Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet7 0 . YM.SAYI 24937 S A N A T K U L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 150CAK1994CUMMTESİ
Uyum sağlamak amacıyla kullanılan ana-baba dili iletişimin ortasmdan akan bir ırmak gibidir
"Beni arabayıdurdurmaya zorlama"
ELITEService
JtMSHAHİN
"Beni arabayı durdurmaya zoria-
IM."
Bir arabada değiliın. Evdeyim.
Ahştırma yapıyorum. Ben babayım.
Anne ve babalar, anababa dili denen
basmakalıp sözcükler ve özdeyişler-
den oluşan garip dili akıa bir biçimde
kullanmak zorunda.
Yaşamın karmaşıklığınm üstesin-
den gelmek ve uyum sağlamak ama-
ayla kullanılan anababa dili iletişimin
ortasından akan bir ırmak gibidir; yo-
lunu kapatmak, ona yön vermek eli-
nizde olsa bile akışını engellemek ola-
naksızdır. Çocukken kendimize ana-
babamız gibi olmayacağımız konu-
sunda verdiğimiz sözlere karşın ku-
şaktan kuşağa akar durur.
Anababa dili alıştırmalan yapı-
yorum, zira böylesi bir gereksinim baş
gösterdiğinde haarhkL olmak istiyo-
ruz. Üç yaşındaki oğlum Sam bu dili
kullanmamı gerektiren bir duruma he-
nûz meydan vermedi. Ancak her an
bir fırtmanın kopmasını bekleyen biri
gibi yaklaşan felaketi içimde duyuyo-
rum. Geçen gün anababa konuşma bi-
çimi ansızın ağzımdan dökülüverdi.
Ağamdan çıkan sözcükler o ölümsûz,
"ben öyle istediğun için" sözcükleriydi.
Söylediklenme inanamıyordum!
"Ben öyle dediğim için" sözcüklerin-
den oldum olası nefret etmişimdir.
Ama yine de ağzımdan çıkmasına en-
gel olamadım. Sanki konuşan ben de-
ğildim. Anababa dilinin bir özelliği de,
kendi kişiliğinizin dışında, içinizdeki
gizli bir gûcün sesi olması. Bu güç tüm
benlığinize egemen olur ve isteğiniz
dışında şeyler yaptınr. ölümsüz ol-
masına karşın anababa dili artık gide-
rek yok oluyor. Kimi özellikleri ya-
şamımızın bir parçası olup çıkmakla
birlikte birçoğu artık tarihe kanşmış
durumda.
"Ağlamayı kes. Yoksa seni ağlata-
cak bir şey bulunım. HıT" "Ağlamak
için bir nedenim var zaten. yoksa ağla-
mazdım ki" diye düşünen Sam'ı aklı-
mdan geçiriyorum.
Bu iyi. Zira anababa dili mantık-
sızlıktan kaynaklanıyor. Eğer söyle-
diklerinizin elle tutulur bir mantığı
olsa başladığıruz yere geri dönersiniz.
Eğer anababa iseniz bu mantığı kavra-
yabilirsiniz.Ama eğerçocuksanız, "Bü-
yüyunce anlayacaksmız."
Tabii ki anlamayacaksınız. Ancak o
zaman kendiniz anababa dilini konu-
şuyor olacaksınız. Günümüzûn siya-
sal açıdan iyi yetişmiş üyelerinden biri
olarak çocuklanmıza dayak atmıyo-
ruz. O halde onlan ağlatacak ne vere-
biliriz? Bu. belki de bir tuzaktan başka
bir şey değil. "Ağlamayr kesmezsen
seni ağlatacak bir şey bulunım/''
"Ne gibi, babar
"örneğin, örneğin.. yemekten sonra
sana çikolata yok!" "Baban gelince gö-
rürsün" diyen anneler de yok artık.
Annelerin çoğu çalışıyor. Aynca bu
"ağlayacak bir şey" sınıfı içinde ele
alınıyor. Anneler evde olsalar bile da-
yak atacak babalar ortada yok. Bu
yüzden "akşama görürsün" faslı tarihe
kanşmıştır.
"Yemeğini bitirmeden tatlı yok."
Şekerin can düşmanımız sayıldığı
günümüzde yukandaki sözcükler ki-
min umurunda?
"....olduğunda sakın bana görûnme!"
fşte size güzel bir basmakabp söz-
cük daha.
"Paltonu gjymeden çıkar, hasta olur-
san bana gelme." Bu işe yarar
"Sen de anne olduğunda... (Boşluğu
siz doldurabilirsiniz) Ama bu çatı altı-
nda yaşadığtn sürece bizûn kurallarımı-
za uymak znrundasın" L'f!
Bu belki de anababa dilinin can da-
mannı oluşturuyor, ama umanm Sam
genç bir delikanlı olana dek bu dile ge-
rek duymam. Şimdiye dönelim.
"Üçe kadar sayıyorum. Biir...lki..."
Bunu çok kez kullanmışımdır ve
şaşırtıcı yönü de hemen hemen her za-
man işe yaramış olması.
Sam genellikle ben üçe kadar say-
madan yatağına yatar ya da televiz-
yonu kapar. Üçten sonra ne olurdu
hiçbir fikrim \ok.
"Söylediğimi yap, yaptığımı değil."
İşte klasik bir söz daha. Umanm bu
sözleri söylemek zorunda kalmam.
"Johnny kendisini uçurumdan aşağı
atsa sen de atar mıydın?" Bundan biraz
daha farklı bir şe\ı geçenlerde söyle-
dim. Sam'ın. arkadaşı gibi çıplak
a\akla dolaşmasına karşı çıkmıştım.
"Johnny"nin ne yapttğı umurumda de-
ğil. Hatalar daha ısınana dek yalına-
yak gezmeni istemiyonım."
Tabıı, "Johnny'nin ne yaptığı umu-
rumda değil" sözcüklen. "Johnny ken-
disini ucurumdan atsa..." denli çarpıcı
ve saçma değil. ama yine de anababa
dilini yerinde kullandığım ıçın kendi
kendime onur duydum.
Gözlemlerim sonucu, anababa dili-
nin değişen zamana uyarlandığını gör-
düm. Şimdikı anababa kuşağı yeni dil-
lerini oluşturuyor. örneğin. "Seçinı,
senjnseçûnin"deniyor. Busözcüklerin
öyle ürkütücü bir yanı yok. Ancak "se-
çim" sözcüğü artık dayak yerine geçi-
yor. Yalnızca çocuk burada kendi
kendını cezalandınyor.
Eskilerin katı disiplini ne denli top-
lumsalsa o denli de aşağılayıcı bir nite-
liğe sahıpti. "Zamanla bu katı sevginin
yarannı göreceksin."
Bu sözcükler bana hiç söylenmedi.
Ama "kah sevgi"deyimi giderek daha
sık kullanılıyor. Deyim, anababa dili
arayışının bir parçası. Deyim espriden
yoksun, akılcı olmaktan uzak ve ruh-
sal bir savaş özelliği taşıyor. Yeni dili
sevdiğimi pek söyleyemem. Soğuk ve
konuyla ilintisiz. Ama ne diyebilirim
ki? Biliyorum: "Kimse yaşamın güllük
gülistanlık olacağuıı sövlemedi."
Türk resminin başyapıtlan
sudan ucuz
T.oplam 175 tablonun satışa
sunulacağı müzayedenin en pahalı eseri 1 milyar
500 bin lira açılış fıyatı belirlenen, Halil Paşa'nm
"Göksu'da Sandal Sefası" adlı tablosu oldu.
Külrür Senisi - Müzayede piya-
sasının yenilerinden Kile Sanat Ga-
lerisi'nin ikinci resim müzayedesi
yann, Harbiye Kültür Merkezi'nde
yapılacak. Saat 14.00'te başlayacak
müzayedeyi birincisinde olduğu gibi
Aziz Üstel yönetecek. Toplam 175
tablonun satışa sunulacağı müzaye-
denin en pahalı eseri 1 milyar 500
bin lira açılış fıyatı belirlenen, Halil
Paşa'nın "Göksu'da Sandal Sefası"
adlı tablosu.
Müzayedede Osmanlı dönemi
ressamlannın yapıtlan için milyar-
lan aşan fiyatlar belirlenirken, Türk
resminin en önemli isimlerinin de
aralannda bulunduğu Cumhuriyet
dönemi ve günümüz ressamlannın
eserlerine oldukça düşük değer biçil-
miş olması dikkat çekiyor. Eğer
10-15 hatta 5 milyonu gözden çı-
kanrsanız bir Buriıan Uygur, Fikret
Mualla, Bedri Rahmi, Cihat Burak,
ya da Orhan Peker resmine sahip
olabilirsiniz. Cumhuriyet dönemi ve
günümüz ressamlannın yapıtlan
arasında en yüksek fıyatı Feyhaman
Duran'ın "Peyzaj" adlı yapıtı almış
(600 milyon). Bu dönemden yüksek
fiyat belirlenen diğer eserler ise Ha-
mit Görete'nin "Boğaz" (130 mil-
yon), Avni Lifij'in "Tûrbe" ve tbra-
him Çallı'nın "Hisarda Kış" (100
milyon) adlı tablolan.
Kile Sanat Galerisi'nin "Tûrk
Resminin Baş Yapıtlan" adını taşı-
yan birinci müzayedesinde "Sonba-
har" adlı tablosu rekor bir fıyatla (2
milyar 600 milyon) satılmıştı. Bu
müzayede de Osmanb dönemi res-
samlannın yapıtlan oldukça yüksek
bir fıyatla satışa sunuluyor, bunlar-
dan Hüseyin Zekai Paşa'nın "Sala-
cak'tan Jstanbul" (1 milyar 200 mil-
yon), "Peyzaj" (800 milyon) ve Naz-
mi Ziya Güran'ın "Büyükdere Dere-
si'ııde" (1 milyar) adlı tablolannın
arttırma sonucu nasıl bir fiyat ala-
cağı merak konusu.
Son günlerde 'cinsel taciz' söylen-
tileriyle sürekli gündemde kalan
Michael Jackson. bu kez ressam Ci-
hat Burak'ın yaptıgı resmiyle müza-
yede salonunda ilgi bekleyecek. Tu-
val üzerine yağüboya tablonun açılış
Fıyatı 15 milyon lira.
Cemal Nadîr'in 2 adet karikatürü
(10 milyon), Turgırt Zaim'in "Yöriik
Kadını ve Hayvanlar" (20 milyon).
Fikret Mualla'nın "Cafe" (20 mil-
yon). Cıhat Burak'm "Dilek Lokan-
tası" (10 milyon), Gürol Sözen'ın
"Sohbet" (3 milyon), Abidin Dino"-
nun "Adalar ve Bulut"(10 milyon),
Bedri Rahmi'nin "Karadut" (20 mil-
yon), Mustafa Ayaz'ın "Horozlu
Kadın" (10 milyon). Cevat Dereli'-
nin "Oy oy Eminem" (20 milyon),
İbrahim Çalh"nın "Nü" (30 milyon),
Burhan Uygurun "Çıplak Kadın"
(20 milyon), Esat Tekand'ın "Şahi-
ka" (2 milyon) adlı tablolan ve Joan
Miro'nun 75 milyon lira fiyat verilen
imzalı baskısı müzayedenin ilgi
çekecek eserleri arasında bulunu-
yor.
Belediyenin otobüsleri gürültü rekortmeni
Bursada
güruttukirahgı
Cemal Nadir'in "Saz"ı 5 milyon. Cihat Burak'm tablosu "Michael Jackson" 15 milyon açış flyatıyla müzayedede meraklılara sunulacak.
LEVENTGENCELLİ
BURSA - Sağlıksız büyümenın
sancılannı en fazla yaşayan kentlerin
başında gelen Bursa. bu kezdegürul-
lü kırlıligı tehdıdi altında. Çeşitli
kavnaklann şaptıklan ölçümlerde.
trafık kökenlı gürültünün Bursalıla-
nn sınırlennı bozduğu ve çeşıtlı has-
talıklara zemin hazırladığı belırtildı.
İl Çe\re Müdürlüğü ekiplerinin
trafiğın yoğun olduğu Santral Garaj,
Arabayatağı. Yıldınm'da yapılan öl-
çümlerde. gürültünün tehlıke
sınınna geldiği açıklandı. Santral
Garaj'da 85-90 desıbel çıkan gürültü
sonucunun. sağlığı bozacak oranda
olduğunu savunan İl Çevre Müdürü
Zeynel Abidin Turhan, Gürültü
Kontrol YönetmeliğTnde bu oranın
35-40 db oiması gerektiğını vurgulu-
yor.
Belediye otobüsleri
rekortinen
Yasalann. gurültüyü önlemekle
şükümlü kıldığı belediyenin. otobüs-
İer aracılığıvla Bursa"nın gürültülü
olmasındaki rolü çok büyük. Avu-
kat Erkan Özera\'ın isteği üzerine
noterin de katıldığı bir araştırmada.
halk arasında. -frenlerin kulaklan
patlatırcasına ses çıkarması üzerine-
"defolu otobiisler" olarak adlandın-
lan belediye otobüslen rekor kırdı.
Ölçümleri gerçekleştiren Uzman
Odvolog Elçin Mıhçı'nın konuyla ıl-
gılı raporunda. otobüslenn arttırdığı
gürültü kırlıliği şö\leaktanlıyor:
"Trafığin yoğun olmadığı saatlerde
15.00-16.00 saatlcri arasında Bursa
İnönii Caddesi'nde kaldınmm öniin-
den geçen ya da önünde duran beledi-
yeye ait, toplu taşımacüıkta kullanı-
lan otobüslenn çıkarmış olduklan
fren sesleri ölçülmüştiir. Caddedeki en
düşük gürültü düze> i 77 desibeldir. En
fazla 85 desibele çıkmaktadır. Fakat
| otobüslcrin fren yapmaya başladıklan
andan itibaren durunca\a kadar olan
sürede gürültü düzeyi birdenbire 102.
107. hatta elde ettiğimiz en yüksek de-
ğer olan 109.7 desibele ulaşmaktadır.
Yapılanö'içümierde hem İnonühem
de Çekirge Caddeleri'nde rrafiğin
aktığı durumda elde edilcn gürültü dü-
zeyleri, kabul edilebilir değerler arası-
nda kabnaktadır. (19308 sa\ ılı Resmi
Gazete'de ortalama 85 db (A) olar&k
kabul edilmiştir.) Ancak otobüslerin
fren y apmaya başladıklan andan iti-
baren kaydedilen gürültü düzeyi bu
değeri aşmakta \e şiddetii derecede et-
kili gürültü düze\i sınıfına girmekte-
dir."
Odyolog Elçin Mıhçı. belediye
otobüslennın fren sistemlerindeki
bozukluktan kaynaklanan anı ve
aralıklı gürültü artışlanmn ınsan
sağlığı açısından sakıncalannı da
şovle aktanyor:
"Gürültü sonucu meydana gelen
işitme kaybı. kişinin gürültü hassasi-
yetine. yaşına. gürültülü ortamda kal-
ma süresine, gürültünün sürekli veya
aralıklı olmasına »e güriiltümin risk
seviyesini aşmış olmasına bağhdır.
Sürekli gürültünün olduğu bir ortam-
da çalışmanın veya bulunmanın işit-
meye olan aralıklı \e ani gürültülere
oranla daha azdır. Aralıklı >e ani gü-
rültülü ortamlarda gürültü organiz-
mada ani reaksiyon \e reflekslere se-
bep olduğundan kan basıncı arrmak-
ta. terieme olmakta. kalp atış oranı,
solunum oranı değişmekte, sinir sis-
teminde de bozukluklara neden ol-
maktadır."
Büyükşehir Beledıyesi'ne vatan-
daşlann yaptıklan şıkâyetler de göz
önüne alınarak yapılan araşfrmada
da. İkarus marka otobüslerin fren
sistemlerinin aşırı gürültü\e neden
olduğu saptandı.
Bılırkışiler Hayrettin Yaymacı,
Orhan Kartal ve Nail Başkır'ın hazı-
rladığı raporda fren yapıldığında ses
gelmesinin nedenleri şöyle sıralaru-
yor:
"Fren yapıldığında aşırı ses meyda-
na gelmesinin balatalann kampanay-
la teması sırasında. kampana yüzeyin-
de oluşmuş farklı sertlikteki
kısımlann yine farklı sürtünme diren-
ci göstermesi sonucu meydana gelen
titreşimden ileri geldiği kanaatine
tanlmıştır. Sesin oluşmasına sebep
olan unsurlan; kampana malzemesı-
nin uygun evsafta \e kristal bakımı-
ndan homojen olamaması, balata yö-
zeylerinin ktsa zamanda sertleşmesi,
kampana »e fren balata malzenieleri-
nin birbirlerinin kusurlannı kapata-
cak uyumda obnamasından ileri geldi-
ği neticesine »anlmıştır."
Bursa Büvükşehır Belediyesi yet-
kılileri. güniitü çıkaran belediye oto-
büslerinin fren sistemlerinin değişti-
rildiğini. otobüsierden kaynaklanan
gürültünün önlendiğini savunuyor-
lar.
M E S E L A D E D I K ERDALATABEK
<<rrr
A. ek mi, çift mi?" diye söze baş-
lamışuk. Bu hafta sıra çiftlerde. Dilimizde
"çift', "çifte" sözcükleri çok yaygın. en
çok bilineni de "çiftçi" sözcüğü olmalı.
Bir çift öküzle toprağı sürmekten mi geli-
yor, yoksa hayvanlann çiftleştirilmesini
mi belirtiyor, bilmiyorum ama. "çiftçi"
sözcüğünün tanm işini anlattığı kesin.
Burada etimolojik araştırmalar yap-
madığımızı unutmadan "mesela divetim".
* CİPTLİK ACASI: "Dediği'deaık,
çaldığı düdük; astığı astık. kestiği kestik"
olanlara "çiftlik ağası" denir. Zamanında
çiftliklerde bulunurmuş, ama şimdi kent-
lerde, resmi, yan resmi kurumlarda gö-
rülüyor. Şöyle yanınıza yörenize bakar-
sanız. belleğınizi yoklarsanız pek çogunu
görebilirsiniz. Çiftlik bellediği yerdekileri
davar sayan, yanındaki görevlilen de bek-
çi köpeğı gibi kullananlan gördünüz mü
bilin ki o "çiftlik ağası"dır. Kadın olan-
lanna da "hanunağa" denir ki bunlar da
zarplı, çapraz ağalardandır. tnsanın az, [
koyunun, öküzün, eşeğjn bol olduğu yer-
lerde her zaman bir "çiftlik ağası" bulu-
nur. Insanın çok olduğu yerlerde ağalık
yapmaya heveslenen olursa onu kulağın-
dantutuphizayagetirirler.Atalanmız"sü-
rüsüne göre ağa olur" demışler, pek güzel
söylemişler.
CİPTETELLI: Aman da aman,
şıkır da şıkır bir oyundur ki seyredenler el
vurup alkış tutarken dayanamaz oyna-
maya kalkarlar. Gerdan kınp göğüs titre-
tirken kalçalar da bir o yana bir bu yana
Birçift kanatbulsaydım...savnılur. Parmaklar şıkır şıkır öterken
adımlar seke seke atılır. Oynayanı çoksa
da hakkını vereni azdır, doğrusunu ister-
seniz tadını çıkaranı da azalmıştır. Zira ki
her marifet yerinde iltifata tabidır. Türk-
çesi, "yapı- İan iş anlayana göre yapılır",
doğrusu da budur. Bizim millet de oryan-
tal danslara yatkın olduğundan en anlı
şanlı toplantılarda bile 'gavur' havalanyla
bir iki döndükten sonra gırnatayla düm-
belek çiftetelliyi vurdu mu, o süslü püslü
hanımlan yerinde tutamazsın. Doğrusu
da onlan tutmak değildir; ya yerinde, ede-
binle oturup seyredersin )a sen de kalkıp
kurtlannı dökersin. Hani şu "stres at-
mak" diye ortalarda dönenen bir laf var.
İşte "cifteteUi" bu işe birebirdir. Bu da size
kuponsuz tarafından armağanımız ol-
sun.
* İKİTELLİ: Dur. kanştırdım galiba.
"tkiteüi" şu basınımızın taşındığı yer değil
miydi? Hay Allah, şimdi ne münasebeti
var çiftetelliyle Ikiteili'nin? Basın ne ger-
dan kırar, ne kalça kıvınr ne göbek atar,
değil mi? Pardon, çok pardon, orası 'Yapı
Kredi" değil mi?
'CİPTEKJIVRULMUS: İyice
fınnlanıp çok pişkin duruma getirilmiş ki-
şilere denir. Aslı lokum için çıkanlmıştır
ama, kimi hemcinslerimize daha çok
yakışır. Bu "çiftekavrulmuş" tayfasında
utanma, sıkılma, arlanma gibisinden
zayıflıklara hiç rastlanmaz. Maşallah yü-
züne tükürseniz gökyüzüne bakar "yağ-
mur yagıyor galiba" derler. Yaşama pren-
sipleri "ar yüı değil, kar yUı"dır. Bunlar
yüzünüze bakarken gözünüzdeki sürmeyi
çalariar. Sırtmızı sıvazlarken ceketinizi
sıyınrlar. Artık severken ne yapacaklannı
tahmin edip tetikte olursunuz umanm.
"Devlet malı deniz" deyip dalanlar bun-
lardır. "Bal rutan parmağmı yalar, kava-
noza kepçeyle dalar" diyenler bunlardır.
"Çiftekavrulmuş" olmak günümüzde
ayıp olmaktan çıkmış, "işbilirlik, işbiti-
ricilik, köşedönücülük" sayılmış olup poli-
tikada, önemli görevlerde, hızlı iş sektör-
lerinde "master ve doktora" gibi önemli
bir "Uyakat madalyası" yerine gecmiştir.
Çağı hızla atlamak ısteyenlere duyurulur.
(Ücretsiz, kuponsuz bir armağanımız da
bu.)
* ÇİFTE STANDART: Türkiye
sınırlannın dışında çok bulunan ama. biz-
dehiçbulunmayanbirdavranışbiçimidir.
Bizde bulunmamasının nedeni "Türk
Standartlan Enstitüsü"nün kovduğu
standartlara uyulmasıdır. "Çifte stan-
dart" demek. aynı şev ışimize geldiği za-
man kıvırtıp mıvırtıp "iyi" demek. işimize
gelmedıği zaman da "oİur mu böyle kepa-
zelik!" diye ayağa kalkmaktır. Âvrupalı-
lar çok yapar, biz hiç yapmayız. Onlar
yaptığı için de çok üzülürüz. çok kızanz,
söveriz döveriz ama. biz öyle şeyler
yapmayız. Bizde insan haklan çok stan-
darttır: "Bana göre haklı olan haklıdır.
haksız olan da haksız". Gördünüz değil
mi. ne basit. Ama 'insan haklan" diye or-
taya çıkan birileri var ki onlar kötü niyet-
lidir, haındir, yıkıcıdır, bölücüdür, parça-
layıcıdır. Bunlar durmadan "işkence var"
derler. "insan haklan ihlal ediliyor" derler.
Bunlar TSE markasının kabul etmediği
standartlardır. binaenaleyh yani neymiş.
insan hakkını haketmemişmiş. Yani 'in-
san hakkını hakedenler eder, haketmeyen-
ler de sesini keser, yoksa biz o sesi kesmesi-
ni biliriz". Bu da size standart markalı ar-
mağandır.
* ÇİFTE KUMRULAR: Birbirine
pek düşkün, pek muhabbetli çiftler için
kullanılır. "Aman, Allah na/ardan sak-
lasm, kumrular gibi sevişiyoıiar" denir.
Her yerde başbaşa görülürler. el ele ge-
zerler, birbirlerini elleriyle beslerler, şey-
tanı bile kıskandınrlar. Aradan yıllargeç- i
tikten sonra bu çiftleri gönnenizi pek tav- j
siyeetmıyoruz. Olurya eski muhabbetleri
kalmamıştır, bakarsınız çoluk çocuk dün-
\a hengamesı, geçim dcrdi derken hayat
değişmiştir. "Ev kimin üstüne yapılsın?"-
dan başlayıp "zaten senden ne gördüm
10?" kavgalanna girilmıştir. Olur ya,
adam kadının pasaklıüğını. kadın da
adamın kabalığını görür olmuşlardır.
Eski "çifte kumrular"ın yerini "kedi-
köpek" çiftı almıştır. Onlar da çifttir de siz
siz olun "vahu siz bir zamanlar çifte kum-
rular değil miydiniz?" demeyin. Belki on-
lar bile artık anımsamıyorlardır. Ne olur,
siz de kumruluğu unutmayın, şunun şu-
rasında kaç kumru kaldı ki?...