28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18OCAK1994SALJ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Agnes B. ve Pierre Chevalier'nin düzenlediği 'İlkFotoğraf sergisi Fransız Kültür Merkezi'nde Anılardaizbırakan ilk foto&raflarûltür Servisi - "Ök fotoğraftnun aıusı siyab-beyaz, ken- disi de öyle" diye yazmış ilk fotoğ- • • • • • rafını ödünç bir makineyle çeken fotoğraf sanat- çısı Ravmond Depardon. Anı- lannı ve ilk gençlik yıllannın he- yecamnı bir fotoğraf karesinde dondurmuş. Yüzlerce Avrupalı fotoğraf sa- natçısının içtenlıklerini ve he- yecanlannı da katarak çektikleri ilk fotoğraflar İstanbul Fransız Kültür Merkea'nde sergılenıyor. Fotoğraf sanatının babası sayı- lan Niepce'den Henri Cartier- Bresson'a, Jacques-Henri Larti- gue'den Jeanloup SieflTe tüm us- talann ilk fotoğraflan bu sergıde buluşuyor. Fransız Jtültür Merkezi mü- dûrü François Neuville, "Ök Fo- toğrar Pans'te Galerie du Jour - da gördüğünde çok beğenerek galerinin sahibiyle görüşüyor ve serginın İstanbul'a geünlmesı için aracı oluyor. Böylece Agnes B. ve Pierre Chevalier'nın düzen- ledikferi sergi, İstanbullulann ayağına geliyor. Serginin kısa ta- rihi ise şöyle: Agnes B., Jacaues- Henri Lartigue'ın kitabıru kanştınrken böyle bir sergı fikn doğmuş kafasında. 1992 yılında Fransa'da dûzenlenen "Fotoğraf Ayı" kapsamında "ilk fotoğraf' tema olarak belırlenmış. Galerie du Jour'un da sahibı olan Agnes B., Avrupalı sanatçılara ilk fo- toğraflannı sormuş. Ve yüzlerce fotoğrafçının katılımıyla bu sergi oluşturulmuş. Henri Cartier-Bresson, üieppe 1926 (yanda) ve Isma HöUtö, Bat- man 1967 (üstte). David Cari 1976. Galerie Du Jour'un müdürü Pierre Chevalier, serginin açütşı için (stanbul'a geldi. Pierre Chevalier ve Agnes B. ta- rafmdan haarlanan sergıyi gezer- ken ustalann bu fotoğraflan ilk gençlik yıllannda çektiklerini gözlemliyoruz. Her birinde ayn bir duyarlılık, ütızhk ve şiirsellik göze çarpıyor. Sergiyi Agnes B. ile birlikte düzenleyen Pierre Chevalier, Paris'te dûzenlenen bienalde seçtıklen bu konunun dünyada ilk kez ele alındığını vurguluyor. Yüzlerce fo- toğraf sanatçısıyla ilişkiye girerek onlar- dan ilk fotoğraflannı ya da kendileri için ilk olan fotoğraflan istediklerini ve sa- natçılann bu konuda çok titiz davrana- rak kendilerine yardım ettiklerini söylü- yor Sergide Nıepce'in çektiği ilk fotoğ- rafın yanı sıra genç fotoğrafçılann da eserlen sergıleniyor. IHepsi sembolik ve gelecek için ipucu verirler Pierre Chevalier'den fotoğraflann Bükreş'te sergılendiğini, Japonya ile de bağlanülan bulunduğunu ve oraya da sergiyı götûrmeyi dûşündûklerini öğre- nıyoruz. Pıerre Chevalier sergideki fotoğraflan Hura, Danse, 1963 (yanda) ve De Keyser, Lauwe, Betçika, şu sözlerle anlatıyor: "Ben bu fotoğrafla- n eieştinnek istemem. Fotoğraflann hep- si semboüktir ve sanatçdanıı gelecekte çekecekJeri fotoğraflar için ipucu veririer. Fakat buradaki fotoğrafUra baktığıııızda tüm fotoğrafçılann ilk fotoğraflarmda il- ginç komılar, görünnUer bulmaya çauşbklannı göriiyonız." Serginin kataloğunu kanştırarak tüm ustalann ilk fotoğraflan hakkında yazdıklan kısa yazılan ve fotoğraflann ılginç öjkülerini okuyoruz: 1967 yılında televızyonda Batman'ı izleyen fotoğraf sanatçısı İsma HöUtö, Batman'in maskesinden ve o maskeyle bırbkte gelen gizemden çok etkilenmiş. O 2amanlar yaşadığı Helsinkfrun fakir bir köyûnde Fınlandıya'dan göçeden in- sanlann fotoğraflannı çekmeye baş- lamış. O sıralarda çektığı çocuİc fotoğ- raflan daha sonra "insaıta Verflen Bü- yûk RoT adb kitabının konusu olmuş. Hölltö, banlıyödeki Batman'in maskesı- nın düştüğûnü ve ortaya duygulu bir ço- cuğun yûzünün çıktığüıı söylüyor ilk fo- toğrafını anlaürken. Itlk fotoğraflann öyküJeri de kendileri gibi ilginç Sergının kataloğunda çıktığımız yol- culukta,Carios Perez Skjuier'ın değışik formlarda duran ve kendi dünyalannın ıçınde kaybolmuş insanlan görüntüledi- ği fotoğrafm ilk fotoğrafı olmasa da ilk panoramik fotoğrafı olduğunu ve 35 yıl önce çekıldığinı ögreniyoruz. Jeanioup Sieff sergilenen fotoğrafm ilk fotoğrafı olmadığını fakat gençlik yıllannm son fotoğrafı olduğunu yazmış 1953 yıbnda çektiği fotoğrafı anlatan yazısında. Bernard Plossn 13 yaşında babası ile birlikte çıktığı yolculukta 1958 yılında çekmıs ük fotoğrafı nı. Bu fotoğrafın çölde ve fotoğrafta başlayan yolculuğunun ilk adımlan olduğunu vurgulamış Pıossu. Manuel Esclasa ilk fotoğraflanndan "Piramıt"i çekerken şaır Anton Carre- ra'nın şıinnden Rafael Subırachs'ın bes- teledıği bır şarkıdan etkilenmiş Şur şöy- le: "Biliyor musun bepimiz aslında bir pi- ramidin köleieriyiz / Eğer >aşıvorsan. bir duvar örüyorsun demekfir / Bir kere öl- dun mû, dırvar oldun demektir. " Thierry Lefebure 1974'de, 13 yaşı- ndayken yılbaşında kendıne hediye edı- len bir makineyle çekmış ilk fotoğrafinı. Karlı bir günde ağaçlj bır yolu görüntü- lerniş, ve annesi bu fotoğrafı senelerce bir kitabın "doğruhık en büyük erdemdir" yazılı sayfasında saklamış bu fotoğra- fi. Mario Giacomelli 'Comet' marka fotoğraf makınesiyle dalgalann fotoğ- rafını çekmeye çalışmış. Tüm filmı har- camış fakat ancak ıkı üç fotoğraf istediği gibi çıkmış.Bu onun doğayla ve fotoğraf makinesiyle ilk tanışması olmuş. Tüm sanatçılann anılannda iz bıra- kan ilk fotoğraflann kendıleri kadar öy- küleri de ilginç. Amatörlükten profesyo- nellığe uzanan yolun adresi fotoğrafiar- da olduğu kadar bu kısa öykülerdeki duyarübkta da gizb. flk fotoğraflann o büyülü dünyasmda yolculuğa çıkmak isteyenler için kaçın- lmaz bir fırsat olan "f lİc Fotoğraf sergi- si 31 ocak gününe kadar fstanbul Fransız Kültür Merkea'nde gezılebıbr. Nubar Terziyan, sinemamızın en sevilen, en popüler 'karakter' oyunculanndan biriydi TURHANGÜRKAN 6 yıla sığdırılmış çileb, ama boşa gitmemiş, anlamlı bir yaşamın, sinema oyunculu- ğunun tek ve onurlu ödülünü alalı henüz bır yıl bile olmamıştı. 5. Ankara Uluslararası Film Fes- tivali. 1993'ün "emek ödülü"nü, Türk sinemasına katkılanndan dolayı Nubar Terziyan'a venniş- ti. Çocuklar kadar sevinçbydi ödülü aldığında. Bu. hak edilmiş bir emeğin, gecikmış karşıbğıydı. Kendi kuşağmın oyunculan- ndan, geçen ay yıtırdığımiz, aası henüz çok taze Hulusi Kentmen'- in ardmdan büyük üzüntü duya- rak geçırdiğı felç. Nubar Tern- yan'ı aramızdan abp götürüver- di. Tarihsel klasik bir kişılik oluş- turduğu Türk sinemasının mo- zaiğinden, değerb bir taş daha ek- sildı. 500'ün çok üstündeki fibn- de, sayısız ünlü sanatçırun ba- basını, amcasını canlandıran, kimi duygusal dramlarda rol ge- reği ölürken, ardında buruk bir hüzün bırakan Terziyan'ın ölü- mü, bu kez şaka değil, gerçek oldu. Sinemamızın en sevilen, en popüler "karakter" oyunculan- ndan biri olan Nubar Temyan amk yok. Silik görüntüsüyle eski filmlerini gösteren TV ekranlan- ndan seslenecek bızlere. Nubar Terziyan hareketb, tez- canb, sempatık bir kişiliğe sahip- ti. Ufak tefek yapısı, kısacık boyu, nurlu yüzü, kırmızı yanak- lan üzennde pınldayan zekı göz- leri, beyazlaşmış pos bıyıklan, te- pesi dökülmüş kıvırcık saçlanyla, "çelebi" deyımmi hak etmiş katıksız eski bır İstanbul efendı- siydi. Oyuncu kimhği dışında sı- nemaya değışik alanlarda da Bir istanbul efendisiydi Her türlü rolö oynayan Nubar Terayan, yöoetmen Mehmet Dinier'in 'Kara Duvaklı GeUn'filmindeTürkan Şoray Oe birlikte. yardıma olurdu. Film çevırmediği zamanlarda da hiç boş durmaz, özellikle Ke- mal Film bürosunda daktilo başında Osman F. Seden'in se- naryo yaalanna emeğıni katardı. Her tür rolü oynayan Terziyan; neşeli, şakaa, sevecen, nüktedan. espri yapan kişiliğiyle Türk sırte- ma seyircisınin yer ettıği belleğin- den kolay kolay silinmeyecek. Nubar Terziyan 1909'dalstan- bul'da Kumkapı semtinde doğ- du. Bakırköy Bezezyan Lisesi*- nde onuncu sınıfa dek okudu Sonra Şehzadebaşı Camısı karşısındakı, babası Kirkor'un tuhafiyecı dükkanında çalıştı. Babası da kendisı gibi kırmıa ya- nakbolduğundançe\resinde"AI- janaJt" dıye çağnlırdı. Nubar Terayan ilk. tıyatro sevgisıru Şeh- zadebaşı'nda tattı. On beş yaşı- nda amatör olarak sahne cab- şmalan yaptı. Sanat yaşamına İ940'ta Gençler Temaşa Heyetı'- nde başladı. "OteDo", "Aktör Kean", "Hamlet", "Kral Lear", "Aceted Kalp" gıbı oyunlarda rol aldı. Atlas Film'in 1948'de Aydm Arakon'un yönetmenliğınde Hü- sejin Rahmi Gürpınar'm romanı- ndan uyarladığı "Efsuncu Baba" filminde Kirkor ve Agop rollen ıcin oyuncu aranıyordu. Kırkor rolünü Necdet Mahfi Ayral aldı. Agop rolü de. görüntü yönetme- nı Mike Rafaelyaıı'ın önensiyle Nubar Terziyan'a venldı. Oyunu beğenilince Terziyan, babadan kalma dükkanı bırakıp Yeşil- çam'a yerleşti Çebş o geliş. Tam 46 yıl uyum içinde sınemayla iç içe yaşadı. Alçakgönüllü oyuncu- luk türünün gelecek kuşaklara en güzel örneklerinden birini verdi. 1938'de eşi Katrin'le evlenen sa- natçmın şimdi 50 yaşında Berç adb bir oğlu var. Nubar Terziyan'ın bazı fıbnl- en "Kanun Namına", "Ankara Ekspresi". •'İstanbul Çiçekleri", '"İngiliz kemal La>Tens'e Karşı", "Düşman Yollan Kesn', "Kûçük Hanımefendi •, "Sinekli Bakkal", "Çalıkuşu", "Kaçak", "Dağlar Kıa Reyhan", "Zeyno", "Kezban Roma'da", "Vurgun", "Nöri Kantar Ailesi". "Bodrum Haki- mi", "Vahşi GeUn", "Kopuk", "Çilekeş", "Dertli Puıar", "Ka- dınlar Koğuşu". "Fırtma Gönüi- ler", "Nefret", "Gizli Yara". Erol Pekcan'ın anısına dûzenlenen konser bugün CRR 'de Türkcazında üç kuşakbirarada MEHMET ULUĞ Müakleyakından ya da uzaktan ilgilenen birçoğumuz. saru- yorum Erol Pekcan adına aşinayızdır. 60, 70 ve hatta 80'li yıllar boyunca TRTnin tek kanallı hegemonyası altında rock müzik- severlerin bile zarnan zaman kacınılmaz olarak izleyip, dinle- dikleri caz müziğin sembolü olmuştur Erol Pekcan adı. Ben de erken gençlik döneminı rock müzik dinleyerek geçi- renlerden olmama ra|men, caz müziğinin EroJ Pekcan adıyla özdeşleşerek hafızama kazmdığını yıllar sonra cazla ılgilenmeye basladığımda anladım. Erol ağabeyle şahsen tanışma şansını da, Türkiye'ye 1989 yüındaki dönüşûmle birlikte gelen caz kon- serleri düzenJeme karanyla yakaladım. Hiç unutmuyorum, bir kış günü gelen ilk görüşmemizde, Asmaumescit'tekı meşhur Yakup restoranda öğle yemeğı yemiş ve bu arada rakılanmızı yudumlamayı da ihmal etmemıştik. Erol Pekcan o gün bana 19501i yıllarda başlayan caz seriivenini tatü tatlı anlatmış, aa ve tatlı yönleriyle Türkiye'dekı caz mûağinin portresini çizmiş- ti. O sıralar Erol ağabeyin 34 CAZ ...plakalı emektar bir ara- bası vardı. Ben de Erol Pekcan'la yenı tanışan bir caz tutkunu olarak, bu ufak espriden çok etkılenmıştım. Bu kücük aynntıyı, kendini caza bunca adamışhğın ufak göstergesi olarak algı- iadım ve ona olan saygı ve sempatim daha da arttı. Erol Pekcan'ın caz tut- kusunun sadece arabasının plakasıyla sınırlı olmadığını anlamak ise pek zor olmadı; Erol ağabey bir süre sonra arabasını satmak zorunda kalmasına rağmen bu kez cazı kulağına küpe yaptı. Erol ağabey için caz bir tutku değildi, caz onun için bir ya- şam taraydı. 11 yaşında Amenka'nın Sesi radyosun- da caz dinlemekle başlayan 49 yıllık caz serüvenine kendi lıderliğı altındaki topluluk- larla sayısız konser, radyoda program yapımcılığı, yabana kaynaklı konser organizas- yonlan, Türkiye'nin ilk caz uzunçalan, sunuculuk, 1984 yılında Amerikan Hükümeti larafından ilk davet alan Türk hafif müziğı sanatçısı unvanını ve bunu takiben bir Amenka turu ve belkı de en önemlisi Türkiye'de caz mü- ziği çalmak isteyen yerli- yabana tüm sanatçılara ba- baük görevlerini ağdırdı. Türkiye'ye ne zaman önemli bir caz müzisyeni gelse Erol Pekcan daima onun yanında olurdu: Dave Brubeck, Oark Terry, Beımy Carter, Joe Henderson, Hank Jo- neis, Max Roach, Billy Higgins, Elvin Jones ve cazın diğer nıce devleri Erol Pekcan'ın dostfuğunu tatmak şansına sahıp ol- dular. Erol Pekcan'ın bu arada 5 bin uzuncalar gibi dünyada bile eşine az rastlanır muhteşem bir koleksı>ona da sahip olduğunu atlamamak gerekır. Erol ağabeyin cazın dışında belki de tek bır tutkusu vardj: Balık. Her fırsatta teknesine atlayıp balığa çrkan ve sonra da rakısıyla birlikte günün hasılatını yiyen Erol ağabey, bündan üç yıl kadar önce bir gün balık avlarken boğaz köprüsünden atla- yan ve birkaç yüz metre ötesine düşen talîhli bir genci teknesine çekerek bir yaşam da kurtarmıştı. En büyük ideab' bir caz okulu açmak olan Erol Pekcan'ın bu ısteğı, maalesef hiçbir zarnan gerçekleşemedı. Son zamanlarda Erol Pekcan'ın gerçekleştirmek istediği dığer bir proje de uzun yıllar birlikte çaldığı Selcuk Suo, Tuna Otenel ve yanlannda Türk cazırun genç yeteneği Imer Demirer'le birlikte güzel bır konser vermekti. Bu amaç doğrultusunda 18 ocak akşamı için aylar öncesinden planlanan konser, Erol ağabeyin rahatsızlığı dolayısıyla ilk olarak bır yardım konseri olarak düşünüldü. Fa- kat 11 ocak günü gelen erken ölüm, 18 ocak konserinı Erol Pek- can'ın anısına dönüştürdü. Yıllannı caza adayan, vannı-yoğu- nu bu uğurda harcamaktan hiçbir zaman çekinmeyen ve de kanımca sağlıgında bunun karşılığjnı alma şansına sahip ola- mayan davul ustamızın ruhuna yakışır bir gece armağan edebil- mek için tüm cazseverlerin bu akşam Cemal Reşit Rey Salonu'- nu doldurarak Türk cazının ustalannın Erol Pekcan için ça- lacaklan geceyi paylaşmalan en içten dileğimiz. rol ağabey için caz bir tutku değildi, caz onun için bir yaşam taraydı. Smema dünyasının ünhi komedveni Danny De Vito. 'En çokpenguen rolüyle güldiim' Kültûr Servisi -Sinema dünyasının ünlü komedveni Danny De Vıto, sanat hayatındaki gücünü sekstcn aldığını söyledi. "Ikizler", "Güllerin Savaşf" gibi filmlenn unutulmaz komedyenı De Vito, "1000" isımli Yunan dergisine verdıği demeçte, çevırdiğifilmlerarasında en fazla "Batman'ın Dönüşü"ndeki penguen rolüyle güldüğünü bebrtti. Sinemayaatılmaya; 1967>ılına kadar dayısının berber dükkanında çabşırken kendisiyle süreklı alay edılmesi yüzünden kararverdiğını ifadeeden De Vito, Hollywood'un ünlü sanatcılarından Michael Douglas'a çok şey borçlu olduğunu vurguladı. Sanat hayatında • "Guguk Kuşu" filmini dönüm noktası saydığını da kaydeden De Vito "Hoffa"dakı rolünü de "ıkincı bahannın başlangıa" saydığım belirtti. De Vito demecinde "Batman'in Dönüşü'ndeki penguen ile Hoffa ıki polıtık şahsiyettir. Ancak. Hoffa muhtemelen öldürüldüğu için kayboldu. Oysa penguen hala yaşıyor ve ABD başkanbğı yolunda ilerliyor. Clinton ve Bush'a karşı adaylığını koysaydı mutlaka başkan secılırdi" dedi. Artenüs Sanat MerkeziAçthyor KültörServisi - Yurtıçinde ve yurtdışmda kültürel etkinliklerde bulunmak ve ülkemızin değerb sanatçılanyla, yabana sanatçılan biraraya gctirmek amacıylayeni bir' sanat merkezi açıbyor. Artenus Sanat Galerisi adıyla etkinîiklerine başlayan merkean amacı sadece sanat eserlerinin tanıtımı değıl. Merkezde, sanatsal söyleşiler düzenlenecek, fotoğraf ve slaytgösterileri yapılacak. Aynca geleneksel sanatlanmıan yaşatılmasını sağlamak isteği ile ünlü ustalann önderlönde küçük gruplara hitap eden uygulamalı çabşmalar yapılması dahedefleniyor. Sanat merkezi Istanbul'u yanytan bir sergi ile açıbyor. Birim Bozok'un " Yedi Tepedtn Işıklar ve Renkler" adlı sergisi Şışli'deki Artemis Sana- Merkea'nde 20 şubat gününe kadar gezilebılir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle