27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 15 '8 aydır bir ilerleme yok' • Baştarafi 1. Sayfada neredeyse potitikadan çekilme ça- balanna düşmüşrür. Arada işin ciddiyetiyle bağdaş- mayacak söylemler de çıkmakta- dır. Ömeğin. soruşturmayı yiiriit- mekten sorumlu \e yetkili başsav- cının, 'Bu ış bır yıl sonra çözülür" gibi, hukuk mantiğma sığmayan sözleri, bulunduğu makamın so- nımiuluk anlayışıyla bağdaşma- maktadır. Aynca bu sözler, öteki yetkiiilerin de işi savsaklamalan- na neden olmaktadır. Son günlerde basında yer alan haberlerden olayın soruşturmasın- da hukuk ciddiyetine sığmayan çarpıklıklar yapıldığı anlaşılmak- tadır. Olayı aydınlatabileceği sa- nılan bir tanığın, sonımlu ve yetkili bir savcı yerine, TRTden hiçbir yetkisi ve sonımluluğu olmayan bir programcı tarafindan sorgu- lanması ve yetkili savcılığın bu hukuk dışı olaya seyirci kalması da bir şeylerin bilindiği, ama üzeri- ne gidilrnediği ya da gidilemediği kaıusıni güçlendirmiştir. Bıraka- lım diyalektik düşunmeyi, düz mantık bile TRT'nin bu konuda yayınladığı iki programın. ancak devletin kendini savunma amacına yönelik olduğunu anlamaya yeter. TRT, acaba hangi yetki ve sorum- lulukla ceza yargüama hukukunu bir y ana iterek olayın çok önemli olabilecek tanığı olan kişiyi 60 mflyonun gözü önünde sorgulamış ve 'Sen yalancı tanıksın' deme so- rumsuzluğunu göstermiştir. tşûı ilginç yönü. aradan gfinler gecmesine karşın, bu hukuka ay- kın davrantşuı yetkililerce, yani yetkili savcüarca soruşturulmadı- ğıdır. Oysa ortada açtk olarak iş- lenmişfaîrsuç vardır ve bu suç de- lillerin karartıbnası amacına yöneliktir. Bu dunım. çıkması olası tanık- laruı cesaretlerinin kınlmasma da yol açacaktır. Bu nedenle, ben savcılan göreve çağınvorum. Hiç olmazsa benzer olaylarda bir daha hiç kimse bu tür sorumsuzluklar sergileyemesin. Bövlesi bir suç işlenmesine kar- şuı, yetkiiilerin suskunluğu, ister isteniez, 'Acaba devlet bu işlerin aydınlığa çıkmasmı istemıyor mu' sorusunu gündeme getiriyor. Bu ve benzeri sorulann uslara ta- kılmasını hakh kılacak haberler de son günlerin gündeminden düş- müyor. Ayhan Aydın adlı tanığın teşhis ettiğini söyîediği kisilerle il- gili olarak İstanbul polis yetkilfle- rinin imzalannı taşıy an tutanakla- ruı tahrif edilmiş metinleri gazete- lerde sergilenmektedir. Bunlar kadar düşünceleri karıştıran bir başka konu. Ayhan Aydın'ın teş- his ettiğini söyîediği iki kişiyle ilgi- li olarak DGM Savcılığı'nca bugüne değin Aydın'ın ifadesine başvurulmamasıdır. Cöriilüyor ki, Uğur Mumcu olayı da bundan önceki olaylar (Örneğin Prof. Muammer Aksoy, Prof. Bahriye Üçok) gibi karanlı- ğa gömülroek istenmektedir. Bu durumun tek bir açıklanıası var- dır. Anlaşılan, 'Devlet bu olayla- nn gizde kalmasını istıyor." Bura- da devletin gücii, olaylann aydııt- latümasına yetmiyor demeyi, de\letin \e onun yetkililerinin güç- lerini azımsamaktan başka, devle- tin güçsüzlüğünü vurgulamak olacağı düşüncesiyle uygun bul- muyorum. Aynca, ber koşulda devlete ve onun yetkililerine de gü- venmeyi bir yurttaşlık görevi sayı- yorum. Ancak, devletin de beni ve Uğur Mumcu'yu en azından yurt- taş saymasmı beklediğimi de söy- leıneliyim. Basında yer alan son günlerin tartışmalan üzerine, Reha Muh- tar'ın programında DGM Başsav- CBJ Nusret Demiral'ın kendini L'ğur'un aile dostu gibi gösterme- ye kalkışmasındaki çabayı anla- yamadığımı söylemeliyim. Olay- dan hemen sonra. olay yerine gelip bir tutanak tutarak delil toplama- vı polise bırakıp giden Demiral, bırakalım L ğur'un dostluğunu, so- rumluluğunun bilincinde olan bir görevli olsaydı ilk sorgu için, olay öncesi durumu öğrenmek amacıy- la bizi arar, bu arada da başsağlığı dilerdi. İnsanhğın en basit gereğini yerine getirmeyen savcının, olayı ciddiyetle soruşturduğu izlenimini vermek için sahte dostluğa sığın- ması gerçekten ilginç değil midir? Kaldı ki l ğur'un, Demiral'uı görevlerinin gerekkrini yerine ge- tirmeyişini eleştiren yazılan hâlâ kamuoyunun belleğindedir. Sahte dostluklar icat eden, göl- gelerden ürken. karanlıklara sığı- nanlar L'ğur'un dostu olamamtş- lardır, olamazlar da. İnanıyonım ki yılgıniıklar, L ğur'un doğadaki her canlıvı tek tek kucaklarken gösterdiği sevgi ve akluı gücü. bilginin cesareti ve gerçeğin karanlıkları sorgulaması ile aşılacaktır." Bu ııasıl soruşturma? Kapalıçarşı'ya altın üniversitesi gün- lUni- MUHARREM AYDTS Altın, gümüş \e mücevheri işleyen, parlatan ve.pazarlayaû kuyurncular bu kez de kendi sek- törierinın "işlenmesi ve pariatıl- ması gerektiği'' görüşünde bır- leştı. Meslekı dayanışmayı art- ürmak ve mevcut sorunlara çö- züm yollan bulmak amaayla yakında 'Kuyumculuk Eğitim Vakfı' kurulacak. Bu arada üniversiteli baa akademisyen- ler ise dünyanın en büyük altıri licareti merkezi konurnundaki Kapalıçarşı'ya 'altın üniversi- tesi' kurulmasının kaçınılmaz bır zorunluluk olduğunu belirt- üler. Her iki proje; İTÜ Taşkışla binasında süren "8. Uluslararası İstanbul Mücevher, Takı, Saat ve Malzemeleri Fuan' kapsa- mında. önceki giin gerçekleşti- rilen 'Takı Tasanmı ve Kuyum- culuk Paneli'nde yeniden deme geldi. Mimar Sinan versitesi Güzel Sanatlar Fakül- tesi Resim Bölümü, Resım Ana Sanat Dalı Başkanı Prof. Dr. Özer Kabaş'ın yönettiği panel Dünya Altın Konseyi (World Gold Council) Ortadoğu Bölge Müdürü Pedro A. Bertan'ın içış konuşmasıyla başladı. \ltını, "İnsana özgii derin duy- Tulann bir parçası" olarak nite- endiren Bertan, sunduğu teb- igde, gelişen ve değişen dünya jüzeninde yeni yaşam biçimle- •inin oluştuğunu, böylelikle de- aşik bir mücevher tarzırun or- aya çıküğını belirtti. Türkiye 3enel Müdürlüğü'nü Murat R. Vkman'ın yaptığı Dünya Altın Conseyi'nin Ortadoğu Bölge vlüdürü Bertan sözlerini şöyle ürdürdü: "Yapılan piyasa araştırmala- i, yeni tûketici imajının, altuıa tlan Ugisinin arftığını ortaya ko- uyor. Özellikle kadınlar, ken- lilerini dtş dünyaya nasıl göster- nek istediğini altına yaptığı ter- ihle gerçekleştiriyor. Tarih bo- unca süs aracı, sevgi ve başan imgesi olan altınla kadınlar, aodern toplumdaki konumları- ın daha da güçlendiğini fark et- i. Ancak altın mücevher sanayi- in her tûketici ürününde olduğu ;ibi değişen pazar imkânlarına yum sağlaması zoruniudur. ürkjye'de bunu gözlüyomz. Al- mda yeni tasarunlar oluşması, em biı madene olan ilgiyi arttı- ıcak hem de tüketicideki satın lma gücünii yükseltecektir." Prof. Dr. Özer Kabaş ise ku- umculuk sektöriinün en nemli unsuru olan tasanmcılı- ın da tıpkı resim. heykel ve mi- ıari gibi güzel sanatlar alanına irdiğini voırgulayarak "Artık ünümüzde sanatçı-kuyumcu rasında sağlam bir köprünün unıiması gerekiyor" dedi. Manisa Kültür Müdürlüğü ube Müdürü. arkeolog Dr. Al- ın Töre ise konuşmasında nadolu'daki takı gelenekle- nden örnekler vererek "Ana- »lu'da takı Asya formlannın aynı biçimiyle günümüze kadar uİaştı. Günlük yaşamın bir par- çası olan takı ö/ellikle gertç kız- dil vi görüyor. Örneğin hamile bir kadın eşine ve kaynanasına olan sevgisini taşıdığı "gül oyası" takı- sı> la belirtiyor, ancak kaynana- sına kızdığı zaman da boynuna 'biber ovasfasıyor. Takı Ana- dolu'da bir gelenek özelliğini ko- ruyor" dedi. Panelde söz alan Sümer Kuyumculuk A. Ş. Ge- nel Koordinatörü Hüseyin Öz- gen ise "Kuyumcu gözüyle ta- sarım. bugünkü uygulama ve teknolojik imkâniar" uzenne görüşlerinı aktardı. Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı ve Endüstriyel Tasanm Böjümü Başkanı' Prof. Dr. Önder Kücükerman ise yaptığı konuş- mada tarihsel süreç içinde altm- insan-güç üçgeninin sürekli y_a- şandığına dıkkat çekerek "Or- neğin Kanuni ve Çin kralları is- teselerdi altından kendi beykel- k-rini bile y aptınrlardı. Ancak on- lar heykellerini altından değil. porselenden y aptırmay ı tercih etti. Bunun neideni ise aİtının eri- tilip tekrar değerlendirilme im- kânına sahip bir maden olması. Çünkii Kanuni, eğer yaptırsaydı altından heykelinin ölümünden sonra eritilerek paraya dönüştü- rülüp. güç uğrunda harcanacağv nı biliyordu. Bugün müzelerde bile altın ve mücevherler değil, porseten şeyler yer alıyor"dedi. Dünyanın en büyük altın tica- ret merkezi niteliğindeki Kapa- lıçarşı'nın önem ve değerinin günümüzde yeteri kadar algıla- namadığını belirten Kücüker- man, bir süre önce trafık kaza- sında ölen Adnan Kahveci'yle birlikte Kapahçarşfyı çağdaş anlamda yeniden düzenlemek ıçin bir proje başlattıklannı anı- msatarak "Eğer Kapalıçarşı'- daki bilgi ve birikim örneğin İngiltere'nin elinde bulunsaydı; burada bir üniversite, 8-10 tane müze. 10-15 tane koleksiyon olurdu. Asunda Kapalıçarşı söy- lendiği gibi bir alışveriş mer- kezinden çok, dünyanın en bü- yük altın üretim merkezidir. Çfinkü altın Kapalıçarşı'nın dı- şında. dünyanm hiçbir yerinde 20 dakika içinde hammaddeden vitrine ulaşamaz ve oradan rüke- ticiye gidemez. Dünyanın hiçbir yerinde dileven altını kuyumcu- ya vererek "Bana bundan bır bi- lezik. iki kol>e ve bir künye yap' diyemez. Ama bu Kapalıçarşı'da yaşanıyor. 5 bin yıllık bir geçmi- şi boyıınca, 500 yıldır eü'mizde bulunan Kapalıçarşı. esnafı, çırağı, tasarımcısı, kuyumcu- suyla bir okul. Ama diploması yok. Bu nedenle en kısa zaman- da Kapaltçarşı'nın içinde bir "altın ünîversitesı' ve müze oluş- turulmalı. Uluslararası düzeyde satışın da yoğun olduğu kapalı- çarji'.vı hafta sonları açmamak, açık olduğu günlerde ise akşam üzeri kilitlemek ekonomik bir in- tihardır" dedi. Haber Merkezi - Uğur Mumcu suikastı ıle ılaili olarak Ankara DGM Sa\alığı'nca >ürütülen so- ruşturma kavranması güç bır kargaşa ve çelışkıler yumağına dönüştü. Gerek devletin en tepe- sindeki politikaalann, gerekse DGM Başsavcısı Nusret Demi- ral'ın yaptığı açıklamalann tersı- ne soruşturmada adım atılnıasını sağlayabilecek ve cinayetin belki de aydınlatılmasıru sağlayacak çok önemli bır tanığın, Başsavcı tarafından "ciddi bulunmadığı icin" ifadesi bile alınmadı. A>TU biçimde Ankara'ya Uğur Mumcu suikastında kullanıldıeı aniaşılan C4 tipi patlayıcı götürdüğu an- iaşılan ve "ciddi bulunmavan" taruk tarafından."teshis. ediien". İslami Hareket Örgütü üyesi İsa kod adlı şeriatçı terörist Mehmet AB Şeker'in de ifadesi bile alı- nmadı. Şeker'in ifadesinin alı- nmasına bile gerek duyulma- vışmın tek gerekçesi ise, Şeker'in İstanbul Terörle Mücadele Dai- resi'ne bağlı polislerce düzenle- nen tutanaklara göre Mumcu'- nun öldürülmesinden bir gün önce gözaltına alındığını göste- ren tutunak. Oysa gerek bu tuta- nak, gerekse Mehmet Ali Şeker ve sekiz yandaşı ile ilgjli poüs tu- tanaklan açıklanması olanaksız tahrifatlarla ve tartışma götür- mez çelişkilerle dolu. Bu durum- da Mumcu Suikastı'nın devlete yaraşır bir ciddiyet ve hukuka uy- gun birtitizlıklesürdürüldüğü id- dialannın hiç birdayanağı kalmı- yor. Bır başka deyimle "Bu nasıl sonışturma 7" sorusu tüm içeriği ve ağırlığı ile haklılık kazamyor. Nlumcu dosyasında yanıt bek- leyen tahnfat ve çelışkiler ve yanıtsız kabruş sorulardan belli başlılan şövle: * DGM Başsavcısı Nusret De- miral. yanda Gürdal Mumcu'- nun açıklamasında da belirtildiği gibi son günlerde kendini "Mum- culann bir aile dostu" gibi göster- me gayretine düştü. Oysa Demiral'ın 12 Eylül sonrasındakı tutumu arkadaşımız Uğur Mum- cu tarafından son derece sert eleştirilmişti ve Uğur Mumcu ile DGM Başsavcısı arasında değil bir dostluk, herhangi bir yakın ilişki bile sözkonusu değıldı. * Olayın belki de tek görgü tanığı olan Aydın Ayhan bir yan- dan DGM Başsavcısı tarafından "ciddi bulunmadığı" icin ifadesi- nin alınmasına bile gerek duyul- muyor: öte yandan aynı tanığı dinleyen TBMM FaiÜ Meçhul Cinayetlen Araşürma Komisyo- nu üyesi parlamenterlerce "cid- di" bulunuyor. Yarulan milletve- "killeri mi, Nusret Demiral mı ? * Bir devlet kurumu olan TRT, tanık Aydın Ayhan'ı kandırarak ekrana çıkanyor. ardından da 60 milyon kişinin önünde onun bir "yalancı tanık olduğu"nu kanı- tlamaya çalışiyor ? TRT'deki bu programın amacı salt bir TV'de "hızlı gazetecilik" denemesi ola- rak acıklanabılir mi ? * Ankara DGM Savcılığı, Uğur Mumcu suikastı sanığı ola- rak kendılerine gönderilen şen- atçı terörist Mehmet Ali Şeker ve arkadaşlanm sorgulamadan önce ve sorgularken, bu sanı- klann Jstanbul Terörle Mücadele Dairesi'nde alınmış ifadelerini. polisçe düzenlenmiş yakalama tutanaklannı "ciddi" olarak ve titizce okumayışını nasıl açıkla- yabiliyor ? "Şeker ve arkadaş- lannın Mumcu'nun öldürüidüğü 24 Ocak gününden önce İstanbul polısince gözaltına alınmış ol- duklan anlaşılmıştır" denerek so- ruşturma kapsamı dışında bı- rakılmaları sadece İstanbul'dan gelen tutunaklann "titizce" okunmamasından ibaret bir dik- katsizlik midir. yoksa Şeker ve arkadaşlan "çürük" ve kolayca çürütülen bir gerekçeyie de olsa konınmak mı istendiler? * İfade ve teşhislere rağmen o tarihte gözaltında olduklan ge- rekçesıyle Mumcu cinayetiyle ılışkisi addiye alınmayan Meh- met Ali Şeker'in 26 Ocak 1993 ta- rihli gözaltı tutanağının Ankara Emniyeti ve DGM SavcılığYnca farkedilememiş olması ilk büyük maddi hatayı oluşturuyor. Yani Ankara DGM Savcılığı Şeker'in 24 Ocak'ta gözaltında olduğunu düşünürken tutanaklar gözaltı tarihinin 26 Ocak olduğunu kesin olarak ortaya koyuyor. Bu maddi hatanm yol açtığı so- nuç ise "Mumcu cinayeti ile ilgili bilgi edinme fırsatının kacın- lması." Çünkü dosya bilgilcrine göre Mehmet Ali Şeker, Ankara'da Mumcu cinayeti ile ilgili olarak ifade vermiş değil. Ankara DGM Savcılığı'na sormak gerekiyor: "Şeker'in ifadesine başvurdumız mu vurmadınız mı? Dosyadaki tahrifat nedeniyle yanılarak baş- vurmadıv sanız, olay ın sıcaklıgı su- rerken en önemli fırsatı kaçırmış obnadınız mı? * Mumcu suikastırun görgü tanığı olduğunu ileri süren Ayhan Aydm'ın. Ankara Emniyet Mü- dürlüğü'nde teşhis ettiği sanık Mehmet Ali Şeker. resmi kayıtla- ra göre. üç ayn tarihte gözaltına alınmış görünüyor. Halen Çetin Emeç cinayetinın tetikçilerinden bin olarak tutuklu bulunan Şe- ker'in yakalandığı, Tünel Cadde- si. Tekfer Sitesi B Bolk 10 Numa- ralı daireiçin düzenlenen "yakala- rna-ev arama ve zaptetme" tuta- nağına göre. söz konusu eve 26 Ocak 1993 tarihinde baskın yapıldı. Baskında, Şeker ıle bir- iikte. Abdülazü Öcakhanogiu, Mehmet Şah Çınar, Mehmet Candirek vc Yusuf Altun gözaltı- na alındı. Ancak bu tutanağın düzenleme tarihi bölümünde. "24 Ocak 1993" tarihine yer ve- rildi. Ancak sözkonusu tarih üze- rinde kalcmle oynanmış durum- da. Dikkatle bakıldığında önce 26 Ocak tarihi atıldığı. daha son- ra bunun 24 Ocak'a dönüştürül- düğü anlaşılıyor. * Aynı tutanakta, Şeker. Ocak- hanoğlu, Çınar. Candirek ve Al- tun'un, baskın yapılan evde aynı gün yakalandıklan belirtilirken. bir başka tutanakta ele gecen bu beş kışi arasında yer alan Şeker ve Çınarın 24 Ocak 1993 Pazaı günü, diğer sanıklann ise 23 Ocak 1993 Cumartesi günü gö- zaltına alındıklan ifadesine yer veriliyor. - Mehmet Ali Şeker'in bir tu- tanağa göre, "26 ocak". bir başka tutanağa göre ise "24 ocak" ola- rak belirtilen gözaltına ahnma ta- rihi, ücüncü bir tutanakta "23 ocak" olarak kaydedilmiş. * İslami Hareket Örgütü ope- rasyonu sırasında yakalanan Er- din Üluş adlı sanık icin düzenle- nen yakalama tutanağında. şu ifadeler yer alıyor: "Müdürlüğü- müzce yapıhnakta olan operas- yonlarda yakalanan Halil-Emine oğlu 1965 Batman doğumlu Meh- met Ali Şeker ve arkadaşlan hakkında mudürtügumüzce yapı- lan tahkikat, alınan ifadeler ve yapılan sorgulamalar neticesinde bu şahıslaria ilişki içerisinde oldu- ğu tespit ediien, Halis-Türkan oğlu. 1962 İstanbul doğumlu Er- dinç Clüş isimli şahsın, İstanbul Telefon Başmüdürtüğü. Fatih tele- fon sanrral arıza bakım servisinde teknisyen yardanctsı olarak ça- lıştığı belirlenerek, 23.01. 1993 günü belirtilen tş yerinde Erdinç Clüş tarafımızdan yakalanmış, müdürlüğümüzde nezaret altına alınmış olup, iş bu yakalama tu- tanağı yapdacak tahkikata esas otmak üzere mahallinde tanyimle birlikte imzalandı." Buna göre Mehmet Ali Şeker ve arkadaşlan 23 Ocaktan önce bir gün gözaltı- na alınmış olmalılar kı sorgula- malanna dayanılarak Erdinç Ülüş 23 Ocak günü yakalanmış olsun. Üstelık bu tutanaktaki 23 Ocak tarihinin " 3 " rakamı üze- rinde "oynanmış" oMuğu görü- lüyor. * Aynı tutanakta Erdinç UIüş • ün de 23 oçakta yakalandığı be- lirtilirken, Ülüş'ün gözaltına ah- nma tarihi bir başka tutanakta "24 Ocak 1993" olarak ycralıyor. * İslami Hareket Örgütü ope- rasyonunda ele geçirilen ilk sanık Mehmet Zeki Yıldınm. bir tuta- nağa göre. "23 Ocak 1993 Cu- martesi günü saat 15.00 sıraları- nda" yakalanmış görünüyor. Oysa bir başka tutanakta. Meh- met Zeki Yıldınm'ın. operasyo- nun daha sonrakı aşamasında baskın düzenlenen bir örgüı evi- ni, "aynı gün sabah saat 07.00'de gösterdiği" kaydedıliyor. İki tuta- nak arasındaki 8 saatlik fark var. Buna göre sanık Yıldınm gözaltı- na alındığı saatten 8 saat önce po- lislere baskın yapılacak bir evi göstermiş oluyor. * Yıldınm'ın yakalanmasına ilişkin polis tutunaklanndaki çe- lişkıler bununla da bitmiyor. An- kara'da alınan ek ifadesine göre, Yıldınm ma. 20 Ocak 1993 Çar- şamba günü gözaltına alınmış. Ek tutanakta Yıldınm. "yakalan- ma" başhğını taşıyan ifadesınde, "20 Ocak 1993' günü yaka- landığım adres; Kozyatağı. Inönü Caddesi. STFA Bloklan otopark yerinde bej renji Kartal marka 34 BFA 08 plakalı otomobil içinde şüphe üzerine yakalandım" diyor. * Y ıldınm'ın, "Yakalanışından 8 saat önce. Ayhan Usta ve arka- daşlannın" evine yapılan baskı- nda evin yerini gösterdiğini içe- ren tutanaktaki" "...23.01.1993 günü saat 07.00 sıralannda belir- lenen adrese Mehmet Zeki Yıldınm da refakate alınıp..." ifa- desinin yer aldığı bölümde. saati gösteren "7" rakamının tahrif edildiği kolayca belli oluyor. Aynı tutanaktaki "23 ocak" ifa- desinde " 3 " rakamının üzerinde de oynandığı dikkati çekiyor. * Dava dosyasında yer alan "Ankara'ya patlayıcı taşıdığı sanıklarca anlatılan araçlann Ankara'da soruşturma konusu yapılıp yapilmadığı belli değil. Bunun bir açıklaması var mı ? EP * İşadamı Jak Kamhfye düzenle- nen suikastte aracı kullandığı id- dia ediien Hamza kod adlı Ay- han Sağ Peugeot marka aracı Üs- küdar Aziziye Sokak'ta terkede- rek kayıplara kanşrruştı. Aynı ta- rihlerde düzenlenen İslami Hare- ket Operasyonu'nda basılan Azi- ziye Sokak No 11 'deki bir evde de Hamza kod adlı ve kimliği Ab- dullaiı Yiğit olarak açıklanan bir kişinin bulunduğu iddianamede yer almış ve bu kişinin arandığı açıklanmıştı. Terkedilen araçla örgüt evi arasında sadece 20 met- re uzaklık var. Aracı kullanan Hamza Kod adlı kişi ile örgüt evindeki Hamza kod adlı diğer kişi bır ve aynı şahis mi ? * Baa kaynaklar "İslami Ha- reket Davası sanıklannı yaka- layan polis ekibi karakollara dağıtıldı. Böylece gözden uzak tutulmalan sağlandı." iddialannı ileri sürüyoriar. Bu iddialar. polis kayıtlannda yukanda sergilenen tahnfatlarla birlikte değerlendiri- lince ortaya bilinçli bir delil ka- rartma kuşkusu çıkmıyor mu ? * Dava dosyasına yansıyan po- lis kayıtlanndaki tahrifatlar ve belirgin çelışkiler aslında savun- ma avukatlanna yol göstermek amacı mı taşıyor? - Ârafat'a sıcak karşılama • Baştarafi 1. Sayfada zır bulunduklan bir törenle. kül- tür. eğitim ve bilim alanında iş- birliğini öngören "tarihi" anlaş- ma imzalandı. Çetın, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde imzalanan anlaşma- dan sonra yaptığı konuşmada, Filistin devletinin yeniden yapı- lanmasında katkıda bulunacak anlaşmanın. "Tarihte ilk kez Fi- listin devleri ile imzalanan bir bel- ge olma özelliğini" taşıdığını da hatırlattı. Faruk Kaddurai'nin. FKÖ'nün İsrail ile ımzaladığı banş anlaş- masını protesto ederek aynlnıa- sryla boşalan Dışişleri Bakanlığı görevini vekâleten yürüten Yas- ve bölgenın kalkınmasına des- tek almak amacıyla. Arap ve Uzak Doğu ülkeİerine yaptığı gezi çerçevesinde Ankara'yı da zıyaret ediyor. Arafat'ın, VVashington'daki im/a töreni nedeniyle o tarihte Ankara'ya yapması planlanan gezi ertelenmış ve Arafat'ın Türkiye ziyareti, Ankara'nın yoğun programı nedeniyle dü- ne sarkmıştı. Fas Kraliyet Havayollan'na ait bir uçakla dün yaklaşık bir saat gecikmeyle Jakarta üzerin- den Ankara'ya gelen Arafat ve eşini. havaalanında Demirel ve eşi Nazmiye Demirel karşıladı. Cumhurbaşkanı Sülcyman DemirePden Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a sıcak karşılama ( FARUK ALTINTAŞ) ser Amr da konuşmasında, an- laşmanın iki ülke arasında ilk kez imzalanan bir belge olduğunu be- lirtti. Filistinlilcr Türkiye'de eğitim görebilecek Anlaşma, kültür ve egjtim iş- birliğinin yani sıra Filistinli öğ- rencilerin Türkiye'de öğrenim görmelerini de öngörüyor. Arafat, Filistinlilere, İsrail iş- gali altmdaki topraklarda ilk aşamada Gazze ve Eriha'da kısmı özerklik veren ve 13 eylül- de ABD'de İsrail ile imzalanan anlaşmayı ilk elden anlatmak Demirel'in kucaklayarak karşıladığı Arafat, yine askeri üniforması ve Filistin halkının İsrail işgaline karşı başlattığı ayaklanmayı simgeleyen Poşu'- sunu gjymişti. Arafat'ı karşılama törenine Filistinlilerin geleneksel giysile- ri içindeki çocuklar ve Tür- kiye'de yaşayan Filistinlilerin yani sıra. lran'ın dışındaki Arap ülkeleri ile KKTC büyü- kelçileri de hazır bulundular. Demirel. dün akşam Arafat ve eşi onruruna verdiği akşam yemeğjnde. Filistin davasına her zaman güçlü bir şekilde ar- ka çıkan Türkiye'nin bu tutu- munu sürdüreceğini söyledi. Türkiye'nin Ortadoğu'da kalkınma çabalanna da en aktif şekilde katılmaya hazır olduğu- nu belirten Demirel. "Türkiye, Filistinlilerin meşnı haklarının tanmması yolunda verdikleri haklı mücadekyi maddi ve ma- nevi yönden desteklemiş, gerek ikili planda, gerek uluslararası forumlarda Filistin konusundaki bu görüşlerini açık. kararlı ve ru- tarlı bir şekilde savunagelmiştir. Bu tutumunu sürdürecektir." dedi. Arafat'tan teşekkür Demirel'in "Aziz kardeşim" diye hitap ettiği Arafat da ko- nuşmasında, Türkiye'ye Filis- tin davasını savunmadaki ça- basından dolayı teşekkür etti. "Filistin >e kardeş ülke Türkiye arasında tarihin derinliklerine giden ilişkiler mevcut" diyen Arafat, Türkiye'ye yaptığı ziya- retin İsrail ıle bir süre önce NVashington'da yaptıklan banş anlaşmasından sonraya rastla- ması nedeniyle büyük önem taşıdığını söyledi. Demırele ay- nı şekilde "Aziz kardeşim" diye hitap eden Arafat. "Temasla- rım sırasında Türkiye ve Filistin arasında ortak öneme sahip me- seleierin yani sıra bölgeye ve ikili ilişkileri ilgilendiren konularda görüşme fırsatı bulacağız" dedi. Filistinlilerin gecmişte oldu- ğu gibi bugün de Türkiye'nin yardımlanna ve desteğine ihti- yaç duymaya devam ettiğini belirten Arafat. "Bölgede kalıcı ve kapsamlı bir banşın havatiye- te geçiriunesi icin var gucümüzle çalışacağız" dedi. ÇilIerMe göriiştü Arafat, dün ikamet ettiği Camlı Köşk'te Başbakan Tan- su Çiller ile Türk-İş Genel Baş- kanı Bayram Meral'i kabul etti. Bugün Anıtkabir'i de ziyaret edecek olan Arafat. öğleden sonra Türkiye'den aynlacak. Arafat'ın bugün Başbakan yar- dımcısı ve SHP Genel Başkanı Murat Karay alçın'ı da kabul et- mesi bekleniyor. Cumhuriyet'e bilgi veren dip- lomatik kaynaklar, Türkiye'nin. Filistinlilerinin ilk aşamada kısmi özerkliğin verildiği topraklarda yeniden yapılanmalanna katkıda bulunacağını belirttiler. Türkiye. bölgede oluşacak ekonomik imkânlardan pay al- manın Ankara açısından önem taşıdığına dikkat çekiyor. Mehmet Ağar'a rüşvet suçlaması • Baştarafi 1. Sayfada taşıma ruhsatı verilenler arası- nda sabıkalı mafya üyelerinin isımlerinin bulunduğu da mü- fettişlerce tespit edildi. Ancak müfettişleri şaşırtan asıl bilgi Ağar dönemine ait 189 silah ruhsat dosyasının bu- lunamayışı oldu. Bu durumda silah ruhsatı ve- rilmiş 189 kişinin adlanna ula- şamayan müfettişler Ağar dö- neminin Silah Ruhsat Mühim- mat Şube Müdürü bugünkü Tokat Emniyet Müdürü Nejat Güngör'ün ifadesine başvurdu- lar. Tokat Emniyet Müdürü Güngör'ün müfettişlere verdiği ıfadede "usülsüz işlem yap- madığı. usulüne göre hazı- rlanmtş dosyaları Emniyet Mü- dürü'ne sunduğu, ancak dosya- ların tümünü hatıriamasının nıümkün olmadığı" dedıği öğre- nildi. Bu gelişmelerden sonra mü- fettişlerin saptadıklan usulsüz- lükleri rapor haline getirmeye hazırlandıklan ancak bağlı bu- lunduklan Teftiş Kurulu Baş- kanlığı'ndan gelen sözlü emir üzerine soruşturmayı durdur- duklan beiırtildi. Müfettişlerin şu ana kadarki çalışmalanyla ortaya çıkardık- lan usulsüzlüklerin suç oluştur- duğu ve cezai takibatı gerektir- diği belirtilirken, hakkında so- ruşturma açılan Mehmet Ağar'ın soruşturmayı yürüten müfettişlerin amiri olması ne- deniyle mülkiye müfettişlerinin devreye sokulması gerek tiği bildirildi. Öte yandan Emniyet Genel M üdürü MehmetAğarise "ruh- sat soruşturmasf'nın durdurul- madığını, bu konuda kendisi tarafından verilmiş herhangi bir emir bulunmadığını söy- ledi. Müfettişlerin 6 aydan bu yana soruşturma yürüttüğünü anlatan Emniyet Genel Müdü- rü Ağar. soruşturmayla ilgili bir açıklama yapamayacağını belirti. Ağar, kayıp 189 dosya ve ruhsat verilmiş mafya üyeleri konusundaki sorulanmıza ise "sonışturma sonuçlansın ondan sonra bir açıklama yaparız" ya- nıtını verdi. Soruşturmanın yapıldığı tarihlerle ilgili bir so- ruyu ise "1988-1993 arasını in- celiyorlar 1 " diye yanıtladı. Mehmet Ağar 1990-92 yıllan arasında İstanbul'da Emniyet Müdürlüğü yapmıştı. CUMHURIYETTEN OKURLARA OZGEN ACAR • Baştarafi 3. Sayfada deral Mahkemede dava açıldı. Yılmaz, daha sonra Dı- şişleri Bakanı ve Başbakan olarak davanın en yakın savunucu ve en yakın izleyicilerinin basında geldi. ••• Fikri Sağlar, Kültür Bakanı olarak göreve başladığın- da Türkiye'nin Amerikalı avukatları davadan çekilmeye hazırlanıyordu. Nedeni de Türkiye Cumhuriyeti hükü- meti kendilerine yarım milyon dolardan fazla borç tak- mıştı. Türkiye. sadece davayı kaybetmekle kalmayacak, avukatlann çekilmesinden doğacak uluslararası bir skandaldan dolayı tüm inandırıcılığmı da yitirecekti. Sağlar'ın ilk işi Amerikalı avukatlara olan borcu öde- mek ve davanın sürmesini sağlamak oldu. Sağlar'ın davadaki gelişmeleri saniye saniye izlemesi ve izletme- si de unutulacak bir olay değildir. ••• Hiç kuşkusuz, davaya önemli katkısı geçenlerin basın- da Harry Rand-Larry Kaye adlı başarılı avukat ikilisini bulan ve olayla yakından ilgılenen o zamanki New York Başkonsolosu bugünkü Yeni Delhi Büyükelçisi Murat Sungar geliyor. O zamanki yardımcılan Gürsu Okurer, Ferhat Ataman, Dışişleri Kültür Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Erdoğan Âytun, Müsteşar Yardımcısı ismet Birsel'in ciddi çalışmaları da unutulamaz. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün Kaçakçılık ve İstihbarat Şubesi'nin davaya inanmış personelinin azimli mücadelelerini, çeşitli somut kanıt ve tanıkları bu- lan Uşak Müzesi'nin Müdürü Kâzım Akbıy*oğlu'nun katkısını ve adlarını hiçbir zaman açıklayamayacağım pek çok "meçhul kahraman "ın varlığını da hiç kimse in- kâr edemez. Eski eser kaçakçılarının bir numarah düşmanı olan ABD New York eyaletinin eski Gümrük Ajanı Chartes Koska'nın dev katkısının hâlâ Kültür Bakanlığı'nca gör- memezlikten gelinmesi ise tipik bir vefasızlık örneğini ve "anıtsalzaferin" üzücü yanını oluşturuyor. ••• 1986-93 yıllan arasında "başımı ağrrtan" bazı olayları ise şöyle özetleyebilirim: -İlk ölüm tehdidi, Karun Hazinesi'nin yani sıra pek çok eseri kaçıran izmirli Ali Bayırtar ve metresinden geldi. - "Yüzyılın Definesi"r\\ satın alan dolar milyarderi William Koch New York'ta Mark Nezer adlı eski bir Mossad ajanını peşime taktı ve ev telefonumu dinletti. Ajan, büromun bulunduğu "Türk £w"ndeki telefonumu dinleyemediği içın, "Türk hükümetinin ajanı!" olduğu- mu patronuna raporla bildirdi. - "Kapalıçarşı antika mafyası" yaptıöı bir toplantıda "hakkımdan nasıl gelineceğini"tartıştı. önerilerden biri "temizlenmemi" öngörüyordu. Bir başkası ise beni bu işten caydırtmak için "ayağıma sıkılacak iki kurşunun yeterli olacağını " söylüyordu. James Bond filmlerinden esinlenmiş bir başka öneri ise şöyleydi: Ben kaçırılarak boyuma uygun bir tahta sandığa konulacaktım. Yanıma yerleştirilecek sanayi tipi oksijen tüpünden bana hava verilecek ve böylece uçakla kaçırılan dev bir mermer heykel gibi Almanya'daki bir müzeye gönderilecektim. Böylece bana ve benim gibilere güzel bir ders verilmiş olacaktı. "Baba ", kan ve fantezi ıstemiyordu. - Gerek ABD ve gerek Türkiye'de iken iş ve ev tele- fonlarıma çeşitli tehditler yapıldı. - Dilson Oteli sahibi kaçakçı Kolaşın Ailesi'nce haka- ret ve tazminat davalan açıldı. Hâlâ da açılıyor. -TRT için önerdiğim bir TV dizisini -Amerika'da bu- lunmamdan yararlanan- Kerime Şenyücel adlı bir TRT program yapımcısı, bunları kendi araştırmasıymış gibi bir TV dizisine dönüştürdü. TRT, açtığım davayı kaybetti- ği halde, kurumu aldatan bu saygıdeğer yürütmen hanı- mefendiden hesap sorma yerine, hâlâ Yargrtay'da davayı aleyhime çevirmeye çalışiyor. -Oysa ben o günlerde TRT'nin haber programı için New York'ta Uluslararası Antik Sikke Fuan'nda TV çeki- mi yaparken Amerikalı antik sikke tüccarları, bir Türk kaçakçısının "Türk hükümetinin ajanıdır"^kışkırtması ile üzerime yürüyüp çektiğim filme el koyuyorlardı. -ABD ve Ingiltere'de antika tüccarlarının bazı dergi ve gazetelerinde "Türk hükümetinin ajanı" olarak hak- kımda çeşitli yazılar yayımlandı. - Bu yayımlar üzerine, New York'ta çeşitli antika ga- lerilerinin yeni sergi açılış kokteyllerine davetli olduğum halde 'Türkiye'nin casusu" olduğum gerekçesiyle nazık olmayan biçimlerde çeşitli kereler kapıdışı edildim. -Yurtiçinde ve dışındaki Türk bürokrasisince "boşu boşuna başımıza iş açıp devletin sınırlı parasını bir ha- yal uğrunda mahkemelerde harcatan bir gazeteci" söz- lerine muhatap oldum. -Elmalı Definesi ile ilgili bazı belgeleri açıklamam- dan sonra içişleri Bakanlığı'nın soruşturması nedeniyle New York'ta konsoloslukta ifadem alındı. ••• Bütün bu olaylar geride kalmış, 28 yıllık dünya çapın- daki bu olay nihayet perşembe günü "Cumhuriyet'te sadece 2-3 sütunluk, "Karun Hazinesi Türkiye'ye Geli- yor" başlıklı bir haberle noktalanmıştı. Bu haber üzerine gerek Türkiye'de gazeteyi ve gerek New York'u beni arayıp kutlayan tüm okur, arkadaş ve dostlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum. Darısı öteki hazine ve definelerin başına... Sağlıklı, başarılı ve mutlu günlerdileğiyle... _J OLAYLARIN ARD1NDAKI GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada içine alan AKKA'nın değişti- rilmesi kolay bir iş değildir. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris YeKsin'in, bu hafta basında Türkiye Cum- hurbaşkanı Süleyman Demi- rel'e yolladığı mektupta AK- KA'dan söz açtığım, Cum- huriyet 23 Eylül 1993 günlü sayısında ayrıntılı bir haberle duyurmuştu. İki gün sonra bazı gazeteler, bu olayı özel haber' olarak yayımladılar. Ancak daha önce çok kez gö- rüldüğü gibi, haberin içeri- ğinde ve boyutlarında sapma olasılığı ortaya çıktı. Bu konu. Moskova ile Ankara arasında bir uzlaşmayla sonuca bağ- lanacak ya da çözümlenecek türden değildir. Rusya'nm, Kafkasya da AKKA ile saptanan konvansi- yonel güçlerin sınırlarını aş- mak niyetini taşıdığı anlaşılı- yor. Gürcistan ve Azerbay- can'daki çatışmalar, bu eğili- mi beslemişolabilir. Ancak 'soğuk savaş ın so- na erdiği bir dönemde Kaf- kasya'da silaha ve askere yönelik Rus yığınağının anla- mını yorumlamakta zorluk çekilecektir. Çünkü AKKA'ya göre bu bölgede fazla olan si- lahların imhaedilmesi süreci yaşanıyor. Yeltsin'in, bir yandan içer- de büyük zorluklarlaçarpışır- ken, bir yandan da Kafkas- ya'daki Rus nüfuzunu düşü- nebilmesi ilginçtir. Rusya'da ortam gün geç- tikçe gerginleşiyor; Mos- kova'nın önce Rusya'daki si- yasal istikrarı sağlaması ge- rekiyor. Şu sırada Kafkasya daha geri sıradadır ve AK- KA'nın değiştirilmesi de içe- riği ve yöntemi belli olmayan bir niyetiri dışa vurumundan öteye nitelik taşıyamaz. •••
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle