Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3AĞUSTOS1993SAU
10 DIZIYAZI
Barış, uzlaşma ile müıııküıı
KEMAL
BURKA Y'LA
KURT
SORUNU
ORAL CALI $LAR
ürkiye'nin de sonuçta bu
yöntemibenimseyeceğikanısındayız.
Sonunda bir masa etrafinda
oturacağızf barışçı biçimlerde
olacağız. Amapolitik güçleryenibir
dengeye kavuşacaktır9 diye
düşünüyorum. Sadeceşahinlerden
ibaret olmayacak toplum...
•6-
Eylül öncesi ve son-
rasında Kürt örgüt-
leri oLsun, Kürt ve
Türk sosyalisf ör-
gütieri obun. ûşman
sayüabilecekbirsü-
bir süreç yaşadılar. Karşılıklı öldürmeleri
de içeren bugün acı ile andığıınız. çok tra-
jik oJaylar yaşandı. Ye bu acı ounaylar
kieoiojik gerekçelerle süsleniyordu. Bur-
juvanın adamı, revizyonist. oportünist vs.
gibi ifadeler kullanılıyordu. Bu konuda en
kıyıcı örgütlerden biri de PKK idi. Yalnız-
ca Türk devletiyle savaşmak değil. solcu
örgütler içinde en fazla saldın eğflirai taşı-
yan ve bu kavgalarda öldûrmeye kadar
varan eylemlerin en önemli sonımluların-
dan biri de PKK idi. Bu yalnız Kürtler
arasmdaki ilişkilerde değil, Türk solu ile
itişkilerinde de böy le idi. Ve özellikle de si-
zinle çok > akın taribe kadar düşman sayı-
labilecek bir ilişkiye sahiptiler. Diğer
Kürt örgütler arasında da benzer şeyler
yaşandı. Şimdi ise "cephe" diye adlandın-
lan bir noktaya geldiniz. Bu süreci nasıl
değeriendiriy orsunuz?
örgütler arası şiddet
BURKAY - Başmdan beri de bizim tu-
tumumuz sol saflarda yurtsever örgütler
arasında şıddete başvurulmaması idi.
Biz bunu her zaman vurguladık. Parti-
mızin gecmişten ben pratiği de bunu
kanıtlıyor.
PKK'nın o politikasım veya diğer sol
saflarda şiddete başvuran politikalan
hep eleştirdık. Son dönemlerde daha
olumlu bir ortam oluştu. Biz, yurtsever
örgütlerin her şeye rağmen ortak nokta-
larda bırleşmeleri gerektiğini başından
berisavunduk.
Son dönemde bu eğilimler daha da
güçlendi. Öyle sanıyorum ki, uluslara-
rası plandakı değışiklikler de bu gelişme-
yi etkiledi. Biz de gecmişten deneyler
edindik. Yurtsever örgütler arasındaki
çatışmalann verdıği zararlan somut ola-
rak da gördük.
- Yurtsever vurgusu yapıyorsunuz.
Ama onlar kendüerine sosyafist diyorlar.
BURKAY - Biz de sosyalist diyoruz
kendimize.
- Yok, yurtsever keiimesi eski anlay tş-
lan hatırlatıyor.
BURKAY -'Ben Kürt ulusal hareketin-
deki diğer bütün örgütieri de kapsadığı
için söylüyorum. Genellikle Kürtlerin
haklanrun tarunmasından yana olan,
baskjlara karşı çıkan örgütieri kastetti-
ğim ıçin söylüyorum.
Kürt kesiminde bütün
bunlan bir araya getire-
cek bir şey olduğu için.
Biz bunlar arasında bir
birlik yaratılmasından
yanaydık. Kitleler arası-
nda da bu istek güçlüy-
dü. Kürt kesiminde
yurtsever halk kesimleri
çoğunluk. örgıitler
arasındakı çatışmalar-
dan rahatsızdır. Örgüt-
ler arasında iyi ilişkiler.
dayanışma, işbirliği is-
teniyor. Buna da uygun
düşüyordu. Demin söy-
lediğim gibı uluslararası
değişiklikler de bunu k o
layiaştırdı. Çünkü geç-
mişteki kamplaşma vc
aynı zamanda sosyalist
ülkeler arasındaki ıdeo-
lojik kavgalar. Türkiye'-
de de solu bir bütün ola-
rak. aynca yurtsever
Kürt harekeuni de de-
rinden etkiliyordu. Sizin
de belirttiğiniz gibi. kör
döğüşlerine yol açıyor-
du, mezhep kavgalanna
yol açıyordu. Bu dünya-
daki değışim ıster iste-
mez ortamı yumuşattı.
İdeolojik kavgalar eski
sertliğini, keskinliğini
kaybetti. Ve bellı bir
yakınlaşma doğdu, ör-
gütler arasında ortak çalışmalar güçlen-
di.
'Seyirci kalmadık'
Yine sizinle ilgili şöyle bir değerlen-
dirme yapıiıyor Dahadoğrusu genel
olarak Kürt örgütieri konusunda şöyle
bir değerlendirme var: Aslında mücade-
leyi PKK yürüttü, son dönemde. Diğer
örgütlerin pek bir fonksiyonu olmadı.
Daha çok seyirci kaldılar. Barış çağrı-
lan falan berhangi bir cevap bulmadı ve
bu yfizden de insanlar savaşan örgütün
yanına toplandılar deniyor. Aynı risk
önûmüzdeki dönemde sizin için dtvam
edecek mi? Bu barışçı çizginiz nedeniyle
Kürt halkı icinde yeterince güç bulama-
mak gibi bir sorunla yüz yüze gelecek
misiniz?
BURKAY - Bence uzun vadeli dü-
şünmek gerekiyor. Partilerin mücade-
]
orun terörize oldu. Bunu
yapan da devlet oldu. BiHnçtişekilde
Kürt hareketinioraya itti. Bu bizim
geçnüşte söylediklerimizinyanhş
olduğu anlanunagelmiyor. Bugün
durum değişmiştir. Böyle devam
ederse bizim de bu barışçıpotitikayı
sürdiirmemiz mümkü'n o/maz.
destek sağladı. Bizim gücümüz zayıf-
larken PKK gerçekten güçlendi. Çün-
kü dönemin yöntemi oydu. Yani dev-
let şiddet kullanıyor. PKK da karşı
şıddete yöneldi. Bu bakımdan bu deği-
şikliği biraz doğal karşılamak lazım.
Ama demin de söyledigim gıbı, politik
mücadele uzun vadelidir.
Bize göre bu sonınun çözümü, so-
nunda uzlaşma ile mümkündür. Banş
ve uzlaşma ile mümkündür. Özellikle
de Kürt hareketinin içerisinde bulun-
duğu koşullar nedeniyle, bölge koşul-
lan nedeniyle. Türkıye'run de sonuçta
bu yöntemi benimseyeceği kanısı-
ndayız. Yanı sonunda bir masa etrafi-
nda oturacağız, banşçı biçimlerde ola-
cağız. Ama politik güçler yeni bir den-
geye kavuşacaktır, diye düşünüyo-
rum. Sadece şahinlerden ibaret olma-
yacak toplum...
Siyasi mücadele Kürt
halkının yararınadır
AbduUah Öcalan ve Kemal Burkay yan y analar. Kürt hareketinde biri şiddetin, diğeri de
uluslararası kamuoyu oluşturmanın temsilcisi...
lesinde genel olarak Kürt ulusal hare- gördük. 1980 sonrası koşullarda, 12
ketinin değişik dönemlerde aldığı bi- Eylül koşullannda bizim yurt içerisin-
çimleri de bir bütün halinde uzun va- deki eylemlerimiz isler istemez düştü,
deli düşünmek gerekiyor. herkesin düştü. Ancak bizim çalışma-
12 Eylül öncesinde öyle sanıyorum
ki. Kürt politikasında. Türkiye Kür-
dıstanı'nda. Türkiye'de önemli roller
oynayanlardan bir tanesi bizim parti-
mizdir. Sorunun tartışma gündemine
getirilmesi. basın-yayın planında. ör-
gütlenme planında, kitlelerin aydı-
nlatılması, örgütlenmesi bakımından
partimiz önemli bir rol oynadı. Ancak
12 EylüPün öncesinden başlayarak
durum değişti.
Sorunun terörize olması etkiledi bi-
zim durumumuzu. Bana göre sorunu
lanmız devam etti. Yani biz seyirci
kalmadık.
Bizim çalışma yöntemlerimiz
farklıydı. Biz silaha sanlmadık. Onun
dışındaki politik çalışmayı yurt koşul-
lannda olar.aklann elverdiği ölçüde,
onun ötesinde yurt dışında. biz çah-
şmamızı sürdürdük. Kürt hareketinin
uluslararası kamuoyuna mal edilme-
sinde yine bizim çalışmalanmızın
önemli biretkisi oldu. Partilerle, ülke-
lerle, kamuoyu ile...
Bugün bunlann olumlu etkilerini
görüyoruz.
Aynca yun içerisinde ses çıkaran
terörize eden devlet oldu. Kürt hare-
ketini adeta o köşeye itti, şiddete itti.
Bundan amaç. daha kolay basürabil- eylemler, silahlı eylemler oldu. PKK'-
me umuduydu. Sol hareket bir bütün nın silahh eylemleri oldu. Bu kamuo-
olarak itildi. Bunu 1960"tan beri biz yuna yansıdı. Bu PKK'ya önemli bir
- Siz, Türk devleti böyle giderse biz
de şiddeti ve silahlı mücadeleyi günde-
me getirebiliriz diye açıklamaİar yaptı-
nız. Ve bu açıklamalarinızı da zaman
zaman sürdürüyorsunuz. Bugüne kadar
sabırla barışçı çizgide Lsrar etmeniz ve
banşçı çözümlerde rsrar etmeniz deği-
şebilir mi?
BURKAY - Geçmişte izlediğimiz
poliükanın bugün de doğru olduğu
kanısındayız. Yani biz Kürt sorunun
şiddete yönelmesinden yana olmadık.
Türkiye koşullannda. Türkiye Kür-
distan'ı koşullannda banşçı, politik
mücadele biçimlerinin, silahlı olma-
yan mücadele biçimlerinin Kürt hare-
ketinin gelişmesi ıçın daha elverişli ol-
duğu kanısındaydık. Ancak bize rağ-
men gelişmeler farklı yönde oldu.
Yani sorun terörize oldu.
Demin de söylediğim gibi bunu ya-
pan da devlet oldu. Bilinçli şekilde
Kürt hareketini oraya itti. Bu bizim
geçmişte söyledüderimizin yanüş ol-
duğu anlamına gelmiyor. Ancak bu-
gün durum değişmiştir. Eğer böyle de-
vam ederse gerçekten bizim de bu
banşçı politikayı sürdürmemiz müm-
kün olmaz.
YARIIM: Şiddet Kürt
halkı için taliKsizIiktir
Sorununçözümündeesasyük kadınlarda
- Bizde kadın yönetid az. Sizin partinin yöneti-
minde ne kadar kadın var? Parti yönetiminde
oraosal olarak durum nedir?
BURKAY - Ne yazık ki az. Oran veremem
de. Parti örgütümüzde de kadınlar var. Ama
üst organlara dogru çıktıkça azalıyor.
- Sizin eksikliğiniz mi, yoksa kadınlaruı eksik-
liğimi?
BLHKAY - Kanımca genel toplumsal politik
yapıdan kaynaklanan bir şey. Çünkü biz kadı-
iılann erkeklerle eşit oranda olmasını, hatta
daha fazla olmasını isteriz. Ama en aandan eşit
bir yanşma olabilmeliydi. Daha fazla katılım
olmalıydı. Ne yazık ki bizim Kürt toplumunun
yapısı buna elvermiyor. Daha birkaç yıl öncesi-
ne kadar öyle şehirler. öyle kasabalar vardı ki
kadınlar sokağa çıkamıyor-
lardı alışveriş için. Mesela bir
arkadaşımızın hanımı Batıh
idi. Zaman zaman sokaga
alışveriş için çıktığı için bu,
tepkilere yol açtı bizim arka-
daşlanmız arasında büe.
Yani bu bayan bizi çok güç
durumda bırakıyordu. Ade-
ta partinin durumunu tehdit
ediyordu.
- Kuzeye doğru geçriğimiz
zaman, Akvi geleneklerinde
diğer geleneklerden farklı bir
durum vardı. Bu bakımdan
mesela sizin Kürdistan adını
verdiğiniz. Kürdistan'm kuze-
yi dediğiniz yörelerİDde bu
konuda çok fazla sıkmtı çek-
memiş olmanız gerekir.
BLTtKAY - Tunceli yöresi
biraz daha farklı. Ale\i yöre-
leri biraz daha toleranslı.
Ama çok fazla da değil. Me- ^ ^ ^ ^ ^
sela hatırlıyorum, bu daha
önce kınldı. Kadınlann meslek yaşamına gir-
mesi. kadınlann dışa açılması, Alevi Kürt kesi-
minde biraz daha erken başladı ama, kendi ço-
cukluğumdan hatırhyorum. komşu köyde ilk
defa zengince bir köylü, kendi kızlannı öğret-
men okuluna göndermişti diye çok kınanmıştı
çevrede. Yani demişlerdi ki. Mustafa Ağa idi
ismi. Mustafa Ağa kızlannı öğretmen okuluna
göndermiş. Bu olacak şey mi? Yani kınldı tabii
o. Toplum hızla açıldı. Tunceli'ye mesela ! 965'-
te gittığimde avukat olarak hatırlıyorum. yerli
kadınlar alışverişe orada da çıkmıyorlardı, ayı-
planıyordu. Yalnız memur hanımlan, yabancı
memurlann hanımlan... Kınldı bu tabii. Gü-
ney kesimine nazaran. kuzey kesimi biraz daha
geç oldu. Ama görebildiğim kadanyla artık Di-
yarbakır ve başka yerlerde kadın hem politik
çalışma içerisine giriyor, hem meslek hayatına
giriyor.
- Şöyle bir şey dûşünemez misiniz? Bu, SHP'nin
uyguladığı veya uygulamak tstediği bir kota sis-
kendim de
dahil, ne kadar da
kadın
haklanndan yana
da olsak, kadın
sorunlanm,
kadınlann
kendileri kadar
iyi dile
getiremeyiz.
temi var. Diyarlar ki, kadın en azından yüzde 25
oranında her yönetim kademesinde bulunmalıdır
Siz böyle bir şey düşünmüyor musunuz?
BLfRKAY - Buna tümüyle karşı değilim.
Bence hak etmeli kadınlar. Yani biz yardımcı
olmalıyız onlara. Ama teşvik de etmeliyiz. Bu
nedenle belli bir teşvik gereklıdir diye düşünü-
yorum. Bu yüzde 25 mi olur, daha mı olur. az
mı olur ayn bir konu. Bence kadınlann bızım
partilerde de yönetim kademelerinde daha çok
görev alması için onlan teşvik etmeliyiz. Erkek
arkadaşlar o konuda daha yetkın bıle olsa, on- •
lan geri plana itip kadına yer verilmeli.
- Kültürden gelen. eğitimden geien toplumsal
baskılar nedeniyle kadının ön plana çıkması çe-
şitü şekillerde engelleniyor. O zaman da tercih
yapmâk zonında kaidığuıız
zaman daha çabuk iş yapan ve
daha çok iş yapan erkektir de-
yip ona kapılı> orsunuz. Ve bü-
tün sosyalist partiler aslında
hep bunlan belirttiler konuştu-
ğumuz zaman. Ama sonuçta
yine erkek parüsi haline dönü-
şür partiler. Yani benzer
sıkıntiyı siz de yaşıyorsunuz
sandığun kadanyla.
BURKAY - Kanımca dev-
rimci kadrolara, erkeklere de
görev düşüyor. Ben kendi ar-
kadaşlanmı da zaman zaman
eleştiriyorum bu konuda. Ne
yazık ki erkeklerin de biraz
işine geliyor, kadınlar daha zi-
yade çocuk bakımına eğilsin
diye. Yani erkeklerin de ken-
dilerini yenilemeleri gereki-
yor. Kolay bir şey değil imti-
^ ^ ^ ^ ^ yazlardan vazgeçmek.
•^•H - Kadınlar diyoriar, politika
erkek işidir. Politika iktidar
demektir. Politika iktidar detnek olduğu için
kadın da politikaya girdiği zaman erkekleşiyor
ve iktidarın bir parçası haline geiiyor.Bunu nasıl
değeriendiriy orsunuz? Bir de, sizce bu meseie
oasıl çözüleoUir?
BURKAY - Kadınlann; diyelim ki kadın
toplumsal yaşamda bir bütün olarak ekonomik
yaşamda. politik yaşamada. kültürel yaşamda
eşit sayılabilecek düzeye ulaşmadıkça, bu ko-
şullarda baa kadınlann üst düzeylerde olması.
bazı Kürtlerin, hani Türk devletinde postlar iş-
gal etmesine benziyor. Hatta bugün bir başba-
kan olması, erkek olacağına bir bayan olması
iyi olur diye düşündüm ben. Tansu Çiller'in..
Ama Tansu Çiller mesela Müslüman Türkiye
sözüyle başladı. O zaman hanımlann çarşafa
girmeleri gerekir. Dolayısıyla demokratik bir
Türkiye gerekli hanımlara. Müslüman Türkiye
değil.
- Ben o anlamda söy lemedim. Birçok kadın Tür-
kiye'de polifikadan uzak dunıyor. Sebebi de şu:
Politika dediğim zaman, siyasi mücadele ve par-
risel mücadeleyi kast ediyorum. Politikadan
uzak dunıyorlar ve diyorlar ki biz bu işin içine
girdik mi, erkekleşiyor ve erkeklerin bildiğiniz
iktidar kavgalan içinde yer atmaya başlıyoruz.
Bu ise kadının esas özelliği olan radikal, değişti-
rici özelliklerini törpülüyor, onu başka bir kalıba
döküyor. Bu anlamda sosyalizmin prutik tecrii-
besine baktığımız zaman şöyle bir açmaz içinde
bulunulduğunu görüyoruz: Bütün sosyalist iilke-
ler erkek iktidarlarının üikeleri oiduİar. Sosya-
list önderlerin bu konuda ciddi bir teorik çözüm
getirdiği fıkrini kadınlar kabul etmiyorlar. O
yüzden de sosyalist politikayı bemmsemiyorlar.
Nasıl çözükbi'lecek bu iş?
BURKAY - Ben genel olarak kadın sorunu-
nun çözümünü de genel
ekonomik sosyal koşullann
bütününe bağlıyorurn. Ör-
neğin bugün Avrupa'da
kadının yeri çok farklı bazı
ülkelere göre. İskandinav
ülkelerde kadının durumu
hatta Avrupa'nın diğer bö-
lümlerine göre daha da iyi-
dir. Danimarka'da İsveç'te,
Norveç'te... Hükümette
önemli bir yerleri var
kadının. Mesela Norveç'te,
kuzey ülkelerinde. Bu şur-
dan geliyor: Kadının top-
lumda meslek hayatına katı-
lması, kadının iş hayatında
özgürleşmiş olması. kadm-
erkek iKşkilerinın daha de-
mokratik olması genel top-
lumsal demokrasiye bağlı.
Bundan ileri geliyor. Ama
elbette işi oluruna da bırak-
mamak lazım. Yanı kadı-
nlann da erkeklerin de bu
konuda yapması gereken şeyler var. Bu süreci
hızlandırmak için. Biz ekonomik, sosyal alanda
gen bir toplumuz deyip kendi kaderimize razı
olmak yanhş olur. Hanımlara önemli görevler
düşüyor. Demin de söyledım, bize, erkeklere de
görev düşüyor. Çaba göstermemiz gerekir bu
konuda. Ben görevlerimizi iyi yaptığımız
kanısında değilim. Diğer taraftan kadınlann da
en başta çaba göstermeleri gerekiyor. Ben şu
kanıdayım: Kadın sorununu ne kadar bilirsek
bilelim. kadınlar kadar biz bilemeyiz, onlann
sorunlannı onlar kadar yaşayamayız. Bu doğal
bir şeydir. Mesela bizim bayan arkadaşlanmız.
taraftarlanmızm çıkardığı kadın dergisi var.
Orada ben yaalanlan okuduğum zaman
hoşlandım. yanı sevindim. Yani kendi sorun-
lannı gerçekten iyi dıle getiriyorlar. O kadannı
ben beklemiyordum. Daha birkaç yıl öncesi bir
şey yoktu. Genel olarak yayınlanmızda yazan
İcadınlanmız azdı. Ve ıçlerinde böyle aklımıza
bile gelmıvordu. Bu arkadaşlar iyi şeyler yaza-
emınızm,
sorunu salt kadın
sorunu olarak
gören, birerkek
düşmanlığına
çeviren, toplumsal
ve sosyal
sorunlardan
koparanbirtavır
içine giriyor.
bilir, bilmem ne yapabilir. aklımıza gelmiyor-
du. Ama orada gördük, kendileri bir kadın der-
gisi çıkardılar, kadın sorununu ışleven birdergi
çıkardılar. Sorunlanm ne kadar güzel dile geti-
riyorlar. Bunu gördük. Dolayısıyla şu sonuca
vardım:
Ben kendim de dahil, ne kadar da kadın hak-
lanndan yana da olsak, kadın sorunlannı,
kadınlann kendilen kadar iyi dile getiremeyiz.
Ve bu arada yanlışlar da yapıyorlar. Yani genel
olarak kadın hareketi icinde. Diyelim ki femi-
nizm, sorunu salt kadın sorunu olarak gören,
hatta sonunda bır erkek düşmanlığına çeviren,
diğer toplumsal sorunlardan ve sosyal sorun-
lardan koparan bir tavır içine giriyor. Şunu da
ekleyeyim: örneğin bu iktidar meselesinde kor-
ku, politikadan korku. Bunu
yanlış buiuyorum. Politikanın
dışında kalmak mümkün de-
ğil. Sanattaolsun...
- Ama kadınlar şöyle söylüyor-
lar Politika tarzını değiştirme-
miz gerekir diyoriar. 'Şimdiye
kadar dünyadaki denenmiş ve
erkeklerin egemen olduğu poli-
tika tarzı, bir parti kurmak ve
bunu iktidara yöneltmek biçi-
minde. İktidarı kim ele geçirir-
se o hakim olur şeklindeki an-
laytsın özü erkekçedir. Bu ikti-
dar mû'cadelesinin özü erkekce-
dir ve erkek özeUikleri taşımak-
tadır. Onun için biz politikayı
bu bilinen tarzda yapmaya-
cağız İktidarı başka şekilde et-
kileyebilecek, iktidarı iktidar
olmaktan çıkanp ortak yöoeti-
me döndürecek başka yollar
bulacağız' diy orlar.
BURKAY" - Ben katılmıyo-
rum ona. İküdan erkeksi bir
egemenlik biçimi olarak görmüyorum. İktidar-
da mevcut olan güç unsurundan kaynaklanı-
yor. Erkek de kadına göre fızik olarak daha
güçlü. Ve o yüzden belki ıktidan erkeklerle kı-
yaslamak, boyle bir benzerlik kurmak oluyor.
Ama ben ona katılmıyorum. Her iktidarda güç
vardır kuşkusuz. Kadınlann kendisi iktidar
olsa onlar da güç kullanacaklardır. Erkekleş-
mek değil. İktidann kendisine özgü bir gücü
var; ortamlan var. ordulan var. Yani bir kadın
da olsa o orduyu kullanacaktır.
Nitekim geçmişte devletlere kumanda etmiş
kraliçeler görüyoruz. Bence iktidann niteliğini
değiştirmek lazım: Eğer bugün gördüğümüz.
somutta gördüğümüz iktidar. gücü kötüye kul-
lanıyorsa, bu genel olarak iktidar kavramına
karşı çıkmayı gerektirir. Ve iktidann niteliği de-
ğiştirilırse, aynı iktidar erkeğı de sınırlayabıhr.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Işıklar'ın Savaşımı: (4)
Bir Ders, Bir Açıklama...
DiyarbakırTabipler Odası, tüm milletvekillerine, Feh-
mi Işıklar'ın durctmu ile ilgili olarak bir mektup gönderdi.
Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Dr.Mahmut Ortaka-
ya imzasıyla yollanan mektup şöyle:
"Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasası'nda yer alan,
o dönemin hukuk anlayışına uygun, çağdaş devlet ilke-
lerine aykırı, antidemokratik 84. maddeye dayanarak,
oylanmızla seçilmiş milletvekilimlz Sayın Fehmi Işık-
lar'ın milletvekilliğine son verme karannı almıştır.
Bu karar demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Hukuku
ve demokrasiyi savunması gereken siz parlamenterle-
rin bu karara tepki göstermenizi ve anayasanın 84.
maddesinin kaldırılması için gerekli çabaya katılacağı-
nızı demokrat olmanın bir gereği olarak bekliyoruz."
Fehmi Işıklar'ın, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin ker>-
disirte "Demokratik savaşımı ile ilgili Ûzel Dayanışma
Ödülü" verdikleri sırada, yaptığı konuşmayı, ardından
Anayasa Profesörü Bahri Sava'nın konuya değinen gö-
rüşlerini yayımladım. Prof. Bahri Savcı bir sorum üzeri-
ne şunları da söylemişti:
"Yargıçlar, özellikle yüksek mahkeme yargıçlan, gün-
lük siyasal polemiklere girmezler. Girerlerse, hem ken-
dileri, hem de onlardan adalet bekleyenler rencide olur-
lar.
Yargı mercileri evvela müspet mevzuatr uygulamak
zorundadır. Hele çok açıklık varsa bu mevzuatta, başka
türlü hareket edemez. Ama, bazen açıklık yoktur, müs-
pet mevzuatla, yüksek hukuk prensipleri arasında, ya-
hut mevzuatm birbiri arasında çözülmemiş, formüle
edilmemiş açıklıklar olur; bu açıklığı, yargı mercii, yük-
sek hukuk ilkelerinin esprisi içerisinde yorumlayarak
uygular veya uygulamayı yönlendirir. Bütün üikeleri
bağlayan, Birleşmiş Milletler Bildirgeleri, uluslararası
bildirgeler var; yüksek mahkeme bunu iç hukuk mev-
zuatına göre çözer."
Prof.Bahri Savcı, tüm yüksek yargıçların kulağına kü-
pe olması gereken, şu tümcesiyle bitirdi konuşmasını:
"Yüksek yargıçlar, günlük yaşamın içine girmezler."
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör özden,
"Işıklar'ın savaşımı..."başlıklı "Ankara Noiları" ile ilgili
olarak birdüzeltme gönderdi. ûzden'in 29temmuzgün-
lü düzeltmesi şöyle:
"Sayın Ekmekçi,
Cumhuriyet gazetesine ve okuyucularına saygım ge-
reği bu düzeltmeyi gönderiyorum.
Fehmi Işıklar'la ilgili olarak belirgin bir yanlılıkla (bu
evrede "yandaşlık" demiyorum) sürdürdüğünüz yazıda
mahkememize ve bana ilişkin anlatımlar hem gerçeğe
hem de hukuka aykındır. Özetle:
1- Anayasa Mahkemesi Fehmi Işıklar'ın milletvekilli-
ğini düşürmemiş, Anayasa 'nın 84. maddesinin 3. fıkrası
gereği söz ve eylemleriyle kapatılmasına neden olduğu
partiye ilişkin kara/ın TBMM'ye tebliği ile üyeliği sona
ermiştir. Anayasal zorunluluk kanımca da doğrudur.
Devleti ve demokrasiyi güçlendirmek yönünden de ye-
rindedir.
* 2- Partiyi kapatma kararı mahkemenindir. Benim kişi-
selkararım değildir. Tersine yayınlar mahkememize ve
üyelerine saygı ile bağdaşmaz.
3- Fehmi Işıklar'la akraba olduğumu söyleyen gazete-
cileri 'araşurdrm. kayınbiraderimin kayınbiraderinin
1
dünürü oldugunu ögrendtm. Akrabam değil. Olsa ne çı-
kar?...' diye yansızlığımı vurgulayan bir halk deyişiyle
yanıtladım. Hatır için mi oy kullanacaktım?
4- Karara yönelik eleştirilerle hukuk dışı değerlendir-
melerin haksızlığı herhalde kararın yayımlanmasıyla
daha iyi anlaşılacaktır.
5- Işıklar'la bir kez protokol gereği yan yana oturdum.
Bir kez mahkemeye ziyaretime geldi. iki kez de telefon-
la aradı. Sözlü açıklamayla ilgili sorusunu 'Kurallara
göre dinlenmeniz olanaksız ama yine de mahkemenin
takdirinde' diye yanıtladım.
HEP'lilerle ve partileriyle ilgili birsözüm asla olmadı.
Milletvekillerinin sorumluluğu dava açıldığı tarihte parti
üyesi olmalan koşuluna bağlıdır. Davayı önceden bile-
meyeceğimize, dava tarihinden önce o partide milletve-
kili ise parti değiştirse de sorumluluğu kalkmayacağına,
davadan sonra üye olurlarsa sorumlu tutulamayacakla-
rına göre, yeni partiyle ilgili bir söz söylememin gerek-
sizliği ve anlamsızlığı açıktır. Kaldı ki kendileri partiler
kurup partiler değiştirmişlerdir. Dava tarihinden sonra
girdikleri söylenen partide bir tehlike yoktur ki Işıklar'ın
söylediği doğrultuda bir konuşma geçmiş olsun. O mil-
letvekilleri HEP'te kalsalardı şimdi bağımsız olurlardı.
Görülmektedirki suçlama ve karalama çabalan boşu-
nadır. Terbiye sınırlannı aşan sözler ve davranışlar ya-
kışıksız ve yararsızdır. Benimle ilgili sav ve söylentileri
bana sorup gerçeğe uygun yazma olanağı varken yaptı-
ğınız yayını sizden beklemezdim. Sorduktan sonra iste-
diğinizi yazabilirdiniz. Herkes, herkesin ne olup olmadı-
ğını, ne yapıp yapmadığını bilmektedir. Hukuk devleti,
demokrasi, güçler ayrılığı, anayasa yargısı konusunda
yeterli bilgisi olmayanların demeçlerinin de önemi yok-
tur. Devletin 'tek'liğini, ülkenin tüm'lüğünü, ulusun 'bir'-
liğini insan hak ve özgürlüklerini dürüst ve yansız bir
hukukçu olarak ilerici çizgide her zaman savunacağım.
Ülkeyi ve ulusu da kapsayan devletin, güvencemiz olan
hukukun hiçbir nedenle hiçbir gösteriye feda edilmesi-
ne olur vermemeliyiz. Bilginizi rica ederim. İyi dilekler
ve saygı ile."
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Necati Cumalı'mn bir
romanı. 2/ Romatizma
ağnsı... Gümüş üstüne
kurşunla işlenen siyah
nakış. 3/ Orta Asya'da
yaşayan Şamanist f ürk-
ler arasında çeşitli şeyler-
den anlam çıkartarak
bakılan fal... Odun. kıreç
gibi kaba ve ağır şeyleri 7
tartmakta kullarulan iki
yüz elli kiloluk ağırlık öl- 8
çüsü. 4/ "Bir — handey- g
le bezm-i şevke câm ettin
beni/Nim sun peymâneyi sâki ta-
mam ettin beni" (Nedim)... Bir
vidada iki diş arasında kalan çu-
kur bölüm. 5/ Sahip... Japonya'da
din törenlerinde okunan bir çeşit
ilkel nesir. 6/ Sığır çobanı. 7/ Tek-
nelerdeki hamuru kazımaya yara-
yan araç... Matematikte kullanı-
lan sabit bir sayı. 8/ Sınır nişanı...
Gönül. 9/ Mesafe... Mektup kâğı-
dının boş bir yerine yazılan ek dü-
şünce.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ ömer Faruk Toprak'ın bir şiir kitabı. 2/ Hayvanlann boynu-
na takılan küçük çan... Kale duvan. 3/ Soğukla sıcak arası...
Zayıf. cılız. 4/ Museviliğin simgesi olan sekiz kollu şamdana ve-
rilen ad. 5/ Kök, asıl, temel... Düzgün sanlmış halat yumağı. 6/
Hükümdar başlığı... Gemilerin mizana direğinin gerisindekı
yelken. 7/ Korularda yaşayan, güvercine benzer bir kuş... Paro-
la. 8/ Kullanılmaya hazır para... Süs için yazılmış giysi kjvnmj.
o/İtalya'dabirkent.