15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet f Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Beria \»di 0 Murahhas Cye: Emine Işakiıgil 0 Genel Yayın Mudüru: Hasan Cemml, Yazı tşlerı Müduru. Ok«y Gönensin Q Yazı İşlen Müdür Yardımcıları: Salim Alpasian, Kcrem Çabşkaa, Necdeı Dogaa, Luıfu Tıoç Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Aou- 0 Ankara Temsılcısı: Ahmet T»n lç Politika: Mehmet Tezkan Ekonomi: MermJ Tamef, Kültür: CdaJ Üster, lstanbul Haberleri: Muhittin Sirer, Spor: Abdulkadir Yücelman, Makaleler: Şahin Alpay, Düzeltme: Abdullah Yaacı * Koordina- tör: Ahmet Konılsan 0 Malı Işier: Erol Erkut 0 Muhasebe: Biılent Yener 0 Butçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu 0 Reklam: Ayşe Torun 0 Idare: Hüseyin Gürer 0 tşletme: Önder Çeiik 0 BiJgi-lşlem: Nail taal 0 Personel: Sevgi BosUacıoglu Bcsan ve Yajvn: Cuınlmn>« M«bucüık ve Gutttdlik TA.S. TOrkoca* CKL 39/41 C«*»loi 34334 !n. PK. 246 I s n M Tti 512 05 05 (20 Im), TOn: 22246, F«t (1) 526 60 72 0 Barolt Aatun: Zıys COkilp Blv. Iniılap S. No: 19/4, TH: 133 11 41-47, Tdoı. 42344, Faı: (4) 133 05 ( 0 hair H Zıy> Blv. 1352 S. 2/3, Td. 13 12 30, TUer 52359. Fu: (51) 19 53 60 0 / U u Inönü C»4 119 S. No- 1 Kat 1, TeL 19 37 52 (4 h«), 1Öcx 62155, FBC (71) 19 25 ' TAKVÎM: 22 OCAK 1992 İmsak: 5.47 Güneş: 7.16 Öğie: 12.20 Jkindi: 14.51 Akşam: 17.14 Yatsı: 18.38 Savaş defnedildi Yağrnurlu bir İstanbul satahında son görev Kültir Serrisi — Florance NightingaJe Hastanesi'nde ön- ceki gin yaşanunı yitiren 14 yılük tjyatro sanatçısı Semra Savaş ciın Devlet Tiyatroları Taksim SaJınesi'nde gerçekleş- tirilen tireiıden sonra Teşviki- ye Canii'nde kıhnan öğle na- mazınır a_rdından Zincirliku- yu MezarUğj'nda toprağa ve- rildi. Semra Savaş bir süredir beyninoeki rahatsızhk nede- niyle tedavi görüyordu. Sırastlviler'in hemen giri- şındeki Ta.Jcsim Sahnesi, çok kaJabaJ* t»ir tiyatrocu toplu- luğunu ağarladı dün sabah. Ama ne ya-zık ki oyun yoktu. Tiyatro ianatçısı Semra Savaş, son günerini bu tiyatrodage- çirmişti. Bu sahnede yer alan "Afîfe Jale"de oynuyordu. Istantul Devlet Tiyatrosu Müdürü Tomris Uğuralp, bir- kaç söz s&ylemek için sahne- ye çıktı u n a çok şey söyleye- medi. Nifcst Aybars'ın anlat- tığına göre, Sema Savaş son zamanlarda çok yorulmuştu, ama hiç yılmamıştı: "Bir gün sahneye cılcma sırası geldiği Mnnn bii sandalyeye çökmıiş otnruyoıdu. Kalkamadı. Dal- nuştı İieriıaJde. Kaikngı zaman düşmek iızere gibiydi. Ama sahneye çıktı ve devam «tti. Ayaklan titriyordu ama oyu- nu götürdıi. Sahnedeki göre- vini hiç sksütmadan yapardı. Babane •ydurmazdı. Görevi- ni en iyi sekilde yapan iyi bir arkadaşıouzdı.'' Semra Savaş'ın yakın arka- daşlarından Işık Yenersu, bir- kaç söz söyledi tiyatrocunun ardından: " Ç o k iyiydi, dü- rüsttü, sevecendi. İyi bir anne, iyi bir eşti. İyi bir arkadaştı. Beiki de her şeyin bu son 20 gün içinde olup bitmesi onun ne kadar iyi bir insan olduğu- ntın kanıtı. Eğer bir teselli ara- nacaksa burada aranmalı. En son Afife JaJe'de oynuyordu. Aynca tetevizyon dizisi Dullar Pansiyonu'oda oynuyordu. Demek sürekli rahatsızhk çe- kiyordu ama bilemedi. Son dakikaya kadar sahnedeydi." Londra MaxwelTin eşyalan haraç-rnezat satılıyor EDtP EMtL ÖYMEN LONDRA — Inanılmaz ve umulmaz bir biçimde denize dûşerek ölen basın imparato- ru Bobert Maxwetl'in büro- sundaki antıkalar inanılmaz ve umulmaz borçlarma karşılık, açık arttırmaya çıkıyor. Sauşı, Sotheby's Müzayede Firması, 14 şubatta yapacak. Satıştan 400 bin sterlin (yaklaşık 4 mil- yar lira) gelir bekieniyor. Ro- bert MaxwelTin, gazete idare- hanelerinin bulunduğu dev bi- nanın en üst katındaki oflsi, bir ofîsten çok, maganda zey- kiyle döşenmiş muazzam bir apartman dairesiydi. Maxwell, "Mirror Grubn" gazeteleri 1984'te almış, burayı da tanın- mış dekoratör Jon Bannen- kcrg'e teslim etmiş, ancak üç yıl sonra taşınmıştı. Alt katlar- da, oradan oraya koşuşturan ekranlan başında saatler geçi- ren, haber yetiştiren gazeteci- lerin bulunduğu, zır nr teJe- fonlann çaldığı dev "Daily MhTor" başta olmak üzere ga- zete ve dergi idarehaneleri yok- mu$ gibiydi. Santral memuresinden, özel sekreterine kadar herkesin kendisinden ismi ile değil de The PBbösber (Patron) olarak söz ettiği RDbert Maxwell, Londra'ya 60 kilometre kadar uzakta Oxford'daki malikane- sinden helikopterle gelerek bi- nanın damına konar, özel asansörü ile alt kattaki daire- sine inerdi. Yerleri gri damarlı mermer kapb, ultramodern mutfafa Londra'ya kuşbakışı bakardı. Bir manEen zarafetin- deki sekreteri kapalı devre te- levizyon ekranının başında otunır ve kuş uçurtmazdı. Çdik-krom post modern kol- tuklarda sıra sıra ziyaretçilerin sabırla bekledikleri Maxwell ise hiç istifini bozmadan her- kesi saatlerce kapıda bekJetme- nin keyfini çıkartırdı. Maxwell'in, mülti-milyarlık imparatorluğunu, "Maxwell Homte" binasının tepesindeki apartman dairesinden yönetti- ği günler artık tarih oldu. Da- irenin eşyalanru da, ucu bucağı jörûlmez imparatorluğu da, basit muhasebe rakamlanna indirgeyen kayyımlar her şeyi saayor. Tarihin cilvesine bakın ki, müzayede, Asil Nadir'in PbUy Pcck'e satm aldığı zarif antikalann geçen yıl satıldığı gfinlere rastlayacak. Bestekâr, udi, ses sanatkân Yesari Asım Arsoy'un ardından Artık müziğîn makamı yok"Yüz yıl o güzel gözlere baksam yine kanmam" dizesiyle başlayan suzidil şarkıyı besteleyen zarafet, "Bende tambur, sevgilimde bîr keman" diye tasviri müziğe yönelmişse, bunu 'popülist' olarak değerlendirmek hata olur. GÖNÜL PAÇACI* Yesari Asım Arsoy yaşamıyor artık. Şimdiye dek gönüllerde eser- leriyle çağnşımlar yaratırken buna eksikliğinin hüznünü de ekleyerek başka bir dünyaya yü- rüdü. "Gitmesek de, görmesek de" varlığmı hatırladıkça soluklan- dığimız sanatkâr, son yolculuğu- na onceki gun Erenkoy Camii'n- den kalabalık bir cemaat tara- fından uğuniandı. Bestekârhğının yanı sıra edip, udi, ses sanatkân Yesari Asım Arsoy. Söze nereden başlamalı? Yesari Asım Arsoy'u ancak birkaç kez görmüş, her gördü- ğünde kültür ve sanat yaşamı- mızdaki süreksizliği derinden hissetmiş, eserlerinden yansıyan fikre ancak kendi duygusal sı- nırlan içinde ulaşabümiş ve on- dan tam 60 yaş küçük bir mü- zisyen olarak onun dünyasına nereden, nasıl yaklaşabilirim? Yesari Asım Arsoy hakkında tanımlayıcı ve kuşatıcı bir yazı yazmanın, kolay ifade edileme- yecek derecede "inanılmaz" yanları var. Yaşamının her dö- neminde "klasik üslup" ile "mo- dern biçera" arasında gidip gel- mek durumunda kaimış olan bi- zim nesil için "aynca" özel bir önem taşıyor böyle "kunımlaşmış" isimler. Yalnız- ca geleneğin ve estetiğin belirle- diği bir yaklaşımdan öte, onu aşan vefa, saygı ve sorumluluk- la karışık bir duygu bu. Başka- lan adına da duyularak çoğalan. Oysa Yesari Asım Ersoy'un sesi, bugünün insanı için resim- lerde kaimış "badem bıyıklı bir aile reisinin" gençlik sevdasın- dan ya da "babaannenin yaka- sına ilişivermiş" zarif, antika bir Goksel Arsoy amcasını anlatıyor biriydiKüllür Senisi — Goksel Arsoy, amcası Yesari Asım Arsoy ile olan ilişkisini şu sözlerle dile getirdi: Amcam din, tasavvuf, klasik Türk müziği, şiir ve edebiyat sanatında bir âlimdi. Nesli tükenmek üzere olan fstanbul efendiliğinden, bir ma- kam ustte olan dervişlik mertebesine erişmişti. Kendi konularında âlim bir insan- dı. Insan münasebetlerini onun kadar bilen muhterem bir insanı ben hayatımda tanımadım. Ben onu ziyarette geç kaldığım zaman üzuntumü belirtirdim. O ise •bana hiç sitem etmezdi. Ben, hayat felsefemi ondan öğrendim. Türkiye durduk- ça o eserleriyle daima yaşayacaktır. Herkese, her şeyi öğreten mükemmel bir in- sandı. Sahneye çıkarken de yardımlarını gördüm. En önemli yapıtlanYesari Asım Arsoy'un önemli yapıtiarı: Fariğ olmam meşreb-i rindaneden, Yüz yıl o guzel gozlere baksam yine kanmam, Ömrumce o saf aşkını kalbimde yaşat- sam, Ömrum seni sevmekle nihayet bulacaktır, Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde, Akasyalar açarken, Yar saçları lüle lule, Hisarlı kız, Sarı zambak, Bekledim de gelmedin. Yar saçlan lüle lüle Yesari Asım Arsoy son dönemlerinde çekilmiş bir fotoğrafta görulüyor. (FikreI Bertuğ arşivinden). Yar saçları lüle lüle Yar benziyor beyaz güle O gül benim hayatımdır Ölürüm de vermem ele Yar yar aman, yar yar aman Yar yüreğim oldu keman Kavuşmamız yar ne zaman Yar ne zaman, yar ne zaman Yar gozleri üzüm üzüm Eller gece yar gündüzüm O gözlere baka baka Soldu yüzüm, soldu yüzıim Yar yar aman, yar yar aman Yar yureğim oldu keman Kavuşmamız yar ne zaman Yar ne zaman, yar ne zaman elmas broştan pek de farkı ol- mayan nostaljik titreşimler ya- yıyor gramofondan: "Ömrümce o sâf aşkını kal- bimde yaşatsam." Bugünkü kadar kuşatılmamış olan insan dünyalarını biçimle- yen iklimi duyuruyor, o dünya- lann naifliğini hissettiriyor en fazla. Kişileri anlatırken, başkala- rınca oluşturulmuş -en azmdan kendileri dışında- sınıflamalara neden gerek duyıılur acaba? He- Ie o kişi bir sanatkârsa, ne de- rece olanaklıdır bu hazır tasnif- lere yönelmek? Bir sanatkân "ikinci elden" tanımak duru- munda olanlar için klasik biyog- rafi metni kuruluğu ile subjek- tif değerlendirmelerin ikilemine düşmeden en dolaysız anlatacak olan şeyler eserleri, geride buak- tıklan değil midir? Yesari Asım Arsoy'un hayatı, toplumun geçirdiği köklü yapı- sal değişimlerden ne derece so- yutlanabüirdi? O hayat ki Birin- ci Meşrutiyet'Ie başlayıp İkinci Meşrutiyet'i, bağımsızJık savaşı- nı, cumhuriyetin coşkusunu kapsayan bir süreçti. Farklı kül- türlerin giderek daha yoğun kar- şılaşacağı bir dönem, bir "karşılaşürma" zorunluğu doğ- muş olması, beraberinde sorun- lar ve çeşitlilikler getiren bir sü- reç. Operet ve tango dönemiyle, Türk müağinin okullaşma seni- venini başlatan Dar-ul Elhan'ın kuruluşuyla, lstiklâl Marşınuzın kabulüyle, Türk müziğinin bir dönem yasaklanışıyla, özensiz ve hızlıca yapılmış film müzik- leriyle cıvıl cıvıl bir süreç. Yesari Asım Arsoy'un yaşadığı tüm bu dönüşümlerin, birikimini ve du- yarlığjnı ne denli etkilediğini eserlerinin geniş yelpazesinden algılamak mUmkün. Yapmış olduğu Türk musiki- sinin klasik sınırlarını zorlayan fantezilerine de bu perspektiften bakmah artık. Yoksa "Yüz yıl o güzel gözlere baksam yine kanmaın" dizesiyle başlayan su- zddil şarkıyı besleyen zarafet, ay- nı anda "bende tambur, sevgi- limde bir keman" diye tasviri tnüziklere de yönelmişse, bunu "popülistlik" olarak peşin bir değerlendirmeyle geçiştirme ha- tasına düşülür. (O, bu yaklaşımıyla çağdaşı Zeki Arif Ataergin'den aynlarak daha geniş kitlelere ulaşmıştır. Hem yine de "popühstlik" eleş- tirisinin daha da ağırına, sosyo- kültürel çözümlemelere kaynak oluşturan yine çağdaşı Saadet- tin Kaynak da maruz kalmadı mı? Bugün artık Cevdet Çağla- yı da kün yeterince değerlendi- riyor ki?) Yesari Asım Arsoy giderek daha steril yaşadığı hayatında bunlan somut olarak düşünme- di belki de. Onun kaygısı salt "müzigin kendisi" içindi çünkü. önceki gün onu son kez yol- cu etmeye getenler de renkJi ki- şiüğini yansıtır nitelikteydi: En ödünsüz klasik müzik anlayışı sahiplerinden piyasa müzisyen- lerine, en meşhur soüstlefden en genç müzisyen adaylarına dek genişleyen bir yelpazeydi. Katı- lımın bunca yüksek olmasının gizlice yarattığı sevinçleri sezin- ledim kitni gözbebeklerinde. Bunun büe sevince dönüşebil- mesinin hüznünü de duyumsa- yarak. "Duyarlıklar manzumesi" bir hayattı sona eren. • Gönûl Paçacı Türk Müziği lc- fa Heyeti sanatçı öğretim elemanı- dır. lstanbul Universitesi Devlet Konservatuvarı. 25 bin kişinin izlediği 10. Selçuk Deve Güneşleri Festivali sucuk ve anason kokulan arasında yapıldı Maç mı var? Ibk^deve güreşiBir tülü (erkek güreşçi deve) güreş sırasında sakatlanırsa mezbahanın yolunu tutuyor. Kesilip sucuk yapılmak için. Bu nedenle tülülerin sahipleri, güreşçilerinin sakatlanmasına çok üzülüyorlar. Gelinlik kız gibi süslenen iki tülü, ağızlan köpiik içinde, bo>un ve bacaklannı kullanarak biı yere devirmeye çauşıyor. BEHZAT ŞAHtN VEYSEL EROL SELÇUK — "Er meydanı bu- rası. Haydi pehlivanlar, görelim sizi." Cazgınn sesi, kuruluşu İ.Ö 1400'lere kadar uzanan, zama- nırun uygarhk beşiği antik Efes- in antik stadyumunda çınhyor. Panayır Da&'nın eteğinde nal biçiminde kurulmuş bu stad- yumda, şimdi ne Efesli güreşçi ve boksörlerin karşılaşmaian ne de Roma dönemindeki gladya- tör ve vahşi hayvan dövüşleri ya- pıhyor. Vahşi hayvan dövüşleri sırasında katledilen Hıristiyan- lann hıncını ahnak için Hıristi- yanhğın resmi din olarak kabul edilmesinden sora dindarlar ta- rafından yerle bir edilen stad- yum, artık develerin "er meyda- nı". Ege ve Mannara bölgelerinde büyük ilgi gören deve güreşleri Tüketici dernekleri ve vakıflan şûrayı protesto ettiler Tüketici Şûrası tükeniyorYAPRAK ÖZER Tüketici dernekleri ve vakıf- lan, Türkiye'de ilk kez toplana- cak olan Tüketici Şûrası'nı pro- testo ettiler. Tüketici dernekleri ve vakıf- lan, merkezi Ankara'da bulunan Türkiye Tüketicileri Koruma ve Eğitim Vakfı'nın hafta sonunda lstanbul Swissotel'de düzenJe- meyi planladığj Birinci Tüketi- cileri Koruma Şûrası'nı kınamak için bir deklarasyon yayımladı- lar. tzmir Tüketiciyi Koruma Bir- liği Vakfı tarafından yaymılanan ve lstanbul Tüketiciyi Koruma Derneği, Ankara Tüketiciyi Ko- ruma Derneği ile Hacettepe Ev Ekonomisi Yüksekokulu'nun imzasının bulunduğu deklaras- yonda, bazı çıkar gruplarına hizmet edeceği izlenimi yaratan şûraya katılmayacaklan bildiril- di. Deklarasyonda şu sözler yer alıyor: "Merkezi Ankara'da olan İzmir Tüketiciyi Koruma Birüği Vakfı, bir deklarasyon yayımlayarak 25-26 ocakta İstanbul SvvissotePde yapılması planlanan Birinci Tüketici Koruma Şûrası'na katılmayacağını açıkladı. Vakfın bildirisini iki tüketici derneği ile Hacettepe Ev Ekonomisi Okulu da destekledi. Türkiye Tüketicileri Koruma ve Eğitim Vakfı tarafından 25-26 Ocak 1992 tarihinde İstanbul Swissotel'de yapılacağı beürtilen '1. Tüketicileri Koruma Şûrası' De ilgili olarak dagıblan gündem dosyasında şûrayı destekleyen kuruluşlar arasında yakfımızın da adı geçmektedir. Ülkemizde tüketicinin korunması ve eğiti- mi amacıyla tüketiciler tarafın- dan kurulan ilk ve öncü kuru- luşlardan olan vakfımız ve diğer tüketici kuruluşlan, gerekli ha- zuiıklann bilimsel duzeyde >a- pılmadığı, bazı çıkar gruplarına hizmet edeceği izlenimini yara- tan, organizasvon biçimi itiba- nyla şûra nileliği dahi taşunayan bu organizasyona iştirak etme- yecegimizi kamuoyuna duyur- mak isteriz. Böyle acele ve bazı menfaat kaygrfan iie ügili bu tür faaliyetlerin iükemizdeki tüketi- cileri koruma hareketini zedele- yeceğini ve tüketicilerde bu tür kuruluşlara karşı güvensizlik duygusu yaratacağını kamuoyu- na ve ilgililere saygıyla duyuru- ruz." Tüketici şûrasına rızaları dı- şında adlan karışan çeşitli ku- ruluşlar da toplantıyla ilgileri bulunmadığını bildirdiler. Dave- tiyede onur konuğu olarak bir konuşma yapacağı beürtilen TÜSİAD Başkanı Bülent Ecza- cıbaşı, şûraya katılmıyor. TÜSİ- AD Halkla İlişkiler Bölumü, adiannın davetiyede yer almakla kalmayıp teblrğ vereceklerinin belirtilmesini bir emrivaki ola- rak nitelendirdi. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Ataiay Şahinoğlu Tüke- tici Vakfı diye bir kuruluş tanı- madıklannı, böyle bir panel ya da ilgili bir seminere iştirak et- mek durumunda olmadıklarını kaydetti. Şahinoğlu, "Bunun profesyonel bir organizasyon ol- duğanu düşünüyonım. Üyeleri- mizden para toplandığı yolunda ibbviar aiıyoruz. Ne toplantı\-a kablır ne de tavsiye ederim" de- di. îstanbul Sanayi Odası (İSO) da toplantıya katılmayacağını açıkladı. İSO, toplantının yapı- lacağının kendilerine bildirilme- si üzerine iyi niyetle karşılık ver- diklerini, şûranın ciddiyetinden endişe duyunca resmi olarak yer almama karan aldıklannı bildir- diler. Türkiye Barolar Birliği ise kendilerine davetiye ya da bilgi gelmediğini bildirdi. Özel sektördeki şirketlerinden bazılan da şûraya katılmama karan almaya başladı. Şûrayla ilgili haberler üzerine kendilerini arayan şirketlerin katümayacak- lannı bildirdiklerini belirten or- ganizatör Tüketici Vakfı Başka- nı Hacı Bayram Kısıklı, tüketi- ci dernek ve vakıflanmn şûraya karşı çıkmasını şu şekilde değer- lendirdi: "Türkiye Cumhuriye- ti mahkemesi bize çalışma yap- ma yetkisi tanımış. Biz şûramı- zı her türlü koşulda yapacagız. Cumhurbaşkanı'nın, Başba- kan'ın ya da bakanların gelme- mesi yüzunden toplantıyı yap- mayacagız diye bir şey yok." Swissotel yetkilileri ise ellerin- de Tüketici Vakfı kartı bile bu- lunmadığını, kendilerine henüz hiçbir ödeme yapılmadığını, an- cak bu durumda kendilerini ga- rantiye alabilmek için kapora is- teyeceklerini bildirdiler. Swisso- tel yetkililerinin, şûra için ayırt- tığı 35 odayı iptal ettiğini öne süren Vakıf Başkanı Bayram Kı- sıklı'nın bu açıklamasından da haberi yok. 10 yıldan bu yana Selçuk'ta fes- tivalleşti. Selçuk Deve Güreşle- ri Festivali'nin 10'uncusu, yerli turistleri olduğu kadar, yaban- cıları da konuk ediyor. Birkaç gün öncesinden başlayan güreş hazırlıklan Selçuk'ta şenh'k ha- vası estiriyor. Geceyanlanna ka- dar davul-zuma sesinin kesilme- diği Selçuk'ta, sokaklar ve cad- deler halay çekenlerle dolup ta- şıyor. Güreşlerden bir gün önce ge- linlik kız gibi süslenmiş tülüler (güreşçi erkek deve), Selçukiula- nn beğenisine sunuluyor. Deve- lerde bir çaJım, sahiplerinin yü- zünde ise bir gurur ifadesi... Güreşin yapılacağı gun gelip çatıyor. Stadyumun Hıristiyan- lar tarafından yerle bir edilmiş oturma sıralan tıkhm tıklım do- lu. Insanlar öbek öbek. Ortada rakı sofrası. Antik stadyumun girisi, maç öncesi Inönü Stadyu- mu'nu aratmayacak şekilde sey- yar satıcılarla dolu. Kavurma, sucuk, çöp şiş, bira, rakı... Ba- zılan güreşen develeri izlemek yerine tribünlerin arkasmda sof- ra kurup demlenmeyi tercih edi- yor. Stadyumun dört bir yanın- dan davul-zurna sesleri geliyor. Ve güreş başüyor. Ağızlan kö- pük içindeki gösterişli tülüler daha çok boyun ve bacaklannı kullanarak birbirlerini yere yık- maya çahşıyor. Seyirciler hop oturup hop kalkıyor. Hakemler, urgancılar, kenet- lenen develeri ayırmak için ha- zır. Yenen devenin sahjbinin key- fine diyecek yok. Yenilen deve- nin sahibinin ise başı yerde. Stadyumda ne küfür, ne abartılı tezahürat. Dostluk için- de güreşleri izleyenler, akşama kadar süren güreşlerden yine kol kola dönüyorlar. Yöre halkı için en önemli sosyal etkinük sayüan deve güreşleri, koyleri, ilçeleri birbirine yaklaştuıyor. Peki güreşlerde sakatlanan deve olmuyor mu? İşte, onların durumu biraz üzücü. Güreşte sakatlanan deve, sucuk yapıl- mak üzere kesime gönderiliyor. Festivalin ardından, sucuk ol- maktan kurtulan Bodrum'dan Çobanoglu, İncirliova'dan Ko- lombo, Harmandalı'dan Pehli- van, Selçuk'tan Abasız, Ezine^ den Küçük Yıldınm ve diğer tü- lüler, yeni güreşler için yola çık- maya hazır artık. İki beldeye otomatik alo • ANKARA (ANKA)— İki belde daha şehirlerarası ve milletlerarası tam otomatik telefon görüşmelerine açıldı. Şehirlerarası ve milletlerarası tam otomatik telefon görüşmesine açılan merkez adı, bağlı olduğu il, telefon kod numarası ve abone telefon numaralannın önüne gelen rakamlar şöyle: lstanbul/Karakiraz (8/1999), Aksaray/Karataş (6/4824). Isparta'nın Yalvaç Uçesine bağh Korkuler'in 3276 olan telefon kod numarası da 3292 olarak değiştirildi. Sümela Manastırı • TRABZON (Cumhuriyet)— Trabzon Sümela Manastın'mn onanm ve çevre düzenlemesi çalışmalan için yatınm programından 1991 yüı için 50 milyon, 1992 yıü için ise 300 milyon liralık ödenek aynldı. Trabzon Sümela Manastırı projelerinin yapım işi için 1987 yıhnda 9.2 milyon, 1988 yıhnda 26 milyon 570 bin, 1990 yılında da 75 milyon harcanmıştı. Karavan turizmi • İSTANBUL (tÜHA)— Türkiye"nin turistik bölgelerini gezmej'e gelen ve 5 yıldızlı otellerin lüksünden bıkan Alman turistler, artık tatil yapmak için Türkiye'de karavan kiraiıyorlar. Anadolu Karavan Kiralama şirketinin yönetim kurulu başkanı ılhan Göğüş, bu konuda yaptığı açıklamada şunlan söyledi: "Özellikle nisan ve ekim aylannda kiralanan karavanlann müşterilerinin yüzde 90'ını Ahnan turistler oluştururken karavan turizmine talebin yüzde 10'u da yerli turistlerimizden geliyor:' İletim'in 29. sayısı • lstanbul Haber Senisi— lstanbul Universitesi Basın Yayın Yüksekokulu bünyesinde çıkartılan İletim Gazetesi'nin 29"uncu sayısı yayımlandı. Geçen yıl Hürriyet Vakfı tarafından " altıncısı düzenlenen "Genç Gazeteciler Yanşması"nda Uygulama Gazetesi Bölümü Haber Röportaj Dah'nda birincilik ve ikincilik, Sayfa Düzeni Dah'nda da yine birincilik ödülü kazanan İletim'in son sayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait Asfalt Fabrikası'nın yol açtığı çevre kirliliğine dikkat çekiliyor. Erzurum'da hava kirliliği • ERZURUM (AA) — Atatürk Universitesi Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Orhan özbay, Erzurum'daki hava kirüliğinin tehlikeli boyutlara ulastığına dikkat çekerek "2 binli yıllarda Erzurum'da gaz maskesi ile yaşamak zorunda kalacağız" dedi. Erzurum'daki hava kirliliğinin dünya standartlannın 3-4 kat üstünde olduğuna ve geçen yıla oranla bu yıl yüzde 30-40 oranında arttığına dikkat çeken Prof. Ozbay, kirliliğin önlenmesi için en etkili yolun doğalgaz olduğunu belirtti. Kirlilik bahk olaunıyor • tSKENDERUN (AA)— İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Cemil Altay, sanayi ve evsel atıklarla, gemilerin sintine sularının körfeze bosaltılmasının yanı sıra balıkçılann da av yasağını ihlal ederek trol ve gorgır ile denize açılmalannın bölgede balık yataklannın yok olmasıyla sonuçlandığını söyledi. İskenderun Bahk-lş ve Su Ürünleri Kooperatifı yetkilileri de Körfez'de çıkan dünyaca ünlü "Jumbo" karidesinin de kirlilik yüzunden yok olmaya yüz tuttuğunu belirterek "6-7 yıl önce ayda 40 ton karides çıkartıhrken son aylarda bu miktar beş tona kadar düştü. Ayrıca kirlilik, Avrupa ülkelerine karides ihracatını da olumsuz yönde etkiledi" diye konuştular.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle