04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet7 0 . YM.SAYI 24937 S A N A T K U L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 150CAK1994CUMMTESİ Uyum sağlamak amacıyla kullanılan ana-baba dili iletişimin ortasmdan akan bir ırmak gibidir "Beni arabayıdurdurmaya zorlama" ELITEService JtMSHAHİN "Beni arabayı durdurmaya zoria- IM." Bir arabada değiliın. Evdeyim. Ahştırma yapıyorum. Ben babayım. Anne ve babalar, anababa dili denen basmakalıp sözcükler ve özdeyişler- den oluşan garip dili akıa bir biçimde kullanmak zorunda. Yaşamın karmaşıklığınm üstesin- den gelmek ve uyum sağlamak ama- ayla kullanılan anababa dili iletişimin ortasından akan bir ırmak gibidir; yo- lunu kapatmak, ona yön vermek eli- nizde olsa bile akışını engellemek ola- naksızdır. Çocukken kendimize ana- babamız gibi olmayacağımız konu- sunda verdiğimiz sözlere karşın ku- şaktan kuşağa akar durur. Anababa dili alıştırmalan yapı- yorum, zira böylesi bir gereksinim baş gösterdiğinde haarhkL olmak istiyo- ruz. Üç yaşındaki oğlum Sam bu dili kullanmamı gerektiren bir duruma he- nûz meydan vermedi. Ancak her an bir fırtmanın kopmasını bekleyen biri gibi yaklaşan felaketi içimde duyuyo- rum. Geçen gün anababa konuşma bi- çimi ansızın ağzımdan dökülüverdi. Ağamdan çıkan sözcükler o ölümsûz, "ben öyle istediğun için" sözcükleriydi. Söylediklenme inanamıyordum! "Ben öyle dediğim için" sözcüklerin- den oldum olası nefret etmişimdir. Ama yine de ağzımdan çıkmasına en- gel olamadım. Sanki konuşan ben de- ğildim. Anababa dilinin bir özelliği de, kendi kişiliğinizin dışında, içinizdeki gizli bir gûcün sesi olması. Bu güç tüm benlığinize egemen olur ve isteğiniz dışında şeyler yaptınr. ölümsüz ol- masına karşın anababa dili artık gide- rek yok oluyor. Kimi özellikleri ya- şamımızın bir parçası olup çıkmakla birlikte birçoğu artık tarihe kanşmış durumda. "Ağlamayı kes. Yoksa seni ağlata- cak bir şey bulunım. HıT" "Ağlamak için bir nedenim var zaten. yoksa ağla- mazdım ki" diye düşünen Sam'ı aklı- mdan geçiriyorum. Bu iyi. Zira anababa dili mantık- sızlıktan kaynaklanıyor. Eğer söyle- diklerinizin elle tutulur bir mantığı olsa başladığıruz yere geri dönersiniz. Eğer anababa iseniz bu mantığı kavra- yabilirsiniz.Ama eğerçocuksanız, "Bü- yüyunce anlayacaksmız." Tabii ki anlamayacaksınız. Ancak o zaman kendiniz anababa dilini konu- şuyor olacaksınız. Günümüzûn siya- sal açıdan iyi yetişmiş üyelerinden biri olarak çocuklanmıza dayak atmıyo- ruz. O halde onlan ağlatacak ne vere- biliriz? Bu. belki de bir tuzaktan başka bir şey değil. "Ağlamayr kesmezsen seni ağlatacak bir şey bulunım/'' "Ne gibi, babar "örneğin, örneğin.. yemekten sonra sana çikolata yok!" "Baban gelince gö- rürsün" diyen anneler de yok artık. Annelerin çoğu çalışıyor. Aynca bu "ağlayacak bir şey" sınıfı içinde ele alınıyor. Anneler evde olsalar bile da- yak atacak babalar ortada yok. Bu yüzden "akşama görürsün" faslı tarihe kanşmıştır. "Yemeğini bitirmeden tatlı yok." Şekerin can düşmanımız sayıldığı günümüzde yukandaki sözcükler ki- min umurunda? "....olduğunda sakın bana görûnme!" fşte size güzel bir basmakabp söz- cük daha. "Paltonu gjymeden çıkar, hasta olur- san bana gelme." Bu işe yarar "Sen de anne olduğunda... (Boşluğu siz doldurabilirsiniz) Ama bu çatı altı- nda yaşadığtn sürece bizûn kurallarımı- za uymak znrundasın" L'f! Bu belki de anababa dilinin can da- mannı oluşturuyor, ama umanm Sam genç bir delikanlı olana dek bu dile ge- rek duymam. Şimdiye dönelim. "Üçe kadar sayıyorum. Biir...lki..." Bunu çok kez kullanmışımdır ve şaşırtıcı yönü de hemen hemen her za- man işe yaramış olması. Sam genellikle ben üçe kadar say- madan yatağına yatar ya da televiz- yonu kapar. Üçten sonra ne olurdu hiçbir fikrim \ok. "Söylediğimi yap, yaptığımı değil." İşte klasik bir söz daha. Umanm bu sözleri söylemek zorunda kalmam. "Johnny kendisini uçurumdan aşağı atsa sen de atar mıydın?" Bundan biraz daha farklı bir şe\ı geçenlerde söyle- dim. Sam'ın. arkadaşı gibi çıplak a\akla dolaşmasına karşı çıkmıştım. "Johnny"nin ne yapttğı umurumda de- ğil. Hatalar daha ısınana dek yalına- yak gezmeni istemiyonım." Tabıı, "Johnny'nin ne yaptığı umu- rumda değil" sözcüklen. "Johnny ken- disini ucurumdan atsa..." denli çarpıcı ve saçma değil. ama yine de anababa dilini yerinde kullandığım ıçın kendi kendime onur duydum. Gözlemlerim sonucu, anababa dili- nin değişen zamana uyarlandığını gör- düm. Şimdikı anababa kuşağı yeni dil- lerini oluşturuyor. örneğin. "Seçinı, senjnseçûnin"deniyor. Busözcüklerin öyle ürkütücü bir yanı yok. Ancak "se- çim" sözcüğü artık dayak yerine geçi- yor. Yalnızca çocuk burada kendi kendını cezalandınyor. Eskilerin katı disiplini ne denli top- lumsalsa o denli de aşağılayıcı bir nite- liğe sahıpti. "Zamanla bu katı sevginin yarannı göreceksin." Bu sözcükler bana hiç söylenmedi. Ama "kah sevgi"deyimi giderek daha sık kullanılıyor. Deyim, anababa dili arayışının bir parçası. Deyim espriden yoksun, akılcı olmaktan uzak ve ruh- sal bir savaş özelliği taşıyor. Yeni dili sevdiğimi pek söyleyemem. Soğuk ve konuyla ilintisiz. Ama ne diyebilirim ki? Biliyorum: "Kimse yaşamın güllük gülistanlık olacağuıı sövlemedi." Türk resminin başyapıtlan sudan ucuz T.oplam 175 tablonun satışa sunulacağı müzayedenin en pahalı eseri 1 milyar 500 bin lira açılış fıyatı belirlenen, Halil Paşa'nm "Göksu'da Sandal Sefası" adlı tablosu oldu. Külrür Senisi - Müzayede piya- sasının yenilerinden Kile Sanat Ga- lerisi'nin ikinci resim müzayedesi yann, Harbiye Kültür Merkezi'nde yapılacak. Saat 14.00'te başlayacak müzayedeyi birincisinde olduğu gibi Aziz Üstel yönetecek. Toplam 175 tablonun satışa sunulacağı müzaye- denin en pahalı eseri 1 milyar 500 bin lira açılış fıyatı belirlenen, Halil Paşa'nın "Göksu'da Sandal Sefası" adlı tablosu. Müzayedede Osmanlı dönemi ressamlannın yapıtlan için milyar- lan aşan fiyatlar belirlenirken, Türk resminin en önemli isimlerinin de aralannda bulunduğu Cumhuriyet dönemi ve günümüz ressamlannın eserlerine oldukça düşük değer biçil- miş olması dikkat çekiyor. Eğer 10-15 hatta 5 milyonu gözden çı- kanrsanız bir Buriıan Uygur, Fikret Mualla, Bedri Rahmi, Cihat Burak, ya da Orhan Peker resmine sahip olabilirsiniz. Cumhuriyet dönemi ve günümüz ressamlannın yapıtlan arasında en yüksek fıyatı Feyhaman Duran'ın "Peyzaj" adlı yapıtı almış (600 milyon). Bu dönemden yüksek fiyat belirlenen diğer eserler ise Ha- mit Görete'nin "Boğaz" (130 mil- yon), Avni Lifij'in "Tûrbe" ve tbra- him Çallı'nın "Hisarda Kış" (100 milyon) adlı tablolan. Kile Sanat Galerisi'nin "Tûrk Resminin Baş Yapıtlan" adını taşı- yan birinci müzayedesinde "Sonba- har" adlı tablosu rekor bir fıyatla (2 milyar 600 milyon) satılmıştı. Bu müzayede de Osmanb dönemi res- samlannın yapıtlan oldukça yüksek bir fıyatla satışa sunuluyor, bunlar- dan Hüseyin Zekai Paşa'nın "Sala- cak'tan Jstanbul" (1 milyar 200 mil- yon), "Peyzaj" (800 milyon) ve Naz- mi Ziya Güran'ın "Büyükdere Dere- si'ııde" (1 milyar) adlı tablolannın arttırma sonucu nasıl bir fiyat ala- cağı merak konusu. Son günlerde 'cinsel taciz' söylen- tileriyle sürekli gündemde kalan Michael Jackson. bu kez ressam Ci- hat Burak'ın yaptıgı resmiyle müza- yede salonunda ilgi bekleyecek. Tu- val üzerine yağüboya tablonun açılış Fıyatı 15 milyon lira. Cemal Nadîr'in 2 adet karikatürü (10 milyon), Turgırt Zaim'in "Yöriik Kadını ve Hayvanlar" (20 milyon). Fikret Mualla'nın "Cafe" (20 mil- yon). Cıhat Burak'm "Dilek Lokan- tası" (10 milyon), Gürol Sözen'ın "Sohbet" (3 milyon), Abidin Dino"- nun "Adalar ve Bulut"(10 milyon), Bedri Rahmi'nin "Karadut" (20 mil- yon), Mustafa Ayaz'ın "Horozlu Kadın" (10 milyon). Cevat Dereli'- nin "Oy oy Eminem" (20 milyon), İbrahim Çalh"nın "Nü" (30 milyon), Burhan Uygurun "Çıplak Kadın" (20 milyon), Esat Tekand'ın "Şahi- ka" (2 milyon) adlı tablolan ve Joan Miro'nun 75 milyon lira fiyat verilen imzalı baskısı müzayedenin ilgi çekecek eserleri arasında bulunu- yor. Belediyenin otobüsleri gürültü rekortmeni Bursada güruttukirahgı Cemal Nadir'in "Saz"ı 5 milyon. Cihat Burak'm tablosu "Michael Jackson" 15 milyon açış flyatıyla müzayedede meraklılara sunulacak. LEVENTGENCELLİ BURSA - Sağlıksız büyümenın sancılannı en fazla yaşayan kentlerin başında gelen Bursa. bu kezdegürul- lü kırlıligı tehdıdi altında. Çeşitli kavnaklann şaptıklan ölçümlerde. trafık kökenlı gürültünün Bursalıla- nn sınırlennı bozduğu ve çeşıtlı has- talıklara zemin hazırladığı belırtildı. İl Çe\re Müdürlüğü ekiplerinin trafiğın yoğun olduğu Santral Garaj, Arabayatağı. Yıldınm'da yapılan öl- çümlerde. gürültünün tehlıke sınınna geldiği açıklandı. Santral Garaj'da 85-90 desıbel çıkan gürültü sonucunun. sağlığı bozacak oranda olduğunu savunan İl Çevre Müdürü Zeynel Abidin Turhan, Gürültü Kontrol YönetmeliğTnde bu oranın 35-40 db oiması gerektiğını vurgulu- yor. Belediye otobüsleri rekortinen Yasalann. gurültüyü önlemekle şükümlü kıldığı belediyenin. otobüs- İer aracılığıvla Bursa"nın gürültülü olmasındaki rolü çok büyük. Avu- kat Erkan Özera\'ın isteği üzerine noterin de katıldığı bir araştırmada. halk arasında. -frenlerin kulaklan patlatırcasına ses çıkarması üzerine- "defolu otobiisler" olarak adlandın- lan belediye otobüslen rekor kırdı. Ölçümleri gerçekleştiren Uzman Odvolog Elçin Mıhçı'nın konuyla ıl- gılı raporunda. otobüslenn arttırdığı gürültü kırlıliği şö\leaktanlıyor: "Trafığin yoğun olmadığı saatlerde 15.00-16.00 saatlcri arasında Bursa İnönii Caddesi'nde kaldınmm öniin- den geçen ya da önünde duran beledi- yeye ait, toplu taşımacüıkta kullanı- lan otobüslenn çıkarmış olduklan fren sesleri ölçülmüştiir. Caddedeki en düşük gürültü düze> i 77 desibeldir. En fazla 85 desibele çıkmaktadır. Fakat | otobüslcrin fren yapmaya başladıklan andan itibaren durunca\a kadar olan sürede gürültü düzeyi birdenbire 102. 107. hatta elde ettiğimiz en yüksek de- ğer olan 109.7 desibele ulaşmaktadır. Yapılanö'içümierde hem İnonühem de Çekirge Caddeleri'nde rrafiğin aktığı durumda elde edilcn gürültü dü- zeyleri, kabul edilebilir değerler arası- nda kabnaktadır. (19308 sa\ ılı Resmi Gazete'de ortalama 85 db (A) olar&k kabul edilmiştir.) Ancak otobüslerin fren y apmaya başladıklan andan iti- baren kaydedilen gürültü düzeyi bu değeri aşmakta \e şiddetii derecede et- kili gürültü düze\i sınıfına girmekte- dir." Odyolog Elçin Mıhçı. belediye otobüslennın fren sistemlerindeki bozukluktan kaynaklanan anı ve aralıklı gürültü artışlanmn ınsan sağlığı açısından sakıncalannı da şovle aktanyor: "Gürültü sonucu meydana gelen işitme kaybı. kişinin gürültü hassasi- yetine. yaşına. gürültülü ortamda kal- ma süresine, gürültünün sürekli veya aralıklı olmasına »e güriiltümin risk seviyesini aşmış olmasına bağhdır. Sürekli gürültünün olduğu bir ortam- da çalışmanın veya bulunmanın işit- meye olan aralıklı \e ani gürültülere oranla daha azdır. Aralıklı >e ani gü- rültülü ortamlarda gürültü organiz- mada ani reaksiyon \e reflekslere se- bep olduğundan kan basıncı arrmak- ta. terieme olmakta. kalp atış oranı, solunum oranı değişmekte, sinir sis- teminde de bozukluklara neden ol- maktadır." Büyükşehir Beledıyesi'ne vatan- daşlann yaptıklan şıkâyetler de göz önüne alınarak yapılan araşfrmada da. İkarus marka otobüslerin fren sistemlerinin aşırı gürültü\e neden olduğu saptandı. Bılırkışiler Hayrettin Yaymacı, Orhan Kartal ve Nail Başkır'ın hazı- rladığı raporda fren yapıldığında ses gelmesinin nedenleri şöyle sıralaru- yor: "Fren yapıldığında aşırı ses meyda- na gelmesinin balatalann kampanay- la teması sırasında. kampana yüzeyin- de oluşmuş farklı sertlikteki kısımlann yine farklı sürtünme diren- ci göstermesi sonucu meydana gelen titreşimden ileri geldiği kanaatine tanlmıştır. Sesin oluşmasına sebep olan unsurlan; kampana malzemesı- nin uygun evsafta \e kristal bakımı- ndan homojen olamaması, balata yö- zeylerinin ktsa zamanda sertleşmesi, kampana »e fren balata malzenieleri- nin birbirlerinin kusurlannı kapata- cak uyumda obnamasından ileri geldi- ği neticesine »anlmıştır." Bursa Büvükşehır Belediyesi yet- kılileri. güniitü çıkaran belediye oto- büslerinin fren sistemlerinin değişti- rildiğini. otobüsierden kaynaklanan gürültünün önlendiğini savunuyor- lar. M E S E L A D E D I K ERDALATABEK <<rrr A. ek mi, çift mi?" diye söze baş- lamışuk. Bu hafta sıra çiftlerde. Dilimizde "çift', "çifte" sözcükleri çok yaygın. en çok bilineni de "çiftçi" sözcüğü olmalı. Bir çift öküzle toprağı sürmekten mi geli- yor, yoksa hayvanlann çiftleştirilmesini mi belirtiyor, bilmiyorum ama. "çiftçi" sözcüğünün tanm işini anlattığı kesin. Burada etimolojik araştırmalar yap- madığımızı unutmadan "mesela divetim". * CİPTLİK ACASI: "Dediği'deaık, çaldığı düdük; astığı astık. kestiği kestik" olanlara "çiftlik ağası" denir. Zamanında çiftliklerde bulunurmuş, ama şimdi kent- lerde, resmi, yan resmi kurumlarda gö- rülüyor. Şöyle yanınıza yörenize bakar- sanız. belleğınizi yoklarsanız pek çogunu görebilirsiniz. Çiftlik bellediği yerdekileri davar sayan, yanındaki görevlilen de bek- çi köpeğı gibi kullananlan gördünüz mü bilin ki o "çiftlik ağası"dır. Kadın olan- lanna da "hanunağa" denir ki bunlar da zarplı, çapraz ağalardandır. tnsanın az, [ koyunun, öküzün, eşeğjn bol olduğu yer- lerde her zaman bir "çiftlik ağası" bulu- nur. Insanın çok olduğu yerlerde ağalık yapmaya heveslenen olursa onu kulağın- dantutuphizayagetirirler.Atalanmız"sü- rüsüne göre ağa olur" demışler, pek güzel söylemişler. CİPTETELLI: Aman da aman, şıkır da şıkır bir oyundur ki seyredenler el vurup alkış tutarken dayanamaz oyna- maya kalkarlar. Gerdan kınp göğüs titre- tirken kalçalar da bir o yana bir bu yana Birçift kanatbulsaydım...savnılur. Parmaklar şıkır şıkır öterken adımlar seke seke atılır. Oynayanı çoksa da hakkını vereni azdır, doğrusunu ister- seniz tadını çıkaranı da azalmıştır. Zira ki her marifet yerinde iltifata tabidır. Türk- çesi, "yapı- İan iş anlayana göre yapılır", doğrusu da budur. Bizim millet de oryan- tal danslara yatkın olduğundan en anlı şanlı toplantılarda bile 'gavur' havalanyla bir iki döndükten sonra gırnatayla düm- belek çiftetelliyi vurdu mu, o süslü püslü hanımlan yerinde tutamazsın. Doğrusu da onlan tutmak değildir; ya yerinde, ede- binle oturup seyredersin )a sen de kalkıp kurtlannı dökersin. Hani şu "stres at- mak" diye ortalarda dönenen bir laf var. İşte "cifteteUi" bu işe birebirdir. Bu da size kuponsuz tarafından armağanımız ol- sun. * İKİTELLİ: Dur. kanştırdım galiba. "tkiteüi" şu basınımızın taşındığı yer değil miydi? Hay Allah, şimdi ne münasebeti var çiftetelliyle Ikiteili'nin? Basın ne ger- dan kırar, ne kalça kıvınr ne göbek atar, değil mi? Pardon, çok pardon, orası 'Yapı Kredi" değil mi? 'CİPTEKJIVRULMUS: İyice fınnlanıp çok pişkin duruma getirilmiş ki- şilere denir. Aslı lokum için çıkanlmıştır ama, kimi hemcinslerimize daha çok yakışır. Bu "çiftekavrulmuş" tayfasında utanma, sıkılma, arlanma gibisinden zayıflıklara hiç rastlanmaz. Maşallah yü- züne tükürseniz gökyüzüne bakar "yağ- mur yagıyor galiba" derler. Yaşama pren- sipleri "ar yüı değil, kar yUı"dır. Bunlar yüzünüze bakarken gözünüzdeki sürmeyi çalariar. Sırtmızı sıvazlarken ceketinizi sıyınrlar. Artık severken ne yapacaklannı tahmin edip tetikte olursunuz umanm. "Devlet malı deniz" deyip dalanlar bun- lardır. "Bal rutan parmağmı yalar, kava- noza kepçeyle dalar" diyenler bunlardır. "Çiftekavrulmuş" olmak günümüzde ayıp olmaktan çıkmış, "işbilirlik, işbiti- ricilik, köşedönücülük" sayılmış olup poli- tikada, önemli görevlerde, hızlı iş sektör- lerinde "master ve doktora" gibi önemli bir "Uyakat madalyası" yerine gecmiştir. Çağı hızla atlamak ısteyenlere duyurulur. (Ücretsiz, kuponsuz bir armağanımız da bu.) * ÇİFTE STANDART: Türkiye sınırlannın dışında çok bulunan ama. biz- dehiçbulunmayanbirdavranışbiçimidir. Bizde bulunmamasının nedeni "Türk Standartlan Enstitüsü"nün kovduğu standartlara uyulmasıdır. "Çifte stan- dart" demek. aynı şev ışimize geldiği za- man kıvırtıp mıvırtıp "iyi" demek. işimize gelmedıği zaman da "oİur mu böyle kepa- zelik!" diye ayağa kalkmaktır. Âvrupalı- lar çok yapar, biz hiç yapmayız. Onlar yaptığı için de çok üzülürüz. çok kızanz, söveriz döveriz ama. biz öyle şeyler yapmayız. Bizde insan haklan çok stan- darttır: "Bana göre haklı olan haklıdır. haksız olan da haksız". Gördünüz değil mi. ne basit. Ama 'insan haklan" diye or- taya çıkan birileri var ki onlar kötü niyet- lidir, haındir, yıkıcıdır, bölücüdür, parça- layıcıdır. Bunlar durmadan "işkence var" derler. "insan haklan ihlal ediliyor" derler. Bunlar TSE markasının kabul etmediği standartlardır. binaenaleyh yani neymiş. insan hakkını haketmemişmiş. Yani 'in- san hakkını hakedenler eder, haketmeyen- ler de sesini keser, yoksa biz o sesi kesmesi- ni biliriz". Bu da size standart markalı ar- mağandır. * ÇİFTE KUMRULAR: Birbirine pek düşkün, pek muhabbetli çiftler için kullanılır. "Aman, Allah na/ardan sak- lasm, kumrular gibi sevişiyoıiar" denir. Her yerde başbaşa görülürler. el ele ge- zerler, birbirlerini elleriyle beslerler, şey- tanı bile kıskandınrlar. Aradan yıllargeç- i tikten sonra bu çiftleri gönnenizi pek tav- j siyeetmıyoruz. Olurya eski muhabbetleri kalmamıştır, bakarsınız çoluk çocuk dün- \a hengamesı, geçim dcrdi derken hayat değişmiştir. "Ev kimin üstüne yapılsın?"- dan başlayıp "zaten senden ne gördüm 10?" kavgalanna girilmıştir. Olur ya, adam kadının pasaklıüğını. kadın da adamın kabalığını görür olmuşlardır. Eski "çifte kumrular"ın yerini "kedi- köpek" çiftı almıştır. Onlar da çifttir de siz siz olun "vahu siz bir zamanlar çifte kum- rular değil miydiniz?" demeyin. Belki on- lar bile artık anımsamıyorlardır. Ne olur, siz de kumruluğu unutmayın, şunun şu- rasında kaç kumru kaldı ki?...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle