Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16ARALIK1994CUMA
12 DIZIYAZI
Genç Cumhuriyeî 'in aydınlanma için kitaba, kitap için de kâğıda gereksinimi vardı
Darülfünundan sanayi ameleliğine• kinci Dünya Savaşı'nın
I
kara bulutlan çökmüştü
dünyanın tepesine.
Cumhuriyet aydını Tekel
Cibali Fabrikası'nın
ürettiği Birinci Nevi
cigarasını yaktı, Mecidiyeköy
Fabrikası'nın ürettiği
tt
Kanyak"tan bir yudum çekti,
kitaplığının rafına uzanıp
Maarif Vekâleti'nin çıkardığı
Dünya Klasikleri dizisinden
Tolstoy'un "Savaş ve Banş"ını
aldı, okumaya başladı... Bir ara
yoruldu. Okumaya ara verdi.
Tuhaf bir soru takıldı kafasına:
- İçtiğim şu "Bınncı Nevi'
cigaranın ince kâğıdım,
yudumladığım 'kanyak'ın şişe
etiketini, okuduğum şu kitabın
kâğıdını ve kapak kartonunu
kim yapO acaba? İstanbui'dan
Ankara'ya giderken, Izmit
Istasyonu için trenin hız kestiği
bir yerlerde, vagonun
pencerelerinden akıp giden
göriintüleranımsadı. Kirli san
hangar bıçimi üretim atelyeleri.
Gösterişsiz yönetim binalan.
Kıyı boyunca uzanan tomruk
yıgınlan. Yoksul bir ülkeyi
simgelercesine yan yana
dizilmiş bir örnek memur ve
işçi lojmanlan. Selüloz
fabrikasının gece gündüz san
dumanlar püskürten bacasını;
Sülfrik Asit Fabrikası'nın genız
yakan kokusunu ve bıldiğimız
15 mumluk ampuller yan yana
dizilerek süslenmiş(!) bir
cümle: Siimerbank Kiğrt ve
Karton Fabrikası
•Yıl 1923. Cumhuriyet yeni kurulmuş.
İstanbul Darülfîinunu (Üniversitesi)
Kimya Enstitüsü ve Hayati Kimya
kürsüsünde öğretim görevlisi ve Bahriye
Mektebi'nde (şimdiki Deniz Harpokulu)
kimya muallimliği yapan bir zat var. Adı
Mehmet Ali Bey. Tutkulu bir aydın.
Ülkenin sanayi hamlesine nasıl katkıda
bulunabileceğini araştınyor ve sonunda
karannı veriyor...
Vmtapdaiifti.fabrfka
ıy«
Birinci Nevi cigarasını tüttürüp
kanyak yudumlayıp Tolstoy
okuyan Cumhuriyet aydını
yaşadıysa ve trenle Ankara'ya
gidip geldiyse, cümle
kapisındaki yazının değiştiğine
de tanıklık etmiştir:
Siimerbank Selüloz Sanayii
Müessesesi (1939). sonra'SEKA
- Türkiye Selütoz ve Kâğıt
Fabrikâlan İşletmesi (Jmum
Müdürlüğü (1955) ve galiba en
son da SEKA Izmit İşletmesi.
Cümle kapısındaki yazılar
değışti. ama Izmit SEKA
Fabrikası hiç değişmedi.
Binalar daha da yaşlandı.
Kımıleri üretim dışı kaldı,
ölümeterk edildi. Kimileri
bakımsız, sıvasız, camları kınk
ve tozlu ve kirli yüzleriyle
direndiler ve kâğıt ürettiler,
üretiyorlar.
Birinci Nevi içen (şımdi Tekel
2000 içıyor olsa gerek ve büyük
olasılıkla Kanyak'tan Truva'ya
terfi etmiş ve artık kitap
okumayı da unurmuş olan) " o "
Cumhuriyet aydını bir tren
penceresinin bulanık
görüntülerinı anımsadı; ama
Mehmet Ali Kâğıtçıyı hiç
tanımadı. belkı adını bile
duymadı. Sapancalı Sabri
(Gerçek) lista ıle tanışmadı
bile. 1935 yılmda HMer'den
kaçıp Türkiye'de kendine ikincı
bir vatan bulan Alman Yahudisi
ve kâğıtçı ustası Simon
Hofemeyer'in her gün bısikletle
Derince - Izmıt arası pedal
bastıgını tahmin bile edemedi.
Bir Dırültünun muaKmi
lzmit'te SEKA Genel
Müdürlük binasının önündeki
bakımlı bahçede bir büst var:
Mehmet Ali Kâğıtçı. "Bu
kimdir ve neden büstü
dikilmiştir" diye soracak
olursanız, Genel Müdürlük
binasının alt katında henüz
kurulmakta olan Mehmet Ali
Kâğıtçı Müzesı'ni gezmelisiniz.
Ama onu size yaşamının son
yıllannı geçirdıği
Heybeliada'nın balıkçı esnafı
da anlatabilir. Mehmet Ali
Kâğıtçı'yı anlatmayı burada bir
de biz deneyeceğiz.
Geliniz hep birlikte kısa bir
"beyin cimnastiğr yapalım.
Ister 1994gözlükleriyle
bakınız, ister 1923'ün, 1933'ün
gözlükleriyle. Hatta en iyisi, ikisiyle
birden... lstanbul'dasınız. Bir
imparatorluğun yıkıntılan üstüne bir
Cumhuriyet kurulmuştur. Siz İstanbul
Darülfünunu (Üniversitesi) Kimya
Enstitüsü ve Hayati Kimya
kürsüsünde öğretim görevlisi ve
Bahnye Mektebi'nde (şimdiki Denız
Harpokulu) kimya mualiimısiniz.
Cumhuriyet'in kadrolan ya yok ya
acınacak düzeyde yetersiz. Yani...
Yani efendim, 1923'ün gözlükleriyle
bakıldığında ülkenin size gereksinimi
var. Ayaklannızın altına kırmızı
halılar bile sererler. 1994'ün
gözlükleriyle bakıldığında "köşeyi
dönmek" için her türlü olanak
ayaklannızın altında. Birdeterjan
fabrikasında ek iş bulabilir, bir
holdinge teknik danışman olabilir,
zehirli atık salan bir fabrikaya
"Zararsızdırrl
raporu verip
dünyalığınızı dogrultabilirsiniz. Her
iki koşulda da parmağinızı fazla
oynatmadan, "Ayağını sıcak tut, başını
serin; kendine bir iş l>uL düşünme
derin" atalarsözüne uygun
yaşayabilirsiniz.
Mehmet Ali Kâğıtçı, "Hannoversche Papierfabriken \lfeld-Gronau"da çahşırken, vardiya arkadaslanyla birlikte.
Türkiye'deld kağıt sanayünin öncüsü. Darülfîinun muallimi Mehmet .41i Kâğıtçı, "Papeteri-
es de France'ın Lancev'deki fabrikasında çalıştığı günlerde.
./Vağıtçılığı kendisine
meslek olarak seçen
Mehmet Ali Bey,
Darülfünunu bırakarak
Almanya'ya g'tti ve kağtt
fabrikasında ameleliğe
başladı. Oradan
Fransa'ya geçti. Burada
da bir süre kağıt
fabrikalannda çalışan
Mehmet Ali Bey işin
akademik yönünü de
öğrenmek üzere Güney
Fransa'da Grenoble
Üniversitesi Kâğıt
Mühendisliği bölümüne
girdi. 1927 yılında sınıf
birincisi olarak mezun
oldu.
A
./Aynı yıl yurda dönen
Mehmet Ali Bey, inatla
ulusal bir kâğıt sanayii
kurulmasını savunuyor,
kurulabileceğini
anlatıyor ve neyin nasıl
yapılması gerektiğini
gösteriyordu. Ancak
farkında olmadığı bir şey
vardı: Kâğıdını tümüyle
dışandan döviz ödeyerek
sağlayan Türkiye
Cumhuriyeti'nde
uluslararası kâğıt
tekellerinin yerli
komisyonculan
köşe başlannı
tutmuşlardı.
Darülfünun muallimlerinden Mehmet
Ali (Kâğıtçı) Bey anlatıyor:
"Sene 1923 idL tstanbul'da
Darülfünun muallimi idim.
Bulunduğum göre\in sağladıgı geniş
imkânlardan fa\dalanarak tabii servet
kaynakJarımızın gereği gibi
değeriendiriltnesini sağlayacak sanayi
hamlesine en uygun mebde
(başlangıç) şubesini (sanayi kolunu)
araştırdım. Başlangıç olarak seçilecek
sana\ ı kolunun şu şartlan temin eder
mahiyette (nitelikte) bulunmasını
önceden tespit etmiş idim.
1. Memleket kaynaklanna dayanarak
çalışabilmeli, yani ham maddeleri ve
tali (yan) malzemeleri yurdumuzda
bulunabilmeli;
2. Ma'mulatı (üretimi) harc-ı âlem
(zarun ihtiyaç maddelerinden) olmalı;
3. Ma'mulatın, tali mahsullerinin.
diğer sanayi şubelerini doğurabilmesi
veya mevcud olanlara yardımcı
olması. milli sanayimize mütesanit
çalışmasının sağlayacagı ekonomik
yararlar bakımından temennıye
şayandır.. ve böylece kâğıtçılığı
meslek olarak seçtim."
Biraz "enayi" bir zat olduğu anlaşılan
Darülfünun muallimi Mehmet Ali
Bey bunlan düşündükten sonra
akademik kanyeri bırakıp
Almanya'nın yolunu tuttu. İşçi,
bıldiğimız düz işçi, o yıllardaki deyişi
ile sanayi amelesi oldu. Bir yolunu
buldu ve Hannoversche Papıerfabrik
Alfeld-Gronau'ya girdi. Sırtında işçi
tulumu, yüzü gözü boya, reçine ve kir
içinde kâğıtçılığı öğrenmeye başladı.
Ustabaşısının adı Sûnon'du. Simon
Holzmeyer. Hannover kentinde
başlayan bu dostluk, daha sonra
Kocaeli Körfezi'nin o zamanlar
henüz tertemiz kıyılannda
arkadaşlıktan ülküdaşlığa sıçrayarak
sürecektır.
Smıf hipinctei Rağt Mühenıüsi
Mehmet Ali Bey daha sonra
Fransa'ya geçti. Lyon'da ve Metz
kentinde iki ayn kâğıt fabrikasında
çalıştı. Lyon'da fligran teknigini,
Metz'de kâğıt hamuru çökeltme
tekniklerini kaynağından ve
uygulayarak öğrendi. Ardından
"alaylı" kâğıt ustası Mehmet Ali Bey
"mektepü" bir uzman olmak üzere
Güney Fransa'da Grenoble
Üniversitesi Kâğıt Mühendisliği
bölümüne girdi. 1927 yılında sınıf
birincisi olarak mezun oldu.
Dileyenler "Fransa Cumhuriyeti
Resmi GazetesTnin 22/23 Ağustos
1927 tarihli baskılanna baksınlar.
Orada Ingenieur Papetier (kâğıt
mühendisi) Mösyö Mehmet Ali'nin
sınıf birinciliği ödülü ile mezun
olduğunun belgesini bulacaklardır.
Mehmet Ali Kâğıtçı âynı yıl ülkesine
döndü. Bılimsel donanımını
Türkiye'de bir kâğıtçılık sanayii
kurmak üzere kullanacaktı. Bu
tutkulu ve tuhaf yaşamöyküsünden de
anlaşılacağı üzere, birmiktar "enayi"
adam, karşısına çıkacak engelleri
henüz bilmiyordu. llkin dizi
konferanslar vermeye başladı.
İnatla ulusal bir kâğıt sanayii
kurulmasını savunuyor,
kurulabileceğini anlatıyor ve neyin
nasıl yapılması gerektiğini
göstenyordu. Kâğıdını tümüyle
dışandan döviz ödeyerek sağlayan
Türkiye Cumhuriyeti'nde uluslararası
kâğıt tekellerinin yerli
komisyonculan köşebaşlannı
tutmuşlardı. Kısa süre sonra Mehmet
Ali Kâğıtçı bu adamlarla tanıştı.
Al avantan, kapa çaneni
1928 yılında Ankara'da Türkocağı
salonlannda verdiği konferansta
dinleyiciler arasında oturan ve
kendisini dikkatle izleyen üç ayn
grubun. aynı yıl İstanbul'da
ünıversiteye aıt Zeynep Hanım
Kongı'nda verdiği konferansta da tam
takım yer aldıklannı fark etti. Zaten
konferansın hemen ardından bu üç
(ayn) gruptan kendisi ile görüşme
talebi geldi.
Ilk grupta Dünya Kibrit Kralı olarak
ünlü Ivar Krcuger'in adamlan vardı.
Randevu istediler. lkinci gruba
Avrupa Kâğıtçılar Bırliği (Gröld)
Türkiye acentesi ("ajanı" diye
de okuyabilirsıniz) ve kâğıt
ithalatçısı bir tüccar sözcülük
ediyordu ve o da randevu
istiyordu. Sonuncular ise
Türkiye inhisarlar (Tekel)
Idaresi Genel Müdürü Behçet
Bey adına randevu isteyen üst
düzey Tekel bürokratlan idi.
Ivar Kreuger'in adamlan pek
kısa konuştular:
- Mösyö Kâğıtçı siz Türkiye'nin
tek kâğıt mühendisisiniz
(doğruydu). Bu konudaki
uzmanltğınızdan olabildiğince
yarartanmak istiyonız
(normaldi) Sizi kâğıt işlerinde
yegâne ve yetkili eksper olarak
tanıtmak ve çalışmanız için
gerekli laboratuvan tesise
hazınz(işbıraz
tuhaflaşıyordu). Sizi tatmin
edici bir maddi teminatı temine
amadeyiz (adamlar su
koyveımeye başlıyorlardı) _ ve
Tiirk kâğıt sanayünin tesisi
yolundaki faaliyetlerinize son
vermenizde sizin için büyük
yarar görüyoruz(böylece her
şey anlaşılıyordu).
Kreuger'in adamlannı
sepetlemek zor olmadı. Yollar
ileride gene kesişecekti.
Avrupa Kâğıtçılar Birliği
ajanının önensi daha parlaktı
ve pek kısaydı: Türk milli
kâğıtçılık sanayünin kurulması
ıleilgıli faaliyetlerinize son
verdiğiniz takdırde Türkiye'ye
ithalat yoluyla giren tüm
kâğıttan ton değen başına
>uzde 3 komisyon alacaksınız.
\anıtınıznedir?
\ ukara ve "enayi" Mehmet Ali
kâğıtçı "Yanıtm rettir" dedi
\e üçüncü randevusuna gitti.
Tekel Genel Müdürü Behçet
Bey, odasında kabul ettiği genç
kâğıt mühendisine. Tekel
Idaresı'nin sigara kâğıdı, sigara
paket kartonu. kibrit kutusu ve
tuz paketi ıçın günde 10 ton
kâğıt kullandığını ve bu kâğıdın
tümünün döviz karşılığı ithal
edildiğini söyledi. Acaba bir
kâğıt fabrikası kurularak bu
ihtiyaç ulusal kaynaklardan
karşılanamaz mıydı ?
Yuzrtebtjkomtoyon
Birkaç ay değil, birkaç hafta
içinde genç ve ülkücü kâğıt
mühendisi, Tekel'in gereksınim
duyduğu kâğıdı üretecek
kapasitede bir kâğıt fabrikasının
tüm plan ve projelerini
hazırladı. Ihaleaçıldı. 23 firrna
ihaleye katıldı Ihalenin
yapılacağı gün Maliye
Bakanlığı Müstaşarlığf nın bir
telgraf emri Tekel Genel
Müdürlüğü'ne ulaştı. Telgrafta
"Kâğıt fabrikası ihalesinin ve
fabrika kunıluş faaüyetlerinin
ikinci bir emre kadar
ertelenmesi" buyuruluyordu.
Telgrafın altında Maliye
Bakanlığı Müstasan Ali Rıza
Bey'in imzası vardı. Yıl
1929'du.
1937 yılında Izmit Kâğıt
Fabrikası 'na bir Selüloz
Fabrikası'nın eklenmesi için
ıncelemelerde bulunmak üzere
Avusturya'ya giden Sümerbank
Genel Müdür Yardımcısı
Osman Nuri Göver ve SEKA
Genel Müdürü Mehmet Ali
Kâğıtçı'ya Merkezı Avrupa
Kâğıtçılar Birlıği'nin
Avusturyalı başkanı Dr. Schmeil
öfkeli, hatta azarlayıcı birses
tonu ile şöyle dedi:
- Neden kâğıt fabrikası
kurdunuz ve neden şimdi de
selüloz fabrikası kurmaya
kalkısıyorsunuz. Maliye
Müstaşınnız Ali Rıza Bey her
sene buraya gelir, ihtiyaçiarınızı
temin ederdL Kendisine
defalarca anlattık. Neden şimdi
öyle oldu ? Yüzde 5 komisyon
ödedik biz. Boşuna mı?
lzmit'te kâğıt fabrikasının
kuruluşunun uzun, çok uzun bir
öyküsü var. Bu diziye
sığmayacak kadar uzun. Ama
şu kesin: Türkiye lzmit'te kâğıt
üretecek bir ulusal sanayi
tesisini Mehmet Ali Kâğıtçı'ya
borçlu. Fabrikanın yennin
seçiminden, ham madde dökümleri
için Anadolu'nun taranmasına. bina
projelerinden makinelerin siparişine,
ülke içinde çalışacak kalifıye işçi
bulunması ve yetiştirilmesinden. işi
bulan yabancı ustalann
sağlanmasına kadar uzanan bir dizı
çapraşık, zahmetlı \e kahırlı çabayı
neredeyse tümüyle Mehmet Ali
Kâğıtçı üstlendi.
Önce yeri seçildi: Izmit. Ardından
projeleri yapıldı. îş Bankası'nın
ginşimi bin türlü yolla
engellenmişti. Bu kez fabrikayı
kurma işi Sümerbank'a verildi.
Fabrikanın temeli 14 Ağustos 1934
günü atıidı. Bugün bife
saşılacak bir hızla işler yürüdü ve
18 Nisan 1936 günü SEKA Izmit
Fabrikası deneme üretimine
başladı. Mehmet Ali Kâğıtçı
anlatıyor:
"18 Nisan 1936 Cumartesi günü saat
14J0'da 1 numaralı kâğıt
makinemizden elde ettiğimiz ilk kâğıt
sahifası. uğruna \illarva mücadele
ettiğim idealime kavuşmamın bir
belgesi idi. O mutlu andaki
heyecanımı bugün de a> nı tazelik ve
şiddetle hissetmekteyim.*'
Yarın: Kâğıt üretimi başhyor
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOGLU
Ezop'un Dostları
Nuran Terzioğlu, Urart sergilerinden birini belli bir ko-
nuya ayırıyor, sanatçılar o konuya dönük yaprtlarla katı-
lıyor, değişik yorumlarla ilginç bir mozaik oluşuyor du-
varlarda. Bu kez "Ezop'un dostları" buluştu Urart'ta.
Yirmi üç sanatçımız milattan önce yaşadığı varsayılan
Ezop'u selamlıyor. Doğaya dönüşü, çevre kirlenmesine
tepkiyi de yansıtan bir sergi. Dahası güzel uyarılan var,
Ezop'un masalları gibi.
Neşe Ertok'un içi boşalarak asılan tilkisi, İsmet Er-
gün'ün kesik tavuk bacakları, Ibrahim Şimşek'in fare-
leri ilginç çağnşımlarla belli gerçekleri vurguluypr. Kobay
fareleriyle Ezop'un cin gibi farelerine gönderme yapıyor
Şimşek. İçi boşalan tilkiyi seyreden kadının gözlerinde
de nice boşluklann hüznü var!
Nuran Terzioğlu'na "Niçin Ezop'un dostlan sergisi"
diye sordum. Yavuz Tanyeli'nin eşeğini gösterdi. Sanat-
çımız bir eşek almış atölyesine, gerçek bir eşeğin resmi-
ni yapmak istiyor anlaşılan. Sergide onun resmi de var,
adı Kadrfe. Bakışlan da kadife gibi, yumuşak çağrışım-
lar yapıyor. Yavuz Tanyeli'nin yeni çalışmalannı merak
ediyorum, fırçasına neler yansıyacak bu kadifeden!
Başka bir duvarda da at kuyrukları var. Şima Reisoğ-
lu'nun kimi kara, kimi kızıl, kimi kahverengi yıldızlara ta-
kılan kuyruklar. Sanatçı "At" sergisine gönderme yapı-
yor belki de. O at sergisini anımsadınız mı, ben göreme-
dim, ama hayli yankısı oldu. Sergiye katılanlar arasında
Paris'te resim yapan bir öğrenci de var. Zeynep Perin-
çek. Sırma Evcen ile Doğu Perinçek'in kızı. İki kediy-
le katılıyor sergiye. Biri aynada güzelliğini seyreder gibi.
öteki tarlaya düşüyor, papatyalar açıyor kara tüylerinde.
Gençliğin gücünü, umudunu seyrettim o kedide. Genç-
liğin gücü Ahmet Umur Deniz'in atında da şahlanıyor.
Seyrederken Avni Arbaş'ı anımsadım, sonra Nâzım
Hikmet'in dizelerini... Bir kısrak başını, dört nala bir ge-
lişi. Oözlemi yeniden duydum yüregimde... Reyyan So-
muncuoğlu ve Müşerref Zeytinoğlu'nun filminde de in-
sanın acımasızlığı var. Çevre kirlenmesiyle yok oluyor
Ezop'un dostları. O dostlar arasında biz de vanz doğru-
su. Başta İstanbul gibi büyük kentlerdeki hava kiriiliği teh-
likeli boyutlara varıyor her gün. Kentliler soluk alamıyor,
hasta oluyor, ölüyorlar. Bakın, İstanbui'dan martılar da
kaçıyorartık. Boğaz'ın, Marmara'nın kirinden annmak is-
tiyorlar. Belki de kamyonlara yüklenen balıklara eşlik edi-
yorlar son yolculuklarında. İstanbul, Izmir, Eskişehir ya
da Bursa, doğası ve ınsanıyla daha ne kadar bu baskı-
ya dayanabilir! Müşerref Zeytinoğlu ve Reyyan Somun-
cuoğlu'nun filmını ızlerkenAli Akay'ın görüşünü belirten
bir not verdi Nuran Terzioğlu:
"Günümüzde ilerleme üzerine kurulu sanayileşme
mantığının dünyayı bir yıkıma doğru götürdüğü düşü-
nülüyor artık.
Sanayıleşmenin renklerikıyamet renkleriyle eş tutulu-
yor", diyor Ali Akay. "Bu durumda sosyal ve antropo-
lojik bilincimizi çevre bilincimizle biıieştirmek, eko sis-
temde doğa fikrinin de yer almasını istemek, blosferin
dünya çapındakı bilıncimize etkisini fark etmek zorun-
dayız.
Öyleyse, her şeyiyeniden düşünmeli, yeniden bulma-
lı ve kurmalıyız."
Bilimin ışığında gerçekçi bir yaklaşım, ama ülkemiz
açısından umutla bakabilir miyiz bu yaklaşıma? Yeniden
değil, eskiden kaynaklanıyor her şey, eski düzenden, es-
ki yapıdan, eskimişlikten. çürümüşlükten!
• * •
Ezop'un Dostları sergisinde birde kaplumbağa duva-
rı var. Ferhan Erder'in ellerinde üreyen kaplumbağalar.
Bağlardan, bahçelerden gelmiş, Urart'ın bir duvarına
yerleşmişler, durmuyor yürüyorlar, karşıdaki çiçeğe ula-
şacaklar. ODTÜ öğretim üyelerinden Profesör Cevat Er-
der sevgiyle bakıyor duvara, bahçelerindeki kaplumba-
ğayı anlatıyor bana, adı Cumhur, belki yüz yaşında, kar-
kar çiçeklerini çok sevıyor, çiçek yiyerek yaşıyor, afiyet
olsun!
"Neden kaplumbağa", diye sordum Ferhan Erder'e.
"Bilgeliği nedeniyle", dedi. Yapıtını da bilge kaplum-
bağa çeşitlemeleri diye adlandırıyor.
- Birtavşanı, birde kaplumbağayı düşünün, tavşan ba-
caklanna güvenir, dalga geçer, zaman yitirir sonunda
amaçladığı yere ulaşamaz. Kaplumbağa öyle değil, kü-
çücük ayaklan, sırtında kambur gibi kocaman kabuğu
var. Ama bilge yaratık. Başını çıkarır, yolunu ölçer, zama-
nını ayarlar. tavşandan çabuk varır amacına, bilgeliği ne-
deniyle uzun yaşar.
Köy evlerinin kapısına asıfan minik kaplumbağaları
anımsıyorum. Onlar da bilgeliğin, uzun yaşamak isteği-
nin simgesi belkı de. Bu yıl bir kaplumbağa yılı mı aca-
ba? Kütahyalı çini ustası Sıtkı Olçar da küçük kaplum-
bağalarla selamlıyor dostlannı, kabuğunda çiçekler açan
renkli kaplumbağalar.
Renkli ya da renksiz, çevremizde çok az kaplumbağa
var değil mi? Bırakalım bilgeliği, Neşe Ertok'un içi bo-
şalmış tilkisine benziyor kimi kişiler. Yürekleri de boş, be-
yinleri de...
Kimi olaylan nasıl yorumlayacağız?
BULMACA
1 2 3 4 5
SÖLDAN SAGA:
1/ Güzel ve etkili ko-
nuş- ma sanatı. 2/ Yu-
murta- lık... Hindulann
kutsal kitabı. 3/ Elisıkı.
cimri... Satrançta özel
bir hare ket. 4/ Fazla
bön, ava- nak. 5/ Gün-
begün art- mada dert ile
gamınv verdi yara-
lar sıralandı gel (Bay-
burtlu Zihni)... Bir yer-
de oturma. 6/ Tanelerin
içini kurum karası bir
tozla dolduran ekın
hastahğı... Lantan elementinin
simgesi. II Peru'nun plaka işare-
ti... Cin. Vietnam. Malezya" da
yetişen ve lifleri dokumacılıkta
kullanılan değerli bir bitki. 8/
Amerika'da yaşayan ve yavrula-
nnı sırtında taşıyan keseli sıçan...
Sıkıntı verme. üzme. 9/ Tümör...
Ağaçtan oyularak yapılmış su ta-
sı.
YLKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Uzun siyah ceketle, çizgili pan- tolondan oluşan erkek giy-
sisi... Kenar süsü. 2/ Havva'nm Batı dillerindeki adı... Takadan
büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. 3/Kirliliği gösteren iz... Baş.
4/ Kum büyüklüğünde taneciklerden oluşan tortul kayaçlann
genel adı... Dahil. 5/ Kene. 6/ Evcil olmayan hayvanları vurma
ya da yakalama işi... Kıyı. kenar. 7/ Bir bilim ya da sanat da-
İında kullanılan özel anlamlı sözcük... Düz ve ensiz kıhç. 8/
Bir nota... Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan
test. 91 Bir tür ince meşin... Bir renk.