Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyetı
Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına
Berin N»di « Murahhas Uye: Eminc Uşaklıgil * Cenel Yayın Müdüru:
Hasan Cemal, Yazı Işlerı Mudurıl: Okav Gonensin # Yazı tşleri Müdur
Yaıdımcılan: Salhn Alpaslan, Ktrtm Çakşkkn, Necdet Dofu, Lutfö Tınç
Sayfa Düzenj Yönetmenı: Ali Ac»r 0 Ankara Temsılcısu Ahmet T»n
lç Politika: Mefamet Tezkan Ekonomi: Mcral Tamer, KültUrr Cdai Uster, Istanbul Haberleri: Mnhillin
Sirer, Spor: Abdulkadir Yucelman, Makaleler: Şahin Alpay, DUzeltme: Abdullah Ynzıcı % Koordina-
tör: Ahmet Korulsan # Mali Işler: Erol Erkut # Muhasebe: Bülent Yener 9 Bütçe-Planlama: Sevgi
Osmanbeşeoglu * Reklam: Ayşe Torun * tdare: Hüsejin Giirec • tşletme: Önder Çelik « Bilgi-lşlera:
Nail tnal 9 Personel: Sevgi Bostancıoglu
Basan vr Yayan- Cumhuriya Mnbucılık vc GtKUdlik T.A.Ş. Tarkocajı Cıd. 39/41
34334 Ist PK 246 İManbul Tci 512 05 05 120 hal). TMeı. 22246. Fu (1) 526 60 72 % BüıvUır.
Aakın: Zıya Gokalp Blv lolnlap S No 19/4, Td- 133 11 41-47,TOo,42344, FM. (•) 133 05 65
0 Inlr H Zıya Blv 1352 S 2/3, TM 13 12 30, Tckx: 52359. Fu. (51) 19 53 60 0 M K
Inöno Cad 119 S No 1 Kal 1. TW 19 37 52 (4 hal). Ttta- 62155. Faı: (711 19 25 7«
TAKVIM: 18 ŞUBAT 1992 Imsak: 5.23 Guneş: 6.48 Öğle: 12.23 Ikindi: 15.18 Akşam: 17.48 Yatsı: 19.07
1/laraşdondurması
• AA (kaıramanmaraş) -
jKahramanmaraş'ın ünlüdövme
dondurnası.yurtdışında büyük ilgi
gördü. İıalya ve Almanya'da Marâş
cionduması üretilecek. Ocak ayında
Berlın'dekı Dünya Gıda Fuan'na,
şubatay başlarındada
Kopenhjg'daki turizm fuarına, dövme
dondurnayla katıldıklannı ve büyük
ilgı görd jklerini anlatan dondurma
ustası veDondurmacılar Derneği
Başkanı Mehmet Kambur,
" "Kahramanmaraş dondurması artık
dünyadabır tane. Italya ve Almanya
firmalar. bu dondurmav ı ısrarla
tstiyor. Kendi ülkelerinde ortak tesis
kurma teklifleri aldık" dedi.
Vabancharın dö\ me dondurmayı çok
değişık \e besleyicı bulduklannı
kavdeden Kambur, şöylekonuştu:
'~ Fuar süresince başta Almanya ve
İtaiyaolmak üzerebazı Avrupa
iilkelerindeki fırma yetkilileriy le uzun
temaslarda bulunduk. Çok ciddi
teklifleraldık. Bufırsatlan
değerlendireceğiz. İlk planda İtalyan
ve Alman fırmalarıyla ortaklaşa
dondurma üretmeyi hedefliyoruz."
Bera t kandili
• Haber Merkezi - Üç aylar
içindeki uçuncu kandil olan "Berat
Kandili" bu gece kutlanıyor. Kandil
dolayısıyla TVl'den mevlit yayını
yapılacak. Diyanet İşleri Başkan
Vekili Mehmet Nuri Yılmaz, bu gece
kutlanacak olan "Berat Kandili"
dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Yılmaz mesajında, her Muslumanın
terör ve çığ nedeniyle mağdur olan
vatandaşlarımıza yardım elini
uzatmasının bir görev olduğunu
söyledi. Yılmaz, "Her Muslüman
Allah'a karşı sorumlu olduğu gibi
başta aile fertleri olmak uzere
toplumun diğer fertlerine karşı da
sorumludur" dedi.
Turizm veeğitim
• AA (İstanbul) - Turizm Geliştirme
ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ile
Amerikan Otel Motel Bırliği Eğitim
Enstitüsü'nün (AHM A) ortaklaşa
düzenledıkleri. otel > öneticilerıne
yönelik. "yıyecek-içecek kontrolü"
konulu seminer İstanbul'da başladı.
Semınerin açılışında konuşan TUGEV
Genel Sekreteri Dr. Özen Dallı. 2000
yılında. dünyada 637 milyon kişilik
turizm hacmi ilc 270 milyar dolarlık
turizm geliri beklendiğini belirtti.
Dallı. buçerçevedeTürkiye'vegelecek
turist sav ısının 15 mily on kişi. elde
edilecekgelirinde lOmıKardolar
olarak tahmın edildiğini söyledi.
Prezervatif satışı
• İstanbul Haber Senisi -
Istanbul'dakı Lee mağazalarında
başlatılan yeni bir uygulamada
pantolan satın alan müşterilere
prezervatif armağan ediliyor.
Eczacıbaşı llaç Pazarlama A.Ş.
yetkilileri Lee mağazalarında başlayan
promosyon amaçlı çalışmanın başarılı
olacağını belirttiler. Okey marka
prezervatifler uçlu set halinde
pantolon alan her muşteriye ucretsiz
olarak veriliyor.
Medeni Kanun
• tstanbul Haber Senisi - Medeni
Kanun'un kabul edilişinin 66.
yıldönümü nedeniyle dün Dedeman
Oteli'nde bir basın toplantısı
düzenleyen Prof. Dr. Aysel Çelikel,
Prof. Dr. Neclat Arat ve Prof. Dr.
Türkân Saylan, yasalaştığmda
Muslüman bir toplum için 'kadın
devrimi' sayılabilecek Medeni
Kanun'un zaman içinde yeniden
düzenlenmediği için cağın gerekleriHİ
karşılamaktan uzak kaldığını
belirttiler. Demokratik bir toplumdan
söz edilebilmesi için 66 yıldır aynen
uygulanan kadınla ilgili hükümlerin
eşitliği esas alacak biçimde
değiştirilmesi gerektiğinî savunan
Arat, Çelikel ve Saylan, kanunun evli
kadınların yaşamını zorlaştırdığım
dile getirdiler.
Show TV gecesi
• TV Servisi - Show TV'nin açıhş
gecesi Andreomedia'da kutlandı. Özel
televizyonun ilk dönem yayın
prototipinin de tanıldığı geceye
istanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu,
Vehbi Koç, Zeki Alasya, Metin
Akpınar, Ibrahim Tatlıses, Hülya
Avşar, Barış-Lale Manço, Ayşegül
Aldinç gibi isimlerin yanı sıra pek
çok davetli katıldı. (Fotoğraf: ENİS
ONAT)
Şimdiye dek beğenilmeyen her şeye 'arabesk' adı takıldı, oysa o bir biçem...
Neredehareket, orada arabesk...HALUK GERAY (Ankara) - Güzel bir Ankara sabahı... Arkası kal-
kık, tekerlekleri kalın bir "Audi" taksi. Teypte Orhan Gence-
bay. Konservatuvara giden yolda besteci Ertuğrul Bayraktar so-
ruyor: "Neden hâlâ Gencebay dinliyorsun? Küçük Emrah, Kü-
çük Ceylan da var." Yamt: "Abi onlar bu işi yozlaştırıyor."
"Eteklerimiz tutuştuktan sonra çok şü- "kitsch" kavramı. Kötü zevk, kural dışı
kullanım, ucuz, bayağı, aynı temaları tek-
rarlayan ve geniş kitlelerce tüketilen "es-
tetik ürünleri" anlatan kitsch, ilk kez sı-
radan ressamlann yaptıkları, çok satan re-
simler için kullanıhyor. Daha sonra 20.
yy'da uluslararası olarak kullanılmaya
başlanıyor.
Eleştirmen Hasan Bülent Kahraman,
kitsch urünlerinin uç ayırt edici noktası ol-
duğunu duşunüyor: "Birincisi, bu urün-
ler yoğun duygusalbkla yüklüdür. Bizde de
çok tutan, ağlayan çocuk resimlerinde ol-
duğu gibi. İkincisi, mutlaka taklit edilmiş
şeylerden oluşur çoğu. Üçüncüsü, yanıtı-
nı aradığı şey 'nasıl' sorusudur. Dunyaya
yeni bir pencere açmaz."
Yıl 1986. Haydarpaşa Garı'nda "Asıla-
cak Kadın" filminin seti. Köylü giysileri
içinde Müjde Ar ve elinden tuttuğu küçük
kız köyden kente geliyorlar. Çekimin gör-
sel açıdan zengin olması için Müjde Ar ve
kür anlamaya çalışıyoruz" diyor Toplum-
bilimci Ünsal Oskay, "Ama kimsenin doğ-
ru cevaplara sahip olduğunu sanmıyorum.
Aslında doğrular hakkında düşünmek,
doğru cevaba sahip olduğunu sanmaktan
daha önemlidir."
Şimdiye kadar beğenilmeyen her şeye
"arabesk" adı takıldı. Oysa arabesk bir
üslup. Sanat tarihçisi Doç. Dr. Filiz Ye-
nişehirlioğlu şöyle açıklıyor: "16. yuzyıl-
da İtalya'da 'arabesko' kavramı kullanı-
lıyor. 17. yüzyılda Fransa'ya geçiyor. Ara-
besk bir süsleme üslubu. Birbirine geçmiş,
kıvrık dallardan oluşan kompozisyon.
Türkiye'ye 1960'lardan sonra geliyor ara-
besk kavramı. Belki de aynı motifİeri kul-
lanan bir müzik stilini tanımlıyor. Sonra-
dan yaşama biçimini tanımlamak için kul-
lanılıyor."
Batılı modern toplumlarda bizim ara-
besk tanımlamasına en uygun kavram
kızı Doğu Ekspresi'nden inen kalabalığın
arasına kanşıyor. Gizli kamera çalışıyor.
Ekip, bekledifini bulamamıştır. Ne tahta
bavullar ne de yorgana sanlmış denkler çı-
kar trenden. Set toplandıktan sonra gara
Gebze'den gelen tren girer. Aranan kala-
balık o trenden çıkar. Tahta bavullar,
denkler, oracıkta satılmaya çalışılan el iş-
leri...
Yukarıdaki anıyı, ressam ve film yönet-
meni Gülsüm Karamustafa hızlı geçişi ya-
şayan bir toplumda aydın algılamasının
nasıl şaşabileceğini göstermek için anlatı-
yor. Yoksa bu kütlelerin kültürel hareket-
İiliğini anlamada da yorumlar hatalı mı
oluyor? Hasan Bülent Kahraman, şu yo-
rumu yapıyor:
"Kitsch, kapitalizm ile ilişkilidir. Top-
lumsal hareketliliğin olmadığı yerlerde
kitsch olmaz. Bizde 1950'lerden sonra son
derece yoğun bir göç yaşanıyor. Bu kütle-
ler, ne İcendilerine ait kültürel değerleri ne
de ust sınıflannkini yaşayabiliyorlar. Ye-
ni bir kültür geliştiriyorlar. Bir yanıyla lüm-
pen kültür, bir yanıyla da kitsch. tster
beğenin, ister beğenmeyin bu çok etkin bir
kültürel üretim olarak duruyor. Edilgen
değil."
Karamustafa'nın "Örtülü Medeniyet"
tablosunda aygıtların üzerindeki el işi ör-
tüler dikkati çeker. Ressamın yorumuna
göre bu tür işlemelerin, kitlesel sanayi üre-
timi çerçevesinde üretilmiş aygıtların
"insancıllaştırılması" çabasının yansıma-
sıdır. Kırsal kesimden gelen insanlar, şe-
hirdeki yüz yüze ilişkilerin ağır bastığı kır-
sal kesimden gelenler, şehirdeki modern
toplumun soğuk Uişkilerine bir anlamda bu
işlemelerle direnmiş oluyorlar.
Toplumbilimci Oskay'ın bu konudaki
yorumu şöyle:
"Modern topluma geçiş, paylaşmanın
hınzırca önlendiği bir dönemdir. 1500'lere
kadar insanlar coğrafi mekân anlamında
somut gerçekliği paylaşmadıklarını biliyor-
lardı. Paylaşma istekleri 1300'lerde başlar.
Fransız devrimine kadar insanlar savaş,
vergi ve salgın hastahkları paylaşıyorlar-
dı, nimetleri değil. Sabah saat 07.00'de çı-
kıp akşam 19.00'da evine dönen kadın ço-
cuğunu ihmal etmektedir. Bu durumda ya
işini bırakacaksın çocuğa bakmak için ya
da öyle bir toplumsal örgütlenme yarata-
lım ki çocuklanmız sevgiden ve ilgiden
muhtaç kalmasm diyeceksin. Bunlann hiç-
birini yapamayanların ağlayan çocuk re-
simlerini tüketmesi özgürleştirimci bir yak-
laşım değildir. Ancak hiçbir toplumda baş-
kaldırı bütünüyle hadımlaştıramaınıştır."
Hasan Bülent Kahraman, sosyalizmin
çöküşüyle birükte 1980'den sonra bireysel
alanın öneminin yeniden keşfedildiğine
dikkat çekerek şöyle diyor: "1980'lerin or-
talarından itibaren daha özgürlükçü, da-
ha katılımcı, daha çoğulcu, daha çoksesli
bir insan ve toplum anlayışı gelişiyor.
Cumhuriyet kuran elitin monist kültürü-
nün kırılmasının tek yolu, köyden kente
göç edenlerin kendi burjuvazisini kurma-
larıdır. Onun için onların kültürlerini kü-
çumsememek gerekir diyorum."
Besteci Ertuğrul Bayraktar'a göıre kam-
yon şoförlüğünden gelen Elvis Presley ney-
se, Samsun'dan kaçıp Istanbul'a gelen Or-
han Gencebay da o. Bayraktar, Gence-
bay'ı Samsun'da yetiştiren ustası ömer Si-
nob'un, öğrencisi hakkında dediklerini
şöyle aktarıyor:
"Orhan hâlâ Samsun'a gelir elinıi öper,
cayımı içer. O kendini hiç bozmadı."
Samsun'daki öğretmeni ile Ankara'da-
ki taksi şoförünün aynı kanıda olmasını
sağlayan özel bir dil var. Bu dil üzerinde
çok çahşmak gerek.
Düğün, 2 kültür arasında kalmış, kimliklerini şaşırmış genç insanların dramını sergiliyor.
'Yeniden Ölmek'bekleneni vermedi, îsmet Elçi
4
Düğün' fılmiyle kendini kanıtladı
Berlin'de bir düşkırıkbğı ve bir başarı
ATİLLÂ DORSAY (Berlin) Festival-
lerde kimi zaman çok beklenen, çok
övülen, dedikodusu çok yapılan fılmler
vardır. İngiliz sinemasının yeni "harika
çocuğu", geçen yıl Shakespeare uyarla-
ması 'V. Henrv' fılmiyle büyük övgü ve
Oscar adaylığı kazanan Kenneth Bra-
nagh'ın yeni fılmi "Yeniden Ölmek...
Dead Again de büyük bir merakla bekleni-
yordu. Ama sonuç doğrusu gerçek bir
düşkırıkhğı oldu.
Kenneth Branagh. fılmini 1940"lann o
unutulmaz gerilim filmlerine adamış.
Hani şu genelde karı-koca veya bır ka-
dınla erkek arasında geçen, karanlık bir
'mazi' bir 'bellek kaybf. sürekli bir 'suç-
lu kim' şaşırtmacası içinde gelişen o psiko-
lojik gerılım öykülerı... Küçük. ama ipu-
cu veren simgelerle donanmış, alabiîdi-
ğine basite indirgenmiş bir Freud öğreti-
sine dayalı, ama insanı nefes nefese
bırakan o genelde siyah-beyaz çekilmiş
yapımlar. O Hitchcock. Wilder veya
Havvksfılmleri.
Konu, bu tür bir film için uygun görü-
nüyor. Sürekli korkunç düşler görerek
uykulanndan uyanan \e kimliğini \itır-
miş bir genç kadın. bir özel dedektifın
elınde geçmişini ve düşlerinin anlamını
aramaya başlıyor. Kadın. düşlerinde
kendisini 40 yıl önce olmuş bir cinayette,
orkestra şefı olan kocası tarafından kan-
h biçimde. makasla öldürüjmüş bir ka-
dınla özdeşleştirmektedir. Özel dedektif
de zaten öylesine idam sehpasında can
veren orkestra şefine benzemektedir ki!..
Bu arada ortaya gizemli bir de "hipnoz-
cu' çıkar. Ve yavaş yavaş birbirlerine
âşık olan kahramanlarımız. bir yandan
geçmışi araştırırken öte vandan da >ıl-
lar önce olmuş kanlı bir olayı \eniden
yaşamak tehlikesiyle karşılaşırlar...
"V. Henry"yi görmedik. Ama Bra-
nagh"ın anlaşjlan Shakespeare'i veniden
canlandırmada başarılı olan uslübu,
klasik Hollyvvood sınemasını ve Hitc-
hockvari gerilim öykülerini yeniden
canlandırmada yetersız, daha doğrusu
uyumsuz kah\or. Branagh, kuşkusuz ıl-
ginç bir sinemacı. Ancak görsel-işitsel
şoklara, güm-güm vuran bir müzığe.
abartılmış durumlara. hızlı bir kurguya
dayanan sineması inandırıcılık yönün-
de çalışmıyor. En kanlı-gerilimli sahne-
ler. yönetmenin bu tutumu \üzünden
'Grand-Guignol' tiyatrosuna kayıyor.
tipler karikatürleşıyor. Branagh" ve eşi
Emma Thomson'ın o\unculukları da
bu arada güme giderken, bizlere bir ara-
lar yaşlılıkları gösterilen 2 önemli ovun-
cunun. Hanna Sychgulla ve Andy Gar-
cia'nın o ağır makyajları altında komik
olmaları da cabası. Hollyvvood ve klasik
sinema. bu yeni "harika çocuğa" yaman
bir oyun oynuyor ve klasiklere yaklaş-
manın hiç de k'olay olmadığını, insanm
kolavca kafasını-kolunu bu yolda kıra-
bileceğini gösteriyor.
42. Berlin Festivali'nde gösterilen tek
Türk fılmi olan İsmet Elçi"nin "Dü-
ğün'ü aslında bir Alman yapımı. Ama
her şeyiyle Türk olan bu fılmi. doğrusu
merakla bekliyorduk. İsmet Elçi'yi >ıl-
lardır tannorduk. Muş'un bir köyünde
doğup ailesiyle birükte Almanya'ya ge-
len. sınırlı bir eğitim görmüş, kendi ken-
disini yetiştirmiş bu 'kövlü çocuğu".
şaşırtıcı enerjisi ve sinema hevesiyle dik-
kati çeken. ama çok kimsenin de pek
ciddiye almadığı bir genç adamdı. An-
cak özyaşamsal romanı \e bırkaç kısa-
orta fılminden sonra İsmet Elçi bu ilk
önemli ve uzun filmiyle kendini kanıtla-
mış ve belli bir başarıya erişmiş gözükü-
yor.
Doğu Anadolu'nun bir köyünden
küçükken Almanya'ya gelmiş, orada
büyüyüpokumuş bir genç adam, Metin.
günün birinde babası tarafından apar-
topar köyüneçağnlıyor. Annesinin has-
ta olduğu gerekçesivle... Oysa köyüne
vardığında. kendisini evlendirmek üzere
karar alındığını ve bunun kendisi dışın-
da herkesçe bilındiğini görüyor. Başlık
parası verilmiş. 'gelin tarafı' bohçaları
düzmüş. düğün hazırlıkları başlamıştır.
Oysa Metin'in Almanya'da birlikte ya-
şadığı bir Alman kız arkadaşı vardır. Ve
kendi düğününde bulunmaya hiç niyetli
değildir.
"Düğün". bir kez daha. 2 kültür arasın-
da kalmış, kimliklerini şaşırmış genç ın-
sanlann, "Alamancıların" genç kuşakla-
rımn dramım ortaya getiriyor. Oldukça
uç noktada bır öykü. abartılmış ızlenı-
mini hiç vermeden inandıncı biçimde
perdeyegetiriliyor. İsmet Elçi. Berlin'de
ve başka kentlerde vaşayan Türklerin
her ne kadar "bizzat" yaşamış ve hisset-
mişlerse de artık unutmak istedikleri
temaları perdeye getirmekle. belki onla-
rın hoşuna gidecek bir şey yapmış olmu-
>or.
Ama bu tür olaylar. bu yıkıcı çelış-
kiler hâlâ yaşandığına göre, bunlan
unutmak niye?
Elçi. kamerasına, planlarına. oyuncu-
lanna egemen bir yönetmen olarak gö-
züktü bize... Gerçek kö\ halkını fılme
katması. fılmini özellikle düğün sahnele-
rinde etnografık bir belgesele dönüştür-
mesı başarılı. Oğuz Yalçın. Aslı Altan,
Halıl Ergün \e Gülsen Tuncer'den aldığı
oyunlar da çok i\i. Başkalarını bilmem.
ama bu küçük, sade. ancak anlattıkları-
na inandıran ve kahramanlarını yanıba-
şımızda imiş gibi hissettiğimiz film, bu yıl
festivali açan göstenşli. ama kof Konc-
halovsky veva Branagh gibi yönetmen-
lerin filmlerinden çok daha fazla yüreği-
mıze seslendi. Ve Elçı'vı dışarda >aşa-
yan. kendi sorunlanm ve bildikleri
öyküleri anlatan genç yönetmenlerimiz
arasına ekledik.
Macaristan'da ikincilik
Türk satrancı
Atalık'la
ilerliyor
Haber Merkezi - Milli satranççi-
lanmızdan uluslararası usta
Suat Atalık, Macaristan'da
düzenlenen 'Nuovo 92' turnu-
vasında güçlü rakipleri arasın-
dan sıyrılarak ikinci oldu.
Altı ülkeden 14 satranç oyuncusu-
nun katıldığı turnuvada, 3 büyük usta,
10 uluslararası usta ve 1 FIDE ustası
mücadele etti. Atalık 4 galibiyet, 8 be-
raberlik ve bir yenilgi aldığı turnuvada
8 puan elde etti ve üç büyük ustayı geri-
de bıraktı.
Uluslararası bir değerlendirme siste-
mi olan ELO'ya göre puanını 2465'e
yükselten Atalık. böylelikle büyükus-
talık unvanına bir adım daha yaklaş-
mışoldu.
Bütün dış turnuva giderlerini kendi
cebinden karşılayan Suat Atalık, bu
ayın 26"sında da Karadağ'da yapıla-
cak bır turnuvaya katılacak.
Macaristan'daki turnuvada Macar
büyükustalar Tibor Tolnai ve Jozsef
Horvath da Atalık'a karşı koyamadı-
lar. Tolnai, Atahk'a sadece 39 hamle
dayanabildi:
Beyaz: Tolnai (BU-2490) - Siyah:
Atahk (UU-2455) Sicilya Savunrnası
- Sveşnıkov varyantı: I.e4 c5 2.Af3 d6
3,d4cxd44.Axd4 Af6 5.Ac3 Ac66.Fe3
e5 7.Abd5 a6 8.Aa3 b5 9.Ad5 Kb8 10.
Fd3?! Axd5 11 .exd5 Ae7 12.c4 bxc4 13.
Axc4 Axd5 14.Fd2 Ab4 15.Fe2 Fe7
16.0-0 0-0 17.Fc3 Fe6 18.b3 f6 19.Ae3
d5 2O.Fxb4 Fxb4 21.Fxa6 Va5 22 Fe2
Fc3 23.Kcl f5 24.g3f4 25.Fg4Fxg4 26.
Axg4 Fd4! 27.gxf4 Kxf4 28.Ve2 Ka8
29.Ae3 Kaf8 30.a4 Vb6! 31. Ad5? Kxf2
32.Kxf2 Kxf2 33.Kc8 ŞH 34.Vh5 Vg6
35.Vxg6 Şxg6 36. Şhl Kb2 37.b4 Şf5
38.b5Şg4 39.Ac3Şh3(0-l Beyaz terke-
der)
Turk turizmı
yabancıya iş
kapısı oldu
AA (Antalya) - Geçen yıl polisten ika-
met izni alan 880 yabancı. turistik te-
sislerde çahşmak için Antalya'ya yer-
leşti. Antalya Emniyet Müdüriüğü
Pasaport ve Yabancı Şubesi yetkilileri,
ikamet izni alanlann, 50 değişik ülke-
nin vatandaşlan olduğunu belirterek
bunlann arasında, Sri Lanka, Senegal,
Mauritus, Kolombiya, Mali, Tayland
ve Fildişi Cumhuriyeti gibi ülke'lerin
vatandaşlannın da bulunduğunu söy-
lediler.
Emniyet Müdürlüğü'nün istatis-
tiklerine göre geçen yıl Antalya'ya
yerleşen yabancılar arasında Alman
vatandaşlan 359 kişiyle ilk sırada yer
aldılar.
Bu ülkenin vatandaşlannı, 74 ki-
şiyle İngilizler, 60 kişiyle Fransızlar,
49 kişiyle Avusturyalılar, 29 kişiyle
Hollandalılar ve 24'er kişiyle İsveçliler
ve İsviçreliler izledi.
Cemal Kamacı'nın "Benim Zaferim'i hüsraıfla bittiRUŞEN ÇAKIR (tstanbul) - Eski pro-
fesyonel boksörlerimizden, son seçim-
lerde RP'nin Sakarya milletvekili adayı
olup seçilemeyen Cemal Kamacı, 'Be-
nim Zaferim' adlı filmde. kendi yaşamı-
nı oynadı. Yapımcı fırma Feza Film, 600
milyon liraya mal olan bu film için İs-
tanbul'da 200 bin el ilanı dağıttı, yazılı
ve görsel basına reklamlar verdi. Sonuç-
ta filmi İstanbul'da iki hafta içinde sade-
ce 3 bin kişi izledi.
Şirketin sahibi Mehmet Tanrısever bu
sonucu bir "hüsran" olarak niteliyor.
Ama bunun ilk hayal kırıklığı olmadığı-
nı da hemen ekliyor. Tencere üretim ve
satımından 1989 yılında Minyeli Abdul-
lah filminin yapımcılığıyla sinemaya da
atlayan Tannsever. ilk denemesinden
tam bir zaterle çıkmıştı: 400 bine yakm
seyirci. 1 milyar lirayı aşkın hasılat. Bu
başarı üzerine. zaten Yeşilçam standart-
lannın üzerinde ödeme yaptığı film çalı-
şanlarının bir kısmını aynca ödüllendir-
mişti.
Hemen ardından Minyeli Abdullah'ın
ikinci bölümü geldi. Tannsever. çoğun-
luğunu dindarlann oluşturduğu 'sinema
küskünü" 400 bin kişiye yeni yüz binlerin
ekleneceğini umdu. Ama beklediği çık-
madı. seyirci sayısı 215 bine düştü. Bu-
nun üzerine Minyeli'nin, çekilmesi plan-
lanan üçüncüşünden vazgeçıldi.
Bu arada İsmail Güneş'in yönettiği
Çizmeadlı film Rize'nin İkizdereilçesin-
de çekildi. Çok partili sisteme geçiş dö-
neminde bir kasabada bir günü ele alan
filmin gerçek adı Ezan Günü idı. ancak
izleyiciyi ürkütmemek için değiştirildi.
Ama "piyasa kötü olduğu için' film gös-
terime çıkarılmadı.
Aynı akıbet, Mehmet Tanrısever'in
bizzat yönettiği Sürgün Öğretmen filmi-
nin başına da geldi. Adının Sürgün'e
dönüştürülmesi düşünülen filmin piya-
saya sürülmesi bilinçli olarak geciktirili-
yo'r.
Halbuki Minyeli Abdullah örneği. bü-
yük bir kriz içindeki Türk sinemasında
\ alnızca İslami yönleri ağır basan fılmle-
rin var kalabileceği izlenimi doğurmuş-
tu. Başta Feza Film olmak üzere. birçok
Muslüman girişimci, İslami film taleple-
rini karşılamak için dev prodüksiyonla-
ra niyetlenmişlerdi. Ama olmadı.
Tannsever. büyük prodüksiyonlar-
dan vazgeçmemekle birlikte. ağırlığı vi-
deo piyasasına yönelik "ucuz" fılmlere
vereceklerini "üzülerek" belirtiyor. 'Çün-
kü' divor. "beni çok üzdüler.'
Kimler üzdü? Tannsever, ilk olarak
İslami cemaatlerden şikâyetçi, "Belki
dua ettiler. ama fıili yardımları olmadı"
diyor. Tannsever, dindarlann televiz-
yon ve piyasadaki fılmlerden yakındık-
îannı, ama kendilerinin sunduğu alter-
natiflere de ilgi göstermediklerini belirti-
yor.
Mehmet Tannsever, sık sık 'idealist'
olduğunu vurguluyor. Bir de sinemayı
çok sevdiğim. Kendi deyışıyle "hayat
mektebinden mezun olmuş'. 40 yaşına
girmek üzere. Konyalı. 1979 yılında 'es-
ki ideallerinin yanlış olduğunu' anlamış.
Yeni yaşamında sinemadan da uzak kal-
mış. Âma övle bir özlem duymuş ki. bu
patlamış ve yapımcılığa soyunmuş.
Türkiye'de sinema seictöründe çalı-
şanlann iş disiplininden, sorumluluktan
fazla nasiplerini almadıklanndan şikâ-
yetçi. Bir de iş ahlakı eksikliğinden. Ör-
neğin, bazı basın organlan aleyhlerinde
yayın yapmasınlar diye, birlikte çahştık-
lan bazı kadın oyuncularla bir müddet
soyunmayacaklan üzerine anlaşma im-
zalamışlar. Ama "maalesef içlerirıden
bazılan gizli gizli' soyunmuş.
Bazı İslami yayın organlan da bunun
üzerine "Siz bu kadınlan nasıl oynatırsı-
nız" diye yayın yapmış.
Yeşilçam kökenli sinemacılann çek-
tîrdiği sıkıntılar sonucu, "zaten amatör
olarak kamera kullanan' Tannsever,
yönetmenliğe de girişmiş. "Beni Yeşil-
çam yönetmen yaptı" diyor.