08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1BŞUBAT1992SAU CUMHURfYET SAYFA HABERLER inSnfi'yiikraınadı • CUMHURİYET (Kilis) - Kilis'in il yapılması konusunun sürüncemede bırakılmasma tepki göstererek belediye başkanlığından istifa eden Ekrem Çetin, SHPGenelBaşkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal Inönü'nün ricası ûzeri ne görevine döndü. Geçen hafta "Kilis'in il olmasmı gündemde sıcak tutmak, hükümeti temsil eden partileri Kilislilerlc bütünleştirmek, kaynaştınnak için bir seçim atmosferi yaratmak gerekiyor. 7 Haziran 1992'de yapılacak belediye başkanhğı seçiminden önce Kilis'in il oîmasını garantiye almak için belediye başkanlığından istifa ediyorum" diyerekistifasınısunan Başkan Ekrem Çetin, önceki gün görevine döndü. istifa haberinin gazetelerde yer almasından sonra SHP Genel Başkanı Erdal Inönii tarafından telefonla aranan Ekrem Çetin, görüşmede "il sözü"nün bir kez ve kesin biçimde verildiğinibelirti. HâkimterbildiPisi • ANKA (Ankara) - Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), hukukun demokratikleştiriJmesi amacıyla Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalann destekhnmesini isterken "Yüksek Dereceli Hâkimler" imzasıyla yayımlanan bildiride savunulan düşünceleri eleştirdi. ÇHD Genel Başkanı Şenal Sanhan yaptığı açıklamada, hukuk adamı olmanın değişen iktidarlara rağrnen hukuka bağlı kalmayı gerektirdiğini belirterek "Işkence. baskı ve görevde aynmcıhğı överek vanlabilecek hukuki birmenzil yoktur. Eskişehir Cezaevi'ni boşaltan zihniyet hukukun zihniyetidir. Bu zihniyeti suçlu ilan etmek hukukçulukla bağdaşmaz" dedi. 12EylülzedevaH»er •I ANKA (Ankara) - Danıştay, 12 Eylül yönetimi tarafından resen emekli edilen valilerin, yeniden göreve başlatıldıklan döneme kadar geçen süreye ilişkin tüm maddi haklannın tazmin edilmesi ve özlük haklarının iadesi yolundaki istemlerini reddetti. Danıştay 10. Dairesi, bu kararını, 12 Eylül'deyönetimeelkoyan Milli Güvenlik Konseyi kararlanna karşı yargı yasağını kaldıran Danıştay Içtihadi Birleştirme Genel Kurulu karanndan yararlanabilmek için idari davaların işlemin yapılmasından sonraki 60 günlük süre içinde açılması gerektiğine dayandırdı. AkyoTun YÖK üyeliği • CUMHURİYET (Ankara) - Prof. Dr. Türkan Akyol YÖK üyeliğinin kesinleşmesi üzerine SHP'den istifa ctti. Akyol SHP Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu'ndan istifasuu verdiği için MYK'nın dttn akşamki toplantısına katılmadı. Akyol, Başbakan Süleyman Demirel'in kendisine YÖK üyeliğine ilişkin kararnamenin Cumhurbaşkanı'nın imzasından çıktığını söylediğini aktardı. Akyol istifası üzerine SHP Parti Meclisi'ne birinci sıradan yedek olan Esin Bozoğlu girdi. Bozoğlu da kurultayda Inönü listesinden aday olduğu için PM"deki dengeler değişmedi. Yasadışı örgüt • AA (Ankara) - Yasadışı Dev-Sol örgütü üyesi olduklan ve bu doğrultuda eylemlerde buJunduklan iddiasıyla haklarında dava açılan 28 sanığın yargılanmasına devam edildi. Ankara DGM'de görülen davanın dünkü duruşmasına, tutuksuz yargılanan 6 sanık ile tutuklu bulunan 3 sanık katıldı. Mahkeme, Necmi Suna'nın tahliye istemini reddederken, tutuksuz saruklar Hatice Suna, Ommet Suna, Hülya Dede, Sefer Nedim Ergüven ve Yakup Şahin'in duruşmadan vareste tutulmalannı kararlaştırdı. Mahkeme aynca Ankara dışında bulunan bazı sanîk ve tanıkların ifadelerini içeren talimatlara gelecek cevaplann beklenmesine de karar verdi. Astsubaylar Necmi Suna ve Hüseyin Koç ile Orhan özpolat'ın tutuklu olarak yargüandıklan davada, gazeteci Deniz Teztel ve bazı avukatlar da tutuksuz yargılanıyorlar. Demirel'in kabulleri • UBA (Ankara)- Başbakan Süleyman Demirel, Avrupa Topluluğu (AT) Karma Komisyon Eşbaşkam Belçikalı March Galle ve Karma Komisyon üyelerini kabul etti. Kabulde AT Karma Komisyon Başkanvekili Jean Defraigne, Avrupa Parlamentosu Komisyonlar ve Delegasyonlar Genel Müdürü Manfred Michell, Avrupa Parlamentosu Türk Masası'nda üst düzey yetkili Philippe Ventujol de bulundu. Bukomisyonda.TBMM'de grubu bulunan siyasi partiler, güçleri oranında üye bulunduracaklar. Batınlan duba • ANKA (Ankara) - Spordan Sonımlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Yümaz'ın sahibi olduğu Tek-Art Müteahhitlik fîrmasının Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) için yapımım üstlendiği, Akkuyu Nükleer Enerji Santralı'nın liman inşaatı sırasında "duba"yı baardığı belirlendi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu'nun, Türkiye Elektrik Kurumu'nun hesaplarına ilişkin raporu TBMM KİT Komisyonu'na sunuldu. Raporda yer alan bilgilere göre Akkuyu Nükleer Enerji Santralı'nın altyapı tesisleri, liman inşaatı, bağlantı yolu ve santral sosyal site tasfiye kaaları 18 Mayıs 1983 yıhnda Tek-Art Şirketi'ne ihale edildi. 1982 birim fiyatlanyla 604 milyon liraya verilen ihaleden daha sonra diğer işler çıkanldı ve sadece limana ait dalgakıran işi bırakıldı. T AHRAN - Türkiye, İran'la iyi geçinerek Özal'ın deyimi ile, "arkasını güvenceye almak" isterken İran da Orta Asya cumhuriyetlerini yanına çekerek kendi arkasını güven- ceye almak istiyor. ECO'nun şimdilik dışında kalan Kazakistan dışındaki beş cum- huriyetin amacı ise bu örgüte üye olarak, kendilerine istikbal ha- zırlamak... İran, ECO'ya bir "İslam Örgütü" kimliği vermek istiyor. Bu ni- yetini de gizlemeye zaten fazla gerek duymuyor. Buna şaşmamak gerek. İran Anayasası'nın 1. maddesi, "ha- yatın bütün yönlerine İslamiyetin egemen oîmasını ve bu düze- nin dünyaya yayılmasını" öngörmekte... İranlı yöneticilerin İran Anayasası'nın buyruğunda olması ve bu yönde çaba harcaması çok doğal. Doğal olmayan ise zorlamalar. Özal'ın üç günlük Tahran temasları ve ECO zirvesi İran'la iliş- kileri limonileştirecek bir zorlama olduğu izlenimini pek vermiyor. Ancak son anda Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin, "Hazar De- nizf Ekonomik İşbirliği Bölgesi" kurulacağını açıklaması, ECO : nun işlerliğine gölge düşebileceği kuşkusu yarattı. Özal bu konuda soruları yanıtlarken, yorum yapmak istemedi, "Kursunlar bakalım" demekle yetindi. Rafsancani'nin ortaya attığı Hazar İşbirliği Bölgesi eski Sovyet cumhuriyetlerine, İran'la Türkiye'nin kendi sistemlerini benimset- me konusundaki rekabetin bir yeni yansıması. iran'ın tıpkı Türki- ye'nin Karadeniz'de yaptığı gibi ayrı bir bölgesel işbirliği projesi geliştirmesini yadırgamamak gerek. Ama böyle bir projenin, bir başka işbirliği modeli üzehnde toplantılar sürerken açıklanması biraz garip. İranlı yetkililerde eski Sovyet cumhuriyetlerini etkileme ve bu cumhuriyetlere İslami modeli benimsetme konusunda bir telaş ha- vası hemen göze çarpıyor. Aşağıdaki değerlendirme, Tahran Radyosu bültenlerinden: "Eski Sovyet cumhuriyetlerini tanımada ve ilişkileri geliştirme- de Türkiye her gününü değerlendirdi. Öyle ki Azerbaycan'da gö- revli Türk Büyükelçisi, Cumhurbaşkanı'na güven mektubunu su- TAHRAN'DAN AHMET TAN ECO'nun Onü, Arkası. . . nacağı günlerde bir kaza sonucu ayağını kırdı. Ankara, Büyükel- çi'nin yerine bir başka diplomat göndererek gün geçirmeden gü- ven mektubunu Azeri Cumhurbaşkanı'na sundu." İran, Türkiye'nin çok yönlü ilişkileri karşısında da telaşlı. Örne- ğin, nasıl ve nereden öğrenmişlerse Türkiye'nin beş yıl içinde Av- rupa Topluluğu üyesi olacağını belirtiyorlar. Yine Tahran Radyosu'nun yaptığı şu değerlendirme ilginç: "Türkiye beş yıl içinde AT üyesi olacak. Bu durumda Türkiye 1 nin Avrupa devletleriyle ikili ilişkilerinde yeni bir strateji ortaya çı- kacaktır. Avrupa Topluluğu Türkiye eliyle ve özellikle Karadeniz bölge- sindeki yeni cumhuriyetlerle ortak sınıra sahip olacaktır." İran Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleriyle Türkiye'nin üyesi ol- duğu Avrupa Topluluğu arasında sıkışıp kalmak korkusuna şim- diden düşmüş görünüyor. (!) Hazar Denizi çevresinde yeni bir ittifak oluşturmak, bu endişe- nin sonucu. Türkiye'yi "Batı'nın sopası" olmakla suçlayan İran gazeteleri, Orta Asya cumhuriyetlerine Latin alfabesi ve laikliğin telkin edil- mesini kınıyorlar. Özal dün akşam İran ve Türkiye arasında bir rekabet olmadığı- nı belirtirken, "böyle bir rekabetin olmaması gerektiğine" işaret etmek istiyordu. Cumhurbaşkanı Özal, ECO'nun yeni üyesi cumhuriyetlerin yet- kilileriyle yaptığı ikili görüşmelerde, bu cumhuriyetlerin tercihleri- ni Türkiye lehine yapmakta olduklarını belirlemiş olmalı ki, bunu açıkça ifade etti. İran, ECO'nun İslam ülkelerinin üyelikleriyle sınırlı kalmasını is- terken, Türkiye, örgüte Gürcistan ve Ermenistan'ın da üye olma- sından yana. Özal dün akşam ayrıca Moğolistan'ın bile üye olabileceğini be- lirrti. Türkiye ile İran, Ermenistan-Azerbaycan sorunu konusunda da bir benzer girişim peşinde. Tahran ve Ankara bu iki ülke arasında arabuluculuk yaparak bölgede barış ve istikrarın gerçekleşmesi- ni istiyor. Bu konuda Türkiye'nin ilerde Ermenistan'la Azerbaycan arasında bir tercih yapma açmazına düşme riski var. Böyle bir aç- mazda, Türkiye'nin kaçınılmaz biçimde Azerbaycan'ı destekleye- ceği açık. İran kendisini arabuluculuk konusunda daha "ehliyetli" görüyor. İran'da iki yüz binin üzerinde Ermeni var. İran Milli Meclisi'nde ise Ermenilerin iki milletvekilleri bulunuyor. İranlılar, Azeriler konusunda da yakın konumda olduklarını be- lirtiyorlar. Bilindiği gibi Azeriler İranlılar gibi Şii mezhebinden. Ay- rıca İran topraklarının önemli bir bölümünde Azerbaycan köken- liler yaşıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların çözümünün Türkiye bakımından çok önem taşıdığını Cumhurbaşkanı Özal da belirtiyor. Bir ara kendisine bu konudaki görüşlerini sorduk. Özal, "Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki sorunların gideril- mesi gerekir. Türkiye, yoksa zor durumlarla karşı karşıya kalır" dedi. Bu "zor durumlar" daha çok ABD ve Avrupa ilişkileri bakımın- dan söz konusu. Ermenistan'ı destekleyecek olan Hıristiyan Batı dünyası, Türkiye'yi içinde İran'ın da bulunduğu İslam cephesine itebilecektir. Orta Asya'ya açılmak, Türk cumhuriyetleriyle ilişkiler geliştirmek bir diplomasi satrancı olarak heyecan verici ama arkasındaki aç- mazları çok iyi hesaplamak gerek. Vali Karacan, manevi tazminat talebiyle dava açüğı eski valiler tarafından suçlandı Gericilik kavgası mahkemede sürüyorTURAN YILMAZ (Ankara) - Valiler arasında "gericilik" suçlama- lanyla başlayan kavga giderek sertleşiyor. Kendisini gerıcilikle suçladıkları gerekçesıyle eski Zonguldak Valisi AlpasTan Kara- can'ın 20 milyon lira manevi tazminat iştemiyle mankemeye ver- diği emekli Vali Sabri Sözer ile Türk Idareciler Derneği Genel Başkanı Cemal Bor, Karacan'ı, Iaiklik karşıtı kimliğiyle tanınan bir kişi olarak nitelendirdiler. Sözer ve Bor'un avukatı Veli Devecioğ- lu, Karacan'ın açtığı davayla ilgili olarak Zonguldak Asliye Hukuk Mahkemesi'ne yanıt dilekçesi gönderdi. Yanıt dilekçesin- de, Karacan'ın, Şanlıurfa Valiliği sırasın- da dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Imren Aykut'u kadın olmasından ötürü konuşturmadığı savlarını yalanlayan açıklamaları için şöyle denildi: "Şayet Bakan Aykut'la kendisi arasın- da böyle bir olay meydana gelmemişse, devletin bakanı, niçin bunu bir haysiyet konusu haline getirerek, davacının Deniz- li'ye atanması ve oradaki dinsel karşılama töreni üzerine 'sözde laik ve Atatürkçüle- rin gerçek yüzleri ortaya çıktı. Sonuna ka- dar mücadele edeceğim' demek gereğini duymuştur? Ve niçin 'Ya bakan ya vali' haberleri gazete manşetlerine çıkmıştır? Neden davacı, Urfa'dan Denizli'ye ve De- nizli'den Zonguldak'a atanmıştır? Ve şim- di de neden merkeze alınmıştır?" Karacan'ın, Denizli'ye gelişinde tekbir sesleri ile karşılanmadığı şeklindeki açık- lamalarırun ise o günkü gazete haberleri ile tekzip edildiği belirtilen dilekçede, olayla ilgili gazete haberleri anımsatılarak Kara- can'ın Denizli il sınırında karşılanması sı- rasında tekbir getirilmesinin yanı sıra, Mehter Marşı da çalındığı kaydedildi. Di- lekçede, Karacan'ın göreve başladığı gün bir grup gericinin cihad yürüyüşüne izin verdiği şeklindeki savları, "tamamen uy- durnıa ve gerçeği saptırmaya matuf" di- ye yanıtlayan sözlerinin de gerçeği yansıt- madığı belirtildi. Karacan'ı tekzip eden ga- zete haberlerine göre, kendilerini "tslam Devrimcileri" diye tanıtan bir grubun, "Kudüs Günü" düzenlemek için yaptık- ları başvuruya herhangi bir yanıt alama- malarına karşın toplantıyı gerçekleştirmek istedikleri de anımsatıldı. Baslanna kırmızı Minik liderlerin £avorisi YılmazENİS ONAT (Istanbul) - Balmumcu Atanur Oğuz Lisesi'ndeki dizi setinin ka- pısında Adnan Kahveci karşıüyor bizi. ön- ce hangi gazeteden olduğumuzu öğrenmek istiyor. Fotoğraf makinemizi çıkartırken bu kez yanımıza koşarak Cavit Çağlar ge- üyor. O da aynı şeyi merak ediyor. Sette kimler yok ki. Biraz ilerideki kameranın önünde Süleyman Demirel'le Erdal Inönü satranç oynuyorlar. Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş bir köşede hararetle bu konuyu tartışıyorlar. Lisenin giriş korido- runda Tansu Çiller, Mesut Yılmaz'la bir- likte babasma fotoğraf çektiriyor. Star l'in Salı Pazan'nda yayımlanan 'Mini Mini Büyükler' adlı dizinin çekim se- tindeyiz. Dilek Gülçin'in yönettiği dizide, yaşlan 7 ile 14 arasında değişen kuçükler politikanın önemli isimlerini canlandınyor- lar. Türkiye'de örneği ilk kez denenen di- zide, Süleyman Demirel, Erdal Inönü, Me- sut Yılmaz, Adnan Kahveci, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Adnan Kahveci, Cavit Çağlar ve Nazmi- ye DemireFin tiplemeleri yapüıyor. Dizi, Necef Akra imzasını taşıyor. Kahveci ve oğlu Haftasonu gerçekleştirüen çekimlere Anavatan Partisi Milletvekillerinden Ad- nan Kahveci oğluyla birlikte konuk olu- yorlar. Onlara biraz sonra Bedrettin Da- lan da katıhyor. Çocuklar ikilinin çevre- sini kuşatıyorlar. Adnan Kahveci dizide kendini oynayan Tayyar Büyüktalaş'ı ta- nımakta zorluk çekmiyor. Çocuklar ara- sında Cavit Çağlar'ı canlandıran Boğaç Aslanyürek şirinliğiyle ilgi odağı oluveri- yor. Ekibin en küçük elemanı. Dalan ve Kahveci'ye, Devlet Bakanı Cavit Çağlar'a küçük bir mesajı olduğunu, iletip ileteme- yeceklerini soruyor. Olumlu yanıt alınca bu kez bize dönüyor ve bizim de yazma3 mızı istiyor. Çağlar'a benzemesi için ken- disine takılan bıyıklardan oldukça rahat- sız olan Boğaç anlatıyor: "Sayın Cavit Çağlar, size benzemem için bana bıyık tak- tüar. Fakat bu bıyıklar yüzünden yemek yiyemiyorum. Lütfen bıyıklannızı hemen Balmumcu Atanur Oğuz Lisesi. Starl'in Salı Pazarı programında yayımlanan 'Mini-Mini Büyûkler' dizisinin çekimi var. Dizinin konukları DYP tstanbul Vlillet>ekili Bedrettin Dalan ile ANAP tstanbul Millervekili Adnan Kahveci. keser misiniz." Yönetmenden, çekimler sırasında Inö- nü'yü canlandıran Fatih Yalçınkaya'yla Türkcş'i canlandıran Nejat Şengül'le ara- lanmn pek iyi olmadığını öğreniyoruz. Ön- ce Nejat'la konuşuyoruz. "Erdal bana 'Kalleş Türkeş, ökkeş Türkeş' diyordu. Onunla tartışük" diyor ve Erdal'm parma- ğmı kanattiğım da eküyor. 'Sonra pişman oldun mu' şeklindeki sorumuzu ise 'Yooo" diyerek yanıtlıyor, kısaca. Çocuk- lann sette birbirlerine canlandırdıklan isimlerle hitap etme alışkanhklan bize de geçiyor ve bu kez Erdal'la konuşuyoruz. Erdal, Türkeş'le dalga geçtiğini kabul edi- yor ve özellikle kaşlarıyla alay ettiğini be- lirtiyor. Şengül 12, Erdal ise 14 yaşında. Alihan Zeytinci on yaşında ve Mesut Yümaz'ı canlandınyor. Dizide oynamaya başladıktan sonra okulda ününün arttığı- nı söylüyor. Mesut Yılmaz'ı çok sevdiğini ekliyor. Anavatan Partisi'nin ise diğer par- tilerden büyük olduğunu anlatıyor. Zaten setteki çocuklann çoğu seçim olduğu tak- dirde Mesut Yılmaz'a oy vereceklerini söy- lüyorlar. Dokuz yaşındaki Banu özdemir ise Tan- su Çilier'i oynuyor. Banu, Çiller'e benze- mek için sık sık onu seyrettiğini ve giyimine özen gösterdiğini kaydediyor. Sette en iyi Mesut'la anlaştığını vurguluyor. Adnan Kahveci'yi 11 yaşındaki Tayyar Büyüktalaş canlandınyor. Dizi başladık- tan sonra okulda, kızlann peşinden koş- tuklannı gururla anlatıyor. Sette çocuklann hangi politikacıyı can- landırdıkları konusunda belirleme yapar- ken hiç zorlanmıyoruz. Tipler çok iyi se- cilmiş ve makyajlar özenle yapılmış. Ba- şında namaz takkesi ve badem bıyığıyla Necmettin Erbakan yanımıza geliyor. Adı, Bensan Sarper Sonal. Erbakan için ne dü- şündüğünü soruyoruz. "Aslında iyi biri" diyor, "fakat dini politika için kulîamyor. Hata ediyor bence." Sonal oniki yaşında. Oniki yaşındaki Gürcan Uğurlu, canlan- dırdığı Bülent Ecevit'i "Içine kapanık bir insan" olarak niteliyor. SHP İstanbul îl Başkanı Bozkurt Nuhoğlu örgüte neşter vurdu 'Parti vapılanmamız çürûk zeminde 9 AYŞENUR ARSLAN (İstanbul) - SHP İstanbul îl Başkanı Bozkurt Nuhoğ- lu, ocak ayındaki olağanüstü kurultayda her kesimin eleştirisine hedef olan, son günlerde de guncelleşen "örgüt yapısının bozukluğu" konusunda sorulanmızı yanıt- ladı. —Siz her/ırsatta SHP'nin örgüt ya- pısını eleştiriyorsunuz. Nasıl biryaptsı var partinin, anlatır mısınız? NUHOGLU — Genel merkezin bun- dan birkaç ay önce yaptırdığı bir araştır- maya göre 750 bine yakın parti üyesinin yüzde 65'i ilkokul mezunu, yüzde 17'si or- ta dereceli okullardan mezun, yüzde 3'ü universite mezunu, yüzde 15'inin tahsil de- recesi de belli değil. Bu yüzde 15 zannedi- yorum, okuma yazma bilmiyor. Partinin entelektüel plandaki fotoğrafı bu. Ben de kendi gözlemimi söyleyeyim: İstanbul, Türkiye'nin kültürel birikimin en yüksek olduğu şehri. Kadıköy de kentlilerin en yüksek olduğu bölge. Burada bizim par- tideki aylık toplantılarda, sıradan bir ma- kaleyi, katılan 100 kişiye ikişer kez oku- talım. Sonra anket yapalım. Zannediyo- rum ki yüzde 9O'ı okuduğunu anlatamaz. Bazen arkadaşlarla aramızda konuşuruz. Deriz ki partililere üç soru sorsak: 'De- mokrasi, sosyal demokrasi, anayasa nedir' diye sorsak kaç kişi geçebilir? Hepimizin cevabı: Hepsi kalır. Okumuşlar da dahil. Yani parti yapılanmamız fevkalade çürük bir zeminde. —Peki bu bir rastlantı mı sizce? Bu yapı nasıl olustu? NUHOGLU — Bu partiye, partinin ideolojisini, programını benimsediği için sosyal demokrat dünya görüşünü paylaş- tığı için kendiliğinden üye olanlann sayısı yüzde 3'ü geçmez. Biz kendimizi örgütlü- yoruz partide. Köylümüzü, memleketlimi-, zi, özel ilişki kurduğumuz insanlan parti- ye kaydediyoruz. Bu örgüt yapısının hiç- bir misyonu yok. Partinin söylemlerini bil- miyor. Ust kademeye çıkacak adamların sıçrama tahtası bunlar. —Ama oylarıyla partinin yönetim organlannı, kadrolarını belirleyen bu üyeler... NUHOĞLU — O oyların nasıl kulla- nıldığını anlatayım size. A mahallesinde delege seçimleri yapılıyor, ilçe kongresi için. A mahallesinde 300 üye var diyelim. Kimler var burada? Karadenizliler var. Kim temsil ediyor bunları? Ahmet A... 70 tane adamı var. Başka kim var burada? Diyarbakırlılar. Kim temsil ediyor onlan? x şahıs. Ahmet A ile x şahıs bir meyhane- de buluşuyor. Bir küçük pazaruk. 15 de- legenin 7'sini ben alıyorum, 8'ini sen... Böyle bir yapılanma var. Tabii üst kade- medeki bölünmenin etkisi var. Üst kade- medeki yapay bölünme bir aşamadan son- ra alt kademeye yansımaya başlıyor. De- nizciler bir grup oluyor, Erdalcılar bir 'grup... Böyle bir kompozisyon çıkıyor ve geliyoruz il kongres ; ne. İşte orada dana- nın kuyruğu kopuyor. Büyükler de devreye giriyor. tstanbul il kongresini, çok açık söylüyorum, Ercan Bey'e karşı tam bir kozmopolit yapılanma oldu. Beni yönetim kuruluna yazdılar, yönetim kurulundan kimseyi tanımıyorum. Sonra il başkanı ol- dum burada. Yapaylığm bu kadarı da pes yani! Karşı taraf da öyle... Bu şemayla, bu sistematikle, bu üye yapısıyla sosyal de- mokrat parti iktidar olamaz. Hiçbir şansı yoktur. —Peki örgüt yapısını nasıl düzelte- ceksiniz? Üye yenilemeye, ilçegörev- den almaya gidilse, devam eden kamplaşma havasında bir tasfiye ola- rak yorumlanmayacak mı? Ya da öyle olmayacak mı? NUHOĞLU — TabU. Bakın bir örnek vereyim. Geçenlerde Kadıköy'de 10 kadar arkadaşla beraber konuştuk. Grup içinde, kurultayda çok aktif rol oynayan Deniz Bey'in taraftarlan, çok aktif rol oynayan Erdal Bey'in taraftarlan vardı. 'Çalışma- yan ilçeyi al' dediler. Ben bu dediğiniz şe- yi vurguiadım, Ciddi operasyoniardan ya- na değilim dedim. Biz ne kadar adaletli davranırsak davranalım, karşıtlarımız bi- zi ağır biçimde eleştirecektir. Diyecekler ki yandaşlannı koruyup karşıtlannı görevden alıyor. Bu sorun ancak, demokratik bir sü- reç içinde, tuzük değişiküğiyle en az bir yü- da çözülür. şeritten bant bağlayan grubun tekbir geti- rerek gösteri yaptıklan kaydedilen dilek- çede, polisin müdahale etmesi üzerine de PTT'ye gidip dönemin lçişleri Bakanı ile Vali Karacan'a telgraf çektikleri belirtildi. Bunun üzerine Karacan'ın devreye girerek toplantıya izin verdiği kaydedilen dilekçede şöyle denildi: "Toplantıya önceden izin alınması ya- sa gereği olduğundan, böyle bir izin alın- mamış olmasına rağmen yine de toplantı- da ısrar edildiği, böylece güvenlik güçle- rinin duruma müdahale ederek kalabalığı dağıtmaya çaJıştığı anlaşılmaktadır. Bunun üzerine, baslanna bağladıklan kırmızı şe- rit bantlarla gösteri yapan ve tekbir geti- ren kalabalığın açıkça yasadışı olan bu tu- tumuna karşı, davacı valinin onlara izin verdiği ortaya çıkmaktadır. Bize göre si- lahsız ve saldınsız her toplanü gibi, bu top- lantıya da zamanında izin verilmeli ve in- sanların toplantı haklarını kullanmalanna olanak sağlanmalıydı. Ama hangi neden- le olursa olsun, madem ki izin verilmemiş- tir, o halde toplantı da gösteri de yasadı- şıdır. Yasadışı bir toplantıya valinin 'işlem- ler zaten önceden tamamlanmıştı' gerek- çesiyle izin vermesi, en azından o ana ka- dar yapılmış bulunan eylemlerin yasadışı- lıklarını ortadan kaldırmaz." Laiklik karşıtı vali Karacan'ı, "Laiklik karşıtı kimliği ile bütün Türk kamuoyu çok yakından tarn- yıp, maalesef hüzünle anımsamaktadır. Öyle de anılacaktır" denilen dilekçede şöy- le devam edildi: "Hele, halkı eğitimsiz kalmış bir yöre- mizde, çocuklann olağanüstü gereksinimi olan, Başöğretmen Atatürk'ün büyük öz- lemi okul yerine, namaz vakitlerinde zah- metsizce gidip gelmesi için vali konağının hemen yanıbaşına yaptırdığı camisiyle sa- yın davacı hiçbir zaman da unutulmaya- caktır. Şimdiki hükümet, onun hizmetle- rini gözardı ederek merkeze almışsa da, İran ve Suudi Arabistan kaynaklı gerici akımlar bu tempoda tırmandınhrsa, bir gün nasıl olsa daha önemli mevkilere gel- meyi umut edebilir." Dilekçede, "Devletin polisinin bile tek- bir getirerek yürüyüş yapabildiği sözde laik Türkiye'de laikliğe ve ulusal bütünlüğe karşı tehlikenin bu denli yakın ve ürkütü- cü boyutlar kazanması, ülkemizin gelece- ği hakkında kaygı duyan her yurtseveri en derinden düşündürmelidir" görüşüne de yer verildi. Atatürk'ün "asıl düşman" de- diği kara tehlikenin artık burnumuzun di- bine kadar gelcüği savunulan dilekçede, da- vanın reddedilmesi istendi. Meclis komisyonunun iki yıllık raporu 144polise işkence davası ANKA (Ankara) - İşkence ve kö- tü muamele nedeniyle 1990 yı- hnda 119, 1991'de ise 25 polis hakkında dava açıldı. 1990'da 58,1991'de ise 25 polis hakkın- da idari soruşturma başlatıldı. TBMM İnsan Haklan tnceleme Komis- yonu'nun şubat ayı raporuna göre komis- yona 28.2.1991 ile 20.10.1991 tarihleri ara- sında yurtiçinden bin 585 başvuru oldu, bunlardan bin 10'u üzerinde komisyonun görev alamna girmediği için işlem yapılma- dı. Yapılan bin 585 başvurunun konulara göre dökümü şöyle: İşkence (43), Güneydoğu olaylan (30), kamu görevlilermi şikâyet (80), 3713 sayüı yasadan şikâyet (121), taşınmaz ve kamu- laştırma (82), yurtdışındaki Türklerin so- runlan (39), yurtiçi işçi sorunlan (55), yar- gıda gecikme (19), ceza disiplin, sicil, fiş affı (30), TCK 403. madde (25), hüküm- lülerin ehliyet ve iş sorunlan (33), özürlü- ler (29), pasaport (10), vize (12), vatandaş- hk (12), gözaltı (21), cezaevi koşullan (74), göçmen sorunlan (24), süper emeklilik (25), emekliler (190), kamu görevlileri (166), şehit dul ve yetimleri (29) usulsüz- lük (20), işçi sorunları (28), maddi huku- ki yardım ve iş isteği (46), yeniden yargı- lanma istemi (73), askeri mevzuat (47), ba- şörtüsü sorunu (15), muhtelif (226).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle