Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ARALJK 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Cilıat Burak sergfeinin düşündürdükleri
KIYMETGtRAY
Yaşama veda eden sanatçılann setgileri düşün-
dürücü ve hüzün vericidir. Özellikle sanat gücü-
jıü kanıtlamış olanlann... Bu güçlerini de yaşam-
lan sırasında açtıklan görkemli sergilerle topluma
tanıtmışolan sanatçılann... Birbaşka deyişle, ya-
şam boyu sanat adina tükenmeyen çaba harcayan
ve ödün vermeden iiretim yapan ünlü ustalann...
Bu ustalar ki sanatın tecimsel değerini göz ardı
ederek, uzun ytllar sergi açacak mekanlara bile sa-
hip olamadan çalışmışlardır. Bu nedenledir ki,
1900'lüyıllannbaşiannda doğan veyaşamlangi-
bi sanatlan da zor yıllarda gelişen sanatçılann ar-
dından açılan sergiler çok önemli olmalıdır.
Tüm bir yaşamı sanata adayan bu sanatçılann
ölümlerinin ardından düzenlenen sergiler, büyük
sorumluluklan da beraberinde getirir. Sergileme-
ye değimli resimlerin seçiminden dizelenmeleri ve
önemlisi, satış fîyatlannın belirlenmesine uzanan
çalışmalann içınde sanatçı yoktur artık. Bu öyle
bir yokluktur ki, olayın dışından gözlemleyip yan-
lışlan eleştirme. itiraz etme şansı da tümden yiti-
rilmiştir.
Sanatçıya sahip çıkdmıyor
Yaşama veda etmiş sanatçılann tanıtımlannın
önemi burada başlar. En önemlisi de sergiye de-
gimli yapıtlann seçimidir. Yaşamının son yıllann-
da ellerinde kalan tüm resimler arasından desen,
eskiz, suluboya önçalışmalar ve özgün baskı atöl-
yelerinde çoğaltılan resim aynmlan yapılmadan
alınan resimlerle sanatsal değerleri yüksek yağlı-
boya resimler arasındaki değersel farklılıklar gö-
zetilmeden açılan sergilerin, sanatçılan topluma
tanıtmaktan uzak olduklan kesindir. Ne yazık ki
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eşref Üren, Orhan Peker
gibı daha pek çok ünlü usta bu duyarsızlığın için-
de sergilenerek, hak etmedikleri etkinliklerle ta-
nıtılmışlardır. Bu, sanata ve sanatçıya sahip çıkıl-
maması anlamına taşır
Müzeteri şarap gibi tçmek
Oysa, özellikle sanata ve öncelikle de cumhu-
riyet dönemi ressamlannın büyük özverilerle ka-
nıtladıklan sanatsal değerlere sahip çıkılmalıdır.
tşte bunlardan biridir Cihat Burak. 1942 yılın-
da tstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık
Bölümü mezunudur Cihat Burak. 1952 yılında
Baymdırlık Bakanlığı adına Birleşmiş Milletler
bursu ile Paris'e gider. Burada geçirdiği yıllan ve
dönüşünü şu ilginç satırlar açıklar:
"Şarap içer gibi müzeleri icjyordum. tki sene
sonra, kendini bilen her Türk vatandaşı gibi, hiç
olmazsa bir Volks\vagen'le göğsüm kabank. aJnım
açık, vazifesini yapmış insanlara has bir gülümse-
meyle yurda dönmemi bekleyenler, içi resim dolu
koskaca bir sandık, boş ellerle geri gekliğimi görün-
ce sanki ahiretten dönüyormuşum gibi şaşıp kal-
•Birey olarak insanlann, bütüncül olarak toplumun çelişkilerle
dolu yaşamı, Burak'ın resimlerinde çarpıcı bir yalınlıkla ve derin
bir tebessümle aktanlır. Bir gülümseme ile izlenen bu resimlerde;
yozlaşan değerlerin ince sızısını doyumsamak olasıdır.
dılar."
Burak, özgün kompozisyon düzenini ve öykü-
sel anlatımını daha o yıllarda yakalar.
Cihat Burak, resim öğrenimi görmediği halde
resim sanatımıza özgün bir biçimle katılmayı ba-
şaran sayılı naif sanatçılardan birisidir. Burak, na-
if duyarlıgını; eleştiriyel gerçekçi bir yorumlu ak-
tararak özgün bir anlatıma ulaşır resimlerinde.
Galatasaray Lisesi"nin ardından, Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü"nden me-
zun olan Burak, resim yapma tutkusunu her an yü-
reğinde taze tutarak yaşayacaktır. Kamu kuruluş-
lannda mimar olarak görev yaparken de, 1952 yı-
ında Baymdırlık Bakanlığı adına Birleşmiş Mil-
letler bursu ile Paris'e giderken de bu tutku hep
ön plandadır. Paris'te tüm müzeleri kendi deyişiy-
le "bir şarap gibi icerken" bir yandan da resim yap-
maktan geri durmayacaktı. 1955 yılında Türki-
ye'ye dönen Burak, Baymdırlık Bakanlığı Proje
Tanzim ve Fen Işleri Müdürlüğü'ne atanacak ve
1961 yılında tekrar Paris'e gönderilecelctir. lşte bu
aşamadan sonra Cihat Burak yalnız resim için ya-
şarnaya başlayacaktır. 1965 yılına kadar Paris'te
resim çalışacaktır.
Yozlaşan değerierin ince sıası
Türkiye'ye döndükten sonra özellikle mimari
dekorasyonda yeni uygulamalar konusuna ilişkin
çalışmalara ağırhk verir. Renkli cam işçiliği üze-
rinde çalışır ve porselen objeler üretir.
Eleştiriyel gerçekçi resimler, içeriklerini güç-
lendiren ince bir mizah yüküyle biçimlenir. Burak,
resimlerinde, çelişkilerin çarpıcı duyarlılıklannı
yansıtmayı başanr. Birey olarak insanlann, bütün-
cül olarak toplumun çelişkilerle dolu yaşamı, Bu-
rak'ın resimlerinde çarpıcı bir yalınlıkla ve derin
bir tebessümle aktanlır. Bir gülümseme ile izle-
nen bu resimlerde; yozlaşan değerlerin ince sızı-
sını doyumsamak olasıdır Dolmabahçe Sarayı'nın
görkemli kapısının önünde her gün binlercesi ya-
şanan, "fotograf çektirnıe" eylemini, eski muha-
riplerle bütünleştiren Burak resmi gibi, natürmort-
lan ve kedili resimleri arasındaki ortak duyarlık
da şaşırtıcı bir öznelliği yansıtır.
Yeni bir anlatam biçimi
Bu ortak duyarlık; içten bir anlatımm, sevgi do-
lu bir yüreğin, sımsıcak bir naif anlayışın atılımcı
ifade gücünü kanıtlar. Cihat Burak, resimlerinde
yakaladığı, öz-biçim ilişkisi ile kimi zaman Ata-
türk, Fatih Sultan Mefamet ya da Nâzun Hikmet,
Aliye Berger, Brigitte Bardotgibı ünlü portreleri
sembolleştirirken kimi zaman da kentlerde yaşam
süren huzursuz ve tedirgin insanlann, onca kala-
balığın içindeki gizemli yalnızlıklannı aktarmayi
başaracaktır. Bu resimsel anlatımlan, Cihat Bu-
rak'ın, 196O'lı yıllarda Türk resmini etkisine alan
toplumsal gerçekçifik' anlayışına kazandırdığı öz-
nel yaklaşıminı da sergiler. Bu yolla Cihat Burak
zorlamasız bir içtenlikle, Türk resim sanatına ye-
ni bir anlatım biçemi kazandırmayı başarmakla
kalmayacak, 1964 yılında, Utrillo Resim Ödü-
lü'nde gümüş madalya kazanarak yurtdışı başan-
lanna bir yenisini katacaktır.
Bu bağlamda. Cihat Burak'ın sanat değerini ka-
nıtlayacak ve Türk resim sanatındaki yerinin kanıtı
olacak bir serginin öncelikle devlet müzelerinde
düzenlenmesi bir vefa borcu olarak beklenmek-
tedir.
Habip Aydoğdu'nun îş Bankası Ankara Sanat Galerisi'ndeki sergisinde;
Yakuiıııah bir düşseHiğin resimleri...
İBRAHİM KARAOĞLU
ANKARA - E. Fischer'e gö-
re sanat; "Insanın sınırsız birieş-
me, yaşantı \e düşüncelerini pay-
laşma yeteneğini \ansıtır." Yarat-
ma, biçimlendirme, paylaşma
surecinde, uzak bir yolculuğa yö-
nelir sanatçı. Bilinçaltının atla-
sını çizen izohipsleri, bugün ya-
şadığı gerçekliğin prizmasından
geçirerek yeni bir görme biçi-
miyle yansıtır yapıtlannda.
Habip Aydoğdu. Münzevi bir
ressam. Sözcüklerin biçim vere-
mediği duygulan, zamanın acı-
masızca yalıttığı düşleri, bilin-
çaltmın derinliklerindeki gizli,
umarsız çığlıklan, boyanın rit-
mine, renklerin dalga boyuna ka-
tarak iç denızinde saklı kalanlar-
la pentürel dünyalar kuruyor.
"Gerçeğin zoruna giden" her
şeyle hesaplaşıyor. Bir kırlangıç
tufanının ardından koşan uçan,
göçmen yüreğiyle; bozkırda
unutulmuş çocukluğundan, met-
ropol varoşlanna savrulmuş
gençliğinden, gecikmiş yanıtlar-
sorular biriktiriyor.
• Aydoğdu, sözcüklerin biçim veremediği
duygulan, zamanın acımasızca yalıttığı
düşleri, bilinçaltının derinliklerinde gizli,
umarsız çığlıklan, boyanınritmine,renklerin
dalga boyuna katarak iç denizinde saklı
kalanlarla pentürel dünyalar kuruyor.
"Gün gelir bir sürü şey/ zoru- bir düşsel dünyanın, içinde sak-
na gitme>e başlar gerçeğin/ yenil-
gikr de birikir ilenc, de/ kentterin
san gözeneklerinde/ zoruna git-
meye başlar gerçeğin'* diyen Ce-
mal Süreya ile aynı izohipslerde
buluşuyor. Yaşamın kıyısından
ve ortasından yüreğine değen
acılar, kendi gerçeğini bozarak
tutunuyor pentür yüzeyine. Kı-
nk dökük iç sesler, renklerin di-
liyle, çağnşım dalgalanyla üst
üste tutunmuş. lçe bakış yönte-
miyle, kendini. yaşadığı gerçek-
liği sorguluyor. Resimlerindeki
katmanlar-uçlar arasında yaşa-
nan med-cezir, bireyin çözülme-
sini, benliğin parçalanmasını
yansıtıyor.
Nesnelerin, ilişkilerin uzamla-
nn parçalanmışlığmı, yakınmalı
lı kalan çocukluğun bilinçaltın-
dakı izdüşümlerinin resimlerini
kurgusal bir bütünlükle sunuyor.
Algıladıklannı, duyumsadık-
lannı biçimlendirirken yerleşik
gerçekliğin. alışılmış estetik yö-
nelimlerin dışında, yeni biçem
arayışlanna yöneliyor. Ve böyle
boyuyor iç dünyasınm dışa dö-
nük tuvalini. Yolculuğu; gelece-
ğin sınırianna, sonsuzluğa biraz
da. Izleyicisini, edilginleştiren
duygusal yüzeylerden uzaklaştı-
np, derin algılama süreçlerine,
dip boyutlardaki gerçekliğe çeki-
yor.
Pentüründeki imgesel yapının
bütünlüğü; gerçeği bozarak
renklerin büyüsüne sığınmadan,
karmaşık ama anlamlı bir var
oluşla etkinleşiyor.
Hiçbir yerin yerlisi olamamış
bir münzevi hüznüyle boyuyor-
bozuyor gerçeği. Sağırlığımızı,
dilsizliğimizi duyumsatıyor.
Zamanı durduruyor kimi za-
man. Dönüp gerilere bakıyor.
Tersine döndürüyor yelkovanı.
Akrebi tutuk. Düne yolcu. Tak-
vim yapraklannı eski yerlerine
yapıştınyor. Anılan yeniden ku-
ruyor belleğinin zembereğini.
Sorular sağanağında parçalıyor
zamanı.
Kimileri için sanatsal üretim
süreci, kendinden uzağa kaçışın,
bunaltılann, anksiyetelerin, ka-
ramsarhklann sağanağında ken-
dinden kurtuluşun katarsisidir.
Oysa Habip Aydoğdu için bir iç
hesaplaşma süreci, kendine ve
insan sıcaklığına bir sığmıştır re-
simleri.
Pentür diliyle dönüştürüyor
yaşadığı gerçekliği resim yüze-
yine. Bir pentür sıcakliğında de-
ğiştiriyor her şeyi. Resmin eski
anlamına saplanmadan, teatral
oyunlan, pentür oyunlanna
dönüştürüyor.
'Seslerin renklere
dönüşümü'
Kültür Ser\isi- Ldi İbrahim Vefa Efendi. Kema-
ni Ağa Efendi, Kanuni Hacı Arif Be>, Ahmet Rasim
Be>; Çuhayan Kirkor Efendi, Sanruri Ethem Efendi,
Kemençeci Nikolaki Efendi, Zenci Salih Efendi, Ke-
mani Aleksan Efendi, LemM Ath, Şükrü Tunar, Mü-
nir Nureddin Selçuk, Aka Giindüz Kutbay, Safıye Ay-
la,Sadettin Ka>nak.NuberTek>3\,Hamivet Yüceses,
Perihan Aituıdağ Süzer... Türk Sanat Musikisi'nin
unutulmaz sanatçılannın fotoğraflan Taksim Sanat
Galerisi'nde sergileniyor. Sadun Aksüt'ün fotoğraf
arşivinden alınan sararmış fotoğraflar o dönemlerin
büyüsünü de taşıyor sergi salonuna. tstanbul Devlet
Konservatuan Mezunlar Derneği'nin düzenlediği
İ H ^ ^ B H B H sergide. Sadun
Türk Sanat Musikisi'nin
unutulmaz sanatçılannın
fotoğraflan Taksim
Sanat Galerisi'nde
sergileniyor. Sadun
Aksüt'ün fotoğraf
arşivinden alınan
sararmış fotoğraflar o
dönemlerin büyüsünü de
taşıyor sergi salonuna.
M M ^ B ^ H l Musikisi Devlet
Konservatuan'nda öğretim üyesi olan Nami Şenel.
farklı tekniklerle gerçekleştirdiği manzara ve çiçek
resimlerini sergiliyor. 1980 yılında tstanbul Devlet
Senfoni Orkestrası flüt grup şefliğinden emekli olan
sanatçının resimleri yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlar-
da bulunuyor. Bugüne dek 12 kişisel sergi açan Na-
mi Şenel 1960'larda resim yapmaya başlamış. tlk
sergisini 1983'te açan Şenel, Güzel Sanatlar Resim
Derneği üyesi. Resimlerini "sesJerin renklere dönü-
şümiT olarak tanımlayan sanatçı yapıtlannda farklı
bir teknik kullanıyor. Fırça yerine, el, el ayası ve spa-
tülle çalışan Şenel kazıma ve renkleri kaydırma yön-
temi kullanıyor. Sergi, çarşamba gününe dek Taksim
Sanat Galerisi'nde gezilebilir.
Aksüt'ün el yaz-
malan koleksiyo-
nu, çeşitli müzik
aletlerinin yanısıra
Nami Şenel ve Ne-
cip Gülses'in re-
simleri. Salih Bil-
gin ve Serhan Ay-
tan'ın ebru çalış-
malan da sergile-
niyor.
Istanbul Teknik
Üniversitesi Türk
Kültür Bakanlığı-TÜRSAB tartışması dinci basma yaradı:
Müze gelirleriw
gerilim9
yarattı
OKTAY EKİNCİ
Dünyanın en zengin tarih ve kül-
tür mirasına sahip olan Türkiye'de.
bu zenginliğin sergilendiği ve koru-
ma altında tutulduğu müze ve ören
yerlerine giriş ücretleri acabakaç li-
radır?
Eminim ki bu sorunun yanıtını
hemen verebilenlerin sayısı olduk-
ça azdır. Çünkü Türkiye. bir yandan
kendisine "Big Museum" (Büyük
Müze) adı yakıştınlacak kadar çok
ve değerli e\Tensel hazinelere sahip-
ken öbür yandan bu hazineden "ha-»
bersiz" bir toplumun talihsiz ülkesi
haline geliyor. Kültürel yozlaşma,
kimlik bunalımı ve "vağma ideolo-
jısi", halkın ve hatta aydınlann bü-
yük bir çoğunluğunu kendi uygarhk
mirasına karşı ılgisiz ve duyarsız kı-
lıyor.
Bu olumsuz gidişi bir fllçüde ol-
sun durdurabilmek ve toplumun
"tarih değerlerivie tanışmasını"
özendirebilmek için son zamanlar-
da Kültür Bakanlıgı'nca bir dizi ye-
ni uygulama başlatıldı.
Örneğin, herhangi bir kültür ve
sanat kurumuna üye olanlar, bakan-
lığın dağıttığı kartlarla artık müze ve
ören yerlerine "parasız'' giriyorlar.
Benzer şekilde temelde bir kültür
faaliyeti içinde olan mimarlarda ay-
nı kartlardan odalan kanalıyla edi-
nerek. tarih ve mimarlık mirasımı-
zın sergilendiği mekanlara serbest-
çe gırip yararlanabiliyorlar. Aynca
kimi müze ve ören yerlerinde de haf-
tanm belli günleri halka açık indi-
rimli tarife uygulanırken birçok mü-
ze müdürü de özellikle öğrenciler-
den oluşan gruplara yine ücretsiz gi-
riş olanağı sağlayabiliyor.
Kültür Bakanlığı, bir yandan bu
"eğHiın yuvaa" sayılabilecek müze
ve ören yerlerine. toplumun daha
geniş kesimlerinin, belli kolaylıklar
içersinde girmeleri için çahşmalan-
nı sürdürürken öbür yandan da "ay-
nı değerleri koruyabilmek ve yaşata-
bibnekiçüın
parasal kaynaklannı da
arttırmak istiyor. Bu kaynaklar içer-
sinde ancak yüzde 44'lük bir dilimi
bakanhğa kalabilen müze ve ören
yerleri gelirleri ise bütçesi son dere-
ce kıt bir kurum için büyük önem ta-
Ne var ki bu girişime henüz hazır-
lık aşama'sındayken, ülkeye turist
getiren ve gezdiren acentelerin bir-
liği olan TURSABbüyük tepki gös-
terdi ve bakanlığı "Turiane darbe
indirmekle* suçlamaya başladı.
1995 yıli fiy atlannın belirlenip, ilan
edildiğini belirten TÜRSAB yetki-
lileri. müze ve ören yeri giriş ücret-
lerine yapılması düşünülen zamdan
ötürü Kültür Bakanlığı'na ateş püs-
kürüyorlar.
Bu talihsiz tartışmaya her neden-
se taraf olmayı yeğleyen kimi "din-
ci basın" ise olaya geniş olarak yer
•Kültür Bakanlığı'nm müze ücretlerine
yapmak istediği zam, TÜRSAB'ın tepkilerine
yol açarken sağcı basmda bu paralann "solcu
ve pornografik fılmleri destekîemek"
amacıyla kullanılacağı ileri sürülüyor.
şıyor. Aynı gelirlerin yüzde 40'ını
belediyeleralırken yüzde 15'i Hazi-
ne'ye, yüzde l'i ise Çocuk Esirge-
me Kurumu'na aktanlıyor.
Bugünlerde, Kültür Bakanlığı,
özellikle turist gruplanndan elde
edilen müze ve ören yeri gelirlerini
1995'te daha da arttırmak, böylece
tarihsel ve kültürel mirasın korun-
ması ve sergilenmesi için artan gi-
derleri karşılamaya yönelik bir ha-
zırlık içersinde. Bu nedenle de tu-
rizm fırmalannm "turistlere verdik-
leri fiyatlar" da dikkate ahnarak,
1995 yılında dolann ulaşabileceği
değerlere bağlı olarak yeni bir giriş
ücreti belirlenmeye çalışılıyor.
verip yine bakanlığın bu paralarla
"solcu film >^puııcılannı" ve hatta
"porno fMm üreten" sinemacılan
destekleyeceği savmı ileri sürüyor-
lar.
Örneğin. Yeni Asya gazetesinde
21 Kasım 1994 günü "Kültür Ba-
kanlığı Ne Yapıyor?" başlığıyla çı-
kan haberde şunlar yer alıyor; "Yüz-
de 200-300 arasında düşünülen zam-
lar... turistler taranndan tyi karşılan-
maz, hatta rezenas>onlannı iptal et-
tirme durumuna yol açar. (...) Ba-
kanhğa bağlı Kültür ve Sanat Vak-
fı'mn kurulduğu dönemden itibaren
özellikle sol tandamb nim yönetmen-
lerine ve bazı pornografik filmlere
destek verdigibiliniyor. Müzekre gi-
riş ücretizammı dabu destek için ya-
püıyor™'"
Benzer şekilde 30 Kasım 1994
günlü Türkiye gazetesinde de "Mü-
zeden al, sinemaya ver~başlığıyla
yayımlanan haber, aynt savlan yi-
neleyerek, Kültür Bakanlığı'nm bu
paralarla kendisine yakın sinemacı-
lan destekleyeceği ileri sürülüyor.
Bütün bu tartışmalar karşısında
Bakan Timurçin Savaş'ın
30.11.1994 günü yaptığı basın açık-
laması ise "Bakanltğm reel gelirini
korumakistedigj*" şeklinde. Turizm
firmalannın turistlere zaten "dolar
üzerinden"fiyat verdiklerini anım-
satan Savaş, bu nedenle müze ve
ören yeri ücretlerindeki artışın da
turizmi baltalamayacağını belirti-
yor.
Tarihive kültürel
değerierin konınması
Ancak, anlaşılan o ki TÜRSAB
yetkilileri, ülkenin "öncelikBturizm
kaynaguıı ohışturan" tarih ve kültür
değerlerinin konınması için gerekli
parasal kaynağın yaratılmasıyla faz-
la ilgili değiller. Dinci basın ise
TÜRSAB'ın bu tutumunu kendi
beklentileri için eşi bulunmaz bir ftr-
sat saymış muhalif olduklan Kültür
Bakanlığı'na karşı yayın yapmak
için kullanıyor.
Yine Bakan Timurçin Savaş'ın
"Müzegelirleri başka alanlara akta-
nlamaz; 2252 sayılı yasa gereği bu
olanaksBdır"şeklındeki açtklaması
ise aynı basmda hemen hiç yer al-
mıyor...
BUAŞA31ADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Çağdaş ŞiiPimizin Hüzün
Ağacı: Behçet NecatjgH
Yeni şiir hareketinin henüz kendi okurunu yaratamadığı
1944'lerdetanıdım Behçet Necatigil'i. Izmir'de yedek su-
baylık görevini yaparken Besim Akımsar'ın özveriyle sür-
dürdüğü Kovan dergisine şiirler veriyordu. Sanırım Nahit
Ulvi Akgün, Karşıyaka Halkevi'nde düzenlediğimiz şiir ge-
celerinden birine getirmişti.
O yıllar dilimden düşürmedtğim iki dizesi vardı Behçet'in:
"Sen artık eski Behçet-değilsin,
Devran değişti."
Yirmi yıl sonra, Ataç Kitabevi'ni yönetirken Yaz Dönemi'ni
yayımlamamı istedi benden.
Gerçekten devran değişmiş, değişen zamanla birlikte
yeni edebiyat hareketi içinde Necatigil'in şiiri de özgün
odaklardan biri olmuştu.
•
Behçet Necatigil, ilk şiirierini 1935-36 yıllannda Varlık
dergisinde yayımladı. Ölünceye kadar da sürdürdü söz-
cüklerle savaşımını. Bu kırk beş yıllık şiir yaşamını çağdaş
edebıyatımızın oluşum sürecinden ayrı düşünemeyiz.
Başladığı dönem edebiyatımızda Yahya Kemal ve Ha-
şim egemenliğinin hızı kesilmemişti henüz. Necip Fazıl
alaturka duyarlıklardan annmış bir şiirin, hece ölçüsüyle,
ilk örneklerini veriyordu. Nâzım Hikrnet, Ataç'ın dediği gi-
bi, sihirii bir dünya yaratmıştı. Kendisinden sonra gelen ku-
şaklan yörüngesine alıveren bir dünyaydı bu.
Şiirini kendi gurbetinin "saklı su"lannda aramak...
Şiirimizin bu değişmeler döneminde, Necatigil'in varol-
ma çabasını böyle tanımlayabiliriz.
Kapalı Çarşı'da (1945) ve bu kitabını izteyen evrede top-
lumsal olanı uzaktan yaşar Necatigil. 1950'den sonra ken-
disiyle birlikte yakın çevre gerçeği öne çıkar şiirlerinde. Du-
yarlığın tepkiye dönüştüğünü söyleyebileceğimiz bu ara
dönemde dış, şiirinin gurbetine sızmış gibidir.
"Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı
Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar..
Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı
Ama size hiçbir hisse aynlmadı
Duvar dipleri, yangın yerleri halkı
Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar."
Doğan Hızlan'ın dediği gibi "Yaşamın acı biraçıklama-
sıdır" Necatigil'in şiiri.
Ideolojik yaklaşımlann dışında. tnsansal olanın içinde.
Necatigil, kendi halinde yaşarken duyariığını zedeleyen
hüzünlerle sözcükler arasında gider gelir. Yazmasa, dün-
yanın ağırtığı altında kalmaktan korktuğu için "şiirine te-
selli gözüyle" bakar.
"Biz bûyükler bu kadar yalnızız da
Ya onlar küçücük kalırsa ardımızda?
Hem onlar geç büyürier, sonra ne güç büyürier
Daha yavru, dünyanın farkında değiller
Üşümüş, soğuklarda yatağımıza gelirler
Bizler büyükken bu kadar yılmışız da
Ya onlar küçücük kalırsa ardımızda?"
15 yıl oluyor Behçet Necatigil aramızdan aynlalı. Bırak-
tığı şiir mirasıyla çağdaş klasıklerimizden biri olduğunu
gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz.
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
1
imza kampanyası (17)
Can Gürzap, Arsen Gürzap,
Murat Karasu, Gülriz Surun,
Melih Aşık. Yaşar Yeniceli, Ley-
la Gamsız. Alev Sezer, İrem
Maro Aydın. H.Murat Aydın,
Halim Maro, Nefise Maro,
GültenYıkuz. lnci Ötügen, Gül-
sevin Kıral. Nesrin Corakçı.
Acar Şensay, Engin Dumanlı.
Zelha Altınka>a. Uğur Güngör.
Cengiz Kartal. Selahattın Gü-
leç, \edat Bilecen, Kürşad E\ -
liyaoğlu, Mustafa Kadaifçi. Ta-
mer Yılmaz, Rahime Bo>raz.
Bengül Palabıyık, Türknur Çi-
vici. Gülbin Kızavul, Ayşenur
Onurer. Şenay Karakaya. Mu-
alla Pektaş, Erol Alkan, Ülker
Demirel, Ayşen Bayramoğlu,
Avni Akkaya. Kutay Karlıbel.
Meral Özdemir, Gülay Özütü-
yül. Beki Nayman, Liz Yahya,
Zeynep Bul, Meral Aras, Ayda
Bayan. Meral Benezra. Elvan
Güna>dın. Olcay Köngül. Ay-
ten Erdem. Halati Karaman, Ta-
nk Muştu, Sügün Erden, Sevil
Akın, Turhan Oğetürk, M.Rey-
han, Sedef Açar. Turan Esen-
can, Sevil Baysal. Saide Akın-
göL Lale Ök, Gülçin Kamber.
Nurhan Aksoy, Leyla Dilber,
Aydan Olcay, Mübeccel Çadu--
croglu. Sevil Yüce, Zcynep Ba-
şer, Dicle Alnıak, Hildegard
Bosch. Figen Ekşioğlu, Neba-
hat Akçay, E.Amodo. Derja
Baysan, Efser Dermanlı, Fikri-
ye Özdemir. Hasan Özdemir,
Gönül Özdemir, Gülen Ataç,
Güneş Turkan, Sedat Turkan,
Hülya Yıldız, Mehmet Hürcan,
Perizat Tüzmen. Nihal Arzık,
Fazıl Arzık, Elen Savoy, Orhan
Savaş, Sula Nikolan, N'aziı Sar-
guı, Vedat Arzık, Sezin Baysal.
Ahmet Dilber, Muli Dilber.Ne-
riman Hürcan, Vahit Hürcan.
Nesrin Bilgin, Mehmet Bilgin.
Onur Çetinkaya. A\ lin Karade-
mir, Melis Esinduy, Izzet Şa-
hap, Mehmet Baysal. Yeşün Dil-
ber, Mehmet Dilber, M.Mah-
zar Karademir, tvon Gücel.
Şermin Agrasay, Haluk Agra-
soy, Lizet Veron, Berrin Kozan,
Betül Arditi, Şule Yaralı, Ofca>'
Köngül, Sara Uygun. Hilda Uzi-
yel, Çela Bonofiyel, Rozi Ben-
base, Serab Ertan, Ester Roso.
Juet Babani, Ceni Franko. Gül-
seren Karagül, Ayhan Şensoj,
Lütfıye Yalvaçkuran. Şerife â-
gaz. Nebahat llgaz, SeniyeDgaz,
Jinet Ennekave, Dejzi Kohen,
Menel Benezra. Mine Perdo.
Z.Beceren. Suna Bayramoğlu.
Zeynep Berk. Metin Berk, Oje-
ni Levi, Vivi Ers, Vera Adut,
Gülçin Kamber. Erdoğan Kam-
ber. Oya Ba> ülken. Didem Yal-
çın, YeşjmOtaı, Perizat Kalmık.
Leylak Çaydam. Sema Kara-
han, HüKaTektaş, trfan Demir-
bal, Coşkun İncikara, Temel
Kenmoğlu. Kadir Albaş. Yula
Kabaş, Prof.Özer Kabaş. Emi-
ne Sılan, Ayşe Ç.Sılan, Akif
Inan, Cemalettin Zorlu, Esin
Zehbilci, Zerrin Bilimer. Rahmi
Börek, Av.Tului Sönmez. Sami
Karaören, Nermin Bayçın, Mi-
ne Gözen, Mehmet Kerem Al-
kan. Ata Zorlu, Mehmet Can,
tikan Delikan. Geray Biliner,
Hakan Alkan. R.Danışman. Re-
nan Aksüt, Zuhal Atalay, Safi-
ye Boran. Aydan Sile. Olcay
Gürsoy, Fethiye Toga. Gülin Ar-
kadaş, JülideYardımcı. Maryan
Okan. Ma>da Anman, Tercan
Şen, Çağn Selçuk, Murat Kile-
cioğlu. A\terEvren, Leyla Bay-
sal, tnci As, Billur Aroy, Esti
Mizrahi, Işık Bener, Yıldız Fen-
man. Birsen Zayıf. Yavuz Kök-
sal. Yüksel Özlü, Neylan Eti-
man. Hilal Akyüz Uyanık, Gül-
den Çam, Alparslan Çam, Ci-
van Özkaya. Ayla Cetinkaya,
Bahar Şekeroğlu, Sevtap Şen-
gelen, Elif l)>-ar, Işıl Karapınar.
Ojtun Kurtkaya. Ahmet Ko-
man, Öcal Caner, Mine Caner,
Toygar Tezcan. Hülya Güner,
Reyhan Öktem, Hakan Kandaş,
Rifat Esen. Çiğdem An, Eyiem
Görmüş. Onur Demirtaş, Fer-
ruh Tarman, Birsen Ayaz, Vec-
detTezcan, Hilal Arslan, Ergun
Baştan. Sait Köseoğlu. Metin
Erözü. Jak Kori, Adik Gülan.
Ali Güzel, Demir Gösterişli.
S.Cahit Özatalay, İbrahimAk-
sen, Celal Gürpa. Osman Bay-
man, Meltem Sözer, Murat
Kirmanoğlu, Kerem Özel,
Emel Sa>lam, Altay Didin, Me-
tin Kontart. Oktay Didin, Sibel
Kahraman. Emine Gümüş, Sü-
le>ınan Arat, Meral Tolun. Ay-
şe Erusta. Uğur Önen, Mehmet
Bozkurt, Irfan Seyrek, Alev
Derman, Gamze Kona, Rozet
Modiano. Ayşegül tpekenler.
GönülGörgülü, Aykut Derman.
Gülten KocadayL Sevinç Söker,
Serdar Pariar, Ebru Sermiya-
noğlu. Ebru Kanık, Seçim Pak.
Çolpan Erez, Gülhan Süley-
manlıgil, Narin Çehikçi, Sena
Gürşen. Gül Kale, Özden Yur-
tözü, Jale Tatar, Sefa Yeprem,
Süleyman Eker, Betü| Yılmaz,
Sedât Ülgen, Bülent Özer, Ev-
ren Karagöz, Arzu Bursa, Fey-
za Sönmezöz, Selim Doğru, Ta-
mar Zepetyan. Ceylan Ünal,
Mustafa Dündar. Ahmet Tuıan,
Gökhan Kaya. Tuncay Kafadar,
Onur EroL Mehmet Ocalan, Gi-
zem Çalka\ıır, Alev Emeksiz,
Saffet Şimşek, Ertan L,o.an,
Adem Korkmaz, Murat Yaman-
dır, Zeynep Baloğlu. Nesrin En-
gin, Şebnem Ağndağ.
SÜRECEK