Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27ARALIK1994SALI CUMHURİYET
—*-»—
KtfLTÜR
SAYFA
15
1994TE EPEBIYAT PUNYAMIZDAN100 YAPIT (2) KONURERJDP
Satışlann azlığı yayıncılığı engellemedi
MHffl
BFVBbTAMİ»
2LECE8 YASAMAF.
Ahmet Muhip Dıranas ile Omer Faruk
Toprakfarklı kuşaklardandı ve dünya gö-
riişii bakımından olduğu gıbı sanatlan ba-
kımından da ayrı yerlerdeydi. Münire Dı-
ranas eşinin düzyazılannı bir kitapta der-
ledi: "Yaalar" (Adam). Füruzan Toprak
da "ÖmerFarukToprak'ınDüzyazılan"
(Kültür Bakanhğı Yayınlan) kitabını ha-
zırladı. Dıranas'ın kitabındakilenn büyük
bölümü 1950'lerdeZafergazetesindeçık-
mış köşe yazılan. Çoğunluğu DP yöneti-
mini savunan yazılar arasında ozanın sa-
nat görüşünü di-
le getiren ürûnler
pek seyrek. Top-
rak'ındüzyazıla-
n ise 1940 top-
lumcu edebiyat
kuşağını tanıtan
iyi bir kaynak.
MeHb Cevdet
Anday'm dene-
melerini derle-
yen kitaplann art
arda yayımlan-
ması okurlannı
sevindirmekte. "Vrten Söz" kitabını buyıl
1986'dan 1991 sonlanna kadar Cumhun-
yet'teki denemelerinden derlendiğı "Im-
ğe Ormanlan" (Adam) ve "Getecegi Ya-
şamak" (Adam) izledi. Toplam sayfa sa-
yısı 1340 ı bulan bu üç cilt, bir kültür ve
sanat şöleni yaşatıyor. Anday'ın deneme-
leri toplumla, sanatla, ınsanla. düşüncey-
le ilgılıdir. Çağdaş insanı kuşatan bütün
sorunlan aklın ışığında, aydınlık birgörüş
ıçinde degerlendirir. Ancak yazılann ya-
yın tarihine göre sıralandığı bu kitaplan
okurken insanın elindeki yüzlerce yazı-
dan yararlanması, aradtğı konuyu bulma-
sı ne kadar güç!... Yayın sırasında ciltle-
rin sonuna, örneğin hiç degilse şöyle mad-
delerden oluşan dızinler eklenmesi ne ka-
dar da yarar sağlayacaktı: Atatürk ve dev-
nmler, ulusal kimlik, banş, baskı. dil. din,
düşünce özgürlügü, felsefe, gülmece, gün-
lük yaşam, hümanizma, kadın haklan,
kültür, laikh'k, rnimarlık, müzik, ölüm, re-
sim, roman, şiir, tarih, tiyatro, sanat, sanat
tarihi, siyaset, uygarlık...
Oktay Akbal'; "Şairiere Ölüm Yok"
(özgür Yayın Dağıtım) kıtabında, şiirle-
riyle, görüşlenyle toplumumuza kök sal-
mış eski ve yenı 13 ozanı ele alıyor. Ara-
lannda yakın dostlan da var; yer yer zen-
gin anılannı sergıliyor. Akbal'ın konu
edındığı ozanlardan Rıfatllgaz'la ılgılı ba-
zı anılar ve değerlendırmeler Mehmet
Saydur'un "Rıfat Ilgazlı Yıllar" (Çınar Ya-
yınlan) kıtabında. Salah Birsel'in son de-
nemelen ıse "Gece Ma>isTnde (\'arlık Ya-
yınlan). HıfeıTopuz'un "Parisli YıUar"ın-
da,(Bilgi Yayınevı)bu sanat ve kültür baş-
kentınde yaşamlanna tanıklık ettiği renk-
li ressamlar, yazarlar, ozanlar, kültür
adamlan var. "Ben Unutmadan" (Bilgi)
Tank Dursun K.'nın anılanndan oluşuyor.
Fiisun Akatlı'nın "Zamansız Yazılar"ı
(YKY) felsefe ve edebiyat sorunlannı ele
alırken yaşamımızda, dünyamızda, kültü-
rümüzde, dilimızde bozulan. kırlenen yan-
lan gösteriyor. "Göçmüs. Kedüer Bahçe-
si"nde (Metıs)
BUge Kara-
su'nun dünyasını
ve yapıtını biraz
daha yakından
tanıtacak ıpuçlan
göze çarpıyor.
"Tarih Bağışla-
maz"da (Varlık)
Özdemir Ince
edebiyat sorunla-
nnı, kültür dün-
yasını konu edi-
nirken coşkulu
eleştinler yöneltiyor. Nazh Eray, "Düş İş-
leri BüitenTnde (Ümit Yayıncılık) kendi-
ne özgü köşe yazılannı derlemiş. Güncel
olaylar, gözümüzün önünden geçip giden-
ler, her yerde karşı karşıya bulundugumuz
ınsanlar aksamalanyia, çarpıklıklanyla,
çelişkıleriyle güleryüzlü bir eleştıriye he-
def olmakta. Behzat Ay'ın "Çınlçıplak
Yüregünk" (Gerçek Sanat Yayınlan) ki-
tabmda büyük kentten, taşradan, dogadan,
kültür olaylanndan, edebiyat dünyasından
izler yansıyor. "40 Yıl Önce 40 Yıl Son-
ra"(Ümit Yayıncılık) FikretOtyam'ın ya-
zı hayatınm bir özeti. 40 yıl içinde Güney-
doğu Anadolu'da, yaşamda, ınsan ilişkile-
rinde, inançlarda değışen ve değişmeyen
yanlan göz önüne senyor. "Ben Sana Küs-
künümİstanbuT (Parantez Yayınlan) baş-
ka bir gazetecınin gözlemleri, izlenimle-
ri, yitırilen degerlere bir ağıt... Büyük bir
kentin bu kadar kısa bir süre içinde nasıl
bozuldugunu, çirkinleştiğini, insan ilişki-
lerinin ne kadar yozlaştığını göstenyor.
Yok olan bir dönemden yaşam kesitleri
veriyor, insanlar tanıtıyor. Kemal Özer'in
konulara göre düzenleyerek yayımladığı
günlüğünün 2. bölümünde "TanıkGünler
2" (Yordam Kitaplan) yaşamın ve sanatm
sonınlannı, yönetimine katıldığı ya da
kendi çıkardığı dergileri, siyasal yaşamla
ilgili değerlendirmelerini, dinlence ve ge-
zi izlenimlerini anlatıyor. Atilla Birlti-
ye'nin "Hep SonbahanYaşadık"taki (Öz-
gür) denemelerinin konusu Istanbul, ki-
taplar ve yazar-
lar... Kitabına
verdiği adı açık-
larken söylediği
de şu: "Bİı ülke-
de kitap da yazar
da, anlam olarak
birbirinin içine
girmiş ild sözcü-
ğü,'sonbahar' ile
'hüznü' çağnsnr-
maz mı?" Aziz
Nesin'in oğlu
matematikçi Prof. Dr. Ali Nesin'le mektup-
laşmalannın ilk cildi "Aziz Nesiıı -AB Ne-
sin Mektuplaşmalan I" (Düşün Yayınla-
n). Yazann özyaşamöyküsünü aydınlattı-
ğı kadar genç bir insanın yetişme dönemi-
ni, bir bilim adamını hazırlayan ortamın
güçlüklerini, çetin koşullan da tanıtıyor.
Uğur Kökden'in "Güneş Damlıyor"
(Adam), Hfiseyin Atabaş'ın "Kale veBoz-
kn-" (llkyazKıtaplığı)adıylayayımladık-
lan denemelerinin konusu edebiyat yapıt-
lan ve kültür sorunlan. Oktay Taftalı'nın
"Antipostmodern Bakış-Şiirin Mikroeste-
tik Eleştirisi" (Era Yayıncılık) kıtabı genç
bir ozanın şıır üzerine oldukça da kanşık
görüşlerini yansıtıyor
ROMAN
Orhan Pamuk'un "Yeni Hayat"(îleti-
şim) romanının birkaç ay içinde 100 bin
satmasını eleştiri degil ancak edebiyat
sosyolojisi acıklayabilir. Bu yapıtın kah-
ramanı bir gün eline geçen bir lutabı oku-
yor ve bütün yasamı değişiyor. Onun "Ye-
ni Havafı yaka-
lamak için atıldı-
gı belalı serüven
kıtaba "yol ro-
manı" özellikle-
ri kazandınyor.
Küçük kentler-
den, kasabalar-
dan görünümler
ve insan yüzleri
canlandınlıyor.
"Türkiye'nin
birligini saglavan
şey ne dil, ne ta-
rih ne de kültür birliğidir. Bir Aygaz birli-
g, Arçelik birtiği, Spor-Toto biriiği, PTT
biriigi ya da Kelebek MobiKa birliğidir'"
dıye konuşan romancı, yoldan geçip gi-
derken insanın gözüne ilışıverecek şeyle-
ri anlatmakla yetiniyor. Nitekim roman
kişileri de yaşama sırt çevırdiklerini sık
sık belli ediyorlar: "Hani fîlmlenle olur
ya.. televizvondaki \eni dizilerin yeni ve
güzel \Udızlan gibi... Yabancı filmlerin je-
nerikierindeki gibL"
Yer yer mistisızmden, tasavvuftan da
dem vuran romanm 100 bın çağdaş insa-
nın dünyasına hangı zengınliği getirece-
ğini düşünmek
güç. Kitaptaki
"Atatürk'ünleb-
lebi zevkinin ül-
kemiz için ne bü-
yük bir felaketoi-
duğu"ndan söz
eden satırlann,
"ÇerçeveB fotoğ-
rafından Ata-
türk kendini içki-
ye vermiş mey-
hane kalabaltgı-
a» Cumhuriyef'i
emanetetmişotananın güvenij'le gülümsû-
yordu" gibi ifadelerin amacını kestırmek
daha da güç!"
"Makedonya 1900" adını taşıyan öykü
kitabında Necati Cumalı, ailesinın mem-
leketi Makedonya'nın yüzyılunız başın-
daki yaşamını anlatmaya başlamıştı. Ma-
kedonya'nın sert doğası, tutkulu, sert in-
san ilişkileri, dağılış ve yeniden oluşma
döneminin kanşıklıklan, gerilimleri şim-
di "Vıran Dagtor"(Çagdaş Yayınlar) ro-
manında işleniyor.
Ayn uluslardan, ayn dilleri konuşan,
ayn dinlere baglı halklann yüzlerce yıl bir
arada yaşayabildiklerini, sonra nasıl kan-
lı bir biçimde birbirlerinden koptuklannı
anlatan Cumalı; bu dönemi anlatırken hal-
kalann arasında körüklenen kını. düşman-
lıgı, akan kanı, şiddeti sergilemektedir;
ama asıl dikkat çektigi nokta anlattığı çev-
reyi geçmişte bir arada tutan baglar, hep-
sini birleştiren ortak degerler, birbirlerine
karşı gösterdikleri ınsancıl yakınlıktır.
Kahramanının serüveni bu bölgedeki Os-
manlı egemenligıyle bırlikte sona ererken
bir destan da noktalanır. u
_Türkü, Ru-
mu, Sırpı, Bulgan, Arnavutu, daha kim
varsa tümü Makedonya'nın çocuklandır,
tümü birbirinin kardeşidir. Makedonya
ne zaman anlarsa bu gerçeği o zaman hu-
zura kavuşur" diye konuşan Gonçkahlar,
o gün ve bugün yalnız Makedonya'da de-
ğil, bütün dünyadaki aynhkçı hareketlere
karşı aklın, sağduyunun yolunu göstermiş
olmalıdırlar. Cumah'nın anlattıklan geç-
mış zamanda, uzak bir ülkede insanlan-
mızın seriivenini dile getirirken benzer so-
runlann kaynaştıgı bugünkü dünyamıza
da yabancı kalmamıştır.
Nazt Eray "U.vku lstasyomı"(Can) ro-
manında, gene türlü kentlerde dolaşıyor.
Gene düşlerin ve gerçekliğın sınırlanna
uzanıyor. Herkesin her gün yaşadıgı olay-
lar, sıradan ruhsal dunımlar gene düşler-
le, yanılsama oyunlanyla, olağanüstü öğe-
lerle bırleşmekte, ortaya bir cümbüş, bir
şenlık çıkmaktadır. Yapıtlannda birbirine
çok yakın ögeleri, teknıkleri kullanan ya-
zann artık kendini yenilemesi, anlatımını
zenginleştirmesı gerekiyor. Ama ıçtenli-
ği ve yansıttıgı insan sıcaklığı yazdıklan-
nı hâlâ okutuyor...
Hilmi Yavuz'un "anlan" diye niteledi-
gi
u
Kuyu"(Afa) için "Nedir KU>TI? Bi-
linç dışı mı? Dil ovunu mu? Kültür mü"
sorusunun yanıtı şöyle venlmış: "Hilmi
Yavıu bilincdışında, dikk ve küftürde, de-
Vİ5 yerindeyse, bir 'arkeolojik' kaa işine,
bir 'zihın kazısı'oa girişi>or. Aynı biçim-
deyapılannuş olan bu üç zeminin katman-
lanna inerken,
bu katmanlan
tersyüz ediyor."
"Postmoder-
nizm" modasına
uygun olarak
"Kuyu"da okur,
bir yapıtın yazıl-
masına tanık olu-
yor. Adını bılme-
dıgimiz bir anla-
tıcı, bize yapıtın
kahramanı Hflmi
Yavuz'un tasarladığı romanı bir kuyuya
inip yazmak için nasıl çabaladıgını anla-
tıyor! Masallarda, eski edebiyatta kuyuy-
la ilgili söylenceler, benzetmeler sıralanı-
yor. ölüm, cınsellik, 40-50 yıl önceyedö-
nük anılar konu ediniliyor. Asıl geniş ye-
ri ise günümüzde büyük kentin sürüklen-
diği kargaşa, bozuluş ve çöküntü tutuyor.
Durmuş oturmuş geçmişin sadeligi
canlandınlıyor. Geçmiş ile şimdı, eski ile
yeni, Batı ile Dogu birbiriyle karşılaştın-
lıyor; birleşmelerindeki güçlüge işaret
ediliyor... Kahramanının "Roman derin
ve karanlık olmah" dedigı yapıtta birçok
yer **karanük"ta kalıyor. Gene roman
kahramanı "Yaşam, bir dil oyunundan
başka bir şey olabilir mi?" diye konuşu-
yor. Ona yaşam bir oyun değildir diye kar-
şı çıkacak olanlar arasında her halde ro-
manm da yalnız-
ca bir dil oyunu
olmadıgını kabul
edenler az olma-
yacaktır.
Ak\ Alath'nın
tartışmaJı "Or'da
Kimse Var mı?"
yapıtı tamamlan-
dı: "OJC Musti,
TüridyeTamam-
dır" (Boyut).
Tartışma edebi-
yatla ilgili degil-
di, zaten Alath'nın yazdıklannı edebiyat
yapıtı saymak da mümkün değildir. 2000
sayfaya yaklaşan 4 cilt boyunca süren bir
monolog sözde Türkiye'nin kültür ve si-
yaset sorunlannı konu edinmektedir. An-
cak yenı Türkıye'de aydınlanma düşünce-
sinden kaynaklanan çağdaş, görüse, top-
lumcu hareketlere, aydmlara ateş püskü-
rülmektedır. Yapıtın durmadan ahkâm ke-
sen kadın kahramanı Günay Rodoplu, ya-
zann kendisi gibi yurtdışmda ögrenim
görmüş, ögretim üyeligi yapmıştır. Azılı
bir komandoya gönlünü kaptırmıştır. Gö-
rüşlerini açıklarken aşagılanıp durur. Ce-
naze törenlerinden imza günlerine uzanan
sayfalarda durmadan toplumcu aydın ka-
rikatürleri çizilir. Getirilen tezlerin hiçbir
ciddi yanı yoktur. Çünkü her şey yalana
dayanmaktadır. örneğin elimizdeki son
cilt tsmetPaşa'nın 19 Mayıs 1944'teki ko-
nuşmasında "Türkçüleri 'vatan haini' ian
ett^i"ni belirterek başlamaktadır. Oysa,
"Tfirk tnküap Tarihi Enstrtûsü"nün ko-
nuyla ilgili yayınında asla böyle bir ifade
görülmez.
Paşa, aynen şunlan söyler: "MOByetçi
Türkiye, anayasanın tarif ettigi Türk va-
tandaşuıa, vatajısever bir Türk milliyetçi-
si olmanın bütün imkânlannı vermiştiK"
Konuşma, "Türk milliyetçisiyiz, fakat
memleketünizde ırkçdık prensibinin düş-
manıyız-. Turancılık fikri >ine son zaman-
lann zararh ve hastalıklı gösterisHfir" gi-
bi tümcelerle sürmektedır.
Alatlı'nın yapıtı yakın tarihin dönemeç
noktalanna sadece böyle desteksız atışlar
yöneltmektedir. Dursun AkçanTın roma-
nı "Dağlann Sultanı"(Arkadaş Yayınla-
n), Almanya'dakı gurbetçi Türklerin so-
runlannı dile getirmektedir. Ayla Kut-
lu'nun "Kadm Destanı" (Bilgi), "Gılga-
mış Destanı"ndan yola çıkarak yöneten-
lerle yönetilenlenn ilişkilenni. dinsel
inancı, kadın sorununu konu edinmekte-
dir. Mehmet Eroğiu, "YürekSörgünü"n-
de (Can) 68 kuşagından eylemcılen ya-
şamlannın 20 yıl sonraki döneminde ele
almakta; görev, sorumluluk, inanç, iha-
net, konulan üzerinde durmaktadır. Inci
Aral'ın "Yeni Yalan Zamanlar"ı (Özgür)
gerçeküstücü teknıklerden yararlanarak
köktendmciliğın tırmandığı dönemin yer-
gısmi yapmaktadır.
Gülayşe Koçak'ın "Çifle Kapıtann Öte-
a"(Oğlak) kadın sorununa ve psikanali-
ze belki de özyaşamöyküsünden yola çı-
karak yaklaşmaktadır.
Kemal Demiray anı-romanı "Gençtik
Ydhn" lyla (Can) "Piyano Piyano Bacak-
az"m sıcak, gösterisiz dünyasını savaş yıl-
lannın ve hemen sonrasının gerçekleri
içinde sürdürmektedır. "Pîraye Şengel'in,
"GöJgestz Bir Kadın'ı (Varlık) bir cinayet
romanı çerçevesınde siyasal baskı. sorgu-
lama, ışkence olaylannı ele alarak sarsıcı
insan dramlan sergilemektedir.
Memet Fuat'ın, yayınevlerini
öykü dergisi çıkarmaya
çagırması, yayıncılar
arasında o kadar geniş yankı
uyandırmadı...
Bütün gûçlüklere karşı n
yayıncılann daha çok
satacağını düşünerek*romana
yönelmesi, gazeteler şöyle
dursun edebiyat dergilerinin
de -hele uzuncaysa- öykü
yayınlamaktan kaçınması bu
türün gelişmelerini bir
süredir kapamış görünüyor.
Yeni imzalarla seyrek
karşılaşılıyor.
Nitekim yılın öykü
kitaplannın sahipleri
arasında kendini. değerini
kanıtlamış olanlar
çogunlukta. Peride Cetal
("Mektup", Can) bunlann
başına geliyor. Demir
Özlü'nün öykülerinden
"Istanbul Büyüsü" (Can) adlı
derleme, yundışında yaşayan
yazardan Istanbul'a bir
armağan, bir özlem kitabı.
Murathan Mungan'ın "Kaf
Dağuun Önü" (Metis) kitabı
masaldan, söylenceden geniş
ölçüde yararlanarak
günümüz insanının yaşadıgı
karmasayı anlatıyor.
Buket Uzuner'in "Şairler
Şehri" (Remzi Kitabevi)
kitabını besleyen de gene
böyle bir kaynak. Sulbi
Dötek'in Yunus Nadi 1994
öykü ödülünü kazanan
"Âynalar" (Varlık) kitabı,
toplumumuzda yasanan
çarpıklıklann, insan
doğasının yaman bir yergisi.
Sevgi Özel'in "Devrimciler
AsıkOlamaz(dır(Ümit
Yayıncılık) kitabı, yazann bu
alandaki ilk ürünü olduğu
halde anlatımdaki ustalığıyla,
insana ve topluma yönelik
gözlem gücüyle dikkat
çekiyor.
Şebnem tşigüzel'ın kitabı
"Öykümü Kim Anlatacak?"
(Can), Fatma Gürel'in kitabı
"BirYa2Gecesr(Demet
Yayıncılık), Zerrin Koç'un
kitabı "Ben Sizi Çok
Aradıııı''(KavTam Yayınlan)
türün öteki ürünleri arasında.
*
Işte tam 100 kitap. Onlara
emek verenlere saygı
duyuyorum.
Kitaplanndan öğrendikJerim
dolayısıyla üzerimde haklan
var.
Okurlarda bu yapıtlan
okumaya özen uyanırsa.
benim görûşlerimi
paylaşmasalar da sevinç
duyacağım...
Şeyh Galip divan edebiyatının son
büyük ustası, yeni şiire en yakın tem-
silcisidir. Kültür Bakanlığı'nın 2 cıltlık
yaymı bu büyük ozanı günümüz okur-
lanna tanıtacak önemli bir hizmettir.
(Bu yapıtı Bakanlığın Haydarpaşa ve
Ankâra garlanndaki satış yerlerinin vit-
rinlerinde gördüm.
Ikisi de kapahydı. TÜYAP Kitap Fu-
an'nda bakanlığın satış yerinde tüken-
mişti. Görevliler Babıali'deki merkez-
de de kalmadığını söylediler. Bu önem-
li yayınla ilgili bir ilan, bir tanıtma ya-
zısı ise basında göremedim.) Şiirimizin
başka bir büyük ustası da Tevfik Fik-
ret'tir. Onun çağdaş kültürümüze kat-
kısı yeni düşüncenın
öncüsü olması, yeni
insanı yaratmasıdır.
Ozanın şiirlerini bu-
günkü kuşaklann ya-
kından tanıması zo-
runludur, ancak arada
büyük bir dil engeli
bulunmaktadır. Ah-
met Muhip Dıranas'ın
seçerek özgün şiir di-
liyle sadeleştirdiği ör-
neklerin yeni basımı
yapılmıştır: Kınk
Saz"(Adam).
"Adam 1994 Şiir
YühğT (Adam) şiiri-
mizin 1993 yılı için-
deki durumuna, geliş-
melerine tanıklık et-
mektedir. Mehmet H.
Doğan'ın hazırladığı
yapıt inceleme ve seç-
meler bölümleriyle
yaşayan şiinmizi usta-
lardan en gençlere ka-
dar geniş bir biçimde
sergilemektedir. Ilgi-
sini uzun süre kültür
tarihi üzerinde yoğun-
laştırarak inceleme-
denemeye ağırlık ve-
ren 1940 kuşağının
ustalanndan Salah
Birsel "Varduman"
kitabıyla yeniden şiire dönmüştü. "Ya-
teüi"de ise (Adam) en son şiirleri yer
almaktadır. Kitaba eklenen "Şiirin lo-
vamı" başlıkh yazısında şiirlerini nasıl
yazdığını eğlenceli bir biçimde açıklı-
yor. "Şiir krvamına gekliğ) \ akit, benim
krvamını da leylasma kavuşmuş olur. Ne
ki, daha çok iş vardır. Bütün usum. duy-
gum, sinirterimle o şiirin kendisi ouna-
ya başlanm. Şiirdeki sözcükleri atarak,
kendi duygulanmı, sinirierimi onlann
yerlerine yerleştiririm. Yemek yer, su
içer, yokia yürür, dinlenir, dahası uyku
uyurken -bunda abartma yoktur- hep o
şüri yaşannu." Kitaptaki şiırlerde de şi-
irden, ozandan, dilden sık sık söz edi-
liyor. Birsel bıyıkaltından gülerek gü-
nümüzün gerçeklerini eleştiriyor, yaşa-
dığımız çağla hesaplaşıyor "Yeni Sfa"
şiirinde sanata baskıyı, çıkarcılan, do-
ğayı bozup kirletenleri, sorumsuz ay-
dınlan alaya alıyor:
"Şüri musikiyi horlayın kenarda
Resmi hev keİi topuzla> ın
Torlavıp toplaüp çiçekleri
Özel bir biçimde vıkviklatın
Doğa sizin için değO sümsükler için-
dir
Haydin haydin daglan uçurun
Güzellikler size seslense de
Siz ünmavın yatağa girin
San manguiarta pamuk helvalarla
Uyuyun sabah-akşam ıryuyun."
Can Yücel'in taşlamacılığı "Gezinti-
ler" (Papirüs Yaymlan) daha amansız,
leştiriyor.
Ege'nin karşı kıyısındaki meslekta-
şına ağıtı da bu duyarlığın yoğun bir
yansıması. CevatÇapan'ın çok geç ya-
yımlamaya başladığı şiirleri zengin bi-
rikimin ürünü. Geçmişten yansıyan iz-
lere, doğaya geniş yer veriyor.
"Sevda Yaratan" (Adam) kitabında
yitmiş zamanı anılar arasından çekip
çıkanyor. Kitabının "Dip Sevgi''
(Adam) adında da görüldüğü gibi Tur-
gay Fışekçi'nin başîıca izleği sevgi.
Çalışıp üretenlere, birbirinden ayn
ülkelerde yaşayanlara sevgi. Savaşın,
baskının, ölümün karşısında banşı, ya-
şamı, umudu dile getiriyor. Turgay
Nar'ın "Yûz Yaprakh Ateş" (Cem Ya-
yınevi) kitabındâki şiirleri gizemleger-
duğu bazı şiir kitaplan da şunlar: "O
Uzak Ay" (Oğuzhan Aka>, Adam),
"Baba Bana Bağırma" (Akgün Akova,
Cem), "Isbraptar AnsikJorx-disi"(Hul-
ki Aktunç, Oğlak), "Yenilgiîer Tarihi I"
(Orhan Alkaya, Telos), "Bütün Me\-
simler Gva" (Şükrü Erbas, Promete),
"SöyieGötgendeGhsin" (Hüse>in Fer-
hat, Ekin), "Sudan Gövde" (Hüsevüı
Haydar, Adam). "Kadın, Ozgiiriük,
Çağ ve Ölüm Uzerine Şiirler" (tsmet
Kemal Karadayı, Broy), "Buhuru Mer-
yem" (Lafc Müldür, Metis), "Çocuk-
sun Sen" (Ahmet Telİi, Gibi Yayınlan),
"HayalDersleri" (SuatVardal, Adam).
Burada bunlann ancak birinden söz
etmek mümkün olacak: Sonuncu ya-
pıtta şiirin en eski araçlannın ve tekni-
~?~
rt^ '
Özdemir İncç
YHZ1N SESI evda
ALKYITLAR
TAHStN YUCEL
^
daha açık. Acıyı, sevgiyi anlatırken bi-
linçle duyarhğı birleştiriyor:
"Gühnek erdemse Asun
Gülerdi gülmek için değtt
Papatyalar açarcasına
O Endncanlı yüzünde
Çalışmanın şavkıyla ışırdı gözleri
Bugün tek başına da olsa
Yannelele
Garip bir kuştu Asun
Zümriidü-anka
KüDerini seveyim
Öpesavura.''
Özdemir İnce'nin "YazmSesi'' (Var-
lık) kitabında apaçık, dupduru Akdeniz
duyarhğı kendini gösteriyor.
Doğa, yaz mevsimi, sevgi, geçmiş-
ten uzanan kültür birikimi şiirleri bir-
çeği bağdaştınyor. Doğunun zengin
kültür birikiminden besîeniyor. Sözlü
geleneğin geliştirdiği anlatım özellikle-
rinden yararlanıyor. Çizgi dışı şiirin ele
avuca sığmaz temsilcisi Küçük lsken-
der'in "Perüer Ölürken Özür Dfler" ki-
tabında gene onu kuşagından ayıran
ürünler var.
Siyasetten, cinsellikten açarken sö-
zünü esirgemiyor, lcural tanımıyor, yer-
leşik ahlaka başkaldınyor, okuru irkıl-
tiyor:
"«.kınyorsan ve sinirleniyorsan, ol-
sun, biz \ine gelıriz; yine yazar, söyleriz;
ölürüz; biz yine gideriz; sen, rahatıru
bozma o zaman, güzel bir çocuk gibi bu
şık dünya yatağında, böviemasum böy-
le mazlum uyu Türkiye."
Birbirinden çok ayn sanat anlayışla-
nnın, duyarlıklann, işçiliklerin oluştur-
ğinin çok sade bir biçimde kullanıldığı
görülüyor.
Kimi şiirleri ozanın uğraştığı resim
sanatı ve felsefe besliyor. Çağnsı insa-
nı insan yapan degerlere:
COĞRAFYAYA GÖRE ŞÜR
Ortama göre insan
Çıkara göre düşünce
Koşuttara göre aşk
Öiüme göre hayat
Coğrafyaya göre şiir
Düşmana göre aydmuk
Anlamsızlığa göre anlam
Hayır, hayır, hiçbirini onay-
larnayacağım
Ölçüsüz. kıyaslamasız aşk ve sevgi
Smırsız güieffik sizi savTinacagım."
Değişmek
Bir dostum anlattı: Çıktığı kısa Amerika yolculuğunda,
yıllardır bu ülkede çalışmakta olan önemli bir bilim adamı-
mızla buluşmuş; söyleşileri bayağı eski günlere ve bayağı
küçük aynntılara uzanmış olacak ki, ünlü bilim adamımız,
"Bir zamanlar Tahsin Yüce( adında biri vardı, iyi bir yazar
olacağa benziyordu, biraz da solcu gibi görünüyordu, o
çocuk ne oldu" diye sormuş. Dostum, geçmişte kalmış ge-
lecek kjpi ve bir altmışlığa yakıştınlan "çocuk" nitelemesi
karşısında gülümsemiş, "Hâlâ yazarlığı sürdürüyor, iki yıl
önce de Peygamberin Son Beş Günü adlı romanıyla bel-
li biriigi uyandırmıştı" demiş; bilim adamımızın "Dincimi
oldu"drye sorması üzerine de bayağı gülmüş, Peygam-
ber'in nasıl bir peygamber olduğunu bir iki sözcükle açık-
layıvermiş.
Doğrusunu isterseniz, ben dostumun biraz ağırdan al-
masını, hatta, sonra düzeltmek üzere, "Evet" demesini is-
terdim. Bakalım şaşıracak mıydı?
Benözekçilikten mi, yoksa şu son zamanlarda kimi olay-
lara fazla taktığından mı, bilmem, o gün bugün, bu soru-
yu sık sık sordum kendi kendime. Sonuçta, iki seçenek
arasında kararsız kaldım: Ünlü bilim adamımız, toplumu-
muzda olup bitenleri hiç mi hiç izleyememesi durumunda,
dinci otmama şaşardı; dostlannın Amerika yolculuklanyla
sınırlı bir biçimde bile olsa Türkiye'de olup bitenleri izle-
mesi durumunda, şaşmazdı; tam tersine, çok doğal kar-
şılardı bunu. öylesine ünlü, öylesine önemli kişiler, öylesi-
ne olağanüstü uzun atiamalar gerçekleştirdi ki, bu toz du-
man içinde, sıradan bir yazann dinciler arasına katılması-
nın sözü bile olamazdı. Üstelik, yel de hep o yana doğru
esiyor: 141 ve 142, 163'le birlikte kaldınldı, ama birkaç
"umutsuz vaka" bir yana, solcular düşün ve eylem alanın-
dan "ayağ göçürürken", ortalık şenatçılarla doldu.
Bunlan düşünürken, bir kez daha, Vatery'nin Eupali-
nos'unu anımsadım.
Bu güzel yapıtta, iki eski dost: Platon'un bir söyleşimi-
ne adını veren Phaidros'la Sokrates, ölümlerinden çok
sonra, tinler evreninde karşılaşır, arkasından da mimarlık
ve sanat çevresinde ilginç bir söyleşiye dalariar. Bir ara,
söz Sokrates'in benltğinde hep bulunan, ama hiçbir zaman
gerçekleşim düzlemine erişemeyen "mimar"a gefip de
Phaidros yaşadıgı günlerde bunu hiç belli etmediğini söy-
leyince, filozoflar filozofu, "Birkaç doğduğumu ve tek öl-
düğümü sana söylemiştim" diye yanrtlar. "Dünyaya gelen
çocuk sayılmaz bir kalabalıktır, yaşam erkenden tek bir bi-
reye, ortaya çıkan ve ölen kişiye indirger onu. Benimle bir
sürü Sokrates doğdu; sonra yavaş yavaş, yargıçlara ve
baldıran zehirine borçlu olduğumuz Sokrates bunlardan
aynldı."
Kolaylıkla anlaşılacağı gibi, Sokrates'e göre, meslek de,
kişilik de insanın doğuştan gelen yönelimlerinin yaşamın
rastlantılanyla kesiştiği kavşakta, bilinçle seçilen ve yavaş
yavaş, sabırla, özenle, bir yapıt gibi kurulan şeydir. Ama
Sokrates'in yüzyıllardır insanlığı coşturan yaşamının da
tanıklık ettiği gibi, bu yapıt bir durma, bir donma, bir ken-
di dışındakine kapanma değildir hiçbir zaman. Aynca Pha-
idros, "Peki, bütün ötekilerne oldu" diye sorduğu zaman,
Sokrates, öteki yönelimlerin tümden yok olduklannı söy-
lemez; "Birer düşün durumunda kaldılar. Var olmak iste-
diler, ama geri çevrildiler. Içimde saklıyordum onları, kuş-
kulartm ve çelişkilerim olarak" der. Bununla da kalmaya-
rak zaman zaman, rastlantının etkileriyte "bu kişi filizleri"nin
bizi bir "doğa değişimi"n\n eşiğine getirebildiğini, yaşamı-
nı bir erdem örneğine dönüştürmüş bir kişinin günün bi-
rinde kendinde bir hırsız ruhu bulabileceğini söyler.
Sonra başka konulara geçer.
Ama öyle görünür ki, kişilik oluşumunun örneği Sokra-
tes'in örneğidir, kendinde bir hırsız ruhu bulan erdemli ki-
şinin durumunu bir oluşum ya da gelişimden çok, bir ter-
sine dönüş, daha doğrusu, gecikmiş bir kişilik belirimi ola-
rak nitelemek gerekir. Roland Barthes,bir ilk gençlik ya-
zısında, dostlarının Sokrates'i bir gemiyle Epidauros Ada-
sı'na kaçırarak baldıran zehirini içmekten kurtardıklannı
tasariar, ama içinde "düşün durumunda" bir kaçak sakla-
dığını varsaydığımız zaman bile, kaçak bir Sokrates bir çe-
lişkidir. Gelişim ters yöne dönünce, gelişim olmaktan çı-
kar. Değişim de belirli sınırtar içinde gerçekleşir. Ataç, çok
sık değiştiğini söylerdi. Gide de öyle. Ama şimdi, şu bu-
lunduğumuz noktadan bakınca, pek de değişmediklerini
görüyoruz. Hayır, hangisinin daha iyi olduğu ayn bir konu,
ama solcuyken dinci, dinciyken solcu olmak gibi kökten
değişimler, biçimlenmemiş kişiliklerin, daha doğrusu kişi-
lik yokluğunun özelliğidir.
Kişilik, bir yapıt gibi kurduğumuz şeyse yıkmaya elimiz
varmaz; kolaylıkla yıkılabilmesi de daha baştan yıkılmaya
yargılı olduğunu gösterir.
Gogol'ün Mitettiş'i (zmir'de
• İZMtR(ANKA)- Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Sahne Sanatlan Bölümü Deneme Topluluğu,
Gogol'ün "Müfettiş" adlı oyununu fzmir'de sahneliyor. Güzel
Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Özdemir
Nutku'nun yönettiği, Nikolay Vasüyeviç Gogol'ün ünlü
yapıtlanndan "Müfettiş"in, bugünün Türkiyesi'ne ve özellikle
de son rüşvet yolsuzluk olaylanna dikkati çekiyor. Prof. Dr.
Özdemir Nutku, oyun üzerine "Yanımızda, yöremizde hep
Blestokavlarla birlikteyiz. Bunlar daha sonra hiçbir şey
olmamış gibi davranmada uzmanlaşmışlardır. Milyarlarca
dolan kaçınp onu bunu. hatta devleti dolandınp sonra da her
şeyden habersizmiş gibi televizyonda gülücükler yağdıran bu
kişilere her alanda rastlanz. Politikada, dinde, resimde. resmi
dairelerde, ticaret yaşamında... O maske gülümsemelerin
ardında milyonlarca insanın acısı yatar" dedi.
Kaynak Yayınları'ndan 'İnsanlığın hi
Yuzu'
• Kültür Servisi - Kaynak Yayınlan'nın yeni kitabı "tnsanlığın
İki Yüzü"nde Burçay Anger, karşılaştırmah Türk ve Avrupa
kültürleri tarihini veriyor, mesleği olan arkeolojinin gereği
"insanlığın en eski zamanianyla uğraşan biri olarak" yasa,
yönetmelik ve resmi belgeler dışında Bahlı tarihçilerin,
gezginlerin, katolik esirlerin gözüyle ve kendine özgü mizahi
söylemiyle karşılaştırmah kültür tarihini yansıtıyor. Yazar,
kitabında; "Avrupahnın futbolik semboller altında yaşatılan
düşünce yapısı, toplumsal kişiliği, sporun ve özellikle güreşin
tarihteki yeri, insanlığın başlangıcından bu yana
yiyecek-içecek eyleminin gelişerek kültürleşmesi, Avrupa,
Dogu ve Türk mutfaklannın incelenmesi, Türk gelenek ve
göreneğinde sofranm anlamı, tabağın formu ve estetığinin
başlangıcı, Türk toplumunda kaşığin yeri, uygarhğın
gelişimine atın katkısı ve binici toplumlar, Avrupa'nın üstün
yanı, hayvan sevgisi, selamlaşma adetleri, gölge oyununun
Anadolu'ya gelmesi ve Anadolulaşması, temizlik adetleri,
Noel ve 'babasf adetinin kökeni, Batı'ya aktanlması, eski
çağlardan bu yana kadının örtünme süreci, soyunmanın
çekiciliği ve bunun ilk fark edilişi..." gibi çok çeşitli konulara
açıkhk getirmeyi hedefliyor.
KSIVTde felsefe Toplantıları'
• Kuhür Servisi - Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat
Merkezi'nde kültürel etkinlikler sürüyor. Bugün saat 19.30'da,
"Felsefe Toplantılan" kapsamında Metin Bobaroğlu,
"Anadolu'da Aydınlanma" üzerine konuşacak.
KSM'de yann da "Çarşamba Söyleşileri" gerçekleştirilecek.
"llişkilerim ve Ben" konulu toplantılann ikinci bölümüne
konuşmacı olarak psikolog Birsen Özkan ve psikolog Şükran
Özgit katılacak.