15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT1992 PERŞEMBE 14 GORUŞLER BURASI TÜRKİYE HALUK ŞAHİN Ayrmülann Önemi "Ne aydınımız, ne de toplumbilimcimiz hayatın ortalıktaki sesini yakalamaya özen gösteriyor. Oysa, hayat toplumun ayrıntılarında yatıyor." D ünyanın hızla değıştiğinı söylemek artık nere- deyse hayatımızın tek değişmeyen öğesi oldu. Kuşkusuz bu doğru, dünya hızla değişiyor. Ama hangi dünya? Acaba algılama sistemlerimiz aynı değişimleri mi kaydediyor? Öyle sanıyorum ki aydınlanmızın çoğu değişimi siya- set düzleminde anyor. Hükümetlerin düşmesi, seçimler- de alınan beklenmedık sonuçlar, rejimlerin çökmesi, tabulann yıkılması ve yasalann yenılenmesi bu değışimin göstergeleri olarak değerlendiriliyor. Bazıları da değişimi daha çok teknolojik ortamdaki ye- niliklerde saptıyor. Yeni araç ve gereçler, son icatlar, akıl- Iara hayret buluşlar... Bunlar başlannı döndüriiyor. Ne var ki belki de hayatımızı en fazla etkileyen bazı değişim- lerin farkında bile olmuyoruz. Hangilerinin mi? En yakınımızda, hatta burnumuzun ucunda olanlann... Günlük hayatı ilgilendirenleri... Oysa bu türden değişim- ler büyük çoğunluklan, örneğin yasalardan ve hatta hü- kümetlerden daha derinden etkileyebiliyor. Ama bunlan görebilmek için insanın çevresine farklı bir duyarlıkla, belki de "toplumbjlimci merceği" ile bak- ması gerek. Aydın Uğur, "Keşfedilmemiş Kıta: Günlük Yaşam ve Zihniyet Kalıplanmız" (İletişim Yayınlan, 168 s.) adlı kitabında işte bunu yapıyor. örneğin, "yirmi yıllık bir aradan sonra erkekler (niçin) yeniden saçlarını uzatır ve arkadan at kuyruğu biçiminde bağlar oldular", düşündünüz mü? Bırak allahaşkına, — ^ — — — — ~ — — — ^ televizyon seyretmek varken ve dünyada şunca siyasal değişik- lik yaşanırken böyle incir çekirdeğini dol- durmayacak bir şey üzerinde niçin düşü- neyim diyebilirsiniz. Belki haklısınız, ama belki de bu değişik- likte zamanımıza iliş- kin önemli bir ipucu yatıyor. Bir soru daha: 1980'den beri büyük kentlerimizde ve özellıkle Istanbul'da barlann sayısı niçin böyle hızla artıyor? Meyhaneler daha bize özgü değil mi? Meyhane muhabbeti ile bar sohbeti ara- sında ne fark var? Bunlan hiç düşündünüz mü? Ola ki düşünmediniz. Oysa belki de bu değişiklik iki Almanya'- nın birleşmesınden daha fazla etkiledi yaşantınızı. Peki, acaba Batı'nın Hıristıyan toplumlan ile Müslü- man Türk toplumu arasındaki en önemli fark, onlann "günah"tan, bizim ise "ayıp"tan daha çok korkmamız olabilir mi? Kürtaj için Amerika. İtalya, lspanya gibi ül- kelerde kıyamet koparken bizde hemen hiç tartışma çık- maması bundan olabilir mi? Bir var oluş yok oluş soru- su. Ama bizim tartışma gündemimizi hiç zorlamamış. Niçin? Aydın Uğur, Keşfedilmemiş Kıta'daki denemele- rinde tüm bu ufak ama önemli sorulann cevaplannı an- yor. Son derece mantıklı, duyarlı ve bilgili değerlendir- meler yapıyor. Her denemeyi kendi hayatımızın da söz konusu olduğu bir dedektif hikayesı gibi keşifler yaparak okuyoruz. Uğur, okurunu hayatın sesine kulak vermeye çağın- yor. Şöyle diyor: "Hayatın sesi bazen mınltı tonunda evlerimizin içinde- ki ilişkilerin kıvnmlannda gizleniyor, bazen de radyo- dan, ekrandan bas bas bağınyor. Gelgelelim, ne aydınımız ne de toplumbilimcimiz ha- yatın ortalıktaki bu sesini yakalamaya özen gösteriyor. Hayatı hep devletle bir tuttuğundan olsa gerek, topluma duyarlı olma yetisini geliştirememiş. Hep devleti kol- lamış, gözlemiş. Devlete göre ya da devlete karşı durmuş. Oysa, hayat toplumun aynntılannda yatıyor." 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: Deri fabrikaları nasıl olacak? Belediye. deri fabrikaları hakkında yeniden bazı mukarrerat ıttihaz etmiştir. Deri fabrikaları mutlaka şehrin haricinde olacak ve fabrikada kullanılacak iptidaî maddeler hariçte bulundurulmıyacaktır. Fabrikada çalışan amele tam -»rucıikiEiı sıhhatliolduklannadair ittttltNtM doktor raporu ibraz etmedcn işe alınmıyacaktır. 1962: U-2 uçağının pilotu NVashington'da bu sabah dolaşan söylentıleregöre, "U-2" uçağının pilotu Francis Gary Powers. bugün Virginia'daki NVallops Adası. Virgina kıyılan açıklannda. güdümlü mermı ve fûze atış üssünün bulunduğu bir adadır. Son derece gizli stratejik bisyer sayılan Ada. gece gündüzçok sıkı bir muhafaza altında bulundurulmaktadır. • öte yandan öğrenildiğine göre İngiliz gizli islihbarat servislerinden birsoruşturma kurulu. Sovyetler Birliği üzerindeki uçuşu sırasında meydana gelen kazanın mahiyetini öğrenmek için "U-2" casusuçağının pilotunu derhal sorguya geçecektir TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN KfBR/S rÜRKF£D£R£ DEVLETf.. £ 8U6ÜN, MBN İLAH ep/iMffr/. TÜRK O&>USUNUU "SARIŞ HA- REKA7T*İLE, YOK OLMANtN EŞİ6İNOEN OÖNEN TÜRKTDPUJMU,KtBfilS'7AICİ GELECEĞİ İÇ(N, YBMİ- DE/İ <X£ü7l£NIUE.YE BAÇLAMfŞTI. RUMLAR'tA FGDERAL BİR CUMUURİYET OLUÇTURMA PÜŞÛN- CBSİ İLE ÇAUŞMALARSÜePÜRÜUJYO&HJ PENK 7AÇ VE KİPRİYAUU'NUN BAŞKANUK GTTİ&f HEZ İKİ TDPLUMAPA EŞtrHAJCLAR GETfKMÎŞOİAN 1960 ZÜRİU VEUDNÛB4 ANTLAÇMALAfH RUM TA- RAFINCA 6EÇERSİZ SAYILMIÇTt.FEI>ERALCUM. HUgfYET/ OLÜŞTURMAK. ('CJNAriLMlÇ S/R AOfM OLAN FEDERE PEVLET, ÖNCE KURU&İMECLİSİ TOPLAPt, RAUP DENIOAŞ't BAŞKAU SEÇTİ SON- RA ANAYAOAYt HAZlZLAAMYA t£>YULDÜ.. "Karanlığın Aydınlığa Başkaldırması" Prof. Dr. İLHAN ARSEL K işileri "dinsiz" ya da "tann düşmanı" gibi deyimlerle kötülemek, inanç zorba- larının başvurdukları ilkel bir siyasettir ki, bilindiği gibi tarihimızin kanlı sayfalannı dolduran olaylann başlıca nedeni olmuştur. 1400 yıl boyunca özgür düşünceye öz- lem duyanlara ve örneğin vaktiyle ar- Razı, al-Farabi, îbn Sina, Ibn Rüşt vs gibi, "îslam uygarlığı"nın başyapıcı- lanna karşı uygulanan usuller de hep bu olmuştur. Bu yüzdendir ki nesilleri kısa zamanda tükenmiş ve bu toplum- lar gerilikler bataklığına gömülmüş- lerdir, hiçbirinde akılcı gelişme ve iler- leme diye bir şey görülmemiştir; taa ki sadece Türkiye gibi bir ülkede bir Atatürk çıkana ve bu ülkenin insan- lannı akılcılığa kavuşturana kadar. Ancak ne var ki Atatürk'ün getirdi- ği laik zihniyet sayesinde kara taassup sona ermiş iken, irticanın hortlaması sonucu şimdi yine güncelleşmiş ve ce- haletin, ilme ve aydınlığa karşı vahşice başkaldırdığı bir kisveye bürünmüş- tür. Bu zihniyet şunu idrakten yok- sundur ki hiçbir din en sert ve hatta in- safsız bir şekilde eleştirilip yerilmedik- çe kendi saliklerine yararlı olamaz ve hiçbir uygarlık böyle bir ön deneyi iz- lemedikçe başan sağlayamaz. Aydın olmanın Fikir gelişmesi tarihinin ortaya vur- duğu gerçek şudur ki bu eleştiri ve "ön deney" safhasını hazırlayanlar "ay- dın"lardır; gerçek aydın, insan beyni- ni kölelikten, işlemezlikten, kaderci- likten ve tüm engellerden kurtanp "akılcf'lığa ve yaratıcılığa ulaştırmayı yaşam amacı yapmış olan kişidir. Bu tip kişilerin çabalan çoğu kez dinsel inançlan ve duygulan inciten buluş- lar, deneyimler, salt gözlemeler ve var- sayımlar serisi olarak karşımızdadır. örneğin, eğer din duygulannı incitme endişesi ağır basmış olsaydı, muhte- melen bugün dünyanın düzlüğüne inanmışolarakhâlâOrtaçağ'dayaşıyor olurduk. Bugün artık uygar ülkelerde,"kutsal" kitapların Tanrı yapısı değil insan yapısı olduğunu söylemek dinsizlik kabul edibnez, olsa olsa din saliklerinin öfkesini tahrik eder. özgür düşünce sayesinde bilim ba- ğımsızlaştıkça din kuruluşuna karşı akılcı saldınlar artmış ve dinsel inanç- lar depreme uğramıştır. Buna rağmen din ortadan kalk- mamıştır; aksine kendi alanını ibadet sorunlanyla sınırlayıp bu aianda güç kazanmış, "akıl" ve "zeka" gücünü de kendi özgürlüğü ile baş başa bırakmıştır. Bu sayededir ki akıl ve zeka, son iki üç yüz yıl boyunca, mucizevi nitelikte aşamalar yapmıştır. Bugün artık uygar ülkelerde "kut- sal" kitaplann Tann yapısı değil insan yapısı olduğunu söylemek ya da "pey- gamber" diye bilinen kişilerin eylemle- rini en ağır bir dille eleştirmek, yermek ve hatta alay konusu edinmek, dinsiz- lik kabul edilmez, olsa olsa din salikle- rinin öfkesini tahrik eder. Fakat bu öf- kelenenler bilirler ki aklı ve vicdanı ra- hatsız eden kurallar ve eylemler karşısında tepki göstermek bir uy- garlık sorunudur. UyiaHık Mçösi: AydiN ctsartti Milletlerin uygarlığı, bu tepkiyi gös- terebilecek kerteye erişmiş aydınlann sayısına ve cesaretine göre belirlenir. Biz aydınlar, her türlü tehlikeye göğüs gerip bu tepkiyi gösterebilmeli ve her türlü akıldışılıklan halkın önüne serip eleştirebilmeliyiz. Bizlerin en asil görevi, halkı fıkren olgunlaşürmak ve dinsel eleştirilere tahammül edebilir kerteye çıkartmak- tır. Bunu yapabildiğimiz an, hiç kimse bu halkı, din aracılığı ile galeyana geti- rip sokaklara dökemeyecek, peşinden sürük leyemeyecek tir. Ve işte o zaman insanlanmız, dü- şünme haysiyetine sahip olarak, Shel- ley'in dediği gibi, "Cennet'te kul ola- rak yaşamaktansa, Cehennem'de öz- gür olarak yanmayı tercih ederim", di- yebilecek ve yaratıcı zeka gücüne eri- şecek, uygarlık merdiveninde yücelik- lere yükselecektir. FERRUHDOĞAN ™n DEMOKRA5I ELPEM -CEZAYİR'den...- ÇocukMisafirhanesi SEDA AKÇO Avukat, İstanbulBarosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi A ile, çocuğun bedensel, dü- şünsel, duygusal ve sosyal gelişimine en uygun or- tamdır. Ancak aile her za- man, bu görevi yerine getirmede ba- şanlı olamamakta ve çocuğun gelişi- mini sağlayacak, ortamı hazırlayama- maktadır. Bu durumdaki çocuğun bakımı, gelişimine uygun ortamlann hazırlanması görevi topluma düşmek- tedir. Toplum, bu görevi sosyal hizmet kurumlan ile yerine getirecektir. Ülkemizde, sosyal hizrnetler alanın- da pek çok düzenleme bulunmakla birlikte, uygulamada çağdaş düzeyde sosyal hizmetlerden söz etmek imkan- sızdır. Aslında bu konuda söylenecek çok şey olmakla birlikte, konu girişi ola- rak kısaca göriiş belirtmekle yetinip sosyal hizmet müesseselerinden biri olarak kurulan ve son günlerde basın- da ve televizyonda çokça yer alan bir kurumla ilgili araştırma ve önerileri- me geçmek istiyorum. özslllği Çocuk misafırhanesi, 1990'da Ada- let Bakanhğı, İçişleri Bakanlığı ve Devlet Bakanlığı'nın yapmış olduğu bir protokol ile kurulmuş, gene aynı protokol ile 1962 yılında özel kaleme bağlı olarak kurulmuş bulunan Küçükleri Koruma Şube Müdür- lüğü'ne 'misafırhane' binasının girişi tahsis edilmiştir. Bina, Yeldeğirmeni Polis Karakolu karşısında mahalle içinde yer almaktadır. Misafırhanenin amacı -protokolün 2. maddesine göre- korunmaya muh- taç çocuklann korunması, bakımı ve rehabilitasyonunun sağlanarak toplu- ma kazandırılması için gerekli faali- yetleri organize etmektir. Misafırhane personeli, sosyal hiz- met uzmanı, sağlık ve temizliİc perso- nelinden oluşmaktadır. Kuruluşa ii'^'.vin yönetmelik henüz tasan halindedir. Ancak gerek tasarı halindeki bu yönetmelikten gerekse protokolden anlaşıldığı üzere, misafır- hane, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'- nün bir birimi olarak çalışacaktır Fa- kat amacı, korunmaya muhtaç ço- cuklann tespiti, korunması için gerek- li önlemlerin alınması ve aile ilişkisini temin, eğer mümkün değille ilgili ku- ruma yerleştirme ve rehabilitelerini sağlayarak topluma kazandırma yö- nündeki faaliyetleri organize etmektir. Kısacası, Sosyal Hizmetler'e bağlı di- ğer kurumlar gibi çocuklann devamlı banndınlmasma veya bakımına yöne- lik bir kurum değildir. Burası, evden kaçmış, terk edilmiş, kaybolmuş, hak- kında 'çocuk mahkemesi" veya cezaevi müdürünce tedbir karan verilmiş ço- cuğun sosyal hizmetlerle ilk tanışacağı yer olacaktır. Yukanda belirtilen nedenlerle misa- fırhaneye gelen çocuğun durum sapta- ması yapılacak eğer var ve bulunabili- yor ise ailesi ile ilişki kurulacak, çocuk ve ailesi hakkında gerekli araştırma yapıldıktan sonra uygun görülürse ço- cuk ailesine iade edilecektir. Ailesi bu- lunamayan veya iadesi uygun görül- meyen çocuğun nereye yerleştirileceği konusu da gene bir çalışmayı gerekti- recektir. Zira, bu durumdaki çocuk ister bir başka ailenin yanına, bir sosyal hizmet kurumuna, ister bir rehabilitasyon merkezine yerleştirilsin, yerleştirme iş- leminden önce bir 'ön araştırma' gere- kecektir. Bu yerleştirme yapıldıktan sonra da çocuğun, ailesinin yanında veya başka bir yerde olsun, periyodik olarak kontrolü sürdürülecektir. Mahkeme- ce 'tedbir karan' verilen çocuklann devamlı incelemesi yapılarak rapor sunulacaktır. YsMtğinMii'Mlıkl ıkstfclkter Görüldüğü gibi korunmaya muhtaç olduğu tespit edilen çocuk hakkındaki işlem bu tespitin yapılması ile sona er- memektedir. Bu durumda eğer gerekli araştırmayı yapmakla mükellef olan bir kurum bulunmaz veya bu kurum görevini ifa edecek yeterli personel ve araç-gereç ile donatılmazsa, bu çocuk- lar ya sokakta kalacak veya Çocuk Esirgeme Kurumu kapısında yığılma- lar ve ihtiyaç içerisinde beklemeler de- vam edecektir. Ancak teorik açıdan misafırhanenin görevi bu olmakla bir- likte, bu konudaki tek ve ilk örnek ol- masının sıkıntılarını çekmekte, ku- ruluşunda yeterli araştırmanın yapıl- maması, altyapıya özen gösterilmeme- si, araç-gereç, bina ve personel yeter- sizliği sebebiyle amacına uygun olarak faaliyet gösterememektedir. Ancak bu haliyle dahi, günde 30-50 çocuğu ba- nndırarak önemli bir görevi üstlen- mekte ve bir ihtiyaca cevap vermekte- dir. 1962 yılında, sosyal ve içtimai yönden 18 yaşından küçük, evinden, memle- ketinden kaçan, kaybolan ve terk edi- len problemli ve suça yönelik çocuk- lann sorunlanna çözüm bulabilmek amacıyla kurulan şubenin görevi 0-18 yaş arası suça yönelik çocuklar ile mü- cadele etmek ve bu yönde önlem al- mak, kayıp, kaçak çocuklan aramak, şubeye gelen çocuklar ile mülakat ya- parak durumlannı incelemek ve çö- züm yoluna gitmek, terk edilen anne- siz, babasız ve durumu itibanyla hi- mayeye muhtaç çocuklan yaş grubu itibanyla, Darülaceze'ye, Çocuk Esir- geme Kurumu'na, Özel Eğitim'in ye- tiştirme yurtlanna ve Sağlık Müdür- lüğü'ne, çocuk yuvalanna yatınnak- tır. Aynca şube, il sağlık müdürlüğü ile işbirliği yaparak hasta olan çocuk- lann tedavilerini yaptınr; belediye ile işbirliği içinde, maddi imkansızlıklar- dan dolayı îstanbul'a gelemeyen aile- nin çocuğunu bir vasıta ile memleketi- ne gönderir. NBsaflrtanenln kamtdması Misafırhane ve şube, faaliyet amaç- lanndaki benzerlik sebebiyle işbirliği içerisinde çalışmahdırlar. Şube, emni- yet müdürlüğüne bağlı bir birim ola- rak sahip olduğu resmi kimlik ve im- kanlar fle aileye daha kolay ulaşılabi- lecek ve irtibat sağlayabilecektir. Basında ve televizyonda misafir- hane yöneticilerinin olumsuz tutum ve davranışlan aleyhine yapılan prog- ramlar, kurumun yıpranmasına ve il- gililerince prensipte de olsa kapatıl- masına karar verilmesine neden ol- muştur. Kişilerin hatalannın müesse- selere yüklenmemesi gerektiği, aynca bu müesscseleri tesis edenlerin dene- tim yetkilerinin de bulunduğu göz önüne alınmalıdır. . Aslında, yukanda açıklamaya ça- lıştığım amaç doğrultusunda yapılan- ması sağlandığında Yeldeğirmeni'- ndeki misafirhane, Türkiye'de 'sosyal hizmet' alanında büyük yenilik getire- cektir. Bu nedenle mevcut yasal, idari ve ekonomik aksaklıklannın bir an önce giderilerek kuruma hayatiyet ka- zandınlması gerekmektedir. Destek ve denetim görevi, toplumun tüm bi- reylerinindir. POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL ına m Geçenter- S on günlerde 'yıkıldı mı?' sıkça sorulur oldu. Bun- lardan ilki, 'Sovyet imparatorluğu' yıkıldı mı? İmparatorluk birçok cumhuriyete bölündüğüne, her biri de bağımsızlık peşinde koştuğuna göre yıkıldı sayılır. Bizim Başbakan Demirel de bu yıkılışa yüz yıllık özlem demiyor mu? Sovyet imparatorluğu çökü- yor, biz şimdi 'haraç, mezat' ona bakahm. Marksizm yıkıldı mı? Her çevrede tartışıldığına göre henüz yıkılmadı. Marksizmin yıkılmadığını, yıkılmaya- cağını en çok bizim kapitalistler söylüyor. Alaton'un, Bezmen'in, Koçman'ın demeçlerine bakın... 'Sovyet imparatorluğu'nun yıkılmasıyla Marksizmin de yıkılacağını sananlar, bir şeyi görememişlerdir; impa- ratorluğun çöküşü ile yıkılan Marksizm değil, Sovyet sosyalizmidir. Sovyet sosyalizmi de Leninizm ve Stali- nızmdir. Marksizmin komünist manifestosunda istedik- leri, madde madde bellidir. Bunlardan çoğu da vahşi ka- pitalizrn döneminde gerçekleşmiştir. Lenin, proletarya diktatörlüğü ile demokrasinin ulus- lararası çapta kurulacağını sanıyordu. Ne proletarya diktatörlüğü kurulabildi ne de demokrasisi... Zaten Le- nin demokrasiyi bu diktatörlük içinden çıkartacaktı. Bunca beklentiden sonra çıkmadı. Stalin ise Sovyet sos- yalizminin zaten bir ül- kede uygulanmasından yanaydı, uyguladı. Bu- nun görünümü bürok- rasiye dayalı bir polis rejimı idi. Sovyet ordu- lannm ikinci büyük sa- vaş sonrasında Doğu Avrupa'ya yayılmalan ile bu rejim yaşandı. Stalin'den sonra gelen- ler hep onu kınamadılar mı? Leninizm, Stalinizm çöktü, 70 yıllık bir iktidann taba- nı da çöktü mü? Bugünkü tek tek cumhuriyetler rejimi başan sağlayamazsa nasıl ses verecektir? Sovyet sosyaliz- mi gelmeyecektir; ama bir başka sosyalizm de gelmez mi? Leningrad'da, Moskova'da televizyoncular röportajlar yapıyor. îki büyük kentteki hemşeriler uygulanan pazar ekonomisinden şaşkın görünüyorlar. 300-500 ruble ücret alanlar çarşıdan iki kilo eti zor sardınyorlar. "Sovyet sosyalizmi yıkıldı mı?" diye sormayahm, yıkıl- mıştır. Marksizmin başta artı değer olmak üzere birkaç teorisi vardır ki yerli yerinde taş gibi duruyor. Çözülmüş olan teorileri de kapitalizm çözmüştür. Parayı banka kartına bağlayan sistemi sosyalizmin getirmesi beklenir- di. Hani para kalkacak deniyordu ya para böyle kalka- caktı. Böyle bir sistemi uygulama sosyalizmin değil, ser- mayecinin ve bankanın tarihsel şansı olmuştur. Sosyalizmin getirdiği hiçbir şey yok mu? Okuma beda- vadır, 10 yaşında çocuklar madende çalışmıyor, işsizlik azalıyor. Bunlan da kapitalizm, ilerideki sosyalizm kor- kusundan gerçekleştirecektir. Peki, Batı'nın, Amerika'nın, Japonya'nın bunca şişin- dikten sonra getireceği bir sosyalizm olmayacak mıdır? Gelecek olan sosyalizmde proletarya diktatörlüğü, ser- maye diktatörlüğü olmayacaktır. Herhalde kapitalizmin getireceği teknolojinin de tutsağı olmayacaktır. Bir de- mokrasi olacaktır, kurallannı kendi getirecektır. Şimdi Sovyetler'deki cumhuriyetler nasıl demokrasiyi anlaya- mıyorsa, ileri teknolojinin demokrasisi de kolay kolay anlaşılmayacaktır. Bunun için de herhalde bir 70 yıl gere- kecek... Sovyetler'deki cumhuriyetler nasıl demokrasiyi anlayamıyorsa, ileri teknolojinin demokrasiside kolay kolay anlaşılmayacaktır. OKURLARDAN Milletvekili and: Milletvekili andı metninin bir yerinde belirgin bir ifade bozukluğu dikkati çekiyor. Metnin hatalı yazıîan yeri şurasıdır: "...toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsiinden ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma büyuk Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim!' Biraz dikkatlice okunursa hemen farkedileceği gibi, "teplumun huzur ve refahı" ile "milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde... yararlanması" şeklindeki iki isim cümleciğinden ilki, ana cümleye kurala uygun bir biçimde bağlanamamıştır. "Toplumun huzur ve refahı"na bir "için" kelimesi eklenerek isim cümleciğinin zarf cümleciğine çevrilmesi bu aksakhğı giderebilirdi. Eldeki metne göre birinci isim cümleciğinin ana cümleye bağlanabilmesi için tek yol, bu bölümü "toplumun huzur ve refahı... ülkusunden" şeklinde okumaktır. Ama bu durumda bir değil, iki Ulku söz konusu olduğundan (1. huzur ve refahın sağlanması, 2. hak ve hürriyetlerden yararlanma), "ülkülerinden" denmesi gerekirdi. Gelgelelim, böyle denmiş olsaydı bile iş bitmeyecekti. Birinci isim cümleciğinin son kelimesinin (refahı) bir isim, ikinci cümleciğin ise (yararlanması) fiilden yapma bir isim oluşu anlamın izlenmesini güçleştiriyor, ifadeyi de gözün ve kulağm yadırgayacağı kadar ahenksizleştiriyor. BÜLENT AKSOY İstanbul Ünal dayımızı kaybettik. Onu özlüyor, ailemizin üzüntüsünü uzaktan paylaşıyoruz. SİBEL-HANDE Anadolu lisesi mezunu bayan mimarlık öğrencisinden ortaokul İngilizce ve Matematik dersleri verilir. Saat: 20.00'den sonra 326 04 36 SOREN ERIKSEN DÖRTLÜSÜ ile Her Salı, Perşcmbe, Cuma ve Cumartesi gûnleri 20.00'den itibarcn... Salı günlerı gıriş ûcretsizdir. (Ccce Kulubundcn dc öte...) Swıss6(el Maçka 80680 Islanbul Tc!- 159 00 40' GÖRÜLMÜŞTÜR tltaan Selçuk Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle