03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27ARAUK1994SALI 14 KULTUR 1994'TE PLASTÎK SANATLAR CANANBEYKAL Eıı öııeııdi olay, laildiğin tehdidiydi"Düşünebiliyor musıınuz sevgili okur, dün ça>ıma kurabiye batın- yordum ki çocukken köyde geçirdi- ğim günler geldi akuma" diye yazan Proust, bunu söylerken tam seksen sayfa harcamış. 'Gecmiş zaman pe- şinde' bir yolculuk olan '1994'ün genel değeıîendirmesi' için kaç say- fa harcamam gerekir, eğer sadece bir tümce için bu kadar sayfa harca- nabiliyorsa? Şimdi masamın üzerin- de; sağimda sade Türk kahvetn, so- lumda kül tablam, sağ elimin işaret ve orta parmağı arasında sigaram, önümde eski dergiler, gazeteler ve saat saat not düştüğüm, özel notlan- mı emir kipi kullanarak kaydettiğim güncemsi not defterim yitik bir za- manın içine dalmaya hazınm: 5 Ocak 1994, Çarşamba: G. Ka- ramustafa'nın sergisine git (T.Z. Tunaya). 6 Ocak 1994, Perşembe: Server Demirtaş'ın sergisi (AKM). Cem'i Hepatit B aşısı için Ö. tlter'e götür. 11 Ocak 1994, Salı: Nushet G. Say'ın sergisi (A. Kitaplığı). Zer- rto'le sergini görüş, planian iste, fo- to çek. 9 Şubat 1994, Çarşamba: Nfl Yal- ter'in Video Enstalasyonu (Aksa- nat). 15 Şubat 1994, Sah: HamftGöre- le Sergisi (Lebriz). 16 Şubat 1994, Çarşamba: Alan- tar'ın açılışı (Galeri B). 22 Şubat 1994, Salı: Tuval Res- mi/ Enstalasyon Paneli (YKB). Bu böyle sürüyor. Dergileri kanş- tırıyorum, ayiık listeler çıkarıyo- rum, bütün etkinlikleri, sergileri, ta- rihleri notluyorum: Merkez Bankası Koleksiyonu, Istanbul Sanat Fuan, Sansür Sergisi, Seyhun, Candeğer ve Meriç'in sergileri, François Mo- rellet ve Orient Express, Fransız Resim Sergisi, Elvah-ı Nakşiye Ko- leksiyonu, Ergjn İnan, Neşe Erdok, Balkan Naci ve Hüsamettin Koçan sergileri, lskele sergileri, Turan Erol, Adnan Çoker, Orhan Peker, Alantar, Uluç sergileri, Paris ve Cannes'da livart gösterisi -Bedri Baykam- Kuvay-i Milliye Sergisi (Kanlı mankenlere Cem'in çok gül- düğü), Antfaony Caro ve Sadi Çalık heykel sergileri, "Ah Ciizel Istan- bul" gösterisi, İpek, Tomur, L'tku ve Mehmet'in sergileri, Hale Tenger'in Sao Paok» Hikâyesi, Jale Erzen, ls- met Doğan, Orhan Taylan, tzmir Galeri Şantiye-Cengiz Çekil, Selim Birsel, Vahap Avşar ve diğerlerinin sergileri, Halil Paşa, Burhan Uygur, Nazmi Ziya, Zeki Faik, Alije Berger, Abidin Dino... Nev Galeri, Maçka Galeri, Galeri B, Aksanat, Vakko, Kâzım Başkent Galerisi, bir sürü galeri adı. Tarihler: Aralık, ekim, eylül, agustos (defterimde özel bir not: 18 Agustos 1994, Persembe) yeni tanışmalar, tartışmalar, panel- ler. açıhşlar, kapanışlar, yine açılış- lar... Ölümler: Cihat Burak, Attila Galatau, Cafer Bater, Gül Derman, Selim Turan, Nedim Günsür. Yanş- malar: Yeni Eğilimler, Esbank, Günü- müz Sanatçılan (Jüriliğinden istifa ettigim), Simavi Vakfı... Yeni kata- logiar, kitaplar. broşürler, bir sürü davetiye.. kokteyller, unuttukla- nm/anımsadıklanm, kızdıklanm/se- vindiklerim, danldıklanm/banştık- lanm, yurtdışına gidenler/gelenler, beni sevip alkışiayanlar/bana kızıp karalayanlar... Hepsi gazete sayfala- nndan, dergi aralanndan. not defte- rimden şimdi 'yitik bir zamanı'ın peşine takılmış olan benim belle- ğimde yeniden bir 'an haline geliş' oluyorlar. Şimdi ben bir 'an haline geliş'im. Yani yitmişim yani geçmiş olmuşum. Kalkıyorum, sabahın ilk ışıklan kirli Istanbul havasında pınltılanyia etrafı ışıtamazken dolu kül tablasına nefretle bakıyorum. Alıntılardan oluşacak kişiliksiz bir yaz için ham- madde olan bütün bu notlar, zaten katedilmiş bir yolu bir kez daha ar- şınlamak zorunda kalmış olan ben- de, sadece yorgunluk bırakmış. "Ne anlamsız"diyorum, zaten kaydedil- miş zamanı yeniden notlamak bir yazıda. Bunlann içinde hangisinin daha önemli olduğu nasıl ayırt edilebilir. Zamanın yargıçlığı yerine şu anda kendimi koyarak hem zaman haline geliş hem yargıç haline gelişi yaşa- mak ve her saniyenin zaten geçmişe karıştığından hükmünün yittiğini bilmek ve tarihsel bir dizin oluştur- mak, kronoloji yazan haline gel- mek ne anlamsız! Geçmiş zamanı görsel olarak örneğin televizyon ek- ranında izlemek belki hoş olabilir, ama hiçbir imge olmaksızın yazıyla düşülmüş bir not (eğer özel değilse ve hiçbir anıyı hatırlatmıyorsa) bir başkası için önemli olan o özel an. Bu yılın etkinlikleri arasında Yapı ve Kredi Bankası 'nın düzenlediği '2O.yüzyıl Fransız Resmi' sergisinde yer alan Raoul Dufy (üstte) Guelma Çıkmazı Atölyesi, tuval üzerine yağlıboya, 89x117 cm, Modern Sanat Ulusal Müzesi Paris, Nazmi Ziya (altta solda), Sahilden 24x 33 cm duralit üzerine yağlıboya, Neşe Erdok (yanda) Gece Vapuru, 180x150 cm, tuval üzerine yağlıboya. Yitirdiklerimiz: Nedim Günsür, Gül Derman, Cihat Burak ve Selim Turan. bir serginin açılışı, bir ödül hatta bir ölüm yeniden nasıl yaşar ve yaşatı- lır? Bir yılın dökümü için önemli ta- rihleri ve olaylan derlediğim geçen yılki (1993) değerlendirme yazısın- da, kimilerince alkışlanıp bazı alın- tılar radyo programlanndaki sunu- cular tarafından kullanılırken kimi- lerince de yerilip karalandım. Halil Bezmen denen kişiden söz ettiğim için beni kınayan dostlanm, kendilerini önce galerici, sonra sa- nat yazan ve daha sonra da küratör- lüğe atayarak meslek değiştirenlerin 'bunca yıllık çabalarını!' adlannı geçirmediğimden dolayı hiçe saydı- ğım gerekçesıyle karalayan küratör- lerimiz oldu. Sergileriyle yapamamış olduklan protestolannı, üç-beş genci kullana- rak benim yazım aracılığıyla yap- mak isteyenler, açtıklan sergilerinin davetiyelerini gönderme nezaketinı göstermedikleri halde, sergilerini unuttuğumdan dolayı danlan arka- daşlanm; yalancılık, iftiracıhk, kış- kırtıcılık yapan meslektaşlanm oldu ne yazık İci. Ama bütün bunlardan daha önemlisi. kendi başan-başansızhk, yetenek-yeteneksizliklerinin birer kanıtı olan, onlar için çok özel ve önemli, pek çok kişi için önemsiz ve hiç te özel olmayan etkinhklen- ni, zamanın rümünden kopartıp bir adım öne çıkarmam için kendi gö- rüş ve yorumlarımdan vazgeçerek değerlendirmemi isteyenler oldu. Şimdi bir kuş gıbı tepeden uçarak seyreyledığim zaman ırmağının akı- şını, dönemeçlerini. durateamalân- nı, hızını azaltıp çoğaltan kayalan- nı, çavlanlannı haritalamam istenir- ken aslında ben bir balık olsam ve derinleredalıp bu akışı duraksatan kayalan yerinden oynatacak güce sahip olsam da,zaman hep ileriyi gösteren ok yönünde akıp gıtse dıye diliyorum. Gelecek bazen geçmiş haline geliş olabiliyor. Geçmişe ait düşünce, geçmişe yönelık düşünen kafalar, gelecek zamanın okunu ters çevirerek geriye döndürmek istiyor- lar. Sadece alıntılardan bir yazı yaz- mamı istemek de geçmışi gelecek- ten çok önemsemek anlamını taşı- yor. ama çok isteniyorsa işte bir alıntı: "Geçmişin gerçek imgesi uçucu- dur" diyor VV. Benjamin, "geçmiş, ancak bir daha görünmek üzere kendini gösterdiği an, birden parla- yıp aydınlanıveren bir resim olarak Nedim Günsür Gül Derman Cihat Burak Selim Turan yakalanabilir... Geçmiş imgesi, onda kendini amaclanmış olarak buuna- yan her bugünle biıîikte yitip gitme tehdidi taşır. Bu imge bir daha geri getirilemez." Benim amacım, daha şimdiden geçmişe kanşmakta olan şu saniye- lerin bilincinde olarak geçmişin im- gesini yeniden geri getirmek olma- yacak. Çünkü geçmişin imgesinde birden parlayıverecek aydınlık bir resim yok. Tersine, her sözcüğümü karaya bulayan bir umutsuzluk bu- lunuyor. 1994 yılında laikliğin teh- dit edildiği bir döneme adım atmış olduk. Cumhuriyetle birlikte temeli atılmış her kavram, gerici bir zihni- yetin tartışma gündeminde yer alır oldu. Sanat ve kültür, aynı tehdidi somut biçimde yaşadı. 'Tükürüle- cek, belden aşagı, porno, dilenci' ta- nımlarıyla sanat ve sanatçılanmıza düşmanlıklar koşuldu. Sıvas katli- amının ardından sanat yapıtlan da bu yıl içinde yıkılmaya, yok edil- meye başlandı. Sanatçılanmıza ha- karetler edildi, sanat son derece dü- zeyini yitirdi. Gerici bir politika uğ- runa sanat kunımlannın ödenekleri kesildi, başındaki kişiler uzaklaştı- nldı, konser salonlanna, tiyatro me- kânlanna, kurumlara el kondu. Eği- tim kurumları, üniversitelerimiz, öğretim elemanlan hepsı aynı tehdi- di enselerinde duymaya başladılar. Bence 1994 yılının en önemli olayı buydu ve en çok kullanılan kavram •laiklik'tı Ne yazık ki 1995' in de en önemli olayı, yıne bu kavram etrafında, yandaşları ve karşıtları arasındaki ;atışmalarla gelişecek kanımca. Keşke bütün bunlar tıpkı her yıl 31 jralık gecesi not defterimi yırtıp at- tığım gibi yeni yılla birlikte son bulsa. Tıpkı geçmiş bir zamanın anımsanmaması gereken bir karası olarak yitip gitse ve bir daha hortla- masa. fzlediğim geçmiş zaman gün- cesi içinde beni gülümseten ya da hüzünlendiren aşk anıları gibi so- nunda 'the end' yazısı olsa bile, yi- ne de bunların yaşanmış olmasın- dan pişmanlık duyacağımız bir iz bırakmasa. Ama bütün bu olaylar, ne benim not defterimdeki özel ya- şanmışlıklar gibi defterimle birlikte yok oiacaklar ne de yaşanmış bir aşk gecesinin bedenimizdeki izieri gibi solup gidecekler zamanla. Çünkü bütün bunlar, her yeni kafa- da kara gedikler açmak üzere kolla- nnı güçlendirecekler, geleceği he- defleyerek, ama gelecegin okunu sürekli geriye bakmaya zorlayarak genci düşünceler ve inançlar yay- maya devam edecekler. İşte bütün bunlar şimdi makinemin başına ge- çerek '1994'ün genel değerlendir- mesi'nı yazmak ve geleceğe uzan- mak ısteyen benim sözcüklerimi ka- rartıyor. Not defterimi bu kez erken bir ta- rihte yırtıp atacağım, dergileri toz- lansınlar diye kitaplığımın en üst rafına kaldıracağım ve bütün bunla- rı yaparken bir zamanlar Irlan- da'dan Malezya'ya, Sibirya'dan Anadolu'ya kadar bütün dünya halklannın ortak bir gelenekle kışı kovup yeni gelen yazı kutlayan tö- renlerinde söyledikleri, "Bu yıl da bize geçen yılki gibi nazik oP türkü- sünün sözleriııi söyleyemeyeceğim. Çünkü geçen yıl bize hiç de nazik değildi. Sheakespeare'in dediği gibi, za- mana bizi aradığı yerde rastlayabil- seydik, ama olası değil. Bütün de- ğerler karanlığa doğru değişiyor, zaman bizi aradığı yerde bulamaya- cak artık. Bir yıl geçti, daha şimdi- den saniyeler geçmişin uçucu imge- si olarak geri getirilemez olmakta- lar. Geleceğe bakışım karanlık oldu biliyorum, ama geçmiş karanlıktı. Masamdan kalkarken gün doğu- yordu. Ne yazık ki Homeros'un be- timlediği gibi 'gül parmakh şafak' görülemiyordu Tstanbul'un zehirli, renkleri yutan havasından dolayı. Odaya giren Cem (oğlum) "Kalktın mı?" dedi, yatmamıştım ki. Etrafı- mı saran buruşuk kâğıtlar, not par- çacıklan, yırtık defter, dolu kül tab- lası, kahve fincanlan arasında bü- tün bir gece geçmişe yaptığım an- lamsız yolculuğun bıkkın, yorgun çehresiyle umutsuz bakışıma hiç al- dırmadan. her zaman yaptığı gibi zihnini açmak üzere bilgisayanna yöneldi ve 'Umut Tarlalan'disketini sürdü, henüz uykulu gözlerinden güzel yüzüne yayılan geniş, hınzır bir gülümsemeyle. Her zamanki gi- bi yeni bir gün başlıyordu onun için. Değişen şey neydi? Ona baktım, o değişiyordu elbette ve umut tarla- lanna belki bir şeyler ekecekti. Ye- ter ki 'zaman, onu aradığı yerde butabilsüı'. Şoray, yükselen değerlerle karşı karşıyaKültür Servisi- "Unutulmayan Yüz- ler"de sıra Türkan Şoray'daydı Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde. Salon her za- mankinden daha kalabalıktı, kameralar Şo- ray"a doğru ınevzilenmişti, Sultan'ın ağzın- dan çıkacak her paparazzilik laf boşa git- memeliydi. Türk sinemasına 35 yılını ver- miş bir yıldızın sanatı, karizması ve sırlan tartışılacaktı... Söze Türkan Şoray girdi. Sinemaya 15 yaşında tesadüf eseri başlamıştı. Art arda sıradan fılmlerde görüldükten sonra mesle- ğinin önemini kavramayı başarmıştı. Türk sineması kabuk değiştirirken. masalımsı filmlerden yaşamda karşılığı olan filmlere geçmesi gerekiyordu. O ünlü 'Şoray kanun- lan'ndan da vazgeçme zamanı gelmişti. Se- yirci eskiden yıldızın öpüşmesini sevişme- sini onaylamazken, artık daha normal insan görmek istiyordu beyazperdede. Bu sorunu da aştıktan sonra kameranın ardını merak edip 1973'te 'Dönüş'le yönetmeliği dene- mişti. Artık tek hedef kalmıştı: lyi oyuncu olmak ve başanyı yurtdışına taşımak. Türkan Şoray için kitap hazırlayan AtiHa Dorsay, sıra kendine geldiğinde Sultan'ın oyunculuğunun 70'lerde kökten değişikliğe uğradığını yıllar geçtikçe şarap gibi güzellı- ğinin de sana'ının da geliştiğini aniatıyor- du. Sürekli gözleyerek dünyayı kavranıış. kendine yeni yeni pencereler açmıştı. Türk sinemasıyla bu denli özdeşleşen bir başka oyuncu yoktu. Fransızlann, alanlannda bü- yük isim haline gelenlere dedikleri gibi o şimdi 'kutsal canavar'dı. Adına yurtdışında toplu gösteri düzenlenen tek oyuncuydu. (Yılmaz Güney genelde yönetmen olarak değerlendirildi yurtdışında.) Konuşmacılardan Selim tleri daha da geç- mişe gidıp. Şora>"ın toplumun sorunlannı bilerek büyüdüğünü. sosyal içerikli filmler- den önce, dünyadan habersiz, kafası boş bir güzel olmadığını vurguluyordu. 1leri'ye göre. Şoray gelmiş geçmiş en iyi kadın oyuncumuzdu. Özellıkle orta halli Türk kadının düşlerinı büyük ustalıkla be- yazperdeye yansıtmıştı. İlnsal Oskay'a Şoray'm yıldızlık yönünü değerlendirmek düşmüştü. Oskay'a göre, Türk insanı çevresinde pek göremediği 'gü- zel'i çok sever ve üzerine titrerdi. Sultan'ın güzelliği de 35 yıl ayakta kalmasını sağla- yan en önemli faktörlerden biriydi. Şoray, ucuz yoldan şöhret olmamıştı, kısa süreü bir model değildi. Değişmezliği sun- du ınsanlara. Medyayı kullanmadan, özel yaşamını açmadan. herşeyin hızla tüketıldi- ği bir toplumda geçmişin değerlerini koru- mak istedi. Ancak 'mahsun bakışu, büyük gözlü, başı hafif öne eğik kadın'ın ucuz de- ğerlerin peşine takılan bir toplumda aşın- maya başlaması sürpriz olmamalıydı. Sultan yine Sultan'dı ama yeni yükselen değerler sonunda ona da uzanabilirdi. Louise 6lück'ün Seçme Şiirler'i Nk kez TÜPkçe'de •Kültür Servisi - Çağdaş Amerikan şiirinin önemli temsilcilennden Louise Glück'ün "Seçme Şiirler"i ilk kez Yapı Kredi Yayınlan tarafından, Güven Turan'ın çevirisiyle Türkçe olarak yayımlandı. 1943 *te doğan Glück, Columbia Oniversitesi'nden mezun olduğu 60"lı yıllarda şiir yazmaya başladı. Önde gelen edebiyat dergilerinde yayımlanan ve özellikle Sylvia Plath'ın etkisinde olduğu öne sürülen ilk şiirlerinden başlayarak Amerikan şiiıi içinde kendine özgü bir yer edindi ve yerini gittikçe sağlamlaştırdı. Bugüne dek Glück'ten Türkçe'ye ancak dergi ve antoloji sayfalannda kalan bir kaç şiir çevrilmişti. Glück'ün sonuncusu 1992'de yayımlanan, altı kitabından Güven Turan'ın seçip çevirdiğı şiirlerin yeraldığı bu kitapla Glück şiirine topluca bakma fırsatı doğuyor. Kitapta aynca, Güven Turan'ın Louise Glück şiirini ana hatlanyla değerlendirdiği bir yazı da yer aıyor. . Çağdaş Repertuvar tıyatrosu •Kültür Servisi - Türk ve dünya tiyatrosunun çağdaş yazarlannın oyunlannı seyirciyle buluşrurmak amacıyla kurulan Çağdaş Repertuvar Tiyatrosu, perdelerini 18 ocakta açacak. Altı kişiden kurulu bu yeni tiyatro topluluğunun başlıca hedefi, tiyatroda derinliği olan, yeni ve • yenilikçi oyunlan izleme arayışı içindeki seyircinin beklentisine karşılık vermek. Çağdaş Repertuvar Tiyatrosu perdelerini, çağdaş Amerikan ve Ingiliz tiyatrolannın önde gelen yazarlanndan Edward Albee'nin "Hayvanat Bahçesi" ve Türkiye'de ilk kez sahnelenecek olan Harold Pinter'ın "Oda" adlı oyunlanyla açacak. Her iki oyun da 18 ocaktan itibaren Şişli Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü Tiyatrosu'nda dönüşümlü olarak sahnelenecek. Nimet Olcar, Babur Akyol, Mürsel Yaylalı, Savaş Aykılıç ve Tülin Aykılıç'ın rol aldığı oyunlan, Kubilay Zerener çevirip yönetmiş ve aynca oyunlarda da rol almış. İzlek dergisintte imge Soruştupmasr •Kültür Servisi - tzlek dergisinın aralık sayısı çıktı. "'Imge" kavramına aynlan bölürnde, geniş bir soruşturmaya yer verilmiş. Bu bölümde Serdar Aydın, Metin Demirta'ş, Gürhan Uçkan ve François Moreau, yazılanyla yer alıyor. Derginin diğer sayfalannda, Nizamettin Ugur, Muhsin Şener, Aytekin Karaçoban'ın yazılan, Tolga Susuzlu'nun bir öyjcüsü ve Kaan lnce, Ahmet Telli, Özer Aykut, M. Mahzun t)oğan, Ali Hikrnet, Çiğdem Sezer, Serdar Ünver, Halise İnan, Gültekin Emre ve Serdar Aydın'ın şiirleri okunabilir. İFSAK kısa metrofh ] fam yarışması •KOltür Servisi -İFSAK tarafından geleneksel olarak düzenlenen "Ulusal Kısa Metrajlı Film Yanşmasf "na son katılun tarihi, 31 Aralık 1994. Bu yıl 16'ncısı düzenlenecek olan etkinliğe, 1992 yılından sonra üretilmiş ve otuz dakikayı aşmayan sınema ve video fılmleri katılabilecek. 31 aralık tarihine kadar İFSAK Genel Merkezi'ne iletilmesi gereken eserlerin değerlendirilmesinden sonra ödül alan yönetmenlere birer başan plaketi verilecek. Aynca bu eserler, 20-25 Şubat 1995 tarihleri arasında düzenlenecek uluslararası kısa metrajlı film yanşmasında Türkiye adına yanşma hakkını elde edecek. (0212-252 57 00/249 38 88) Aüdülkadir Budak'tan Yanbş Anka Destan»' •Kültür Servisi - Şair Abdülkadir Budak'ın yedinci kitabı "Yanhş Anka Destanı" yayımlandı. Sanatçının kendi kişisel tarihini yansırmak amacıyla; arayışlannı, buluşlannı, yeniden yitirişlerini, kimi kronik imgelerini, onlann vazgeçilmezliğini ve yaşamıyla olan kan bağlannı yeniden keşfederek kaleme aldığı ve daha önce "Sevdanın Son Keremi" adlı kitabında yer verdiği 35 bölümlük şiiri "Yanhş Anka Destanı", şairin eklediği 5 yeni bölümle birlikte kitaba dönüştü. araştıpmacısına ödül •BONN (VBA) - Troya'da yaptığı kazılarla uluslararası üne kavuşan Tubingenli arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann'a Max Planck Araştırma Ödülü verildi. Tubingen Prehistorya ve Erken Tarih Enstitüsü'nde görev yapan Korfmann'ın başkanlığını üstlendiği uluslararası kazı ekibi, 1988 yılından bu yana, 10 2500 yılına ait Troya'yı gün ışığına
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle