04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13MART1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN Almanlarsevgî ve şefikatbekliyor Almanlar, Berlin Duvarı 'nınyıkılmasıylason bulacağı varsayılan kimlik arayışı çabalarına milliyetçi motifleribulaştırmaya devam ederken, Avrupalı komşularının kendiierinisevmediğindenyakınıyor. A lman obnaktan gıınır duyuyor musunuz, sorusu, çok uzun süre tabuydu. Bugün arük değil. Ama bazılan bundan endişe duyuyor. "Alman obnaktan gurur duyuyor rousunuz?" Bu sonınun cevabı her zaman o kadar da açık değil. Aşın sağcılar gözlerini kırpmadan "Tabii kü Hem de nasü!" diye cevap verebi- liyorlar, ama "yurtseverlik" kelime- sine alerjisi olan solculann cevaplan bu kadar açık değil. Bu kimlik arayışı Berlin Duvarı'- nın yıkjlmasıyla son bulacağı yerde tam tersine arttı. Seminerler, yuvarlak masalar, tartışmalar... Bütün Almanya, en büyük profesörlerinden en önemli tarüşmacılanna herkes, büyük bir açgözlülükle bu çılgın içe bakışa kendini kaptırmış görünüyor. Bü- yûk bir haftahk dergi olan Die Zeit bir koca sayfasını bu "mület" kav- ramına ayınrken diğer büyük haf- talık Die Woche. "Neden kimse bizi sevmiyor" sorusuna cevap anyor ve şöyle tamamlıyor: "Saygı, taibii ki; sevgi, azıcık." Almanya, Avrupa'- nın sevilmeyen bir komşusu olmaya devam ediyor. En önemli sebebi: Dün, Naziler, bugünse zenginlik ve güç. "Alman olmaktan gurur duyuyor musunuz" sorusuna düşünerek ce- vap verenler batıda doğuya nazaran daha fazla. Batıda gençlerin sadece % 47'si olumlu cevap verirken do- ğuda bu oran % 68*e çıkıyor. Genç- ler okudukça yurtseverlik duygusu da azalıyor. Bu duygu politik düşünceye de çok bağlı: Hıristiyan demokratlar. sosyal demokratlardan daha fazla olumlu cevap veriyor. Sosyalist Par- ti, Yeşiller ve Komünist Parti yan- daşlan ise şovenlikten epey uzaklar. Die Zeit'da Dieter Buhl. bu milli- yetçilik savaşının çok eskiden beri devam ettiğini. Federal Devlet'in daha ilk günlerinde bile bu sorunun gündemde olduğunu açıkladı. Uzun yıllardan beri Almanya'da yaşayan yabancılann Alman vatan- daşlığına geçme hakkının yarattığı sorunlar, Almanya'nın demokratik ve hukuksal değerler değil de etnik aidiyet etrafında birleştiğini gösteri- yor: Alman anne babadan doğan, damarlannda Alman kanı taşıyan kişi Alman sayılır. Siyasetçilerin ve entelektüellerin bu "ulus" kelimesi üzerindeki tabuyu yıkma çabalanna ragmen değişen pek bir şey yok. Başbakan Kohl ülkenin normal- leşmesi gerektiğini söyledi. "İnsan- larm kendiierini Alman kimtiği altı- nda daha rahat hissetmeleri gereki- yor. Kendi kendilerinden nefret etme- meli, kendi kendiierini reddetmemeli- ler. llkelerini mutlulukta ve zorlukta sevnıeliler. Normalleşmeli ama onu unutmamalı da!" diye düzeltiyor bir Fransız-AJman ilişkileri uzmaru. Aynı zamanda da, Birleşik Alman- ya'nın bir Möln, bir Rostock faci- asıru doğurduğunu ekliyor. Hiç kimse aşın sağın skorunu tah- min edemez. "Almanya'nın birleşmesi savaş sonrası sorunlarına tamamen çane bukJu. Artık bu Nazi konusu kapan- maİHİır" diyen Hırisüyan demokrat- lann eski başkan adayı Steffen Heit- mann hemşerilerinden büyük tepki aldı. Birçok önemli kişi, Heitmann'- ın gizlice aşın sağcı partiyi destekle- diğini savunarak adaylığına karşı çıkü. Geçen seçimlerde her ne kadar aşın sağcı partinin oylan artmadıy- sa da bir düşüş de göstermedi. Ülke ekonomisinin zor durumda olduğu. işsizlik oranının her geçen gün daha da arttığı şu dönemde. gelecek se- çimlerde aşın sağcılann alacağı oy hakkında bir yorumda bulunmak ispanya Katalonya da nıilliyetçilik modasuıa uydu İ spanya Sosyalist Partisi, geçen yaz düzenlenen seçimlerde par- lamentodaki çoğunluğunu kay- bettikten sonra, Katalonya'nın baş- ta gelen milliyetçi partisi sayesinde yeni bir azınlık hükümeti şekillen- •dirmişti. Şimdi bu desteğin bir bede- li olduğu ortaya çıkıyor. Yerel hükümeti de yöneten Kata- lon lider Jordi Pujol. Başbakan Feü- pe Gonzalez'e, bu yaz sonuna kadar daha fazla özerkük tanınması ge- rektiğini söyledi. Sosyalistlerin tabii ki o kadar faz- la şaşırmamasi gerekir. Özerkük için önceden de çaba gösteren Pu- jol'un son girişiminin daha fazla ses getirmesi, yalnızca Madrid'deki hü- kümetın zayıflığına değil, eskı Yu- goslavya topraklannda yaşanan çatışmalann bu ülkede de, bolünme korkusu yaratmasına bağb. 64 yaşındaki eski bankacı Pujol, geçen ay yapüğı konuşmada, İspan- ya'nın yalnızca "Dili, kültürü, tarih- sel kimliği ve geleneksel kurumlarıy- la. Katalonva'nın bir ulus olduğunu kabul etmesini" istedigini söylemişti. Pujol 10 şubat günü Gonzalez'e özerklikle ilgili yeni istemlerini su- narken, bölgenin polis gücünün güçlendirilmesi gibi daha maddi ko- nulara değiniyordu. Kutuplaşma geçen aylarda, böl- genin dilinin Katalanca olarak ka- bul edilmesiyle ilgili tartışmalann gündeme gelmesinden sonra daha da belirgınleşti. Pujon, hükümetinin yalnızca uzun süren Franco diktatörlüğü sı- rasında yasaklanan geleneksel bir dili canlandırmaya çahştığını söyle- di. Ancak Madrid'deki muhafaza- kar çevreler ve pek çok bağımsız ga- zete, dil sorununu. Katalonya'nın aynlık yanlısı çabalannın bir başka dışavurumu olarak tanımladı. Alan Riding TbeNewYorkTimes zor, ama yine de parlamentoya gir- mek için gereken % 65'lik barajı aşacaklan tahmin ediliyor. Bir Hı- ristiyan demokrat milletvekili olan Wolfgang Schauble, "Huistiyan de- mokratlaruı çoğu Heitmann'la hem- fîkir. Herkesin kafasından geçen dü- şünceleri o yüksek sesle söyledi: Al- manya'run çıkarlan Avrupa'nın çı- karlanndan üstün olmalı" diyor ve ekliyor: "Konuşmalarda sayın kaç defa "yurt' kelimesi geçiyor. Bu bir- kaç > ıl önce düşünülemezdi bile." Schauble ise ülkenin bıraz daha fazla yurtseverliğe ihtiyacı olduğu- nu savunuyor. Gunter Hoffman Die Zeit'ta bu iki kişinin orta al- manın değişkesini (biri doğu biri batı) temsil etüklerini söylüyor. Eski Hıristiyan demokrat başka- nı Heiner Geissler Bavyera sos>al demokrat milletvekili Edmund Stoi- ber'i "hain" olmakla ve "anayasaya aykırı fikirler yaymakla" suçladı. Stoiber, Avnıpa yandaşı bir politi- kaya açıkça karşı çıkmış ve Başba- kanı fıkir değiştirip Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurdurma düşüncesin- den vazgeçirmeye zorlamıştı. Bu tür tartışmalar eskiden sadece aşın sağ- cılar tarafından yapılırdı. Gelecekte NVeimar'da bir Deutsche Mark Par- tisi'nin kurulma düşüncesi de ülke- nin en önemli milli değeri olan para üzerine duyulan endişeyi simgeli- yor. Geçmişi unutmadan. sakin, duru, rahat bir kimlik bulmak... Almanlar daha çok uğraşacağa benziyor. Pacale Hugues LePoint Orta Amcrika'da komünizmin yaydmasını öniemek isteyen ABD, Honduras ordusunun 'eğitimini' üstlenmişti. CIA, Honduras'tada işbaşında İnsan haklan örgütlerinegöre, Soğuk Savaş döneminde Honduraslı yurtseverleri ölümegönderen anti komünist mangalar, CIA yardımıyla kurulmuştu. H onduras hükümetinin üst düzey yet- kilileri, ABD'den. ülkedeki şüpheli solculara işkence eden, öldüren ve isimlerini "kayıplar listesine" geçiren anti komünist mangalann kurulmasındaki CIA katkılannın aynnlılanvla açıklanmasını is- tedi. Honduras'taki bir insan haklan örgütü, ABDelçiIiğine. Amerikah yetkililerin Rea- gan döneminde yapılan işkencelerin ne kadannı bildiklenyle ilgili bir dizi soru sor- du. O dönemde insan haklan ihlallerini reddeden elçilik yetkililen. Honduras insan haklan önderlerini, sılahlı solu destekjemek- le suçlasa da. insan haklan örgütieri, ABD"- nin, Orta Amerika'da komünizmin \ayı- lması karşısında ülkeyı sıper olarak kul- landığı Soğuk Savaş dönemiyle ilgili acı ger- çekleri açıklı>or. Ordudan emekli General Walter Lopez, "Konunun çok hassas yönleri >ar, öyle sanıyorum ABD hükümeti a>nntıları açıkla- maya yanaşma>acak, çünkü açıklamalar in- sanların ve kurumların sa>guılığını zedeleve- bilir" diyor ve eklı\or: "CIA bir kurum ama orada da insanlar çaltşnor. Belki birkaç kişi, bütün bir kuru- mun "haberi olmadan kendi başına harekete geçmiştir." Lopez. CIA'nın eğittikleri arası- nda en çok korku duyulan 3-16 Müfrezesi adıyla bilinen birliğin önderliğini dağıtmıştı. Lopez, bundan sonra işlevinin değiştiğıni, yıkıcı kimliğinden sıynlıp bir haberalma ör- gütüne dönüştürüldüğünü söylüyor. Başkent Tegucigalpa'daki elçilik sözcüsü Paul Kozelka, "Gercekten söylcyecek hiçbir şeybniz yok" di>or. "İnsan haklan örgütlerine verebüeceğimiz bütün bilgivi veriyoruz. Geç- mişte oianlarla ilgili hiçbir kayıt yok elinûzde. Dosyalar iki yılda bir gönderilir." CIA \e Pen- tagon da konuyla ilgili yorum yapmıyor. insan haklan örgütlerinin araştırmalan. Pentagon'la yakın ilişkileri olan ve 3-16 Müf- rezesi'nin başkanlığını üstlenen General Luis Alanso Discua'yı oldukça rahatsız edecek so- nuçlara van>or. Honduras insan haklan ör- gitleri, gazetecilerle görüşmeye gelme>en Discua'nın kendilerine. mangalan ABD'nin isteği üzerine kurduğunu sövlediğinı bıldın- vorlar. İnsan haklan komiseri Leo Valladeres, "ABD o dönemde kendi gmenlik çıkarlarmı. bizim kişisel hak ve özgürlüklerimizden üstün tutarak, yasaları çiğneyecek kadar ileri git- mişti" diyor. Honduras anti-terör ordusundan aynlan- lar, bu tür birimlerin. ilk kez 1980'de, önce CIA sonra Pentagon'da görülen bir eğitim- den sonra kurulduğunu söylüyor. De\ let Ba- kanüğı. 1981'deki insan haklan raporunda. bir yıl ıçinde 60 gizemli "kaybolma" olayının yaşandığını belirtiyordu. Oysa bir önceki yıl, busayı sıfırdı. İnsan haklan örgütieri. 1984 martı itiba- riyle 200 kadar öğrenci. öğretmen ve sendi- kacının yakalandığını, idam edildiğini ya da yok olduğunu sövlüvor. ABD'nin en yakın müttefıklennden General Gustavo Alvarez Martinezin ordudan atılmasından sonra. kayıp savisında ciddi bir düşüş kaydedildi. 1988 yıhnda Mıami'de ortaya çıkan Alva- rez. kendisiyle yapılan bir söyleşide hiç çekin- meden Honduras haberalmasıyla CIA ara- sında yakın bağlar bulunduğunu belirtiyor- du: ' • "CIA, haberalmamızda çalışacak olahları eğitti. Eğitûnleri çok iyi. özellikle de sorguia- ma teknikleri. İnsan hakları rhlalleri olmadığı- nı sovlemek. yanılsamadan başka bir şey de- ğildir. Arkadaşınuı teröristler tarafından öldü- rüldüğünü bilen bir polisin soğukkanlı da>- ranmasını bekieyemezsiniz. Adaleti kendi eüe- riyle gerçekleştiriyorlar." Anne Marie O'Connor The New York Times AvrupaBirliğınde refah eşitliğiyok • Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin sağladığı sosyal haklarda ciddi bir eşitsizliğin bulımması yüzünden, ülkelerarası işçi göçünün yaşanacağı sanılıyordu. Ancak, hükümetlerin bu korkulu rüyasıgerçekleşmedi. I şsiz, sakat veya hasta mısıruz? O halde Belçika, Danimarka veya Almanya'da oturrnanız gerekir. Portekiz ve Yunanistan 18 yaşı- nda ve işsiz bir kişi için ideal iki ülke. İki çocuklu bir dulsanız İspanya'da oldukça rahat yaşayabilirsiniz. Avrupa Birliği'ne bağlı 12 ülke çalışamayacak durumda olan yurttaşlanna gerekli desteği veriyor. Bu ülkelerde milli gelirin yüzde 20- 30'u sosyal yardımlara aynlıyor. Yunanistan'da yüzde 20 oranındaki yardımlar, Hollanda'da yüzde 30'lara ulaşıyor. Sosyal yardım kalemleri arasında da farklılıklar görülüyor. Tahsis edilen yardım fonu, eşit oran- larda paylaştınlmıyor. Avrupa Birliği'ne üye devletler sosyal yardım konusunda dörde aynlı- yor Almanya, Fransa, Belçika ve Luxembourg sigorta sistemine daya- nan bir refah politikası iziiyor. Hasta, sakat ve işsizlerin gelir düzeylerini olduğu gibi korumaya çalışıyor. İngiltede, İrlanda ve Danimarka vergi sistemine ağırlık veriyor. Ingil- tere ve İrlanda'nın amaa işsiz ve sakatlann gelir düzeylerini korumaktan çok. asgan bir düzeyi tutturmak. İtalya ve Hollanda söz konusu iki grup ülkenin arasında bir düzeyi sağlamaya çalışıyor. İspanya, Portekiz ve Yunanistan dördüncü grubu oluşturuyor. Bu ülkelerde insanlann pek çoğu sosyal yardımlardan yararla- namıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde tek bir sistem geçerli oimadığından, cömert ülkeler ile eli sıkı ülkeler arasında büyük bir uçunım mey- dana geliyor. Örneğin sakat bir işçi Belçika'da ortalama bir işçi ücretinin yüzde 97'sini alırken, aynı işçi Portekiz'de yüzde otuzu- nu alıyor. İşsiz bir Belçikalı işsizliğinin ilk yıhnda gelirinin yüzde 79'unu alı- yor. Öte yandan işsiz bir İngiliz'in geliri yüzde 23'lerde seyrediyor. Belçika, Almanya, Yunanis- tan. Fransa, Portekiz ve Hollan- da'da doğum yapan kadınlar ilk üç aylık doğum izinleri süresince gelirlerinin tümünü alabiliyor- ken, bir İngiliz anne ilk altı hafta içinde gelirinin yüzde 91'ini, son- raki 12 haftada da yüzde 25'ini alıyor. Maastricht AnJaşması serbest dolaşım ve yerleşim hakkını tanıdığından, birliğe bağlı üye ülkelerde, çalışanlann doğal olarak çıkarlannın en yüksek olduğu ülkede çalışmayı tercih edeceği kanısı yaygındı. Şu ana kadar beklentilerin aksine çok ufak çaplı bir göç yaşandı. Göç edilen ülkede öncelikle iş bulmakta zorla- nan insanlar. dil vekültürfarkındanda büyük öiçüdeetkileruyorlar. Bir- liğe bağlı ülkelerde yaşayanlann yalnızca yüzde 1.4'ü doğduğu ülkenin dışında yaşam kuruyor. Üye ülkelerde çalışan 10 milyon işçi ise birliğe bağlı olmayan ülkelerden geliyor. A\ rupa zorda kalanlara bu kadar cömert davranacak kadar zengin mi? Bir ingiliz gazetesi, Avrupa Birliği'nin sosyal sigorta ve sağlık harca- malannın Japonya'nın ulusal gejirinin iki katı, ABD'ninkinin jüzde 60'- ından fazla olduğunu açıklıyor. İngiltere, bu cömertliğinin doğal sonucu olarak vergilerin yükseldiğini. rekabetin sona erdiğirii ve yeni iş alan- lannın daraldığını ileri sürüyor. Geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu yayınladığı bir raporda. ocak ayında birliğe bağlı devletlerde 19.1 milyon kişinin işsiz olduğunu belirti- yor. Bu rakam tüm çalışan nüfusun yüzde I0.9'unu oluşturuyor. Yalnı- zca İngiltere ve İrlanda'da işsizlik oranı düşüş gösteriyor. Connie White New York Times ingiltere,kayıplarının peşine düşmüyor • Haftada beş bin kişinin kayıplara kanştığı İngiltere'de hükümet, üst düzey polis yetkililerinin ve Avrupa Birliği'nin önerilerine karşın, kayıplann aranmasıyla ilgili özel bir büro kurmamakta diretiyor. İ ngiltere'de her hafta beş bin kişi kayıplara kanşıyor. Aslında soru- nun gerçek boyutlan biîinmiyor. çünkü A\rupa Birliği'nin önerile- rine ve üst düzey polis yetkililerinin başvurulanna karşın, hükümet. henüz kayıplarla ilgili merkezi bir kayıt sistemi kurmadı Polislcrin ve kayıp yakınlannın tek haber kaynağı. Kayıp Kimseler Bürosu'nda gönülîü olarak çalışan bir grup olarak kalıyor. Kayıp kişile- rin izlenmesi \e kimliklerinin saptanması sorunu. 25 Cromvvell Caddesi'- nde 7 kişinin cesetlerinin bulunmasından sonra yine gündeme geldi. İşin ilginç yanı. kimliği saptanan iki kişinin (Heather H'est J987'de kaybolduğunda 16 vaşındavdı: Shirlev Robinson, 18) kaybolduklannın şimdiye dek rapor edilmemesi. Kayıp Kimseler Bürosu'nun sözcüsü Sophie YVoodforde, bu du- ruma sanılandan çok daha sık rastlandığını söylüyor: "18 yaşın üstündeki birinin kaybolduğunu bil- dirilirse. sınırlı haber kaynaklarına sahip olan polis çoğunlukla bu kişi- leri kayıp listesine koymuyor." Aile üyclcrinin de birbırleriyle bağlantılannı kopanp, birinin ger- çekten ne zaman kaybolduğunu farketmemeleri mümkün. Bürodaki 250 bin dosyanın bü- yük bir kesimi kayıp çocuklan içe- riyor. Çocuklarla ilgili bir örgütün tahminlerine göre. bugün İngilte- re'de 98 bin çocuk kayıp. Evde ya Londra'da kaybolanlar (Marl 1993 ıtıbartyle) Yıl sonunda hala Yıl içind» kaybol- kayıp durumda duğu bildirilenler yaşta et*.e* çocuklar 14-18 yaşlar arası krz çocuklar 19 vedahayjka- yaşta bayanlar I3vedahaküçük yaşta kızlar 14-18 yaşlar arası bayanlar 3.271 17.256 ıS.065 2.486 >108 8.877 19vedahayukarı[159 yaşta bayanlar S 3.520 Londra toplamı 30.475 (Yıl sonu itibariyle 558i hala kayıp) da okulda karşılaştıklan zorluk- lann yanı sıra, daha yaşlı kız ve er- kek arkadaşlann da, evden kaç- malannda payı oluyor. Polis kayı- tlanna göre, Î993 martı itibanyle, kayıp olduğu rapor edilen 30.475 kişinin 5,700'den fazlasını 13 yaşın altındaki kız ve erkek çocuklar oluş- turuyordu. Bunlardan 71 'i hâlâ kayıp. 14-18 yaş grubundakiler arasında 16 bin kişinin kaybolduğu bildirilmişti, 171'inin yeri henüz bulunamadı. Kayıp olduğu bildirilen 8,500'ü aşkın yetişkinin 316'sının izleri buluna- madı. Polis kayıtlanna önceki yillarda girenlerden 882'si de bu listeye ekleniyor. Kayıplann büyük çoğunluğunun yeri birkaç yıl içinde saptanacak. Londra'daki kayıplann yanya yakını geri döndü: bir kısmı polis soruş- turmalanyla ya da ilanlar yoluyla bulundu; yüzde 4'ü suç işlerken yaka- landı: yüzde 1 "i öldü: yüzde 20'si de arkadaşİar gibi başka kaynaklar yo- luyla bulundu. Ortayaş grubundakiler, genellikle iş baskısına dayanamadıklan için kaçıyor. Çoğu, aileleriyle yüzleşmekten kaçınıyor. borç. alkolizm, kopan ilişkiler. uyuşturucu ve depresyon gibi sorunlârla boğuşuyor. Yaşlılarda ise temel etken, akıl hastalıklanyla ilgili sonânlar. Bazı psi- kiyatristler, kaçmayı intiharla eş tutuyor. TheIndependent
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle