07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK1994 CUMARTESİ 12 DUNYADAN îtalyan siyasetindeblıkdeğişimiHıristiyan Demokratlann isimlerini 'İtalyan Halk Partisi'ne dönüştürerek İtalya'yı kasıp kavuran değişim rüzganna katılmalan, ülkedeki temiz toplum arayışının ciddiyetini gösteriyor S eçimlere iki ay kala, Hıristiyan Demokrat Parti İtalya'yı peşinde sürükleyen politik değişim rüzganna ayak uydurma karan aldı. Partisıne yeni liderler kazandıran ve yeni bir isim veren parti, son iki yıl içinde ortaya çı- kan skandallarla yıpranan politik gücünü yeni- den toparlamaya çalışıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bugûne îtalyan po- litikasım başanlı bir şekilde kontrol etmeyi ba- şaran Hıristiyan Demokrat Parti, ismini İtalyan Halk Partisi olarak değjştirdi. Kırmızı bir zemin üzerine beyaz haç ve özgürlük anlamına gelen Latince "Ltfwras"kelimesinden oluşan kalkan şeklindeki parti ambleminde ise bir değişikük yapılmadı. Bir zamanlann militan Katolik ve anti-komünist ruhunu yansıtan amblem aynen korunuyor. Değişikliklerin uygulamaya ko- nulabilmesi için önûmüzdeki cumar- tesi günü parti kongresince onaylan- ması gerekiyor. Geçtiğimiz sah günü ise değişiklikleri onaylamayan, sayılan küçümsenemeyecek kadar fazla bir mu- haüf grup partiden aynlarak Hıristiyan Demokrat Merkez Parti isimli bir parti kurdu. Yeni ismiyle Îtalyan Halk Partisi sekreteri Mino Martinazzoü. eğer partinın amacı savaş- tan itibaren İtalyan politikasına hakim olan Ka- tolik merkezden bir şeyler kurtarmaya çalışmak ise, değişimin zorunlu olduğunu savunuyor. Bu haita açıklanan parti programına göre, partinin hedefleri arasında, ekonomik belir- sizliklere rağmen çalışma ve hayat standartlanru korumak liste başında geüyor. Partinin yapılan son toplanüsında, yakın zamana kadar İtalyan politi- İcasında önemli rol oynayan Giulio Andreotti, Amaldo Foriani gibi Hıristi- yan Demokratlann bulunmaması dik- kat cekti. İtalya'da Hıristiyan Demokrat politikacılann çoğu çeşitü suçlar nedeniy- le gözaltında tutuluyor. Hıristiyan Demokrat Parti'nin temelleri, 1942 yılında Roma'da gizli olarak yapılan bir toplantıda, Vatikan'ın savaş sırasında Mussolı- ni'nin Faşistlerinden kurtardığı ateşli bir Kato- lik olan Alcide De Gasperi tarafından atıldı. İtal- ya'da 8 kez kabine kuran De Gasperi, Avrupa'- nın diğer Katolik liderleriyle birlikte Faşist ve Nazi rüzgarlannın Hıristiyan değerlerini yok et- tiği savaş sonrası Avrupa'sında bu değerleri yeniden kazandırmayı amaçlayan politik hare- İcetlen başlattı. Ancak Hıristiyan Demokratlann savaş son- rası İtalya'daki hakimiyeti skandallarla sonuç- landı. Geçtiğimiz ay içinde büyük kenUerin hü- kümetleri için yapılan seçimlerle Hıristiyan De- mokrat adaylar sahneden sılindi. Roman Katolik Kilısesi'neağır birdarbeindi- ren yenilgiden sonra, Papa Il.Jan Paul, İtalyan siyaset sahnesi hakkında alışılmadık bir açıİcla- ma yaparak İtalyan Katoliklerini birleşik bir si- yasal gücü desteklemeye ve son skandallar yü- zünden Hıristiyan Demokratlann 50 yıllık ikti- dannın tümünü bırden lekelememeye çağırdı. John Tagliabue NATO'nun kuşkuhı kaderi ABD 'nin savunma bakanlığı eskiyetkilileri ocak- tayapılan NA TO zirvesini değerlendirerek, örgû- tün 2000 'liyıllardaki konumunu ve işlevlerini Los Angeles Times'e değerlendirdiler Zbigniev Brzezinski-Carter yönetimi- nin ulusal gtheniik damşmaıu:Her şey yolunda gıderse, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) genişle- yecek -Doğu Avrupa ülkeleri de NA- TO"nun bir parçası olacak ve umanm Ukrayna ile Balük cumhuri- yetleri de örgütle yakın ilışkiler kura- caklar. NATO, Rusya'yla da ilişki kuracak. Bununla birlikte, eğer kala- balıklaşmaya devam ederse, NATO birçözülme sürecine girecek. Alman- ya"nın Rusya ve Orta Avrupa ülkele- riyleflörtü tehlikeli birgüvenlik vaİcumu yaratabilir. James Schlesinger-Nixon yönetimi savunma bakanı: NATO'nun eski Sovyet uydusu ülkeleri de içine ala- rak genışleyeceğini sanıyorum. öne- mini koruyacak bir Atlantik İtti- fakı'nı biçimlendireceği kanısında- yım. Ancak, askeri alandaki özgül iş- levlerinın ne olacağı noktası henüz belirgin değil. AvrupaJı üyeler Doğu ve Güneydoğu Avrupa'daki istikrar- sızlığı sınırlamalan gerektiğı inancı- na gittikçe daha fazla yaklaşıyor ola- bilirler. Bu yüzden de Bosna'nın ge- leceğiyle gıtgıde daha fazla ügUenebilırler ama ABD bunun dışındakalacaktır. _. , _ , _ . . . . Richard Perle-Reagan yonetunımn savunma bakan yarduncısı: NATO'- nun yeni hedefini tanımlamayı başa- ramayacak olursak, 2000 yılına ka- dar varlığını koruması bile mümkün olmayacakür. Polonya, Çek Cum- huriyeti ve Macaristan'ı tam üyeliğe kabul etmeme karan, bence kaçınlmış bir firsat oldu. NATO'- nun hedefini genişletmenın bir başka yolu da, geleneğın dışına çıkabilmek- tir. Körfezin önemi düşünüldüğün- de, NATO'nun sorumluluğun bir bölümü alması, bölgede güvenliği sağlayacakür. Ama olay- lann bu yönde gelişmediğini gözlemüyorum. Paul Nitze-Reagan yönetiminin sa- vunma bakan vekiii: Sanınm, büyük öiçüde değışmemış bir durumda. Bü- yüyüp büyümeyeceğıni bılmiyorum. Önemli olan bu değil. Önemli olan ABD'nin şu anda tek süpergüç oldu- ğu ve eğer güç kullanılacaksa, bunun güç kullanabilecek bir NATO gibi bir örgüt aracıüğıyla kullanılması ge- rektiğidir. Eğer bu zorunluluklara uyulmazsa başaramayız. THE GUARDIAN Mormonlann yeni hedefî: G. Amerika •w- spanyollann Güney Amerika'yı elegeçirmeleriyle birlik- I te bölgede Katolik Kilisesi egemenliğini sürdürmeye i başladı. Ne var ki, zaman içinde Katolik kihsesı, hantal ve bürokratik bir yapıya dönüştü. Dolayısıyla Protestanlık gibi başka mezhepler Katolik Kilisesinin zayıflamasından yararlanarak, ınsanlan kendi saflanna çekme yanşına girdi. Mormonlann bu yanşta çok başanlı bir yol izlediği göriilü- yor. Sayıca az olmalanna karşın, Mormonlar daha kararlı, daha tutarlı yöntemlere başvurarak dini propagandalannı sürdürüyor. Dünya kamuoyu Mormonlan her zaman kuşku ile karşıla- dı. Mormonlara dini çevrelerde bile sıcak bakılmıyor. En önemlisi Papa John Paul II, Mormon tarikatının varlığını ta- nımıyor. Güney Amerika'da solcu gerillalar da saldınlanyla Mormonlann dini propagandalannı engelliyor. Gerillalar, Mormon kiliselerine sürekli bombah saldınlar düzenlerken, Bolıvya ve Peru'da beş Mormon misyoneri suikaste kurban ediliyor. Solculann Mormonlan hedef alması çeşitli nedenle- re dayanıyor. Bu nedenlerin başında Mormon Kiliselerinin zenginliği, ABD ile özdeştirilmesi ve önü alınamaz bir hızla taraftar kazanması geliyor. 1990 yılında bir Mayıs akşamı Mormonlara unutamıya- caklan bir darbe indıriüyor. Güney Amerika'da Mormonla- nn kutsal kitabındaki öğretileri yerliler arasında yaymak üze- re görevlendinlen iki mısyoner, kımlikleri tespit edilemeyen kişilerce hunharca katlediliyor. Katıllenn solcu gerillalar ol- duğu sanılıyor. Merkezi ABD'nin Utah eyaletinde Salt Lake City'de bulunan Mormon tarikatının liderleri olay karşısında büyük bir şok yaşıyorlar. İki din adamını kaybetmenin yol açtığı üzüntü ve aanın yanı sıra, propaganda için ayırdıkJan milyonlarca dolar tutanndaki yatınmın tehlikeye düştüğünü görüyorlar. Bunun üzerine Mormon liderler hedeflerini yeni- den gözden geçirmek zorunda kalıyor. Gerillalann Mormonlara yönelttiği bu saldınlann Kuzey Amerika'nın Güney'i baskı altına alma korkusundan kay- naklandığı ıleri sürülüyor: Bölgedekı şiddet hareketlerinin kültürler arası savaşın farklı bir tezahürü olduğu beiirtiliyor. Mormon tarikatma bağlı din adamlan, Kızıldenlilerin geleneksel inanışlannı bı- rakmalan, büyülerini yakmalan kısaca "Kızılderililiklerini" terketmeleri doğrultusunda vaazlar veriyor. Etnik kıyıma Bach'h protesto Ünlü îngiliz Kemana Nigel Kennedy. Southwark Katedrali'nde geçtiğimiz gün verdiği konserde, Bach'ın "Chaconne"unu başanlı bir şekilde yorumladı. Konserin ardından yapılan toplantıda Bosna'dagercek!eştinlme>e«ja)ı^ainetnık temızlik harekatının durdunılması ve banşın sağlanmasına yönelık çözümler tartışıldı. Toplantıya toplumun çeşitli kesimlerinden ınsanlar katıldı. Sanatçılann vedin adamlannın çoğunluğu oluşturduğu izleyiciler, Saraybosna'daki çatışmalan durdurma konusunda ızlenen politıkalan eleştirdiler 1£ THB DVDEPENDENT Etnik azınlıklarhızla artıyor İngiltere'de 1991 nüfus sayımından yola çıkarak yapılan araştırmaya göre siyah ve Asyab azınlık nüfusu bir kuşak içinde ikiye katlanacak Etnik kökene yönelik sorulan ıçeren ilk nüfus sayımı olan 1991 verilerine dayana- rak yapılan bir araştırmaya göre, Ingil- tere'nin sayısı şu anda 2.7 milyon olan si- yah ve Asyalı nüfusunun bir kuşak içinde iki kaüna çıkması bekleniyor. Ne ki, Manchester Üniversitesi'nce yürütülen araşürmada aynca etnik azınlık nüfusunun toplam nüfusa orarunın yüzde onu aşması hiçbir zaman beklenmiyor. Etnik azınlık miktannın iki katına çı- kacağına ilişkin beklentı, her bir gruptakı yaş profillerine dayanıyor. Buna göre, be- yaz çoğunluğa göre azınlık gruplannda 20 yaş altı grubunun çok fazla oluşu. Araştırmacılar Dr.Roger Ballard ile Vi- rinder Singh Kalra. etnik azınlıklarda do- ğum ve ölüm oranlannın eşitlenmesınin daha uzun yıllar alacağı için nüfuslannın daha uzun yıllar hızla artacağını belirtiyor- lar. Araştırmacılann yorumlan şöyle: u Azınlıklardaiu hızlı nüfus arttşı tahminin- den tedirgin olacak kişiler, Katolik İrlan- dalılar'daki arttşm yeni azınlıkJann kat kat üstünde olduğu gerçeğini anımsamalaruu is- tiyonız." Araştırmaya göre ıç ve dış göç nedeniyle büyük bir nüfus artışı beklenmiyor. Yeni gelen azınlıklar beyazlardan soyutlanmış çaresiz rehineler olmaktan çok. İrlandalı ve Yahudi haleflerinin modelıni izleyerek kendi varhklannı kendi anlayışlanyla oluş- turan gruplar. Araştırma ev sahipliğı, eği- tim ve istihdam düzeyi açısından, etnik azınlık topluluklannın bazı kesimlerinin beyaz nüfusun önüne geçtiğini ortaya ko- yuyor. Araştırmacılar. "Azuılık nüfusunun en azından bazı kesimleri- ırkçı ayrun konu- sunda çaltşan naif kuramcılarm zannettiği gibi kesinlikle topiumun en alt kesimlerinde olmaktan uzaklar" dıyorlar. Çok şaşırtıa bir sonuç da, en hareketlı grubun, beyaz nüfusta yüzde 5 olan pro- fesyonel istihdam orarunın yüzde 13'e ulaşüğı Çinliler oldugunun ortaya çıkışı oldu. Siyahlar dışında diğer tüm azınlık gruplar da benzer bir eğilim gösteriyorlar. Bununla birlikte, araşürma raponı, en ba- şansız olduğu kabul edilen siyah halkın bile çoğu sosyo-ekonomik alanlarda beyaz nü- fus ortalamasına yakın olduğunu belirtiyor. Fransa'da 'şanson'nulliyetçiüği Parlamentonun oybirliğiylegeçirdiğiyasayagöre, Fransa'dakiradyolar, yaptıklan müzikyayınınınyüzde 40 'ını Fransızyapıtlarına ayıracak Meclis yekvücut olarak, yani oybir- liğiyle kamusal ile- tişim araçlan ka- nunu çerçevesinde garip bir metin ka- bul etti: Bundan böyle, müzik yayını yapmakla yükümlü radyo kanallan, yayı- nladıklan parça- lann yüzde 40'ını Fransız parçalan- na ayırmak zorun- da. Böylece Fransız milletvekilleri, radyo endüstrisi ve şarkıalann yardımıyla "Fransız şanson- lan"nı yaşatmak amacıyla radyo dalgalan- na bir koruma hattı çekmiş oldular. Arük İngilizce dinlemek isteyen "hain vatandaş' yasalarla karşı karşıya. Yüzde 40'bk zo- runlu kotayla Fransız devleti, kültürel tü- ketimin öğretmeni olarak ortaya çıkıyor. Buna karşılık, şarkılann kalitesı konusun- da hiçbir kısıtlama yok! Bu fikir ilk olarak 1991'de Kültür Ba- kanı olan Jack Langdan çıktı. Ancak, radyoculann karşı çıkışıyla başansızlığa uğradı. Bu arada radyolar, hem Radyo Yayıncılan Sendikası ile hem de Odyovizü- el Yüksek Konseyi (OYK) ile telif haklan konusunda antlaşmalar yaptılar. Ama OYK jandarma görevini yerine getirecek güce sahip olmadığından. anlaşmalara pek EDITH PIAF- L nutulmaz sesi ve yorumuyla Fransız şanson'unun Diva'sı idi. de uyulmadı. Yürürlüğe geçinlen bu yaşa, beraberinde bir çok sorunu da getirdi. İlk olarak, bu yazılı metin, milletvekiJlerinden başka hiç kimseyi memnun edemedi. "Fransız milliyetçiliği açtsından kuşkulu ama siyasaJ açıdan verimli" diye tanımJıyor bir hükümet yetkılısi. Sonunda metin tartı- şmalar, düzeltmelerin ardından da olsa onaylanıyor. Bir radyo sahibi. "Bu, ayrım yanlısı, ke- sinlikle kabul edilebiliriikten uzak bir me- tin" diyor. Ama sorunun temeli "kota" kavramı- ndan kaynaklanıyor. Böyle bir kota getir- mek, bir güvensizliğin beürtisi: Yani Fransız şarkıcılanran halkın is- tekleri, beklentileri düzeyinde olmadı- klannı kabul et- mek anlamına ge- liyor. Bu metni onay- layan Gillcs Paire, "Sadece bazı du- rumiarda koruyu- culuk amaçlandı. Tüm üretici topiu- luklar Fransız var- yetesine yatınm yapıyorlar" diye savunuyor kendi- sini. Korunması ge- reken durumlar ne aalama geli- yor? Koruma, dinleyiciyi zorla- yacak ve otoriter bir tutumla müzi- ğin korunması anlamına mı geliyor. Bu konuda taraflar tartışmaya kendi açılanndan verdikleri ba- zı rakkamlarla katılıyorlar. Bazılan Fransız şarkılannın 1991'de yüzde 7, 1992'de ise yüzde 17 gibi düşük bir eranda yayınlandığını ilen sürüyorlar. Başkalan da, 1991'de Fransızca 45"liklenn çok sat- masının yayınla satın alma arasında bire bir ilişki olmadığını kanıtladığını belirti- yorlar. RTL'nin patronu Philippe Labro, "Rad- yolardan, Fransızca şarkıiarın iyilerinin yayınlanmasını Lsteyebilirler, ama bu hiçbir zaman zorlamayla olmamalı. İnsanlara, is- tediklerini dinleme özgürlüğünii vermemiz gerek" diyor Le Point POLITIKA VE OTESI MEHMEDKEMAL Drtann Bitmez Erdemi. Doların başını alıp şahfandığı, 20 bin iiralara çıktığı sa- atlerde gazeteciler Başbakan'a soruyorlar: "Piyasadaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsu- nuz?" "Her şey kontrol altındadır" diyor Başbakan, "Herşey kontrol altında dengelerini buluyor. Merkez Bankası iş başında..." Her şeyin dolara bağımlı olduğu bir ülkede tahterevaj- li gibi dolar iner çıkar hiç şaşırmamalı. Zaten bilenler arasında bir şaşkınlık yok! 1980 yılının 24 Ocagı'ndan beri hep inerek bu rakamlara gelmedik mi? Anımsarım, 24 Ocak Kararları'nın alındı, alınacağı günlerdeydi. An- kara'dan Istanbul'ageliyordum. Uçaktaellerinde James Bond çantalı iki genç işadamı konuşuyorlardı. Çok bü- yük bir devalüasyona gidilecek, paranın değeri iki katı düşecek, hiç beklemeden parayı malaçevirmek gereki- yor. Gerçekten de birkaç gün içinde öyle oldu. 35 liralarda seyreden dolar birden 70-75 İiralara çıkıverdi. İki genç işadamı haberi iyi yerinden almışlardı, parayı mala ya- tırmışlardı. Müthiş bir pahalılık geliyordu, parayı ya dö- vize yatırmalıydı, ya mala... 1980'lerin başında 35 lira olan dolar (dikkat buyurul- sun 35 lira), bugün Istanbul borsalarında 20 bin iiraya nrmanmaktadır. İner, çıkar, rotasını çizmiş gidiyor. Ama hiçbir zaman aşağı inmeyecektir, hep çıkacaktır. Benim doları tanıdığım yıllarda bir dolar üç lira bile değildi. Sa- nınm 264 kuruştu. Bu rakamı da yanlış görmüyorsunuz (264 kuruş). Uzmanları söylüyorlar, önûmüzdeki hazi- randa 25 bin olacak. Karadeniz balığı gibi biraz erken davrandı, karaya erken vurdu. Bu enflasyon döneminde kâğıt 5 binlikler çıktığında nasıl şaşırmıştık. Sonra 10 binler, 20 binler, 50 binler 100 binler, 250 binler, 500 binler piyasayı doldurmadı mı? Ne var bunda? Şimdi milyonlara hazırlanın! Bir söylentiye göre milyonlar da Almanya mı, başka ülkede mi hazırlanmış, sahtesini yaptıklan anlaşılınca basmayı durdurmuşlar, önlem alıyorlarmış. Zaten tanı- dığım kimi işadamları var, Türk Lirası kullanmıyorlar, ceplerindeki hep dolaK.. Böyle ortahalli bir işadamı dos- tumuzla, geçende, bir iki tek atacaktık. Hemen Beyoğlu'- ndaki bankalardan birine daldı, dolar bozdurdu. Şaşırdı- ğımı görünce de, "Vallahi Türk parası taşıyamıyorum, bir tomar oluyor. Dolar taşıyorum, bozduruyorum." Bozdurdu, geldi. "Çankaya'dan Ekonomiye Bakış" adlı kitabın yazarı Prof. Ahmet Kılıçbay Köşk'ten çağırılıyor. "Türk Ekono- misi", "Türkiye de Piyasa Ekonomisi" "Türkiye'de Eko- nominin Anatomisi" adlarındaki üç kitabının da Köşk tarafından okunduğunu, kabul ederse danışmanlığa atanacağı söyleniyor. Kılıçbay daveti kabul ediyor, da- nışman oluyor. Doların şaha kalktığı, Türk parasının yerle bir edildiği gün, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve ilgililer Harp Okulu'nu gezi- yorlar. Derken yolları kitaplığa düşüyor. Raflarda birçok kitap var. Demirel'in gözü birisine takılıyor. Bu kitap Prof. Ahmet Kılıçbay'ın "Türk Ekonomisi "dir. Kitabı ekonomi profesörü Tansu Çiller'e gösteriyor: "Bu kitap çok önemli, edinmek lazım. Ben daha göza- tamadım. Ama tavsiye ederim " diyor. Prof. Ahmet Kılıçbay'ın yazdığına göre kıtapları Evren okumuş. Okuduktan sonra da danışmanlığa getirmeyi düşünmüş. Sayın profesör bize bu kitaplarından "Çan- kaya 'dan Ekonomiye Bakış " adını taşıyanını 1989'da lüt- fetmişti. Şimdi ben kitaba yeniden göz atıyorum. Atma fırsatı bulamayanlara ben tavsiye ederim. Bu ekonominin gereği dolar durmadan artacaktır, enf- lasyonun durmasını, doların düşmesini hayal edenler yanılırlar. BULMACA 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Bir sigorta sözleşmesi- nin sigorta şirketı için doğurabıleceğı zaran ya 2 da riski hesaplayarak, uygun sigorta primini he- saplayan kişi... Bir nota. 2/ Ölen kimsenın vücu- du... Kısa çızme. 3/ Para- mızı simgeleyen harfler... 6 Agız kısmı >ay\an bakır tas. 4/ Uvgur hükümdar- lanna verilen san... Küçük mağara. 5/ De- neylere ve tanıtlamalara dayanan bilimlerin genel adı rinci kabuğundan ayırmak ya da bulgur dövmek için kullanılân di- bek. 6/ Göreceli. 7/ İlkel benlik... Yeraltı suyunu taşıyan geçirimlı katman. 8/ Taş kırmakta kullanı- lân büyük çekiç... Düz ve açık su kıyısı. 9/ Bir nota... Anayurdu Amerika olan bir çeşit ceviz. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Otomobillenn soğutma sistemı- ne kaülan ve endiğinde suyun donma noktasını düşüren mad- de. 2/ Mezopotamya'da kurulmuş eski kralhk... Antik Yunan mimarlığının üç bıçemınden bin. 3/ Uzaklık işareti... Küçük er- kek kardeş... Kuzu sesi. 4/ Halk dılinde soğuk algınhğına veri- len ad... Doğu Anadolu'da bir ırmak. 5/ Tatlı sularda yaşayan beyaz etli bir balık. 6/ Motorun eskiyen ya da aksayan parçala- nnı değiştirerek ya da onararak motoru yeni duruma getirme îşlemi. 7/ Tavlada bir sayı... Gecımsizlik. 8/ Olgunlaşmak üzere olan tahıl... Gözde sanya çalar kestane rengi. 9/ Olgunlaşınca kendiliğinden çatlayıp açılmayan kuru meyve... Doğu Ana- dolu'da bir göl. İLAN EZİNE KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1979 151Esas Davacılar Hatice Reyhan Sakızlı ve arkadaşlan ile davalılar Fatma Saime Altan ve arkadaşlan arasında el atmanın önlenmesi davasının yapıbn açık yargılamasında; Ezine Uçesi Geyikli Odunluk İskelesi mevkiinde 1980,1981, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2013, 2014. 2015, 2016. 2017 parsel sayılı taşmmazlarda dahili davalılar Mehmet Aras ve Kaam Bayar adma çıkartılan tebligatlar tebliğ edi- lememış ve yapılan adres araşürmasında da adresleri tespit edileme- diğınden ılanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup, duruşmanın 2.2.1994 günü saat 10.00'da Ezine Adliyesı duruşma salonunda yapı- lacağı tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 45464 ÎLAN SAMSUN1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1993 690 Davacı Kafıye Selen tarafından davalı Yunus Selen aleyhine açılmış bulunan boşanma davasuıın yapılan yargılaması sonunda: Kahramanmaraş ili Kesmeli köyü kütük 57'de nüfusa kayıtlı Mehmet oğlu Yunus Selen ile Cemal kızı Kafıye Selen'in şiddetli ge- çımsizlik nedeni ile boşanmalanna dair verilen 30 12.1993 tarih ve 1993 690 esas, 1993,732 karar sayılı ilamın davalı Yunus Selen'e ka- rar tebliğıne kaim olmak Ü2ere ılan olunur. Basın: 45427
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle