20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3ARAUK1993CUMA 12 DIZIYAZI -2- Bir zamanlar gûney-kuzey doğrultusunda Akdeniz'den Konya'ya uzanan üç ana kervan yolundan birinin üzerindeydik. Çevresi parlak yeşil köknar fıüzleri ile taç- landınlmış yer yer merdiven şekiini alan bu gü- zelim yolda ara sıra duyulan genç tekelerin me- lemeleri dışında doğa ve tarihle iç içe hiç büin- meyen zamanlara kayıveriyordu insan. Yürûyerek yanm saatte katedilecek yolu üç saatte alabilmiştik. Kalker kayalıkta buldu- ğumuz yemyeşil düzlük bize güzel bir kamp yeri, eşekJerimize de otlak olacaktı. Davarlara layık su! T ek sorun paslı bir teneke ile çekılerek ala- bildiğimiz sarı renkteki pis içme suyu idi 0 sırada Kırkkavak'tan Pınarbaşı'na dönmekte olan bir gençle karşılaştık. Sevinmiş- tik, sayesinde içtiğimiz suyun sadece davarlara verildiğini; içme suyunun az ötede olduğunu duyunca, midemizdeki itişip kakışraaya rağ- men daha da sevindik. Çağımızda her şeyin büyük bir hızla olup bit- tiği gjbi yolculuklar da neredeyse göz açıp ka- payıncaya dek tamamlanıveriyor. Bizim dağbaşı ve kullandmayan bir yol sandığımız döşemede o gün "yoğun trafik" de- nebilecek bir hareketlilik vardı. Dağbaşında bir şehirli G ölünü görmek için yürüdüğümüz Orta- gölcük'ten 1280 metredekı kampa döner- ken karşılaşüğuraz çoban çiftten henûz aynlmışük kı. serpıştırmeye başlayan yağmur- da elinde renkli bavullarla bize doğru koşar adım gelen şehirli gıyimli genç bir adam görün- R. astladığımız köylülerdenyol soruyoruz. Birinin "şuracıkta" dediği yeri, diğeri "vardır biröOkilometre" diye tanımlıyor. Anadolu insanının "birsigara içimlik mesafe" demekle nice yol kastettiğini ne çabuk unutmuşuz. Köylerde öyle konaklarvarki, eski İstanbul'un "yitmiş" sayfiyelerini aratmaz. İpek Yolu önce yolluktançıkıp patika olmuş, sonrada, karayolcular "dökmeyol" yapıvermiş... Yol üstünde köyler... Köylerde Selçuklu tahta işlemeciliği sanatının inceliğinin 'ayakta kalabilmiş' örnekleriyle süslü evler. Ayakta ka- labilmişliğinin sayısı çok az. Hepsi, kendilerine uzanacak el anyor. Dört ayaklı Mercedeslerimiz Badem'le Balkız büyük aşklannı yaşarken, bizlerin dilinden türküler düşmüyordu Ovadan ovaya kervan aşırdım ce, gözlerimize inanamadık. Güleç yüzle bize Konya'dan Manavgat'taki köyüne otobüse binerek gitmektense -ona göre bu elini bacağının altından geçirerek kulağını göstermek olurdu- Kırkkavak üzerinden yürü- yerek kestirme yaptığıru anlatü. Sonra da ka- rarmakta olan bu havaya ve yağmura aldırma- dan mutlu ve kendinden emın gözden kaybol- du. Kendimizı bir an Harikalar Diyan'ndaki Alice gibi hissettik! Keçi nasıl çağnlır? E rtesi sabah çoban çocuklann dağlarda yankılanan bağırtılan ve hayvan meleme- lerine uyandık. Keçi çobanlannın nasıl geUştirdikleri büyük merak ve inceleme konusu olabilecek garip ses- lenme yöntemleri var, keçiler üzerinde kesin et- kili özel bir dil. Şehirlilerin aşın sevecenliği ile yaklaştığımız bu sevimli yaratıklar aslında muzırlıklan aşın meraklanyla tam birer baş belaaydı ve on- lan zaptetmek zor işti. 13^aşındaki keçi çobanı Vedat'ı böyle tanı- dık. Bir gün önce karşılaşüğımız çoban çiftin 8 çocuğundan biriydi. tlkokuldan sonra oku- mayı bırakmışü, dağlarda bütün gün hayvan peşindeydi. Köye. Pınarbaşı'na bile yıkia bir- kaç aybğına iniyorlardı. aldık; önümüzde dümdüz uzanan Kemboz'un kenarlanndan eteklenen tepelerin oluşturduğu burunlann büyük olanının hemen ardından olacaktı. Bırisine göre bir saatlik mesafedeyken, diğeri 60 km deyince kafamız kanştı. Ama. köylü me- safelendirmesinin sağlıklıhğı üzerine öteden beri taşıdığımız kuşkulara bir yenisini ekleyip yola koyulduk. Haritaya göre, Kemboz'un uzunluğu en fazla 1 km idi. Ova yılın dört ayı göl oluyordu, su çe- kilince az bir bölümünde tanm yapılabiliyordu. Altı yedi yıl önce ovanın doğu kenannda te- pelenn eteklerinden giden patika yol yetersiz kalınca Karayollan Derebucağı lbradf ya bağ- layan yeni geniş bir yol "dökmüş"tü ovanın or- tasına. Yapımında oldukça emek harcandığı belli olan bu yolun odun kaçakçısı kamyonlar dı- şında fazla kullanıldığını gördüğümüz söyle- ran bir derenin yanındaki düzlükte hemen kamp kurduk. Badem'in 'bademliğir G eceyi ayn agaçlara bağlı olarak geçiren "bizimkileri" sabah üzerinde uyandığımız cennet çayıra saldık. Az son- ra artık Balkız'm cazibesine daha fazla dayana- mayan Badem, gözlerini devirip boyun kırarak -kaslanru sergileyen vücutçulann edasıyla- ön dişlerini herkese gösterdikten sonra ılgisini kanıtlamak isteyince ortalık kanştı. Badem'i zor dizginleyebıldik. Yolculuğun devamında da bu durum devam ettı. Balkız gö- rüş mesafesıne girdiği an. Badem kontrolü kay- bettiğj içın Balİuz'ı arkadan yürütüp mola ver- dığımiz yerlcrde de uzağd bağlıyorduk. Başlarda bu ilgiden sıkılan Balkız ile Badem arasında sonradan bizi şaşırtan bir ilişki kurulacakü. Biri yol alabilmek için bizi seyreden karlı tepelerden gelen taze sulardan bir içimlik duraklamalar dışında hep yürüdük. Ama, bu dunıma çok hayıflandığımız söylenemez o sayede üst yolda İbradı'ya su sağlayan Sülek çavlanını görebil- dık. Aynca yokuşu inerken evlerinin önünden geçtiğimiz Çukurviranblarla olan sohbetimiz- den bir de ellerimiz yufka ekmeklenyle dolu aynlırken iyice mutluyduk. Öğle yemeği ve dinlenme sonrası koyuldu- ğumuz yol çok çeşitli ığne yapraklılann yüksel- dıği kalker kayalık arazıden geciyordu. Pek ın- san rastlanmayan bu yerlerde gördüğümüz tek tük keçi çobanlan da küçük kervanımızın ardı- ndan bakakalıyordu. Sahipleri ortalıkta görünmeyen tarlalann bu- lunduğu dar bir vadı olan Suluca'ya indığımız- de akşam yaklaşıyordu. Uzun süredir matara- larda kalan ısınmış su ile ıdare ettiğımizden, yol kenanndakı sulama hattının kaçak yapan va- R'adem, çapkın bir erkek; Balkız ise, adı üs- tünde, güzeller güzeli birdişi... Yol boyunca eşekliklerini gösterip cilveleşmeye de kalkmasalar, dağlan aşmak daha bir kolay olacaktı herhalde. İçtiğimiz suyun "davarlara layık" olduğunu da uzaktaki taş yığınının bir zamanlar "han" olduğunu ve nice İpek Yolu yolcusunu konuk ettiğini, ancak çobanlardan dinleyince kavrayabiliyoruz. Aşın sıcak ve yorgunluk nedeniyle o günü kampta geçirmeye karar vermiştik. Bu duruma eşeklerimiz de pek sevindi, acemilikten gece bo- yunca sırtlannda unuttuğumuz semerleri de alı- nca iyice keyiflenip kendilerini yerlere atıp bir güzel ağnandılar. Yeterince otladıktan sonra da günün büyük kısmını bizim gibi ağaç gölgelerinde geçirdiler. Çoban ve futbol V edat'a, şampiyonluk maçı sonucunu, hangi takımı tuttuğunu sorduk: "Biz ne takımı tutucaz, biz davar takımını tutu- yoruz" dediğınde, gülüşmemize rağmen zeki bakışh bu küçük adamın eğitımsizliğe terkedil- mij olması içimizi burkmuştu. Ogleden sonra kampı toplayıp bir saatlik bir yüniyüşle ovaya indik. İlk gün biz tepeye eşekleri ite kaka çıkannaya çaüşırken gülmekten çatlayan karayolu şanti- yesi görevlileri ile yine karşılaştık. Bu kez "Nasıl sizin Mercedesler?" diye ta- kıldılar. Badem ile Balkız çok ağır gibi görünen yük- lerine rağmen hallerinden pek şikayetçi değildi. Şantiyecilerden ovada güneye inerken bul- mamız gereken ilk harun tarifini bir kez daha Görkemli tpek Yolu tarihe karışıp gitmiş. Yer yer 'patika' haiini ilmış 'artıklanna' rastlanıy or. Ama çoğu kez, 'dökme yollar' y a da Karayollan'- nın dökmeye başladığı asfaltlar da görüiüyor. Ama, bu yollardaki canlılık, geçmişin ricari canlılığından çok uzak... olmadan diğeri hareket etmek istemeyecek, en- nasını keşfedince bayram ettik. gin bir hayat tecrübesi olduğuna inandığımız her adımı ölçülü Balkız artık Badem'e olan bağbbğını belirtircesine onu takip etmeyi yeğle- yecekti. nemez. Konya ile Antalya il sının tabelalannın nöbet devraldığı noktada; yol kıyısındaki buzlu mavi renkli suya yükselen hava kabarcıklan bir ma- den suyu kaynağını ele veriyordu. Bunun dışında yolu ovayı kesen kısmının or- talannda yer alan ilk ve son su kaynağı büyük beton bir çeşmeden akıyordu. Çeşmenın ben- sinde gözün secemediği uzaklıkta birtakım be- lirsiz taş yığınlannın köylülerin tarif ettiği Orta- payam hanının kalınüsı olduğunu, ancak gezi- nin bıtimindeki dönüş yolculuğunda fark ettik. O akşam ise dönüp bakmadığırruz bu gerçek kabntının peşinde ay yükseb'p gölgelerimiz uza- yana dek yürüdük. Yol tepe eteklerine yanaştıktan sonra en az yirmi burun döndük ve artık ovanın bittiği yer- de sürüdüğümüz ayaklanmızın seslerini bastı- Akdağ'ın hûkmettiği ova uçüncü günün sabahı ovadan yükselen te- peleri aşarken bir sırtta son kez göz alıcı Akdağ'ın hükmettiği yemyeşil Kemboz'a baktık. Yeni hedefımiz Eynıf ovasıydı. Birbı- rine komşu bu iki havzayı ayıran yüksek dağ- lann arasından sıynlan patikalan izleyerek zor- lanmadan yürümeyi umuyorduk. Fakat bazılannuzda alerjik etki gösteren ka- vurucu güneş enerjimizi emiyordu sanki. Öğle saatlerinde vereceğimiz büyük molaya dek çok Nemli vadilerde. derelerde kendiliğinden ye- tişen çınar ağaçlannın varbğına rağmen karşımıza kuru dere yataklan çıkınca, suyu olan bir kamp yeri arayışıyla alaca karardığa dek yürüdük. ama bulamadık.Hava da bozu- yordu. O gece kamp yaptığımız ardıç ve şimşır- İerle çevnli açıklıkta yaktığımız kamp ateşine şimşeklerin aydınlatüğı dağ sıralan sahne oluş- turdu. Hızla hareket eden yağmur bulutlan çadırlanmızın üzerine vardığında yemek yemiş ve uyku tulumlanmızın konforu Ue sarmalan- mıştık. Sadece yol boyu yıldınm çarpmış ağaç- lann görüntüleri hatınmızdan geçti uykuya dalmadan önce. YARIN: Yolcugözler mahzun hanlar ÇAUŞAJNLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL 'Ücretli öğretmenlik yaptun' SOR U: 1971-1973 yıüan arasmda bir Anadolu LJsesfnde, üc- retli öğretmenlik yaptun. Daha sonraki yıUarda, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun .... sicil numaralı iştirakçisi olarak, çeşitli okullarda çauş- tnn. Halen, isteğe bağlı sigorta primi ödemekteyinı. Emeklilik tarihimin bedrknmesi için, bizmet çizelgele- rimi çıkardığımda, "ücretli öğretmen" olarak çalıştığun (1971-1973) yülarda emekli keseneğinin kesümediğini öğrendim. Lmekli Sandığı'na yaptığım borçlannıa başvumsuna, "Ek 31. madde uyarınca istirakçUerimizin 5434 sayılı ka- nunun 12. maddesinöe ya/ılı kurumiarda daha önce Sos- yal Sigortalar Kunımu'na veya sandığınuza tabi olmadan ücretli, gecici kadrolu (£) cetvetine tabi veya gündelikli olarak gecen hizmetleri borçlandınbnak suretiyleffiilihiz- metlerine eklenmektedir. Bu hükümlere dayanılarak yönetim kunılumuzca 24.3. 1977 tarih >e 19458 sayı Ue istirakçUerimizin saat ücretli öğretmenlikte gecen süreierinin borçiandırılmasma karar verilmiştir. Sizin de ,... 1971-... 1973 tarihleri arasında öcredi öğ- retmenlikte geçen süreleriniz, borçlanma kapsamında olan hizmetlerdendir. Ancak, sandığımız iştirakçisi olmadığınızdan. söz ko- nusu tarihler arasında geçen hizmetlerinizin borçiandırıl- masına olanak bulunmamaktadu-" cevabı geldi. Bu durumda, Sosyal Sigortalar Kurunuı'na müracaat edip, SSK iştirakçisi olarak bu ktıruma borçlanma tale- binde bulundum. Ancak, halen bir yanıt alamadun. Ccretli öğretmenlikte gecen süremi, SSK'ya borçlana- büir miyim? Borçlanamazsam, başka bir yol\ar nudır? (T.T.) YANIT: 5434 sayıh TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 31'- de, sosyal güvenlik kurumlan kapsamı dışında kalan IMZJ go lerde gecen çabşma süreleri için borçlanma hakkı tarunmışür. Borçlanma kapsamına abnan sürelerden bin de, iştirakçilerin "yevmiyeli olarak geçen ve borçlandırümayan sürelerdir." Sosyal güvenlik kurumlanna pnm ya da kesenek ödenmeden geçen çabşma sürelerini borçlanabilmek ıcin borçlanma başvu- rusunun yapıldığı tarihte, TC Emekli Sandığı iştirakçisi olmak gerekmektedır. Iştirakçilik nıteliğinı yıtirmiş olanlar, bugünkü uygulamada borçlanma hakkından yararlandınlmamaktadır. Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında, zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olanlar, TC Emekli Sandığı Yasası'nda öngörülen borçlanma haklanndan yarLrlanamazlar. Aynca, Sosyal Sigor- talar Yasası'nda, yalnız sigortasız geçen askerlik sürelerine borç- lanma hakkı tanınmıştır Askerlik sürcsi dışında, sigortasız gecen cakşma süreleri için borçlanma olanağı yoktur. Ücretli öğretmenbkte gecen ve sosyal güvenlik kurumlan kap- samı dışında kalan çabşma sürenızi borçlanabilmeniz, TC Emek- b Sandığı iştirakçisi olarak çabşmanıza bağbdır. ANKARAANKA MÜŞERREF HEKİMOGLU Şık Bir Değişiklik Başbakan Tansu Çiller'in sözlüğünde değişiklik var: Tayyörlerinden daha şık bir olay. "Ben "yerine "biz"â\- yor artık. Elbet her zaman değıl, ama terör konusunda yaşanan geiışmelerde Dışişleri'nin de katkısını benim- semesi olumlu bir değişiklik Belki de Sayın Karayalçın'- dan esinlendi. Devlet yönetiminde hiçbir kuruluş dışlanamaz değil mi'' Belli başarılar ortak çabalarla oluşur; eteklerden başlayarak tepeye tırmanan çabalarla. Örneğin Al- manya'nın PKK'ya dönük politikası yalnız Helmut Kohl ile Çiller diyaloğunun ürünü diye düşünülür mü? Bonn Büyükelçimizi sevinçten uçuran, gazetelere demeçler verdiren olayın uzun bir geçmışi yok mu acaba? Dış poli- tikada hiçbir şey akşamdan sabaha oluşmuyor. Tepe- lerdeki buluşmaya kadar aşağıdakiler, her düzeyde görevlıler karşıtlarıyla nasıl güreştı kimbilir! Olay nasıl dalgalandı, gelişti. Dosyası kanıtlar kuşkusuz. Kimi dos- yalaratersdüşenolaylarda nasıl ışığaçıkıyor değil mi? Mesleğimde uzun yıllarda belli gerçekleri daha iyı öğ- rendim. Devleti küçültmekten söz edenleri de kuşkuyla dınliyorum kimi zaman. Kuçültmenin ötesınde davramş- ları nedeniyle. Belkı de kamu görevınde hiç çalışmadık- ları için. Sayın Tansu Çiller'in kimi davranışlarını da böyle yorumluyorum ben. ••• Sayın Çiller'in Galatasaray maçına gitmesini eleşti- renler var. Ben eleştirmiyorum. Toplumda ortak bir coş- kuyu, güzel bir soluğu paylaşmak bir parti başkanı için doğal bir olay. Başka coşkular. başka soluklar yaşan- saydı bir maç başarısı öylesine abartılır mıydı? Sayın Çiller'i tiyatro ya da konserde hiç görmedim şimdiye dek ya da bir opera ve balede. Kocaman sepet- lerle çiçek yolluyor, ama hiç gelmiyor. Sanat olaylarını da izleyebilmesıni diliyorum. Sahnede üretilen güzellik- lerle en azından dinlenir; yeni düşüncelere, belli yorum- lara varabilir. Her zaman vurguladığım bir gerçek bu: Sahnedeki başarı bir kışiden kaynaklanmıyor. Bir oyun- da yönetici, başoyuncu kadar yan oyuncular, ışıkçı, hat- taperdecideönemli Küçük bir aksaklıkbütünüetkiliyor. Konserde de aynı şey Yöneticinin değneği çok önemli, ama değişik çalgılar arasında uyumla gerçekleşiyor or- kestranın başarısı. Tüm çalgıların sesini duyurması ge- rekiyor. doğru notalarla çalması. Yanlış bir tını kulağı tırmalıyor. Sıyasal sahnede de boyle bu. Coksesliliği hissetmek güzel bir olay, orkestraları yönetenlerin değneğinde si- hir yok. Tersine. demokrasilerde solistlik dönemi de sona eriyor dünyamızda. Sağlam altyapı gerekıyor li- derlere. lyi danışmanlar gerekiyor, o danışmanlarla uyum içınde çalışmak gerekiyor. Uyumu da lyi yorumla- mak zorunluğu var. Bir danışmanın bir başbakan, baş- bakan yardımcısı ya da bir başkanla, bir partı başkanıyla uyum ıçinde çalışması içın onun görüşünü paylaşması düşünülemez bence. Karşıt düşüncelere yer verilmez, bir tartışma ortamı oluşmazsa tekseslilik gelişmez mi? Sağlıklı yargılara varılabılir mı? Oysa siyasal sahnede çok kışi oz sesıne tutku duyuyor ülkemızde. öz şarkısını söylüyor. Başka sese, şarkıya kulak vermıyor Âtatürk'- ün müzık devrimi giderek anlam kazanıyor değil mi? Çokseslı bir toplum öngörüyor Büyük Atatürk. Çokseslilik yoksa hiçbir olay boyutlanamıyor toplum- da. Yazımın başına donüyorum yine. Dış politikada bir başarı ya da olumlu bir gelişme de çoksesli bir olay. Başbakan Çiller'in olaya bakışı, ortak bir başarı olarak yorumlaması, "ben ' değıl "biz" demesi de olumlu bir gelişme. Bu gelişme kimi kamu gorevlilerine, hatta ba- sına da bir uyarı olmalı bence. Kişısel tırmanışların dos- yasını da bılmek gerekiyor ••• Kimi dostiarım eleştirılerimi yadırgıyor, amagörevimi yapmaktan gerı kalamam. Önce SHP-DYP koalısyonu- nun sürmesini istiyorum. Ulkemizin gündemindeki so- runların çözümü içın en tutarlı birliktelik bu. Bu birlikteli- ği bozmaya çalışanlar, iktıdara adaylığını koyanlar poli- tika değil, laf uretıyor, inandırıcı olamıyor. Umut değil umutsuzluk veriyor. Bu bir, ıkincisi de kadın Başbakanı- mızın başarısını diliyorum. Krmi zaman başını örtüyor, ikide bir ezan sesinden coşku duyduğundan söz edıyor, ama Başbakanlık koltuğuna oturmasının Atatürk dev- rimlerinden kaynaklandığını iyı biliyorsanırım. Somut başarılar yapay göstergelerı önler her zaman. Laiklikten ödün vermemek de kadın Başbakanımızın en somut başarısı olacak bence. O başarıları kutlamak umuduyla... BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ İstanbul Haliç'te. Kâ- ğıthane Deresi'nin iki yanında uzanan ve Lale Devri'nin simgelennden sayılan mesire yeri. 2/ Gemilerde türlü ışlerde kullanılan bir tür demir halka... Evin bölümü. 3/ Mikroskop camı... Neo- 6 dim elementinin sımge- -, si... Utanç duyma. 4/ Bir akademik unvanın kısa 8 yazıbşı... Ateşli. coşkun. g 5/ Bektaşi dervişi... Kut- sal ışık. 6/ Küçük kitap... Hayat arkadaşı. 7/ Tiyatro nitebği taşı- yan radyo ya da televizyon yayinı. 8/ Yurdumuzda bir ırmak... Uzun omuz atkısı. 9/ Divan şiırinın ölçü- sü... Büyük erkek kardeş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür büyük bıçak. 2/ Devlet denetıminin kabnaması durumu.. Radyum elementinin sımgesi. 3/ Zaman, çağ... Halı ya da kilim do- kunan tezgâh. 4/ Bir renk... Bir dizi elmas ya da pırlantadan oluşan gerdanlık. 5/ Bir şiinn belir- li sayıda dizelerden oluşan bölümlennden her biri... Bir nota. 6/ Bir düşünce yazısı türü. 7/ Bir nota... Saka Türkleri'nın ünlü destanı... Tanntanımaz. 8/ Bir yapı ya da gemide belli bir işe aynbnış bölüm... Bir kişinın ya da toplumun yaşamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılan lirik şiır türü. 9/ Üzüm şırasının tortulannı çökertmekte kullanılan, kille kanşık kireçli toprak... Mercanköşk de denilen güzel kokulu saksı bitkisi. İLAN T.C. İZMİR İKİTŞCİ SÛLH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dos>aNo:1993 1051 Davacı Gürdal Oğuz Demırcı vekili tarafından İzmir. Buca, Kocatepe Mahallesi. 7206 ada. 1 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak açılan ortaklığın giderilmesı davasmda, Tapudaki pa> sahıplennden Zekerıya Toğay'ın adresi tespıt edilc- mediğınden duruşma gunü 24.1.1994 günü saat 9.15'e bırakılması uygun görülmuş bulunmakla Fevzipaşa Caddesı No: 2 İzmıradresin- de daha önce ıkamcl ettiği anlaşılan Zekenya Toğay'a dava dılekçesi- nin ilanen teblığıne karar \enldığınden, Tcnsip edılen gün ve saatte duruşmaya gelmedığı takdırdc yoklu- ğunda duruşma yapılıp karar venleceğı hususlan dava dilekçesı yeri- ne gecmek üzere Zekeriya Toğay'a ilanen duy urulur. Basın: 48886
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle