03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALJK 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Cilıat Burak sergfeinin düşündürdükleri KIYMETGtRAY Yaşama veda eden sanatçılann setgileri düşün- dürücü ve hüzün vericidir. Özellikle sanat gücü- jıü kanıtlamış olanlann... Bu güçlerini de yaşam- lan sırasında açtıklan görkemli sergilerle topluma tanıtmışolan sanatçılann... Birbaşka deyişle, ya- şam boyu sanat adina tükenmeyen çaba harcayan ve ödün vermeden iiretim yapan ünlü ustalann... Bu ustalar ki sanatın tecimsel değerini göz ardı ederek, uzun ytllar sergi açacak mekanlara bile sa- hip olamadan çalışmışlardır. Bu nedenledir ki, 1900'lüyıllannbaşiannda doğan veyaşamlangi- bi sanatlan da zor yıllarda gelişen sanatçılann ar- dından açılan sergiler çok önemli olmalıdır. Tüm bir yaşamı sanata adayan bu sanatçılann ölümlerinin ardından düzenlenen sergiler, büyük sorumluluklan da beraberinde getirir. Sergileme- ye değimli resimlerin seçiminden dizelenmeleri ve önemlisi, satış fîyatlannın belirlenmesine uzanan çalışmalann içınde sanatçı yoktur artık. Bu öyle bir yokluktur ki, olayın dışından gözlemleyip yan- lışlan eleştirme. itiraz etme şansı da tümden yiti- rilmiştir. Sanatçıya sahip çıkdmıyor Yaşama veda etmiş sanatçılann tanıtımlannın önemi burada başlar. En önemlisi de sergiye de- gimli yapıtlann seçimidir. Yaşamının son yıllann- da ellerinde kalan tüm resimler arasından desen, eskiz, suluboya önçalışmalar ve özgün baskı atöl- yelerinde çoğaltılan resim aynmlan yapılmadan alınan resimlerle sanatsal değerleri yüksek yağlı- boya resimler arasındaki değersel farklılıklar gö- zetilmeden açılan sergilerin, sanatçılan topluma tanıtmaktan uzak olduklan kesindir. Ne yazık ki Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eşref Üren, Orhan Peker gibı daha pek çok ünlü usta bu duyarsızlığın için- de sergilenerek, hak etmedikleri etkinliklerle ta- nıtılmışlardır. Bu, sanata ve sanatçıya sahip çıkıl- maması anlamına taşır Müzeteri şarap gibi tçmek Oysa, özellikle sanata ve öncelikle de cumhu- riyet dönemi ressamlannın büyük özverilerle ka- nıtladıklan sanatsal değerlere sahip çıkılmalıdır. tşte bunlardan biridir Cihat Burak. 1942 yılın- da tstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü mezunudur Cihat Burak. 1952 yılında Baymdırlık Bakanlığı adına Birleşmiş Milletler bursu ile Paris'e gider. Burada geçirdiği yıllan ve dönüşünü şu ilginç satırlar açıklar: "Şarap içer gibi müzeleri icjyordum. tki sene sonra, kendini bilen her Türk vatandaşı gibi, hiç olmazsa bir Volks\vagen'le göğsüm kabank. aJnım açık, vazifesini yapmış insanlara has bir gülümse- meyle yurda dönmemi bekleyenler, içi resim dolu koskaca bir sandık, boş ellerle geri gekliğimi görün- ce sanki ahiretten dönüyormuşum gibi şaşıp kal- •Birey olarak insanlann, bütüncül olarak toplumun çelişkilerle dolu yaşamı, Burak'ın resimlerinde çarpıcı bir yalınlıkla ve derin bir tebessümle aktanlır. Bir gülümseme ile izlenen bu resimlerde; yozlaşan değerlerin ince sızısını doyumsamak olasıdır. dılar." Burak, özgün kompozisyon düzenini ve öykü- sel anlatımını daha o yıllarda yakalar. Cihat Burak, resim öğrenimi görmediği halde resim sanatımıza özgün bir biçimle katılmayı ba- şaran sayılı naif sanatçılardan birisidir. Burak, na- if duyarlıgını; eleştiriyel gerçekçi bir yorumlu ak- tararak özgün bir anlatıma ulaşır resimlerinde. Galatasaray Lisesi"nin ardından, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü"nden me- zun olan Burak, resim yapma tutkusunu her an yü- reğinde taze tutarak yaşayacaktır. Kamu kuruluş- lannda mimar olarak görev yaparken de, 1952 yı- ında Baymdırlık Bakanlığı adına Birleşmiş Mil- letler bursu ile Paris'e giderken de bu tutku hep ön plandadır. Paris'te tüm müzeleri kendi deyişiy- le "bir şarap gibi icerken" bir yandan da resim yap- maktan geri durmayacaktı. 1955 yılında Türki- ye'ye dönen Burak, Baymdırlık Bakanlığı Proje Tanzim ve Fen Işleri Müdürlüğü'ne atanacak ve 1961 yılında tekrar Paris'e gönderilecelctir. lşte bu aşamadan sonra Cihat Burak yalnız resim için ya- şarnaya başlayacaktır. 1965 yılına kadar Paris'te resim çalışacaktır. Yozlaşan değerierin ince sıası Türkiye'ye döndükten sonra özellikle mimari dekorasyonda yeni uygulamalar konusuna ilişkin çalışmalara ağırhk verir. Renkli cam işçiliği üze- rinde çalışır ve porselen objeler üretir. Eleştiriyel gerçekçi resimler, içeriklerini güç- lendiren ince bir mizah yüküyle biçimlenir. Burak, resimlerinde, çelişkilerin çarpıcı duyarlılıklannı yansıtmayı başanr. Birey olarak insanlann, bütün- cül olarak toplumun çelişkilerle dolu yaşamı, Bu- rak'ın resimlerinde çarpıcı bir yalınlıkla ve derin bir tebessümle aktanlır. Bir gülümseme ile izle- nen bu resimlerde; yozlaşan değerlerin ince sızı- sını doyumsamak olasıdır Dolmabahçe Sarayı'nın görkemli kapısının önünde her gün binlercesi ya- şanan, "fotograf çektirnıe" eylemini, eski muha- riplerle bütünleştiren Burak resmi gibi, natürmort- lan ve kedili resimleri arasındaki ortak duyarlık da şaşırtıcı bir öznelliği yansıtır. Yeni bir anlatam biçimi Bu ortak duyarlık; içten bir anlatımm, sevgi do- lu bir yüreğin, sımsıcak bir naif anlayışın atılımcı ifade gücünü kanıtlar. Cihat Burak, resimlerinde yakaladığı, öz-biçim ilişkisi ile kimi zaman Ata- türk, Fatih Sultan Mefamet ya da Nâzun Hikmet, Aliye Berger, Brigitte Bardotgibı ünlü portreleri sembolleştirirken kimi zaman da kentlerde yaşam süren huzursuz ve tedirgin insanlann, onca kala- balığın içindeki gizemli yalnızlıklannı aktarmayi başaracaktır. Bu resimsel anlatımlan, Cihat Bu- rak'ın, 196O'lı yıllarda Türk resmini etkisine alan toplumsal gerçekçifik' anlayışına kazandırdığı öz- nel yaklaşıminı da sergiler. Bu yolla Cihat Burak zorlamasız bir içtenlikle, Türk resim sanatına ye- ni bir anlatım biçemi kazandırmayı başarmakla kalmayacak, 1964 yılında, Utrillo Resim Ödü- lü'nde gümüş madalya kazanarak yurtdışı başan- lanna bir yenisini katacaktır. Bu bağlamda. Cihat Burak'ın sanat değerini ka- nıtlayacak ve Türk resim sanatındaki yerinin kanıtı olacak bir serginin öncelikle devlet müzelerinde düzenlenmesi bir vefa borcu olarak beklenmek- tedir. Habip Aydoğdu'nun îş Bankası Ankara Sanat Galerisi'ndeki sergisinde; Yakuiıııah bir düşseHiğin resimleri... İBRAHİM KARAOĞLU ANKARA - E. Fischer'e gö- re sanat; "Insanın sınırsız birieş- me, yaşantı \e düşüncelerini pay- laşma yeteneğini \ansıtır." Yarat- ma, biçimlendirme, paylaşma surecinde, uzak bir yolculuğa yö- nelir sanatçı. Bilinçaltının atla- sını çizen izohipsleri, bugün ya- şadığı gerçekliğin prizmasından geçirerek yeni bir görme biçi- miyle yansıtır yapıtlannda. Habip Aydoğdu. Münzevi bir ressam. Sözcüklerin biçim vere- mediği duygulan, zamanın acı- masızca yalıttığı düşleri, bilin- çaltmın derinliklerindeki gizli, umarsız çığlıklan, boyanın rit- mine, renklerin dalga boyuna ka- tarak iç denızinde saklı kalanlar- la pentürel dünyalar kuruyor. "Gerçeğin zoruna giden" her şeyle hesaplaşıyor. Bir kırlangıç tufanının ardından koşan uçan, göçmen yüreğiyle; bozkırda unutulmuş çocukluğundan, met- ropol varoşlanna savrulmuş gençliğinden, gecikmiş yanıtlar- sorular biriktiriyor. • Aydoğdu, sözcüklerin biçim veremediği duygulan, zamanın acımasızca yalıttığı düşleri, bilinçaltının derinliklerinde gizli, umarsız çığlıklan, boyanınritmine,renklerin dalga boyuna katarak iç denizinde saklı kalanlarla pentürel dünyalar kuruyor. "Gün gelir bir sürü şey/ zoru- bir düşsel dünyanın, içinde sak- na gitme>e başlar gerçeğin/ yenil- gikr de birikir ilenc, de/ kentterin san gözeneklerinde/ zoruna git- meye başlar gerçeğin'* diyen Ce- mal Süreya ile aynı izohipslerde buluşuyor. Yaşamın kıyısından ve ortasından yüreğine değen acılar, kendi gerçeğini bozarak tutunuyor pentür yüzeyine. Kı- nk dökük iç sesler, renklerin di- liyle, çağnşım dalgalanyla üst üste tutunmuş. lçe bakış yönte- miyle, kendini. yaşadığı gerçek- liği sorguluyor. Resimlerindeki katmanlar-uçlar arasında yaşa- nan med-cezir, bireyin çözülme- sini, benliğin parçalanmasını yansıtıyor. Nesnelerin, ilişkilerin uzamla- nn parçalanmışlığmı, yakınmalı lı kalan çocukluğun bilinçaltın- dakı izdüşümlerinin resimlerini kurgusal bir bütünlükle sunuyor. Algıladıklannı, duyumsadık- lannı biçimlendirirken yerleşik gerçekliğin. alışılmış estetik yö- nelimlerin dışında, yeni biçem arayışlanna yöneliyor. Ve böyle boyuyor iç dünyasınm dışa dö- nük tuvalini. Yolculuğu; gelece- ğin sınırianna, sonsuzluğa biraz da. Izleyicisini, edilginleştiren duygusal yüzeylerden uzaklaştı- np, derin algılama süreçlerine, dip boyutlardaki gerçekliğe çeki- yor. Pentüründeki imgesel yapının bütünlüğü; gerçeği bozarak renklerin büyüsüne sığınmadan, karmaşık ama anlamlı bir var oluşla etkinleşiyor. Hiçbir yerin yerlisi olamamış bir münzevi hüznüyle boyuyor- bozuyor gerçeği. Sağırlığımızı, dilsizliğimizi duyumsatıyor. Zamanı durduruyor kimi za- man. Dönüp gerilere bakıyor. Tersine döndürüyor yelkovanı. Akrebi tutuk. Düne yolcu. Tak- vim yapraklannı eski yerlerine yapıştınyor. Anılan yeniden ku- ruyor belleğinin zembereğini. Sorular sağanağında parçalıyor zamanı. Kimileri için sanatsal üretim süreci, kendinden uzağa kaçışın, bunaltılann, anksiyetelerin, ka- ramsarhklann sağanağında ken- dinden kurtuluşun katarsisidir. Oysa Habip Aydoğdu için bir iç hesaplaşma süreci, kendine ve insan sıcaklığına bir sığmıştır re- simleri. Pentür diliyle dönüştürüyor yaşadığı gerçekliği resim yüze- yine. Bir pentür sıcakliğında de- ğiştiriyor her şeyi. Resmin eski anlamına saplanmadan, teatral oyunlan, pentür oyunlanna dönüştürüyor. 'Seslerin renklere dönüşümü' Kültür Ser\isi- Ldi İbrahim Vefa Efendi. Kema- ni Ağa Efendi, Kanuni Hacı Arif Be>, Ahmet Rasim Be>; Çuhayan Kirkor Efendi, Sanruri Ethem Efendi, Kemençeci Nikolaki Efendi, Zenci Salih Efendi, Ke- mani Aleksan Efendi, LemM Ath, Şükrü Tunar, Mü- nir Nureddin Selçuk, Aka Giindüz Kutbay, Safıye Ay- la,Sadettin Ka>nak.NuberTek>3\,Hamivet Yüceses, Perihan Aituıdağ Süzer... Türk Sanat Musikisi'nin unutulmaz sanatçılannın fotoğraflan Taksim Sanat Galerisi'nde sergileniyor. Sadun Aksüt'ün fotoğraf arşivinden alınan sararmış fotoğraflar o dönemlerin büyüsünü de taşıyor sergi salonuna. tstanbul Devlet Konservatuan Mezunlar Derneği'nin düzenlediği İ H ^ ^ B H B H sergide. Sadun Türk Sanat Musikisi'nin unutulmaz sanatçılannın fotoğraflan Taksim Sanat Galerisi'nde sergileniyor. Sadun Aksüt'ün fotoğraf arşivinden alınan sararmış fotoğraflar o dönemlerin büyüsünü de taşıyor sergi salonuna. M M ^ B ^ H l Musikisi Devlet Konservatuan'nda öğretim üyesi olan Nami Şenel. farklı tekniklerle gerçekleştirdiği manzara ve çiçek resimlerini sergiliyor. 1980 yılında tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası flüt grup şefliğinden emekli olan sanatçının resimleri yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlar- da bulunuyor. Bugüne dek 12 kişisel sergi açan Na- mi Şenel 1960'larda resim yapmaya başlamış. tlk sergisini 1983'te açan Şenel, Güzel Sanatlar Resim Derneği üyesi. Resimlerini "sesJerin renklere dönü- şümiT olarak tanımlayan sanatçı yapıtlannda farklı bir teknik kullanıyor. Fırça yerine, el, el ayası ve spa- tülle çalışan Şenel kazıma ve renkleri kaydırma yön- temi kullanıyor. Sergi, çarşamba gününe dek Taksim Sanat Galerisi'nde gezilebilir. Aksüt'ün el yaz- malan koleksiyo- nu, çeşitli müzik aletlerinin yanısıra Nami Şenel ve Ne- cip Gülses'in re- simleri. Salih Bil- gin ve Serhan Ay- tan'ın ebru çalış- malan da sergile- niyor. Istanbul Teknik Üniversitesi Türk Kültür Bakanlığı-TÜRSAB tartışması dinci basma yaradı: Müze gelirleriw gerilim9 yarattı OKTAY EKİNCİ Dünyanın en zengin tarih ve kül- tür mirasına sahip olan Türkiye'de. bu zenginliğin sergilendiği ve koru- ma altında tutulduğu müze ve ören yerlerine giriş ücretleri acabakaç li- radır? Eminim ki bu sorunun yanıtını hemen verebilenlerin sayısı olduk- ça azdır. Çünkü Türkiye. bir yandan kendisine "Big Museum" (Büyük Müze) adı yakıştınlacak kadar çok ve değerli e\Tensel hazinelere sahip- ken öbür yandan bu hazineden "ha-» bersiz" bir toplumun talihsiz ülkesi haline geliyor. Kültürel yozlaşma, kimlik bunalımı ve "vağma ideolo- jısi", halkın ve hatta aydınlann bü- yük bir çoğunluğunu kendi uygarhk mirasına karşı ılgisiz ve duyarsız kı- lıyor. Bu olumsuz gidişi bir fllçüde ol- sun durdurabilmek ve toplumun "tarih değerlerivie tanışmasını" özendirebilmek için son zamanlar- da Kültür Bakanlıgı'nca bir dizi ye- ni uygulama başlatıldı. Örneğin, herhangi bir kültür ve sanat kurumuna üye olanlar, bakan- lığın dağıttığı kartlarla artık müze ve ören yerlerine "parasız'' giriyorlar. Benzer şekilde temelde bir kültür faaliyeti içinde olan mimarlarda ay- nı kartlardan odalan kanalıyla edi- nerek. tarih ve mimarlık mirasımı- zın sergilendiği mekanlara serbest- çe gırip yararlanabiliyorlar. Aynca kimi müze ve ören yerlerinde de haf- tanm belli günleri halka açık indi- rimli tarife uygulanırken birçok mü- ze müdürü de özellikle öğrenciler- den oluşan gruplara yine ücretsiz gi- riş olanağı sağlayabiliyor. Kültür Bakanlığı, bir yandan bu "eğHiın yuvaa" sayılabilecek müze ve ören yerlerine. toplumun daha geniş kesimlerinin, belli kolaylıklar içersinde girmeleri için çahşmalan- nı sürdürürken öbür yandan da "ay- nı değerleri koruyabilmek ve yaşata- bibnekiçüın parasal kaynaklannı da arttırmak istiyor. Bu kaynaklar içer- sinde ancak yüzde 44'lük bir dilimi bakanhğa kalabilen müze ve ören yerleri gelirleri ise bütçesi son dere- ce kıt bir kurum için büyük önem ta- Ne var ki bu girişime henüz hazır- lık aşama'sındayken, ülkeye turist getiren ve gezdiren acentelerin bir- liği olan TURSABbüyük tepki gös- terdi ve bakanlığı "Turiane darbe indirmekle* suçlamaya başladı. 1995 yıli fiy atlannın belirlenip, ilan edildiğini belirten TÜRSAB yetki- lileri. müze ve ören yeri giriş ücret- lerine yapılması düşünülen zamdan ötürü Kültür Bakanlığı'na ateş püs- kürüyorlar. Bu talihsiz tartışmaya her neden- se taraf olmayı yeğleyen kimi "din- ci basın" ise olaya geniş olarak yer •Kültür Bakanlığı'nm müze ücretlerine yapmak istediği zam, TÜRSAB'ın tepkilerine yol açarken sağcı basmda bu paralann "solcu ve pornografik fılmleri destekîemek" amacıyla kullanılacağı ileri sürülüyor. şıyor. Aynı gelirlerin yüzde 40'ını belediyeleralırken yüzde 15'i Hazi- ne'ye, yüzde l'i ise Çocuk Esirge- me Kurumu'na aktanlıyor. Bugünlerde, Kültür Bakanlığı, özellikle turist gruplanndan elde edilen müze ve ören yeri gelirlerini 1995'te daha da arttırmak, böylece tarihsel ve kültürel mirasın korun- ması ve sergilenmesi için artan gi- derleri karşılamaya yönelik bir ha- zırlık içersinde. Bu nedenle de tu- rizm fırmalannm "turistlere verdik- leri fiyatlar" da dikkate ahnarak, 1995 yılında dolann ulaşabileceği değerlere bağlı olarak yeni bir giriş ücreti belirlenmeye çalışılıyor. verip yine bakanlığın bu paralarla "solcu film >^puııcılannı" ve hatta "porno fMm üreten" sinemacılan destekleyeceği savmı ileri sürüyor- lar. Örneğin. Yeni Asya gazetesinde 21 Kasım 1994 günü "Kültür Ba- kanlığı Ne Yapıyor?" başlığıyla çı- kan haberde şunlar yer alıyor; "Yüz- de 200-300 arasında düşünülen zam- lar... turistler taranndan tyi karşılan- maz, hatta rezenas>onlannı iptal et- tirme durumuna yol açar. (...) Ba- kanhğa bağlı Kültür ve Sanat Vak- fı'mn kurulduğu dönemden itibaren özellikle sol tandamb nim yönetmen- lerine ve bazı pornografik filmlere destek verdigibiliniyor. Müzekre gi- riş ücretizammı dabu destek için ya- püıyor™'" Benzer şekilde 30 Kasım 1994 günlü Türkiye gazetesinde de "Mü- zeden al, sinemaya ver~başlığıyla yayımlanan haber, aynt savlan yi- neleyerek, Kültür Bakanlığı'nm bu paralarla kendisine yakın sinemacı- lan destekleyeceği ileri sürülüyor. Bütün bu tartışmalar karşısında Bakan Timurçin Savaş'ın 30.11.1994 günü yaptığı basın açık- laması ise "Bakanltğm reel gelirini korumakistedigj*" şeklinde. Turizm firmalannın turistlere zaten "dolar üzerinden"fiyat verdiklerini anım- satan Savaş, bu nedenle müze ve ören yeri ücretlerindeki artışın da turizmi baltalamayacağını belirti- yor. Tarihive kültürel değerierin konınması Ancak, anlaşılan o ki TÜRSAB yetkilileri, ülkenin "öncelikBturizm kaynaguıı ohışturan" tarih ve kültür değerlerinin konınması için gerekli parasal kaynağın yaratılmasıyla faz- la ilgili değiller. Dinci basın ise TÜRSAB'ın bu tutumunu kendi beklentileri için eşi bulunmaz bir ftr- sat saymış muhalif olduklan Kültür Bakanlığı'na karşı yayın yapmak için kullanıyor. Yine Bakan Timurçin Savaş'ın "Müzegelirleri başka alanlara akta- nlamaz; 2252 sayılı yasa gereği bu olanaksBdır"şeklındeki açtklaması ise aynı basmda hemen hiç yer al- mıyor... BUAŞA31ADA ŞÜKRAN KURDAKUL Çağdaş ŞiiPimizin Hüzün Ağacı: Behçet NecatjgH Yeni şiir hareketinin henüz kendi okurunu yaratamadığı 1944'lerdetanıdım Behçet Necatigil'i. Izmir'de yedek su- baylık görevini yaparken Besim Akımsar'ın özveriyle sür- dürdüğü Kovan dergisine şiirler veriyordu. Sanırım Nahit Ulvi Akgün, Karşıyaka Halkevi'nde düzenlediğimiz şiir ge- celerinden birine getirmişti. O yıllar dilimden düşürmedtğim iki dizesi vardı Behçet'in: "Sen artık eski Behçet-değilsin, Devran değişti." Yirmi yıl sonra, Ataç Kitabevi'ni yönetirken Yaz Dönemi'ni yayımlamamı istedi benden. Gerçekten devran değişmiş, değişen zamanla birlikte yeni edebiyat hareketi içinde Necatigil'in şiiri de özgün odaklardan biri olmuştu. • Behçet Necatigil, ilk şiirierini 1935-36 yıllannda Varlık dergisinde yayımladı. Ölünceye kadar da sürdürdü söz- cüklerle savaşımını. Bu kırk beş yıllık şiir yaşamını çağdaş edebıyatımızın oluşum sürecinden ayrı düşünemeyiz. Başladığı dönem edebiyatımızda Yahya Kemal ve Ha- şim egemenliğinin hızı kesilmemişti henüz. Necip Fazıl alaturka duyarlıklardan annmış bir şiirin, hece ölçüsüyle, ilk örneklerini veriyordu. Nâzım Hikrnet, Ataç'ın dediği gi- bi, sihirii bir dünya yaratmıştı. Kendisinden sonra gelen ku- şaklan yörüngesine alıveren bir dünyaydı bu. Şiirini kendi gurbetinin "saklı su"lannda aramak... Şiirimizin bu değişmeler döneminde, Necatigil'in varol- ma çabasını böyle tanımlayabiliriz. Kapalı Çarşı'da (1945) ve bu kitabını izteyen evrede top- lumsal olanı uzaktan yaşar Necatigil. 1950'den sonra ken- disiyle birlikte yakın çevre gerçeği öne çıkar şiirlerinde. Du- yarlığın tepkiye dönüştüğünü söyleyebileceğimiz bu ara dönemde dış, şiirinin gurbetine sızmış gibidir. "Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar.. Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı Ama size hiçbir hisse aynlmadı Duvar dipleri, yangın yerleri halkı Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar." Doğan Hızlan'ın dediği gibi "Yaşamın acı biraçıklama- sıdır" Necatigil'in şiiri. Ideolojik yaklaşımlann dışında. tnsansal olanın içinde. Necatigil, kendi halinde yaşarken duyariığını zedeleyen hüzünlerle sözcükler arasında gider gelir. Yazmasa, dün- yanın ağırtığı altında kalmaktan korktuğu için "şiirine te- selli gözüyle" bakar. "Biz bûyükler bu kadar yalnızız da Ya onlar küçücük kalırsa ardımızda? Hem onlar geç büyürier, sonra ne güç büyürier Daha yavru, dünyanın farkında değiller Üşümüş, soğuklarda yatağımıza gelirler Bizler büyükken bu kadar yılmışız da Ya onlar küçücük kalırsa ardımızda?" 15 yıl oluyor Behçet Necatigil aramızdan aynlalı. Bırak- tığı şiir mirasıyla çağdaş klasıklerimizden biri olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun özerkliği için 1 imza kampanyası (17) Can Gürzap, Arsen Gürzap, Murat Karasu, Gülriz Surun, Melih Aşık. Yaşar Yeniceli, Ley- la Gamsız. Alev Sezer, İrem Maro Aydın. H.Murat Aydın, Halim Maro, Nefise Maro, GültenYıkuz. lnci Ötügen, Gül- sevin Kıral. Nesrin Corakçı. Acar Şensay, Engin Dumanlı. Zelha Altınka>a. Uğur Güngör. Cengiz Kartal. Selahattın Gü- leç, \edat Bilecen, Kürşad E\ - liyaoğlu, Mustafa Kadaifçi. Ta- mer Yılmaz, Rahime Bo>raz. Bengül Palabıyık, Türknur Çi- vici. Gülbin Kızavul, Ayşenur Onurer. Şenay Karakaya. Mu- alla Pektaş, Erol Alkan, Ülker Demirel, Ayşen Bayramoğlu, Avni Akkaya. Kutay Karlıbel. Meral Özdemir, Gülay Özütü- yül. Beki Nayman, Liz Yahya, Zeynep Bul, Meral Aras, Ayda Bayan. Meral Benezra. Elvan Güna>dın. Olcay Köngül. Ay- ten Erdem. Halati Karaman, Ta- nk Muştu, Sügün Erden, Sevil Akın, Turhan Oğetürk, M.Rey- han, Sedef Açar. Turan Esen- can, Sevil Baysal. Saide Akın- göL Lale Ök, Gülçin Kamber. Nurhan Aksoy, Leyla Dilber, Aydan Olcay, Mübeccel Çadu-- croglu. Sevil Yüce, Zcynep Ba- şer, Dicle Alnıak, Hildegard Bosch. Figen Ekşioğlu, Neba- hat Akçay, E.Amodo. Derja Baysan, Efser Dermanlı, Fikri- ye Özdemir. Hasan Özdemir, Gönül Özdemir, Gülen Ataç, Güneş Turkan, Sedat Turkan, Hülya Yıldız, Mehmet Hürcan, Perizat Tüzmen. Nihal Arzık, Fazıl Arzık, Elen Savoy, Orhan Savaş, Sula Nikolan, N'aziı Sar- guı, Vedat Arzık, Sezin Baysal. Ahmet Dilber, Muli Dilber.Ne- riman Hürcan, Vahit Hürcan. Nesrin Bilgin, Mehmet Bilgin. Onur Çetinkaya. A\ lin Karade- mir, Melis Esinduy, Izzet Şa- hap, Mehmet Baysal. Yeşün Dil- ber, Mehmet Dilber, M.Mah- zar Karademir, tvon Gücel. Şermin Agrasay, Haluk Agra- soy, Lizet Veron, Berrin Kozan, Betül Arditi, Şule Yaralı, Ofca>' Köngül, Sara Uygun. Hilda Uzi- yel, Çela Bonofiyel, Rozi Ben- base, Serab Ertan, Ester Roso. Juet Babani, Ceni Franko. Gül- seren Karagül, Ayhan Şensoj, Lütfıye Yalvaçkuran. Şerife â- gaz. Nebahat llgaz, SeniyeDgaz, Jinet Ennekave, Dejzi Kohen, Menel Benezra. Mine Perdo. Z.Beceren. Suna Bayramoğlu. Zeynep Berk. Metin Berk, Oje- ni Levi, Vivi Ers, Vera Adut, Gülçin Kamber. Erdoğan Kam- ber. Oya Ba> ülken. Didem Yal- çın, YeşjmOtaı, Perizat Kalmık. Leylak Çaydam. Sema Kara- han, HüKaTektaş, trfan Demir- bal, Coşkun İncikara, Temel Kenmoğlu. Kadir Albaş. Yula Kabaş, Prof.Özer Kabaş. Emi- ne Sılan, Ayşe Ç.Sılan, Akif Inan, Cemalettin Zorlu, Esin Zehbilci, Zerrin Bilimer. Rahmi Börek, Av.Tului Sönmez. Sami Karaören, Nermin Bayçın, Mi- ne Gözen, Mehmet Kerem Al- kan. Ata Zorlu, Mehmet Can, tikan Delikan. Geray Biliner, Hakan Alkan. R.Danışman. Re- nan Aksüt, Zuhal Atalay, Safi- ye Boran. Aydan Sile. Olcay Gürsoy, Fethiye Toga. Gülin Ar- kadaş, JülideYardımcı. Maryan Okan. Ma>da Anman, Tercan Şen, Çağn Selçuk, Murat Kile- cioğlu. A\terEvren, Leyla Bay- sal, tnci As, Billur Aroy, Esti Mizrahi, Işık Bener, Yıldız Fen- man. Birsen Zayıf. Yavuz Kök- sal. Yüksel Özlü, Neylan Eti- man. Hilal Akyüz Uyanık, Gül- den Çam, Alparslan Çam, Ci- van Özkaya. Ayla Cetinkaya, Bahar Şekeroğlu, Sevtap Şen- gelen, Elif l)>-ar, Işıl Karapınar. Ojtun Kurtkaya. Ahmet Ko- man, Öcal Caner, Mine Caner, Toygar Tezcan. Hülya Güner, Reyhan Öktem, Hakan Kandaş, Rifat Esen. Çiğdem An, Eyiem Görmüş. Onur Demirtaş, Fer- ruh Tarman, Birsen Ayaz, Vec- detTezcan, Hilal Arslan, Ergun Baştan. Sait Köseoğlu. Metin Erözü. Jak Kori, Adik Gülan. Ali Güzel, Demir Gösterişli. S.Cahit Özatalay, İbrahimAk- sen, Celal Gürpa. Osman Bay- man, Meltem Sözer, Murat Kirmanoğlu, Kerem Özel, Emel Sa>lam, Altay Didin, Me- tin Kontart. Oktay Didin, Sibel Kahraman. Emine Gümüş, Sü- le>ınan Arat, Meral Tolun. Ay- şe Erusta. Uğur Önen, Mehmet Bozkurt, Irfan Seyrek, Alev Derman, Gamze Kona, Rozet Modiano. Ayşegül tpekenler. GönülGörgülü, Aykut Derman. Gülten KocadayL Sevinç Söker, Serdar Pariar, Ebru Sermiya- noğlu. Ebru Kanık, Seçim Pak. Çolpan Erez, Gülhan Süley- manlıgil, Narin Çehikçi, Sena Gürşen. Gül Kale, Özden Yur- tözü, Jale Tatar, Sefa Yeprem, Süleyman Eker, Betü| Yılmaz, Sedât Ülgen, Bülent Özer, Ev- ren Karagöz, Arzu Bursa, Fey- za Sönmezöz, Selim Doğru, Ta- mar Zepetyan. Ceylan Ünal, Mustafa Dündar. Ahmet Tuıan, Gökhan Kaya. Tuncay Kafadar, Onur EroL Mehmet Ocalan, Gi- zem Çalka\ıır, Alev Emeksiz, Saffet Şimşek, Ertan L,o.an, Adem Korkmaz, Murat Yaman- dır, Zeynep Baloğlu. Nesrin En- gin, Şebnem Ağndağ. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle