25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3ARALIK1993CUMA CUMHURİYET2 SAYFA KÜLTÜR Ancak genç avukat Tom Cruise hayranlannın katlanabileceği, yavan bir gerilim 'Şirket' Güçlüolmanındayanılmazçekidliği SUNGUÇAPAN Ustûne sanki yapışmış olan o "cici çocuk" imajını bir tûrlü kınp yırtamasa da son on yüdır genç kızlann gönlünde _ taht kuran Tom Cnıise'ü, Ame- rikan sinemasının aydın ve de- neyimli yaratıalanndan Sydney Pollack'ın yönetimin- de. yan rollerdeki her zamanki ustalıklanyla G«ne Hackman, Ed Harris, Gary Busey, Wilford Brimky, Holly Hınter, David Strathairn gibi işinin ehli oyun- cularla bir araya getiren gö- zahcı ve yepyeni bir Hollywod yapımı "Şirket". "Peiikan Dos- yas", "Adatete Susayanlar- Cinayet Zanuuu", "Möşteri", "Şirket" gibi çok satan sürûkle- yici romanlanyla best-seller lis- telerine sürekli demir atan, se- (rûven romanlannın yeni yüdızı olarak kabul görcn, güneyli Amerikan yazan, avukat ve eski politikacı John Grisham'ın esennden beyazperdeye uyarla- nan fılmin birkaç kez yanlıp bozulmuş senaryosu, Hollywo od'un Robert Towne (China- tovvn), David Rabe ve David Rayfiei gibi işıni bilen, uyanık senaristlerinin kaleminden (pardon bilgisayanndaıı) çıkma. IHarvardlı yoksul avukatın seriheni Yoksul madenci çocuğu ol- manın getirdiği hırsla dopdolu, geleceği parlak, Harvard mezu- nu genç avukat Mitch McDee- re'in (Tom Cruise), Wall Street- New York deneyiminden sonra Memphis'in kaymak tabakası- na kanşacağı. çok gûçlü bir hu- kuk fırmasından gelen iş tekli- fıyle bütün bütüne degişecek zengin yaşamını ve bu mürefTeh hayatın bedelini ödeyeceği teh- likeli bir kovalamaca serüvenı- ni hikaye ediyor "The Finn". Şirket(The Firm) / Yönetmen: Sydney Pollack / Senaryo: David Rabe. Robert Towne, David Rayfıel / Kamera: John Seale / Müzik: Dave Grusin / Oyuncular: Tom Cruise, Gene Hackman, Jeanne Tripplehorm, Ed Harris, Hal Holbrook, Wilford Brimley, Holly Hunter, David Strathairn, Gary Busey, Steven Hill /1993 ABD (UIP) Beyoğlu Atlas, Osmanbey Gazi, Kadıköy Süreyya, Bakırköy Renk, Aksaray Yıldız, Pendik Oscar, Maslak Mö venpick sinemalannda. FBI, mafya ve herzaman "yj ian kjrmaktansa esnedne" yo- luna giderek çeşitli yollardan amacına ulaşan hukuk fır- masının sacayağını oluşturdu- ğu. tam Hollyvvood usulü bir komplo ve entrikanın labirent- lerine sokulduğumuz fılmde, uyuşturucu, cinayet. kadın tica- reti, kumar, rüşvet, şantaj vb. iş alanlannda, nerdeyse holdıng- leşerek ayncalık ve dokunul- mazlığa erişmiş "örgütlû, gizli suç şebekesi mafya"nın kara parasını aklayan bir hukuk şir- ketıne girmiş olduğunu son- radan irkilerek farkediy or genç, idealist, taze avukatımız. Yoksul kökenlı olduğundan özellikle Fırma tarafından seçi- lerek gencecik, güzel kansıyla birükte gösterişli, görkemli, acayıp lüks bir hayata doğru kanatlanan "hırslı çocuk", Mitch. mafyaya savaş açrnış, her yere, herkese ulaşabilen FBI ajanı Ed Harris'in gözünü açıp uyandırmasıyla» yer ala- cağı tarafı belirliyor. IFBI'yla mafya arasındaki tertih... Firmadan gizlı dosya çalıyor. FBI'a aktarmak ıçin. baa avu- katlann başlanna baa efcraren- giz olaylann geldiği firmayı özel bir dedektife (harika bir Gary Busey) sorusturtuyor. Şartlı tahlıye ettırdıği ağabeyı- nin (David Strathairn) arkadaşı olan bu dedeküfin, dehşetli ve şiddetli bir sahneyle. temize ha- vale edilmesiyle yanm kalan mücadelesıni. yeterince ışlenip derinleşürilmemiş bir karakter olan dedektifin, cingöz sekrete- riyle (Hollv Hunter) surdürü- yor. "1984'ün bü)ük biraderini" çağnştınrcasına her delikten gözıetleruyor duygusuna kapı- lan. baro sınavından da zaferle çıkan Mitch. kansının hıç de memnun olmadığı yenı yaşantı- sında giderek "o ilahi Amerikan demokrasisinin varlığını kanıtla- mak üzere ahtapotun koUarına atümakta" hıç duraksamıyor ve "üç sahneli. tehükeii bir sirki yönetmeye" soyunuyor tüm dünyayı peşine takarak "Dünyadaki avukatlann tû- mü de öMüriilmeli!" gıbisinden mciler de >umurtla\an film, "zenginlere zengin kalmaları ge- rektiğini ögreterek" müştenlen- ne, okkalı faturalar çıkaran, mafyayla ışbırliğı ederek köşeyi dönmüş güçlü fırmaya karşı, Mitch"in zaferiyle ığreti bir mutlu sona bağlanıyor tabiı ki. Sarsıa ve çarpıcı bir FransızfilmiAKM'de: 'Kınk Kalp' Bu filmi görün ve çocuklârdan öğrenin! Tüm gösterildiği festivallerde (Montreal, Toronto, Berlin vb.) büyük ilgi toplayan, Jacques Fansten'- in yaap yönettiğı "Kınk Kalp", Fran- sa'nın ücra bir taşra kasabasında yaşa- yan ve yetimhaneye gönderileceğı korkusuyla annesinin ölümünü gizli tutan bir ilkokul çocuğunun öyküsü. Çocuk dünyasını ele alan fılmler arası- nda şimdiden kendine özgü bir yeredi- nen "Kmk Kalp", toplumun bir çocu- ğu "kurtarmak" adına nasıl mahvetti- ğmi vurguluyor. Yönetmen Fansten, ikiyüzlü büyükler dünyasına karşı, olağanüstü bir dayanışma içinde ke- netlenen çocuklann sadakatiru yansıtırken, yüreğe hitap eden, olduk- ça dokunakh, kasvetli ve etkileyid bir film ortaya koymuş. öksüz-yetim Martin rolündeki küçük Syrvain Co- pans'ın şaşırtıcı bir oyunculuk sergile- diğifilmde,Martin'in annesinin fotoğ- rafına baküğı sahnelere ya da cenaze törenindeki yürek paralayıcı konuş- malanna dayanmak biraz zor. Bu fılmden bir hayü etkilenen Amerikalı- lann, yakmda Amerikan versiyonunu çekecekleri (!) haber verilen Kmk Kalp, piyasayı tümden istila etmiş Amerikan filmlerinin arasında, Avru- pa "duyariüığıyla" parlayan, Fransız işi, sarsıcı ve çarpıcı bir yapıt. Bu yılki îstanbul Film Festivali'nin koşuş- turmacası icinde bu filmi es geçrniş tüm sinemaseverlere işte yenı bir fırsat: "Kmk Kalp" AKM'nin Sinema Salo- nu'nda cuma (bugün), cumartesi ve pazargünleri 13.30,15.3Ove 18.30 se- anslannda gösteriliyor. Kınk Kalp (La Fracture du Myc Senaryo, yönetmen: Jacques Faı Kamera: Jean-Claude Saillier / Müzik: Jean-Marie Senia / Oyuncular: Sylvain Copans, Nicolas Parodi. Olivier M ontiege. Domınıque Lavanant, Jacques BonnafTe. Lucie Blossier 1990 Fransa (IFA), AKM Sinerna, Salonu'nda. ^ Her öğesinin, "Box-Oflke"i sağlam Hollyvvood megastan Tom Cruise'e göre ayarlandığı bu Sydney Pollack filminde bir "Akbabanuı Üç Günü"nden al- dığımız keyif mumla aranıyor. Eski usul, peltemsı hatta "jöle gibi bir film". Hantaka bir "he- yecan-gerilinı" bulamacı, göste- rişli bir karakterler resmi geçidı. Gene Hackman. Ed Harris, Gary Busey, Holly Hunter ya da David Strathairn olmasa pek de çekılmeyecek bir film. Ilk yanda bir kez daha ağzı açık ayran budalası gibi, perdedeki Amerikan tarzı lüks yaşamın debdebesine bakakalan seyirci, neden sonra Amerikanvari "gösteri sineması"nın çekım alanından sıynlıp kurtanyor kendini. Ve bir bakıma Faust gibi paraya yaşamını satmış ta- ze avukatın, uzunca tutubnuş beylik serüveninin kofluğunun. anlamsızlığının ve yekrîesaklı- ğının iyice farkma vanyor, evle- re şenük finale doğru. ISydney PoUack'ın düşûşü sürüyor 1yi cılalanmış, yağ gibi ka- yan, heyecan ve geriHme daya- nan, ancak hiç de ikna edıci ve doyurucu olamayan bir "thril- ler" denemesi "Şirket". Hiç bir sürprize yer yok filmde; çok sı- kıcı da değil; ne var ki bildik, yavan ve düz bir cizgi ızliyor film. Ikinci derece rollerle ya da Jeanne Tripplehon, Holly Hun- ter, Karina Lombard gibilerle göz boyayan, ancak yeterince derinleştirilmemiş karakterlerle idare ettiğımiz filmde, bütün oyuncular profesyonelce rolle- rini kıvınyor. Tom Cruies. Ge- ne Hackman'ın karşısında ezil- memeyedikkat ediyor, Ed Har- ris de hanka! Memur yönetmen yaklaşımıyla hepsini bir güzel toparlayıp paketlemiş ustaca Sydney Pollack, kişiliğinı kat- madan. Teknisyenliği ve özeni göz dolduruyor, ama etkileye- miyor ne yazık ki. Haybeden bir "yıkiız filmi" ımzalamış. Yine de, hamasi pilot mu- habbetlenyle sarmalanmış o apır "Top Gun"lardan radıkal Vietnam eleştinsı "4 Temmuz'- da Doğdu" gjbifilmlereatlayan, boy fukarası Tom Cruise'ün .ateşli hayranlannı tatmin ede- bilir "Şirket". Gelgelelim, yak- laşık 30 yıllık yönetmenliğinde artık iyice inişe geçtiğinı örnek- liyor Pollack'm. Robert Red- ford, Paul Newman, Al Patino, Dustin Hoffman gibi "baba"lar- la sık sık çalışmış, Harace McCoy uyarlaması. "Soo Ger- çek-Adan da Vunırtar", "Bdun- duğumuz Y ol", "Akbabamn Uç Günö", "Yanbş Karar", "Toot- skJe* 1 ya da "Out of Africa" gibi nıtelikli fılmler ortaya koymuş yönetmen Sydney Pollack'ın "geniş mekanlam ferahfeza B- rizmiyle birtakmı kapalı otu- nmılann gergin tanayomı" arasında gıdıp gelen sınemasın- dan çıkagelen yeni bir hayalkı- nklığı "The Fırm", o yerlerde süriinen "Havana" rezaletin- den sonra. Tom Cruise için tez- gahlanmış "Şjrket" seyredilme- se de olur bizce! Yapay döllenmeyle yapılacak doğumda, bir yanlışlık sonucu spermler kanşırsa seyreyleyin neler olur? Aylar öncesinden yapıma S - - -ı.şirket Warner Bros"un da gaz vermesiyle medyaya uçu- rulmuş, zenci yıldız Whoopi Goldberg'le beyaz jön Ted Danson'un "büyûk aşkı"na yol açan film de bu hafta vizyorida: "Made in Ame- rica." Bu kez konumuz genetik. Çeyrek yüzyıl kadar önce dinamik, saf ama sorunlu jön rolleriyle oyuncu olarak başladığı kariyerini kameranın arkasına gecerek 1982'de hayli umut veren ilk film denemesi "My Favorite Year"le yönetmen olarak sürdüren Richard Benjamin'in imza- ladığı "Made in Aaıerka", sperm bankası aracılığıyla gerçekleştirilen, ancak spermlerin kanştığı (!) bir yapay döllenme öyküsü çeşitle- meşi güldürüsü. Özellikle çocuklannı kadın başlanna, "ba- basız büyüten amelere karşı" çıkan kimi politi- kaalann ailevi değerlen yüceltme kampanya- lanna. komedi araabğıyla Hollywood"un verdi- ği cevap olarak değerlendırilen film. "Siyah ve beyaz ırk arasındaki aşk beraberiiği yürüyebilir miT" ya da "Çekirdek aiknin icinde temd yapı taşı sayılacak baba, yer aknak zorunda mıdırT" gibisinden ilginç çıkış noktalan ıçeren bir ro- mantik güldürü denemesi. AIex Hatey Kunta Kinte'lerin köklerini Afn- 1 ka folklorunda ararken bu yılki Nobel edebiyat ödülünü kazanan zenci kadın yazar Tod Morri- son, gerçekçi kitalannda hâlâ kölelik çanlannı dinletip, demeclerinde de "ABD'deki smif müca- delesi, kanayan öteki sorunlan bastvmak için si- yah ırka yoğun bir şiddet uyguluyor" görüşünü yayarken, büyük kent cangılındaki siyah kadını da şarkılarda ve fılmlerde Tina Turner ya da Whoopi Goldberg canlandınyor günümüzde. "Yırtık" zenci bacımız bu kez erkeksiz de yapa- bilen, bisiklet tutkunu, onuruna düşkün. dul bir zenci hippi kızı. Yapay döllenme sonucunda doğduğunu gizlediği akıllı, güzel, taş gibi dipdiri kıa (Nia Long) günün birinde babasının kim ol- duğuna yaman meraklanınca bilgisayar kayı- tlanndan öğrenip keşfediyor, bir beyaan sperm- lerinden oluştuğunu. Afnka kültürüne ilişkin ıl- ginç kıtaplan, beyaz kokona müşterilerine, "Af- rika Knüiçesi" adb dükkanında kakalayan an- nesi için de tam bir sürprizdir bu. Sperm kanşıklığırun ürünü kızla annesinin çevresinde pervane olan, çapkın, beyaz araba satıası baba Evet, siyahgüzeldir. Made in Ameriea'da Ted Danson-VVhoopi Goldberg ve Wffl Smith. GÜNDEMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ •• • • • • • • • ••• ••• Kınk Kalp / Fracture du Myocarde / Jacques Fansten Şirket / The Flrm / Sydney Pol lack Amerikan Yapımı / Made İn America / Richard Benjamin Yolcu / Başar Sabuncu Günahkârlar / Guilty as Sin / Sidney Lumet Mutluluk Sahili / WkJe Sargossa Sea / John Duigan Sevginin Bağladıkları / Sleepless in Seattte / Nora Ephron Kaçak / FugKive / Andrew Sarris Fırlama Beyefendi / Distingulshed Gentleman / Jonathan Lynn SHver/PhılipNoyce Ihtiras Balığı / Passion Rsh / John Sayles Kafka / Steven Soderberg • * * * Başyapıt * * * Kaçırmayın * • Izlenebilır • Izlenmese de olur. adayımız (Ceers adlı ünlü TV dizisinden hatırlanacak. köşe- gen surat Ted Danson), nerdey- se ana-kızı birbirine düşürüyor. Anası koca, kızı da baba sevgı- siyle, birden zürriyet dûşkünü kesilen Detroit'li iflah olnw zampara araba satıcısına yakınlaşıyor. Parmaklannı aynen kızı gibi çıtlatmaya merakh kovboy babamız da onurlu dul kadına acayip kur yapmaya koyu- lunca seyreyleyin neler oluyor... merikanYaptmı (Made in America) Yönetmen: Richard Benjamin / Senaryo: Holly Goldberg Sloan / Kamera: RalfBode / Müzik: Marklsham / Oyuncular: VVhoopi Gold- berg, Ted Danson, Nia Long, VVilliam Smith, Jennifer Tilly, Paul Rodriguez, Dave Bowe / 1993 ABD (WB), Beyoğlu Emek, Şişli Kent, Kadıköy Kadıköy. Fenerbahçe Pyramid, Erenköy Apollon, Etiler Alkent, Aksaray Yıldız sinemalannda. Sperm bankasındaki kanşıklıktan kaynakla- nan beylik bir motiften hareket eden yönetmen Richard Benjamin, Amerikan sinemasının gele- neksel romantik komedi kalıplanna uygun bı- çimde, zenci ana-kızla, beyaz baba adayının yakınlaşmasını mınl mınl anlatıyor. Malum ol- duğu üzere sevgi herkesi değiştirivor. Alışılmış komik efektlerle, hazır klişe gaglarla birtakım gülünçlü durumlan peşpeşe dızerek hafıf ve se- vimli bireğlencelik imzalıyor. Doludolu kahka- halara yol açmasa da ağza yayılan bolca gülüm- seme egzersizkri yaptıran filin, hoşça vakit ge- çirmek için birebir. Ted Danson'un süslü püslü, kovboy giysileri icindeki, maymun ya da fillerle araba satışlannı arttırmaya yönelik birtakım reklam kliplerinde boy gösterdiği, kimi şama- talı, eğlendirici sahnelerinde çoğalan gülme kat- sayısı, genelde fılmin tüm sathına pek yayılamı- yor. Genetik ve spermler üstünc geliştirdiği fan- tezisıyle herkese yönelik kotanlış, önemsiz ve anında unutuluveren cinsten. oyalayıcı bir gu- lümsemeler kokteyli "Amerikan Yapımı" Örice- likle ve özellikle VVhoopi hayranlan ıçın. At sergisi yapıldı ALTAKAY Komet'in Paris'ten İstanbul'a gelişi sırasmda açılacağını öğrendiğim sergimn içeriği oldukça siyasi bir yapılanmayı göstermekte: Ancak bu siyasi nitelik ironiyi ve sanatcının icinde bulunduğu topluma olan sorumluluğunu anlatan "başka bir siyaset". Bir oeşit vatandaşlık hakkı. Söz konusu olan Galeri B.M.'de 25 Kasım'da acılan ve üç gün süren ser- gınin ve Kenan Evren'in Aksanat Merkezi'nde açmış oldu- ğu sergiye yanıt niteliğini taşıması ve her sanatcının kendi te- killiginde hareket ederek, kollektif bütünlük düzenlemesi- ni billurlaşürmasıdır. Aynca K. Evren'in Aksanat Merkezi'nde acmış olduğu serginin, "sanatseverler", yani sanatcıya değer verip, onun eserlerini parayla satın alan çcvrelet tarafından ciddiye alı- nması da düşündürücüdür. Emekli bir generalin resim yap- ması hiç de kınanacak bir şey degil, üstelik de güzel, rahat- latıa bir uğraş. Ancak, bu kışi kendisiru ressam olarak ele alıp, bir kültür merkezinde yapügı şeyleri sergilemeye kalkışıyorsa ve de bunlar para iİe ölçülecek değer olarak va- rolduklannda, sanatcının doğal olarak, nereye gidıyoruz çıglığı atmaya hakkı olduğunu sanıyorum. O zaman sanatın ne olduğu, kimin sanatcı olduğu tartışmalannın ötesinde Türkiye tarihi ıçinde yen olan 12 Eylül asken harekatıru ger- çekleştıren Kenan Paşa'nın sanatcı kımlıgi ile ortaya çıkmasının bir soru uyandırdığını söylemeden geçemeyiz herhalde. Üstelik bu Paşa bir zamanlar aydınlar ve sanatçılar için olmasa da, onlan dolaysız olarak hedeflemese de. baalannı hedefleyecek bir tarzda "Asmayalam da besleyelim mi?" manügı ile hareket eden biriyse siyasi olmaktan çok. sanat etikası için sanatçılann söyleyecek, ifade edecek bir tavırlan olması da oldukça meşrudur. Sanatçılar günümüzdeki toplumsal ve siyasi olaylan tartacak ve bunlar üzerine tutumlannı belırtecek durum- dadırlar. Ve hatta bütün bunlan, belkı de, tarihçilerden. sos- yologlardan çok daha iyi ve kitksel boyutta gerçekleştiriyor- lar. B.M'dekı sergı de bu tutumun bir ömeği. Sanatın fıldişi kulesinde degil, ama tam da toplumun tüm zorluklan icinde gerçekleştiğini gösteren, işte sanatçılann bu gibi sorunlara verdiği önemde gözükmektedir. Başka bir soruda Aksanat Merkezi ile ilgilidır. Kültür Merkezi olarak fstanbul gibi bir megopolde hizmet vermeyi planlayan Aksanat nıçin Kenan Evren'in sergisini bu kendi mekanında gerçekleştirmiştir? Bir provakasyon mudur bu? Yoksa kendi kendine bir başka iştevi mi gercekleştirmek is- temiştir Yani sanat ortamında bir tartışma yaratmak. An- cak böyle bir niyet cıddıye alınacak gibi bir şey değıl: Yani sanatçılann bu sergiye tepki göstereceğini önceden sezip, Evren'in sergisini açrnak yanılsaması. Bu sadece bir kurgu- dan ibarettir. Adam Smith'in "görünmez el"ini anımsatan bu yaklaşım, yani kendi çıkan için bir şeyler üretirken aynı zamanda farkında bile olmadan başkalanna yarar sağla- mak, ancak çok paronayak zihniyeUerin ürünü olabilir. Bu çerçeve icinde düşünürsek, Galeri B.M'deki kollektif sergi tam bir üretim işlevini yerine getirmektedir. Serginin önemı ve sorumluluğunun ciddi "hafıfliği" Nietzsche'ııin dans eden ayaklannın ciddi hafifliğidir. Bu anlamda top- lumsal olduğu kadar. sanat etikası bakırrundan da ciddi bir düzenlemeyi beklemektedir. K. Evren'in "Anne Sevgisi" tablosunu göz önünde bulundurursak, gerçek bir sanat sev- gisi bu serginin içeriğıni oluşturmaktadır. Adam Yayınlan'ndanyenikitaplay KGItür Servisi -Adam Yaymlan, Memet Fuat'ın derledıği Türk yazınından seçılmış "Eleştin Yazılan"', "Denemeler", Mehmet H.Doğan'ın eleştırel deneme yazılannın yeraldığı "Yazıdan Bakmak", Ilhan Berk'in • "Dün Dağlarda Dolaşüm Evde Yoktum'", Ataol ', : , ; : Behramoğlu'nun "Sev güimsin", Hüseyin Haydar'ın "Sudan Gövde" adlı şiir kitaplannı, Melih Cevdet Anday'ın çevinsıyle Turgenyev"in "Babalar ve Oğullar" ile Gogol'un "ölü Canlar", Erdal Alova. Dilek Aksu. Kemal Atakay, Nesrin Kasap'ın C.M.Bowra'nın "Yaraücı Deney"adlı kitaplan yajimladı. tngiliz eleştirmeni C.M.Bowra kitabında şiir alanında Kavafis, Apollinaire, Mayakovski, Pasternak, Eliot, Lorca ve Alberti gibi ustalann yaratıa deneylerini inceliyor. Böylece simgecılıkle başlayan modernist şiir akımının çeşitli ülkelerdekı ortak ve değişik özellikleri kapsamb bir yöntemle değerlendirmiş oluyor. Asım BevrcVye Saygı kitabı Kültür Servisi-Yön Yayıncılık'tan Atilla Birkiye'nin hazırladığı "Asım Bezirci"ye Saygı-Ağlatmaym Beni Derdım Büyüktür" adlı kitap çıktı. Kitapta Rıfat Ilgaz, Memet Fuat. Onat Kutlar. Hilmi Yavuz, Ilhan Selçuk, Oktay Akbal. ServerTanilli. Selim İleri, Ataol Behraoğlu. Ergin Koparan, Atilla Birkiye, Feridun Andaç ve Semih Gürnüş'ün yazılan yeralıyor. Kijapta aynca eserleri. çevirileri, derlemeleri, basıma hazırladığı eserleri, Asım Bezirci ile ilgili yaymlan ve yazdığı dergi ve gazetelenn isimlerini içeren bir kaynakça da bulunuyor. Avanos'ta Tiyatro NEVŞEHİR (A.A)- Kocaeli Bölge Tiyatro Topluluğu. "Kahraman Bakka! Süpermarkete Karşı" ve " Yıldızcı Kral ve Akıllı Soy tan'adlı oyunlan 10 aralık cuma günü Nevşehırin Avanosilçesindesergileyecek. Ferhan Şensoy'un yazdığı üç bölümlük "Kahraman Bakkal Süpermarkete KarşT'saat 20.00"de, Türel Ezici'nın yazdığı çocuk oyunu"Yıldıza Kral ve Akıllı Soytan" ise saat 15.00'te sergilenecek. Her iki oyunu da Burhan Akşin sahneye koyuyor. Oyunlar, Belediye Düğün Salonu'nda izlenebilir. Doğadan insantığa mesaj ANKARA (AA) - Genç ressam Banu Atik'in "Doğadan İnsanlığa Mesajlar" adlı 3. kişisel resim sergisi, 10 aralık cuma günü Akbank Farabi Sanat Galerisi'nde açılıyor. Genç sanatcı, eserlerinde fantastik mekanlar ıcensine yerleştirdiği kadın formlu ağaçlan, gerçeküstü cahşmalar ile doğanın .ı v'm zamanda bir mesaj aracı olabileceği temasını işL. ur. Sergisinde yer alan bazı eserlerinde Yunus Emre'nin bâı ış ve seygı mesajlannın, bazı eserlennde de nefret gibi hi»lerin görülebıleceğıni söyleyen sanatcı, kadın ve cinsellik kavramlannın her zaman olduğu gibi bu sergide de yer alacağını kaydetti. Sanatcı 3. kişisel resim sergisinde ılk kez, çevre konusuna degıneceğjne de dıkkati çekti. 16 yağlıboya çabşmasmdan oluşan sergi. 28 aralığa kadar görülebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle