27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16ARAUK1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Avustralya sinemasından ilginç bir pop-epik denemesi Travestüi, transseksüeDi yol fihııi... En büyük aile başka biiyük yok! 1990'lann aşk hikâyesi Erkak StVOPSa (When A Man Loves A Women) Yönetmen: Luis Mandoki / Senaryo: Ronald Bass, Al Franken / Kamera: Lajos Koltai / Müzik: Zbignievv Preisner / Oyuncular: Meg Ryan, Andy Garcia, Lauren Tom, Philip Seymour Hoffman, Tina Majorina, Ellen Burstyn / 1994 ABD (UIP) Maslak Mövenpick, Beyoğlu Fitaş, Bakırköy Avşar, Altunizade Capitol, Teşvikiye AFM sinemalannda. Evlilıgın tekdüze rotasına ayarlanarak yıllannı geçıren çıft- lerin, çeşitli nedenlerle kıstınl- mış yaşamlannda kımı değışık- liklerle ayarlamalar yapabilme kapasitesi üstüne tezgâhlanmış, mendil ıslatan bırdoİuınaklılık- ta seyreden yepyenı bır aile me- todramı "ErkekSeverse." Erkek. havayollannda çalışan bir pilot. kadınsa bır okulda görevli. Ör- nek bır kan-koca izlenimi edın- diğimiz Alice ve Michael Green (Meg Ryan, Andy G«rria) çıftı- nin, ikı şinn kiz çocuğuyla tac- landinlmış, görünürdeki güllük gülistanlık mutlu aile tablosu, kadının alkol bağımlılıgı nede- niyle gölgeleniyor. Percy Sled- ge'in söylediği fîlmin adını taşı- yan unutulmaz şarkıyla başlayan "Erkek Severse". giderek ağda- lı bir melodramın karanlık labı- rentlenne hapsettiği seyircisını bczdirip ıllallah dedirtiyor yer yer. Sevinç ve tasada ortak bir hayatı paylaşan kan-kocadan bi- rinin ruhsal bunalıma girmesı. çıkmaza saplanması, kötü alış- kanlıklar edınmesi ya da bir maddeye bagımlı ha- le gelmesi vb gibı sorun- lar yüzünden günömüz- de aılenın artık dagılma- ması gerektığinı vurgula- yan "ErkekSeverse", ka- nnın ya da kocanın aıle- yi parçaianmadan bır ara- da tutabilmek ıçın bütün kalpieriyle mücadele et- melerinı alabıldığine duygusal ve dokunaklı taranndan hıkâye ediyor. Kadın her derde deva, yumuşak, anlayışlı, müş- fik, pılot kocasının yakın ilgısındM ve 'otorhVsırt- den aslında şıkâyetçı ol- duğu için ezikligini alkol şişelennde çözüm araya- rak giderirken, kocayla çocuklar da beklenme- dık bir kaosun içinde bu- dağa Karşı"da Bifiy Crvstal'le "When Harry Met SaU>"de, "The Doors"da ya da "Sfeepien inSeartie- Sevginin Bağladıkla- n"nda seyrettığımız 600 çeşit gülüşüyle ve ışıklar saçan güzel- liğıyle özel hayranlar edinmiş 1962 doğumlu Margaret Mary Emiry Anne Hyra. yani herkesin bildiğı adıyla MegRyan, melod- ramın koyu karanlık sulanna de- mır atan bu aşk ve baghlık öy- küsünün alkolik kadını. Özellik- le kadın seyırcının gönlüne taht kurmuş, Kiiba asıllı Andy Gar- cia da fazla anlayışlılığı veseye- cenlığıyle kansını adeta içkiye sığınmaya yönelten pilot koca. Hollywood'un Latın duygusal- lığı üstüne iş tutan >enı yönet- menlerinden LuisMandoki'nın. alkolizm sorunsalından çok, ev- lıliğı sürdürebılmek, bir arada yaşayabilmek ıçın yenı yollar arayan, ilişkilenne yenı boyutlar katan bu çıftın beraberlığını öne çıkaran anlatımı ve ikı şınn kız çocuguyla, ister istemez aile so- runlanna kanşan, Çinli bakıcı Andy Garcia ve Meg Ryan luyorlar kendılenni. Alkol ba- ğımlılığını hastaneye kapanarak tedavi ettınp grup terapiler saye- sınde her gün kendınden utanan, kendı kendısıyle banşık olma- yan kadının değişerek evıne dö- nüşünden sonra da kımse artık eskisi gibi değildir Krizler, ay- nlıklar, acı ve gözyaşlannm ar- dından, yıpratıcı bir kâbus trenı gıbı üstlerinden geçen (çağdaş toplumun büyük ılletlerinden) alkol sorununun hakkından ge- lerek sonunda yeniden kaçınıl- maz biçimde vıcık vıcık tarafın- dan bır aşk ve evlılık övgüsüne dönüşüyor. Malum Hollyvvood söylemınin bu yenı duygusal uzantısı. sonuna kadar evlilik kurumunun yüceltılmesinden ibaret bir sabun köpüğü kısaca- sı. Son yıllarda Tom Hanks'la "Joe Vfersus the \fotcano - Yanar- dadıyı da ekleyecegimız başrol oyunculannın katkısıyla katlanı- lan filmde bol bol gözyaşı tüke- tımi var. Anne, baba, çoluk ço- cuk, herkesin sık sık ağladığı. dokunaklı ve sulu gözlü "Erkek Severse", kontrolden çıkmış ai- le içi sorunlann nasıl çözümle- neceğıne ılişkin ders veren, iç baydıncı bır melo. Bazen ınsanı iç çamaşırlarıyla gece vakti ka- pıda bıraktıran alkol sorunundan yeniden keşfedilen aşkın gücüne kadar, bildik duygusal kalıplara yenı gözlemler getiren Ronald Bass - Al Franken imzalı senar- yodan çekılmış, sorumluluklan paylaşıp sevgiye devam ederek tümengelleriaşan 1990'lann aı- lesıne alkış tutan bu sulugözlü, mızmız, duygusal film. melod- ram meraklılannın içinedüseee- ği, göz yaşartıcı. yenı bır 'pem- be tıraş' özetle. , ÇMar KniÇSSİ (The Adventures of Priscilla, Quenn of the Desert) Yönetmen: Stephan Elliott / Senaryo: S.Elliott / Kamera: Brian J.Breheny ' Müzik: Guy Gross / Oyuncular: Terence Stamp, Hugo VVeaving, Guy Pearce, Bill Hunter / 1993 Avustralya yapımı (Standard Film) Beyoğlu Beyoğlu Sineması'nda. Çocukluğundan beri kafayı yö- netmenliğe takmış, 30 yaşındakı Avustralyalı Stephan Elliott, alı- şılmamış bir şantaj öyküsünü an- latan ve Cannes'da gösterilmiş filmi "Frauds"tan sonra büyük Amerikan şirketlerinden aldığı teklifleri geri çevirerek yazıp yö- nettiği yeni filmi "PrisdnVyla turnayı gözünden vurdu artık. "Priscilla", Sydney'lı üç 'kafa- dar shovvgirl'ün. Bemadette (Te- rence Stamp), Mitzi Tick (Hugo Weaving) ve Felicia-Adam'ın (Guy Pearce), aldıkları bir çagrı- ya uyarak. Alice Spnngs'teki bir otelde gösteri yapmak üzere yol- lara düşüp, ıssız-bucaksız çöller- den, sadece sürüngen sınıfından irıli-ufaklı kertenkelelerin mes- ken tuttuğu dağ başlanndan geçe- rek ülkeyi baştan başa katettiği, gözalıcı bir müzikal komedi tar- zında karşımıza gelen, farklı bir yol filmi. Genelde herkesin ön- yargıyla yaklaştığı travestiliği be- nimsemiş, âdeta boya küpüne düşmüş gibi, rengârenk makyaj- lan sürüp sürüştürmüş, şallar, tül- ler, püsküller içinde kadın kılığı- na girerek takmış takıştırmış. sah- nede play back eşliğınde bacak sallayıp şarkı söyleyen bu üç 'fıs- tık', marjinal yaşamlannm getir- diği sorunları geride bırakarak leylak rengine boyanmış, konfor- lu karavanlanyla taşjanın taşlı-di- kenli yollanna düşüyorlar ki gör- melere değer. Kızlanmızdan Mitzi ve Felicia, travesti (yani kadın kılığına bü- rünmüş erkek), gerektiğinde çok sıkı içki içebilip kavga edebilen Bernadette ise transseksüeldir (yani ameliyat masasına yatıp kestirmiş erkek!). Avustralyalı taşra halkı. AIDS'li etiketiyle damgalayıp taciz ettiği kızlan- mızdan hıç hazzetmez tabii. He- le bir de kat kat. alacalı-bulacalı kadın kostümlerinı giyip de orta- larda dolanan, boyalı, süslü-püs- lü erkeklerle yüz yüze gelivermek pek sıkça rastlanan durumlardan değildir. Priscilla adında vaftiz edilmiş, sonuna kadar açılmış teypten bangırbangırmüziklerin yayıldı- ğı, dikiş-nakış, yemek işlerini görmeye de elverişli, boş zaman- larda kâgıt oynanan. binbir çeşit zevksiz giysi, iç çamaşın. ayak- kabı, vb. kadın aksesuvanyla tı- ka basa dolu, içki dolabı da eksik olmayan, pembe-leylakımsı ka- ravanlarında, 'bırimiz hepimiz. hepimizbirimiz için' ilkesi çerve- sınde toplaşmış, dayanışma için- deki bir aile gibi lakılarak yolcu- luk yapan, kraliçe hazretlerinin uyruğundan kızlanmızı. tüm in- sanca yanlanyla görüntülüyor film. Kafalanna her şeyin atıldıgı sahne üstünde sanatlannı uygu- larken türlü rezillikleri göğüsle- yip bol bol sala$ sahne tozunu yıı- tan, âdeta bambaşka bir gezegen izlenimi veren birçölde, karavan- lan bozulunca ıpıssız dogada, yardımsız, yalnız başlanna kalan güzellerimizin 'tribine', kamp ateşleri, renkU uçurtmalar, yeri- göğüçınlatanjaryalar. Benny Hill taklitleri, Johh O'Connell'ın ko- reografisini düzenledigi danslı- SUNGU ÇAPAN YEDIRENK UĞUR KÖKDEN 1 %0'lann jönü Terence Stamp, ghtikçe yaşlanıp çirkinleşen bir transseksüeli o\ nuwr 'Priscilla' da müzikal göstenler vb. olaylar ka- nşıyor. Ve yine de her şeye kar- şın neşelerinı bozmayan, kıntkan kahramanlanmızın süreklı olarak komik, tuhaf. kimi zaman da teh- likeli durumlann tam göbegine yuvarlandıklan bu "pop-epik'im- si yolculuk, güler mısin. aglar mı- sın dedirten cınsten. hüzünlü ve uçuk bir serüvene dönüşüyor gi- derek... Erkek olduklan halde kadın kı- lığında. rollerine fedakârca ken- dılerini vermış üç güzelımızden Bemadette' i oynayan, bir zaman- ların unutulmaz Kolkksiyon- cu'su. Pasolini'nın Teorera'ınin bütün aileyi sıradan geçiren yakı- şıklısı ya da Schlesinger'in, Tho- mas Hardy uyarlaması "Çügın Kalabauktân Lzakta"sının kah- ramanı olan. 1960'lann dayanıl- maz jönlerınden Terence Stamp, gıtgide yaşlanıp çirkinleşen. gamlı ve yalnız bir transseksüel karakten (Bernadette) canlandı- nrken. âdeta kariyerine yeniden başlangıç yaparcasına, başarılı bir zenne kompozisyonu çiziyor. Kadınların Allah'ın hergünüya- şamak v e katlanmak zorunda kal- dıkları durumlann ve duyumsa- dıklannın güçlügünü bu rol saye- sındebirölçüdealgılayabildigini, ancak bır kez daha kesinlikle böy- lesi bir rolü üstlenmeyeceğini be- lirten Terence Stamp'in yani sıra, Avustralya sinemasının tanınmış oyuncularından ve yönetmen Stephan EUiott'ın takımından olan Hugo VVeaving ve Guy Fear- ce'in de. yüksek topuklara tırma- nıp maske gibi makyajlara bula- narak aşın zevksiz kadın kılıkla- nna bürünmenın üstesınden gel- dikleri "Priscilla'*, son dönemde iyice çıkışa geçmış Avustralya si- nemasından çızgj dışı bır örnek. Daha önce de, sahnede alabıldı- ğine uçuk. gözalıcı kadın kılıgm- da şarkı söyleyip dans eden tra- vesti ler üstüne "Drag Quenns Show"gibı, Hollyvvood tarzı gör- kemli muzikallergelenegını sür- düren çekici bir film yapmış yö- netmen Stephan Elliott'ın abartı- Jı, marjinal âlemıni tanıtan bu farklı yol filmıni seyredıp de ta- dına varanlann bundan boyle en azından travesti ler ve (ve trans- seksüeller) hakkındaki katı ön- yargılannı değıştirip yumuşata- bilecekleri düşünülebilir. "Çöl- lerin Kraliçesi Priscilla" pop- epik bir yolculuğa çıkmak is- teyenlere önerilir. Wole Soyinka'nın Süpgünü Nijeryah şair, oyun yazan, film yapımcısı ve romancı Wo- le Soyinka, ülkesindeki ağır baskılardan kaçarak Fran- sa'ya sığındı. Soyinka, bağnazlığa, tutuculuğa ve diktatör- lere karşı savaşımını yurtdışından sürdüreceğini söylüyor. Wole Soyinka, 1986 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü ka- zanmıştı. Ona göre 1986'da, Afrika ödüllendirılmedi. Ter- sine Üçüncü Dünya'nın yazarian, büyük çabalarla edebi- yatlannı Nobel Akademisı'nrn ayağına getirdiler. Gerçek- ten Nobel 1994 ün sahibi Japon Kenzaburo Oe de ben- zer görüşler ileri sürmüştü, kısa bir süre önce. Nijeryalı yazar, 'zamanımızda yazarlann üretiminin cid- di biçimde tehlikeli bir iş haline dönüştüğü'inancmöa. "Onlar, mesleklerinin ne derece tehlikede olduğunu gö- rüyoriar. Sık sık bu yüzden ölümle korkutuluyorlar" diyor. "Bu tehdit odaklanna karşı yapılacak tek şey" diyor So- yinka, "geçmişte faşist rejimlere karşı gösterilen tepkiyiay- nı şekilde göstermek." Nijeryalı yazar, bir yengeç. Bu yıl altmışıncı yaşına ulaş- tı. Gününün belli bir bölümünü siyasal etkinliklere ayırıyor. Öbür saatlerini -Nobel'i aldığından bu yana daha çok ça- lışarak- yaratıcı verim için kullanmakta. Oysa Voltaire -bu yıl doğumunun üçyüzüncü yıldönümü kutlanıyor- aynı yaş- larda, sıyasetı bırakıp Femey Malikânesı'nde kendisıni ya- zılar.na bırakmıştı. Bır çeşit sryasetlerüstü hakemlik ve bil- gelik rolü benimsemişti. Soyinka bu konuda diyor ki, "Zulme karşı sessiz kalan insan, zaten çoktan ölmüştür". Daha otuz yaşında ilk tutuklulugu tatmıştı Soyinka. Ni- jerya iç savaşı sırasında -1965 yılı güzü- bu savaşın an- lamsız ve insafsız olduğunu söylemesi tutuklanmasına yetmişti. Ancak dört yıl sonra özgürlüğüne kavuştu VVole Soyinka. Bu dönemin cezaevi anılannı, 'The Man Died (1973) - Adam öldü' adıyla yayımladı. Anılannoa tutuklu- iuğuna yol açan olayları, yalnızlık içinde geçen uzun tutuk- luluk günlerini anlatır. Yazık ki bu kitap -tıpkı Soyinka'nın öbür kitaplan gibı- dilimize çevrilmedi. Cezaevinde geçen karanlık ve belirsız dönem içinde ya- zar, iki yıl boyunca kimseyle görüştürülmemiş. Bır kez ka- nsıyla görüşmenin dışında hiç kimseyle. Gene iki yıl bo- yunca kendisine kâgıt verilmemiş. "İki yıl kafamdan baş- ka herhangı bir malzemem yoktu" diyor Soyinka. Bununla birlikte siyasal kararlılığı ve inancı degişmıyor bu süre içinde. Mandela'nın özgürlükten uzak yirmi altı yı- lını düşünmelı bir kez. Mandela, parlak bir örnek, tüm ka- ra Afrika için. Soyinka da benzer bir direngenlikle, "Ben bu topraklann şaihyim; benim ona, o topraklann da bana gereksinimı var" demişti özgürlüğüne kavuştuğu zaman. Nobel'i almadan çok önce tutucu Ingilız gazetesı The 77- mşs, onu "çürümeye karşı haykıran tutkulu ses" olarak ni- telemişti. Gerçekten, 'Mevsim'şıırı bu çürumeyi yansıtır: "Pas, olgunluktur pas Ve solmuş mısır tûyleri; (...) Şimdi biz toplayıcılar Beklerken püsküllerdekı pası, ' Çekilir karanlıktan uzun gölgeler, (...) Su yüklü saplar Yürür tohumun çürüğüne: Bekleriz Pasın verdiği sözü tutmasını." Şaşırtıcı ürünleriyle çok yönlülüğünü kanıtlayan Soyin- ka'ya göre, Afrika sanatçısı 'Afrika toplumunda toplum cte- neylerinin bır kayıtçısı' olarak görev yapmakta. O halde VVole Soyinka, ne gibi temel ve yakıcı bir nedenle ülkesinj. bırakıp gitmek zorunda kaldı? Gerçi Goethe'nin dediğı gi- bi, "Kendizamanının üstüne çıkabilen düşünüriçin vatan her yer ve hiçbir yerdir." Kaldı ki yad eldeki şaır de tüm şa- irlerden oluşmuş tek bir varlık değil mi? Ama kara anakaranın yüz milyonu aşan nüfusuyla pet- rol üretıcisı bu dev ülkesindeki iç koşulları ve siyasal ha- vayı tam olarak bilmekten yoksunuz elbet. Dolayısıyla So- yinka'nın gönüllü ve süresi belirsiz sürgün yolunu seçmek gibi dramatik karannın ardında yatan gerçek nedenlerı de. Soyinka'nın serüveni, bir bakıma yıllar öncenın Nâzım Hikmet örneğiyle benzeşmiyor mu? Kötümserliği, yazınsal ürünü açısından eleştiri konusu olan Nobel ödüllü bu ılk kara derili şair, aslında daranlam- da bır siyasal yazar da değil. Karmaşıklığı geniş kesimler- ce anlaşılmasını engellese bile. Afrika'nın şanlı geçmişinin yeniden tanınması yolunda ılk önemli durak sayılır. Hüzün- le yüzü damgalanmış kara anakaranın engin ve sınırsız ge- cesinde, Soyinka'nın sesı, artık ıçerıden dışanya doğru yansımayacak. Artık o sesi kakao ağaçlarının hıçkırıklan- nı taşıyan rüzgâr da getirmeyecek. Soyinka'nın ülkesinden istemeden kopuşu, Nijerya-Bi- afra Savaşı sırasında genç yaşta ölmüş -Ingilizce yazan Afrikalı şairlerin en önemlilerinden- Christopher Okig- bo'nun dizelerinı çağrıştırıyor: "Diyorlar ki I gelip elimiz- den alacaklar I gökgürültümüzü." Gerçekten, Nijerya'nın 'gökgürültüsü' uzak ufuklarda artık. Kavga ve şiddetten tiksindiren bir 'action'... I Pui«l (Time Cop) Yönetmen: Peter Hyams / Senaryo: Mark Verheiden / Kamera: Peter Hyams / Müzik: Mark Isham / Oyuncular: Jean - Claude Van Damme, Ron Silver, Mis Sara, Bruce McGill, Scott Lavvrence / 1994 ABD (UIP) Beyoğlu Atlas, Kadıköy Süreyya, Maslak Mövenpick, Etiler Akmerkez, Osmanbey Gazi, Bakırköy Renk, Altunizade Capitol sinemalannda. Amerikan sinemasını egemenliği altına ala- rak grttikçe günümüzûn sihirbazlığı haline dö- nüşen şu bilgisayar teknolojısınden artık gına geldi gerçekten. Bir de şu zaman içinde geçmi- şe ve geleceğe gidip gelme numarası da yetti ya- ni. Yine bir çizgi romandan uyarlanan ve 2004 yı- lından günümüze, 1994'e gelerek, geçmişe dö- nüp bazı hatalan düzeltmek görevini yüklenmiş, iki boyutlu karton bir süper kahramanın vurdu- lu kırdılı serûvenlerini özel efekt bombardıma- nıyla kanşık. şiddetli ve kanlı dövüş sahneleriy- le gözümûze sokan "Time Cop - Zaman Polisi" kuşkusuz dünyanın en aptalca türü diyebı leceği- miz 'action' modasının bilimkurgu cilasıyla par- latılmış, şamatah, yeni bir örneği. Şiddet ve tahribatın ayyuka çıktığı bu zeka özürlü sinemasal gösterinin lokomotifı, 7-8 yıl önçesine kadar Amerikan sinemasmın, gelişmiş kaslanyla her seferinde dünyayı kurtaran, göz kamaştıncı süper kahramanlan ve gişe şampiyo- nu agır toplan olan Sytvçster Stallone ve ArnoM Schwarzenegger'lara figüranlık yapıp şimdi de başa güreşen Belçikah karate ustası Jean-Claude Van Damme. Yönetmense yıllar önce "Busting - Infîlak", "Capricorne One - Hükmedenler", "2010 gibi ilginç serüven ve bilimkurgusal fılm- Zaman Poösi'nde Jean-Claude Van Damme ve 'kötü senatör' Ron Siher var. leriyle dikkati(mizi) çekmiş Peter Hyams. Film süresince sıçrayarak attığı korkunç tek- vermeksızin kafamızı habire ütüleyen Van Dam- me'ın fiziksel performansı, baştan ayağa taklıt meleri, devirici yumruklan, yenilmez dayanık- ettiği Schwarzanegger ya da Stallone gibi kas lılığı ve süper gücüyle gürültü-patırtı içinde ara şampiyonu ilahlann çizgisinde. GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞEERLENDİRİLMESİ • • • • • •A* • • • • • • • Açık Tehlike/ Clear and Present Danger/ R Noyce Albay Chabert/ Le Colonel Chabert/ Yves Angelo Bebek Firarda/ Baby's Day Out/ Patrick R. Johnson Erkek Severse/ When a Man Loves a VVoman/ L. Mandoki Forrest Gumpl Robert Zemeckis Gerçek Yalanlar/ 7"rue Lies/ James Cameron Hız Tuzağı/ Speed/ Jan DeBont Olümsüz Aşk/ The Crowl Alex Proyas Urga/ Nikita Mikhalkov Uzman/ The Specialist/ Luis Llosa Priscilla, Çöller Kraliçesi/ Adventures of Priscilla/ S. Elliott Zaman Polisi/ Time Cop/ Peter Hyams Filmin hareketli, beceri isteyen mizansenlerle düzenlenmiş kavga-dövüş sahneleri. başlarda spor olarak biryere kadarçekilirken. giderek do- zu arttınlan şiddet öğesiyle ortalığın kan gölü ha- lini almasına dayanmak her babayiğidin harcı değil. Bezdirici bir şiddetin ve artık yalamaya dönüş- müş geçmişe seyahat motifinin iyice kabak tadı verdiği filmde, zaman polisi Van Damme'ımız. zenginleri daha zengin yapmak isteyip yoksul- lan da toptan Meksika'ya postalamaktan dem vuran ve ABD Başkani seçilmek için de her tür- lü kötülüğü yapan, haris bir senatörün (Ron Sil- ver) çevirdiği dolaplann tekerine de çomak so- kuyor, tabii ki beklendiği üzere. 2004'ün msanı, günümüz insanına göre za- man içinde yolculuk yapabılme lüksüne sahip fılmde. Ve tarihi değiştirebilme gücünü eline geçir- miş, kötü niyetli birsenatöre karşı mücadele eden zaman polisimiz, teknoloji sayesinde. zaman kapsülüne atladığı gibi, öldürülmüş olan, çok sevdiği kansını (Mia Sara) görmeye gidiyor. Bilimkurgu özentili, zamanda yolculuk numa- rasıyla destekli bu yüzeysel aşk, macera. cinayet kokteylinin şematik olay örgüsü, en aşın ve sun- turlu biçimlerde sergilenen tahribatın. kavganın, yakıp kınp yıkıp dökmenin çekimlerine, sürek- \'\ yinelenen usandıncı vur-kır sahnelerine \e bü- yük ölçüde kasıntı Van Damme'ın gövde göste- risine dayanıyor. Tıpkı Stallone gibi sürekli terleyen, gelişkin kaslı bedeni her zaman terden pırıl pınl parlayan Van Damme hazretlerinin, önüne geleni patak- lamakta üstüne yok. Geçen yüzyılın Amerikan iç savaşından 1929 Wall Street bunalımına kadar değişik zaman di- lımlerine de seyahat ettiğimiz film. yönetmeni- nin bilinen teknik ustalığıyla sürükleyicilik ka- zanan, oldukça gürültülü patırtılı kof bir 'action' sonuçta. "Time Cop" ancak bu türün meraklısına salık vcrilebilir. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun özerkliği için imza kampanyası (21) Viedat Türkali. Erdal Öz. Şu- le Aşık\usuf. Burak Gürpınar. Satari Karata>. Adile Uğurlu- kan. Helin Erdoğan. Ya\ uz Öz- güngürdür. Kaan Karaman. Pü- ren Ozdemir. M.Ömer Hüdayi- oğlu. A.Bülent >apıcılar. Nur- dane Diken. Hasan Özen. Ayşe- gül \Jana\. Yael Navan. Han- dan Özdemir. Y'eşim Özdemir. İhsan troğlu. Neriman Çak- mak. S.İIkerVılmaz. Y.Başaran. CazibeDirican. llhan Demirtaş.. Murat Aktaş. Ender Eren. De>- rim Arslan. Gaye Dinçel, Arda Tonay, Şule Bahar, Ozgür Erya- rar, Nilüfer Durmaz Yalçı. Â\- sm Çaaiboğhı, Tülay Solak Eşer. Fatma Budak. Hüseyin Eryıl- maz. Ebnı Bogenç. Nilüfer Şa- hinler, Bilge Bogenç. Semih Bul- gu. Neslihan Baş, Hülya Özde- mir, Zühal Çelebi. Muammer Uçarer. O>a Aka. Funda Yıldı- rım. Seval Karataş, Mehmet Baltacı, Tülav Çelik. Melihan Savaş, Serkan Devrimci, Deniz Şahin. Baran Güngordü, Oya Coşkun. Banş Akar. Ayşe Nur Yağız. Ali Karakaş. tlter Sayın, Seven Boragan. Duygu Akşen, Özer Temizel, Murat Aras, Zeh- ra Sevenler. Nurser Öztunalı, Mcsude Kumbasar. Süha Kum- •basar, Ersun Ergüven, Selma Yorgancı, Uğur Kocolu, Mah- mutTezel. KemalCül. Elif Bay- kara. Erdoğan Kanyaoglu. Er- kut Baykara. Dikk Kesan. Bü- lent Keşan. Atilla Çelik. Hatice Kayabav. Mustafa Tuncer, So- nay Şener. Cülcin Karayel. Me- te Yıldız. Günav Enginöz. Esin Tunalı. Lğur Ataç. Neslihan Karagöz. Osman Nazlı. Mihn- ban Nazlı. Afet Lostar. Kemal Caner. Prof.Beyhan Saldıray Memnune Bertuğ. A>fer Akkal. Der>a Altıner. Semra Demînn. Aydın Geylanı. Bora Yıldız. Gürkar. Günaltay, Aslı Okur. Tuğba Dalyan. Jasmine Le- mons. Inanç Değer Fidancı, Sevgi Gültekin. Neslihan Ger- çek. GülSedaGöksu. Kübra Ye- şildaü. Eralp Atabek. Fatoş Gü- ler. fpek Özdem. Yaşar Kara- bağ. F.Dilek Çalışır. Sümer Er- gelen. Zafer Kozanoğlu. Hayri- ye Midillioğlu. Güllü Bu'lut. Şükran Ural. Firde\s Törkyıl- maz. Ümran Güneş. B.Kuilu. Birgül llık, Ayhan Tetik Metin Kontart, Güben Şerafettinoğiıı. Emel Bolluk. Gül Yavuz. Leyla Korkmaz. Oya Demirkan. Ayla Aksoy. lcbl Denizmcn. Gülüm- ser Gülener. Fatma Göndağ. Abdullah Baysal. Nihat Akbu- lut. Sema Şalikoğlu. Soley Ak- kaya. Oya Midillioglu. HilalÖz. Ahmet F.Melek. BiîgeGülel. Ar- zu Ülker. Hüha Korkmaz. Ay- nur Santan Şentürk. Özlem Çe- likcr. Ahmct Can. İbrahim Önal. Ayşın Yılmaz. Oziem Bohcalı. Reyhan Tokat, Esin Çe- lebi Ozalan, Banu Ulusoy. Şe- nbTopçu. Kader Başaran, Pth'n Osmanağaoğlu. Arzu Yığit. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle