09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetı Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Berin N»di « Murahhas Uye: Eminc Uşaklıgil * Cenel Yayın Müdüru: Hasan Cemal, Yazı Işlerı Mudurıl: Okav Gonensin # Yazı tşleri Müdur Yaıdımcılan: Salhn Alpaslan, Ktrtm Çakşkkn, Necdet Dofu, Lutfö Tınç Sayfa Düzenj Yönetmenı: Ali Ac»r 0 Ankara Temsılcısu Ahmet T»n lç Politika: Mefamet Tezkan Ekonomi: Mcral Tamer, KültUrr Cdai Uster, Istanbul Haberleri: Mnhillin Sirer, Spor: Abdulkadir Yucelman, Makaleler: Şahin Alpay, DUzeltme: Abdullah Ynzıcı % Koordina- tör: Ahmet Korulsan # Mali Işler: Erol Erkut # Muhasebe: Bülent Yener 9 Bütçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu * Reklam: Ayşe Torun * tdare: Hüsejin Giirec • tşletme: Önder Çelik « Bilgi-lşlera: Nail tnal 9 Personel: Sevgi Bostancıoglu Basan vr Yayan- Cumhuriya Mnbucılık vc GtKUdlik T.A.Ş. Tarkocajı Cıd. 39/41 34334 Ist PK 246 İManbul Tci 512 05 05 120 hal). TMeı. 22246. Fu (1) 526 60 72 % BüıvUır. Aakın: Zıya Gokalp Blv lolnlap S No 19/4, Td- 133 11 41-47,TOo,42344, FM. (•) 133 05 65 0 Inlr H Zıya Blv 1352 S 2/3, TM 13 12 30, Tckx: 52359. Fu. (51) 19 53 60 0 M K Inöno Cad 119 S No 1 Kal 1. TW 19 37 52 (4 hal). Ttta- 62155. Faı: (711 19 25 7« TAKVIM: 18 ŞUBAT 1992 Imsak: 5.23 Guneş: 6.48 Öğle: 12.23 Ikindi: 15.18 Akşam: 17.48 Yatsı: 19.07 1/laraşdondurması • AA (kaıramanmaraş) - jKahramanmaraş'ın ünlüdövme dondurnası.yurtdışında büyük ilgi gördü. İıalya ve Almanya'da Marâş cionduması üretilecek. Ocak ayında Berlın'dekı Dünya Gıda Fuan'na, şubatay başlarındada Kopenhjg'daki turizm fuarına, dövme dondurnayla katıldıklannı ve büyük ilgı görd jklerini anlatan dondurma ustası veDondurmacılar Derneği Başkanı Mehmet Kambur, " "Kahramanmaraş dondurması artık dünyadabır tane. Italya ve Almanya firmalar. bu dondurmav ı ısrarla tstiyor. Kendi ülkelerinde ortak tesis kurma teklifleri aldık" dedi. Vabancharın dö\ me dondurmayı çok değişık \e besleyicı bulduklannı kavdeden Kambur, şöylekonuştu: '~ Fuar süresince başta Almanya ve İtaiyaolmak üzerebazı Avrupa iilkelerindeki fırma yetkilileriy le uzun temaslarda bulunduk. Çok ciddi teklifleraldık. Bufırsatlan değerlendireceğiz. İlk planda İtalyan ve Alman fırmalarıyla ortaklaşa dondurma üretmeyi hedefliyoruz." Bera t kandili • Haber Merkezi - Üç aylar içindeki uçuncu kandil olan "Berat Kandili" bu gece kutlanıyor. Kandil dolayısıyla TVl'den mevlit yayını yapılacak. Diyanet İşleri Başkan Vekili Mehmet Nuri Yılmaz, bu gece kutlanacak olan "Berat Kandili" dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Yılmaz mesajında, her Muslumanın terör ve çığ nedeniyle mağdur olan vatandaşlarımıza yardım elini uzatmasının bir görev olduğunu söyledi. Yılmaz, "Her Muslüman Allah'a karşı sorumlu olduğu gibi başta aile fertleri olmak uzere toplumun diğer fertlerine karşı da sorumludur" dedi. Turizm veeğitim • AA (İstanbul) - Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ile Amerikan Otel Motel Bırliği Eğitim Enstitüsü'nün (AHM A) ortaklaşa düzenledıkleri. otel > öneticilerıne yönelik. "yıyecek-içecek kontrolü" konulu seminer İstanbul'da başladı. Semınerin açılışında konuşan TUGEV Genel Sekreteri Dr. Özen Dallı. 2000 yılında. dünyada 637 milyon kişilik turizm hacmi ilc 270 milyar dolarlık turizm geliri beklendiğini belirtti. Dallı. buçerçevedeTürkiye'vegelecek turist sav ısının 15 mily on kişi. elde edilecekgelirinde lOmıKardolar olarak tahmın edildiğini söyledi. Prezervatif satışı • İstanbul Haber Senisi - Istanbul'dakı Lee mağazalarında başlatılan yeni bir uygulamada pantolan satın alan müşterilere prezervatif armağan ediliyor. Eczacıbaşı llaç Pazarlama A.Ş. yetkilileri Lee mağazalarında başlayan promosyon amaçlı çalışmanın başarılı olacağını belirttiler. Okey marka prezervatifler uçlu set halinde pantolon alan her muşteriye ucretsiz olarak veriliyor. Medeni Kanun • tstanbul Haber Senisi - Medeni Kanun'un kabul edilişinin 66. yıldönümü nedeniyle dün Dedeman Oteli'nde bir basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Neclat Arat ve Prof. Dr. Türkân Saylan, yasalaştığmda Muslüman bir toplum için 'kadın devrimi' sayılabilecek Medeni Kanun'un zaman içinde yeniden düzenlenmediği için cağın gerekleriHİ karşılamaktan uzak kaldığını belirttiler. Demokratik bir toplumdan söz edilebilmesi için 66 yıldır aynen uygulanan kadınla ilgili hükümlerin eşitliği esas alacak biçimde değiştirilmesi gerektiğinî savunan Arat, Çelikel ve Saylan, kanunun evli kadınların yaşamını zorlaştırdığım dile getirdiler. Show TV gecesi • TV Servisi - Show TV'nin açıhş gecesi Andreomedia'da kutlandı. Özel televizyonun ilk dönem yayın prototipinin de tanıldığı geceye istanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Vehbi Koç, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ibrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Barış-Lale Manço, Ayşegül Aldinç gibi isimlerin yanı sıra pek çok davetli katıldı. (Fotoğraf: ENİS ONAT) Şimdiye dek beğenilmeyen her şeye 'arabesk' adı takıldı, oysa o bir biçem... Neredehareket, orada arabesk...HALUK GERAY (Ankara) - Güzel bir Ankara sabahı... Arkası kal- kık, tekerlekleri kalın bir "Audi" taksi. Teypte Orhan Gence- bay. Konservatuvara giden yolda besteci Ertuğrul Bayraktar so- ruyor: "Neden hâlâ Gencebay dinliyorsun? Küçük Emrah, Kü- çük Ceylan da var." Yamt: "Abi onlar bu işi yozlaştırıyor." "Eteklerimiz tutuştuktan sonra çok şü- "kitsch" kavramı. Kötü zevk, kural dışı kullanım, ucuz, bayağı, aynı temaları tek- rarlayan ve geniş kitlelerce tüketilen "es- tetik ürünleri" anlatan kitsch, ilk kez sı- radan ressamlann yaptıkları, çok satan re- simler için kullanıhyor. Daha sonra 20. yy'da uluslararası olarak kullanılmaya başlanıyor. Eleştirmen Hasan Bülent Kahraman, kitsch urünlerinin uç ayırt edici noktası ol- duğunu duşunüyor: "Birincisi, bu urün- ler yoğun duygusalbkla yüklüdür. Bizde de çok tutan, ağlayan çocuk resimlerinde ol- duğu gibi. İkincisi, mutlaka taklit edilmiş şeylerden oluşur çoğu. Üçüncüsü, yanıtı- nı aradığı şey 'nasıl' sorusudur. Dunyaya yeni bir pencere açmaz." Yıl 1986. Haydarpaşa Garı'nda "Asıla- cak Kadın" filminin seti. Köylü giysileri içinde Müjde Ar ve elinden tuttuğu küçük kız köyden kente geliyorlar. Çekimin gör- sel açıdan zengin olması için Müjde Ar ve kür anlamaya çalışıyoruz" diyor Toplum- bilimci Ünsal Oskay, "Ama kimsenin doğ- ru cevaplara sahip olduğunu sanmıyorum. Aslında doğrular hakkında düşünmek, doğru cevaba sahip olduğunu sanmaktan daha önemlidir." Şimdiye kadar beğenilmeyen her şeye "arabesk" adı takıldı. Oysa arabesk bir üslup. Sanat tarihçisi Doç. Dr. Filiz Ye- nişehirlioğlu şöyle açıklıyor: "16. yuzyıl- da İtalya'da 'arabesko' kavramı kullanı- lıyor. 17. yüzyılda Fransa'ya geçiyor. Ara- besk bir süsleme üslubu. Birbirine geçmiş, kıvrık dallardan oluşan kompozisyon. Türkiye'ye 1960'lardan sonra geliyor ara- besk kavramı. Belki de aynı motifİeri kul- lanan bir müzik stilini tanımlıyor. Sonra- dan yaşama biçimini tanımlamak için kul- lanılıyor." Batılı modern toplumlarda bizim ara- besk tanımlamasına en uygun kavram kızı Doğu Ekspresi'nden inen kalabalığın arasına kanşıyor. Gizli kamera çalışıyor. Ekip, bekledifini bulamamıştır. Ne tahta bavullar ne de yorgana sanlmış denkler çı- kar trenden. Set toplandıktan sonra gara Gebze'den gelen tren girer. Aranan kala- balık o trenden çıkar. Tahta bavullar, denkler, oracıkta satılmaya çalışılan el iş- leri... Yukarıdaki anıyı, ressam ve film yönet- meni Gülsüm Karamustafa hızlı geçişi ya- şayan bir toplumda aydın algılamasının nasıl şaşabileceğini göstermek için anlatı- yor. Yoksa bu kütlelerin kültürel hareket- İiliğini anlamada da yorumlar hatalı mı oluyor? Hasan Bülent Kahraman, şu yo- rumu yapıyor: "Kitsch, kapitalizm ile ilişkilidir. Top- lumsal hareketliliğin olmadığı yerlerde kitsch olmaz. Bizde 1950'lerden sonra son derece yoğun bir göç yaşanıyor. Bu kütle- ler, ne İcendilerine ait kültürel değerleri ne de ust sınıflannkini yaşayabiliyorlar. Ye- ni bir kültür geliştiriyorlar. Bir yanıyla lüm- pen kültür, bir yanıyla da kitsch. tster beğenin, ister beğenmeyin bu çok etkin bir kültürel üretim olarak duruyor. Edilgen değil." Karamustafa'nın "Örtülü Medeniyet" tablosunda aygıtların üzerindeki el işi ör- tüler dikkati çeker. Ressamın yorumuna göre bu tür işlemelerin, kitlesel sanayi üre- timi çerçevesinde üretilmiş aygıtların "insancıllaştırılması" çabasının yansıma- sıdır. Kırsal kesimden gelen insanlar, şe- hirdeki yüz yüze ilişkilerin ağır bastığı kır- sal kesimden gelenler, şehirdeki modern toplumun soğuk Uişkilerine bir anlamda bu işlemelerle direnmiş oluyorlar. Toplumbilimci Oskay'ın bu konudaki yorumu şöyle: "Modern topluma geçiş, paylaşmanın hınzırca önlendiği bir dönemdir. 1500'lere kadar insanlar coğrafi mekân anlamında somut gerçekliği paylaşmadıklarını biliyor- lardı. Paylaşma istekleri 1300'lerde başlar. Fransız devrimine kadar insanlar savaş, vergi ve salgın hastahkları paylaşıyorlar- dı, nimetleri değil. Sabah saat 07.00'de çı- kıp akşam 19.00'da evine dönen kadın ço- cuğunu ihmal etmektedir. Bu durumda ya işini bırakacaksın çocuğa bakmak için ya da öyle bir toplumsal örgütlenme yarata- lım ki çocuklanmız sevgiden ve ilgiden muhtaç kalmasm diyeceksin. Bunlann hiç- birini yapamayanların ağlayan çocuk re- simlerini tüketmesi özgürleştirimci bir yak- laşım değildir. Ancak hiçbir toplumda baş- kaldırı bütünüyle hadımlaştıramaınıştır." Hasan Bülent Kahraman, sosyalizmin çöküşüyle birükte 1980'den sonra bireysel alanın öneminin yeniden keşfedildiğine dikkat çekerek şöyle diyor: "1980'lerin or- talarından itibaren daha özgürlükçü, da- ha katılımcı, daha çoğulcu, daha çoksesli bir insan ve toplum anlayışı gelişiyor. Cumhuriyet kuran elitin monist kültürü- nün kırılmasının tek yolu, köyden kente göç edenlerin kendi burjuvazisini kurma- larıdır. Onun için onların kültürlerini kü- çumsememek gerekir diyorum." Besteci Ertuğrul Bayraktar'a göıre kam- yon şoförlüğünden gelen Elvis Presley ney- se, Samsun'dan kaçıp Istanbul'a gelen Or- han Gencebay da o. Bayraktar, Gence- bay'ı Samsun'da yetiştiren ustası ömer Si- nob'un, öğrencisi hakkında dediklerini şöyle aktarıyor: "Orhan hâlâ Samsun'a gelir elinıi öper, cayımı içer. O kendini hiç bozmadı." Samsun'daki öğretmeni ile Ankara'da- ki taksi şoförünün aynı kanıda olmasını sağlayan özel bir dil var. Bu dil üzerinde çok çahşmak gerek. Düğün, 2 kültür arasında kalmış, kimliklerini şaşırmış genç insanların dramını sergiliyor. 'Yeniden Ölmek'bekleneni vermedi, îsmet Elçi 4 Düğün' fılmiyle kendini kanıtladı Berlin'de bir düşkırıkbğı ve bir başarı ATİLLÂ DORSAY (Berlin) Festival- lerde kimi zaman çok beklenen, çok övülen, dedikodusu çok yapılan fılmler vardır. İngiliz sinemasının yeni "harika çocuğu", geçen yıl Shakespeare uyarla- ması 'V. Henrv' fılmiyle büyük övgü ve Oscar adaylığı kazanan Kenneth Bra- nagh'ın yeni fılmi "Yeniden Ölmek... Dead Again de büyük bir merakla bekleni- yordu. Ama sonuç doğrusu gerçek bir düşkırıkhğı oldu. Kenneth Branagh. fılmini 1940"lann o unutulmaz gerilim filmlerine adamış. Hani şu genelde karı-koca veya bır ka- dınla erkek arasında geçen, karanlık bir 'mazi' bir 'bellek kaybf. sürekli bir 'suç- lu kim' şaşırtmacası içinde gelişen o psiko- lojik gerılım öykülerı... Küçük. ama ipu- cu veren simgelerle donanmış, alabiîdi- ğine basite indirgenmiş bir Freud öğreti- sine dayalı, ama insanı nefes nefese bırakan o genelde siyah-beyaz çekilmiş yapımlar. O Hitchcock. Wilder veya Havvksfılmleri. Konu, bu tür bir film için uygun görü- nüyor. Sürekli korkunç düşler görerek uykulanndan uyanan \e kimliğini \itır- miş bir genç kadın. bir özel dedektifın elınde geçmişini ve düşlerinin anlamını aramaya başlıyor. Kadın. düşlerinde kendisini 40 yıl önce olmuş bir cinayette, orkestra şefı olan kocası tarafından kan- h biçimde. makasla öldürüjmüş bir ka- dınla özdeşleştirmektedir. Özel dedektif de zaten öylesine idam sehpasında can veren orkestra şefine benzemektedir ki!.. Bu arada ortaya gizemli bir de "hipnoz- cu' çıkar. Ve yavaş yavaş birbirlerine âşık olan kahramanlarımız. bir yandan geçmışi araştırırken öte vandan da >ıl- lar önce olmuş kanlı bir olayı \eniden yaşamak tehlikesiyle karşılaşırlar... "V. Henry"yi görmedik. Ama Bra- nagh"ın anlaşjlan Shakespeare'i veniden canlandırmada başarılı olan uslübu, klasik Hollyvvood sınemasını ve Hitc- hockvari gerilim öykülerini yeniden canlandırmada yetersız, daha doğrusu uyumsuz kah\or. Branagh, kuşkusuz ıl- ginç bir sinemacı. Ancak görsel-işitsel şoklara, güm-güm vuran bir müzığe. abartılmış durumlara. hızlı bir kurguya dayanan sineması inandırıcılık yönün- de çalışmıyor. En kanlı-gerilimli sahne- ler. yönetmenin bu tutumu \üzünden 'Grand-Guignol' tiyatrosuna kayıyor. tipler karikatürleşıyor. Branagh" ve eşi Emma Thomson'ın o\unculukları da bu arada güme giderken, bizlere bir ara- lar yaşlılıkları gösterilen 2 önemli ovun- cunun. Hanna Sychgulla ve Andy Gar- cia'nın o ağır makyajları altında komik olmaları da cabası. Hollyvvood ve klasik sinema. bu yeni "harika çocuğa" yaman bir oyun oynuyor ve klasiklere yaklaş- manın hiç de k'olay olmadığını, insanm kolavca kafasını-kolunu bu yolda kıra- bileceğini gösteriyor. 42. Berlin Festivali'nde gösterilen tek Türk fılmi olan İsmet Elçi"nin "Dü- ğün'ü aslında bir Alman yapımı. Ama her şeyiyle Türk olan bu fılmi. doğrusu merakla bekliyorduk. İsmet Elçi'yi >ıl- lardır tannorduk. Muş'un bir köyünde doğup ailesiyle birükte Almanya'ya ge- len. sınırlı bir eğitim görmüş, kendi ken- disini yetiştirmiş bu 'kövlü çocuğu". şaşırtıcı enerjisi ve sinema hevesiyle dik- kati çeken. ama çok kimsenin de pek ciddiye almadığı bir genç adamdı. An- cak özyaşamsal romanı \e bırkaç kısa- orta fılminden sonra İsmet Elçi bu ilk önemli ve uzun filmiyle kendini kanıtla- mış ve belli bir başarıya erişmiş gözükü- yor. Doğu Anadolu'nun bir köyünden küçükken Almanya'ya gelmiş, orada büyüyüpokumuş bir genç adam, Metin. günün birinde babası tarafından apar- topar köyüneçağnlıyor. Annesinin has- ta olduğu gerekçesivle... Oysa köyüne vardığında. kendisini evlendirmek üzere karar alındığını ve bunun kendisi dışın- da herkesçe bilındiğini görüyor. Başlık parası verilmiş. 'gelin tarafı' bohçaları düzmüş. düğün hazırlıkları başlamıştır. Oysa Metin'in Almanya'da birlikte ya- şadığı bir Alman kız arkadaşı vardır. Ve kendi düğününde bulunmaya hiç niyetli değildir. "Düğün". bir kez daha. 2 kültür arasın- da kalmış, kimliklerini şaşırmış genç ın- sanlann, "Alamancıların" genç kuşakla- rımn dramım ortaya getiriyor. Oldukça uç noktada bır öykü. abartılmış ızlenı- mini hiç vermeden inandıncı biçimde perdeyegetiriliyor. İsmet Elçi. Berlin'de ve başka kentlerde vaşayan Türklerin her ne kadar "bizzat" yaşamış ve hisset- mişlerse de artık unutmak istedikleri temaları perdeye getirmekle. belki onla- rın hoşuna gidecek bir şey yapmış olmu- >or. Ama bu tür olaylar. bu yıkıcı çelış- kiler hâlâ yaşandığına göre, bunlan unutmak niye? Elçi. kamerasına, planlarına. oyuncu- lanna egemen bir yönetmen olarak gö- züktü bize... Gerçek kö\ halkını fılme katması. fılmini özellikle düğün sahnele- rinde etnografık bir belgesele dönüştür- mesı başarılı. Oğuz Yalçın. Aslı Altan, Halıl Ergün \e Gülsen Tuncer'den aldığı oyunlar da çok i\i. Başkalarını bilmem. ama bu küçük, sade. ancak anlattıkları- na inandıran ve kahramanlarını yanıba- şımızda imiş gibi hissettiğimiz film, bu yıl festivali açan göstenşli. ama kof Konc- halovsky veva Branagh gibi yönetmen- lerin filmlerinden çok daha fazla yüreği- mıze seslendi. Ve Elçı'vı dışarda >aşa- yan. kendi sorunlanm ve bildikleri öyküleri anlatan genç yönetmenlerimiz arasına ekledik. Macaristan'da ikincilik Türk satrancı Atalık'la ilerliyor Haber Merkezi - Milli satranççi- lanmızdan uluslararası usta Suat Atalık, Macaristan'da düzenlenen 'Nuovo 92' turnu- vasında güçlü rakipleri arasın- dan sıyrılarak ikinci oldu. Altı ülkeden 14 satranç oyuncusu- nun katıldığı turnuvada, 3 büyük usta, 10 uluslararası usta ve 1 FIDE ustası mücadele etti. Atalık 4 galibiyet, 8 be- raberlik ve bir yenilgi aldığı turnuvada 8 puan elde etti ve üç büyük ustayı geri- de bıraktı. Uluslararası bir değerlendirme siste- mi olan ELO'ya göre puanını 2465'e yükselten Atalık. böylelikle büyükus- talık unvanına bir adım daha yaklaş- mışoldu. Bütün dış turnuva giderlerini kendi cebinden karşılayan Suat Atalık, bu ayın 26"sında da Karadağ'da yapıla- cak bır turnuvaya katılacak. Macaristan'daki turnuvada Macar büyükustalar Tibor Tolnai ve Jozsef Horvath da Atalık'a karşı koyamadı- lar. Tolnai, Atahk'a sadece 39 hamle dayanabildi: Beyaz: Tolnai (BU-2490) - Siyah: Atahk (UU-2455) Sicilya Savunrnası - Sveşnıkov varyantı: I.e4 c5 2.Af3 d6 3,d4cxd44.Axd4 Af6 5.Ac3 Ac66.Fe3 e5 7.Abd5 a6 8.Aa3 b5 9.Ad5 Kb8 10. Fd3?! Axd5 11 .exd5 Ae7 12.c4 bxc4 13. Axc4 Axd5 14.Fd2 Ab4 15.Fe2 Fe7 16.0-0 0-0 17.Fc3 Fe6 18.b3 f6 19.Ae3 d5 2O.Fxb4 Fxb4 21.Fxa6 Va5 22 Fe2 Fc3 23.Kcl f5 24.g3f4 25.Fg4Fxg4 26. Axg4 Fd4! 27.gxf4 Kxf4 28.Ve2 Ka8 29.Ae3 Kaf8 30.a4 Vb6! 31. Ad5? Kxf2 32.Kxf2 Kxf2 33.Kc8 ŞH 34.Vh5 Vg6 35.Vxg6 Şxg6 36. Şhl Kb2 37.b4 Şf5 38.b5Şg4 39.Ac3Şh3(0-l Beyaz terke- der) Turk turizmı yabancıya iş kapısı oldu AA (Antalya) - Geçen yıl polisten ika- met izni alan 880 yabancı. turistik te- sislerde çahşmak için Antalya'ya yer- leşti. Antalya Emniyet Müdüriüğü Pasaport ve Yabancı Şubesi yetkilileri, ikamet izni alanlann, 50 değişik ülke- nin vatandaşlan olduğunu belirterek bunlann arasında, Sri Lanka, Senegal, Mauritus, Kolombiya, Mali, Tayland ve Fildişi Cumhuriyeti gibi ülke'lerin vatandaşlannın da bulunduğunu söy- lediler. Emniyet Müdürlüğü'nün istatis- tiklerine göre geçen yıl Antalya'ya yerleşen yabancılar arasında Alman vatandaşlan 359 kişiyle ilk sırada yer aldılar. Bu ülkenin vatandaşlannı, 74 ki- şiyle İngilizler, 60 kişiyle Fransızlar, 49 kişiyle Avusturyalılar, 29 kişiyle Hollandalılar ve 24'er kişiyle İsveçliler ve İsviçreliler izledi. Cemal Kamacı'nın "Benim Zaferim'i hüsraıfla bittiRUŞEN ÇAKIR (tstanbul) - Eski pro- fesyonel boksörlerimizden, son seçim- lerde RP'nin Sakarya milletvekili adayı olup seçilemeyen Cemal Kamacı, 'Be- nim Zaferim' adlı filmde. kendi yaşamı- nı oynadı. Yapımcı fırma Feza Film, 600 milyon liraya mal olan bu film için İs- tanbul'da 200 bin el ilanı dağıttı, yazılı ve görsel basına reklamlar verdi. Sonuç- ta filmi İstanbul'da iki hafta içinde sade- ce 3 bin kişi izledi. Şirketin sahibi Mehmet Tanrısever bu sonucu bir "hüsran" olarak niteliyor. Ama bunun ilk hayal kırıklığı olmadığı- nı da hemen ekliyor. Tencere üretim ve satımından 1989 yılında Minyeli Abdul- lah filminin yapımcılığıyla sinemaya da atlayan Tannsever. ilk denemesinden tam bir zaterle çıkmıştı: 400 bine yakm seyirci. 1 milyar lirayı aşkın hasılat. Bu başarı üzerine. zaten Yeşilçam standart- lannın üzerinde ödeme yaptığı film çalı- şanlarının bir kısmını aynca ödüllendir- mişti. Hemen ardından Minyeli Abdullah'ın ikinci bölümü geldi. Tannsever. çoğun- luğunu dindarlann oluşturduğu 'sinema küskünü" 400 bin kişiye yeni yüz binlerin ekleneceğini umdu. Ama beklediği çık- madı. seyirci sayısı 215 bine düştü. Bu- nun üzerine Minyeli'nin, çekilmesi plan- lanan üçüncüşünden vazgeçıldi. Bu arada İsmail Güneş'in yönettiği Çizmeadlı film Rize'nin İkizdereilçesin- de çekildi. Çok partili sisteme geçiş dö- neminde bir kasabada bir günü ele alan filmin gerçek adı Ezan Günü idı. ancak izleyiciyi ürkütmemek için değiştirildi. Ama "piyasa kötü olduğu için' film gös- terime çıkarılmadı. Aynı akıbet, Mehmet Tanrısever'in bizzat yönettiği Sürgün Öğretmen filmi- nin başına da geldi. Adının Sürgün'e dönüştürülmesi düşünülen filmin piya- saya sürülmesi bilinçli olarak geciktirili- yo'r. Halbuki Minyeli Abdullah örneği. bü- yük bir kriz içindeki Türk sinemasında \ alnızca İslami yönleri ağır basan fılmle- rin var kalabileceği izlenimi doğurmuş- tu. Başta Feza Film olmak üzere. birçok Muslüman girişimci, İslami film taleple- rini karşılamak için dev prodüksiyonla- ra niyetlenmişlerdi. Ama olmadı. Tannsever. büyük prodüksiyonlar- dan vazgeçmemekle birlikte. ağırlığı vi- deo piyasasına yönelik "ucuz" fılmlere vereceklerini "üzülerek" belirtiyor. 'Çün- kü' divor. "beni çok üzdüler.' Kimler üzdü? Tannsever, ilk olarak İslami cemaatlerden şikâyetçi, "Belki dua ettiler. ama fıili yardımları olmadı" diyor. Tannsever, dindarlann televiz- yon ve piyasadaki fılmlerden yakındık- îannı, ama kendilerinin sunduğu alter- natiflere de ilgi göstermediklerini belirti- yor. Mehmet Tannsever, sık sık 'idealist' olduğunu vurguluyor. Bir de sinemayı çok sevdiğim. Kendi deyışıyle "hayat mektebinden mezun olmuş'. 40 yaşına girmek üzere. Konyalı. 1979 yılında 'es- ki ideallerinin yanlış olduğunu' anlamış. Yeni yaşamında sinemadan da uzak kal- mış. Âma övle bir özlem duymuş ki. bu patlamış ve yapımcılığa soyunmuş. Türkiye'de sinema seictöründe çalı- şanlann iş disiplininden, sorumluluktan fazla nasiplerini almadıklanndan şikâ- yetçi. Bir de iş ahlakı eksikliğinden. Ör- neğin, bazı basın organlan aleyhlerinde yayın yapmasınlar diye, birlikte çahştık- lan bazı kadın oyuncularla bir müddet soyunmayacaklan üzerine anlaşma im- zalamışlar. Ama "maalesef içlerirıden bazılan gizli gizli' soyunmuş. Bazı İslami yayın organlan da bunun üzerine "Siz bu kadınlan nasıl oynatırsı- nız" diye yayın yapmış. Yeşilçam kökenli sinemacılann çek- tîrdiği sıkıntılar sonucu, "zaten amatör olarak kamera kullanan' Tannsever, yönetmenliğe de girişmiş. "Beni Yeşil- çam yönetmen yaptı" diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle