23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet70. YESAYI24944 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 220CM1994CUMMTBİ ABD'de hükümet tarafmdan başlatılan reklam kampanyası, 18-25 yaş arasmdaki, dnsel yönden aktif gençleri hedef alıyor AIDS'inönlenmesiiçinilledeprezervatif îlje yieto JJork STunrs LISAM.KRIEGEL Televizyonda oldukça sıcak bir reklam: Gecenin ilerlemiş saatlerin- de. Latin Amerikalı güzel bir kadın ile yakışıklı bir erkek birbirlerine sa- nlırlar. Erkek, yavaşça kadının kü- pelerini çıkanr. Kadın, siyah yüksek topuklu ayakkabılanru ayağindan çıkanrken "Getirdin mi" diye fısıl- dayarak sorar. Erkek, ne yaak ki unutmuş. Bununüzerine kadın,"öy- leyse bu Lşi de unut" der ve yerinden kalkıp ışığı yakar. Reklamın ardından televizyon ekranında, "Düzenli ve doğnı bir şe- kilde kullanıian Lateks prezervatif- ler, HTVmn yayılmasmı önler" yaa- sı göriinür. Büyük kampanya ABD hükümeti, yıllardır sürdür- düğü sessizliği nihayet bozarak, AIDS'in önienmesi için prezervatif kullanımını yaygınlaştırmak ama- cıyla radyo ve televizyonda büyük bir kampanya başlattı. Seksin bugüne kadar parfîimden biraya, hemen her şeyin satışında kullanılmış olmasına karşın. birsağ- hk mesajını kitlelere iletmek, yani A merika Birleşik Devletleri'nde yapılan incelemelere göre ülkede her yıl 40 bin yeni HIV vakası ortaya çıkıyor. AIDS, hızla gençler arasında görülen en önemli ölüm nedenlerinden bıri oluyor. bir bakıma satmak için açıkça kulla- nılması hep siyasi engellere takılmış- tır. ABD hükümetinin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, bu- güne kadar "kondom" (prezervatif) sözcüğünün. bu merkezler tarafın- dan finanse ediien eğitici yayınlarda kullanılmasını yasaklamıştı. Hükü- met, televizyonda yayımlanan rek- lamlannda izleyicilere kendilerini korumalan için uyanda bulunur- ken, bunu nasıl yapacaklan bebrtil- miyordu. Bunun yerine izleyicilere. güvenli seksin yollanru öğrenmek için arayabilecekleri ücretsiz bir tele- fon numarası veriliyordu. Bu boşjuk, büyük kentlerdeki AIDS derneklennin yerel radyo ve televizyon kanallanndan yaptıklan anonslarla kısmen dolduruluyordu. Ancak bunlar da hükümetin yarata- bileceği etkiyi yaratmakta yetersiz kalıyor ve çoğunlukla büyük tele- vizyon şirketleri tarafından reddedi- Iiyorlardı. Cinsel perhizi teşvik Hükümet tarafından başlatılan reklam kampanyası, 18-25 yaş ara- sındaki, cinsel yönden aktif gençleri hedef alıyor. Hazırlanan reklamla- nn bir kısmı cinsel perhizi teşvik eden türde. İçlerinden birinde. genç bir kadın. sevgilisine "Sana asla ya- lan söylemeyeceğim, seni asla incit- meyeceğim ya da yaşamııu tehlikeye atmayacağun... Birükte olmamız için daha önümüzde zamanımız var. Zamanı gelinceye kadar bekleyelim" diyor. Reagan ve Bush yönetimleri, HlV'yle ilgili uyan mesajlannın, tik- sindirid ve eşcinselliği savunur nite- likte olduklanna inandıklan için bu konuda son derece kaü bir sansür uygularlardı. ABD'de yapılan ince- lemelere göre, ülkede her yıl 40 bin yeni HIV vakasının ortaya çıktıği hesaplanıyor. Elde edılen son veri- ler, HlV'nin hızla, gençler arasında görülen en önemli ölüm nedenlerin- den biri haline gelmekte olduğunu gösteriyor. Baş ağnsma kansız tedavi ANKARA (ANKA) - Tıpta, vücuttaki boşluklan görrnek ve incelemek amacıv la geliştirilen ve son yıllarda kadın hastahklan ve urlann teşhisi ile ahnması işlemlerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanan endoskopik cerrahi, çok sayıda kanallardan oluşan burun içinde de, kansız-bıçaksız ameliyat olanağı sağladı. Burun deliklerinden girilerek optik bir aygıt sayesinde girilen bölgenin ekranda görülmesini sağlayan sistem, kronik baş ağnlanndan, konuşma bozukluklanna, koku alma bozukluklanndan, gözyaşı kanab tıkanıklıklanna kadar çok çeşitli rahatsızlıklann teşhis ve tedavisinde kullanılabiliyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dab öğretim üyesi Prof. Mehmet Nuri Akmer, Ibni Sina Hastanesi'ne kurduklan sistem sayesinde diğer teşhis yöntemleriyle saptanamayan rahatsızlıklann saptanarak, tedavi edilebildiğini soyledi. Burun içındeki geride kalan boşluklara normal cerrahi yoldan ulaşmakta güçlük çekildiğini, yeni yöntemle en küçük sinüslere kadar ulaşılabildiğini bildiren Akmer, buyöntemle41 hastayı tedavi ettiklenni söyledi... Sürekli burun akıntısı, horlama, baş ağnsı gibi yakınmalan olan kişilerin, yıllarca rahatsızlıklann tam olarak anlaşılamaması nedeniyle sıkınü çektiklerini hatırlatan Prof. Dr. Akıner, endoskopik cerrahi ile tedavi edilebilen rahatsızbklan şöyle sıraladı: "Burun tıkanıklıklan, kronik sinûzitJer. gözyaşı kanallannın tıkanması. koku alma bozukluklan, kronik baş ağnlan, sinüs kistleri, burun orta hat eğrilikleri, geniz akıntılan, bronşia) astım, tekrarlavan faranjitler. konuşma bozukluklan, horlamanın bazı tipleri." Prof. Akmer, yeni kullanılmaya başlanan yöntem sayesinde, normal cerrahi müdahale sırasında gözle görülemeyen bozukluklann da optik aygıt sayesinde büyütülerek görülebildiğini bildirdi. Nefes nefese süren birilişki: BoğagüreşiHaber Merkezi - İspanya'nın Pamplona kentinde 400 yıllık bir ge- lenek hala büyük bir coşkuyla yaşa- tıbyor. Bundan yıllar önce Heming- way'in romanlannda ölümsüzleşen geleneksel boğa koşusu, bu kez de foto muhabiri Jim Hollander'in ob- jektifı sayesinde unutulmaz bir gö- rüntü olarak belleklere kazındı. 43 yaşındaki Jim Hollander. Reu- ters ajansına bağlı olarak İsrail'de çalışan bir fotoğrafçı. Hollander. ilk kez 13 yaşında tanık olduğu ve çok etkilendiği boğa koşusunu izleyip fotoğraf çekebilmek için 1977'den bu yana, ne kadar işj olursa olsun, her temmuz ayında Ispanya'ya git- meyi asla ihmal etmiyor. Bu çabası- nın karşılığını nihayet bu yıl gördü. New Yorklu fotoğrafçı. koşuculan ve boğalan Pamplona'da bir köşeyi dönerken yakaladığı üstteki olağa- nüstü fotoğrafı çekebilmek için tam on yıl beklediğini belirtiyor. Hollan- der, geleneksel boğa koşulanyla ılgi- li bugüne kadar çekilmiş en iyi fo- toğraf sayılan bu çalışmasına ilişkin ve bir fotoğrafçı olarak boğa güreş- lerinin kendisi için içerdiği anlam hakkında şunlan söylüyor: "Çoğu insan, boğa koşulannm ne denli hizlı gerçekleştiğinin ve nasıl gözüktüğünün farkında değildir. Koşu, boğalann tutulduğu ahırlar- dan başlar ve boğa güreşlerinin ya- pıldığı arenaya kadar sürer. Sabah koşturulan boğalar, aynı günün ak- şamı arenada öldürülür. Boğalar. renkkörü olmalanna karşın hareke- te karşı aşırı duyarlıdırlar. Hareket eden her şeyi öldürebilirler. Yol ke- nannda bekleyen fotoğrafçı için en önemli unsur. çabukluktur. Fotoğ- rafçı, boğalardan önce, üstüne doğ- ru gelen binlerce insan görür. Bu arada gürültü, insanı sersemletecek denb fazladır. Boğalar yaklaştıkça gürültü azalır. Bir anda insanlarla boğalar arasında büyüleyici bir şe- kilde bir alan acılır. Arada sadece. boğalara yaklaşmak isteyen birkaç cesur adam kalır. Büyü, işte tam bu noktada gerçekleşir. Koşucu için önemli olan, kendisi- ni boğanın alanmda, çok yakınında hissedebilmektir. O zaman boğayla araruzda bir tür ilişki kurulabilir. Çılgınlargibi koşarsınız ve kendinizi tehlikede hissettiğinizde olduğu gibi zaman durmuş gibi gelir. Hayvana gittikçe daha çok yaklaşırsınız. Ge- rije baktığınızda göz göze gelirsiniz. Orada olduğunuzu bilir. ancak onun için önemli değildir bu. Yak- laşmanıza izin verir. Nefes nefese bir ilişki. Ancak sadece 1 ya da 2 saniye sü- rebilir. Eğer çok şanslıysanız belkı en fazla 20 saniye sürebılir. Daha fazla sürdüremezsiniz. çünkü boğa çok hızlı koşar. Kenara çekilirsiniz ve boğalar yanınızdan geçer gider. Fotoğrafçının amacı. ölümün yaklaştıği o anı vakalayabilmektir. Bu olav 30 vıldan beri beni büvüle- meye devam ediyor. Yeryüzünde iz- lenebilecek benzersız olaylardan biri olduğuna inanıyorum. Bu geîeneksel koşulann özünde her zaman insan \e boğa arasındakı ilişki yatar. Bu. çok kişisel bir ilişki. Boğa güreşlerinin en önemb unsuru da işte bu ilişki. Boğa güreşi benim için bir spor değildir; boğayla insan arasında >a- şanan ve insan tarafından yönlendi- rilen bir ölüm balesidir. Matadorun bu izlenceyi bir sanata çe\irmesi ge- rekir. vahşi ve soylu bir hayvan olan boğaya yakın çalışması gerekir." M E S E L A D E D I K ERDALATABEK A cılı haberleri, aakb yorumlan her yerde buluyoruz ama tatb bir şey bubnak zor. Biz de bu hafta tatlı yiye- lim. tatb konuşabm dedik. Biraz da bu tatblann tarihine parmak basalım iste- dik. Çorbalar sizden, tatlılar bizden ol- sun. Tatlıyiyelim,tatlıkonuşakn Vezir parmağı araydan günümüze kadar gelmiş bir tatbdır. Nasıl bulunduğu da rivayet- lere dayanır. Cariyelerden Mahpeyker günlerden bir gün sırdaşı Safınaz'a 'Ah benim güzel kardeşim, bir türlü o vezir parmağını unutamıyorum, ne tatlıydı bi- lenezsin' derken Mebke Sultan tesadü- fen duyar, yanlanna yaklaşıp sorar: 'Neydi kızlar o tatiıf Mahpeyker topar- lanıp Hanım Sultan'a 'Efendimiz, ahçı- başı yeni bir tatlı yapmış da onu konuşu- yordiık' der. Melike Sultan 'Öyle leziz bir tatlıysa yarui sabab bana getirsinler' devince kızlar soluğu mutfakta abr, ahçıbaşıya yalvar yakar bu tatbyı yaptınrlar. Bu tarihi olayı tstanbul Ansiklopedisi'nde bulamazsınız, çünkü onu hazırlayanlar da bibniyor. işte 've- zir parmağı' adındaki tatlı böyle bulun- muştur. Tadını da vezir vüzera arasında ziyade dolaşanlann daha iyi bildığı samlıyor. Vatandaş arasında son za- manlarda 'Aman dikkatli ol, vezir par- mağına karşı tedbirü ol, şeker yerine ni- şadır kullanıyoriannış' diyen münafı- klann dolaştığı söyleniyorsa da vatan- daşın böyle asılsız söylentilere itibar et- mediği de resmen tavah ediliyor. Dilber dudağı duğu deruni aşkı nasıl anlatacağıru bile- mediği için dudak biçiminde bir tatlı ya- parak konağa gönderen bir gencin ha- zin hikayesidir. Işin hoş tarafı o zaman- lar silikon olayı bib'nmediği halde bu tatlınm şöyle etli dudaklar biçiminde yapümasıdır. Bu da tarihte bilmediği- miz hiçbir şeyin bulunmadığına. Darül- fünun v'üzü görmemiş bir tatlıcı kal- fasının bile sibkonlu dudaklan ta bil- mem ne zamanda keşfetmiş olduğuna delalet eder. Artık bilemem şu 'Batı da Baü' diye inleyenlerin yüzü biraz olsun kızanr mi? Hanım göbeği diyor ki anlaşılır şey değil. Böyle de olur mu canım. edep terbiye diye bir şey var desem, 'Terbiye çorbada olur' derler. Yani bayağı canım sıkıldı, ben bu tatlı- dan vazgeçtim. Feminist kardeşlerime de anımsatayım da bu tatbya karşı bir aktivite yapsınlar. Tavuk göğsü c%> y apkın bir horoz tarafından bu- J lunup meraklılanna aktanldığı sanıbyor. Piliçlere zamanında ne yaptığmı unutacak kadar çok yaşamış u tatb da yakışıklı ama talihi kötü bir tatlıcı kalfasınm buluşudur. Zamanın pek tanınmış beylerinden biri- nin kızma görmeden aşık olan, ona duy- edense böyle isimler de hep tatblara konmuş. Şimdi 'Kardeşim, sen hanımın göbeğini ne zaman gördün de tatlısını yaptınr desen cevap veren de çıkmaz. Bu tatlınm tarihine ait hiçbir kayıt bulamadık. Nedir bu göbek me- rakı, anlamanın mümkünü yok. 'Göbek dansı' desen millet kınbyor. 'göbektaşı' diye hamamlara özel yer yapmışlar. Şarkılar göbek, türküler göbek. Mey- danlara göbek yaparlar, bir göbektir gi- horoz birden tavuk göğüslerinin önemi- ni keşfedivermiş. Kendi kendine de 'Vay köftehor. gözün çöplükte kaldı ama çöpten başka şeyleri de göriiyorsun ma- şaUah" demiş. Bu hıkaye zamanın kart horozlan arasında ya>ıbruş. İşin asb 'pi- liç göğsü' imiş de bizim kıdemli horoz- lann kümesindeki tavuklar kanatlannı şişirip 'Nedir bu piliç göğsü laflanT 1 di\e hesap sorunca kaçın kurrası horoz 'Canım ortada piliç miliç yok, sirin gö- ğüsleriniz bir muhabbette ağzımdan kaçtı şekerierim' demiş. böyiece de kü- mese yeniden banş gelmiş. Bu tevatür- den günümüze kalan 'tavuk göğsü', mu- hallebiciierin şirin bir tatlısıdır. 'PUiç şiş'in de kıskanç tavuklar tarafından or- taya atıldıği samlıyor. Tavuklann gö- ğüsleri nefıs bir tatlı olurken gençlikle- rinden başka günahlan olmayan piüç- çikler ateşin karşısında kızanp duruyor- lar. Kümeslerde de ne facialar yaşanı- yor ya, insanların kendilerinden başka- lannı görecek hali kalmadı. Bülbül yuvası ok düşündüriicü bir tatlı da bu- dur. Küçücük yuvarlak yumu- şak, lezzetli bir tatbdır. Yuvarlağin or- tasındaki çukurcuğa ufalanmış. listıkla küçücük bir kaymak parçası konur. Ağzınıza layık bir tatbdır da 'bülbül yu- vası' olmak neyin nesidir? Bülbül dedi- ğin ormanda sabahlan şakıyan. nağme- den nağmeye gecen o güzelim kuş. bö> le bir yuvada mı yaşarmış. yoksa bunda da bir cinas m; var? Biz bilemi\oruz. aynca bilmek de istemiyoruz. Nedense bu tatlıcı ustalannın ve de kal- falannın ve hatta çıraklannın akıllannı fikirlerini kadın kısmının orasında bu- rasmda gezdirdikleri söyieniyor. Bir- kaçına sorduğumuzda 'Biz bilmiyoruz, eski zaman ustalan öyle mû'nasip gör- muşJer, biz de öyle biliyoruz' diye kaça- mak cevap verdilerse de biz tatmin ol- madık. Bu tatlının isminde 'kuşun konduğu yer' gibi bir telmihin yapıldığı şüphesi ayan beyan. Neyse, biz kimsenin günahını al- mayalım, noktayı da burda koyabm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle