Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
2. Koalisyonhükümetine öneriler
Telefon ve telekomünikasyon işi hiçbir yabana kuruluşa havale
edilemez. Nasıl milli savunma görevi bir özel şirkete havale
edilmezse haberieşme konusu da Ulaştirma Bakanlığı'nm asli
görevlerindcn biridir.
Dr. NEZİH H. NEYZİ Ulaşt. Bak. E. Danışmanı
A
rtık herkes enflasyona
ahşü ve bütçesini ona
göre ayarlıyor. Genç
nesil enflasyonu doğal
karşılıyor ve ekonomi
hep boylece yürür dü-
şüncesi içinde. Ekonomi yazarlanmız
da enflasyon konusunu çok az işler
durumdalar. Devlet tahvillerinin enf-
lasyon üstünde faiz vermeleri nedeniy-
fc en iyi yatınmın bir yılbk devlet tah-
vili olduğunu savunan yazarlar da var.
Halbuki bu durum bizi enflasyon ba-
tağırun içine her gün biraz daha itiyor.
Bütçe ve KÎT açıklan: Enflasyonu
en fazla körükleyen devletin kendisi-
dir. Devlet bütçesi ve KİT açıklan enf-
lasyonun artmasının başhca nedenle-
ridir. Şimdi moda oldu, ekonominin
bozulmasına neden olarak KİT'ler
gösteribyor. Bütçe açığı ve her bozuk-
luk KlTlere yûkleniyor. Dünya Ban-
kası bile eski çalışmalanru unutup
"KJTleri derhal yok edin" diye fetva
çdcanyor. Oysa. 1980'de Dünya Ban-
kası'nın yayımladığı Karma Ekono-
mide Kamu İktisadi Teşebbüsleri ki-
tabında KİT'lerin Tûrk ekonornisine
katkılan övûlüyordu(l). Ne değişti?
ÖzeUeştirme ve depolitizasyon:
1980'lerden başlayarak ÖzeUeştirme ve
depolitizasyon köriiklendi. Sistemli
olarak Türk ekonomisinden devletçi-
lik sökülüp atılmaya çalışıldı. Halbuki
bugün gelişmeye başlayan özel serma-
yenin temelinde devlet eli ile kurulmuş
sanayiler, bankalar, sigortalar yat-
maktadır. Pek çok öze! sektör kurulu-
şu mali zorluklara düştüğü zaman
devlet kuruluşlan imdada yetişmiştir.
En yakın ömekler Asil Çelik ve Aydın
Tekstil'dir. Koç sektörünün başlattığı
Asil Çelik fabrikası İznik Gölü civa-
nııda yanhş bir yerde başlatılrruştır.
Hem tanm alanını hem Gemlik Li-
manTnızordurumda bırakmışür. Kur
farklannın devlet tarafından karşılan-
maması döneminde yanm kalan bu
tesis Makina Kimya Kurumu ve Ztra-
at Bankası'na devredikü. Bu tesis ol-
duğu yerde tamarnlandı ve kaliteli çe-
lik üretimine geçti. Şimdi hurda demi-
rin Gemlik'ten gelmesi ve fabrikarun
tanm alanının ortasmda çalışması çev-
reyi bozmaktadır. Aydın Tekstil, Sa-
raçoğlu ailesinin başlatüğı Ege'de
kurulan önemli bir özel sektör tekstil
fabrikasıdır. Yönetim aksaklıklann-
dan çalışamaz hale düsen bu fabrikayı
da Tariş kurtarmıştır. Şimdi Tariş bu
fabrikarun arazisini satarak SSK ve
vergi borçlanru tasfiye etmektedir.
Böylece fabrika bölgeye ve ülke eko-
nomisine hizmete daha etkili bir şekil-
de devam edecektir. Aydın Tekstil
1992 yılına kadar 68 milyar zarar et-
miştir. Tariş otmasa bu tesis heba olup
gidecekti. Bunlar gibi daha birçok ör-
nek verilebilir.
Böl ve baûr poBtikası: KİTleri yok et-
mek ve kötü durumda bırakmanın bir
yöntemi de bölerek çalışamaz duruma
getirmektir. Bunun en güzel örneği
Denizcilik Bankası'dır. 1979 yılında
Ulaştirma Bakanlığı'nda bir holding
çalışması başlatılmışu. Askeri yöne-
timde bu konular askıya alındı ve yan-
hş politikalar sonucu yaşh gemi ahm-
lanna Merkez Bankası'nı da alet
ederek krediler verildi ve bunlar hiçbir
zaman geri alınamadı. Sonunda ban-
ka üçe bölündü ve Tersaneler ile Deniz
îşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak
iki yeni KtT ortaya çıkanldı. Tabii
Parkinson kanunu hemen işledi ve bir
genel müdürlûk yerine üç genel mü-
dürlük personeli yaratıldı. Yönetim
kurulu ve danışman kadrolan genişle-
di. Sonuçta Denizcilik Bankası, Em-
lak Kredi Bankası içinde yok edildi.
Tersaneler Genel Müdürlüğü büyük
zararlar içinde zor durumda kaldı.
Deniz Işletmeleri, Boğaz'dan geçen
gemilerden eide edilen gelir sayesinde
zararlanru örtebitiyor. Bir dönemde
yönetici olarak bankanın başına geti-
rilen şahıs Amerika'da çalıştığı banka-
yı dolandırdığı için ismi bütün güm-
rük kapılanna bildirilmiş bir zat idi.
Sonunda Uzakdoğu'da bir otelde ölü
olarak bulundu. GenellikJe KİT genel
müdürleri iş için gittikleri yerlere yar-
dımalar veya yönetim kurulu üyeleri
ile giderler. Bu şüpheli ölüm anlaşıla-
madı ve unutulup gitti. KİTlerin zara-
n sadece orada bulunan fazla perso-
nelden olmasa gerek!
Aynı sistem şimdi PTTye uygulan-
mak isteniyor. Hatta koalisyon prog-
ramına konuldu. Yeni başbakan üstü-
ne basa basa televizyonda ilan etti.
Telekomünikasyon bolümü PTTden
aynlınca posta büyük açık verecek.
Bunu görmemek safdillik olur. Tele-
fon hizmetleri PTT tarafından gelişti-
rilmiş ve kendi uydusunu uzaya fırla-
tacak hale gelmiştir. Şimdi siz bu
idareyi KİTdir diye ikiye bölün ve kar
eden kısmını dış ülke sermayesine sa-
tın. Bu size kısa dönemde bir döviz gir-
disi sağlar fakat bir daha Türkiye bu
alanda özerkliğine kavuşamaz. Bu ha-
li ile bile PTT hor kullanılan bir KİT-
dir. TRT. PTTye olan 100 milyar
borcunu ödememektedir. Emniyet
Genel Müdürlüğü 84, İçişleri 20. Jan-
darma 11. Başbakanlık 11 milyar
PTT'ye borçludur. Diğer devlet kuru-
luşlannın da 100 milyan aşkın borcu
vardır. Bütün bu hizmetleri gören bir
kuruluşa yardım edileceği yerde durup
dururken orta belinden ikiye bölmek
akla havale sığan bir davranış değildir.
Üstelik PTT böyle bir deneyim yaşa-
mıştır. ITT denen bir Amerikan şirketi
PTTden rehber haarlama işini bir
kontrat ile üstlenmişti. Birkaç yıl bu
rehberi çıkarmaya uğraşmış fakat kar-
1J görmeyince işi yanda bırakıp kaç-
mıştır. Şimdi Türkiye rehbersiz kalmış
dunımdadır.
Telefon ve telekomünikasyon işi hiç-
bir yabancı kuruluşa havale edile-
mez. Nasıl milli savunma görevi bir
özel şirkete havale edilmezse haberieş-
me konusu da Ulaşürma^BakanbğT-
nın asli görevlerinden biridir.
Kar eden KİTlen KİTlerin zararlı
birer kuruluş olduklan o kadar çok iş-
lenmiştir ki karh olanlar unutulmak-
tadır. Örneğin, Devlet Hava Meydan-
lan İşletmesi. Bu KİTlerin varlığım
ancak Ulaştirma Bakanlığı'nda çab-
şanlar bilir. Çünkü herkes Türk Hava
Yollarını görür ve meydanlan işlete-
nin başka bir ihtisasla§mış_ kuruluş
olduğunu düşünmez. DHMI 1992 yı-
lında kannı yüzde 230 oranında artı-
rarak 1 trilyon 73 milyar 621 milyon
liraya yükseltmiştir. DHMİ'nin bir
yan kuruluşu olan HAVAŞ Hava
Alanlan Yer Hizmetleri AŞ ayn bir
KİTtir ve 1992 yılında 39 milyon do-
lar kar etmiştir. 1993'te bu miktar 45
milyon dolar olarak hesaplanmıştır.
Hatırlanacağı üzere HAVAŞ bir ya-
bana havayoluna satılmak üzere iken
sendika ve kamuoyu direnmiş ve son
anda saüş durdurulmuştu. Saülmış ol-
sa idi bütün bu kar bizden gidecek ve
kritik bir hizmet olan hava meydanla-
nnın yükleme ve boşaltma hizmetleri
yabancılara teslim edilmiş olacaktı.
Kar eden TPAO, Petrol Ofisi, Şeker
Fabrikalan, Tariş gibi pek çok KÎT
sayabiliriz.
Zarar eden KİTIen KİTlerin zarar
nedenleri yanlış personel ve finansman
politikalanndan doğmuştur. Bir de
modem gelişmeye ayak uyduramayan
KİTler vardır. Bunİann başında Et ve
Balık Kurumu gelmektedir. Et Balık
Kurumu kuruluş yıllannda modern
bir işletmeydi. Ülkede soğuk hava de-
poculuğu ve frigorifık nakliyeyi getir-
miştir.
Hatta ilk TIR'lan ithal etmiş fakat
işletememiştir. Zamanla Türkiye'de
soğuk hava depoculuğu gelişmiştir.
Mezbahalar da gelişmiş ve frigorifık
tesisler her yerde hizmet verir duruma
gelmiştir. Üstelik bu kuruluş 1992'de
816 milyar faiz ödemek durumunda
kalmıştı. Elindeki kombinelerden 20
adedi düşük kapasitede çalışmakta-
dırlar. Geliştirme Destekleme Fonu'-
ndan 1.1 milyar yardım almayı planla-
mıştır. 1992 yılında bu kuruluşun 1
trilyon 52 milyar toplam zaran bulun-
maktadır. Hiçbir ştratejik önemi kal-
mamış olan bu KİT belediyelere veya
hizmet verdiği kamu kuruluşlanna
devredilerek tasfiye edilebilir.
Buna karşüık Sümerbank ekonomik
hayatımızda önemli rol oynayan bir
kuruluştur. 1991 yılında 130 milyar li-
ra olan Sümerbank'ın zaran 1992'de
12 milyar liraya düşürüldü. Bu zarann
6.3 milyar liraa özel bankalara öde-
mek durumunda kaldığj kredi faizle-
rinden doğmaktadır. Yaklaşık 35.000
kişiye iş veren bu tekstil devi bir reor-
ganizasyona gidilerek eski karb duru-
muna dönüştürülebilir.
Kendini yenileyen KİTler
• Şeker fabrikalan bunun güzel bir
örneğidir. Ankara'daki "fabrika ya-
pan fabrika"sı ile Türkiye sanayiine
büyük hizmet verrnektedir. Hem ken-
di ihtiyaçlannı gidermekte hem de
başka kuruluşlann büyük çaph dişli
gereksinmelerini karşılamaktadır. Ni-
tekim. şeker fabrikalan saüşa çıkan-
lan üç özel şeker fabrikasının hisse
senetlerini satın almış, yeni fabrikalar
yapma planlan hazırlanmış, aynca,
dış ülkelerde de şeker fabrikası kurma
işlerine girişmiştir. KİT'ler kendilerine
bu modeb' almahdırlar. Hem ülke için-
de hem de ülke dışında aubmlar yap-
mabdırlar. Bu amaç onlara yeni bir
hayaüyet kazandıracaktır.
Nofc Sayın İshak Alaton'un "Önyargı-
b Sevgili Dostlar" yazısıru okudum,
hiç gücenmedim, müsterih olsunlar.
"Sovyetler Birbği'nin ekonomik siste-
minin bugün yaşamaya devam etmesi
beklenirdi" diyerek komünizm ile
KİTleri birbirine kanşünyorlar.
KİTler kurulurken dış borç abnmadı,
aynı zamanda Düyun-u Umumi'ye
ödendi ve demiryollan yapıldı. Dostu-
ma bir Rusya tarihi, bir de aşağıda
sözü geçen Dünya Bankası raporunu
vereceğim. Onlan okusunlar sonra
oturup eörüşelim. .
(1) Bertıl Walstedt. SOIe Mutfactuiog EaUrprisc
in a Mixc4 Ecoaomy, The Tıvlüsta Cast. Washıng-
ton.D.C. 1980.
ARADABIR
MUAZZEZtLMİYEÇIĞ
Önemli Bir ÖdüL.
Bu yıl 18 Mayıs Müzeler Haftası, Istanbul Arkeoloji
Müzelerinde açıldı Buna neden de, bu müzenin, büyük
çalışmalarla bütün eserleri yeniden bilimsei, eğitici ve
çağdaş bir anlayışla sergilenmesi dolayısı ile Avrupa
Konseyi'nin Müzeler Büyük ödülü'ne yakışır görülmesi
idi. Müzenin Müdürü Sayin Alpay Pasinli, Strasburg'a
davet edilereK ödül verildi. Bu, müze için, ülkemiz için
son derece kıvanç verici bir olaydır. Böylece Istanbul
Arkeoloji Müzesi bütün dünyaya tanıhlırken, öbür yan-
dan, başka müzeler için bir okul, bir örnek haline gel-
miştir.
Kuşkusuz müzenin bu duruma gelmesinde müdürü-
nün büyük rolü olmuştur. O, yapılacak işler için projele-
rin hazırlanmasında önderlik etmiş, bunun için gerekli
parayı bir yandan devlet bütçesinden, öte yandan özel
kurum ve kişilerden sağlayabilmiştir. Her iki durumda
da bunlan elde edebilmek için müdürün kişiliği ve ka-
rakteri çok önemlidir. Çalışacak ekiplerin seçimi, bunla-
rın uyumlu olarak çalışması, yine müdürün yönetimine
bağlıdır.
Bundan sonra yapılan işlere gelince:
Yıllardan beri tozlanmış, pislenmiş eserlerin temiz-
lenmesi, restore edilmesi, laboratuvar işleri.
Eserlerin konacağı yerlerin ve vitrinlerin çizimi ve ha-
zırlanması, mimarlık işleri.
Enjon ve enjinemli kısmı, eserlerin seçimi ve düzen-
fenmesi. Müzenin arkeologlan, dilcileri, kendi branşları
içinde, teşhire girebilecek eserleri; tarih, sanat, özgün-
lükleri ve öbür eserlerle konu ve kronoloji bakımından
uyum sağlamalarını göz önüne alarak seçmişler ve on-
lan ekip halinde düzenlemişlerdir. Eserlerin buluntu
yerlerinin haritaları, krokilerininyapılması, sanat vekül-
tür bakımından değerterini açıklayan bilgilerin yazılma-
sı tamamıyla müze elemanlarının görevi olmuştur.
Onlar, gerek restorasyon, gerek mimarlık işleri yapan
uzmanlarla gece gündüz demeden, büyük bir özveri ile
çalışmışlardır.
Ne yazık ki bu toplantının, bunları belirtmek ve müzeyi
bu düzeye getirmek için canla başla hiçbir çıkar gözet-
meden çalışanların onurlandırılması için yapılması ge-
rekirken, Kültür Bakanlığı kendi bünyesindeki bu değer-
li uzmanları ve müzeye çalışmalan ile büyük katkıda
bulunan eski etemanları bir yana bırakıp, arkeolojiye
katkısı oldu diye emekli ögretim üyelerine ve bazı kim-
selere ödüller dağıttı.
Gönül isterdi ki Kültür Bakanlığı ve Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğü öncelikle bu müzeyi oldukça kısa bir
zamanda dış ülkelerin takdir ettiği çok üstün bir düzeye
getiren bu değerli uzmanlara birer plaket versin! Ama
ne yapalım, bizim ülkenin kaderi bu, işi ucundan bile tut-
mayanlar hep öne geçerler.
Bu arada şunu da belirtmek yerinde olur: Bu törende
Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından çok güzel bir
konser dinledik. Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri-
nin, müzenin dekoruna uygun mitolojik bir tiyatro göste-
risi şahane idi. Yöneticileri ve sanatçıları candan kutla-
rız. '
Gidininhoyratlan!
DURSUNAKÇAM
• •
O
nce camılerde toplanmak,
sonra da "dhad" çağnlan,
tekbir sesleriyle yakmak,
yıkmak, insan boğazla-
mak!.. Biz bu fıbnin parçala-
nnı çok görmüştük Konya'-
da, Kayseri'de, Maraş'ta... Aradan geçen
zaman içinde daha da çoğaldılar, gemi azı-
ya aldılar iyice.
u
Aziz Nesin'in kelksini iste-
rûk!" diyenler, 37 kelle adılar bu kez, 59'u
da yaralı, ya da komada, hem de "güvenlik
güçkrinin" gözü önünde, hem de koca ken-
tin orta yerinde!
Saldınya uğrayanlar arasında yakın
dostlanm, sevdığim sanatçılar da vardı.
Asrnı Bezirci, Nesüni Çimen, Metin Altıok
yaşamlannı yitirdiler. Cahit Külebi, Sami
Karaören, Ali Yöce. Arif Sağ, Burfaan Gü-
nel, Hidayet Karakuş, Cevat Geray ve daha
birkaçı ölümden bir rastlantıyla kurtuldu-
lar, Aziz Nesin de kılpayı kurtanldı.
"Müslüman halkı" sözde Aziz Nesin tah-
rik etmişti! Ya Pir Sultan'ın heykeli kimin
dinine sövmüştü? Semah oynayan. şür ya-
zan, türkü söyleyen gencecik kızlann, deb-
kanlılann günahı neydi? Onlara saldıran
fanatik Humeyni çeteleri asbnda sanata,
sanatçıya, laikliğe düşmandılar, iyiye, gü-
zele, aydınlığa, bibme düşman!.. Bu kara
cellatlann gerçek Müslümanlıkla da bir
ilişkisi olamazdı. Din, tann ile kul arasında
kurulan duygusal bir bağdır, bu bağ sev-
giyle kurulur; zulümle, kanla değil! O ne-
denle sözümüz, laik bir ülkeyi, şeriat düze-
nin karanlığına, kargaşasına çefunek iste-
yen odaklann buyruğundaki örümcek
kafablara, fanatik yobazlaradır.
Bu ülkede namaz kıJan, oruç tutanlara,
kaşın üstünde kara var diyen yoktur. "Sen
mürtetisin!" denilerek saldınya uğrayan
tek kişi gösterilebib'r mi? Elbet.de hayır!
Dinsel konulann eleştiriimesi, "İnananlan
rencide ediyor" da. sürü halindeki Humey-
ni çetelennın saldınlan, ınanmayanJann
düşünce ve yaratma özgürlüğünü, daha
güzel bir dünyaya olan inançlannı "renci-
de!" etmiyor mu? "Rencide" de ne söz,
düpedüz yaşama hakkına saldınyor ve öl-
dürüyorlar! Turan Dursan, Muammer Ak-
soy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, L'ğur
Mumcu'nun katilleri kimler? "Meçhul",
bulunamıyormuş! Haydi canım sen de! 37
kişinin canına kastederüer, onlann da ka-
tilleridir, yalnız fıgüranlar ayn o kadar!
Bekleyebm, görebm, ayan beyan caniler yi-
ne bir "meçhule" doğru yelken açacakJar
mı?
Asil aa olanı, bu barbarbğın TBMM'de
savunulmasıydı. Suçlu saldırganlar değil,
saldınya uğrayanlardı! Çünkü Aziz Nesin
"tahrik" etmişti "inananlanr' Onlar da
"galeyana gelerek" öldürmüşlerdi! Gerçek
"tahrikçikrin" düzenleyenlerin kimler ol-
duğunu ertesi gün herkes öğrenecekti! İşte
demokrasi ve insan haklan tellallannın, in-
sanın yaşama hakkına, özgür düşüncesine
saygdan buydu! 12 Eylül uzantısı birparti-
nin genel başkanı, "Müslüman halkm
inanclarnunrencideedibnesine müsaade et-
meyece^z!" diyordu kasılarak. Yani din
üstüne özgür düşüncesini açıklayanlann
"katH vadp"ti!
Sahi, bu "Müslüman halk" kimse, kim-
lerse esen yelden nem kapar obnuşlar gay-
ri! Bir zamanlar, "sennayenin", sömürü
sözünden "niknıea'' gibi. bunlar da dinsel
TARHŞMA
Sıvaskatliamının ardından
GAZETECİLER CEMİYETİ
ÜYELERİNEDUYURU
Gazeteciler Cemiyeti'nin Darıca'da yaptırdığı Dinlenme ve
Huzurevi, 31 Temmuz 1993 Cumartesi günü saat 11.00'de Cum-
hurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel tarafından açılacaktır.
Açılış törenine katılmak isteyen üyelerimizin yararlanmalan
için Ulusoy firmasından otobüs sağlanmıştır. Otobüsün hareket
saati ve takip edeceği yol aşağıda belirtilmiştir.
Törene katılmanızı dileriz Saygılarımızla.
YÖNETİM KURULU
Otobüsün hareket saati ve takip edeceği yol:
1- Ulusoy firmasının otobüsü saat 09.00'da Cağaloğlu'ndan
Gazeteciler Cemiyeti önünden hareket edecektir.
2- Otobüs saat 9.25'te Kışiaönü Durağı'nda bekleyerek üyele-
rimizi alacaktır
3- Kadıköy'de oturan üyelerimiz, Ulusoy'un Kadıköy Rıhtım
Caddesi'ndeki yazıhanesi önünden saat 09.15'te hareket ede-
cek minibüsle Ulusoy'un Küçükyah'daki terminaline götürüle-
cektir.
4- Otobüs saat 09.50de Ulusoy'un Küçükyah'daki terminaline
uğrayacak ve burada bekleyen üyelerimizi alacaktır.
I
şin gerçeği o ki;
katledildık.Diridiri
yakıldık.
Olaym kendisini
tartışmak yerine. bu
olaydaki bazı
saptamalan veçıkartılması
gerekli dersleri, bu yazıya konu
etmek istiyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki;
bu insanlar normal. sıradan,
sokakta. cami önlerinde.
şadırvan altlannda. seccade
üstünde her zaman
rastlayabileceğimiz. içten,
inanmış."Allah'ı ve onun
yarattığı kullan seven"
kimseierdeğildi. Bu insanlar:
cennete gidebilmenin yolunu
insan öldurmekte bulmuş.
koşullandınlmış, gözü
dönmüş, ağzından kanlı
salyalar saçan, kitle
psikolojisinin de etkisiyle,
dur-durak bilmeyen bir
"güruh" haline dönmüşlerdi.
Bu anlamda bu insanlar, aynı
zamanda Nesimi'nin derisîni
yüzen, Hallac-ı Mansur'un
boğazına erililmiş kurşun
akıtan, Kubilay'ı bağ
bıçaklanyla pa'rçalayan.
Maraş'ta hamile kadınlann
rahmini şişleyen insanlarla aynı
soydandılar. insanoğlunun o
damanndandılar. PırSultan'ı
asandamarından...
Doğru dürüst bir eğitim
almamış. dünyanın \ uvarlak
olduğunu bile öğrenmemiş.
hayatlannda bir kez bile olsun
liyatroya gitmemiş, bir tek şür
dizesi ezberlememiş. eli bir
kızın eline değmemış. hemen
yanı başlanndaki Kıalırmak'ta
balık bile tutmamış, sevgi>q
tatmamış, hep sağa sola itilmiş,
ezilmiş, dışlanmış bu kişilerin
kendilerini yaşayabileceklen.
ifade edebilecekİeri bir tek alan
kalmıştırgeriye: o da dindir.
Din onlara kişilik, kimlik ve
gelecek vermiştir. Önlerine bir
de cennet koymuştur. Oraya
gidebilrnenin yolu da cihattan
geçer. Şimdi boyle birinin eline
Aziz Nesin, Asım Bezirci,
Nesimi Çimen geçerse ne
yapar? Gözünü kırpmadan
yakar. Allar.yeşiller içinde
turnalar semahını dönen
aydınlık düşünceli. güler yüzlü,
güzel sözlü gençlergeçerse ne
yapar?..
Yedi saat süreyle, otelde
"muhasara altında kalan"
bizler, nedense ölümü hiç
aklımıza getirmedik. Taş atar.
bağınr-çağınr, çeker giderler:
olmadı, polis vejandarma
dağıtır, gönderirevlerinediye
bekledik. Saatler ilerledikçe
durum gitgide dddileşiyor.
ama biz yine de ölümü
düşünmüyorduk. Bir yandan
da önlemleralıyorduk.
Merdiven başlanna barikatlar
kurmak. çöp kovalanna su
doldunmak gibi... Asım Bezirci
ile Lütfı Kaleli bildiri
hazırlıyor. durumu protesto
ediyor ve taleplerirnizi
sıralıyorlardı. Bildiri metni
üzennde Aziz Nesin ile Asım
Bezirci tartışıyor. Asım
Bezirci'nin "b'ilim adamlan"
tanımlamasını. Aziz Nesin,
"bilimciler" olarak
değiştiriyordu. Bu bildiri
Ankara'ya fakslanamadı. Asım
Bezirci'nin kendi eliyle yazdığı
son yazıydı bu.
Ne o korkunç sona doğru ne de
o sırada, içeridekilerden
herhangi biri. ötekinin önüne
geçerek ondan önce kurtulmak
gibi, içgüdüsel de olsa, bir
davranış içine girdi. Aksine
herkeste. en son kurtulan ben
olayım. anlayışı vardı. Bu da
insanoğlunun başka bir
daman...
Başından sonuna Aziz Nesin.
işin vitrini ve bahanesiydi.
Kente vanşımızdan olayın
çıktığı saate kadar geçen 36 saat
boyunca. Aziz Nesin Büruciye
Medreresi. Kültür Merkezi ve
Cumhuriyet Lokantası ile
Madımak Oteli arasında en az
altı kez bir-iki polisin eşliğinde.
bizim arabamızın içinde. bazen
polisler de olmadan gidip geldi.
Amaç Aziz Nesin'i öldürmek
olsaydı. bu çok kolaydı. Ama
amaçodeğildi. Amaç. Pir
Sultan'a, Atatürk'e,
cumhuriyete. laikliğe,
demokrasiye ve bilime
saldırmaktı. Amaç, şer ve şeriat
güçlerinin katettiği mesafeyi
göstermekti. Gövde gösterisi
yapmak. moral bulmak ve
ömek olmaktı. Bövle
olmasaydı "Pir Sultan'dan,
Aşık Veysel'e Sıvasb Ozanlar
PENCERE
eleştiriden fena halde ürküyorlarî Oysa bi-
zim bildiğimiz Müslüman halk. öfkelendiğj
zaman. "Senin dinine, imanma, kitabına,
Allah'na!.." diyerek başlar küfrüne. Türlü
fıkralar uydurunca, hacı-hoca ile alay eden
de bizim halkımız! Ve onlara saldıran ol-
maz, tam tersine büjaik bir hoşgörü içinde
gülerek karşdık veriür.
Alman Dazlaklan da Türkteri aytu me-
totla öldürüyorlar. Orada sayılan önce
üçe, sonra beşe çıkan Nazi kurbanlan için
her kesimden hakb tepkiler yükselmişti.
Ama ölü ve yarablarla birb'kte yuze yakın,
yobaz çetesi kurbanlanna aynı tepki göste-
ribnedi. Suçlandılar aynca. Türlü çeşitli
"TV'"lerde de hiçbir şey olmamış gjbi şar-
kıb, türkülü göbek havalan sürdürüldü.
Böyle bir olay dünyanın bir başka yerinde
meydana gelmiş olsaydı, yer yerinden oy-
nardı!.. Hıristiyan fanatıkle, Müslüman
fanatik arasında bir fark yoktur. İster daz-
lak kafab olsun, ister çember sakallı, top
sakalb, caniler ayru sepete konur!
Olay yeri, Madımak Oteli önünde kara
sakalb birisi, parmaklannı havaya kaldıra-
rak zafer işareti yapıyordu. Hangi zafer ey
zavallı! Benzin dökerek savunmasız insan-
lan içerde diri din yakmak mı, yoksa yet-
mişi aşkın yapıtıyla yanm yüzyıldan fazla
karanbk kafalan aydınlatmaya çabşan
Aziz Nesin'i öldürmek mi?.. Varsa gücün
git. dünyanın her yerinde pırasa gibi doğra-
nan Müslümanlann yardımına yetiş! Filis-
tin'de, Bosna-Hersek'te, Azerbaycan'da
Huistiyanlara karşı savaş, haydi göster bo-
yıınu görelim!
Yetsin artık bu düzenbazhklar, hoyrat-
bklar! Tann ile kul arasından cıksınlar
"mürafler", din bezirganları! Banşa, kar-
deştiğe, sevgiye çiçeğe dursun ülkemiz.
Anıtı" (Kültür Bakanbğı'nca o
gece dikilmiş ve henüz açılışı
yapılamamıştı.) "put" diye
nitelenip yerlerde sürüklenmez.
üstüne gaz dökülüp yakılmaz.
linçedilmezdi. Buadamlar
heykeli linçettiler!..
Kıbns'a iki saatte çıkarma
yapmakla övünen,
Âlmanya'da Türklerin evi
kundaklandığında itfaiye yedi
dakıkadan önce niye ulaşamadı
diye kıyamet kopartan bu
devlet, nasıl ki
Kahramanmaraş'a iki günde
yetişemedi ise. Madımak
Öteli'ne de yedi saatte
ulaşamadı.. yadaulaşmak
istemedi... Ülaşmak istemediği
şuradan belli: Başbakan
açıklama yapıyor: "Çok şükür
otelin çevresıne toplanan
halkımıza bir şey olmamıştır"
diye.. Sanki bir şey olacaktı
onlara! Yakan. yıkan,
ayaklanan onlar değil: onlar
masum yangın izlcyicileri.
meraklı vatandaşlar
topluluğu... Nasıl bir ülkede
yaşadığımızın ve kimler
tarafından yönetildiğimizin acı
ve utanç belgeleridir bunlar.
Şimdi gelınen bu noktada. "çok
iyi cenaze töreni düzenleyiciler"
olmaktan çıkıp. çok iyi
örgütçüler olmak zorundayız.
Maraş katliamlannın. Sıvas
katlıamlannın bir daha
olmaması için. bilime sanlmak.
çağın değerlerine sanlmak. bir
ve*birlik olmak zorundayız.
AIİBalkı/
En Büyük Hazinemiz
Aklımız Değil mi?..
Kamuoyu yoklamaları aşağı yukarı aynı biçimde so-
nuçlanıyor. "Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsi-
niz" sorusuna verilen yanıtlarda parti sıralaması şöyle:
DYP..
ANAP..
SHP..
RP..
DSP..
MÇP..
CHP..
Bütün partiler yüzde 30'un altında oy toplayabiliyorlar;
DYP ile ANAP yüzde 20'nin üstündelen SHP ile RP yüz-
de 20 i!e yüzde 10 arasında bir yerde; DSP yüzde 10'un,
CHP ile MÇP yüzde 5in altında...
Sayılar değişebilir, SHP ile RP'nin, MÇP ile CHP'nin
sıraları da değişebilir; ama, uzun bir süredir değişme-
yen göstergeler de var. Sosyal demokrat üç partiden
SHP yüzde 10un üstünde, DSP yüzde 10'un altında, CHP
de yüzde 5in altında!.. Gallup'un temmuz ayı sonunda
yapflğı araştırmaya göre SHP yüzde 15.6, DSP yüzde
7.5, CHP yüzde 3.8...
Kızmacayok...
"Benim partim halktan yana, seninki halka karşı.." gi-
bisinden, artık kimsenin yemedıği politikacı numaraları-
nı bir yana bırakmanın zamanı da gelmiş geçmiştir.
Anadolu'da yaşayan solcuların partilere bölünüp de bir-
birlerini suçlayarak vakit öldürmelerini halk bağışlamı-
yor.
•
Bağışlamadığı meydanda:
SHP yüzde 15-16..
DSP yüzde 7-8..
CHP yüzde S4..
Hepsini alt alta koyup toplarsan yüzde 25 değil mi?
Hesap böyle..
Ne var ki sosyal demokratlar birleştiği zaman hepsini
alt alta koyup toplarsan, yüzde 25 değil, yüzde 35-40 çı-
kacaktır.
Işin püf noktası bu!..
Bölünmüşlüğün halkta yarattığı umutsuzluk, tepki, kız-
gınlık, öfke, ve "ne halleri varsa görsünler" duygusu,
yerini bütünleşmenin umuduna, sıcaklığına, dayanış-
masına bıraktığı zaman, matematikle açıklanamayacak
birdönüşümün rüzgârı esmeye başlayacaktır.
Herkes, kör kör parmağım gözüne, bu gerçeği de bili-
yor..
Peki, sol neden birleşemiyor?..
Birleşmek için ne bekliyor?.. >
•
Gerçekçiliğiyle övünen birdostum, geçenlerde acı ko-
nuştu:
- Bırakın, dedi, olmayacak duaya amin demekten vaz-
geçin, sosyal demokratlar birleşmezler...
-Neden?..
- önce ne Ecevit böyle bir işe yanaşır, ne de Baykal
genel başkanlık koltuğunu bırakır..
»-Inönü bırakıyor..
- Sen ona bakmaL inönü zoraki politikacıydı, siyaset
dünyasında bir 'istisna'dır, herşeyi başkadır, konuşma-
sı bile değişik; ama, gitti gider...
- Sonra?..
- Üç parti olunca, bir ilde ya da ilçede üç partinin baş-
kanı oluyor, parti başkanı olmak toplumda mevki edin-
mek demektir, sırasında valiye kaymakama belediye
başkanına posta koyabilirsin!.. Bu üçbaşkanbirtekpar-
tide nasıl eriyecek?..
- İş bu kadar basit mi? Solculuk özveri isteyen bir dün-
ya görüşü değil mi?
- Geç bunları, amatörlükten de vazgec...
•
öyleyse muhabbete devam...
Yüzde 15 SHP, yüzde 7 DSP, yüzde 3 CHP ile solun
solla uğraştığı bir siyaset dünyasında umut fakirin ek-
meği...
YeMemetye..
Ye ki SHP'ye süt olsun, DSP'ye kaymak!.. CHP de ke-
nanndan kıyısından idare eder, dünya alem solun hali-
ne güler...
Sola ilişkin her yazımda yineliyorum; akıl hastanesi-
nin kapısında yazılı özdeyişi başucumuza asmalıyız:
En büyük hazinemiz aklımızdır!..
TEŞEKKUR
Hastalığım nedeniyle yatmış olduğum İstanbul SSK
Hastanesi Başhekimi
Opr. Dr.
MÜCAHTT AKMANOĞLU'na,
veŞefMuavini
Opr.Dr.
GÜNGÖRALKAN'a,
FizikTedaviŞefiDr.
İSMETGÜREL'e,
Fizikoterapist
NURTENKİTAY'a,
beni ziyaret eden dost ve arkadaşlanma teşekkürü bir
borçbilirim.
Opr.Dr. AZİZ ÇÖL
TEŞEKKUR
By-pass ameliyatımı olağanûstü bir başan ile gerekleştiren
müstesna insan. Ege Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi
Ana Bilim Dab Başkanı
Saym Prof. Dr. İSA DURM\Z'a ve başanb ekibi Sayın Yrd.
Doç. Dr MUSTAFA ÖZBARAN'a, Sa>ın Dr TANZER
ÇALKAVTlt'a, Sayın Dr. ERK.AN KARA'ya. Yoğun Bakım
Servisi doktor ve hemşirelerine tedavimi üstlenen Ozel Sağbk
Hastanesi Yön. Krl. Bşk. Sayın TALÂT GÖRGÜÇ'e, Sayın
Dr. RIZA KARGIN'a, tedavimle vıllardjr yakın iJgisi ve
değerb bilgileriyle uğraşan Sa>m Prof. Dr. ÜMJT
ERTÜRK'e, sıkınulı günlerimde bizleri bir an olsun yalnız
bırakmayıp. alakalanyla destekleyen sevgili dost ve
akrabalanma, destek ve ilgisini esirgemeyen Izmir Ticaret
Odası Meclis Başkanı Sayın HASAN DENtZKURDLrna,
Yönetim Kurulu Başkanı Sayın EKREM DE.MİRT.AŞ'a ve
Yönetim Kurulu Başkan Vekib Sayın YAVUZ BARKA.Va
minnet ve teşekkürlerimi sunanm.
k a p t a n
ERGUNDtNÇEL