Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5ARALIK1993PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
GUNDEMDEKIKONU
ONATKUTLAR
Sabahın ilk saatlerinde bunaltıa,
tuhaf bir can sıkıntısı doldur-
muştu yüreğimi. Benim gibi yalnız
bir adamı herkes terk ediyormuş,
herkes benden kaçıyormuş gibi bir
his vardı içimde. Herkesle kimleri
kastettiğimi sormak hakkınızdır.
Çünkü nerdeyse sekiz yıldır ya-
şadığım şu kentte bir tane bile
tanıdık edinemedim. Ama tanıdık
benim neyime? Zaten kentin kendi-
sini baştan başa tanınm. Onun için
bütün kent kalkıp yazlığa gidince
haklı olarak herkesin beni terk etti-
ğini düşünmeye başladım. Yalnız
başıma kaldığımı görünce de büyük
bir korkuya kapilarak, üç gün neye
uğradığımı anlamayarak sokaklan-
nda dolaştım durdum.
Neva Caddesi'ne, parka, deniz
kıyısına. daha nereye gittiysem hiç-
bir yerde, bütün bir yıl hep aynı sa-
atte görmeye alıştığım kimselerin
tekini bile bulamadım. Onlar beni
elbet bilmezler. Ama ben onlan
tanınm. hem de yakından tanınm.
Hepsinin de yüzü hatınmdadır. On-
lann sevinci benim sevincim, on-
lann üzüntüsü benim üzüntümdür.
Her tannnın günü aynı saatte Fon-
tanka'da rastladığım ufak tefek bir
ihtiyarla da nerdeyse ahbaplık pey-
dahladım.
Evlerle de aram iyidir. Gezinir-
ken birbiri ardından önüme çıkıp
bütün pencereleriyle bana bakarlar
ve selamlarlar. Merhaba!
Nasılsınız? Eh, ben çok şükür iyi-
yim, mayısta üstüme bir kat daha
çıkacaklar. Bir başkası da şöyle ko-
nuşur: Dün az kaîsın yanıyordum.
Öyle de korktum ki...
e yazık ki, çok az
istisna dışında, Alman
aydınlannın ezici
çoğunluğu için Türkler,
banyoda kurban kesen,
toplu evlerde
geleneklerine sımsıkı
kapalı, Doğulu ve dindar
. jkinci sınıf insanlar,
ibarettir.
Hele güzelim bir pembe evin
öyküsünü hiç unutamam. Taştan
yapılmış ufacık. sevimli bir evceğiz-
di bu. Hantal komşulanna bakar-
ken böbürlenmesini. bana bakar-
ken de yüzünün gülmesini gördük-
çe. ona karşı içim sımsıcak olurdu.
Geçen hafta yanından geçerken bir
ses duydum: Beni sanya boyadılar!
Acıklı bir sesle yakınıyordu. Hay-
dutlar! Barbarlar! Ne sütun bı-
rakmışlar. ne sundurma, hepsini
kanarya sansına boyamışlar. Ka-
nım beynime sıçradı.
Çin Imparatorlugu rengine bo-
yanarak çirkinleştirilen zavallı dos-
tuma bakmaya dayanamayacağjm
için, o günden beri de semtine uğra-
madım.
İşte. okuyucum. Petersburg'u ne
kadar yakından tanıdığımı artık an-
lamış bulunuyorsunuz...
1986 yılının sıcak bir haziran ge-
cesi, saat 23.00"e doğru, o zamanki
adıyla Leningrad. en eski ve en yeni
adıyla Petersburg'un Cosmos Ote-
li'nin altındaki lokantadan çıkıp
kanal kıyısmda yürümeye baş-
ladığımda, Dostoyevski'nin ünlü
Beyaz Geceler'inin bu giriş cümlele-
rini düşünüyordum. Beyaz Geceler
başlamıştı. Örtalıkta Glastnost'un
geceye mi. gündüze mi gideceği he-
Hindi meselesinüz pek belli olmayan tuhaf alaca-
karanlığı. Şizofrenik birduygu veri-
yordu bu yan aydınhİc. îçim
sıkıntıyla doluydu. Sanki herkes
beni terk edip yazlığa gitmişti. Gö-
rünmeyen gece güneşinin celik
pınltılanyla akan ırmağa baktım.
"Burası Neva IrmağT dedim
usulca, yanımda yürüyen dostum
Zeynep Avcı'ya. "Şu flerde Kışlık
Saray'ın kuleteri göriinüyor. Fontan-
ka da bu yakınlarda obnalı..." Zey-
nep hayretle yüzüme baktı: "Daha
önce de gebniş miydin Leningrad'a?"
Güldüm. "Hayır" dedim. "Mosko-
va'yı tanıyonım, ama buraya ilk kez
geldim." Sonra ekledim: "LJnutma...
Biz Dostoyevski okuduk. Tolstoy,
Gogol, Çehov, Pasternak. Sadece
Petersburg'u değil, Ukrayna'nın de-
rin düzlOkkrindeki küçük kasaba-
nhtım caddesinde yürümeye baş-
ladığımızda, kendimi birden, yıllar-
ca oturduğum bir kente dönmüşüm
sandım. "Şurası Corso işte" dedim
Filiz'e, "Şu hantal ve büyük bina
Borsa. Şu çok uzakta, vamacın te-
pesinde pariayan görkemli şatonun
adı da Duino..."
Bu sözler, Svevo'nun başyapı-
tlannı, yani Zeno'nun Bilinci ve Se-
nilita'yı okuyanlan, Rilke'nin Dui-
no Ağrtlan'ndan haberli olanlan
şaşırtmayacaktır.
Bütün bunlan neden yazıyorum?
Nicedir kafamı kurcalıyor bir
saptama. Bizler. son yüzyılın Türk
okur-yazarlan, dünyanın çeşitli ül-
kelerini, o ülkelerin insanlannı. tu-
rizm rehberlerinden. günlük gazete-
lerden, rastladığımız turistlerden.
yolculardan çok daha fazla sanat
tes'den. Goya'dan, Bunuel'den: Al-
manya'yı Goethe'den. Bach'tan,
Kkist'dan: Prag'ı Kafka'dan. Ha-
şek'ten, Kundera'dan. Havel'den;
Kolombiva'vı Marquez'den. Ame-
rika'yı Hemingway'den. Steinbeck'-
ten, VYhitman'dan. John Ford'dan.
VVeİles'ten tanıyoruz. Japonya biz-
ler için Hakusai'nın esüampları.
Kavvabata'nın yazılan, Kurosana'-
nın fılmleridır.
Bu nedenle bizler. Moskof gavu-
rundan. İngıliz siciminden, kahra-
man Alman askennden. frenk züp-
pelığınden. Japon gabiliğinden, Çin
işkencesinden. İspanyol çingeneli-
ğindensözedildiğinde. buülkelerve
bu halklar, bu kaba. ılkel ımajlara
ındirgenmek istendiğinde bu tuzağa
düşmeyiz.
Bizler. yani okur-yazarolabilmek
lan, Sibirya'nm uzak kentierini,
Kınm'ın deniz kıyılannı, Kafkasya'-
nın dağ köylerini, Kırgızistan'ın ya-
bansı Aullannı ve oralarda yaşayan
insanlan tanınz. Hem Mujükİeri,
hem de prensleri, hem nihilist genç-
leri. hem de tıknaz, süslü, kibirli
generalleri, hem yoksul fınncı çırak-
lannı. hem de dantelalar içinde. za-
rif, güzel, duyguhı ve mutsuz kadı-
nlan..."
Ertesi gün. Zeynep'le birlikçe
çağdaş yazarlardan Aies Adamov'la
göriişmeye gidecektik. Uzun uzun
Rasputin'den, Adamov'la bu yeni
yazarlan niçin tanımadığımızı, bu-
nun nedenlerini konuştuk.
Benzer bir olayı Trieste'de, İtal-
ya'da yaşadım. Nicedir, Svevo'nun.
Joyce'un, Rilke'nin. Montale'nin
kenti olan bu ilginç yeri görmek isti-
yordum. Filiz'le birlikte Venedik'-
ten kalkan trenle yaptığımız kısa
yolculuğun sonunda, gara inip
T ürk ve Avrupalı
aydınlar arasmda ciddi
birkültürelimaj
eşitsizliği var. Eğer bir
diyalog kurmak
istiyorsak, ortak bir
kültürel platform, bir
banş ve uzlaşma zemini
bulrnak istiyorsak bu
temeleşitsizlik
aşılmalıdır.
yapıtlanndan, kitaplardan, filmler-
den, oyunlardan. resimlerden tanı-
yoruz.
Fransa'yı Balzac'dan. StendhaT-
den, Sartre'dan; İspanya'yı Cervan-
a> rıcalığına kav uşmuş olanlar.
Peki başka ülkelerin okur-yazar-
lan da bızim için aynı şeyleri mi dü-
şünüyor?
Bir Alman okur-yazan için Tür-
kiye ve Türkler, Vunus Emre'nın.
Sinan'ın. Mehmet Siyahkalem'in.
Nazım'ın. Sait Faik'in. Yaşar Ke-
mal'in. Melih Cevdet'in. Itri'nin,
Adnan Saygun'un dünyası demek
mi? Türk köylüsünü frazca >a da
İflahsızın Yusuf la, kasabalısını Ku-
yucaklı \usufla, kentlisini Çamlı-
ca'daki Enıştemiz'le. Yakup Ce-
mil'le, ya da Sait'in adaklan ile mi
tanıyorlar?
Hayır!
Ne yazık ki çok az sayıda istisna
dışında. Alman aydınlannın ezici
çoğunluğu için Türkler. banyoda
kurban kesen, toplu evlerde gele-
neklerine sımsıkı kapalı. Doğulu ve
dindar ikınd sınıf insanlar, göçmen
işçilerden ibarettir.
İspanyol aydınlannın çoğunluğu
için de Türkler. gaddar, ilkel, kan
içici. şiddet dolu "ötekP'nden başka
birşey değil.
Bu imaj, örneğin ünlü îspanyd
yazar Goytisolo'nun birçok kitabı-
nda, bu arada özellikle "Chroniques
Sarazin"de açık açık anlatılıyor.
Fransız aydınlan. kendilerinin icat
ettiği "JeunesTurcs"deyimini ve bu
ülkede yüz elli yıldır süren demok-
rasi ve özgürlük mücadelesini tü-
müyle unutup. her fırsatta bizim
Humeynimizin kim olduğunu sora-
dursunlar. İtalyan aydınlannın
önemli bir bölümü hala Türk oldu-
ğumuzu öğrenince. "Mama Mia! I
Turchi!" diye bağınp korku şaka-
lan yapıyorlar.
Kısaca Türk ve Avrupalı aydınlar
arasında cıddi bir kültürel imej eşit-
sizliği var.
Eğer bir diyalog kurmak istiyor-
sak. birbirimizi anlamak istiyorsak,
ortak bir kültürel platform, bir
banş ve uzlaşma zemini bulmak is-
tiyorsak bu temel eşitsizlik aşı-
lmalıdır.
Grösterişedönük,
geçici pınltılar bir yana
bırakılarak, kalıcı, temel
girişimler yapılmalı.
Yoksa yabancı
aydınların gözünde,
biraz acılı, baharatlı bir
tabak 'turkey' olmaktan
kurtulamayız.
Elbette bu tuhaf durumun ortaya
çıkışında Avrupalı. Amerikalı. As-
yalı aydınlar kadar, hatta daha da
fazla bizim sorumluluğumuz var.
Yılbaşının ve Noefin yaklaştığı şu
günlerde "hindi" meselesi ile meşgul
olan kafalanmızı biraz da "Turkey"
imajı ile de meşgul edebilirsek çok
i>i olur gıbıme geliyor. Resmi ku-
rumlar konusunda, az sayıda yetkili
hariç. oldukça umutsuzum.
Yıllardır ne işe varadığını an-
lamadığım. dünyanın parasına ve
ımkanbnna sahip Türk Tanıtma
Vakfı ve'Fonu bu konuda elbette
hıçbir şey düşünmemektedir.
Ama bir yandan Kültür ve Dışiş-
leri bakanlanna. öbür yandan özel-
likle sivil örgütlere, vakıflara. pro-
fesyonel kuruluşlara. tek tek aydı-
nlara ağır bir sorumluluk payı dü-
şüyor.
Birkaç gün sonra. Türkiye temsil-
dsı dostum Cevat Çapan'ın gavre-
tiyle. kültür, bilim, sanat adam-
lannı ortak bir Avrupa Kültür Bir-
lıği zemininde buluşturan ünlü
"GülMver" toplantısı îstanbul'da
yapılacak. Salih Ecer'in çabasıyla
Fransız Royaumont Vakfı'nın ön-
cülük yaptığı. "Şiir-Çevıri Karşılaş-
malan"na Türkiye'de katılacak. En
önemlisi 1996 Europalia progra-
mının konusu. Türk Kültür Sanat
ve Uygarlığı. Belçika'da gerçekleşti-
rilecek bu bir yıl süreli görkemli
program için milyonlarca dolar
harcanacak.
Bence bu konular. kısır çekiş-
melerin. kariyer hesaplannın. kişi-
sel çıkarlann. otorite hırslarının
ötesinde. bir başka ve verimli or-
tamda tartışılmalı. Gösterişe dö-
nük, geçici pınltılar bir yana bırakı-
larak, kalıcı. temel girişimler \apı-
lmalı.
Yoksa yabana aydınlann gözün-
de. biraz acılı. baharatlı bir tabak
"turkey" olmaktan kurtulamayız.
Bunu da hak ettiğimize
inanmıvorum.
15. ULUSLARARASINANTES ÜÇ KITA FESTİVALİ SONUÇLANDI
MEHMET BASLTÇÜ
NANTES - Bu yıl 23-30
kasım tarihleri arasında
on beşinci kez düzenlenen Nan-
tes Üç Krta Festivali (Festival
Des Trois Continents) Asya filmle-
rinin başansıyla sonuçlandı. Güney
Amerika. Afrika ve Asya kıtalan sine-
malannı tanıtan Nantes Festivali'nin
yanşmalı bölümünde on fılm yer al-
maktaydı.
IDeğişen Çin toplumundan
ilginç yaşam kesitleri
Amerikalı kadın oyuncu Diahraıe
Abbot'un da aralannda bulunduğu
jüri, ödülleri festivalde en çok beğeni-
len iki fılm arasında paylaştırdı: Çinli
kadın yönetmen Ning Ying "Zhao Le"
(Zevk İçin) ile hem Altın Mongolfiyeri
hem de en iyi erkek oyuncu odülünü
alırken, İranlı Dariush Mehrjut'nin,
İbsen'in yüz yirmi yıl önce yazdığı "Be-
bek Evi" adb oyundan günümüz
İranı'na uyarladığı "Sara", Nantes'-
tan gümüş Mongolfier ve en iyi kadın
ovuncu ödülleriyie aynldı.
Ning Ying'in ikinci fılmi olan "Zevk
İçin", Pekin operasında kapıcı olarak
çalışan yaşlı adamın emekliliğe aynl-
dıktan sonra mahallesinin opera me-
raklısı ihtiyarlanyla birlikte amatör
bir opera topluluğu kurma çabalannı,
Asya sinemasıyinebaşanlı
NANTES ÜÇ KITA FESTTVALt
Altın Mongolfiyer: "Zhao Le", Ning
(Çin)
Gümüs Mongolfiyer. "Sara", Dariush
Mehrjui(Iran)
Özel Jün Ödülü: "Soltane El Medina" (Me-
dine Sultanı), Moncef Dhouib (Tunus)
En İyi Umut Veren Kadın Oyuncu: Rim
Turki, "Soltane El Medina"
En İyi Erkek Oyuncu: Huang Zongluo,
"Zhao Le"
En İyi Kadın Oyuncu: Niki Karhni "Sara"
ve Lucia Munoz "Principio y Fin" arasında
paylaştınldı.
Nantes Kenti ödülü: "Principio Y Fın", Ar-
turo Ripstein (Meksika)
En İyi Asya filmi) "Neon God", Tsai Ming-
Liang (Tayvan)
Halk ödülü: "Sara", Darish Mehrjui (İran)
Cengiz Aytmatov
tırken, ekrana, değişen Çin toplumun-
dan ilginç yaşam kesitleri getiriyor.
Mehrjut'nin İbsen uyarlamasında,
ise büyük kentte oturan bilgili ve du-
duyarh ve yer yer alaycı bir gözle anla- yarlı bir kadırun, Islami kurallann yön
verdiği İran toplumunda yaşayabıle-
ceği dram işlenmekte. "Aİnan, sonra
başkalan ne derT" felsefesinin katılı-
ğından kurtulamayan üst düzey bir
banka yöneticisi, eşi Sara'nın kişiüklı
davranışlannı anlarnaktan uzaktır;
genç adamın tepkileri, İran toplumu-
nun kadına hak etliği >eri vcrmekten
ve ona temel özgürlüklenni tanımak-
tan çok uzak kalan bir baskı toplumu
olmavı sürdürdüâünün kanıtı-
dır...
Farklı küllürlerin sözcüsü
fılmlere on beş yıldan bu >ana
ekranlannı acan ve gelişen se-
yırci ilgısiyle aderek Fransa'-
nın sınema haritasınaa sağlam bir yer
edinen Nantes Festivali, kültürel çok-
sesliliğe verdiği hizmet nedeniyle, kül-
tür Bakanı Jacques Toubon tarafından
kutlanıyordu. Bilındıği gibi, GATT
anlaşmasının son biçimini alacağı şu
günlerde. sinema ve televizyon ürünle-
rinin farklı bir statüde ele alınmasını
şavunan Fransa. bu konuda, başta
İtalya olmak üzere diğer Avrupa ülke-
lerinın verdiği savaşın öncülüğünü
yapmakta...
jAytmatov'un yapıtlanndan
|uvarlanan 6fîimgösterildi
Üç Kıta Festivali'nde Tayvan sine-
masına aynlan bir toplu gösteri yanın-
da, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un
romanlanndan uyarlanan filmler de
geniş ilgi gördü. Bugün. Lüksem-
burg'un Rusya elçisi olarak diploma-
tik bir görev sürdüren Aytmalov'un
vapıtlanndan sinemava aktanlan on
iki fılmden altısı Nantes'ta gösterildi.
Cengiz Aytmatov'un buyıl İstanbul'a,
Uluslararası Film Festivali'nin konu-
ğu olarak, romanlanndan uyarlanan
bir dizi filmle birlikte gelmesi bekleni-
yor.
"Kutsal Sandık" sahneleniyor
ANKARA (ANKA)- Ankara Devlet Opera ve Balesi yeni
birTürk yapıtı olarak Tevfîk Akbaşlf nın "Kutsal Sandık"
operasını repertuvanna katıyor. İzmir Ctevlet Opera ve
Balesi sanatçılanndan, genç bestecı Tev fık Akbaşlf nın ilk
operası olan Kutsal Sandık'ın bugün Ankara Operet
Sahnesi'nde dünya prömiyeri gerçekleştiri lecek. Sev im
Koperal'ın metnini yazdığı iki perdelik Kutsal Sandık
operasını şef Kemal Çağlaryönetiyor. Ferdi Mcrter'in
sahnelediğı yapıtın, dekorlannı Nihat Kahraman.
kostümlerini Mine Erberk hazırladı. Kutsal Sandık
operasında rolleri Levent Akev, Tahır Solakoğlu. Semih
Bayraktar, SerhatGüngör, TamerAykut, Serdarüsta.
Sedat Sangül ve Murat Manap aldı.
Adile Naşit anıhyor
Kültür Senisi-
Türk tıyatrove
sinemasının
unutulmazısmi
Adile Naşıt'i
anmakıcın,
Adile Naşıt
Deneme
Sahnesi Çocuk
Kulübübir
törcn
düzenliyor.
7-12yaşarası
çocuklann
faaliyet
gösterdiği
tivatrokulübü,
sanatçıvıaltı
vıldırherölüm
vıldönümünde
anıyor. Kulüp
üyeleri.velileri
v e Adile
Naşit'insevenlemle birlikte. 11 aralık günü saat 13 ()0'te
sanatçının Karacaahmet'teki mezan başında onun için
yazdıklan yazı ve şiirleri okuyacaklar.
ÇGD'den Bakan Sağlar'a ödül
BURSA (AA) - Çağdaş Gazeteciler Derneği Güney
Marmara Şubesi tarafından. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'a
yerilen"1993 Başan Ödülü". kendisineulaştınlmak üzere
İI Kültür Müdürü Bedri Yalman'a takdım edildı. Şube
Başkanı Adnan Baştopçu. ÇGDGüney Marmara
Şubesı'nın 4. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen
torendevaptığı konuşmada. ödülün. bakan Sağlar'ın
v asaklanan kıtaplann yeniden gün ışığına çıkanlması.
cezaevlennin kültür merkezlerine dönüştürülmesı. opera
vc bale programlannın zengınleştirilmesi. tiyatrolara
sağlanan parasal destekler, uluşlararası kitap fuanna
katılım. sinemanın desteklenmesi gibi çalışmalan için
venldiğıni söyledi.
Arasanhn sergisi Basın Müzesi'nde
KültürServisi- Mıne Arasan'ın Basın Müzesi'ndeki resim
vegravür sergisi sürüvor. 1972 vılında Devlet Güzel
Sanatlar Yüksek Okulu Grafık Bölümü'nü bıtiren Arasan.
Bedri Rahmi Ev üboğlu Atölyesi'nde model çalışmalanna
devam ctti. 23 kışisel scrgi açiı Eserleri >urtıçi ve vıırtdışı
koleksivonlarda yeralan sanatçı. Basın Müzesi öravür
Atölyesi'nde Gravürdersleri vermektedır. Sergi. 7 aralık
tanhınc kadar açık kalacak.
Şehir Tiyatroları'nda 25 oyun
İŞTANBUL(AA)- İstanbul Büyükşehir Beledivesi Şehir
Tiyatrolan'nda aralık avı bov unca 25 o> un sahnelenecek.
YapıIanaçıklamayagöreŞehirTiyatrofan'nınHarbiye
Muhsin Ertuğrul ve Cep tivatrolan. ısı sisteminı değıştirme
çalışmaları nedeniyle 7 aralık ile 1 ocak tarihleri arasında
kapalı kalacak. Harbive Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 7
aralığa kadar"Resimli Osmanlı Tarihi". "Lüküs Havat".
"Vanya Dayf" vc "E\ ita" sahnelenirkcn. Cep Tivılrosu
"Sular Avdınlanıyordu" ileperdelerini açacak. Âralık ayı
boyunca Fatih Reşat Nuri Sahnesi'ndc. "Gölge Lstası".
"Kadınlarda Savaşı Yıtirdi". "Ayrangeven".
""İlkgençliğim". •'Fermanlı Deli Hazreıleri" ile çocuk
oyunlan "İnsan Bahçcsr've'Sınk.Obur.Canıaö?"
görülebilir.
RichardGerekayıp
Kültür Servisi-Tibct
gezısıneçıkan Rıchard
Gere'denbirhaftadır
haberalınamıyor.
Gazetelerdevayınlanan
haber Holl>"v\ood'da
bomba etkisi yarattı.
Gere'ın menajen."Tek
bıldiğim. Richard'ınÇin
ve Tibet'e gezi> e gittiği.
Bir haftadır bizı
aramadtğı doğru. Ama
zaten gezideyken
aramaz."dedi. Söylentiye
göre. sıkı bir budist olan
Gereinyanındabırrahıpbulunuyordu. L.A'dan 15
kasımda aynldı. en son Pekin'degörüldü. Bundan öncede
fırsat buldukça Himalayalar'a gezi yapan Gere. Dalai
Lama'nın A BD elçisi. 8Ö'li yıllarda diğer budistlerle
ABDde "Tibet House " merkezini açan sanatçı. "Tibet
benim için bir ver değil. kalbiminattığı mistik bir
bölgedir."diyor.