25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER 2. Koalisyonhükümetine öneriler Telefon ve telekomünikasyon işi hiçbir yabana kuruluşa havale edilemez. Nasıl milli savunma görevi bir özel şirkete havale edilmezse haberieşme konusu da Ulaştirma Bakanlığı'nm asli görevlerindcn biridir. Dr. NEZİH H. NEYZİ Ulaşt. Bak. E. Danışmanı A rtık herkes enflasyona ahşü ve bütçesini ona göre ayarlıyor. Genç nesil enflasyonu doğal karşılıyor ve ekonomi hep boylece yürür dü- şüncesi içinde. Ekonomi yazarlanmız da enflasyon konusunu çok az işler durumdalar. Devlet tahvillerinin enf- lasyon üstünde faiz vermeleri nedeniy- fc en iyi yatınmın bir yılbk devlet tah- vili olduğunu savunan yazarlar da var. Halbuki bu durum bizi enflasyon ba- tağırun içine her gün biraz daha itiyor. Bütçe ve KÎT açıklan: Enflasyonu en fazla körükleyen devletin kendisi- dir. Devlet bütçesi ve KİT açıklan enf- lasyonun artmasının başhca nedenle- ridir. Şimdi moda oldu, ekonominin bozulmasına neden olarak KİT'ler gösteribyor. Bütçe açığı ve her bozuk- luk KlTlere yûkleniyor. Dünya Ban- kası bile eski çalışmalanru unutup "KJTleri derhal yok edin" diye fetva çdcanyor. Oysa. 1980'de Dünya Ban- kası'nın yayımladığı Karma Ekono- mide Kamu İktisadi Teşebbüsleri ki- tabında KİT'lerin Tûrk ekonornisine katkılan övûlüyordu(l). Ne değişti? ÖzeUeştirme ve depolitizasyon: 1980'lerden başlayarak ÖzeUeştirme ve depolitizasyon köriiklendi. Sistemli olarak Türk ekonomisinden devletçi- lik sökülüp atılmaya çalışıldı. Halbuki bugün gelişmeye başlayan özel serma- yenin temelinde devlet eli ile kurulmuş sanayiler, bankalar, sigortalar yat- maktadır. Pek çok öze! sektör kurulu- şu mali zorluklara düştüğü zaman devlet kuruluşlan imdada yetişmiştir. En yakın ömekler Asil Çelik ve Aydın Tekstil'dir. Koç sektörünün başlattığı Asil Çelik fabrikası İznik Gölü civa- nııda yanhş bir yerde başlatılrruştır. Hem tanm alanını hem Gemlik Li- manTnızordurumda bırakmışür. Kur farklannın devlet tarafından karşılan- maması döneminde yanm kalan bu tesis Makina Kimya Kurumu ve Ztra- at Bankası'na devredikü. Bu tesis ol- duğu yerde tamarnlandı ve kaliteli çe- lik üretimine geçti. Şimdi hurda demi- rin Gemlik'ten gelmesi ve fabrikarun tanm alanının ortasmda çalışması çev- reyi bozmaktadır. Aydın Tekstil, Sa- raçoğlu ailesinin başlatüğı Ege'de kurulan önemli bir özel sektör tekstil fabrikasıdır. Yönetim aksaklıklann- dan çalışamaz hale düsen bu fabrikayı da Tariş kurtarmıştır. Şimdi Tariş bu fabrikarun arazisini satarak SSK ve vergi borçlanru tasfiye etmektedir. Böylece fabrika bölgeye ve ülke eko- nomisine hizmete daha etkili bir şekil- de devam edecektir. Aydın Tekstil 1992 yılına kadar 68 milyar zarar et- miştir. Tariş otmasa bu tesis heba olup gidecekti. Bunlar gibi daha birçok ör- nek verilebilir. Böl ve baûr poBtikası: KİTleri yok et- mek ve kötü durumda bırakmanın bir yöntemi de bölerek çalışamaz duruma getirmektir. Bunun en güzel örneği Denizcilik Bankası'dır. 1979 yılında Ulaştirma Bakanlığı'nda bir holding çalışması başlatılmışu. Askeri yöne- timde bu konular askıya alındı ve yan- hş politikalar sonucu yaşh gemi ahm- lanna Merkez Bankası'nı da alet ederek krediler verildi ve bunlar hiçbir zaman geri alınamadı. Sonunda ban- ka üçe bölündü ve Tersaneler ile Deniz îşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak iki yeni KtT ortaya çıkanldı. Tabii Parkinson kanunu hemen işledi ve bir genel müdürlûk yerine üç genel mü- dürlük personeli yaratıldı. Yönetim kurulu ve danışman kadrolan genişle- di. Sonuçta Denizcilik Bankası, Em- lak Kredi Bankası içinde yok edildi. Tersaneler Genel Müdürlüğü büyük zararlar içinde zor durumda kaldı. Deniz Işletmeleri, Boğaz'dan geçen gemilerden eide edilen gelir sayesinde zararlanru örtebitiyor. Bir dönemde yönetici olarak bankanın başına geti- rilen şahıs Amerika'da çalıştığı banka- yı dolandırdığı için ismi bütün güm- rük kapılanna bildirilmiş bir zat idi. Sonunda Uzakdoğu'da bir otelde ölü olarak bulundu. GenellikJe KİT genel müdürleri iş için gittikleri yerlere yar- dımalar veya yönetim kurulu üyeleri ile giderler. Bu şüpheli ölüm anlaşıla- madı ve unutulup gitti. KİTlerin zara- n sadece orada bulunan fazla perso- nelden olmasa gerek! Aynı sistem şimdi PTTye uygulan- mak isteniyor. Hatta koalisyon prog- ramına konuldu. Yeni başbakan üstü- ne basa basa televizyonda ilan etti. Telekomünikasyon bolümü PTTden aynlınca posta büyük açık verecek. Bunu görmemek safdillik olur. Tele- fon hizmetleri PTT tarafından gelişti- rilmiş ve kendi uydusunu uzaya fırla- tacak hale gelmiştir. Şimdi siz bu idareyi KİTdir diye ikiye bölün ve kar eden kısmını dış ülke sermayesine sa- tın. Bu size kısa dönemde bir döviz gir- disi sağlar fakat bir daha Türkiye bu alanda özerkliğine kavuşamaz. Bu ha- li ile bile PTT hor kullanılan bir KİT- dir. TRT. PTTye olan 100 milyar borcunu ödememektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü 84, İçişleri 20. Jan- darma 11. Başbakanlık 11 milyar PTT'ye borçludur. Diğer devlet kuru- luşlannın da 100 milyan aşkın borcu vardır. Bütün bu hizmetleri gören bir kuruluşa yardım edileceği yerde durup dururken orta belinden ikiye bölmek akla havale sığan bir davranış değildir. Üstelik PTT böyle bir deneyim yaşa- mıştır. ITT denen bir Amerikan şirketi PTTden rehber haarlama işini bir kontrat ile üstlenmişti. Birkaç yıl bu rehberi çıkarmaya uğraşmış fakat kar- 1J görmeyince işi yanda bırakıp kaç- mıştır. Şimdi Türkiye rehbersiz kalmış dunımdadır. Telefon ve telekomünikasyon işi hiç- bir yabancı kuruluşa havale edile- mez. Nasıl milli savunma görevi bir özel şirkete havale edilmezse haberieş- me konusu da Ulaşürma^BakanbğT- nın asli görevlerinden biridir. Kar eden KİTlen KİTlerin zararlı birer kuruluş olduklan o kadar çok iş- lenmiştir ki karh olanlar unutulmak- tadır. Örneğin, Devlet Hava Meydan- lan İşletmesi. Bu KİTlerin varlığım ancak Ulaştirma Bakanlığı'nda çab- şanlar bilir. Çünkü herkes Türk Hava Yollarını görür ve meydanlan işlete- nin başka bir ihtisasla§mış_ kuruluş olduğunu düşünmez. DHMI 1992 yı- lında kannı yüzde 230 oranında artı- rarak 1 trilyon 73 milyar 621 milyon liraya yükseltmiştir. DHMİ'nin bir yan kuruluşu olan HAVAŞ Hava Alanlan Yer Hizmetleri AŞ ayn bir KİTtir ve 1992 yılında 39 milyon do- lar kar etmiştir. 1993'te bu miktar 45 milyon dolar olarak hesaplanmıştır. Hatırlanacağı üzere HAVAŞ bir ya- bana havayoluna satılmak üzere iken sendika ve kamuoyu direnmiş ve son anda saüş durdurulmuştu. Saülmış ol- sa idi bütün bu kar bizden gidecek ve kritik bir hizmet olan hava meydanla- nnın yükleme ve boşaltma hizmetleri yabancılara teslim edilmiş olacaktı. Kar eden TPAO, Petrol Ofisi, Şeker Fabrikalan, Tariş gibi pek çok KÎT sayabiliriz. Zarar eden KİTIen KİTlerin zarar nedenleri yanlış personel ve finansman politikalanndan doğmuştur. Bir de modem gelişmeye ayak uyduramayan KİTler vardır. Bunİann başında Et ve Balık Kurumu gelmektedir. Et Balık Kurumu kuruluş yıllannda modern bir işletmeydi. Ülkede soğuk hava de- poculuğu ve frigorifık nakliyeyi getir- miştir. Hatta ilk TIR'lan ithal etmiş fakat işletememiştir. Zamanla Türkiye'de soğuk hava depoculuğu gelişmiştir. Mezbahalar da gelişmiş ve frigorifık tesisler her yerde hizmet verir duruma gelmiştir. Üstelik bu kuruluş 1992'de 816 milyar faiz ödemek durumunda kalmıştı. Elindeki kombinelerden 20 adedi düşük kapasitede çalışmakta- dırlar. Geliştirme Destekleme Fonu'- ndan 1.1 milyar yardım almayı planla- mıştır. 1992 yılında bu kuruluşun 1 trilyon 52 milyar toplam zaran bulun- maktadır. Hiçbir ştratejik önemi kal- mamış olan bu KİT belediyelere veya hizmet verdiği kamu kuruluşlanna devredilerek tasfiye edilebilir. Buna karşüık Sümerbank ekonomik hayatımızda önemli rol oynayan bir kuruluştur. 1991 yılında 130 milyar li- ra olan Sümerbank'ın zaran 1992'de 12 milyar liraya düşürüldü. Bu zarann 6.3 milyar liraa özel bankalara öde- mek durumunda kaldığj kredi faizle- rinden doğmaktadır. Yaklaşık 35.000 kişiye iş veren bu tekstil devi bir reor- ganizasyona gidilerek eski karb duru- muna dönüştürülebilir. Kendini yenileyen KİTler • Şeker fabrikalan bunun güzel bir örneğidir. Ankara'daki "fabrika ya- pan fabrika"sı ile Türkiye sanayiine büyük hizmet verrnektedir. Hem ken- di ihtiyaçlannı gidermekte hem de başka kuruluşlann büyük çaph dişli gereksinmelerini karşılamaktadır. Ni- tekim. şeker fabrikalan saüşa çıkan- lan üç özel şeker fabrikasının hisse senetlerini satın almış, yeni fabrikalar yapma planlan hazırlanmış, aynca, dış ülkelerde de şeker fabrikası kurma işlerine girişmiştir. KİT'ler kendilerine bu modeb' almahdırlar. Hem ülke için- de hem de ülke dışında aubmlar yap- mabdırlar. Bu amaç onlara yeni bir hayaüyet kazandıracaktır. Nofc Sayın İshak Alaton'un "Önyargı- b Sevgili Dostlar" yazısıru okudum, hiç gücenmedim, müsterih olsunlar. "Sovyetler Birbği'nin ekonomik siste- minin bugün yaşamaya devam etmesi beklenirdi" diyerek komünizm ile KİTleri birbirine kanşünyorlar. KİTler kurulurken dış borç abnmadı, aynı zamanda Düyun-u Umumi'ye ödendi ve demiryollan yapıldı. Dostu- ma bir Rusya tarihi, bir de aşağıda sözü geçen Dünya Bankası raporunu vereceğim. Onlan okusunlar sonra oturup eörüşelim. . (1) Bertıl Walstedt. SOIe Mutfactuiog EaUrprisc in a Mixc4 Ecoaomy, The Tıvlüsta Cast. Washıng- ton.D.C. 1980. ARADABIR MUAZZEZtLMİYEÇIĞ Önemli Bir ÖdüL. Bu yıl 18 Mayıs Müzeler Haftası, Istanbul Arkeoloji Müzelerinde açıldı Buna neden de, bu müzenin, büyük çalışmalarla bütün eserleri yeniden bilimsei, eğitici ve çağdaş bir anlayışla sergilenmesi dolayısı ile Avrupa Konseyi'nin Müzeler Büyük ödülü'ne yakışır görülmesi idi. Müzenin Müdürü Sayin Alpay Pasinli, Strasburg'a davet edilereK ödül verildi. Bu, müze için, ülkemiz için son derece kıvanç verici bir olaydır. Böylece Istanbul Arkeoloji Müzesi bütün dünyaya tanıhlırken, öbür yan- dan, başka müzeler için bir okul, bir örnek haline gel- miştir. Kuşkusuz müzenin bu duruma gelmesinde müdürü- nün büyük rolü olmuştur. O, yapılacak işler için projele- rin hazırlanmasında önderlik etmiş, bunun için gerekli parayı bir yandan devlet bütçesinden, öte yandan özel kurum ve kişilerden sağlayabilmiştir. Her iki durumda da bunlan elde edebilmek için müdürün kişiliği ve ka- rakteri çok önemlidir. Çalışacak ekiplerin seçimi, bunla- rın uyumlu olarak çalışması, yine müdürün yönetimine bağlıdır. Bundan sonra yapılan işlere gelince: Yıllardan beri tozlanmış, pislenmiş eserlerin temiz- lenmesi, restore edilmesi, laboratuvar işleri. Eserlerin konacağı yerlerin ve vitrinlerin çizimi ve ha- zırlanması, mimarlık işleri. Enjon ve enjinemli kısmı, eserlerin seçimi ve düzen- fenmesi. Müzenin arkeologlan, dilcileri, kendi branşları içinde, teşhire girebilecek eserleri; tarih, sanat, özgün- lükleri ve öbür eserlerle konu ve kronoloji bakımından uyum sağlamalarını göz önüne alarak seçmişler ve on- lan ekip halinde düzenlemişlerdir. Eserlerin buluntu yerlerinin haritaları, krokilerininyapılması, sanat vekül- tür bakımından değerterini açıklayan bilgilerin yazılma- sı tamamıyla müze elemanlarının görevi olmuştur. Onlar, gerek restorasyon, gerek mimarlık işleri yapan uzmanlarla gece gündüz demeden, büyük bir özveri ile çalışmışlardır. Ne yazık ki bu toplantının, bunları belirtmek ve müzeyi bu düzeye getirmek için canla başla hiçbir çıkar gözet- meden çalışanların onurlandırılması için yapılması ge- rekirken, Kültür Bakanlığı kendi bünyesindeki bu değer- li uzmanları ve müzeye çalışmalan ile büyük katkıda bulunan eski etemanları bir yana bırakıp, arkeolojiye katkısı oldu diye emekli ögretim üyelerine ve bazı kim- selere ödüller dağıttı. Gönül isterdi ki Kültür Bakanlığı ve Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü öncelikle bu müzeyi oldukça kısa bir zamanda dış ülkelerin takdir ettiği çok üstün bir düzeye getiren bu değerli uzmanlara birer plaket versin! Ama ne yapalım, bizim ülkenin kaderi bu, işi ucundan bile tut- mayanlar hep öne geçerler. Bu arada şunu da belirtmek yerinde olur: Bu törende Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından çok güzel bir konser dinledik. Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri- nin, müzenin dekoruna uygun mitolojik bir tiyatro göste- risi şahane idi. Yöneticileri ve sanatçıları candan kutla- rız. ' Gidininhoyratlan! DURSUNAKÇAM • • O nce camılerde toplanmak, sonra da "dhad" çağnlan, tekbir sesleriyle yakmak, yıkmak, insan boğazla- mak!.. Biz bu fıbnin parçala- nnı çok görmüştük Konya'- da, Kayseri'de, Maraş'ta... Aradan geçen zaman içinde daha da çoğaldılar, gemi azı- ya aldılar iyice. u Aziz Nesin'in kelksini iste- rûk!" diyenler, 37 kelle adılar bu kez, 59'u da yaralı, ya da komada, hem de "güvenlik güçkrinin" gözü önünde, hem de koca ken- tin orta yerinde! Saldınya uğrayanlar arasında yakın dostlanm, sevdığim sanatçılar da vardı. Asrnı Bezirci, Nesüni Çimen, Metin Altıok yaşamlannı yitirdiler. Cahit Külebi, Sami Karaören, Ali Yöce. Arif Sağ, Burfaan Gü- nel, Hidayet Karakuş, Cevat Geray ve daha birkaçı ölümden bir rastlantıyla kurtuldu- lar, Aziz Nesin de kılpayı kurtanldı. "Müslüman halkı" sözde Aziz Nesin tah- rik etmişti! Ya Pir Sultan'ın heykeli kimin dinine sövmüştü? Semah oynayan. şür ya- zan, türkü söyleyen gencecik kızlann, deb- kanlılann günahı neydi? Onlara saldıran fanatik Humeyni çeteleri asbnda sanata, sanatçıya, laikliğe düşmandılar, iyiye, gü- zele, aydınlığa, bibme düşman!.. Bu kara cellatlann gerçek Müslümanlıkla da bir ilişkisi olamazdı. Din, tann ile kul arasında kurulan duygusal bir bağdır, bu bağ sev- giyle kurulur; zulümle, kanla değil! O ne- denle sözümüz, laik bir ülkeyi, şeriat düze- nin karanlığına, kargaşasına çefunek iste- yen odaklann buyruğundaki örümcek kafablara, fanatik yobazlaradır. Bu ülkede namaz kıJan, oruç tutanlara, kaşın üstünde kara var diyen yoktur. "Sen mürtetisin!" denilerek saldınya uğrayan tek kişi gösterilebib'r mi? Elbet.de hayır! Dinsel konulann eleştiriimesi, "İnananlan rencide ediyor" da. sürü halindeki Humey- ni çetelennın saldınlan, ınanmayanJann düşünce ve yaratma özgürlüğünü, daha güzel bir dünyaya olan inançlannı "renci- de!" etmiyor mu? "Rencide" de ne söz, düpedüz yaşama hakkına saldınyor ve öl- dürüyorlar! Turan Dursan, Muammer Ak- soy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, L'ğur Mumcu'nun katilleri kimler? "Meçhul", bulunamıyormuş! Haydi canım sen de! 37 kişinin canına kastederüer, onlann da ka- tilleridir, yalnız fıgüranlar ayn o kadar! Bekleyebm, görebm, ayan beyan caniler yi- ne bir "meçhule" doğru yelken açacakJar mı? Asil aa olanı, bu barbarbğın TBMM'de savunulmasıydı. Suçlu saldırganlar değil, saldınya uğrayanlardı! Çünkü Aziz Nesin "tahrik" etmişti "inananlanr' Onlar da "galeyana gelerek" öldürmüşlerdi! Gerçek "tahrikçikrin" düzenleyenlerin kimler ol- duğunu ertesi gün herkes öğrenecekti! İşte demokrasi ve insan haklan tellallannın, in- sanın yaşama hakkına, özgür düşüncesine saygdan buydu! 12 Eylül uzantısı birparti- nin genel başkanı, "Müslüman halkm inanclarnunrencideedibnesine müsaade et- meyece^z!" diyordu kasılarak. Yani din üstüne özgür düşüncesini açıklayanlann "katH vadp"ti! Sahi, bu "Müslüman halk" kimse, kim- lerse esen yelden nem kapar obnuşlar gay- ri! Bir zamanlar, "sennayenin", sömürü sözünden "niknıea'' gibi. bunlar da dinsel TARHŞMA Sıvaskatliamının ardından GAZETECİLER CEMİYETİ ÜYELERİNEDUYURU Gazeteciler Cemiyeti'nin Darıca'da yaptırdığı Dinlenme ve Huzurevi, 31 Temmuz 1993 Cumartesi günü saat 11.00'de Cum- hurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel tarafından açılacaktır. Açılış törenine katılmak isteyen üyelerimizin yararlanmalan için Ulusoy firmasından otobüs sağlanmıştır. Otobüsün hareket saati ve takip edeceği yol aşağıda belirtilmiştir. Törene katılmanızı dileriz Saygılarımızla. YÖNETİM KURULU Otobüsün hareket saati ve takip edeceği yol: 1- Ulusoy firmasının otobüsü saat 09.00'da Cağaloğlu'ndan Gazeteciler Cemiyeti önünden hareket edecektir. 2- Otobüs saat 9.25'te Kışiaönü Durağı'nda bekleyerek üyele- rimizi alacaktır 3- Kadıköy'de oturan üyelerimiz, Ulusoy'un Kadıköy Rıhtım Caddesi'ndeki yazıhanesi önünden saat 09.15'te hareket ede- cek minibüsle Ulusoy'un Küçükyah'daki terminaline götürüle- cektir. 4- Otobüs saat 09.50de Ulusoy'un Küçükyah'daki terminaline uğrayacak ve burada bekleyen üyelerimizi alacaktır. I şin gerçeği o ki; katledildık.Diridiri yakıldık. Olaym kendisini tartışmak yerine. bu olaydaki bazı saptamalan veçıkartılması gerekli dersleri, bu yazıya konu etmek istiyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; bu insanlar normal. sıradan, sokakta. cami önlerinde. şadırvan altlannda. seccade üstünde her zaman rastlayabileceğimiz. içten, inanmış."Allah'ı ve onun yarattığı kullan seven" kimseierdeğildi. Bu insanlar: cennete gidebilmenin yolunu insan öldurmekte bulmuş. koşullandınlmış, gözü dönmüş, ağzından kanlı salyalar saçan, kitle psikolojisinin de etkisiyle, dur-durak bilmeyen bir "güruh" haline dönmüşlerdi. Bu anlamda bu insanlar, aynı zamanda Nesimi'nin derisîni yüzen, Hallac-ı Mansur'un boğazına erililmiş kurşun akıtan, Kubilay'ı bağ bıçaklanyla pa'rçalayan. Maraş'ta hamile kadınlann rahmini şişleyen insanlarla aynı soydandılar. insanoğlunun o damanndandılar. PırSultan'ı asandamarından... Doğru dürüst bir eğitim almamış. dünyanın \ uvarlak olduğunu bile öğrenmemiş. hayatlannda bir kez bile olsun liyatroya gitmemiş, bir tek şür dizesi ezberlememiş. eli bir kızın eline değmemış. hemen yanı başlanndaki Kıalırmak'ta balık bile tutmamış, sevgi>q tatmamış, hep sağa sola itilmiş, ezilmiş, dışlanmış bu kişilerin kendilerini yaşayabileceklen. ifade edebilecekİeri bir tek alan kalmıştırgeriye: o da dindir. Din onlara kişilik, kimlik ve gelecek vermiştir. Önlerine bir de cennet koymuştur. Oraya gidebilrnenin yolu da cihattan geçer. Şimdi boyle birinin eline Aziz Nesin, Asım Bezirci, Nesimi Çimen geçerse ne yapar? Gözünü kırpmadan yakar. Allar.yeşiller içinde turnalar semahını dönen aydınlık düşünceli. güler yüzlü, güzel sözlü gençlergeçerse ne yapar?.. Yedi saat süreyle, otelde "muhasara altında kalan" bizler, nedense ölümü hiç aklımıza getirmedik. Taş atar. bağınr-çağınr, çeker giderler: olmadı, polis vejandarma dağıtır, gönderirevlerinediye bekledik. Saatler ilerledikçe durum gitgide dddileşiyor. ama biz yine de ölümü düşünmüyorduk. Bir yandan da önlemleralıyorduk. Merdiven başlanna barikatlar kurmak. çöp kovalanna su doldunmak gibi... Asım Bezirci ile Lütfı Kaleli bildiri hazırlıyor. durumu protesto ediyor ve taleplerirnizi sıralıyorlardı. Bildiri metni üzennde Aziz Nesin ile Asım Bezirci tartışıyor. Asım Bezirci'nin "b'ilim adamlan" tanımlamasını. Aziz Nesin, "bilimciler" olarak değiştiriyordu. Bu bildiri Ankara'ya fakslanamadı. Asım Bezirci'nin kendi eliyle yazdığı son yazıydı bu. Ne o korkunç sona doğru ne de o sırada, içeridekilerden herhangi biri. ötekinin önüne geçerek ondan önce kurtulmak gibi, içgüdüsel de olsa, bir davranış içine girdi. Aksine herkeste. en son kurtulan ben olayım. anlayışı vardı. Bu da insanoğlunun başka bir daman... Başından sonuna Aziz Nesin. işin vitrini ve bahanesiydi. Kente vanşımızdan olayın çıktığı saate kadar geçen 36 saat boyunca. Aziz Nesin Büruciye Medreresi. Kültür Merkezi ve Cumhuriyet Lokantası ile Madımak Oteli arasında en az altı kez bir-iki polisin eşliğinde. bizim arabamızın içinde. bazen polisler de olmadan gidip geldi. Amaç Aziz Nesin'i öldürmek olsaydı. bu çok kolaydı. Ama amaçodeğildi. Amaç. Pir Sultan'a, Atatürk'e, cumhuriyete. laikliğe, demokrasiye ve bilime saldırmaktı. Amaç, şer ve şeriat güçlerinin katettiği mesafeyi göstermekti. Gövde gösterisi yapmak. moral bulmak ve ömek olmaktı. Bövle olmasaydı "Pir Sultan'dan, Aşık Veysel'e Sıvasb Ozanlar PENCERE eleştiriden fena halde ürküyorlarî Oysa bi- zim bildiğimiz Müslüman halk. öfkelendiğj zaman. "Senin dinine, imanma, kitabına, Allah'na!.." diyerek başlar küfrüne. Türlü fıkralar uydurunca, hacı-hoca ile alay eden de bizim halkımız! Ve onlara saldıran ol- maz, tam tersine büjaik bir hoşgörü içinde gülerek karşdık veriür. Alman Dazlaklan da Türkteri aytu me- totla öldürüyorlar. Orada sayılan önce üçe, sonra beşe çıkan Nazi kurbanlan için her kesimden hakb tepkiler yükselmişti. Ama ölü ve yarablarla birb'kte yuze yakın, yobaz çetesi kurbanlanna aynı tepki göste- ribnedi. Suçlandılar aynca. Türlü çeşitli "TV'"lerde de hiçbir şey olmamış gjbi şar- kıb, türkülü göbek havalan sürdürüldü. Böyle bir olay dünyanın bir başka yerinde meydana gelmiş olsaydı, yer yerinden oy- nardı!.. Hıristiyan fanatıkle, Müslüman fanatik arasında bir fark yoktur. İster daz- lak kafab olsun, ister çember sakallı, top sakalb, caniler ayru sepete konur! Olay yeri, Madımak Oteli önünde kara sakalb birisi, parmaklannı havaya kaldıra- rak zafer işareti yapıyordu. Hangi zafer ey zavallı! Benzin dökerek savunmasız insan- lan içerde diri din yakmak mı, yoksa yet- mişi aşkın yapıtıyla yanm yüzyıldan fazla karanbk kafalan aydınlatmaya çabşan Aziz Nesin'i öldürmek mi?.. Varsa gücün git. dünyanın her yerinde pırasa gibi doğra- nan Müslümanlann yardımına yetiş! Filis- tin'de, Bosna-Hersek'te, Azerbaycan'da Huistiyanlara karşı savaş, haydi göster bo- yıınu görelim! Yetsin artık bu düzenbazhklar, hoyrat- bklar! Tann ile kul arasından cıksınlar "mürafler", din bezirganları! Banşa, kar- deştiğe, sevgiye çiçeğe dursun ülkemiz. Anıtı" (Kültür Bakanbğı'nca o gece dikilmiş ve henüz açılışı yapılamamıştı.) "put" diye nitelenip yerlerde sürüklenmez. üstüne gaz dökülüp yakılmaz. linçedilmezdi. Buadamlar heykeli linçettiler!.. Kıbns'a iki saatte çıkarma yapmakla övünen, Âlmanya'da Türklerin evi kundaklandığında itfaiye yedi dakıkadan önce niye ulaşamadı diye kıyamet kopartan bu devlet, nasıl ki Kahramanmaraş'a iki günde yetişemedi ise. Madımak Öteli'ne de yedi saatte ulaşamadı.. yadaulaşmak istemedi... Ülaşmak istemediği şuradan belli: Başbakan açıklama yapıyor: "Çok şükür otelin çevresıne toplanan halkımıza bir şey olmamıştır" diye.. Sanki bir şey olacaktı onlara! Yakan. yıkan, ayaklanan onlar değil: onlar masum yangın izlcyicileri. meraklı vatandaşlar topluluğu... Nasıl bir ülkede yaşadığımızın ve kimler tarafından yönetildiğimizin acı ve utanç belgeleridir bunlar. Şimdi gelınen bu noktada. "çok iyi cenaze töreni düzenleyiciler" olmaktan çıkıp. çok iyi örgütçüler olmak zorundayız. Maraş katliamlannın. Sıvas katlıamlannın bir daha olmaması için. bilime sanlmak. çağın değerlerine sanlmak. bir ve*birlik olmak zorundayız. AIİBalkı/ En Büyük Hazinemiz Aklımız Değil mi?.. Kamuoyu yoklamaları aşağı yukarı aynı biçimde so- nuçlanıyor. "Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsi- niz" sorusuna verilen yanıtlarda parti sıralaması şöyle: DYP.. ANAP.. SHP.. RP.. DSP.. MÇP.. CHP.. Bütün partiler yüzde 30'un altında oy toplayabiliyorlar; DYP ile ANAP yüzde 20'nin üstündelen SHP ile RP yüz- de 20 i!e yüzde 10 arasında bir yerde; DSP yüzde 10'un, CHP ile MÇP yüzde 5in altında... Sayılar değişebilir, SHP ile RP'nin, MÇP ile CHP'nin sıraları da değişebilir; ama, uzun bir süredir değişme- yen göstergeler de var. Sosyal demokrat üç partiden SHP yüzde 10un üstünde, DSP yüzde 10'un altında, CHP de yüzde 5in altında!.. Gallup'un temmuz ayı sonunda yapflğı araştırmaya göre SHP yüzde 15.6, DSP yüzde 7.5, CHP yüzde 3.8... Kızmacayok... "Benim partim halktan yana, seninki halka karşı.." gi- bisinden, artık kimsenin yemedıği politikacı numaraları- nı bir yana bırakmanın zamanı da gelmiş geçmiştir. Anadolu'da yaşayan solcuların partilere bölünüp de bir- birlerini suçlayarak vakit öldürmelerini halk bağışlamı- yor. • Bağışlamadığı meydanda: SHP yüzde 15-16.. DSP yüzde 7-8.. CHP yüzde S4.. Hepsini alt alta koyup toplarsan yüzde 25 değil mi? Hesap böyle.. Ne var ki sosyal demokratlar birleştiği zaman hepsini alt alta koyup toplarsan, yüzde 25 değil, yüzde 35-40 çı- kacaktır. Işin püf noktası bu!.. Bölünmüşlüğün halkta yarattığı umutsuzluk, tepki, kız- gınlık, öfke, ve "ne halleri varsa görsünler" duygusu, yerini bütünleşmenin umuduna, sıcaklığına, dayanış- masına bıraktığı zaman, matematikle açıklanamayacak birdönüşümün rüzgârı esmeye başlayacaktır. Herkes, kör kör parmağım gözüne, bu gerçeği de bili- yor.. Peki, sol neden birleşemiyor?.. Birleşmek için ne bekliyor?.. > • Gerçekçiliğiyle övünen birdostum, geçenlerde acı ko- nuştu: - Bırakın, dedi, olmayacak duaya amin demekten vaz- geçin, sosyal demokratlar birleşmezler... -Neden?.. - önce ne Ecevit böyle bir işe yanaşır, ne de Baykal genel başkanlık koltuğunu bırakır.. »-Inönü bırakıyor.. - Sen ona bakmaL inönü zoraki politikacıydı, siyaset dünyasında bir 'istisna'dır, herşeyi başkadır, konuşma- sı bile değişik; ama, gitti gider... - Sonra?.. - Üç parti olunca, bir ilde ya da ilçede üç partinin baş- kanı oluyor, parti başkanı olmak toplumda mevki edin- mek demektir, sırasında valiye kaymakama belediye başkanına posta koyabilirsin!.. Bu üçbaşkanbirtekpar- tide nasıl eriyecek?.. - İş bu kadar basit mi? Solculuk özveri isteyen bir dün- ya görüşü değil mi? - Geç bunları, amatörlükten de vazgec... • öyleyse muhabbete devam... Yüzde 15 SHP, yüzde 7 DSP, yüzde 3 CHP ile solun solla uğraştığı bir siyaset dünyasında umut fakirin ek- meği... YeMemetye.. Ye ki SHP'ye süt olsun, DSP'ye kaymak!.. CHP de ke- nanndan kıyısından idare eder, dünya alem solun hali- ne güler... Sola ilişkin her yazımda yineliyorum; akıl hastanesi- nin kapısında yazılı özdeyişi başucumuza asmalıyız: En büyük hazinemiz aklımızdır!.. TEŞEKKUR Hastalığım nedeniyle yatmış olduğum İstanbul SSK Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. MÜCAHTT AKMANOĞLU'na, veŞefMuavini Opr.Dr. GÜNGÖRALKAN'a, FizikTedaviŞefiDr. İSMETGÜREL'e, Fizikoterapist NURTENKİTAY'a, beni ziyaret eden dost ve arkadaşlanma teşekkürü bir borçbilirim. Opr.Dr. AZİZ ÇÖL TEŞEKKUR By-pass ameliyatımı olağanûstü bir başan ile gerekleştiren müstesna insan. Ege Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dab Başkanı Saym Prof. Dr. İSA DURM\Z'a ve başanb ekibi Sayın Yrd. Doç. Dr MUSTAFA ÖZBARAN'a, Sa>ın Dr TANZER ÇALKAVTlt'a, Sayın Dr. ERK.AN KARA'ya. Yoğun Bakım Servisi doktor ve hemşirelerine tedavimi üstlenen Ozel Sağbk Hastanesi Yön. Krl. Bşk. Sayın TALÂT GÖRGÜÇ'e, Sayın Dr. RIZA KARGIN'a, tedavimle vıllardjr yakın iJgisi ve değerb bilgileriyle uğraşan Sa>m Prof. Dr. ÜMJT ERTÜRK'e, sıkınulı günlerimde bizleri bir an olsun yalnız bırakmayıp. alakalanyla destekleyen sevgili dost ve akrabalanma, destek ve ilgisini esirgemeyen Izmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Sayın HASAN DENtZKURDLrna, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın EKREM DE.MİRT.AŞ'a ve Yönetim Kurulu Başkan Vekib Sayın YAVUZ BARKA.Va minnet ve teşekkürlerimi sunanm. k a p t a n ERGUNDtNÇEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle