25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyef7 0 . B S A Y I 2 4 7 8 7 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V İ Z Y O N 29TEMMUZ1993PERŞEMBE ÇaLışmalan yapılan banka ile organ bekleyen ümitsiz hastalarm kurtulma üıtimali yükseltilecek Dondurtdmuşorganbankas ATLANTA (AA) - Farzedelim ki doktalar bir hastanın tüm kanını cn soı damlaağına kadar abyor, boşalan damarlara "antifnz" dol- durulıyor ve bir hayat kurtarmak için vıcut ısısı kalp durana kadar dûşürüüyor... Ya ca dondurulmuş çeşitli organ- lann sıklandığ bir banka, böbrek, karacijer ve daha nice "yedek par- çalar" ile organ bekleyen ümıtsiz hastaknn kurtulma ihtımakni çok yükseliyor. Bu aanda calışan "buzbiyoiogla- n". gebcek on yıl ıçınde bu hayallen gerçekeşurme peşindeler. "Cnohfe Inc.'dan (Soğukyaşam Şirketi' Dr. Kelvin Brockbanİc. kalp kapakaklannı dondurup saklayan bir kummun yetkilisi. "organ b'uz- hanelci'nın organ nakillerinde karşılaulan en önemli sorun olan "vakitsLzlik engeü'nı" ortadan kaidı- racağın müjdeliyor... Geçen hafta ABD'nın Atlanta kentince toplanan "Uluslararası Cyrobiy'olojı Derneğı"nin 400 üye- si, bu aanın geleceğini tartıştılar. Hekimler şimdiden, "oldukça ba- sit organlar" olarak nıtelenen kalp kapakçıklanyla kemık ıbklenni dondurup saklıyorlar. Ancak, daha büyük çaplı organ- lar, öldürülmeksizin dondurulamı- yor. Öyle kı ömeğin vücudun eksi 6.5 derecede soğutulabildiği baa kalp ameliyatlannda. müdahale aşamasında başvurulan dondurma yönterrunde kan, tehbkeb biçımde yoğunluk kazanıyor. Kanın vücuttan olduğu gıbi Çika- nlarak herhangi bir ameliyata girile- bılmesı, gelecek açısından ciddı şekıl- de üzerinde durulan bir olanak. Çünkü kan, amelıyatlarda cerrahın görüş imkânmı önemli ölçüde daral- tan bir unsur. Parlak bir deney Yakm bir larihte köpekler üzenn- de yapılan bir "doodurma deneyi", araştırmalann geleceğı açısından ıl- gjnçti. Pennsylvania "AİIeghenv" Hastanesi'nden Dr. Mike Taylor, 7. dereceye kadar soğuttuğu 11 köpe- Kekimler şimdiden oldukça basit organlar olarak nitelenen kalp kapakçıklanyla kemik iliklerini dondurup saklıyorlar. ğin kanını "boşaltarak" yerine şeker ve bedenın baa doğal kimyasal maddelerini ıçeren bir "koruyucu"- yu köpeklerin damarlanna zerketti. Köpeklerin kalplen ve "beyin fonk- sivonlarının durmasına" karşın kan- la değıştinlen venı madde, hücrelere oksijen akımının kesilmesine mey- dan vermedi ve hayvanlan soğuğa karşı korudu. Birkaç saat sonra köpeklerin "KI- ülma işkmTne geçıldi. alınan kan geri verildi ve hayvanlar uyandınldı. Uç köpek, bazı komplikasyonlar yüzünden birkaç gün sonra öldü. Ancak geri kalan 8 köpek hiçbıryan etki belirüsı vermeden tam dört ay yaşadı. Dr. Taylor, travmatolojı uzman- lannın deneye ılgi gösterdiklenni belirliyor ve "Köklü bir denev oldu- ğundan şüphe yok, önemli olan bazı amelnaüar için kanın hücrelere za- rar verilmeden vücuttan alınabilme- si" dıyor. Biyolojik antifnz Organ nakli ile hayat kunanlma- sında bütün meselenin, müdahale esnasında bünyeye zarar vermeye- cek bir mükemmel don önleyici "bi- yolojik antifriz"in icadına bağlı ol- duğu belirtiliyor. Dondurulan kalp kapakçılanyla kemik iliğinin korunmasında kulla- rulan koruvucu maddeler, buz kns- tallennin büyük organlan besleyen damarlan zedelemesine engel ola- mıyor. Cambridge'deki bir doku banka- sının yöneüası ve Uluslararası Cy- robiyolojı Derneği'nın eski Başkanı Dr. David Pegg, vücut anüfnzı ıçın. "Otomobilinizdeki antifriz nasıl çalışıvorsa. biyolojik antifrizin de böyîe işlevi olacaktır" diyor. Belh başlı organlann dondurula- bılmesı, organ nakillerinde bir kişi- nın ölümü ardından organı alıp kul- lanabilmek için sadece birkaç saat- lık kısa bir süre zaman tanıyarak hastalara büyük umut ufuklan aça- cak. Soğuk organ bankalannın kurul- ması doktorlan uygun verici arayışı- nın çok kısıtlı zamanından kurtanr- ken, tam doku uyumu için yeterli za- man bulunacak, bulunamadığında. hastalann yenı organa uyumsuzlu- ğundan kaynaklanan etkileri berta- raf etmek için kulknmak zorunda kalabildikleri muazzam miktarlar- daki "anti-doku-reddi" ilaçlannın kullanımını ortadan kaldıracak. Eski Mısırlılann mumyaJayarak saklama yöntemi bu kez organlar için tıbbın çağdaş olanaklan kullanılarak yinelenecek. Beş yıl önce önerilen proje şimdi yeni fîkirlerle gündeme getirilerek geliştiriliyor Ege'nintarihi, Rayaköyü'ndeyenidenyazılmalı OKTAY EKİNCİ Bodrumlu Gönüllüler Derneğı"- nin çağnbsı olarak geçenlerde Tür- kıye'ye gelen Abdi Ipekçi Banş ve Dostluk Ödülü kurucusu Dr. And- reas Poüdoras başkanlığındakı Yu- nanlı heyetin Fethiye'yegiderek Ka- yaköyü'nü de zıyaret etmelen, 1988'de gündeme getirdiğimiz bir projenin yeniden ilgi toplamasına neden oldu. Kısaca "Banş ve Dost- luk Köyü" olarak tanımlanan bu proje, Anadolu Rum kiiltürünün zengin bınkiminı yansıtan Kaya- köyü'nün, tıpkı geçmişte olduğu gıbi. Türk ve Rum halklan arasın- daki hoşgörü ve dayanışmayı yeni- den güçlendirecek bir "uygarhk merkezi" oiarak yaşatılmasıru ön- görüyor. Çünkü Kayaköyü salt mı- marhk kültürü açısından değil. halklar arasındaki sevgi bağlanrun ne denli yüksek bir uygarlık yarata- bileceğinin de "tarihsel tanığı" ola- rak eşi bulunmaz bır "ortak miras" niteliğı taşıyor... unanlı politikacı ve bilim : adamlannın Fethiye'yi ziyaretleri ile yeniden gündeme gelen proje, Kayaköyü'nün "Ege uygarlıklan araştırma merkezi" olmasını öngörüyor. 1922'lere kadar bu köyde, agırlık- lı olarak Rumlaryaşamışlar. Köyün verimli ovasını oluşturan "Kaya Çu- kunı"nun çevresindeki yamaçlarda ise Kınah. Belen, Kecililer gibi eski Türk köylen bulunuyor. Nadir Na- di, Sami Karaören, ÖzerOlgun (Fet- hiye Belediye Başkanı), çocukluk yı- Ilannda bu bereketli çukurun dost- luk dolu kültürünü yaşayan "Ka- yalı" aydmlanmızdan. Kayaköyü, o yıllarda. öylesine aydın bir "kent" olarak gelişmiş ki, yörenın ilk gaze- telerinden "Karya" da yıllarca bura- da yayımlanmış. Bölgeye 14. yüzyılda gelen ünlü İtalyan gezgin Sanudo'nun notlan- na göre Türkler ve Rumlar, Kaya- çukuru'nda 13. yüzyıldan itibaren ortaklaşa üretip, ortaklaşa tüketme- ye başbyorlar. Farklı dil, din ve kül- türleri olan bu iki halkm tarihsel dostluklan öylesine güçlü gelenek- lerle pekişiyor ki, zamanla tam bir "yazgı biriiğf' ne giriyorlar. Ömeğin, 1878'de, Rumca adı "Makri" olan Fethiye'nın "zalim" kaymakarnına karşı Türkler ve Rumlar birbkte karşı çıkıyorlar: ve yerine "Rum dostu" bır Osmanb pa- şası olan Hact Halil'in. "ortak aday- lan" olarak İstanbul'dan atanması- nı sağlıyorlar. 1922'deki mübadelede Kaya- köyü'nü terkederek Yunanıstan"a göçmek zorunda kalan Rum toplu- luğun, yıllar sonra Atma yakınlann- da "Neo Levissi" adh bır mahalle oluşturduklan biliniyor. Levissi, Kayaköyü'nün eski. Ramca adı. Tanhçı Dilek Yarcan'ın araştırmalanna göre, bu adın ıçin- deki "çifts w (ss)sesı, Anadolu Rum- casının tıpık özelhği Tehnessos, Karmylessos.. gibi yerleşme adla- nntla da aynı "çift s" sesı. yine Ana- dolu kımliğini taşıyan Rum kültü- rünü yansıtıyor. Kavaköylüler, Atı- Kayaköyü'nün tarihi kiliseleri Fener Patrikhanesi tarafından restore edilmek isteniyor. (Fotoğraf: ORAL GÖNENÇ) na'daki yeni yerleşmelerine de "Neo (yeni) Levisa" adını vererek. kültü- rel kımliklerini korumanın da ka- rarhlığı içinde olduklannı gösteri- yorlar. Aynca, yine Neolevissililer. 1950'L yıllarda Hagios Georgıos adlı bir dernek kurmuşlar. Bu dernek. ıki üç >ılda bır Fethıye'ye ve Kaya- köyü'ne geziler düzenleyerek, Levis- si ve Makri'nin anılannı yaşatmaya çahşıyor. Öte yandan Fethıye'deki düğünlerde ise, eski dostluklan anı- msatan türküler, hala özlem duygu- lanyla söyleniyor: "Atina'nın urganı/Gümüştendir yorgam, Çocuklan sorarsan/Balıklarm kurbanı..." ...Ve, dostluk köyü projesi 1988 yazında Muğla'da toplanan Türk-Yunan Dostluk Derneği, Mı- marlar Odası ve yerel yönetım tem- silcilen, yıllar önce sakinlennin ter- ketmesiyle >ıkıma ve yok oluşa bı- rakılan bu görkemli kentte incele- meler yaptılar. Aynı >ıl, baa fırma- lann Kayaköyü'nü devletten kırala- yıp, "turistik tatil kö>ü" yapmak amaayla bakanhğa başvurduklan ortaya çıktı. Bu tarih hazinesının. sı- radan bır "rant tesisine" kurban edılmemesı ıçın kollan sıvayan mi- marlar, arkeologlar, yazarlar ve aydınlar, Kayaköyü'nün "geçmişi- ne yakışır" bır projeyle venıden uy- garlığa hızmet etmesı için "Barış ve Dostluk Köyü" kampanyasını baş- latülar. 1988'in ekim ayında Kayaköyü ve Muğla'daduzenlenen forumlara, Prof. Dr. Ekrem Akurgal'ın çağırdı- ğı, Gırit Üniversitesi'nden Prof. Ta- les Argyropoulos ve Selanik Cnıver- sitesı'nden Prof. Georg Lavas gibi. Yunanlı bilim adamlan da katıldı- lar. Forumun sonucunda tartı- şmalara katılan herkesin ortak im- zasıvla, "Kayaköyü Türk Yunan Banş ve Dostluk Köyü" projesinin : — temel ılkeleri ilan edıldi. Buna göre; Beş yil geçti... • Kayaköyü. Anadolu kültür mozaiğinın zengin bir ifadesi olarak geçmışin tanıküğını geleceğe "kay- nak" olarak aktarmalıydı; • Bu eşsız kaynak, yine burada kurulacak bir "Ege Lygariıklan Araştmna Merkezi" ile, uluslararası kültür, bilim ve sanat çevrelerine açılarak, halklar arasındaki banş ve dayanışmanın "tarihsel sûrekliliği- ni" sağlamalıydı... Bu projenin ve projedeki "anafik- rin", T.C. Bayındırlık Bakanbğı'nın 29.11.1988 gün ve 19663 sayüı yazısı ile bizzat resmi kurumlarca da "uy- (İzmir Muğla» ,— L Fethiye Korfezı \ / KIZILADA A K D E ^ ( K a ş , Kalkan, A N^ONLÜKBAŞ.y ***"» KU^EY •— v -^y Paçarız 3urnu ' >t— \ \ NIZ ^FETHİYE V v x l m e s $ o s / \JL \BELCEĞİZ KAYAKÛYÜ^ ^ T V (Levissi) t ^ J > ^ ^ İ^%*/OLUDENIZ ^U3eştaş Limanı 1 ms ^ J ^ E M I L E R * ^ ^ ^ • ^ S ^ ^ A D A S I FARALYA^" / I f' ; y BH8HI Dökûkbaşı Bumu gun görfilmüş" olmasmdan bu yana beşyılgeçivor. Bodnımîu Gönüllüler'in Yunanb konuklanndan. tarihçi DimitriosSi- opulus ve Devlet Bakanı Vironus Po- lidoras, Dernek Müdürü Saynur Gelendost'tan "onur üyeliği" berat- lannı abrlarken şunlan söylüyorlar: "Biz bu projeyi daha önce duymadık; ancak hayata geçirilmesi için görev ahnaya hazınz. Ege'nin tarihini bir- likte yeniden yazaum..." Heyet Baş- kanı Dr. Polîdoras ise Kayaköyü'- nün etkileyıci "mahzun" görüntüsü karşısında şunlan ekliyor: "Batı Trakya'daki sıkıntılann çözümü, iki halkın Akdeniz sıcaklığında yüzyıl- lardır yeşerttiği dostluk hareketinin geuştirUmesJyle gerçekteşecek..." Bu gebşmeler içerisinde, şimdibk belki de en umut verici adırnlan da İstanbul'daki Fener Patnkhanesi aüyor. Yine, Yunanlı konuklann Bodrum. Muğla ve Fethiye'yi ziya- retleri sırasında gelen bir mesaja göre. Fener Patriği Bartolemos, Ka- yaköyü'ndeki kiliselerden birini res- tore etmek üzere proje hazırlatmış ve Fethiye Belediyesi'ne de başvur- muş durumda. Ne var ki bu girişim olumlu ol- makla birbkte, sadece kibsenin tek başına restorasyonu, "Banş ve Dostluk Köyü" imajı için elbette ye- terlı değil. Hatta, köydekı zengin si- vil miman külturü vansıtan taş ev- ler. taş sokaklar, meydancıklar ve genelde tüm kent dokusu "metnık" ve "yıkık" olarak beklerken, bir tek kilisenin canlandınlması, Kaya- köyü'ndekı "sivil toplum uygarlığıy- la" çeüşen bir "dinsel merkez" ünajı- nı da güçlendirebilır. Bu nedenle. bir v andan Fener Pat- rikhanesi'nin iyi niyetb' girişimini el- bette desteklemek, ama öbür yan- dan Kayaköyü'nü "bütünüyle" ele abnıp. evrensel kültüre Anadolu'- nun bir armağanı olarak yeniden kazandırmak gerekıyor. YasaJdunım Kayaköyü halen 1. Derece Kent- şel ve Arkeolojik SİT Alanı. Yani, İzmir 2 No.lu Koruma Kurulu'nun bilgisi ve onayı olmadan, hiçbir fir- ma burayı "sıradan" bir tatil köyüne çeviremez. Ayjıca. Çevre Bakan- hğı'na bağlı Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde kabyor. Böylece, ya- sai olarak, öncelikle Kültür Bakan- bğı'mn ve Çevre Bakanbğı'nın "hi- mayesinde" bulunuyor. Öte yandan her iki bakanbgımı- zm da UNESCO'nun "Kültürel Ge- lişmenin Dünya On YUı" programını yaşama geçirmek gibi Türk hükü- metınce de onaylanmış uluslararası bir yükümlülüğü bulunuyor. Bu programın önemli başbklann- dan biri ise "tüm kültürleri eşsaygın- ukta gören ve kültürlerarasındaki ta- rihsel bağları sürekli kılacak resto- rasyon projelerinin" 2000 yıbna dek uygulanmaya konubnası. Böylece insanlığın. dünya banşının güvence- leri olan ortak uygarlık birikimlerini 21. yüzyıla taşıyabilmesi. Kayaköyü için beş yıldır savunu- lan uöşünceler, işte bu evrensel yü- kümlülük için de anlamb bir olanak sağbyor. Abdı İpekçi Banş ve Dost- luk Ödüllen'nın de, bundan böyle Kayaköyü'ndekı "uygarlık merke- zinde" vapılacak törenlerle verilme- si, bu projenin belkı de en güzel et- kinliğını oluşturacak. Yağile kanser arasındaki bağlantı MEDICAL TRIBUNE Daha önce savunulduğu gjbi çok yağb besınlergöğüs kanserinin başbca nedenı oknayabibr. Sorunun, Amenkab kadınlann her türlü besinden çok fazla yeme ve bunu yakacak beden hareketlennden kaçınma eğİUmlennden kaynaklandığı sanıhyor. Buna karşın. göğüs kansennin daha az görüldüğü Japon kadınlan çok kalori abp bunu gündelık işlerle yakıyor. Bu nedenle araştırmaalar çözümü, daha az yağ yerine. daha az kalori abnmasında buluyor. Yağ oranı düşük besinlerle beslenen kadınlarda göğüs kanserine daha az rastlanmakla birbkte. tek tek incelenen kadınlarda yağ ile kanser arasında bır bağlantı kurulamadı. Bu nedenle yağ ile kanser arasında kesin bir ibşkı olduğu henüz söylenemıyor. Araştırmaalar, kadınlann beslenmelenne özen göstermelerinı ve alkolden kaçınmalannı önenyor Alkolün sağbğı olumsuz etkilediğı yolundaki kanıtlar son derece kesin olduğundan, kadınlann günde bır kadeh ıçkiyı aşmalan hastabk risİcini arttınyor. TV, çocukta konuşma bozukluğuna yol açıyor Haber Merkezi - Araştırmalar, her beş çocuktan birisinin. televizyon, müzik seti ve videolardan çıkan sesler nedeniyle konuşma sorunlanyla karşılaştığıru, bu oranın giderek artüğmı ortaya koyuyor. Sürekb dinlenen yüksek desibelde ses, dibn gebşmesini engelleyerek daha sonra eğitimsel ve sosyal sorunlann doğmasına yol açıyor. Televizyonu kapatıp çocuklarla konuşarak ya da oynayarak gecirilecek bir saatlik sürenin, onlann dil gebşimine son derece büyük katkılan olacaktır. Yapılan biraraştırmada, 1000 çocuğa önce 9 ayhkken sonra 2 yaşındayken uygulanan testler sonucunda, çevrelerinde sürekb gürültü olan çocuklann, konuşmayı daha geçöğrendikleri görüldü. Dunımdan aşın etkılenenlerin ışiıme özürlü olabilecekleri düşünülmesine karşın, bu çocuklar sadece kendilerini dış dünyaya kapatmışlar. Konuşma bozukluğu olan çocuklann sıradışı dinleme abşkanlıklan olup olmadığının saptanması için uygulanan testlerde ise, bunlann büyük bir bölümünün ınsan sesine tepki göstermediği görüldü. Taj-Mahal çöküyor Haber Merkezi - Dünyanın en görkemb yapıtlanndan biri olan Taj Mahal'in çatlama ve çöküşü, Hindistan hükümetıni bu konuda önlem almaya zorladı. Agra'dakı 350 yılbk anıt mezann temeb ıncelendiğinde, 7cm. kadar bir çökme olduğu görüldü. Daha önce yapılan incelemeler temelde herhangi bir bozukluğu ortaya koymamışü. Uzmanlar çökmenin ne zaman başladığını ve sürme olasılığının olup olmadığını araştınyor. Taj Mahal'in içler aası durumuna ilk kez parmak basan Roorke Ünıversitesi uzmanlan, tonoz, kubbe ve duvarlarda da çatlamalar görüldüğünü belirtiyor. Masif birduvardanyükselen beyaz mermer yapının temelinın, belki de yeni yeni oturmuş olduğu varsayımına karşın incelemeler sürüyor. Geçenlerde raporu değerlendirmek için yapıyı görmeye giden Tunzm Bakanı, Taj Mahal'in kirblik ve bakımsızbktan acınacak bir görünümde olduğunu belirtiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle