02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR SANAT 13 Bir zamanlar Sovyetler Birliği'nden kaçan Nureyev artık Doğu Berlin'de çahşıyor Balenin Kinski'si Berlin sahnesinde Bedrt Rahmi urgisl • Kfiltûr Servisi - Ressam, şair B. Rahmi Eyüboğlu'nun 81. doğum yıldönümüne rastlayan 17 şubat pazartesi günü "B. Rahmi Eyüboğlu ve atölyesi" sergisi Almelek Sanat Galerisi'nde açılacak. Açıhşını Yaşar Kemal'ın yapacağı bu anma sergisine değışık kuşaklardan 15 sanatçı yapıtlanyla katılacak. AFSAD'daayuıfotoğrafı • AA (Ankara) - Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği (AFSAD) tarafından düzenlenen şubat ayı fotoğraf yanşması sonuçlandı. Siyah-beyazda Naide Çulfa, renkli baskıda da Gökhan Demirer'in yapıtı "ayın fotoğrafı" seçildi. Seçiciliğini Hasip Pektaş'm yaptığı, "Grafık" konulu yanşmada 1S sanatçının renkli ve siyah-beyaz baskı dalında toplam 35 yapıtı değerlendirildi. Siyah-beyaz dalında Sevinç Esen'in bir eseri özendirme ödülüne değer bulunurken, renkli baskıda ödül, Gökhan Bulut, Cabbar Yıldız ve Okan Somer'e verildi. Yanşmada dereceye giren ve sergilemeye alınan fotoğraf 15-29 şubat tarihleri arasında AFSAD Sergi Salonu'nda görûlebüecek. Eski İstanbul • (Kültür Servisi - Şehir Tiyatrolan tarafından 15 günde bir düzenlenen ve ücretsiz kültür günleri, gösterimlerini sürdürüyor. Kültür günlerinin beşincisinde Jak Deleon'un vereceği bir konferans yeralıyor. "Görüntülerle Eski İstanbul" konulu kofnerans 17 şubat pazartesi günü zengin bir dia gösterisi desteğiyle gerçekleştirilecek. Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu Cep Sahnesi'ndeki konferans saat 18.00'debaşlayacak. Macarresinısanatı • (Kûltür Servisi) - Macanstan'daki ressamlann bağlı olduğu bir devlet kuruluşu olan "Kepcsarnok" sanat vakfı ile Horhor Sanat Galerisi arasında yapılan çeşitli temaslar sonucunda sağlanan resimler Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda yanndan itibaren 28 şubata dek sergilenecek. Horhor Sanat Galerisi ve çeşitli kuruluşlann sahibi Atilla Ekşinozlugil'in girişimleri ile başlatılan Türk-Macar sanat yakınlaşmasmın ilk somut olayı olarak gerçekleşen "Macar resim sanatı'ndan bir kesit" Sergisi'nde 22 ressama ait 50 resim bulunuyor. Kepcsarnok Sanat Vakfı yöneticileri Miklos Wein ve Lajosne Somlaı, Atilla DışTicaret ve Turizm Ltd. Şti'nin davetlisi olarak sergi açılışında bulunmak üzere Türkiye'ye geliyor. Tûpk mûzigi konserî • (Kültür Servisi) - Dr. Teoman Önaldı yönetimınde calışmalannı sürdüren Kültür Bakanlığı İzmir Devlet Klasik Türk M üziği KorosuŞevkefzâ ve Nihavend makamlanndan oluşan periyodik konserini bu akşam. Atatürk Kültür Merkezi'nde verecek. İki bölümden oluşan ve saat 20.30'da başlayacak konserin ilk bölümünde Şefkevzâ makamında klasik eserle ri koro seslendirecek. Ardından 2 solist Mustafa Uğur ve Sezer Gülenay 2'şer şarkılık solo programlannı sunacaklar. İkinci bölümün başında misafir sanatçı Akın Özkan tanburuyla, bestesi kendisine ait üç saz eserini seslendirecek. Ardından Nihavend makamında çağdaş eserler, beraber ve solo şarkılar olarak icra edilecek. UrapttanParis'eselam • KültürServisi - 210 Boulevard Raspail adh resim sergisi Urart Sanat Galerisi'nde açıldı. Sergi, Paris Montparnasse'da Bulvar Raspail 210 numaralı binanın çeşitli dairelennde 70'li yıllardan 80'lenn ortasına kadar yaşamış dörtTürk ressamı Mubin Orhon, Komet, Sinan Bıçakçıoğlu ve Mehmet Nazım'a bir selam göndermek amacım taşıyor. Ressamlardan Mübin Orhon 198 l'de o binada öldü, Komet ve Mehmet Nazım başka yerlere taşmdılar. Sinan Bıçakçıoğlu ise hâlâ aynı yerde yaşıyor. Sergi 25 şubat tarihine kadar sanatseverlerin ilgisine açık kalacak. MfrunSiûrmöşYaz1 • Kültür Servisi - Nedim Gürsel'in "Uzun Sürmüş Bir Yaz" adh kitabı Fransa'da Gallimard Yayınevi'nin yeni cep kitaplan dizisinden çıktı. " Yabancı Edebiyatlar" dizisinin yeni yıldaki ilk kitabı olarak yayımlanan "Uzun Sürmüş Bir Yaz'm önsözünü Etiembleyazdı. Gürsel'in kitabı 1976 yılında Türk Dil Kurumu ödülünü almış, 1980'den sonra belli başlı Batı dillerine çevrilmiş, ne var ki 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye'de yasaklanmıştı. Nedim Gürsel, Yaşar Kemal'den sonra Fransa'da kitaplan cep kitabı olarak yayımlanan ikinci yazaroluyor. DÎLEK ZAPTÇIOĞLU (Ber- lin) - Rudolf Nureyev, bundan 30 yıl önce vatanı Sovyetler Bir- liği'nden Batı'ya kaçarken gü- nün birinde Doğu Berlin'de ko- regraf olarak çahşacağını tah- min eder miydi? Rusya'yı terk etükten sonra Batı'da kendine tartışmalı bir kimlik yaratan, hatta adı "balenin Klaus Kins- ki'sine" çıkan Nureyev, şimdi Doğu Berlin Devlet Operasf nda Çaykovski'nin "Uyuyan Gü- zel"ine koregrafı yapıyor. Prö- miyer 29 şubatta. Bugün 53 yaşındaki sanatçı, bundan otuz yıl önce, 1961'de Paris'in Le Bour- get Havaalanı'nda polise giderek "Ben burada kalmak istiyorum" demışti. Bol- şoy grubuyla geldiği Paris'ten bir daha yurtdışına çıkmamak üzere Sovyetler Birliği'ne geri gönderilmek üzereydi. O zaman Fransız polisi kendi dillerini bil- meyen ve oldukça çaresiz bir izlenim ya- ratan genç balete bir saatlik düşünme sü- resi tanımıştı. Nureyev tercihini, hiç tanı- madığı özgürlükten yana yaptı. Sovyetler Birliği'nde adının bile anıl- ması yasaklandı bunun üzerine. On bin- lerce kişi Batı'daki Sovyet elçiliklerini mektup yağmuruna tutarak en azından Nureyev'in annesini görmek için bir ke- reliğine Moskova'ya gelmesinin sağlan- masını talep ettiler. Ama Sovyet makam- lan yaklaşık otuz yıl boyunca kin tuttu ve katı tavnnı değiştirmedi. Nihayet Mihail Gorbaçov iktidan, ünlü sanatçının birkaç günlüğüne anne- sini ölüm döşeğinde ziyaret etmesine izin verdi. Rudolf Nureyev bu aradâ adı St. Petersburg'a çevrilen Leningrad'ın ünlü MariaTiyatrosu'nda dansetmeimkânıda buldu. Nureyev Almanya'ya geldiğinde her zaman Batı Berlin'deki Ahnan Operası'n da sahneye çıkıyordu. Hatta operanın yönetmeni Gerd Reinholm.onun uğruna kentteki Sovyet kültür elçilerinin çeşitli uyanlanna ve baskılanna yıllarca cesa- retle göğüs germişti. Nureyev şimdi Doğu Berlin'de, eski Demokratik Al- Lnlü balet Rudolf Nureyev, 1986 yılında Türkiye'ye gelerek İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde sahneye çıkmıştı. manya Cumhuriyetı'nin medarı iftihan diğini söylüyor. Devlet Operaçı'nda çahşıyor. Bir zaman- lar adımını atuğı anda tutuklanacağı Un- ter den Linden Caddesi'nde prömiyerine hazırlanıyor. Nureyev, bundan sonra sadece dans et- mekle yetineceğini söylüyor. Çaykovs- ki'nin "Uyuyan Güzel"ine hazırladığı koregrafı şimdiye kadar dünyanın belli başlı operalannda sahnelenmiş, tüm Batı dünyasında olağanüstü iyi eleştıriler almıştı. Artık her gün çalışmaktan da vazgeçtiğini söyleyen Nureyev, son za- manlarda orkestra yönetmenliğjne me- rak salmış. Çeşitli yerlerde balelere or- kestra yönetmenliği yaptığını ve beğenil- Alman basını Nureyev'in Doğu Ber- lin'de sahneye çıkacak olmasını dev bir heyecanla karşıladı. Nureyev, 1919'da dehadan delilığe giden ince sınır çizgisini geçip efsaneleşen ünlü balet Niyinski'den sonra "Batı'nın gördüğü en şahane bale sanatçısı" olarak tanımlanıyor. Nure- yev'in şöhreti, skandallan, hayatı ve kadınlan şimdi magazin basınının çok renkli sayfalannda birbıri ardına yenı- den ortaya dökülmeye başlandı. "Ba- şanh insanın dostu olmaz" deyiminı haklı çıkartan bazı eleştırmenler, Nure- yev'in artık "posasının çıktığını" ve ken- disini kötü bir son beklediğini iddia edi- yorlar. Nureyev ise "Hayatımda o kadar çok çalıştım ki dost edinmeye vaktim ol- madı" diyor. Dansın yaşlı hanımefendılennden Martha Graham, Rudolf Nureyev hak- kında "Yalnız biz ikimiz sahnede seyir- ciyi enerjimizle ve neredeyse hayvani ca- zibemizle kendinden geçirme yeteneğine sahip onjinal sanatçılanz. Ve hiçbir zaman taklitçi olmadık" de- miş. Hayatında rizikoyu seven ve kendi- sinden -başka birçok kişiyi de çalış- kanlığıyla zengin eden Nurçyev'i, duvar- lannı üzerinden atan Berlin şehri her tür- lü dedikoduya karşın coşkuyla selamlı- yor. İtalyan yönetmen Marco Ferreri'nin fılmi 'Et' bugün gösterime giriyor Hiç ayrılmamak üzere birleşmek Kültür Servisi- Paolo, gündüzleri belediyede çalışan bir mimar, geceleri ise bir barda şarkı söyleyip komedyenlik yapan, iki ço- cuklu, yeni boşanmış genç bir adam. Francesca, bağımsızlığına düşkün, sürekli seyahat eden, bir erkekle ilişkiye girdiğinde iâe yalnızca bir süre için "mola veren" sonra yine yoluna devam eden baştan çıkarıcı bir kadın. Bir gece, barda tanışırlar. Yönetmenliğini İtalyan Marco Ferre- ri'nin üstlendiği ve bugün tstanbul'da Beyoğlu Lale, Harbiye As ve Kadıköy Ocak sinemalannda gösterime giren "Et-La Carne" böyle başlıyor. Ve bir süre böyle devam ediyor: Paolo ile Fran- cesca arasında bir elektriklenme olur. Francesca "mola zamanının" geldiğini anlar. Birlikte eve kapanırlar Yalnızca yemek almak için dışan çıkarlar. Ve özel- likle de et alırlar. Günün birinde her şey biter...Marco Ferreri'nin "Et" fılmi de işte asıl burada başlar... 1981 yıhnda tüm dünya bir yamyamlık haberiyle çalkalandı. Mide bulandıncı, dehşetli bir olaydı bu: Paris'te bir üniver- sitede doktora eğitimi yapan 32 yaşında- ki Japon öğrenci Issee Sagavva, Hollan- dalı manken sevgilisi Renee Artewelt'i öldürdükten sonra cesedini parçalaya- rak yemişti. Yakalanan çılgın âşık kendi inancına göre çok sevdiği kadınla beden- sel bütüıüeşmeyi-birleşmeyi sağlayabil- mek için bu korkunç ve vahşi cinayeti iş- lediğini itiraf etmişti. Delicesine âşık olduğu kadından ayn- lmamak için onu öldürüp yiyen adamın öyküsü on yıl sonra beyazperdede. Altın Palmiye adayı olan fıhn, absürd bir şekil- de bir ilışkinin karşılıkh duygu ahşverişi ile ya da herhangi bir paylaşımla bile "yü- rüyemeyebileceğini" anlatmaya çahşı- yor. Yan erotik, yan komedi ve tabii ki gerilim... "Et" fılmi AltınPalmiye'ye aday oldu- ğu Cannes Film Festivafi'nde sansasyon yaratmıştı. Ancak bu Ferreri'nin ilk san- sasyonudeğildi. Yönetmenin 1973 yılında yine Can- nes'da gösterilen filmi "Büyük Tıkan- ma", dört arkadaşın bir haftasonu bir araya gelerek birbirinden lezzetli yemek- leri yiyerek ve daha sonra da çağırdıklan fahişelerleseksâlemleridüzenleyerekson- ra yavaş yavaş intihar etmelerini konu alıyordu. Ferreri her zamanki numa- rasını yapmıştı işte... Filmde başrolleri Sergio Castellitto, Francesca Dellera, Phillipe Leotard, Fa- rud Chopel, Petra Reinhardt ve Gudrun Gunddlach paylaşıyorlar. Francesca Dellera, "Salon Kitty", "Caligula", "Mi- randa", "Budapeşte Ban" ve "Paprika" gjbi filmlerin yönetmeni Tinto Brass'ın Türkiy: sinemalannda da gösterilen fil- mi "Kapris" ile üne kavuşmuştu. "Et" filminde kısa bir süre önce AIDS'ten ölen, Queen topluluğunun ünlüsolisti Freddy Mercury'nin "Innuen- do" adh parçasını dinleme fırsatını da bulacaksınız. Yönetmen, degişik müzis- yenler kullanmış: Kate Bush, Ray Char- les ve Milli Vanilli gibi... Aşık olduğu kadını öldürüp yiyen bir adamın gerçek öykûsûnü konu alan fıunde Sergio Castellitto ve Francesca Dellera başrollerde. Et adlı filmin italyan yönetmeni Marco Ferreri: 'Sinemaya îlgi gittikçe sönüyor'Kültür Servisi- Sinema, roman, komedi, skeç ya da polaroid değil: Gö- rüntüler ve sesler aracıhğı ile anlat- manın sanatı. Çok dilli, çok ırklı, sayısız cumhuriyet ve bayraklara bö- lünmüş ve parça- lanmış bir dünyada Ingihzce çevrilmiş bir fılmi izleyerek sinema yaşatılamaz. tngiUzce esperanto değil. Tanımlanmış bir kültürü ifade ediyor. Sinemaya olan ilgi gittikçe sönüyor. Başlangıçta izleyici- nin çoğunlugu 'cahildi', sinema 'zekiydi'. Şimdi sinema da cahil" diyor, Et adlı fil- min İtalyan yönetmeni Marco Ferreri. -Amerikan sineması üzerine düşünce- leriniz? -Amerikan filmlerinin çoğunlugu sine- ma değil. Her biri diğerinin aracı olmak için gerçekleştirilmiş. Tümünde 'güzel fotograflar' var. Herhangi biri bunu Kurtlarla Dans'ta olduğu gibi gözü ka- palı yapabilir. Alaın Corneau'nun 'Tous Les Matins du Monde'undaki gibi güzel bir müzik, Oliver Stone'un JFK'smdaki gibi araştırmacı bir gazetecilik bu filmleri tamamlıyor. Görüntüleri ve kareleri öz- gürce inşa eden B serisi fihnlerin yönet- menleri gerçek sinema yapıyorlardı.Bu çalışmalarda tutku ve yetenek vardı. Biraz kaba olmakla birlikte Sergio Leo- ne'nin yaptığı da sinemaydı. Leone gö- rüntüyü seviyordu ve her seferinde epik, mitik ve romantik bir görüntünün peşine düşüyordu. Görüntüyle, görmekten baş- ka bir ilişki kurmayan Martin Scorsese 18.yüzyıldan çıkma bir roman yazan. Bir Balzac. Cronenberg ilginç, Coen kardeş- ler için görüntü dikkat ve araştırma işi. Jim Jarmusch'un ilk fılmi güzeldi, ama devamı gelmedi. David Lynch bence çok başanlı değil. Çok naif ve kolaya kaçan patolojik ortamlar yaratıyor. -Sinemanın bulunduğu yer neresi? -Filmlerinde dayanılmaz acılardan söz eden Theo Anghelopoulos, kameranm ardında bütün dünyayı içeren ve ifade eden görüntüler yaratabiliyor. Antonio- ni'deki yüzler, deniz ne kadar heyecan vericiydi. Sinemayı James Cameron'un Terminatoru'nda yakalıyorum. Fantas- tik bir çahşma. Görüntünün, onun taşıdığı anlamın ve simgelerin 'sihirli okulu' Terminator. Sinema bütünüyle görüntüde var^Eğer görüntü eksikse, si- nema ölüyor. Çiçeklerden kumaşlara kıyafet Kültûr Servisi - Vehbi Koç Vakfı Sad- berk Hanım Müzesi kıyafet koleksiyonu- nun önemli bir bölümünü oluşturan Üçetekler, Bindalhlar ve Gelinlikler, Kına Gecelen, Düğün Günleri gibi özel zamanlarda giyilen ağır kıyafetlerin bir bölümünün ve çeşitli aksesuarlann yer aldığı Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi ve Şirinyer Lions Kulübü Derne- ği'nin ortaklaşa hazırladığı "Çiçeklerden Kumaşlara" adlı sergi İzmir Resim ve Heykeî Müzesi'nde açıhyor. Üçetek, Osmanlı kadın kıyafetinin yüzyıllar boyunca değişmeyen kesimi oldu. Sevaj, Selimiye, Brokar gibi ağır kumaşlardan yapılan iki ön, bir arka pa- çadan oluşan eteklerin yanlan yırtmaçlı, önü açık, belden birkaç adet düğmeli, etekleri ve kollan oldukça uzun. Zaman- la üçetekler yerlerini ikieteklere bırakma- ya başladı, iki etekten sonra tek parça- dan oluşan duz yuvarlak yakalı, uzun kollu, çan eteklibiçimler yer aldı. Ijindallı adıyla anılan elbiseler giyilmeye baş- landı. Bindallı genelde Anadolu'da giyi- len kadife üzerine Dival tekniğinde işle- meli düğün kıyafeti. M.Ö. 6. binden, Bizans dönemi sonuna kadar Anadolu'da yaşayan uygarlı5klar kültürünü yansıtan arkeölojik eserler ve Osmanlı ağırlıklı İslam eserleri ile Os- manlılar için yapılmış Avrupa, Uzak ve Yakın Doğu easerleri, mankenlerle can- landınlan etnografık eserler iki ayn bina- da ziyaretçilere sunuluyor. "İslami ve Osmanlı Eserleri"nin yer aldığı Azeryan Yalı'sında bulunan par- çalar arasından seçilen 15'i kıyafet olmak üzere 70 parça eser yer alıyor. Adana Müzesi sayım yorgunu UFUK TEKİN (Adana) - Tarihi eser çalındığı iddiasıyla eski yöneticileri yargılanan Adana Müzesi, eksik eserler sayımla- nnın sürmesi ve teşhir çalışma- lan yüzünden 4 yıldır açılamı- yor. Ziyaretçîlere de 1.5 yıldır kapalı olan müzedeki taklit eserler de sayımlann güçlükle yürütülmesine yol açıyor. Eski müdürü Mehmet Arif Bilici ile yardımcısı Ayşe Ergeç'in hem Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ve hem de 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargılanmalanna yol açan tarihi eser kayıplan konusu henüz tam anlamıyla aydınlığa kavuşturulmadı. 1988 yılında gündeme gelen hırsızlık savı üzerine Anıtlar ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü müfettişleriniri yaptığı incele- mede müdür Bilici ile yardımcısı Er- geç'in sorumlu olabileceğini bildiren raporlar üzerine ceza ve tazminat da- valan açılmıştı. Müdür Mehmet Arif Bilici 12 arkeolojık eser, yardımcısı Ayşe Ergeç ise 254 adet altın, gümüş ve bronz sikke çalmakla suçlanıyordu. Adana Müzesi ndeki ilk sayım, iki yetkilisinin hırsızhk yaptığı yolundaki savjar üzerine başlatıldı. Taklit ve eksik eserleri belirlemeye yönelik bu sayımın sonuçlannda tatmin olmayan Kültür Bakanhğı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, daha sonra göreve getirilen Müdür Selahattin Asım'a da sayım yaptırması için talimat verdi. Anıtlar Müzeler Genel Müdürlüğü Müdür Asım tarafından gerçekleştiri- len sayımın sonuçlannı da "ihmal, ilgi- sizlik nedeniyle hatah" buldu. Selahat- tin Asım da görevinden alındı ve Kül- tür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Ku- rulu Büro Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada eski müze müdürü Meh- met Arif Bilici ile yardımcısı Ayşe Er- geç hakkında açılan davalar sonuçlan- dı, ancak kamuoyuna Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından herhangi bir aynntı verilmedi. Müdür Bilici kesin olarak görevden alındı, tazminat öde- meye mahkum oldu, ancak yardımcısı Ergeç'in "hatah tutumu" yüzünden başka bir göreve kaydırıldı. Selahattin Asım'ın da görevden alın- masına yol açan hatah ve eksik saylım sonrasında Adana Müze Müdürlüğü'- ne tsmet Ipek atandı Anıtlarve Müze- ler Genel Müdürlüğü'nün talimatıyla' müze 3. kez sayıma alındı. 1988 yılından beri 3. kez sayım yapı- lan ve halen sonuncusu sonuçlanma- yan Adana Müzesi. "Bölge Müzesi" kimliğinden sıynlmışsa da tam 107 bin esere sahip. 4 uzman tarafından şubat 1991'den bu yana yapılan çalışmalar sonunda 22 bin etnografık eserin sayı- mı tamamlandı. Günde 500 eseri, dö- nemine, özelligine göre ayıran ve sahte olup-olmadığını belirleyebilen 4 uzma- nın, 70 bin sikke ile 15 bin arkeölojik eseri sayma işlemi sürüyor. 'Görsel bellek yok' Kültür Servisi-İstanbul Büyükşehir Belediyesı'nın Taksım Atatürk Kitap^ lığı'nda düzenlediğı kültür etkinlikleri kapsamında önceki gün Aykut Köksal eski Galen BM, yeni BM Çağdaş Sa- nat Merkezi'nin sahibi Bcral Madra ile söyleşti. Aykut Köksal'ın "Çağdaş sanat ne- den bu kadar gündemde" sorusuyla başlayansöyleşi,BeralMadra'nın"çağ- daş sanat" kavramı üzerinde durması- na neden oldu. Çağdaş sanat kav- ramının "gündemde olmasının" öte- sinde çok fazla kullanıldığını söyleyen Beral Madra, kavramın her zaman doğru kullanılmadığına dikkat çekti. Madra, "Geniş kitle için çağdaş sanat, bugün yaşayan, bugün yapılan sanat. İçinde banndırdığı çağdaş sözcüğü, 'çağa ait' gibi algılanıyor." dedi. Türkiye'de plastik sanatlar üreten sanatçıya "zanaatçi" gözüyle bakıldı- ğını söyleyen Beral Madra, "Diğer sa- nat dallanndakî kişilere verilen -yazar- lar, şairler, tiyatrocular ve hatta sine- ma oyunculanna- konum, bu sanatçı- lara verilmiyor. Halbuki batıda bunun tam tersidir" dedi. Çağdaş sanata duyulan tepkinin bil- gisizlikten kaynaklandığını belirten Beral Madra, ilginç bir gözlemini de aktardı:"Soyut resim Türkiye'de bir Avrupa ya da Amerika'da olduğu ka- dar tepki görmemiştir. Türkiye'de ise, duvara asılan şeye bir süre sonra nasıl- sa alışılabilir bakış açısı var çünkü re- sim sonuçta seyredilen birşey." Türkiye'de 1960'lardan sonraki sa- natı gönne olanağından yoksun oldu- ğumuzu söyleyen Beral Madra, mo- dern sanat müzelerinden yoksun ol- mamızı eleştirerek,"Çağdaş sanatı slaytlardan görebiliyoruz.Bir görsel bellek yok" dedi. YARGI ÖNÜ1NDE SAVUNMA Abdullah Baştürk 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul OdeBcU gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle