15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT1992 PERŞEMBE HABERLER Üçyıllık emeklilik lAA(Ankara)-Türk-İş Genel Başkanı Şevket YıJaıaz, 1 Mart 1995'e kadar 20 >ılını dolduran ka«Jınlarıle25yılınu do Iduran erkekleri n emekli olabilmelerini öngören yasa ta&arısının, TBMM Plan ve Bü tçe Komısyonu* nda kabuJ edilmesiyle ilgili olarak "Daha önce Meclis'te kabul edilen yasanın değiştinlmesi milletvekillerineyakışmaz" dedi. Kaynaşma yemeği • ANKA (Ankara)-ANAP Teşkilat Başkanı Ersin Taranoğlu, yönetim ile yeni seçilen milletvekillerinin kaynaşmasını sağlamak amacıylabıryemek verdi. Zenger Paşa Konağı'nda bir araya gelen 30 milletvekili, Meclis ve genel merkezin çalışmalanna ilişkın önerilerini ve hükiimeteyönelik eleştinlerinı dile getirdi. ANAP grubuna yeni katılan milleivekillerinin görüşlenni almayı ve parti yönetimiyle kaynaşmalannı amaçlayanyemekte. Meclis çalışmalanna işicrlik kazandınlması, iç tüzük değişikliğininbiran önce gerçekleştirılmesi. milletvekillerinin halkla ilişkisini geliştırecek yeni düzenlemeler yapılması istendi. Ecevlt Berfiırtle • AA (Bertin) • DSP Genel Başkanı BUlent Ecevit, Türk Tanıtım Derneği ve Avrupa Türk Televizyonu'nun davetlisi olarak Berlin'e geldi. Ecevit, Beriin Havaalanı'nda yaptığı açıklamada, amacının, Berlin'de yaşayan yurttaşlann Almanya sorunlan, Türkiye sorunlan ve dünya sorunlarıyla ilgili görüşlenni öğrenmek olduğunu belirtti. YaJun geçmişte Azerbaycan ve Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlere ziyaretlerde bulunduğunu hatırlatan Ecevit, buralardaki izlenimlerini ve Türkiye'nin bugünkü sorunlarıyla ilgili görüşlerini Berliny'de yaşayan Türk yurttaşlara aktaracağını belirtti. "Yeni TbplunT çıkıyor • İSTANBUL (AA) - "Yeni Toplum" adlı kültür- sanat ve fikir dergisi, mart ayında piyasaya çıkacak. Şakir öztel'in sahibi olduğu ve editörlüğünü mühendis, fizikçi ve felsefeci Durmuş Hocaoğlu'nun yaptığı dergi, iki ayda bir yayımlanacak. Sorumlu Yaa Işleri Müdürlüğü Mehmet Karagül tarafından yürütülecek derginin yayın kuruiu, Erhan Afyoncu, Ali Akyıldız, Beşir Ayvazoğlu, Hanefi Bostan, Fikret Gezgin, MustaİFa KaçaJin, Ali Karaca, llyas Kılıçarslan, Rıfat Orak ve Kurban Yılmaz'dan ohısuyor. Levprecht 8dliyBu6 • AA (Ankara) - Türkiye'de temaslarda bulunan Avrupa .Konseyi İnsan Haklan Direktörü Peter Levprecht, Ankara Adliyesi'ni ziyaret etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı M. Fadıl İnan ile bir süre görüşen Levprecht, daha sonra Başsavcı İnan ile birlikteağırceza mahkemelerindeki duruşmalara girdi. Levprecht, gazetecilerin "Türk yargı sistemi konusundaki görüşleriniz nelerdir" sorusunu ise "Türkiye'ye insan haklan konusunda genel anlamda konuşmak için geldim. Burada. diğer uîkelerde gezdiğim yerlerden pek farklı olmayan yerler gördûm" diye cevaplandırdı. Aykor, BM'de öye oldu • ANKA (Ankara) - Devlet Bakanhğı Kadın Statüsü ve Sorunlan Genel Müdürü Gül Aykor, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Aynmcılığın Kaldinlmasına İlişkın Sözleşme Komitesi üyeliğineseçildi. Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Filız Dinçmen'in verdiği bilgiye göre Gül Aykor, komite üyeliğine geçen hafta yapılan seçimler sonucunda 66 oy alarak getirildi. 12 Eylül öncesinde yalnızca ekonomik mücadele değil, politik mücadele de yürüten DİSK, "işcilerin üretimden gelen gûcünü", protesto niteliğiodeki üre- timi durdurma eylemleriyle devreye sokuyordu. İstanbul Üniversitesi ve Kanramanmaraş katliamını protesto eylemi,en yaygın örnekJerdi. 25 yıllık tarihin 11 yılı var olma mücadelesiyle geçti Kapatılamayan DİSKCAN KOZANOĞLU (tstanbul) - DİSK bugün 25. kuruluş yıldönümünü kutlu- yor. 12 Eylül'ün ardından tam 11 yılını sendikal faaliyetlerden uzakta, ak- lanma çabalarıyla geçiren DİSK, her şeye değil ama çok şeye yeniden baş- larken hem geleceğe hem geride kalan 25 yıla bakıyor. 1967'den 1992'ye ve ötesine. 1965 genel seçimlerinde Türkiye İşçı Partısi, Meclis'te grup kurmasını sağlayacak düzeyde oy topladı ve 13 Şu- bat I967'de Türkiye Devrimci İşçi Sendikalan Konfederas- yonu (DİSK) kuruldu. TİP ile DİSK arasında organik bir bağ yoktu, ama TİP'in başan- sı da, DİSK'in kuruluşu da aynı toplumsal süreçten des- tek almıştı: 60'lann hareketli ortamı. 1967'ye kadar. Seyfi Demir- soy'un deyışiyle "Ankara'da bir Türk-İş var"dı. Ancak Türk-İş'ın içinde de daha ra- dikal bir sendikacılık anlayışı- nı benımseyenler, sınıf sendi- kacılığı yapmak isteyenler vardı. 1967'deki Paşabahçe greviyle iyice belirginleşen yaklaşjm farkı, bu grupla Türk-Iş'in yollarını ayırdı. Türkiye Maden İşçileri Şendi- kası, Lastik-İş, Basın-İş ve Gıda-İş sendikalan birleşerek DİSK'i kurdular. Kurucu üyeler Kemal Türkler, Rıza Kuas, İbrahım Güzelce, Meh- met Alpdündar ve DİSK'in şimdiki genel başkanı Kemal Nebioğlu idi Bir de DİSK var Gençlik hareketlerinin Türki- ye gündeminde önemli yer tut- tuğu bir dönemde kurulan DİSK, bir anda çığ gibi büyü- medi, ama işçi talepleri konu- sundaki çıkışlarıyla hem ör- gütleme potanâiyelini geniş- letti hem "Yalnızca Türk-fş yok, bir de DİSK var" dedirt- ti. Yollann yürümekle aşın- madığı yıllardı ve yollarda yoğun bir yürüyüş trafıği var- dı. Yalnızca öğrenciler değil, Türk-İş üyesi işçiler, sendika- cılar da yürüyordu. DİSK, bu ortamda bije, farklı ve en azın- dan Türk-İş'in merkez eğili- mine göre daha radikal tavır- larıyla dikkat çekti. Sendika- lar Yasası'nda DİSK'in önünü kesebilecek nitelikte değişikler yapılması gündeme getirilince, 1970'te 15-16 Ha- ziran Olaylan patlak verdı. İşyeri işgallerinin ve yürüyüş- lerin ardından, DİSK yöneti- cilerinın kontrolünden çıka- rak işçilerin İstanbul sokakla- rında polis ve askerlerle çatışmalanna kadar uzanan 15-16 Haziran Olaylan, sana- yi çalışarriannın bu konfede- rasyona yakınlaşmalannı sağ- larken sıkıyönetimi de birlikte getirdi. Dokuz ay sonra da 12 Mart Muhtırası venldi. DİSK giçlenlyor 12 Mart mahkemelerinin sanıklan arasında, beklenece- ği gibi DİSK yöneticileri de vardı. Ancak DİSK, 12 Mart dönemini ezilerek deği], güçle- nerek tamamladı. 1973 genel seçimlerini izleyen polıtizas- yon sürecinde, yalnızca eko- nomik mücadele değil. politik mücadelede de yürütme ilkesi- ni benimseyen DİSK. üye sa- yısını ve bünyesindeki sendika sayısını hızla arttırdı. Birçok işkolunda, Türk-îş'e bağlı sendikalann alternatıfini oluşturdu ve Türk-İş'e bağlı sendikalan kendi çatısı altına çekti. Bunlardan biri, genel başkanlığını Abdullah Baş- türk'ün yaptığı Genel-İş Sen- dıkası'ydı. Genel-Jş'in 1976'daki bu karan, DİSK'in 1977 aralık ayında yapılan genel kurulu- nu da etkiledi. Kimilerine gö- re sosyal demokratlar, kimile- rine göre Sovyetler'e sempa- tiyle bakmayanlar kazandı: Genel başkanlığa, bu görevi 1967'den beri sürdüren Kemal Türkler'in yerine Abdullah Baştürk seçildi. ÜrattMtcn leten göç Genel kurul sonucu, DİSK içindeki kanatlann bir arada var olma ilkelerıni zedeleme- di, ancak Türkiye aynı dö- nemde bir arada var olmak istemeyen gruplann çatışma- lanna sahne pluyordu. 16 Mart 1978'de İstanbul Üni- versitesi Hukuk Fakültesi'n- deki derslerinden çıkan öğ- rencilerin uğradığı bombalı saldın, DİSK'in en önemli protesto eylemlerinden biriyle karşılandı. Dört gün sonra Türkiye çapında "faşızme ih- tar eylemi" yapıldı, DİSK üyesi işçiler yanm günlüğüne üretımi durdurdular. DİSK'in bu eyleminde, on ay öncesinden. 32 kişinin ölü- müyle sonuçlanan unutulmaz 1 Mayıs 1977'den kalan bir acının da etkısi vardı. İster Taksım Meydanfndaki gibi nereden geldiklen belli olma- sın, ister Beyazıt Meydanı'n- daki gibi nereden geldiklen apaçık ortada olsun, kurşun- lar ve bombalar, kont'ederas- vonun demokratik mücadele platformu olarak tanımladığı alanı tahnp ediyordu! Faşizme ihtar eylemi gibi DGM'leri protesto eylemi de, Kahramanmaraş katliamını protesto eylemi de, DİSK yö- neticilerinin tanımlamasıyla "işçi sınıfının üretimden gelen güçlerini kullandıklan" ey- lemler olarak konfederasyo- nun tarihine geçti. Gnvter, grevter Üretimden gelen gücün en yaygın kullanılış biçimi ise grevlerdi. Özellikle 1978-1979 dönemi, grev sayısının doruğa ulaştığı bir dönem oldu. Ma- den-İş Sendikası önderliğin- deki MESS greyi ya da Ma- den-İş grevi, DİSK tarihinin en çok tartışılan greviydi. Çünkü bu kez, her zamanki itirazların, hükümet ve işve- renlerden gelen itirazlann öte- sinde, solun bazı kesimlerin- den, hatta konfederasyon içindeki bazı isimlerden de yo- ğun eleştiriler geldi. MESS grevi kitaplara konu oldu; sendika yöneticilerine işveren- lerle şike yaptıkları suçlaması- nı yöneltenler bile çıktı. An- cak DİSK. bu krizi de atlattı. Demokrasi mitiogieri Aynı dönemde Türkiye, ya- şadığı krizi atlatamıyordu. Sı- lahlı eylemler yaygmlaşır, öldürme olaylan olağanlaşır- ken DİSK, işçileri, demokra- siye sahip çıkmaya çağınyor- dû. 1980'e girilirken DİSK üst üste "demokrasi mitingleri" düzenliyordu. Ancak demok- rasiye de insanlara da sahip çıkmak zorlaşmıştı. 22 Tem- muz 1980'de, Kemal Türkler evinin önünde öldürüldü. Elli gün sonra 12 Eylül geldi, DİSK'in on bir yıllık aklanma mücadelesi başladı. 12 Eylül'ü izleyen günlerde, DİSK'e bağlı sendikacı, yöne- tici, ücretli personel ve işyeri temsilcilerınden yaklaşık iki bin kişı gözaltına alındı. İş- kenceli sorgulann ardından 1473 kişi sanık sandalyesine oturtuldu. Bunlardan 78'inın idamı istendi. "Bu davada yalnızca özgür sendikacılık ve sosyal haklar suçlanmamaktadır. Bu dava- da, aynı zamanda tüm kurum ve kurallanyla demokrasi de suçlanmaktadır. Demokrası- nin özgürlükçülük, eşitlikçi- lik, çoğulculuk ve katılımcılık ilkeleri de suçlanmaktadır. Bu nedenle bu dava siyasi içerikli bir davadır." Abdullah Baş- türk'ün, savunmasında, de- mokrasıyi yargılayan bir dava olarak nıtelediği DİSK dava- sında karar aşamasına ancak beş yılda gelindi. 261 kişı, TCK'nın 141. maddesi çerçe- vesinde toplam 2053 yıl 5 ay 20 günlük hapis cezasına çap- tırıldı. DİSK. karan Askeri Yargıtay"da temyizettı. Helsinki Yurttaşlar Komitesi ateşkes önerdi Güneydoğu'da kutuplaşma arttı CUMHURİYET (Ankara) - Helsinki Yurttaşlar Komite- si tarafından Kürt sorunu üzerinde görüşmeler yapmak üzere Türkiye'ye gelen ulus- ]ararası heyet, toplumda ar- tan kutuplaşmanın diyalog kurulmasını zorlaştırarak bir iç savaş tehlikesini arttırdığı uyansında bulundu. Heyet üyeleri, yaptıklan basın toplantısında, Kürt önderlerine ve devlete "ateşkes" sağlamala- rını tavsiye ederek Türkiye'nin insan haklan konusunda ulus- lararası saygınlık kazanması için "self determinasyon (halkların kendi geleceklerini saptama hakkını)" tanıması gerektiğini açıkladılar. Helsinki Yurttaşlar Meclisi- nin iki başkanından biri olan Mary Kaldor, amaçlarınm her iki taraf arasında "diyalog" ku- rulmasına yönelik çalışmalarda bulunanıara destek sağlamak ol- duğunu belirtti. Türkiye'de Kürt kökenli parlamenterler ve aydın- larla da goruştuğünü kaydeden Kaldor, şöyle konuştu: "Benim izlenimim kutuplaş- Helsinki Yurttaşlar Meclisi'nin Türkiye'ye gönderdiği heyet, Ankara, tstanbul ve Diyarbakır- daki incelemelerinden sonra bir basın toplantısı düzenledi. (Fotoğraf:FARUK ALTINTAŞ) manııf arttığı doğrultusundadır. Görüştüğum Kürt onderleri önümüzdeki dönemde şiddet ey- lemlerinin daha da artarak bir iç savaşa yol açabileceğini söy- lediler. Oysa Diyarbakır Valisi hiçbir problem olmadığını söy- lüyor. Böylesine zıt görüşlerin olması endişe vericidir!' Heyet üyelerinden Uluslarara- sı Hukuk Profesörü Richard Falk ise Türkiye'de sorunlara şiddet dışındaki yollardan de- mokratik çözüm arayanlarla birlikte çalışmak için geldikleri- ni söyledi. Falk, şöyle dedi: "Uluslararası hukuk, demok- rasi mücadelesinde önemli bir yer tutar. Eğer Türkiye'de hükü- met demokrasiye bağlıysa insan haklanna ilişkın olarak huku- kun üstünlüğünü sağlamaya da bağlı olmalıdır. tnsan haklannın temel standartlanndan biri de bütün halklann self determinas- yon hakkıdır. Türkiye, Kürtler için self determinasyon hakkını vermedikçe uluslararası saygın- lık açısından demokratik bir devlete gösterilen saygıdan yok- sun kalacaktırf' Helsinki Yurttaşlar Meclisi Türkiye Girişimciler Komitesi üyesi İaciser Belge de komitenin altı komisyon kurmak üzere ça- bşmalar sUrdurdüğunü bildirdi. 1991 yazında, 141 ve 142. maddeler Anti-Terör Yasası uyannca yürürlükten kaldın- lınca, Askeri Yargıtay'ın ke- sin karanna gerek kalmaksı- zın 261 kişi beraat etti ve DİSK yeniden faaliyete geçme hakkını kazandı. Yıllar bo- yunca televizyonda. gazeteler- de, resmi açıklamalarda hep "kapatılan DİSK" olarak anı- lan konfederasyon, böylece sendikacılık tarihine "kapatı- lamayan DİSK" olarak geçti. Yasaklarla yitirilen on yıllık dönemde kayyımlar dışında hiç kimsenin girmediği Mer- ter'deki genel merkez binasına kavuştuklannda, her şeyin bı- çak gibi kesiliverdıği anı yaka- ladılar. DİSK yöneticileri, ortalıkta yıllann tozu, duvar- larda 1980 takvimleri, masa- larda 1980'de mutluluklar dileyen kül tablalan vardı. Ve bu hüznün ötesinde, genel merkez binasına gırebilmeleri de özel bir izinle sağlanmıştı. Anti-Terör Yasası, DİSK da- vasını düşürmüştü, ama yasa- ya eklenen özel bir maddeyle konfederasyonun mal varlığı- nı geri alması engellenmişti. Baştürk'ün kaybı Genel Başkan Abdullah Baştürk. onca mücadeleden sonra eğilmeden, bükülmeden aklandıkları gibi mal varlığını da aynı kararlılıkla geri ala- cakları umudundaydı. Tüm olasılıklar göz önünde bulun- durularak gelecek için proje- ler geliştirilmesini istiyordu. İşçi sağlığı merkezinden işçi radyosu "Radyo Emek"e ka- dar... Ancak Baştürk. DİSK'- in yeniden doğuş sürecinde. projelerinin eşığinde. 21 Ara- lık 1991 günü DİSK'e ve ha- yata vedaetti. 19 Ocak 1992 günü yapılan genel kurulda. genel başkanlı- ğa DİSK'in kurucu üyelerin- den Kemal Nebioğlu seçıldı. Hemen ardından. DİSK'e bağlı sendikalar kendi genel kurullarını toplamaya gırıştı- ler. 16 nısana kadar tüm sen- dikalann genel kurulları ta- mamlanmış olacak ve asıl mücadele de o zaman başla\a- cak: îşvcrleri düzeyinde \enı- den örgütlenme mücadelesi. OZGURCE TURKER ALKAN Eyvah, Çocuklar Büyüdü!"Biz zekiyiz, onlar aptal. Biz iyfyiz, onlar kötü. Biz gü- zeliz, onlar çirkin. Bizcesuruz, onlar korkak. Bizüstünüz, onlar aşağılık." Irkçılık, bu varsayımlara dayanır ve son günlerde gene Avrupa sahnesinde boy göstermeye başladı. Yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, Almanların yüzde yirmi yedisi "üstün ırk"tan geldiklerine inanıyor. Dil sorunuyla karşılaşan Almanya'daki çocuklarımızın büyük bir kısmı "geri zekâlılar"a ayrılan okullara gitmek zorunda kalınca, doğrusu bizim Almanya'daki imajımız tam neo-Nazilerin istediği gibi bir şey oluyor. İşte bu sırada yapılan bir araştırmada, Londra'daki Türk çocuklarının İngilizce ve matematık sınavlarında İngiliz çocuklarından daha yüksek puan aldığının ortaya çıkması sevındınci bir olay. Sadece ulusal egomuz için değil, ırk- çılığın yükseldiği bir dönemde, ırkçılığın temel varsayım- larından birisinin bir kez daha yalanlanması açısından önemli. Gerçi İngilizlerin ilk kez başına gelmiyor bu. Nijerya, İngiltere'nin yönetimindeyken, İngiliz eğitmenler zenci ço- cukların matematıkte yeteneksiz olduğunu söyler durur- lardı. Nijerya bağımsızhğını kazandıktan sonra yapılan bir araştırmada, zenci çocukların matematik yeteneği konu- sunda İngiliz çocuk- lardan daha üstün ol- duğu görüldü. Amerika'da, zenci çocuklann, müzik ve sporda yetenekli olsa- lar da, üstün zekâ is- teyen işlerde pek be- Nereye gidiyor bu cin gibi çocuklar? Haydi diyelim bir kısmı bankalardan kredi alıp eri odemeyenler arasına cerikli oimadıklan ka- karışıyor. Bir diğer kısmı nısı yaygındı. ..,.• • r y y polıtıkacı olup muhalefette söylediğini iktidarda unutmakla meşguldür. Ya gerisine ne oluyor?.. Geçen yıl, Harlem'- deki bir ortaokula ilk kez atanan zenci bir satranç ustası, kısa zamanda iyi bir sat- ranç takımı oluşturdu. Tümüyle zenci çocuk- lardan oluşan bu takım geçen yıl Amerika'da yaptığı bir tek maçı bile kaybetmeden şampiyonluğa yürüdü. Daha önce on yıl süreyle satranç şampiyonu olan takım, zen- gın beyaz çocukların gittığı bir ortaokuldan çıkıyordu. Etnik önyargının ve ulusal bağnazlığın suratına indiri- len her darbe beni mutlu ediyor. Bu darbe ne kadar uzak- taki bir ülkede ve ne kadar önemsiz bir konuda otursa olsun... • İngiltere'deki çocuklarımızın zaferi, ulusal futbol takı- mımızın Londra'da İngilizlere attığı bir gol kadar yankı uyandırmadı, ama olsun. Haberi veren birgazetemiz "Ço- cuklanmız cin gibi" diye manşet atmış. İyi de, daha sonra ne oluyor bu cinlere? Büyüklerimiz için de "cin gibi" diyebilir miyiz? Küçücük memuriyetine can simidi gibi sarılan ve ami- ri tarafından fark edilmeden bir günû daha atlatmaya ça- lışan yetişkınler... Kocasından dayak yemeden geçirdiği günü kâr sayan kadınlar... Kitap okumayı ortaçağdan kal- ma kötü ve yararsız bir alışkanlık sayan gençler... Film yıldızı olmaktan öte amacı olmayan kızlar... İnsan katlet- mekle bir yere varabileceklerini sanan teröristler... Gün- lerce uyumadan direksiyon sallamayı marifet belleyen kamyon sürücüleri... Umutsuzluk içinde kıvranıp duran milyonlarca işsiz... Nereye gidiyor bu cin gibi çocuklar? Haydi diyelim bir kısmı bankalardan kredi alıp geri odemeyenler arasına karışıyor. Bir diğer kısmı politikacı olup muhalefette söy- lediğini iktidarda unutmakla meşguldür. Ya gerisine ne oluyor?.. Cin gibi çocukları alıp böylesine sıradan yetişkinlere dö- nüştürmeyi nasıl becerebiliyoruz dersiniz? Türk Ocakları, sertlik ve idam istedi Milliyetçi sağdan i harp' alarmı İç Poiitika Servisi - Türk Ocakları tarafından Cum- hurbaşkanjL, Başbakan ve MGK üyekrine sunıı- Ian 24 sayfahk "bölücü tehdit" ile ilgili raporda, "Alınması gereken tüm tedbirler alınmadığı ve- ya savsaklandığı, geçmişte görülen tavizler zin- ciri devam ettiği takdirde çok kanlı bir iç harp kaçınılmaz olur" denildi. Bunun önüne geçilmesi için sıkıyönetim ilanı ve ıdamla- nn infazı gibi sert uygulama- lara gidilmesı önerildi. AA'nın haberine göre ara- lannda ö*ğretim üyeleri. bü- rokratlar ve yazarların da bulunduğu 60 kişilik bir ko- misyonun 1990 yılında hazır- ladığı, yaklaşık 250 sayfahk bir rapordan yararlanılarak oluşturulan metinde "insan haklan bahanesi altında Türk milletini parçalama ga- yesinin 1965'ten itibaren ale- niyet kazandığı" iddia edildi. Raporda. terörle mücadele konusunda alınması önerilen önlemler özetle şöyle: " Gerek görüld üğünde sıkıyö- netime gitrr.ckten çekınilme- meli. En büyük cezayı alanla- nn dahi bir gün kurtulacağı ümidı ortadan kaldırılmalı. Bunun için idam hükümleri ınfaz edilir hale getirilmeli. Bölgedekı memurlara sılah eğitimı yaptırılmalı, herkese görevine uygun silah verilme- lidir. Resmi Türk tezinin daha ge- nış ölçüde kabul görmesı için yoğun bir propaganda ve ya- yın kampanyası gecikmeden başlatılmalıdır. " Rapoıla ilgili olarak Cum- hurıyet'ın sorulannı yanıtla- yan Türk Ocakları Genel Sekreterı Alemdar Yalçın, aslında kendılerinın "sevgi ve kardeşlik mesajlan" verdik- lerini. fakat AA'nın, "terö- rıstlere karşı sert olunması" ile ilgili bölümleri seçmesi ne- deniyle "yanlış bir görünûm çıktığını" söyledi. Raporun hazırlanması için "her kesimden" uzmanlara başvurduklannı belirten Yal- çın. bu kişilerin adlannı "te- röristlere hedef göstermemek için" vermedi. Yalçın sözleri- ni şöyle sürdürdü: "AA'nın haberine göre tüm basın organları bizi an- yor. Sanki biz, Başbakan Sü- leyman Demirel'in sözünü ettiği "Türk Savunma Cemi- yetleri' ile ilgiliymişiz gibi bir hava doğmuş. Kesinlikle böyle bir şey yok. Türk Ocak- lan hiçbir şekilde siyasetle il- gilenmez, kültüre! bir kuru- luştur." Halen 40 ilde şubesi bulu- nan Türk Ocaklan'nın top- lam 6 bin üyesinin önemli bir kısmını üniversite öğretim üyelerinin oluşturduğunu söyleyen Yalçın şunlan ekle- di: "Oyelerimizin yaş ortala- ması 35'tir. Bu da bizim genç- likle ilgili olmadığımızı göste- rir." 1986 mayıs ayında üçüncü kez faaliyete geçen Türk Ocakları, Türk milliyetçileri- nin önde gelen düşünce üre- tim merkezlerinden biri. Toplantılanna mülki ve aske- n erkanın yakın ilgi gösterdi- ği Türk Ocaklan'na çok sayı- da DYP ve ANAP'lı milletve- kılıyle her kademeden politi- kacı ve bürokratlar da üye.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle