08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"•8ŞUBAT1992SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER IJGVIMEprojesineson verîliyorÖNDER BALOĞLU <Eskişehir)- Lise Mezunlanna Meslek Edin- dirme Projesi'ni (LİMME) iptal ettiklerini açıklayan Milli Eği- tim Bakanı Köksal Toptan, proje kapsamındaki öğrencile- rin Anadolu Üniversitesi'nin açık öğretim programlarına alınması için yasal imkân da ol- madığını söyledi. Toptan, üniversiteler ömıündeki yığıl- manın önüne geçebilmek için de Açık- öğretim Fakültesi'nin kapasitesinin genişletileceğini ve bu amaçla Anadolu Universitesi'ne her lürlü desteğin verile- ceğini söyledi. Toptan, Anadolu Üni- versitcsi'nde İşitme Engelli Çocuklar Eğitim Merkezi ile Zihinsel Engelli Ço- cuklar Eğitim Merkezi'nde de inceleme- lerde bulunarak yetkililerden bilgi aldı. Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan bakanhk üst düzey yetkilileri ileve Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve üniversitenin uz- man öğretim üyelerinin katılımı ile dün başlayan toplantı, bugün üniversite için- deki inçelemelerle tamamlandı. Toplan- tıda, LİMME projesi, Asya'daki Türk devletlerine eğitim yardımı. üniversitele- rin önündeki yığılmalar. engellilerin eği- timi gibi konular ele alındı. İki ayrı bö- lüm halinde ve yaklaşık 7 saat süren toplantıda beliren görüşleri değerlendi- ren Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan şunlan söyledi: "Toplantı sırasında Anadolu Üniver- sitesi'nin uzmanlan LİMME uygulama- sının yararlı olmadığı görüşünü dile ge- tirdiler. Bakanhk olarak biz de aynı görüşteyiz. milli eğitim sistemi dışındaki bir uygulamanın giderek daha büyük sorunlar yaratacağına inanıyoruz. O ne- denle, LİMME projesini gelecek yıldan itibaren uygulamadan kaldıracağız. An- cak halk eğitim merkezlerinde geliştiril- miş ve çeşitlendırilmiş kurslar.yoğunlaş- tırılacak. Halen LİMME'yedevameden ya da mezun olanların yasal düzen için- de de üniversite seçme sınavlanna gir- meden Açıköğretim Fakültesi'ne kayıt- ları mümkün değil. Bu gençlerimiz. kendilerine sağlanan ek puanlarla ÖSYM kanalıyla Açıköğretim Fakül- tesi'ne girebilecekler. LİMME projesi- nin başlatılmasında iş vaadi veren özel sektör temsilcilerine ve o günkü yöneti- cilere de verdikleri sözleri hatırlatmak istiyorum." Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan, Asya'daki Türki cumhuriyetlere eğitim yardımı yapılması konusunda da Ana- dolu Üniversitesi'nin deneyim ve ola- naklanndan yararlanmayı amaçladıkla- nnı, bu ayın sonunda bu ülkelere yapa- cağı geziye Rektör Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'i de da\ H ettiğini belirterek "Asya'daki Türk cumhuriyetlerinin eği- tim sorununun çözümüne katkıda bu- lunmak amaçıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi ortak program- lar geliştirecek. Ay sonunda bu ülkelere yapacağımız gezi sırasında da bazı ön programlar götürüp deneme imkânlan bulacağız" dedi. Toptan, Anadolu Üni- versitesi'nin Türk eğiüminde çok önemli bir yere sahip olduğunu ve Açıköğretim Fakültesi vasıtasıyla üniversite önünde- ki yığılmanın kısmen önlendiğini söyle- di. Milli Eğitim Bakanı Köksaî Toptan bu konuda da yapılan toplantıda pren- sip olarak Açıköğretim Fakültesi'nin kapasitesinin genişletilmesi karanna va- rıldığını belirtti. Sakatların ancak yüzde 2.7'sine eği- tim hizmeti verilebildiğini belirten Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan, Anado- lu Üniversitesi'nde işitme ve zihinsel engelli çocukların eğitimi konusunda önemli aşamalar kaydedildiğine de dik- kat çekerek bu konuda üniversiteye her türlü desteğin verileceğini sözlerine ekle- di. Liseliler ezberden yakınıyor AA (İzmir) - Lise düzeyinde yapı- lan bir araştırma, Türkiye'de li- se eğitiminde çağdaş araç-gereç ve yöntemlerden gereğince ya- rarlanılmadığını, öğrencilerin "pasif ezber" yöntemiyle eği- timden yakındıklarını ortaya koydu. Çağdaş Araştırma Merkezinin (ÇAM) yetkilisi Doç. Dr. Tamer Ürüm, öğrencilerin yüzde 42'sinin Öğretimde otomasyonun uygulandığı, öğretim ay- gıtlan, bilgisayar ve robotlann bulundu- ğu bir yöntemle eğitim görmek istedikle- rini belirtti. Doç. Dr. Urüm, öğretmen- lerin ise çağdaş eğitim teknolojilerinden yararlanmada enformasyon, organizas- yon ve motivasyon yönünden büyük sbrunlarla karşı karşıya bulunduklann- dan ezber yöntemini uygulamak zorun- da kaldıklannın saptandığını söyledi. Öğrencilerin bu dönemde edinmek is- tedikleri meslekler arasında mühendisli- ğin birinci sırada olduğu, bunu tıp dok- torluğu ile işletmecilik ve ekonomistliğin izlediğini belirten Ürüm, öğrencilerin yüzde 27'sinin dersi öğrenınekle birlikte, konuyu kürne çalışması biçiminde işle- meyi yeğlediklerini, yüzde 23'ünün ise öğretimin üretimle birlikte olmasını iste- diklerini kaydetti. MEMUR MAAŞLARI BANKAMATtĞE TAKILDI • Maaş.lannı bankaların otomatik para çekme makinelerinden alan memurlar, bu ay da paralarını bankalardan çekememcnin sıkmtısını yaşadı. Dün otomatik para makinelerinin önünde uzun kuyruklar oluşturan memurlar, maaşlarını alabilmek için saatlerce beklemek zorunda kaldı. Memur maaşlan yılbaşından bu yana kamu bankalarına yatınlarak bu bankaların otomatik para makinelerinden ödeniyor. Maliye yetkilileri, maaş öde- melerinde ortaya çıkabilecek aksaklıklan goz onune alarak, ilgili kamu kuruluşlarının maaş tutarlarını ödemeden 2 giın önce bankaya yatırmaları uygulaması getirildiğini belintiler. Ancak, bu a> ödeme gununun hafta sonu ertesine denk gelraesi, bu önlemin geçeriiliğini ortadan kaldırdı. Kamu bankalarının bir bolumüniin hafta sonu çalışmaması nedeniyle maaşlann, besap- lara işlenemediği ve fcirtakım aksaklıUar gorulduğu bildirildi. Memurlar, makinelerin sık sok bozulmasından ve her şubede makine bulunmamasından yakınarak, "Biz bu yeni uygulamadan büyük kolaylık beklerken türlü eziyetlerle karşılaştık. Eğer bu durum böyle sürerse tekrar eski uygulamaya dönülsüıT dediler. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) AkBAINKT.A.Ş. İDARE MECLÎSl'NDEN Hissedarlar Olağan Umumi Heyet Toplantısı'na Davet Gündemi aşagıda yazılı, Bankamız Kırkdördüncü hesap devresine ait 1991 yılı Olağan Umumi Heyet Toplantısı 18 Mart 1992.tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 15.00'de tstanbul'da Umum Müdiirlük, Fındıklı binasında yapılacaktır. I- Esas Mukavelenamemizin 66 ve 67'ncı maddeleri mucibince pay defterine kayıtlı Sayın Ortaklarımızın toplantı gününden en geç bir hafta evvel tstanbul'da Umum Müdürlük, Fındıklı binasında bulunan Genel Muhasebe Müdürlüğümüze müracaatla gerekli işlemleri yapmak ve giriş kanı almak suretıyle toplantıya ıştirak edebilecekleri veya şahsen gelmeleri mümkün olmayanların; AKBANK T.A.Ş. İdare MecÛsi Reisliğine İSTANBUL Akbank Türk Anonim Şirketi'nin 18 Mart 1992 taribindeyapılacak olan Olağan Umumi Heyet Toplantısı'nagelemeyeceğimden beni temsile Bankamız Ortaklanndan. ~ temsilci tayin ettim. Adıgeçene malik olduğum bisse senetlerime göre düzenlenecek giriş kartımn verihnesini rica ederim, ORTAĞIS İMZASI İSİM' ADRES :. ~ şeklinde bir selahiyetname ile vekilleri marifetiyle kendilerini temsil ettirebilecekleri, II- 3182 no.lu Bankalar Kanunu'nun 18. maddesının 2 fıkrası, gereğince sermayenın % 1 ve.daha fazlasına sahip olan ortaklar ile Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri'nin,, Denetçiler ve bırınci derecede ımza yetkisine sahip olanların vekil olarak oy kullanamayacaklan, bunların dışında kalan kimselerın vekil olarak kullanabilecekleri azamı oy sayısının toplam oy sayısının % l'ini aşamayacağı, III- Bilonço ile Kâr ve Zarar hesabı ve kazancın tahsis şekli hakkındaki malumatı havi yıllık rapor ve denetçı raporlarımn, toplantıdan onbeş gün evvel Istanbul'da Genel Muhasebe Mudurlüğumüz ile Ankara ve Adana Şubelerimızde T. Ticaret Kanunu'nun 362. maddesı gereğince Sayın Ortaklârımızın tetkikine amade bulundurulacağı, ilan olunur. G Ü N D E M : 1- Başkanlık Divanı'nın teşkıli ve Genel Kurul tutanağının imzası için yetki verilmes.; 2- İdare Meclisi, Murakıplar ve Bağımsız Denetim Kuruluşu Raporlarımn okunması, 3- 1991 yılı Bılançosu ile Kâr ve Zarar hesabının tetkık edılıp tasdıki ve bu muamele ve hesaplardan dolayı İdare Meclisi ıle Murakıpların ıbralan. 4- 1991 yılı kârı hakkında karar ıttıhazı, 5- Araolık faaliyetlerinın denellenmesi için yapılan Bağımsız Dcneıim Kurulu seçiminin onaylanması 6- İdare Meclisi Azalan'nın Türk Ticaret Kanunu'nun 334 ve 335'nci maddeleri şumulüne gıren hususlarda mezun kılınmaları hakkında İdare Meclisi'ne yetkı verilmesi AKBANK İstanbul Boğazı'nın römorkörcüleri: GemileriBoğaz'dan Allah geçiriyor VEDATYENERER(İstanbul)- İstanbul Boğazı'ndagemi ka- zalarının ardı arkası kesilmezkenyöneticilerin yıllardır ka- lıplaşmış cümlelerle kaza nedenlerini açıklamaları trafığe kahcı bir çözümle yanaşılmadığı düşüncesini doğuruyor. Boğaz'da görev yapan kılavuz kap- [e edecek yetkili yok. Saat 17.00'den tanlar ile telsizcilerin yarattığı tehli- kelerin ardından gemilere ilk yardım amacıyla gelen römorkörlerin du- rumları da iç açıcı gözükmüyor. DDY'ye bağlı olan Haydarpaşa Li- manı'nda görevli, kaptan ehliyeti ol- mayan, dok kaptanlığını idare eden yöneticiler de gercek sorunlara ilişkin konuşmaktan kaçınıyorlar. İstan- bul Boğazı'nda gemilere hizmet ver- mesi gereken römorkörlerin durum- larını da isimlerinin açıklanmasını is- temeyen çalışanlar şöyle sıralıyorlar. — Limanlarda römorkör sayısı ye- tersiz. Çekici güçleri çok zayıf açık deniz römorkları liman işlerinde kul- lanıhyor, mesela söndürenler. Rö- mork kaptanlarının eğitimleri çok düşük. Akıntıya karşı orta büyüklük- te bir gemiyi bile çekecek güçte rö- morkör yoktur. Gemilere eşlik eden römorkörlerin aslında gemilere bağ- lı gitmesi gerekir. İstanbul'daki tüm römorkörleri toplasanız, 200 bin ton- luk bir gemiyi akıntıya karşı çekme- ye yetmez. Her şey göstermelik. Ge- mileri 'Allah' geçiriyor. — Şehir Hatları vapurlannın düze- ne girmesi gerekiyor. — Türkiye 1974'te Denizde Can Güvenliğini Koruma Uluslararası Anlaşması SOLAS'a imza attı. Belli kurtarma bölgeleri ilan etti. Bu ne- denle, Yunanistan'la savaşa ramak kaldı. Ama bir tek kurtarma botu sa- tın almadı. SAR adı verilen arama ve kurtarma botu Türkiye'de yok. Sa- hil güvenlik, "Biz bu işi yapanz" de- yip işin içinden çıktı. Ama her sefe- rinde Türk karasularında verilen SOS'a Yunan kurtarma botları yeti- şiyor. Atlantik'te batmakta olan ko- ca tankerlerden tüm personel kurta- rılırken biz İstanbul Boğazı'nda in- san öldürüyoruz. Kurtarma botu ola- rak kullanılan ve tek olan Alemdar, Tophane'den Ortaköy'e birkaç saatte varıyor. O da eğer bir iş için Çanak- kale ya da Gemlik'e gönderil- memişse. — Römork kaptanları, bölge mü- dürlüklerindeki kıyı kaptanlığı sına- vma girerek kaptan oluyorlar. Çekir- dekten yetişiyorlar. Ama denizcilik tabirlerini ve yabancı dil bilmiyorlar. Römork kaptanlığı konusunda bir bilgiye sahip değiller. — Batmakta olan gemiye müdaha- sonra hiç yok. Liman başkanlığı de- vamlı olarak işleri kendi üstünden başkasına atar. Denizcilikten anlayan hiç kimseyi bulamazsınız. Yetkilile- rin çoğu başka branşlardan insanlar- dır ve devamlı değişirler. Denetleme memurlan da işi biraz biliyorlar ama onlara da yetki verilmemiş. Canları istediği zaman yetkililer, canlan iste- mediği zaman yetkili değiller. — İstanbul'da liman başkanlığı di- ye bir otorite yok. Kimse gemilerle il- gilenmez. — Haydarpaşa Darıca ve Bandır- ma ümanlarının yanı sıra Türkiye'- deki limanların pek çoğu DDY'ye ait- tir, başındakiler de demiryollannın denizle hiç ilgisi olmayan insanları- dır. — İstanbul Limanı'ndan kalkan ge- milerin pek çoğu tam personel kalk- mıyor. İstanbul Liman Başkanlığı bunları, kalkış sırasında gemiye çıkıp kontrol etmesi gerekirken böyle bir işlem yapılmıyor. — Limana yük boşaltacak olan yaklaşık 2000 tonluk bir gemi, liman başkanhğındaki kayıtlarda 499 ton olarak gözükür. Bu şekilde yüzlerce gemi var. 500 tonun altındaki gemi- ler liman hizmetlerinden ve vergiden muaftır. Düşük ehliyetli personel kul- lanabilirler. Dolayısıyla masraf azdır. Eğer gemi belli tonajların üzerinde ise ehliyetli ve tam kadro personel çalış- tırması gerekir. Bunun yanında tüm hizmetlerin bedelini ve vergisini öder. Eksik kadrolu gemi Boğaz'da patla- maya hazır bomba gibi dolaşıyor. — İstanbul Liman Başkanlığı geçen gemilerde atıklan suya pompalama- dan önce aynştıran aletin (seperatör) kontrolünü yapmazlar. Birçoğunda ya .yoktur ya da bozuktur. — Ahırkapı gemi parkı Allah'a emanet. Hiçbir gemiye çöp hizmeti verilmez, zaten öyle bir mecburiyet de yoktur. Gemiler çöplerini suya bıra- kırlar dev tankerler tüm sintinelerini" (yağ karışımı atıklarını) devamlı ola- rak denize pompalarlar. — Acenteler, Boğaz'ın en sıkışık yerlerinde gemilere malzeme vermek için gemileri yavaşlatıyorlar. Sürati zaman zaman 1 mile kadar duşürü- lüyor. Boğaz trafiği bakımından çok tehlikeli. GUMJN NOTLARI OSMAN ULAGAV 1992 Kalmadı, 1993 Verelim mi? B aşbakan Demirel, Amerika ge- zisinde Hasan Cemal'in eko- nominin durumuna ilişkin sorusunu yanıtlarken, "Buyıl bizden önceki iktidardan devraldığımız yükler, taahhütler var, onun için 1992 bir geçiş yılıdır, 1993 daha iyi olacak" demiş. Busözbence çok önemli. 1992yılının daha henüz başlanndayız, ama hükü- metin tavrında çok kesin bir değişiklik olmadığı takdirde yılın sonunun nasıl geleceğini tahmin etmek mümkün. Yıl sonuna doğru enflasyonun bırakın he- deflenen yüzde 40'ları, yüzde 50lerde tutulmasının bile çok zor olacağı anla- şılınca, kuşkusuz binbir tane mazeret aranacak, belki yönetim içinden kur- banlar verilecek ve umutlar bir kez daha "gelecek yıl"a kalacak. Sayın De- mirel'in bunu şimdiden gördüğü ve "1993 daha iyi olacak" demeye başla- dığı an'.aşılıyor. Bunları yazmak için erken değil mi? Bu soru sorulabılir tabii. Sorulması- na sorulabılir de cevabı da oldukça açık. DYP-SHP hükümeti bugüne kadar izlediği tavrı sürdürür, şu ya da bu ge- rekçeyle çeşitli kesimlere bir şeyler 'vermeye' devam ederse entlasyonla mücadelede hedefe varılamaz. Bu ha- va değişmediği sürece bütçenin gelir hedefleri tutmaz, harcama hedefleri aşılır, zaten tartışmalı varsayımlara gö- re yapılan kamu kesimi borçlanma programına uyulamaz Bu koşullar al- tında Merkez Bankası'nın para progra- mı da zorlanır ve ipin ucu kaçar. Kamu borçlanması cephesinde hedefler tut- mayınca enflasyonla mücadele senar- yosu çöker. Demirel'e Amerika'da, istikrar prog- ramında zaman faktörü üzerinde hayli soru sorulmuşsa bundan sorulmuştur. Enflasyonla mücadele konusunda IMF ve Dünya Bankası'nın yakından izlediği zengin bir deneyim birikimî var. "Bir yandan ekonomiyi canlandıracağız, di- ğer yandan enflasyonu önleyeceğiz, atıl kapasiteleri harekete geçirerek enflasyonu düşüreceğiz " sloganlarıyla yola çıkıp popülist politikalar izleyen ve kamu açığını denetim altına alamayan yönetimlerin hemen hiçbiri enflasyonla mücadelede başarılı olamamış, bu tür yaklaşımlarla zaman yitiren yönetim ler sonra bunun acısını çekmiş. Her kesime bir şeyler "vermeye" de- ğil, her kesimden bir şeyler 'almaya' dönük olması gereken ciddi istikrar programlarının bir politika faturası ol- duğu kesin. işte tam bu nedenle yeni bir iktidar, popülaritesinin henüz aşın- madığı başlangıç döneminde, devral- dığı mirası inandırıcı bir biçimde ortaya koyarak ve bir "toplumsaluzlaşma"or- tamı yaratarak ciddi bir istikrar progra- mı uygulama şansına sahip. Bu şansın kullanılmaması halinde zaman genel- likle iktidarın aleyhine işliyor, "enflas- yonla mücadeleyi bunlar da ciddiye almayacak" izlenimi yaygınlaşıyor. Ay- lar geçip ilk yıl için saptanan enflasyon hedefinin tutmayacağı anlaşılınca artık iktidarın bu şansı kullanma olanağı da kalmıyor. Kırk katıp mır kırk satır mı? Demirel hükümetinin bu şansı kaçır- ma noktasına geldiği, en azından bu noktaya yaklaştığı kaygısını taşıyorum. Sanıyorum, IMF ve Dünya Bankası da bu kaygıyı taşıyor, ama belki şimdilik bu şekilde telatfuz etmek istemıyor. Sayın Demirel'in bu tür sorularla sı- kıştırıldığında nasıl cevap vereceğini de kestirebiliyorum. "Benim tek soru- num enflasyon değil, halka yaptığım bir sürü vaat var, bunları kısmen de olsa gerçekleştirerek halkın iktidara yakınlı- ğını sağlamalıyım" diyecektir. "Türki- ye terör belasından kurtulamamış, demokratik meşruiyet kavramını he- nüz yerine oturtamamış bir ülke, böyle bir ülkede ben katı bir istikrar progra- mının faturasını göze alamam" diyebi- lecektir. "Yıllardır ezilen kesimlere ben de başlangıçta bir şeyler veremezsem oniarın moraliniayakta tutamam"â\ye- bilecektir. Ve buna benzer gerekçeler- le durumu idare etmeye çaiışıp enflas- yonda sonuç almayı 1993'e erteleyebi- lecektir. Bütün bunlar Sayın Demirel'in konu- mundaki bir politikacı için anlaşılabilir tercihlerdir ya da zaman kazanmaya dönük tercihsizliklerdir. Ancak, bunla- rın sonucunda yıl sonunda enflasyonun pek düşmediği, belirlenen hedeflerin çok üzerinde kaldığı görüldüğünde acaba Sayın Demirel ve hükümeti gene puan yitirmeyecek midir? Tıpkı 1983'te Sayın Özal'ın yaptığı gibi, enflasyonu yüzde 10lara, hatta altına indireceği vaadiyle iktidara gelen bir hükümetin bir yıllık icraatı sonunda belki de yüzde 60larda bir enflasyonla baş başa kal- ması onu zor durumda bırakmayacak mıdır? Hükümetin önünde iki seçenek var gibi görünüyor. Birincisi, tüm politik risklerini göze alarak ciddi bir istikrar programı uygu- lamasını başlatmak ve halktan bu amaçla destek istemek. tkincisi, enflasyonda daha gerçekçi yeni hedefler saptayarak bunları açık- lamak ve hiç olmazsa bu yeni hedefleri tutmaya yönelik önlemleri almak. Gelinen aşamada tercihsizlik, bana en kötü tercih gibi görünüyor. Bilmem yanılıyor muyum? TV şikâyet şampiyonu • AA (Ankara)- TSE (standarda uygunluk) ve TSEK (standart kalite belgesi) belgeli ürünlerle ilgili olarak geçen yıl Tüketicinin Korunması Müdürlüğû'ne yapılan şikâyetleren fazla televizyon üzerinde yoğunlaştı. Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) Genel Müdürlüğündenalınanbilgileregöre, 1991 yılındaTSE belgeli ürünlerle ilgili olarak Tüketicinin Korunması Müdürlüğû'ne yapılan toplam 3.350 şikâyetin 835'i televizyonlardan kaynaklandı. Aynı dönemde kurulaşa buzdolabından 316, çamaşır makinesinden 315, fırın-ocaktan 175, sobalardan da 125 şikâyet geldi. Açıklama • Haber Merkezi- Gazetemizin 11.2.1992 tarihli sayısının 3. sayfasında yer alan "Okul Müdürü Hakkında Soruşturma" başlıklı haberle ilgili olarak TuğrulTozan bir açıklama gönderdi. Tozan'ın açıklaması şöyle: "Haberde bahsi geçen muhtelif inşaat malzemelerinin, okul inşaatından çahnarak, Tatlusu'daki yazJığıma götürüldüğü haberi tamamen asılsız olup sadece yazlık inşaatımda kalıp olarak kullanılmak üzere birkaç adet kalas. Bandırma Kültür Eğitim Vakfı yönetiminin bilgisi ve izni dahilinde alınmıştır. Bu konuda hakkımda herhangi bir soruşturma açılmamıştır. Habere konu olan olay. işine son verilen okul müstahdemlerinden biri tarafından lamamen asılsız olarak şahsımı karalamaya yönelik yapılmış bir iftiradır." AFA ELISABETH BADINTER Annelik Sevgisi 17. Yüzyıldan Günümüze Bir Duygunun Tarihi Çeviren: Kâmuran Çelik AFA Yayınları ELISABETH BADINTER Biri Ötekidir Kadınla Erkek Arasındaki Yeni İlişkiler yada iVndrojin Devrim Çeviren: ŞinnTekeli AFA Konferans: Cinslerin Eşitliği, Benzerlikler veya Farklılıklar - Hangi Modeller Eşitliği Sağlar? Konferanstan önce Elisabeth Badinter kitaplarını imzayacaktır. Yer: İstanbul Fransız Kültür Markezi, Taksim 18. Şubat 1992, saat: 19.00'da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle