Taberi, c.3, s.332 ve 354 (3) Bkz,
Tarih- i Taberil
c.3, s.380-81 (4) Taberi'den akt.
Sabri Gündüz, Islamlık Türklük, s.135 (5) Tarih- i
Taberi, c.3, s.382 (6) Tarih- i Taberi, c.3, s.382 (7)
Tarih- i Taberi, c.3, s.383 (8) Tarih- i Taberi, c.3,
s.384 (9) Z. Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkis-
tan.c.l.s. 262-3
Yarın:Türklerln payına
kılınc ve kırbac düçüyor
CALISANLAREV SORULARI/SORUNLARIYILMAZ SİPAL
Asistan olarak memuriyete girdim
Soi'U Bir özel yüksekokulda asistan olarak çalışrken, 1971 yılın-
da bu ckul devletleştirildi. Ben aynı sürede bir başka fırma-
da çalışmakta idim. SSK primlerim bu firma tarafından ve
tavan ücretten odeniyordu. Daha sonra devletleştirilen bu
üniversitede asistan olarak memuriyete girdim. Şu anda, ay-
nı üniversitede emeklilik hakkımı almış durumdayım. 1971
yılında devletleştirilen ve bugün de çalıştığıın bu üniversite-
de. 1971 yılı ile 1972 yılı arasında geçen ve SSK primlerimi
başka bir fıırnanın ödediği, 1 yıl 4 aylık süre tazminatım he-
saplanırken göz önüne alınır mı? E.S.
YANIT: Çalışmakta olduğunuz üniversitede statünüzün, 1475
sayılı İs V asası kapsamında mı, yoksa 2914 sayılı Yükseköğretim
Personcl Yasası kapsamında rru olduğu net olarak anlaşılama-
mıştır.
SiMunu/u. çahşmanızın 1475 sayılı İş Yasası kapsamında geç-
. tiğiıii \e bu nedenle Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan emekli ola-
cağınızı varsayarak yanıtlayalım.
Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almak amacıyla
iş aktinizi feshettiğinizde. işveren olan üniversite size. kıdern taz-
minatı ödemekle yükümlüdür. Ancak, 1971 ile 1972 arasında
geçen 1 yıl 4 aylık süre için son çalıştığınız üniversite işvereninin.
kıdem tazminatı ödemek zorunda olup olmadığı sorusu. İş Ya-
sası'nın 14. maddesinde şöyle yanıtlanmaktadır:
"İşyerlerinin devir veva intikali vahut herhangi bir suretle bir iş-
verenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli ha-
linde işçinin kıdemi, işyeri vey a işyerlerindeki hizmet akitleri süre-
lerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12.7.1975 tarihinden itibaren
işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işle-
miş kıdem tazminatlanndan her iki işveren sonımludur. Ancak,
işyerini devreden işv erenlerin bu sonımlulukları, işçiyi çalıştırdıkla-
rı sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınır-
lıdır. 12.7.1975 tarihinden ev>el işyeri devrolmuş veya herhangi bir
suretle el degiştirmişse, devir mukavelesinde aksine bir hüküm yok-
sa işlemiş kıdem tazminatlanndan yeni işveren sonımludur."
İşyeriniz 1.7.1975'ten önce devrolunduğuna göre ve devir söz-
leşmesinde de aksine hüküm yoksa, kıdem tazminatmıza 1971 ile
1972 yıllan arasında geçen 1 yıl 4 aylık süre de eklenecektir.
Şimdi de, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasası kapsa-
mında ve TC Emekli Sandığı'na bağlı olarak çalıştığınızı ve bu
sandıktan emekli olacağınızı varsayalım. Bu kez soruyu, 2829 sa-
yılı yasanın uygulama yönetmenliğinin "Emekli İkramiyesi" baş-
lıklı 8. maddesi yanıtlayacaktır.
"Ancak, sigortalı sürelerin ikramiye ödenmesinde nazara alına-
bilmesi için bu sürelerin, TC Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş
ve ortaklıklarda geçnûş olması gerekmektedir."
Sosyal Sigortalar Kurumu'na bağlı özel üniversite statüsünde
geçen süre için emekli ikramiyesi ödenmesi söz konusu olmaya-
caktır.
POLITİKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Bu Gidisin Sonu..
Öğretmen, yazar Ali Dündar, arada sırada bana mek-
tuplar yazar, beni uyarır, dalgınlıkla yaptığım yanlışlar
varsa onları düzeftir. Ali Dündar'ın son bir mektubu var.
Onu buraya alacağım; almadan önce Behzat Ay'ın son
çıkan kitabı "Atatürk'ten Sonra Kir, Kin ve Yalan'dan
söz etmek istiyorum. Kitapta kimi dergi ve gazetelerde
çıkan yazıları yer almış.
Behzat Ay, son günlerde pek "velut" bir yazar oldu.
Bir yıl içinde bir kaçkitabı birden çıktı. Şu satırları yaz-
madan edemeyeceğim:
"Bizim ülkemizdeki mutlu azınlık para ve mal bollu-
ğundan çıldırıyor; halkın büyük kesimi yani işsiz, emek-
li, küçük memur, dar gelirli de gün geçtikçe biraz daha
oynatıyor... Neredeyse koca Türkiye bu gidişle tımarha-
neyedönecek..."(P.K. 935 Karaköy-lstanbul 80020)
Değerli yazar Ali Dündar'a gelince, değerli dostum
"Ağabey" diye başladığı mektubunda şunları yazıyor:
"Bugünkü (2.3.94) yazınızı, her yazmızı olduğu gibi,
dikkatle okudum. Orada ezanın Arapça'ya dö'nüştürül-
mesini, Kemalizm'den verilen ilk ilk ödün olarak vurgu-
luyorsunuz. Hakkınız var. Ancak bence Kemalizm den
verilen ilk ödün, 1946 Kurultayı'nda CHP'nin ilkokullann
4. ve 5. sınıflanna 'isteğe bağlı din dersi' konulmasını
kabul etmesidir. Atatürk devrim ve ilkelerine vurulan ilk
kazma budur. O uğursuz karara başkaldıran tek kişi rah-
metli Behçet Kemal Çağlar olduydu. Çağlar, 'Böyle bir
karar alan bir partide ve Meclis'te kalmam, hem Ata-
türk'e saygısızlık, hem de siyasal ahlakıma aykırıdır'
diyerek, CHP den ve milletvekilliğinden çekilmişti. Söz
konusu kararda 'Çocuklarına din dersi aldırmak isteyen
velilerin okul yönetimine yazılı olarak başvurmaları' ön-
görülmüştü. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tahsin Ban-
guoğlu, sonradan övünçle çevresine anlatacağı bir
kurnazlık yaptı. Din dersi yönetmeliği hazırlanırken,
'Çocuklarına din dersi verilmesini isteyen' yerine 'Ço-
cuklarına din dersi verilmesini istemeyen velilerin okul-
lara yazılı olarak başvurmaları' hükmünü koydu. Böyle-
ce, dar çevrede kimsenin ben din dersi istemiyorum,
diyemeyeceğini biliyordu. Buna da sözde aydınlar kesi-
minden tek bir kişi karşı çıktı. Rahmetli Prof.Dr. Bülend
Nuri Esen, çocuğunun okuduğu okula gitti ve yazılı ola-
rak 'Ben dinimi de, ibadet usullerini de anamdan ve
babamdan öğrendim. Çocuğuma da kendim öğretebili-
rim. Okulunuzda çocuğuma din dersi verilmesini istemi-
yorum' diyebildi.
Sayın Abiciğim, bilirsin bir atasözümüz var. Orada
şöyle denir Bir duvara delik açarsanız, oradan yılan da
işler çıyan da.' Delik açıldı ve yılanlar, çıyanlar, akrepler
doluşuverdi. Şimdi tutmuş Kemalist türküler söyleme-
ye, laiklik davulları çalmaya kalkışıyorlar. Kim getirdi
bunca melaneti insanlanmızın başına? Gene kendileri.
Atatürk, o bortu böceğin üreyip çoğalabileceği bütün
bataklıkları kurutmuş, delikleri tıkamıştı. Din eğitimini
laik eğitimin dışına atmış, zaviye ve tekkeleri kapatmış,
namaz çağrısını Türkçeleştirmiş, din ve tapınma belge-
lerinin Türçeleştirilmesini başlatmış ve 'Hayattaen ger-
çek yol göstericı bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında
yol gösterici aramak, umar peşinde olmak aymazlıktır,
sapkınlıktır' demişti. Bugün saltbiryerlerine, biryanlan-
na dokunduğu için Ataturkçü görünenlere ye da laiklik
davulları çalanlara ben inanmıyorum. Sayın Milli Eğitim
Bakanı, alelacele Olağanüstü Atatürk Haftası' ilan etti.
Sayın Bakan bilmez mı, irnam okullarının laik okullan
solladığı, imam okulu çıkışlı kimselerin laik okullarda
yönetici ve öğretmen olarak kol gezdiği ve ramazanda
oruç tutmayan öğretmen ve öğrencilerin din uğruna kat-
ledildiği bir çarpık eğitim düzeninde bu 'Olağanüstü
Atatürk Haftası'ndan bir sonuç alınamayacağmı... Bilir.
Fakat ustüne gidemez. İşte bizim ulusçak, toplumcak
açmazımız burada. Ne dersin?
Sağlık ve esenlik dileklerimle saygılar sunarım."
Aydın din adamı yetiştirmek gerekiyordu; Kuran kurs-
ları, imam-hatip okullan bunun için açıldı, özendirildi.
Bu okullardan çıkan bunca yarım okur-yazar ne olacak?
DYP ve SHP'nin 7 aylık iktidar döneminde açılan imam-
hatip okulu sayısı 32 oluyor. Her aya 5 okul düşüyor. Bu
yıl toplam öğrenci sayısı da 396 bin 408'dir.
İmam-hatip liselerinde kadınlı erkekli okunduğuna
göre kadınlar da imam olacak mı? Oysa islamda kadın
imam yok.
Ankara'dan çekilen telgraflarla Atatürk törenleri kızış-
tırılırken, hız geçince Atatürk günleri unutulacak mı?
Her yıl bir Hasan Mezarcı çıkmaz ki!.. Böylesi ortalığı
karıştırmaz ki!..
BULMACA
1 2 3 4
1
SOLDAN SAĞA:
1/ İşlemeli ya da işlemesiz
olarak yatak üzerine ko-
nulan yastık. 2/ Sınır ni- 2
şanı... Yufka ekmeğinin. ^
içine türlü katıkiar konu-
larak sanlrruş biçimi. 3/ 4
Ramazan gecelerinde. iki j-
mınare arasına gerilen ıp-
ler üzerine ampullerle 6
yazılan yazı... Yapısına
gırdiği sözcüğe "•yakışır
L şekilde" anlamı katan so-
nek. 4/ Bır yöne eğilmiş.
5/ Asy a ile Av rupa'yı ayı-
ran dağ sırası... Kar fırtınası. 6/
Kolyos. uskumru. sardalye gibi
balıklann ufağı... Dar. uzun ve ha-
fıf bir yanş kayığı. 7/ Şöhret... Her
iki Kore'nin de para birimi... Su.
8/ Tombul, iri yapılı. 9 Tavlada
bir sayı... "Acele. ivedi" anlamın-
da kullanılan yerel bir sözcük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Çin ve Japonya'da yetişen, por-
takala benzer meyvesi olan bir
ağaçcık. 2/ Karakter... Yunanis-
tan'a ait bir ada. 3/ Herkese, her canlıya merhamet eden Tan-
n... Bir nota. 4/ İstanbul'un bir ilçesi. 5/ İlgeç... Doğu veGüney-
doğu Anadolu'da konar-göçerlerin kıl çadırlanndan oluşan
yayla yerleşmesi. 6/ Çıplak vücut resmi... Utanma duygusu...
Kimileri uğur sayar. 7/ Seyrüsefer... Sodyumun simgesi. 8/
Ses... Metal saplama. 9/ Şerif Gören'in yönettiği, başrolünü Şe-
ner Şen'in oynadığı bir film.
SECIMLER, ALEVILBR
LAİKLİK VE REFAH PARTİSİ
NEVRUZ...
FRANSAVACEM...
BADEMLER KOYU...