Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLÜL1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLEREV DEVAMI 15
'8 aydır bir ilerleme yok'
• Baştarafi 1. Sayfada
neredeyse potitikadan çekilme ça-
balanna düşmüşrür.
Arada işin ciddiyetiyle bağdaş-
mayacak söylemler de çıkmakta-
dır. Ömeğin. soruşturmayı yiiriit-
mekten sorumlu \e yetkili başsav-
cının, 'Bu ış bır yıl sonra çözülür"
gibi, hukuk mantiğma sığmayan
sözleri, bulunduğu makamın so-
nımiuluk anlayışıyla bağdaşma-
maktadır. Aynca bu sözler, öteki
yetkiiilerin de işi savsaklamalan-
na neden olmaktadır.
Son günlerde basında yer alan
haberlerden olayın soruşturmasın-
da hukuk ciddiyetine sığmayan
çarpıklıklar yapıldığı anlaşılmak-
tadır. Olayı aydınlatabileceği sa-
nılan bir tanığın, sonımlu ve yetkili
bir savcı yerine, TRTden hiçbir
yetkisi ve sonımluluğu olmayan
bir programcı tarafindan sorgu-
lanması ve yetkili savcılığın bu
hukuk dışı olaya seyirci kalması
da bir şeylerin bilindiği, ama üzeri-
ne gidilrnediği ya da gidilemediği
kaıusıni güçlendirmiştir. Bıraka-
lım diyalektik düşunmeyi, düz
mantık bile TRT'nin bu konuda
yayınladığı iki programın. ancak
devletin kendini savunma amacına
yönelik olduğunu anlamaya yeter.
TRT, acaba hangi yetki ve sorum-
lulukla ceza yargüama hukukunu
bir y ana iterek olayın çok önemli
olabilecek tanığı olan kişiyi 60
mflyonun gözü önünde sorgulamış
ve 'Sen yalancı tanıksın' deme so-
rumsuzluğunu göstermiştir.
tşûı ilginç yönü. aradan gfinler
gecmesine karşın, bu hukuka ay-
kın davrantşuı yetkililerce, yani
yetkili savcüarca soruşturulmadı-
ğıdır. Oysa ortada açtk olarak iş-
lenmişfaîrsuç vardır ve bu suç de-
lillerin karartıbnası amacına
yöneliktir.
Bu dunım. çıkması olası tanık-
laruı cesaretlerinin kınlmasma da
yol açacaktır.
Bu nedenle, ben savcılan göreve
çağınvorum. Hiç olmazsa benzer
olaylarda bir daha hiç kimse bu tür
sorumsuzluklar sergileyemesin.
Bövlesi bir suç işlenmesine kar-
şuı, yetkiiilerin suskunluğu, ister
isteniez, 'Acaba devlet bu işlerin
aydınlığa çıkmasmı istemıyor
mu' sorusunu gündeme getiriyor.
Bu ve benzeri sorulann uslara ta-
kılmasını hakh kılacak haberler
de son günlerin gündeminden düş-
müyor. Ayhan Aydın adlı tanığın
teşhis ettiğini söyîediği kisilerle il-
gili olarak İstanbul polis yetkilfle-
rinin imzalannı taşıy an tutanakla-
ruı tahrif edilmiş metinleri gazete-
lerde sergilenmektedir. Bunlar
kadar düşünceleri karıştıran bir
başka konu. Ayhan Aydın'ın teş-
his ettiğini söyîediği iki kişiyle ilgi-
li olarak DGM Savcılığı'nca
bugüne değin Aydın'ın ifadesine
başvurulmamasıdır.
Cöriilüyor ki, Uğur Mumcu
olayı da bundan önceki olaylar
(Örneğin Prof. Muammer Aksoy,
Prof. Bahriye Üçok) gibi karanlı-
ğa gömülroek istenmektedir. Bu
durumun tek bir açıklanıası var-
dır. Anlaşılan, 'Devlet bu olayla-
nn gizde kalmasını istıyor." Bura-
da devletin gücii, olaylann aydııt-
latümasına yetmiyor demeyi,
de\letin \e onun yetkililerinin güç-
lerini azımsamaktan başka, devle-
tin güçsüzlüğünü vurgulamak
olacağı düşüncesiyle uygun bul-
muyorum. Aynca, ber koşulda
devlete ve onun yetkililerine de gü-
venmeyi bir yurttaşlık görevi sayı-
yorum. Ancak, devletin de beni ve
Uğur Mumcu'yu en azından yurt-
taş saymasmı beklediğimi de söy-
leıneliyim.
Basında yer alan son günlerin
tartışmalan üzerine, Reha Muh-
tar'ın programında DGM Başsav-
CBJ Nusret Demiral'ın kendini
L'ğur'un aile dostu gibi gösterme-
ye kalkışmasındaki çabayı anla-
yamadığımı söylemeliyim. Olay-
dan hemen sonra. olay yerine gelip
bir tutanak tutarak delil toplama-
vı polise bırakıp giden Demiral,
bırakalım L ğur'un dostluğunu, so-
rumluluğunun bilincinde olan bir
görevli olsaydı ilk sorgu için, olay
öncesi durumu öğrenmek amacıy-
la bizi arar, bu arada da başsağlığı
dilerdi. İnsanhğın en basit gereğini
yerine getirmeyen savcının, olayı
ciddiyetle soruşturduğu izlenimini
vermek için sahte dostluğa sığın-
ması gerçekten ilginç değil midir?
Kaldı ki l ğur'un, Demiral'uı
görevlerinin gerekkrini yerine ge-
tirmeyişini eleştiren yazılan hâlâ
kamuoyunun belleğindedir.
Sahte dostluklar icat eden, göl-
gelerden ürken. karanlıklara sığı-
nanlar L'ğur'un dostu olamamtş-
lardır, olamazlar da.
İnanıyonım ki yılgıniıklar,
L ğur'un doğadaki her canlıvı tek
tek kucaklarken gösterdiği sevgi
ve akluı gücü. bilginin cesareti ve
gerçeğin karanlıkları sorgulaması
ile aşılacaktır."
Bu ııasıl soruşturma?
Kapalıçarşı'ya altın
üniversitesi
gün-
lUni-
MUHARREM AYDTS
Altın, gümüş \e mücevheri
işleyen, parlatan ve.pazarlayaû
kuyurncular bu kez de kendi sek-
törierinın "işlenmesi ve pariatıl-
ması gerektiği'' görüşünde bır-
leştı. Meslekı dayanışmayı art-
ürmak ve mevcut sorunlara çö-
züm yollan bulmak amaayla
yakında 'Kuyumculuk Eğitim
Vakfı' kurulacak. Bu arada
üniversiteli baa akademisyen-
ler ise dünyanın en büyük altıri
licareti merkezi konurnundaki
Kapalıçarşı'ya 'altın üniversi-
tesi' kurulmasının kaçınılmaz
bır zorunluluk olduğunu belirt-
üler.
Her iki proje; İTÜ Taşkışla
binasında süren "8. Uluslararası
İstanbul Mücevher, Takı, Saat
ve Malzemeleri Fuan' kapsa-
mında. önceki giin gerçekleşti-
rilen 'Takı Tasanmı ve Kuyum-
culuk Paneli'nde yeniden
deme geldi. Mimar Sinan
versitesi Güzel Sanatlar Fakül-
tesi Resim Bölümü, Resım Ana
Sanat Dalı Başkanı Prof. Dr.
Özer Kabaş'ın yönettiği panel
Dünya Altın Konseyi (World
Gold Council) Ortadoğu Bölge
Müdürü Pedro A. Bertan'ın
içış konuşmasıyla başladı.
\ltını, "İnsana özgii derin duy-
Tulann bir parçası" olarak nite-
endiren Bertan, sunduğu teb-
igde, gelişen ve değişen dünya
jüzeninde yeni yaşam biçimle-
•inin oluştuğunu, böylelikle de-
aşik bir mücevher tarzırun or-
aya çıküğını belirtti. Türkiye
3enel Müdürlüğü'nü Murat R.
Vkman'ın yaptığı Dünya Altın
Conseyi'nin Ortadoğu Bölge
vlüdürü Bertan sözlerini şöyle
ürdürdü:
"Yapılan piyasa araştırmala-
i, yeni tûketici imajının, altuıa
tlan Ugisinin arftığını ortaya ko-
uyor. Özellikle kadınlar, ken-
lilerini dtş dünyaya nasıl göster-
nek istediğini altına yaptığı ter-
ihle gerçekleştiriyor. Tarih bo-
unca süs aracı, sevgi ve başan
imgesi olan altınla kadınlar,
aodern toplumdaki konumları-
ın daha da güçlendiğini fark et-
i. Ancak altın mücevher sanayi-
in her tûketici ürününde olduğu
;ibi değişen pazar imkânlarına
yum sağlaması zoruniudur.
ürkjye'de bunu gözlüyomz. Al-
mda yeni tasarunlar oluşması,
em biı madene olan ilgiyi arttı-
ıcak hem de tüketicideki satın
lma gücünii yükseltecektir."
Prof. Dr. Özer Kabaş ise ku-
umculuk sektöriinün en
nemli unsuru olan tasanmcılı-
ın da tıpkı resim. heykel ve mi-
ıari gibi güzel sanatlar alanına
irdiğini voırgulayarak "Artık
ünümüzde sanatçı-kuyumcu
rasında sağlam bir köprünün
unıiması gerekiyor" dedi.
Manisa Kültür Müdürlüğü
ube Müdürü. arkeolog Dr. Al-
ın Töre ise konuşmasında
nadolu'daki takı gelenekle-
nden örnekler vererek "Ana-
»lu'da takı Asya formlannın
aynı biçimiyle günümüze kadar
uİaştı. Günlük yaşamın bir par-
çası olan takı ö/ellikle gertç kız-
dil
vi görüyor. Örneğin hamile bir
kadın eşine ve kaynanasına olan
sevgisini taşıdığı "gül oyası" takı-
sı> la belirtiyor, ancak kaynana-
sına kızdığı zaman da boynuna
'biber ovasfasıyor. Takı Ana-
dolu'da bir gelenek özelliğini ko-
ruyor" dedi. Panelde söz alan
Sümer Kuyumculuk A. Ş. Ge-
nel Koordinatörü Hüseyin Öz-
gen ise "Kuyumcu gözüyle ta-
sarım. bugünkü uygulama ve
teknolojik imkâniar" uzenne
görüşlerinı aktardı.
Mimar Sinan Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi Dekanı ve
Endüstriyel Tasanm Böjümü
Başkanı' Prof. Dr. Önder
Kücükerman ise yaptığı konuş-
mada tarihsel süreç içinde altm-
insan-güç üçgeninin sürekli y_a-
şandığına dıkkat çekerek "Or-
neğin Kanuni ve Çin kralları is-
teselerdi altından kendi beykel-
k-rini bile y aptınrlardı. Ancak on-
lar heykellerini altından değil.
porselenden y aptırmay ı tercih
etti. Bunun neideni ise aİtının eri-
tilip tekrar değerlendirilme im-
kânına sahip bir maden olması.
Çünkii Kanuni, eğer yaptırsaydı
altından heykelinin ölümünden
sonra eritilerek paraya dönüştü-
rülüp. güç uğrunda harcanacağv
nı biliyordu. Bugün müzelerde
bile altın ve mücevherler değil,
porseten şeyler yer alıyor"dedi.
Dünyanın en büyük altın tica-
ret merkezi niteliğindeki Kapa-
lıçarşı'nın önem ve değerinin
günümüzde yeteri kadar algıla-
namadığını belirten Kücüker-
man, bir süre önce trafık kaza-
sında ölen Adnan Kahveci'yle
birlikte Kapahçarşfyı çağdaş
anlamda yeniden düzenlemek
ıçin bir proje başlattıklannı anı-
msatarak "Eğer Kapalıçarşı'-
daki bilgi ve birikim örneğin
İngiltere'nin elinde bulunsaydı;
burada bir üniversite, 8-10 tane
müze. 10-15 tane koleksiyon
olurdu. Asunda Kapalıçarşı söy-
lendiği gibi bir alışveriş mer-
kezinden çok, dünyanın en bü-
yük altın üretim merkezidir.
Çfinkü altın Kapalıçarşı'nın dı-
şında. dünyanm hiçbir yerinde
20 dakika içinde hammaddeden
vitrine ulaşamaz ve oradan rüke-
ticiye gidemez. Dünyanın hiçbir
yerinde dileven altını kuyumcu-
ya vererek "Bana bundan bır bi-
lezik. iki kol>e ve bir künye yap'
diyemez. Ama bu Kapalıçarşı'da
yaşanıyor. 5 bin yıllık bir geçmi-
şi boyıınca, 500 yıldır eü'mizde
bulunan Kapalıçarşı. esnafı,
çırağı, tasarımcısı, kuyumcu-
suyla bir okul. Ama diploması
yok. Bu nedenle en kısa zaman-
da Kapaltçarşı'nın içinde bir
"altın ünîversitesı' ve müze oluş-
turulmalı. Uluslararası düzeyde
satışın da yoğun olduğu kapalı-
çarji'.vı hafta sonları açmamak,
açık olduğu günlerde ise akşam
üzeri kilitlemek ekonomik bir in-
tihardır" dedi.
Haber Merkezi - Uğur Mumcu
suikastı ıle ılaili olarak Ankara
DGM Sa\alığı'nca >ürütülen so-
ruşturma kavranması güç bır
kargaşa ve çelışkıler yumağına
dönüştü. Gerek devletin en tepe-
sindeki politikaalann, gerekse
DGM Başsavcısı Nusret Demi-
ral'ın yaptığı açıklamalann tersı-
ne soruşturmada adım atılnıasını
sağlayabilecek ve cinayetin belki
de aydınlatılmasıru sağlayacak
çok önemli bır tanığın, Başsavcı
tarafından "ciddi bulunmadığı
icin" ifadesi bile alınmadı. A>TU
biçimde Ankara'ya Uğur Mumcu
suikastında kullanıldıeı aniaşılan
C4 tipi patlayıcı götürdüğu an-
iaşılan ve "ciddi bulunmavan"
taruk tarafından."teshis. ediien".
İslami Hareket Örgütü üyesi İsa
kod adlı şeriatçı terörist Mehmet
AB Şeker'in de ifadesi bile alı-
nmadı. Şeker'in ifadesinin alı-
nmasına bile gerek duyulma-
vışmın tek gerekçesi ise, Şeker'in
İstanbul Terörle Mücadele Dai-
resi'ne bağlı polislerce düzenle-
nen tutanaklara göre Mumcu'-
nun öldürülmesinden bir gün
önce gözaltına alındığını göste-
ren tutunak. Oysa gerek bu tuta-
nak, gerekse Mehmet Ali Şeker
ve sekiz yandaşı ile ilgjli poüs tu-
tanaklan açıklanması olanaksız
tahrifatlarla ve tartışma götür-
mez çelişkilerle dolu. Bu durum-
da Mumcu Suikastı'nın devlete
yaraşır bir ciddiyet ve hukuka uy-
gun birtitizlıklesürdürüldüğü id-
dialannın hiç birdayanağı kalmı-
yor. Bır başka deyimle "Bu nasıl
sonışturma 7" sorusu tüm içeriği
ve ağırlığı ile haklılık kazamyor.
Nlumcu dosyasında yanıt bek-
leyen tahnfat ve çelışkiler ve
yanıtsız kabruş sorulardan belli
başlılan şövle:
* DGM Başsavcısı Nusret De-
miral. yanda Gürdal Mumcu'-
nun açıklamasında da belirtildiği
gibi son günlerde kendini "Mum-
culann bir aile dostu" gibi göster-
me gayretine düştü. Oysa
Demiral'ın 12 Eylül sonrasındakı
tutumu arkadaşımız Uğur Mum-
cu tarafından son derece sert
eleştirilmişti ve Uğur Mumcu ile
DGM Başsavcısı arasında değil
bir dostluk, herhangi bir yakın
ilişki bile sözkonusu değıldı.
* Olayın belki de tek görgü
tanığı olan Aydın Ayhan bir yan-
dan DGM Başsavcısı tarafından
"ciddi bulunmadığı" icin ifadesi-
nin alınmasına bile gerek duyul-
muyor: öte yandan aynı tanığı
dinleyen TBMM FaiÜ Meçhul
Cinayetlen Araşürma Komisyo-
nu üyesi parlamenterlerce "cid-
di" bulunuyor. Yarulan milletve-
"killeri mi, Nusret Demiral mı ?
* Bir devlet kurumu olan TRT,
tanık Aydın Ayhan'ı kandırarak
ekrana çıkanyor. ardından da 60
milyon kişinin önünde onun bir
"yalancı tanık olduğu"nu kanı-
tlamaya çalışiyor ? TRT'deki bu
programın amacı salt bir TV'de
"hızlı gazetecilik" denemesi ola-
rak acıklanabılir mi ?
* Ankara DGM Savcılığı,
Uğur Mumcu suikastı sanığı ola-
rak kendılerine gönderilen şen-
atçı terörist Mehmet Ali Şeker ve
arkadaşlanm sorgulamadan
önce ve sorgularken, bu sanı-
klann Jstanbul Terörle Mücadele
Dairesi'nde alınmış ifadelerini.
polisçe düzenlenmiş yakalama
tutanaklannı "ciddi" olarak ve
titizce okumayışını nasıl açıkla-
yabiliyor ? "Şeker ve arkadaş-
lannın Mumcu'nun öldürüidüğü
24 Ocak gününden önce İstanbul
polısince gözaltına alınmış ol-
duklan anlaşılmıştır" denerek so-
ruşturma kapsamı dışında bı-
rakılmaları sadece İstanbul'dan
gelen tutunaklann "titizce"
okunmamasından ibaret bir dik-
katsizlik midir. yoksa Şeker ve
arkadaşlan "çürük" ve kolayca
çürütülen bir gerekçeyie de olsa
konınmak mı istendiler?
* İfade ve teşhislere rağmen o
tarihte gözaltında olduklan ge-
rekçesıyle Mumcu cinayetiyle
ılışkisi addiye alınmayan Meh-
met Ali Şeker'in 26 Ocak 1993 ta-
rihli gözaltı tutanağının Ankara
Emniyeti ve DGM SavcılığYnca
farkedilememiş olması ilk büyük
maddi hatayı oluşturuyor. Yani
Ankara DGM Savcılığı Şeker'in
24 Ocak'ta gözaltında olduğunu
düşünürken tutanaklar gözaltı
tarihinin 26 Ocak olduğunu kesin
olarak ortaya koyuyor.
Bu maddi hatanm yol açtığı so-
nuç ise "Mumcu cinayeti ile ilgili
bilgi edinme fırsatının kacın-
lması."
Çünkü dosya bilgilcrine göre
Mehmet Ali Şeker, Ankara'da
Mumcu cinayeti ile ilgili olarak
ifade vermiş değil. Ankara DGM
Savcılığı'na sormak gerekiyor:
"Şeker'in ifadesine başvurdumız
mu vurmadınız mı? Dosyadaki
tahrifat nedeniyle yanılarak baş-
vurmadıv sanız, olay ın sıcaklıgı su-
rerken en önemli fırsatı kaçırmış
obnadınız mı?
* Mumcu suikastırun görgü
tanığı olduğunu ileri süren Ayhan
Aydm'ın. Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü'nde teşhis ettiği sanık
Mehmet Ali Şeker. resmi kayıtla-
ra göre. üç ayn tarihte gözaltına
alınmış görünüyor. Halen Çetin
Emeç cinayetinın tetikçilerinden
bin olarak tutuklu bulunan Şe-
ker'in yakalandığı, Tünel Cadde-
si. Tekfer Sitesi B Bolk 10 Numa-
ralı daireiçin düzenlenen "yakala-
rna-ev arama ve zaptetme" tuta-
nağına göre. söz konusu eve 26
Ocak 1993 tarihinde baskın
yapıldı. Baskında, Şeker ıle bir-
iikte. Abdülazü Öcakhanogiu,
Mehmet Şah Çınar, Mehmet
Candirek vc Yusuf Altun gözaltı-
na alındı. Ancak bu tutanağın
düzenleme tarihi bölümünde.
"24 Ocak 1993" tarihine yer ve-
rildi. Ancak sözkonusu tarih üze-
rinde kalcmle oynanmış durum-
da. Dikkatle bakıldığında önce
26 Ocak tarihi atıldığı. daha son-
ra bunun 24 Ocak'a dönüştürül-
düğü anlaşılıyor.
* Aynı tutanakta, Şeker. Ocak-
hanoğlu, Çınar. Candirek ve Al-
tun'un, baskın yapılan evde aynı
gün yakalandıklan belirtilirken.
bir başka tutanakta ele gecen bu
beş kışi arasında yer alan Şeker ve
Çınarın 24 Ocak 1993 Pazaı
günü, diğer sanıklann ise 23
Ocak 1993 Cumartesi günü gö-
zaltına alındıklan ifadesine yer
veriliyor.
- Mehmet Ali Şeker'in bir tu-
tanağa göre, "26 ocak". bir başka
tutanağa göre ise "24 ocak" ola-
rak belirtilen gözaltına ahnma ta-
rihi, ücüncü bir tutanakta "23
ocak" olarak kaydedilmiş.
* İslami Hareket Örgütü ope-
rasyonu sırasında yakalanan Er-
din Üluş adlı sanık icin düzenle-
nen yakalama tutanağında. şu
ifadeler yer alıyor: "Müdürlüğü-
müzce yapıhnakta olan operas-
yonlarda yakalanan Halil-Emine
oğlu 1965 Batman doğumlu Meh-
met Ali Şeker ve arkadaşlan
hakkında mudürtügumüzce yapı-
lan tahkikat, alınan ifadeler ve
yapılan sorgulamalar neticesinde
bu şahıslaria ilişki içerisinde oldu-
ğu tespit ediien, Halis-Türkan
oğlu. 1962 İstanbul doğumlu Er-
dinç Clüş isimli şahsın, İstanbul
Telefon Başmüdürtüğü. Fatih tele-
fon sanrral arıza bakım servisinde
teknisyen yardanctsı olarak ça-
lıştığı belirlenerek, 23.01. 1993
günü belirtilen tş yerinde Erdinç
Clüş tarafımızdan yakalanmış,
müdürlüğümüzde nezaret altına
alınmış olup, iş bu yakalama tu-
tanağı yapdacak tahkikata esas
otmak üzere mahallinde tanyimle
birlikte imzalandı." Buna göre
Mehmet Ali Şeker ve arkadaşlan
23 Ocaktan önce bir gün gözaltı-
na alınmış olmalılar kı sorgula-
malanna dayanılarak Erdinç
Ülüş 23 Ocak günü yakalanmış
olsun. Üstelık bu tutanaktaki 23
Ocak tarihinin " 3 " rakamı üze-
rinde "oynanmış" oMuğu görü-
lüyor.
* Aynı tutanakta Erdinç UIüş •
ün de 23 oçakta yakalandığı be-
lirtilirken, Ülüş'ün gözaltına ah-
nma tarihi bir başka tutanakta
"24 Ocak 1993" olarak ycralıyor.
* İslami Hareket Örgütü ope-
rasyonunda ele geçirilen ilk sanık
Mehmet Zeki Yıldınm. bir tuta-
nağa göre. "23 Ocak 1993 Cu-
martesi günü saat 15.00 sıraları-
nda" yakalanmış görünüyor.
Oysa bir başka tutanakta. Meh-
met Zeki Yıldınm'ın. operasyo-
nun daha sonrakı aşamasında
baskın düzenlenen bir örgüı evi-
ni, "aynı gün sabah saat 07.00'de
gösterdiği" kaydedıliyor. İki tuta-
nak arasındaki 8 saatlik fark var.
Buna göre sanık Yıldınm gözaltı-
na alındığı saatten 8 saat önce po-
lislere baskın yapılacak bir evi
göstermiş oluyor.
* Yıldınm'ın yakalanmasına
ilişkin polis tutunaklanndaki çe-
lişkıler bununla da bitmiyor. An-
kara'da alınan ek ifadesine göre,
Yıldınm ma. 20 Ocak 1993 Çar-
şamba günü gözaltına alınmış.
Ek tutanakta Yıldınm. "yakalan-
ma" başhğını taşıyan ifadesınde,
"20 Ocak 1993' günü yaka-
landığım adres; Kozyatağı. Inönü
Caddesi. STFA Bloklan otopark
yerinde bej renji Kartal marka 34
BFA 08 plakalı otomobil içinde
şüphe üzerine yakalandım" diyor.
* Y ıldınm'ın, "Yakalanışından
8 saat önce. Ayhan Usta ve arka-
daşlannın" evine yapılan baskı-
nda evin yerini gösterdiğini içe-
ren tutanaktaki" "...23.01.1993
günü saat 07.00 sıralannda belir-
lenen adrese Mehmet Zeki
Yıldınm da refakate alınıp..." ifa-
desinin yer aldığı bölümde. saati
gösteren "7" rakamının tahrif
edildiği kolayca belli oluyor.
Aynı tutanaktaki "23 ocak" ifa-
desinde " 3 " rakamının üzerinde
de oynandığı dikkati çekiyor.
* Dava dosyasında yer alan
"Ankara'ya patlayıcı taşıdığı
sanıklarca anlatılan araçlann
Ankara'da soruşturma konusu
yapılıp yapilmadığı belli değil.
Bunun bir açıklaması var mı ? EP
* İşadamı Jak Kamhfye düzenle-
nen suikastte aracı kullandığı id-
dia ediien Hamza kod adlı Ay-
han Sağ Peugeot marka aracı Üs-
küdar Aziziye Sokak'ta terkede-
rek kayıplara kanşrruştı. Aynı ta-
rihlerde düzenlenen İslami Hare-
ket Operasyonu'nda basılan Azi-
ziye Sokak No 11 'deki bir evde
de Hamza kod adlı ve kimliği Ab-
dullaiı Yiğit olarak açıklanan bir
kişinin bulunduğu iddianamede
yer almış ve bu kişinin arandığı
açıklanmıştı. Terkedilen araçla
örgüt evi arasında sadece 20 met-
re uzaklık var. Aracı kullanan
Hamza Kod adlı kişi ile örgüt
evindeki Hamza kod adlı diğer
kişi bır ve aynı şahis mi ?
* Baa kaynaklar "İslami Ha-
reket Davası sanıklannı yaka-
layan polis ekibi karakollara
dağıtıldı. Böylece gözden uzak
tutulmalan sağlandı." iddialannı
ileri sürüyoriar. Bu iddialar. polis
kayıtlannda yukanda sergilenen
tahnfatlarla birlikte değerlendiri-
lince ortaya bilinçli bir delil ka-
rartma kuşkusu çıkmıyor mu ?
* Dava dosyasına yansıyan po-
lis kayıtlanndaki tahrifatlar ve
belirgin çelışkiler aslında savun-
ma avukatlanna yol göstermek
amacı mı taşıyor? -
Ârafat'a sıcak karşılama
• Baştarafi 1. Sayfada
zır bulunduklan bir törenle. kül-
tür. eğitim ve bilim alanında iş-
birliğini öngören "tarihi" anlaş-
ma imzalandı.
Çetın, Cumhurbaşkanlığı
Köşkü'nde imzalanan anlaşma-
dan sonra yaptığı konuşmada,
Filistin devletinin yeniden yapı-
lanmasında katkıda bulunacak
anlaşmanın. "Tarihte ilk kez Fi-
listin devleri ile imzalanan bir bel-
ge olma özelliğini" taşıdığını da
hatırlattı.
Faruk Kaddurai'nin. FKÖ'nün
İsrail ile ımzaladığı banş anlaş-
masını protesto ederek aynlnıa-
sryla boşalan Dışişleri Bakanlığı
görevini vekâleten yürüten Yas-
ve bölgenın kalkınmasına des-
tek almak amacıyla. Arap ve
Uzak Doğu ülkeİerine yaptığı
gezi çerçevesinde Ankara'yı da
zıyaret ediyor.
Arafat'ın, VVashington'daki
im/a töreni nedeniyle o tarihte
Ankara'ya yapması planlanan
gezi ertelenmış ve Arafat'ın
Türkiye ziyareti, Ankara'nın
yoğun programı nedeniyle dü-
ne sarkmıştı.
Fas Kraliyet Havayollan'na
ait bir uçakla dün yaklaşık bir
saat gecikmeyle Jakarta üzerin-
den Ankara'ya gelen Arafat ve
eşini. havaalanında Demirel ve
eşi Nazmiye Demirel karşıladı.
Cumhurbaşkanı Sülcyman DemirePden Filistin Devlet Başkanı
Yaser Arafat'a sıcak karşılama ( FARUK ALTINTAŞ)
ser Amr da konuşmasında, an-
laşmanın iki ülke arasında ilk kez
imzalanan bir belge olduğunu be-
lirtti.
Filistinlilcr Türkiye'de
eğitim görebilecek
Anlaşma, kültür ve egjtim iş-
birliğinin yani sıra Filistinli öğ-
rencilerin Türkiye'de öğrenim
görmelerini de öngörüyor.
Arafat, Filistinlilere, İsrail iş-
gali altmdaki topraklarda ilk
aşamada Gazze ve Eriha'da
kısmı özerklik veren ve 13 eylül-
de ABD'de İsrail ile imzalanan
anlaşmayı ilk elden anlatmak
Demirel'in kucaklayarak
karşıladığı Arafat, yine askeri
üniforması ve Filistin halkının
İsrail işgaline karşı başlattığı
ayaklanmayı simgeleyen Poşu'-
sunu gjymişti.
Arafat'ı karşılama törenine
Filistinlilerin geleneksel giysile-
ri içindeki çocuklar ve Tür-
kiye'de yaşayan Filistinlilerin
yani sıra. lran'ın dışındaki
Arap ülkeleri ile KKTC büyü-
kelçileri de hazır bulundular.
Demirel. dün akşam Arafat
ve eşi onruruna verdiği akşam
yemeğjnde. Filistin davasına
her zaman güçlü bir şekilde ar-
ka çıkan Türkiye'nin bu tutu-
munu sürdüreceğini söyledi.
Türkiye'nin Ortadoğu'da
kalkınma çabalanna da en aktif
şekilde katılmaya hazır olduğu-
nu belirten Demirel. "Türkiye,
Filistinlilerin meşnı haklarının
tanmması yolunda verdikleri
haklı mücadekyi maddi ve ma-
nevi yönden desteklemiş, gerek
ikili planda, gerek uluslararası
forumlarda Filistin konusundaki
bu görüşlerini açık. kararlı ve ru-
tarlı bir şekilde savunagelmiştir.
Bu tutumunu sürdürecektir."
dedi.
Arafat'tan teşekkür
Demirel'in "Aziz kardeşim"
diye hitap ettiği Arafat da ko-
nuşmasında, Türkiye'ye Filis-
tin davasını savunmadaki ça-
basından dolayı teşekkür etti.
"Filistin >e kardeş ülke Türkiye
arasında tarihin derinliklerine
giden ilişkiler mevcut" diyen
Arafat, Türkiye'ye yaptığı ziya-
retin İsrail ıle bir süre önce
NVashington'da yaptıklan banş
anlaşmasından sonraya rastla-
ması nedeniyle büyük önem
taşıdığını söyledi. Demırele ay-
nı şekilde "Aziz kardeşim" diye
hitap eden Arafat. "Temasla-
rım sırasında Türkiye ve Filistin
arasında ortak öneme sahip me-
seleierin yani sıra bölgeye ve ikili
ilişkileri ilgilendiren konularda
görüşme fırsatı bulacağız" dedi.
Filistinlilerin gecmişte oldu-
ğu gibi bugün de Türkiye'nin
yardımlanna ve desteğine ihti-
yaç duymaya devam ettiğini
belirten Arafat. "Bölgede kalıcı
ve kapsamlı bir banşın havatiye-
te geçiriunesi icin var gucümüzle
çalışacağız" dedi.
ÇilIerMe göriiştü
Arafat, dün ikamet ettiği
Camlı Köşk'te Başbakan Tan-
su Çiller ile Türk-İş Genel Baş-
kanı Bayram Meral'i kabul etti.
Bugün Anıtkabir'i de ziyaret
edecek olan Arafat. öğleden
sonra Türkiye'den aynlacak.
Arafat'ın bugün Başbakan yar-
dımcısı ve SHP Genel Başkanı
Murat Karay alçın'ı da kabul et-
mesi bekleniyor.
Cumhuriyet'e bilgi veren dip-
lomatik kaynaklar, Türkiye'nin.
Filistinlilerinin ilk aşamada kısmi
özerkliğin verildiği topraklarda
yeniden yapılanmalanna katkıda
bulunacağını belirttiler.
Türkiye. bölgede oluşacak
ekonomik imkânlardan pay al-
manın Ankara açısından önem
taşıdığına dikkat çekiyor.
Mehmet Ağar'a rüşvet suçlaması
• Baştarafi 1. Sayfada
taşıma ruhsatı verilenler arası-
nda sabıkalı mafya üyelerinin
isımlerinin bulunduğu da mü-
fettişlerce tespit edildi.
Ancak müfettişleri şaşırtan
asıl bilgi Ağar dönemine ait
189 silah ruhsat dosyasının bu-
lunamayışı oldu.
Bu durumda silah ruhsatı ve-
rilmiş 189 kişinin adlanna ula-
şamayan müfettişler Ağar dö-
neminin Silah Ruhsat Mühim-
mat Şube Müdürü bugünkü
Tokat Emniyet Müdürü Nejat
Güngör'ün ifadesine başvurdu-
lar.
Tokat Emniyet Müdürü
Güngör'ün müfettişlere verdiği
ıfadede "usülsüz işlem yap-
madığı. usulüne göre hazı-
rlanmtş dosyaları Emniyet Mü-
dürü'ne sunduğu, ancak dosya-
ların tümünü hatıriamasının
nıümkün olmadığı" dedıği öğre-
nildi.
Bu gelişmelerden sonra mü-
fettişlerin saptadıklan usulsüz-
lükleri rapor haline getirmeye
hazırlandıklan ancak bağlı bu-
lunduklan Teftiş Kurulu Baş-
kanlığı'ndan gelen sözlü emir
üzerine soruşturmayı durdur-
duklan beiırtildi.
Müfettişlerin şu ana kadarki
çalışmalanyla ortaya çıkardık-
lan usulsüzlüklerin suç oluştur-
duğu ve cezai takibatı gerektir-
diği belirtilirken, hakkında so-
ruşturma açılan Mehmet
Ağar'ın soruşturmayı yürüten
müfettişlerin amiri olması ne-
deniyle mülkiye müfettişlerinin
devreye sokulması gerek tiği
bildirildi.
Öte yandan Emniyet Genel
M üdürü MehmetAğarise "ruh-
sat soruşturmasf'nın durdurul-
madığını, bu konuda kendisi
tarafından verilmiş herhangi
bir emir bulunmadığını söy-
ledi. Müfettişlerin 6 aydan bu
yana soruşturma yürüttüğünü
anlatan Emniyet Genel Müdü-
rü Ağar. soruşturmayla ilgili
bir açıklama yapamayacağını
belirti.
Ağar, kayıp 189 dosya ve
ruhsat verilmiş mafya üyeleri
konusundaki sorulanmıza ise
"sonışturma sonuçlansın ondan
sonra bir açıklama yaparız" ya-
nıtını verdi. Soruşturmanın
yapıldığı tarihlerle ilgili bir so-
ruyu ise "1988-1993 arasını in-
celiyorlar
1
" diye yanıtladı.
Mehmet Ağar 1990-92 yıllan
arasında İstanbul'da Emniyet
Müdürlüğü yapmıştı.
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
OZGEN ACAR
• Baştarafi 3. Sayfada
deral Mahkemede dava açıldı. Yılmaz, daha sonra Dı-
şişleri Bakanı ve Başbakan olarak davanın en yakın
savunucu ve en yakın izleyicilerinin basında geldi.
•••
Fikri Sağlar, Kültür Bakanı olarak göreve başladığın-
da Türkiye'nin Amerikalı avukatları davadan çekilmeye
hazırlanıyordu. Nedeni de Türkiye Cumhuriyeti hükü-
meti kendilerine yarım milyon dolardan fazla borç tak-
mıştı.
Türkiye. sadece davayı kaybetmekle kalmayacak,
avukatlann çekilmesinden doğacak uluslararası bir
skandaldan dolayı tüm inandırıcılığmı da yitirecekti.
Sağlar'ın ilk işi Amerikalı avukatlara olan borcu öde-
mek ve davanın sürmesini sağlamak oldu. Sağlar'ın
davadaki gelişmeleri saniye saniye izlemesi ve izletme-
si de unutulacak bir olay değildir.
•••
Hiç kuşkusuz, davaya önemli katkısı geçenlerin basın-
da Harry Rand-Larry Kaye adlı başarılı avukat ikilisini
bulan ve olayla yakından ilgılenen o zamanki New York
Başkonsolosu bugünkü Yeni Delhi Büyükelçisi Murat
Sungar geliyor. O zamanki yardımcılan Gürsu Okurer,
Ferhat Ataman, Dışişleri Kültür Dairesi Genel Müdür
Yardımcısı Erdoğan Âytun, Müsteşar Yardımcısı ismet
Birsel'in ciddi çalışmaları da unutulamaz.
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün Kaçakçılık
ve İstihbarat Şubesi'nin davaya inanmış personelinin
azimli mücadelelerini, çeşitli somut kanıt ve tanıkları bu-
lan Uşak Müzesi'nin Müdürü Kâzım Akbıy*oğlu'nun
katkısını ve adlarını hiçbir zaman açıklayamayacağım
pek çok "meçhul kahraman "ın varlığını da hiç kimse in-
kâr edemez.
Eski eser kaçakçılarının bir numarah düşmanı olan
ABD New York eyaletinin eski Gümrük Ajanı Chartes
Koska'nın dev katkısının hâlâ Kültür Bakanlığı'nca gör-
memezlikten gelinmesi ise tipik bir vefasızlık örneğini
ve "anıtsalzaferin" üzücü yanını oluşturuyor.
•••
1986-93 yıllan arasında "başımı ağrrtan" bazı olayları
ise şöyle özetleyebilirim:
-İlk ölüm tehdidi, Karun Hazinesi'nin yani sıra pek
çok eseri kaçıran izmirli Ali Bayırtar ve metresinden
geldi.
- "Yüzyılın Definesi"r\\ satın alan dolar milyarderi
William Koch New York'ta Mark Nezer adlı eski bir
Mossad ajanını peşime taktı ve ev telefonumu dinletti.
Ajan, büromun bulunduğu "Türk £w"ndeki telefonumu
dinleyemediği içın, "Türk hükümetinin ajanı!" olduğu-
mu patronuna raporla bildirdi.
- "Kapalıçarşı antika mafyası" yaptıöı bir toplantıda
"hakkımdan nasıl gelineceğini"tartıştı. önerilerden biri
"temizlenmemi" öngörüyordu. Bir başkası ise beni bu
işten caydırtmak için "ayağıma sıkılacak iki kurşunun
yeterli olacağını " söylüyordu. James Bond filmlerinden
esinlenmiş bir başka öneri ise şöyleydi: Ben kaçırılarak
boyuma uygun bir tahta sandığa konulacaktım. Yanıma
yerleştirilecek sanayi tipi oksijen tüpünden bana hava
verilecek ve böylece uçakla kaçırılan dev bir mermer
heykel gibi Almanya'daki bir müzeye gönderilecektim.
Böylece bana ve benim gibilere güzel bir ders verilmiş
olacaktı. "Baba ", kan ve fantezi ıstemiyordu.
- Gerek ABD ve gerek Türkiye'de iken iş ve ev tele-
fonlarıma çeşitli tehditler yapıldı.
- Dilson Oteli sahibi kaçakçı Kolaşın Ailesi'nce haka-
ret ve tazminat davalan açıldı. Hâlâ da açılıyor.
-TRT için önerdiğim bir TV dizisini -Amerika'da bu-
lunmamdan yararlanan- Kerime Şenyücel adlı bir TRT
program yapımcısı, bunları kendi araştırmasıymış gibi
bir TV dizisine dönüştürdü. TRT, açtığım davayı kaybetti-
ği halde, kurumu aldatan bu saygıdeğer yürütmen hanı-
mefendiden hesap sorma yerine, hâlâ Yargrtay'da
davayı aleyhime çevirmeye çalışiyor.
-Oysa ben o günlerde TRT'nin haber programı için
New York'ta Uluslararası Antik Sikke Fuan'nda TV çeki-
mi yaparken Amerikalı antik sikke tüccarları, bir Türk
kaçakçısının "Türk hükümetinin ajanıdır"^kışkırtması ile
üzerime yürüyüp çektiğim filme el koyuyorlardı.
-ABD ve Ingiltere'de antika tüccarlarının bazı dergi
ve gazetelerinde "Türk hükümetinin ajanı" olarak hak-
kımda çeşitli yazılar yayımlandı.
- Bu yayımlar üzerine, New York'ta çeşitli antika ga-
lerilerinin yeni sergi açılış kokteyllerine davetli olduğum
halde 'Türkiye'nin casusu" olduğum gerekçesiyle nazık
olmayan biçimlerde çeşitli kereler kapıdışı edildim.
-Yurtiçinde ve dışındaki Türk bürokrasisince "boşu
boşuna başımıza iş açıp devletin sınırlı parasını bir ha-
yal uğrunda mahkemelerde harcatan bir gazeteci" söz-
lerine muhatap oldum.
-Elmalı Definesi ile ilgili bazı belgeleri açıklamam-
dan sonra içişleri Bakanlığı'nın soruşturması nedeniyle
New York'ta konsoloslukta ifadem alındı.
•••
Bütün bu olaylar geride kalmış, 28 yıllık dünya çapın-
daki bu olay nihayet perşembe günü "Cumhuriyet'te
sadece 2-3 sütunluk, "Karun Hazinesi Türkiye'ye Geli-
yor" başlıklı bir haberle noktalanmıştı.
Bu haber üzerine gerek Türkiye'de gazeteyi ve gerek
New York'u beni arayıp kutlayan tüm okur, arkadaş ve
dostlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum.
Darısı öteki hazine ve definelerin başına... Sağlıklı,
başarılı ve mutlu günlerdileğiyle...
_J
OLAYLARIN
ARD1NDAKI
GERÇEK
• Baştarafi 1. Sayfada
içine alan AKKA'nın değişti-
rilmesi kolay bir iş değildir.
Rusya Federasyonu Devlet
Başkanı Boris YeKsin'in, bu
hafta basında Türkiye Cum-
hurbaşkanı Süleyman Demi-
rel'e yolladığı mektupta AK-
KA'dan söz açtığım, Cum-
huriyet 23 Eylül 1993 günlü
sayısında ayrıntılı bir haberle
duyurmuştu. İki gün sonra
bazı gazeteler, bu olayı özel
haber' olarak yayımladılar.
Ancak daha önce çok kez gö-
rüldüğü gibi, haberin içeri-
ğinde ve boyutlarında sapma
olasılığı ortaya çıktı. Bu konu.
Moskova ile Ankara arasında
bir uzlaşmayla sonuca bağ-
lanacak ya da çözümlenecek
türden değildir.
Rusya'nm, Kafkasya da
AKKA ile saptanan konvansi-
yonel güçlerin sınırlarını aş-
mak niyetini taşıdığı anlaşılı-
yor. Gürcistan ve Azerbay-
can'daki çatışmalar, bu eğili-
mi beslemişolabilir.
Ancak 'soğuk savaş ın so-
na erdiği bir dönemde Kaf-
kasya'da silaha ve askere
yönelik Rus yığınağının anla-
mını yorumlamakta zorluk
çekilecektir. Çünkü AKKA'ya
göre bu bölgede fazla olan si-
lahların imhaedilmesi süreci
yaşanıyor.
Yeltsin'in, bir yandan içer-
de büyük zorluklarlaçarpışır-
ken, bir yandan da Kafkas-
ya'daki Rus nüfuzunu düşü-
nebilmesi ilginçtir.
Rusya'da ortam gün geç-
tikçe gerginleşiyor; Mos-
kova'nın önce Rusya'daki si-
yasal istikrarı sağlaması ge-
rekiyor. Şu sırada Kafkasya
daha geri sıradadır ve AK-
KA'nın değiştirilmesi de içe-
riği ve yöntemi belli olmayan
bir niyetiri dışa vurumundan
öteye nitelik taşıyamaz.
•••