Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 3AĞUSTOS1993SALI
Türk müziğinin önemli bestecilerinden Hammamizade İsmail Dede Efendi'nin evi kasım ayında açıhyor
Eskikarakol Türk MusikisiMüzesi' oluyor
MtVE KILCİOĞLU
Klasik Türk müziğinin önemli
bestecilerinden Hammamizade
İsmail Dede Efendi'nin. Eminönü il-
çesı sımrlan içinde yer alan Cankur-
taran'daki evi, ülkemizin ilk 'Türk
Musikisi MüzesT olarak önümüzde-
ki Kasım ayında açılacak.
Restorasyon çalışmalan halende-
vam etmekte olan tarihi evin yakla-
şık 150 yılbk bir geçmişi olduğu tah-
min ediliyor. Ev, 1846 yılında Dede
Efendı'nin Mekkede ölmesi ve ora-
da gömülmesinden yakın bir geçmi-
şe kadar yıllarca sahipsız kalır. Evin
son olarak, uzunca bir süre polis ka-
rakolu olarak kullanıldığı biliniyor.
Ancak yıkılma lehlikesinin baş gös-
termesinin ardından karakol bura-
dan taşınır ve bina kadenne terk edi-
lir. Bu arada, yıllarca evsiz baa in-
sanlann bannağı haline gelen tarihi
ev önemli ölçüde tahripolur.
Dede Efendi'nin her şeye rağmen
.harap da olsa ayakta kalabilen evi-
nin talihsiz kaderi. 1978 yıhnda ni-
hayet değişir. Yıllannı, ülkemizdeki
tarihi evlerin kurtanlması ve tanıtıl-
masma veren ve aynı zamanda bir
fotoğraf sanatçısı olan Perihan
Balcı'nın bir fotoğraf gezısi sırasın-
da farketmesiyle geç de olsa hak etti-
ğı ılgıyi gören evin bu tanhten sonra
da başından bir sürü talihsiz olay
geçer Tûrkiye Tarihi Evleri Koruma
Derneği'nin kuruculanndan ve baş-
karu olan Penhan Balcı. Türk evi
mimarisinin tipık örneklennden biri
olan evin kurtanlmasına ilışkın der-
nek olarak yaptıklan çalışmalan ve
karşılaşüklan olaylan, son derece il-
ginç bir roman konusu olarak niteli-
yor. "1978 yılında dernek olarak bu
evle ilgilenmeye başladığıımzda boş
ve epeyce harap bir haldevdi. Bu yıl-
dan bâşlayarak Başbakaıihk, İçişİeri
Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı nez-
dinde çeşitli girişimlerde bulunmuş ve
evin restore edilerek ülkemizin ilk
Türk Musikisi Müzesi'ni gerçekkş-
tinnek üzere demeğe tahsisini talep
etmiştik. Bir sürü olaydan sonra ni-
R.estorasyon
çalışmalan halen
devametmekte
olan tarihi evin 150
yılhk birgeçmişi
olduğu tahmin
ediliyor. Uzun süre
bakımsız kalan bina,
daha sonra karakol
olarak kullanılmış,
en sonunda ise
restore edilerekmüze
haline getirilmiştir.
Hammamizade Dede Efendi'nin evi.
hayet 1984 yılında Sultanahmet Ta-
pu Dairesi'nde imzalanan bir proto-
kolle evin derneğe tahsisi gerçekleşti.
Döneminin minıari üslubuyla yeni bir
işlev verilerek restore edilmesine yö-
nelik olarak, V.Mimar Cengiz Eru-
zun tarafından karşılıksız bir proje
hazuiandı. Ancak uzunca bir süre sü-
rüncemede bırakılan proje tasdikinin
gecikmesi ve dolayısıvla herhangi bir
tedbir aluiamaması sonucu. yaşlı ev
bir lodos fırtmasında tamameo yıkıl-
dı." Bundan sonraki zaman içinde
bazı konserlerden elde edilen gelır-
lerle ancak temeli atılabilen evin in-
şaatı için Başbakanhk Tanıtma Fo-
nu'ndan bir miktar ödenek ahnır.
Ancak yetersiz kalan ve devamı sağ-
lanamayan bu ödenek, evin in-
şaatımn küçük bir bölümü için kul-
larulır. tnşaat yanm kalmış, bir halde
üç yıl gibi bir süre bekler. Ve bu sü-
reç birkaç kez daha tekrarlarur ve
nihayet 15 yıl sonra evin tam anla-
mıyla bitirilebilmesi için gereken
son ödenek temin edilebilir.
Bu arada, 1992 yılının şubat ayı-
nda, tarihi ev. kimlikleri ve amaçlan
belirlenemeyen grup ya da kişiler
tarafından molotof kokteyli atıla-
rak yakılmak istenir. Erken müda-
hale edilerek yok olmaktan kurtan-
lan evin restorasyon projesini yapan
Y.Mimar Cengiz Enızun çalışma-
lannı. evin vaşayan bir Türk Musi-
kisi Müzesi olabılmesı yönündeger-
çekleştirir: "Türk musikisi Ue Türk
mimarisi birlikte korunmalıydı. Bu
da ister istemez evin çağdaş, yeni bir
işleve kavuşturulmasıyla gerçekleşe-
bileeekti. On yıl önce çıkarılmış rölö-
vesi ve fotoğraflan incelendikten son-
ra bazı saptamalar vapıldı. Proje,
evin karakteristik öğelerinin korun-
masına çalışılarak yeni işleve göre
hazırlandı."
Dede Efendi evinin gjriş katında
periyodık sergi. konferans, seminer,
açık oturum, konser vb. etkinlikle-
rin yapılabilmesine uygun çok
amaçh bir salon, danışma, hanrlık
odası ve yönetici odası yer ahyor.
Üst katta ise. sofanın iki yanında
yer alan üç odadan bıri, Dede Efen-
di'nin anısını yaşatmak üzere, onun
bulunabilen notlannın ve bazı eşya-
lannın yer alacağı geleneksel Türk
odası olarak düzenlenecek. Diğer
oda klasik Türk müzıği çalgılannın
ve eski notalann sergjlendiği birme-
kanolacak.
Evin arkasmda yer alan küçük
avluya bakan üçüncü oda ise kütüp-
hane olarak düzenlenecek. Evin, ah-
şap direk. çıkma, saçak. tavan vb.
öğelerinin 18. yüzyıl Türk mimarisi
üslubuna göre bıçimlendirilebilme-
sinin ön planda tutulduğu projenin
mıman Cengiz Eruzun. "Babçede
birkaç ağaç ve smırlı yeşilliklerle ye-
tinilip, zaman zaman çok amaçlı sa-
lon ile bütünleşerek açık hava kon-
serlerine imkan verecek biçimde bir
de avlu düzenlendi. Sonuç olarak bu
restorasyonda. binanın orijinal üs-
lubunui korunmasından da önem-
lisi, Türk musiki tarihinin ve onun
en önemli parcası olan Hammami-
zade Dede Efendi'nin antsının ko-
runması ve yaşatümasına çaltşüdı"
divor.
Avrupa'daki
plajlar, kirlilik
konusunda
aldatıyor
Haber Merkezi - İngiltere'nin
kirli sahillerinden kacarak
soluğu Akdeniz'de alan
milyonlarca tatilci. öteki
Ortak Pazar ülkelerinde gizli
tutulan kirlilik gerçegiyle
daha da etkili bir biçimde
yüzyüzegelecek.
Avrupa Komisyonu'nun
yürüttüğü araşürma
sonuçlan, Akdeniz'in en ünlü
sahillerinin kanalizasyon ve
kimyasal atık nedeniyle ciddi
bir biçimde kirlendiğini
göstenyor. Bunun dışmda
sonuçlar, kirlilik testlerinin
birçok yerde çarpıtıldığmı da
ortaya koyuyor. Yunanlı
yetkililer kanalizasyonlar
deniz suyuna taştığında
alınan ölçüm sonuçlannı
geçersız saydıklanndan,
raporlara gecen kirlilik oranı
öylesine düşük ki. ömeklerin
güneşte bırakılarak
baktcrilerden anndınldığı
konusunda kuşkuy a düşüldü.
ttalya'da çevreciler. kendi test
sonuçlanna yansıyan kirlilik
orarunm, yerel ölçümlerin on
katı olduğunu beliniyor.
Ingiltere'de hemen hemen her
deniz kıyısının kirlilıği
saptarurken. Fransa yaklaşık
200 kadar plajda
kanalizasyon atığı düzeyinin
ölçülmesi işlemlerini
savsakladı. Avrupa
Komisyonu'nun 16.000
plajda gerçekleştirdiği
araşürma sonucunda,
Ingjltere sulannın gecen yıla
kıyasla daha temiz olduğu,
Fransada ise deniz kirliliğinin
belirgin bir biçimde arttığı
görüldü. İspanyol sahilleri,
Yunan adalan ve İtalya'nın
bu konuda Avrupa
Mahkemesi'nde
yargılanması bekleniyor.
Yabancılar için
kurbanlık av
hayvanlan
ANKARA (L BA) -Turizmi
teşvik ve yabancı turistlerin
Türkiye'ye gelmeleri
amacıyla, özel avlaklarda
sadece yabanalann
avlayabilmeleri için av
hayvanlan üretilecek. Av
turizmi belgesi sahibi seyahat
acentalanna özel avlandırma
izin belgesi verilecek. Bu belge
ile Milli Parklar ve Av-Yaban
Hayatı Genel Müdürlüğü'nce
tesciledilen özel avlaklarda
avlanmak isteyen yabancılar
için özel avlakta üretilen veya
salınan türler avlanabikcek.
Bu da Türk turizmine gelir
sağlayacak.
Ayakkabı fırmalan, ayağa özgürlük tanıyacak modelleri sunmak için dev laboratuvarlar kuruyor
Kusursuz ayakkabüar yapmayanşı
Riyasada bir uzay
gemisinin tasarımını
andıran niteliklerde
spor ayakkabılara
rastlıyoruz.
Amerika'da her yıl
spor ayakkabısı
tutkunlan "Çürük
ayakkabı yanşması"
düzenliyor.
Haber Merkezi - Ayakkabı deyip
geçmemeli. Kusursuz bir ayakkabı-
nın üretim süreci laboratuvarlarda
başhyor. Ayakkabının çizimleri be-
yaz önlüklü doktorlar tarafından
gerçekleştirilip bilgişayarlarla dene-
melerden geçiyor. Örneğiri. basket-
bolcu James Worthy'nın parmak
uçlannda durduğunda harcadığı
enerji. bilgisayar yardımıyla sapta-
nabiliyor. Araştırmacılar. koşucula-
nn sorunlannı incelemek üzere el ele
veriyor. Sözü edilen konu. her ne
kadar sıradan gözükse de üzerinde
çalışılan ve tartışılan: yılda 3 milyar
dolarlık (sadece ABD'de) harcama-
sı olan ve derin bir matematik bilgi-
sine sahip olmadıkça teknik yapısı
anlaşılamayan spor ayakkabısı.
Piyasada bir uzay gemisinin ta-
nımlamalannı andıran niteliklerde
spor ayakkabılannı rastlıy oruz, "di-
key orta taban uzantdı >e dengeleyid
sütunlu" ya da '•bileşik bir modüle
eklenmiş yüksek enerji lastik", so-
nuçta hep bir ayakkabıyı tanımlıyor
ve tüm ötekı ayakkabılar gibi ölüm-
lü. Amerika'da her yıl. spor ayakka-
bısı tutkunlanrun bu ölümü kutla-
dıklan "çürük ayakkabı yanşmala-
n" düzenleniyor. Yanşmaya kaü-
lanlar içinde en eski ayakkabıya sa-
hip olan. birinci sayıliyor. Yanşma
hakemleri, maskeler ve maşalarla
ayakkabının kokusunu ve duru-
munu değerlendiyor.
'li yıllann
ortalarma dek
ayakkabılar, ucuz ya
da pahalı olarak
değerlendirilirdi.
Farklı amaçlara yönelik farklı
ayakkabılar var.
Ayakkabı sanayii günümüzde öy-
lesine gelişmiş boyutlara ulaşü ki.
Ayakkabının nitelikli olmasına
özen gösterenler. bu alanda harca-
ma yapmaktan da çekinmiyorlar.
Bu pazara ılgi duyuyorsanız eğitil-
miş finans planlamacılarının danış-
manlığjna da gereksinımimiz var de-
mektir. Fiyatlan 40 ile 160 dolar
arasında değişen ayakkabılar birer
yatınm niteliğinde. Nitelikli ayak-
.kabı tartışmasında savunulan: koş-
ma, zıplama ve öteki enerjik devi-
nimlerde en önemli unsurun ayak-
kabı değil, ayakkabının içindeki
ayak olması.
Her bir bacakta 30, her bir ayakta
da 26 kemik bulunuyor. Lifler kemi-
ği kaslara bağlıyor. Kas sistemi yü-
rüyüş ya da koşma sırasında bir yay
görevi görüyor. Araşürmalar, bfr li-
A.
Kusursuz spor ayakkabılar bilgisayarlarda yapılan çeşitli denemelerden sonra üretiliyor.
artik tek tip bir spor ayakkabısın-
dan söz etmek olanaksız.
- Hızlı koşmayı olası kılan ayak-
kabılar,
- Yürüyüş için olağanüstü uygun,
ancak ayağın yere düz basmasını
engelleyen bölümleri çok fazla oldu-
ğundan koşuya elverişsiz ayakkabı-
lar.
- Tabanı sert olanlar; sadme etki-
sini gideren tabanı baloncuklu
ayakkabılar; hız yapmaya elverişli,
hafıf. enerji iade sistemli ayakkabı-
lar; henüz kullanıma girmeyen, tüy
hafifliğinde hız ayakkabılan ve ayn-
ca farklı türlerde tenis, yürüyüş,
kros ayakkabılan sayabildiklerimiz.
1970'lere dek ayakkabılar ucuz ya
da pahalı. süslü ya da kullanışlı ola-
rak nitelendirihr, mühendislik açı-
sından değerlendirilmezdi. Arük
günümüzde anatomik açıdan mü-
kemmel sayılacak, farklı amaçlara
yönelik ayakkabılar var.
— ^yakkabının
ortaya çıkışı insanhk
tarihi kadar eski.
Prehistorik dönemde
hayvan derisinden
yapılan ayakkabılar,
aynı zamanda ilk
spor ayakkabılann
öncüsü oldu.
fin uzaması için harcanan enerjinin
% 93'ünün geri geldiğini ortaya ko-
yuyor (tıpkı bir lastiğin gerildikten
sonra büzülmesi gibi). İnsan ayağın-
da enerji toplayan üç ayn mekaniz-
ma var. Bunun ilki. topuğu bileğe
bağlayan ökçe siniri. Bu sinir zıpla-
mayı sağhyor. Ayak tabanı da aynı
işlevi görüyor.
Şaşırtıcı bir gerçek şu ki koşu
ayakkabılan, ayağın doğal zıplama
özelhğini köreltiyor. Atalanmız bu-
nun bilıncinde olacaklar ki İÖ 776
Olimpivatlan'nda yahnayak koş-
muşlar
Bununla birlikte, ayağı taş ve ça-
murdan korumak üzere ilk sandal
ayakkabıyn bulmuşlar. Zamanla şık
ve giyimli ayakkabılar gündeme ge-
miş. Romalılar sağ ayak için başka
sol ayak için başka ayakkabı mo-
deli geliştirmiş. Yunanh kadınlar,
son derece lüks. yıunuşak ayakkabı-
lan yeğlemişler.
Ortaçağ ayakkabılannm özelliği
ise burunlannın çok uzun olması.
Venedikli kadınlann ayakkabılan
da 20 cm'ye varan yüksekh'kte ah-
şap bloklardan oluşmuş. Sonunda
bunlan çizme izlemiş.
Romalı ulaklann ayakkabılan
spor ayakkabılann ilk öraeği sayıli-
yor. 16. yüzyılda spor amaçlı terliksi
pabuçlar ortaya çıkmış. 1860'larda
ise Ingiltere'de allı civili kriket ve
koşu ayakkabılan bulunmuş.
"Ateşe sırtını, sofraya karnını ver" özdeyişine uygun hareket edenler özgürlüklerinin elden gitmesinden korkarlardı
Geceler artık eskisi kadar karanlık değil
A.. ristokratlar için
geceyi yaşamak bir
ayncalığın
göstergesiydi.
1688'deBarok
şenlikleri sırasında
Versailles parkının
aydınlatılması için 24
mum yakıldı.
Haber Merkezi - Dünya karanlık-
lanndan kurtuldu; günbegün günı-
şığına çıkıyor. Gaz. elektrik ve ar-
gan lambası gibi buluşlar. düşünce
haydutluklannın cirit attıği karan-
lık köşelerde. nesneleri deforme
eden bir mum ışığımn vey a ocak ate-
şının aydınlattığı güneşsız cvrenı öl-
dürdü. Cılız panltılar, bir fenenn
ışığından kendini sakınan geceyi ev-
cilleştiremeseydi, gece korku ve im-
gelerle yüklü olurdu. Denir ki ay
ışığımn selefı olan lambalar, kitap
okuyan, sokağın karanhğına kendi-
lerini koyveren veya merdivenleri
çıkan ınsanlara gözlenni ödünç ve-
rirler. Güneş battıktan sonra sanat-
çılar ve burjuvalar yaratılanna
mum ışığında devam ederlerdi. Kır-
sal yörelerde, tanmsal aktivite sona
erince işler ocak ateşinde yürütülür-
dü. Düşler, böyle gecelerde, ateşin
aydınlattığı sıcaklıkta kurulurdu.
Karanlık odalarda eskiler, perilerle
ve geceyle iletişim kurarlardı. Onla-
nn dehası lambalardan fışkınrdı.
Köylüler \e burjuvalar. ışığı kı-
sarlarken ışsizler de binlerce ışığın
aydınlatüğı geceyi yaşarlardı. Aris-
tokratlar için "geceyi yaşamak",
ayncalığın bir göstergesiydi. "Işık-
landırma" bir serveti gerektiriyordu.
ama gene de dekore edilmiş lambrili
salonlarda aile bireylerinin bir ara-
da olması için bu para ödenirdi.
1688 yılında barok şenlikleri sırasın-
da Versailles Parkı'nın aydınlatıl-
ması için tam 24 bin mum
kullanıldı.
Zenginler için aydınlatma ma»-
raflan fazlaca sarsıcı olmuyordu.
Bu, karanhktan sıynlmayı sağlayan
ışık kaynağı olarak görülüyordu.
Bir avızeye konulan yüzlerce mum.
Saint Jean'ın odunlannm tükenme-
sı olarak görülüyordu. Camlann
yansıtüğı dekor, çıplak ışık altmda
biraz sarsıa oluyordu. Makyajb ka-
dınlann yüzleri, ışıktan fazla, karan-
lıkta çarpıcı oluyordu. Yansımalar
yanaklannı kızartıyordu. Ve onlan
günışığının acımasızlığından daha
fazla neşeli gösteriyordu. Aydınla-
tılmış pencereler. Pans sokaklann-
daki "Güneş Kralı'nın küçük güneş-
leri", fenerlerin tüm şehri ışıklandır-
maksızın mutlak monarşinin dene-
tim ve düzenini simgelediği gibi.
dıştan bakıbnca, sakinlerin sosyal
konumlannı ifade ediyordu. Bütün
bu ışıklar, sadece "aydınlık kutupla-
n" idi. Ayişığı ise, itiraf edilmeyen
rezillikleri ve bahçenin karanlıklan-
nı mantosuyia örterdi. Panldayan
ve ışıldayan her şey karanhğın için-
de uçuşurdu. Sevinçler, sürekli yan
karanlık ortamlarda sadece küçük
bir aynntıydı.
Evierini kendi olanaklanyla ay-
dınlatan burjuvalar, kendüerini dış
bir kaynağa bağlayan sistemleri ka-
bul etmezler. böylece de enerji kay-
naklanndan bağimsız olurlardı.
"Ateşe sırtını ver, sofraya karnını
ver" özdeyişine uygun hareket eden-
ler, özgürlüklennın elden gitmesin-
den korkarlardı. Zaten, 1880 yılına
kadar, kent gazınm yaygın şekilde
kullanıldığı dönemde, evin bütün
bölümleri ışıktan nasibini almışü.
Fransızlar. evlerine petrol lambala-
nyla tatlı ve yumuşak bir hava ver-
meyı tercih ediyorlardı
Fransızlann psıkolojisi, bir yakıt
kaynağına dayanmayan ısı ve ışık
enerjisini bir türlü kabullenemiyor-
du.
İnsan gözü ve ruhu bir aleve ihti-
yaç duyuyordu. Karmaşık enerjiyı
ifade eden gaz. mobilya ve döşeme-
leri harap ediyordu.
Elektrik ampulünün keşfıne ka-
dar tüm eski yöntemler, birkaç yıl
boyunca rekabeü olanaklı kılan iyi-
leştirmeleri gündeme getirmişti.
Kadınlar kendi
porno fılmlerini
kendi çekiyor
Haber Merkezi - Kadınlar
için, kadınlar tarafından
hazırlanan porno yayınlar
hızla çoğahyor. "Kadınlar ve
onlan seven erkekler için
yaratılmtş sarsıcı erotizm"
sloganıyla pazarda kendileri-
ne bir yer edinmeye çalışan
yazarlar ve fiim yapımalan,
pornografı yenne "erotika"
sözcüğünü kullanmaya tercih
edıyor. Peki, bu tür yayınlann
hedeflediği kadınlar bu
konuda ne düşünüyor?
The Independent gazetesinin
bu konuda yaptığı bir
haberde. değişik yaşlardan ve
değişik meslek gnıplanndan
kadınlann "kadnı erotikası"
hakkındaki fıkirlerini aldı. Bir
şirkette yöneticilik yapan 26
yaşındaki Claudia. ilk erotik
videosunu izlerken, "Bu,
gördüğüm en iğrenç şey," diye
duygulannı dile getiriyor. Ne-
dir iğrenç olan? "Kadnun
üstündeki sabahhk. O kadar
pejmürde ki. Üstelik de
gözlerine mavi faı sünnüş.
Iıgh!"
25 yaşındaki tasanma
Heatherise"Bunlar
dünyadaki en korkunç iç ça-
maşırları olmalı. Tamamen
naylondan yapıunışiar." dedi.
Fiİmin erkek kahramanı ise
yalnızca nefret uyandırdı.
"Kıllı omuzlan ve göbeği var.
Berbat. Eğer bu fılmler
kadınlar için hazırlanıyorsa rol
alan erkeklerin vücutlannın
kusursuz olması gerekir.
Ancak, kadınlar gerçeğe
uygun olmalı." dıyor Heather.
Kadınlann bacaklanndaki
selülit büyiik takdirle
karşılamrken, fılmlerde konu
bulunmaması eleştirildi. 27
yaşındaki öğretmen Maria,
"Bunlar çok kötü. Düzgün bir
diyaloğu ve takip edilecek bir
öyküsü olan bir film çok daha
seksi olabüir." Kadınlar, daha
seksi bulduklan fılmlere
örnek olarak Betty Blue, 9.5
Hafta ve "Lorel-HardTyi
verdi.
İsayadaMusa
olma hastalığı
Haber Merkezi - İsrail'e turist
olarak gıdenlerde ortaya
çıkan "Kudüs sendromu" adlı
hastalık daha önce herhangi
bir nıhsal hastalığı
olmayanlarda da ortaya
çıkıyor.
Bu hastalığa yakalananlar
kendilerinin Isa ya da Musa
olduklanm sanıyor ve
Kudüs'e tann tarafından
çağınldıklannı öne süriiyor.
Kudüs kentinin sakinleri söz
konusu hastalığa
yakalanalann tuhaf
görüntülerini arük
yadırgamıyor. Bu kişiler.
genelde beyaz bir eşek
kıralayıp, ruhlanm
anndırmak için kentin bir
ucundan diğerine. şarkılar
söyieyerek geziniyor. Kimisi
tüm gıybilerini çıkartıyor.
Polis örgütü, Kudüs
sendromuna yakalananlar
için özel bir tim kurmuş.
Yakaladıklannı gerektiğinde
hastane ya da hapisaneye
gönderiyor. Neyseki kısa
sürede hastalann iyileştiği
kaydcdiliyor. Yılda ortalama
50"ıla 200kışı\i etkileyen
hastalığa Kudüs humması da
deniyor.
Hastalık herhangi bir dinden
olanı etkiliyebiliyor.
Antropolog Ali Qleibo,
Kudüs'ün kutsal bir kent
olmasının en büyük etken
olduğunu savunuyor. Kentin
dört bir yanının cami. kilıse ve
sinagog ile çevriliolmasının
turistlerde uyumsuzluk ya-
rattığına dıkkat çekiyor.